Eski güzel günlerin de bir hatırı var!

وَاِنْ طَلَّقْتُمُوهُنَّ مِنْ قَبْلِ اَنْ تَمَسُّوهُنَّ وَقَدْ فَرَضْتُمْ لَهُنَّ فَر۪يضَةً فَنِصْفُ مَا فَرَضْتُمْ اِلَّٓا اَنْ يَعْفُونَ اَوْ يَعْفُوَا الَّذ۪ي بِيَدِه۪ عُقْدَةُ النِّكَاحِۜ وَاَنْ تَعْفُٓوا اَقْرَبُ لِلتَّقْوٰىۜ وَلَا تَنْسَوُا الْفَضْلَ بَيْنَكُمْۜ اِنَّ اللّٰهَ بِمَا تَعْمَلُونَ بَص۪يرٌ ﴿٢٣٧﴾

Kendilerine mihir tayin ederek evlendiğiniz kadınları, onlara dokunmadan boşarsanız, belirlediğiniz mihrin yarısı onların hakkıdır. Ancak kadınların bu haktan vazgeçmesi veya nikâh bağı elinde bulunanın (velinin veya kocanın) bunu bağışlaması hariçtir. Bu hakkınızdan (mihirden) vazgeçmeniz takvaya daha yakındır. Aranızdaki iyilik ve ihsanı unutmayın. Şüphesiz ki Allah yapmakta olduklarınızı görmektedir.
Bakara Sûresi 237

1. Bazı evlilikler gerçekleşmez. Bunun birçok sebebi olabilir. Tarafların evlenmekten vazgeçmesi, tarafların başka ülkelerden olup evlendikleri halde birlikte olamamaları, aileler arası anlaşmazlık ve çeşitli sebeplerle nikâh akdinden sonra bile boşanma gerçekleşebilir.

2. Her boşamanın kendisine göre sonuçları vardır. Hem nafaka açısından hem miras açısından hem iddet açısından hem evliliğin tamamen bitip bitmediği açısından farklı sonuçları vardır. Hamile bir kadının boşanması durumunda iddeti farklıdır, hamile olmayanın farklıdır. Birinci ricî talak ile boşanmanın sonuçları farklıdır, üçüncü boşamanın sonuçları farklıdır.

3. Nikâh akdinden sonra ilişkiye girmeden boşanmanın mihri açısından sonuçları farklıdır, cinsel ilişkiden sonra boşamanın mihr açısından sonuçları farklıdır. Nikâh akdi yapıldıktan sonra ilişki gerçekleşmese bile mihrin yarısı verilmelidir. İlişkiden sonra boşama gerçekleşirse mihrin tamamı kadına aittir.

4. Ancak tarafların bu haklarına rağmen haklarından vaz geçme hakları da vardır. Kadın, isterse hak ettiği bu mihrin yarısını almayabilir. Erkek de isterse mihrin yarısını değil, tamamını verebilir. Burada İslam’ın belirlemiş olduğu sınır mihrin yarısıdır.

5. Buradaki hükümlerin içerisinde çok güzel bir öğüt geçmektedir. “Aranızdaki iyilik ve ihsanı unutmayın.” Boşanma aşamasında olan ya da boşanan çiftlere Allah Teâlâ çok güzel bir öğüt veriyor. Eski günlerin hatırına bazı şeyleri de görmezden gelin.

6. Çiftler söz, nişan ve evlilik ile aralarında duygusal bağlar kurarlar. Göz göze gelirler, bakışırlar, nikâh ile el ele tutuşurlar, aynı yatağı, aynı yastığı, aynı sofrayı paylaşırlar. Birbirlerine açılırlar, dertleşirler, sırdaş olurlar. Oyunlar oynar, şakalaşırlar. Kimseye diyemediklerini birbirlerine söylerler. Kimsenin bilmediği sırlarını birbirlerine açarlar.

7. Ama gün gelir bu evlilik yürüyemez, devam edemez hale gelir. Bu durumda bu güzel günlerin hatırına birbirinize haksızlık etmeyin der rabbimiz. Aranızdaki güzellikleri unutmayın. Sizler birbirinizle hemhal oldunuz, birbirinizin sırlarına vakıf oldunuz. Birbirinizi deliler gibi sevdiniz. Belki bu evlilik sürmeyecek ama yine de geçen güzel günlerin hatırına birbirinize haksızlık etmeyin! Yani boşanacak dahi olsanız birbirinize olan iyilikleri ve ihsanı unutmadan boşanın. Kavga ederek, cinayet işleyerek, aileleri birbirine düşürerek değil; birbirinize olan iyiliklerinizi ve eski güzel günlerinizi hatırınızda tutarak boşanın…

8. Aslında evliliğin bir kitabı olduğu gibi boşamanın da bir kitabı olmalıydı. Evliliğin adapları ve edepleri olduğu gibi boşanmanın da adap ve edepleri olmalıydı.

Rabbim cümlemize hayır ve bereketler ihsan eylesin!

Allah razı olsun teşekkür ederim, günümüzün yarası haline gelen bir konuyu bizlere aydinlattığınız için,bugün egilip elini öpeceğimiz büyüklerimizin de olur olmaz yerde bulunan sorumluluk sahibi kadınlarinda sozlerinin maksadı aşan bir merhaleye doğru gitmesi müslüman toplumuna malesef yakışmıyor, herkes hatasını yanlışını bırakıp, ben,biz haklıyız gibi tutumu bırakmak zorundalar.Yoksa aralara mesafe girerse büyük uçurumlar meydana gelir,bundanda müslümanlar zarar dinsizler faydalanmış olurlar.فا لف بين قلو بكم
Rabbimiz bu ayetinin sırrına bizleri tekraran ermemizi nasib etsin.

“Aziz dost! Sen, tek bir kişi değilsin; sen bir alemsin! Sen derin ve çok büyük bir denizsin. Ey insani kâmil! O senin muazzam varlığın, belki dokuzyüz kattır; dibi, kıyısı olmayan bir denizdir. Yüzlerce alem, o denize gark olup gitmiştir! Bu konuyu anlatmak; uyanıklığın da uykunun da elinde değildir. Zaten bu dünya ne uyanıklık ne de uyku yeridir!”

Mevlana, Mesnevi, cilt 3-4 s.94