Bildiklerini unutmadan yol yürünmez
Olabildiğince uzağa kaçıyorum, uzağıma. Neyim var, bana ne oluyor bilmiyorum. Sensizlik gittikçe çoğalan bir yük omuzlarımda...
Misal âlemindeyim sanki, olanaksız olurlar arasında şaşkınım. Bir uçurumdayım, sen mi tutuyorsun ellerimden düşmeyeyim diye, yoksa ben mi tutuyorum ellerinden düşme diye, ayırt edemiyorum. Böyle uçurumlarda değildik seninle, uzayıp giden bir yolun başında, bildiklerimi unutayım diye tutmuştum ellerinden. Öncesini unutayım diye tutunmuştum sana, yan yana yürüyelim diye...
"Bildiklerini unutmadan yol yürünmez!" demiştin. Her cümlen içimden geçip giden yağmurlar gibiydi. Şimdi ne yağmurlardan haber var, ne de yolda olmaktan ve yolculuktan. Kaçtıkça uzağa, tonlarca ağırlaşıyor gönlüm, dizlerim taşımaz oluyor gövdemi. Yol büyüyor gözümde. Oyalanmak bir ceza gibi artık, bir adım olsun atamamak mahkumiyet...
Böyle uçurumlarda değildim, böyle uzak. Bu kadar mahrum değildim ve bu kadar mahkum...
|