Erzurum için “Doğunun Paris’i” gibi söylemleri, bu güzel şehrimizde yaşayanlar için aşağılayıcı buluyor musunuz? Yahut bu iki ili birbirine benzeten yanları hiç sorguladınız mı? İkisinin de kendine has yönlerini ele alacak olursak; soğuğu ile ünlü Erzurum, bu yönden Paris ile benzerlik taşımakta mıdır? Aşk yaşamı ile ünlü Paris, bu konuda Erzurum’la ne kadar benzeşir? Erzurum’ da parfüm endüstrisine ne kadar önem verilmiştir? En basit simgesi eşliğinde en sığ açıdan bakacak olursak; Erzurum’da da, şehirle özdeşleşen, turistlerin “muhakkak fotoğrafını çekmeliyim” dediği Eiffel gibi devasa bir yapı var mıdır? Pekala cevaplar hayır ise neden böyle benzetmeler yapılır? Bu doğuyu aşağılamak-aşağıda görmek değil midir? Taylan Kara’nın da dediği gibi “ Bu benzetmeler bir doğu sporudur, oryantal ezikliktir.” Bir yazarı, şehri vb bir çok şeyi övmek için batılı bir fenomenle yan yana koymak zorundalığını bilinç altımızdan nasıl kaldırabiliriz?

Bu konuyu iyiye öykünme olarak nitelendrebiliriz sanırım. 5 sene Erzurum'da yaşadım, Erzurum'da bu bahsettiklerimizden daha farklı sorunlar var. İyiye öykünme demişken de neden Paris bunu da anlayabilmiş değilim. Neredeyse(Ada ülkeleri hariç) tüm Avrupa ülkelerini gezmiş biri olarak Paris Avrupa başkentleri arasında en vasatıydı bana kalırsa. Bu dediğime Liechtenstein bile dahil. Sorunuza gelecek olursak da bu sorunu ancak o batılı fenomenin yerini alarak yok edebiliriz. Marka yaratmaktan bahsediyorum çünkü Paris bir marka. Sadece kâliteli kruvasan, mükemmel şarap ve Louvre(buraya gidemedim) cazibesi olan şehir, yaratılan marka sebebiyle milyonlarca turist çekiyor. Eiffel dediğimiz demir yığını bile yaratılan marka ile hiç gitmesek dahi hepimizin hayran olduğu ve görmek istediği bir şeye dönüşüyor bu sayede.