#1
|
|||
|
|||
Ne oldu bize?
°•°•°•
[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Ne oldu ki bize? Nedir bu tahammülsüzlük? Hani kardeştik, hani birimizin canı yansa hepimizin yanardı? Ne zaman bu kadar bittik? Ne zamandır öldürmeler, ihanetler, yalan ve kandırmacalar bu kadar aleni ve normal oldu? Ne zaman benliğimizi kaybettik ve sanal yapıda birer varlık olduk? İnsanlıktan çıktık, insanlığa uymayan bir yaşantı ve varlık halindeyiz. Fıtrattan uzak.. Dinden uzak.. Şimdi biz ne olduk? Tanımlı bir insan yapısına mı bürüneceğiz yoksa tanımların dışında gerçekten içimizden geldiği gibi fıtratımızın gerektirdiği gibi insan mı olacağız? Acaba olabilecek miyiz? Sahi ne oldu bize? |
#2
|
||||
|
||||
Ne olduysa oldu ama hiç iyi olmadı..
__________________
Yarına kaldı şarkılar aman Bu yaraya deva değil zaman Ateş düştüğü yeri yakar Bu düzeni bozuk dünya yalan.. |
#3
|
||||
|
||||
Gittikçe yalnızlaşıyorsunuz insan kardeşlerim
ne bir ortak sevinciniz kaldı sizi çoğaltacak ne bir içten dostunuz var acınızı alacak unuttunuz nicedir paylaşmanın mutluluğunu... .
__________________
öLürüm yoLuna öLürümde yine boyun eğmem, yakarım dünyayı uğruna ama sana eğiLmem.. öyLe sInIrsIz öyLe Derin öyLe Çok Severim ki KORKARSIN!! Kuruyup çöLe dönsemde Pare Pare oLsamda YENiLMEM!!.. |
#4
|
|||
|
|||
Dertli olmasam yazmam,
Sevdalı olmasam yazmam, Hissetmesem, duymasam, anlamadam yazmam... Yazıyorsam bir niyetim, bir gayretim ve bir sebebim vardır.. Ben sadece dünya için değilim, Ahiret içinim. Dünyadan nasibim kadarının hepsine talibim, Sevdaya da, hidayete de, inayete de, hikmete de, vesileye de... Dünyanın sahibine tabiyim, Dünyanın sahibinden arzuhaldeyim. Ahiretten nasibim kadarının tamamına talibim; Cennet başta olsa da, Cemalullaha talibim. Neyse bedeli, Neyse diyeti, Neyse çilesi, Hepsini ödemeye razıyım. Dünya yaşıyor, ahiret için varım; Ahiret için ölecek, dünya için yaşayacağım. Hesap ve muhasebe var, Kendi diyetimin farkındayım. Dedim ya sevdalıyım, aşığım, hayranım... Yazma desen de yazacağım, Sevme desen de seveceğim, Ölme desen de öleceğim. Ben seninle tam, kendimeyse hamım. Akibetim belli değil, Arzuyetim bellidir, Niyetim, takatim, vakfiyetim belli, Umudum, hasretim ve huzurum bellidir. Affet! Yazacağım deli dolu, Haykırırcasına.. Yürek yangını ağırdır, Ateşi sıçramaz ama girdiği yüreği kül eder. Dertliyim biraz da, Ümmet için dertliyim, Sevdam için dertliyim, Kendim için dertliyim, Senin için de dertliyim. Susmaz, usanmaz, durmaz hasretlerim vardır, Kapı çalınsa buyur etsem, Ömrüme davet edeceğim vardır. Senin için değil sadece, Kendimi de içine kat, Herkes için diyeceğim. Sevda varsa, muhabbet varsa, vefa varsa bir de teslimiyet tamsa huzursuz gönlün benim olsun. Bir muhabbetin çoçuğuyum ben, Bir vuslatın, bir davanın ve bir hayatın meyvesiyim. Elbette herkes tadacak beni, Elbette kalbimi de, Elbette aklımı da, Elbette ömrümü de yiyecekler, Kimi huzur bulacak, Kimiyse tiksinecek, Allah'ın emridir olsun o kadar. Dedim ya dünya benim için ama ben dünya için değilim. Bir sonu var buranın, Bitmez sorunu var, Tükenmez derdi var, Aşılmaz yolları, Geçilmez dereleri, Kayılmaz karları var. Sonlu bu dünya, Sonsuza bir kapı sadece. Bağlantım, bağlantımın kesildiği güne tabi, Desem ki, yarın varım, hayır yok olmuşum. Sır gibi her şey, Sanki bir bilinmez içine sürükleniyoruz, Kabul etsek de, kabullensek de, Biz hiç ölmek, göçmek, sönmek istemiyoruz. Yazmak zor değil ki bana, Neyi yazdığımı, Neyin derdini taşıdığımı, Neylerin çilesini çektiğimi, Biliyorsam, yazmak nedir ki... Bir anlatırım bin cümleye tekabül eder, Bin anlatırım, bir cümleye yetişemez. Öyledir işte.. Sahip olmak ve sahip ölmek netice verir sadece, Güzeldir birini, bir şeyi saatlerce, aylarca hatta ömrünce beklemek, Hatırası yeter bazen de bir ufak gülüşün Ya da çilesi bedeldir ömrünü soldurmaya sadece ufak bir selamsızlığın, Ağır işte hayat, Taşıması da zor, Anlaması da, Anlatması da.. Hatta imkansızdır bazen yüreklere ulaşmak, Hele en özellerinin gülüşüne hasret kalmak derttir, kederdir, ölümdür işte. Neyse daha desem, ne desem diyeceğin var biliyorum, Ama öyleydi ama böyleydi, Canın sağ olsun, Sen var ol, Beni de gönlüne düşman etme yeterli, Diyecek çok şey olsa da, Yüreğin beni anlamak istediği kadar anlar, Yüreğin beni tarttığı kadar hatırlar, Yüreğin beni ağlattığı kadar sızlar, Beni anlamayı boş ver sen, Dedim ya sevdalıyım, deliyim, hasretim... Cennet nasıl huzursa, Seni de Cennet'e benzettim. Ömrüme davet ettim, Gönlüme buyur, Gözüme hayran ettim. Affet! Artık yazmayacağım. Sen de anlamayacaksın, Bense anlatamayacağım. Ama sen beni anladın, Ben seni zaten çoktan tanıdım, Yüreğine hayran olunmaz, Yüreğine hayran olunan benim, Çünkü yürek benim. Çünkü ömür benim, Çünkü sevda benim, Çünkü bu hayatımın emanetçisi benim. Yazacağım, söyleyeceğim, haykıracağım, fısıldayacağım, susacağım... Yine de ben seni, kendimi hatta her şeyi yazacağım. |
#5
|
|||
|
|||
Selamùn Aleykùm, Allahın rahmeti bereketi af've maģfireti bütün Islam aleminin Üzerine olsun inşallah Amin Bu mùbàrek ne gûzel Anlatıyor mü.min budur
işte ve bir vücud olmalıdır bir olmak birlik olmak lazım Gerçek mù.minler odurki birbirini Allah için severler Ve kardeşinin derdi ile dertlenirler bizleri uçurumun Kenarına getirdiler ve bir tekmelik işimiz kaldı bakın Ortalık ne halde nerden tutsak elimizde kalıyor işte Duyuyorsunuz ûlkemizin dõrt bir tarafını sarmışlar içimizde hàinler imansız kafirleri Ajanlar hepsi fırsat Bekliyor Vallàhi billahi tillàhi yılan çiyan hepsi sinsice Sokulmuş Allah rızası için herkes bir düşùnsùn bakın Bakalım müslùman kim kafir kim Açın gõzlerinizi Sarılıp bir olmak için çabalayın ki hidàyet gelsin yoksa Bir olmayan vûcûdda Ruh durmaz imansızda cennet Girilmez iman olanda kafire Aldanıp müslüman kardeşini bırakmaz Allah rızası için bu zatı dinleyin Bõyle Allah Adamlarına çok ihtiyacımız var bizi bizden Çaldılar bõldùler parçaladılar yiyolar uyan mùslùman Uyan kendine gel bende bu zat gibi her gùn bõyle Nasıl olacakki bu mûslùman ùmmet uyansın da Kafire fırsat vermesin diye Allaha yalvarıyorum sizde Durmayın oyunları bùyùk hemde çok bùyùk Allah Yar ve yardımcımız olsun Allaha emànet olun selam ve dua ile kalın inşallah velhamdullahi Rabbil Alemin ..
__________________
“gücümü, içimdeki güçsüzlükle boğuşurken tükettim.” |
#6
|
|||
|
|||
SON zamanlarda kimimiz durduk yerde iç çekmeyi, bazen yaşanılan gariplikleri acı bir tebessümle karşılamayı, dudak bükmeyi alışkanlık haline getirdi.
Gördüğümüz, yaşadığımız tuhaf olaylar bizi öylesine ilginç bir noktaya taşıdı ki, artık mensubu olduğumuz toplumu tanıyamaz hale geldik, “eskiden böyle miydi?” sorusunu sürekli tekrar edip, “artık çok şey değişti, yazık” demeye, iç geçirmeye, üzülmeye başladık. Dünün oldukça mutlu, yarınlarından endişe duymadan yaşayan insanları, bugün hüzün toplumu haline dönüştü. İlginç ama, değişen ve hızla dönüşen bir dünyada yaşadığımızın kimimiz bilincinde, kimimiz değil. Bu dönüşüm ve değişim sadece sosyal hayatı değil, aynı zamanda aramızdaki bağı da olumsuz şekilde etkiliyor, inceltiyor, kopma noktasına taşıyor. Sizi bilemem de, daha düne kadar çok çok büyük önem verdiğimiz değerler yumağının ben bugün giderek inceldiğini, ciddi anlamda seyrekleştiğini görüyor olmanın hüznünü yaşıyor, endişesini duyuyorum. Bizi biz yapan, asla ödün vermediğimiz, dünün tavizsiz değerleri bugün nerede sizce? Bırakın biri birimize karşı beslediğimiz o güzel duyguları da, yerli dizilerle özellikle köreltilen anne-baba sevgisi şimdi hangi düzeyde? “Akrabanın akrabaya yaptığını akrep yapmazmış” sözü hangi toplum için söylenmiş olabilir? Sevdiği kadını boğazlayan, eşine dünyayı dar eden, yaşanmaz hale getiren yaratıklar bu ülkeye başka hangi gezegenden gelmiştir dersiniz? Gıybeti, dedikoduyu, yalanı, riyayı, gösterişi bu kadar çok seviyor oluşumuzun nedeni nasıl izah edilebilir? Bütün bu olumsuzluklar haram değil midir? Nerede kaldı komşuluk ilişkilerimiz, dostluklarımız, arkadaşlıklarımız, çıkarsız sevgi paylaşımlarımız? Aile birliğini diri tutan, öğüt veren, küsleri barıştıran, birlik ve beraberliğin önemini anlatan, kusuru örten, görmüş gibi konuşmayan, mütevazı, gıybetten uzak duran, gönül almayı bilen, saygı ve güvenin temel taş olduğunu vurgulayan, kan bağı, can bağı. akraba bağının dinimiz ve kültürümüzdeki önemini bizlere işleyen büyüklerimiz neredeler? Bütün bu güzel özelliklerimiz, eskinin o dürüst, dik duruşlu, namuslu insanlarıyla çekip gitmiş olamaz, olmamalı! Ne oldu bize ? Sıcak ve samimi muhabbetleriyle kalp ısıtan, güven aşılayan, babacan tavır ve davranışlarıyla bizlere örnek olan, bir ekmeğin bölüşüldüğünde çoğaldığını gösteren o insanları şimdilerde kim aramıyor? Hayır dualarına talip olduğumuz, ellerini öpüp, bağrımıza bastığımız o insanları bulamayınca anladık… Anladık kaybımızın ne kadar büyük olduğunu, anladık yerlerine yenilerinin konulamayacağını! Eskiden böyle miydi? Görünen o ki, bizler dünyayı kendilerine fazlasıyla dert edinmiş toplumun, türlü bahanelerle bağları kopma noktasına gelmiş mensuplarıyız! Oysa ki sorunlar paylaşılarak azaltılmalı, dertler yerinde müdahalelerle tedavi edilmeliydi. Kişisel çıkar ve heveslerimizin, aile ve toplumun ortak değerlerinden daha fazla önem taşımaya başladığı bu zaman diliminde bencilliğin tavan yapmış olması ne acı… Birlik ve beraberliğin olmadığı hiçbir aile ya da toplum ayakta kalamaz! Bu nedenle aklımızı başımıza toplamalı, milli ve manevi değerlerimizin daha fazla yıpranmasına fırsat vermeden gerekli kararlı ve yapıcı adımları mutlaka, ama mutlaka atmalıyız. Yoksa yarınlar çok geç olabilir. O günler geldiğinde de ne saç baş yolmak, ne diz dövmek kimseye birşey kazandırmayacağı gibi, kaybedilen değerleri de geri getirmez, getiremez. Genç bir insan olarak haddime değil ama, yine de acizane uyarayım istedim. İçimden geldi. |
#7
|
||||
|
||||
"Ayı'yı bilir misiniz? Onu yavru iken yakalarlar. Büyünce olmaz. Küçükken olacak. Burnuna zincir takarlar, sonra onu çekerler, istedikleri yere götürürler, istedikleri şeyi yaptırırlar. İşte bizde onun gibi, ne zaman ki sünnetten uzaklaştık, küçükleştik. O zaman din düşmanları da burnumuza zinciri taktılar, şimdi ne yapacağız? Burnumuz aşınsa dahi o zinciri koparacağız, silkineceğiz. Mevla'da bize yardım edecek."
Mahmud Efendi Hazretleri Kuddise Sirruhu 🌹
__________________
Ne senle yaşanıyor Ne de sensiz oluyor Şu garip bomboş dünyada.. |
#8
|
|||
|
|||
Ahir zamanda negatif varlıkların etkisiyle Allahla bir olan özümüzden uzaklaşır olduk maalesef. Tek çözüm özümüze sahip çıkabilmek Yaradana sığınmak
|
#9
|
|||
|
|||
En ufak bir hayra dahi, çok muhtacız.
Yapılması gereken ne çok şey var değil mi?
Ne çok online atölye, ne çok kişisel gelişim önerisi, ne çok okunacak kitap, ne çok izlenecek video, ne çok dinlenecek şey, satın alınacak ne çok ürün, hatta yapılacak ne çok yemek var... Elimizdeki küçük ekranda peşisıra akıp gidiyor hepsi. Hepsine yetişemiyor olmanın verdiği huzursuzlukla mecalsiz kalıveriyoruz. Herkes gitmiş de bir tek biz geride bomboş kalmışız gibi hissettiriyorlar. Herkes tam da, bir tek biz noksan kalmışız gibi. Herkes o varılacak son menzile otağını kurmuş da, bir tek biz yokuşlarda yığılıp kalmışız gibi. Herkes mükellef sofralarda berekete doymuş da, bir tek biz iştahsız, aç ve mahrummuşuz gibi... O bağırmayan annelerin, çocuklarına bağırıp çağırdıklarını bir kez görsek derin bir oh çekeceğiz sanki😊; zayıflamak için ağır programlaruygulayan ünlü diyetisyenler, dayanamayıp yedikleri baklavalardan bahsetseler, aslında göründüklerinden daha kilolu oldukları ortaya çıksa belki bu kadar gergin olmayacağız; sürekli manevi kusursuzluk resmedenlerin, altı çizili kitaplar paylaşıp duranların, terapi reçeteleri yazıp duranların kusurlarına bir kez şahit olsak, yoluna girecek sanki herşey... Ama olmuyor işte, onlar bize kusursuz kareler sundukça, kendimize güvenimiz de kendimize olan sevgimiz de azalıyor. Bir çoğunun motivasyon kaynağının maddi kazanç olduğu gerçeğini hesaba katmayı ıskalıyoruz genellikle... Az bildiğimizi çok yapmaktı çaremiz;az yapılan için pişman olmaktı, dua dua sığınmaktı; noksansız ve mükemmel olmak değil. Çok izleyip, çok okuyup, çok bilip, hiç yapamamak musallat oldu ömrümüze de, âhirimize de... Şimdi telefon tutmaktan uyuşmuş ellerimizin kahrıyla uykuya dalıyoruz. Gözbebeklerimizde parlayıp duran ekran görüntülerinde kurulu saatlerimiz. Rüyasız uykuların insafına terkedilen sabahlara açıyoruz gözlerimizi. Elimiz kalbimize gitmiyor uyanınca, elimiz hep başka hikayelere gidiyor, bize ait olmayanlara kayıyor bakışlarımız... Sağımıza yatmaya muhtacız. Kalbimizin yüklerini hafifletmeye, ekranlar boyunca ardı ardına kayıp duran bütün isimleri bir kenara koyup "Sen'in isminle uyur ve uyanırım" demeye muhtacız. En ufak bir hayra dahi, çok muhtacız. |
|
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevap | Son Mesaj |
Neden hep bize ? Hep Bize ? | Celcelutiye | Sorularınız | 55 | 28.03.23 18:30 |
O bize yakın da bize ona yakın mıyız? | Torlak | Tasavvuf Sohbetleri | 3 | 04.09.21 14:47 |
Bize ne içiriyorlar? | bitter | ilginç konular & Teoriler | 4 | 24.12.19 10:23 |
Bize gezegen verdiler | fanatik | Bilim ve Teknoloji | 7 | 18.11.19 15:08 |
Bize aykırı bir ses nasıl bize ait olabilir ki? | Hal | Tasavvuf Sohbetleri | 5 | 20.06.19 10:35 |