|
|
LinkBack | Seçenekler | Stil |
#1
|
|||
|
|||
tanımayanlar için dr. münir derman hz. haytından bir kesit
Günlerden bir yaz günü idi…
Kazadan ayrılmış tek başıma kırlarda dolaşıyordum… O mıntıkada çok bulunduğum için beni herkes tanır, hürmet eder ve çok severdi… Ben de onları severdim… Çoban köpekleri bile tanırdı, kuyruklarını beni gördükleri zaman sallarlar yanıma gelirlerdi. Ben hayvanları çok severim zâten… Onlara arasıra ekmek de götürürdüm… Çok eski devirlerde yaşamış bir olgun, en faziletli canlının köpek olduğunu söyler… Bir dilim ekmeğe hayatı boyunca sadakat… Kolay iş değil!.. insan fazileti kedininki gibidir, menfâatına dokundun mu elinizi çırmıklar… Birden bire karşıma o mıntıkanın yabancısı olduğu elbisesinden, yüzünden, her türlü hareketinden belli, yaşlı, beyaz sakallı başında yeşil bir sarık bir adam çıktı… Bana doğru eğildi: ―Doktor Bey!... diyerek selâm verdi… Sağ omzumu öptü. Târif edilmez güzel bir koku içinde yıkanmış gibi kokuyor… Gözleri siyah zeytin gibi parlaki insanın görmediği yerleri gören bir bakışı ve insana huzur ve emniyet veren bir tavrı vardı… ―Oğlum Doktor bey! Yolumu şaşrırdım! Bana D..D.. Köyü’nün yolunu gösterir misin?‖ dedi. Bu köy bulunduğumuz yerden a’zamî birbuçuk kilometre yokuşta idi. ―Ben sizi oraya kadar götürürüm.‖ dedim. Yürümeye başladık… Havanın güzelliğinden, tarlaların bereketinden, gögün temiz maviliğinden bahsediyordu… On dakika ancak yürümüştük… Etrafıma baktım bulunduğumuz mıntıka değişmişti… Belli etmeden hayret içinde kaldım… Karış karış bildiğim bu yerler, tanımadığım bambaşka bir mıntıka idi… Gök aynı, güneş aynı, ihtiyar aynı, ben aynı… Fakat mekân ve yer, o yer değildi… içimden annemden öğrendiğim bir çok yardım ve istimdad âyetlerini okumaya başladım… Korkmuştum fakat bunu belli etmiyordum… Birden bire: ―Oğlum Doktor Bey! Merek etme, hayret etme, korkma!.. Ben zâten senin bütün bu hâllerini senden gidermek, korkunu kaldırmak için vazifeliyim!‖ dedi. İsmini söyledi, söylememe izin vermedi… Mekânı bildirdi, târif ve isimlendirmeme müsaade etmedi… Nereye götüreceğini anlattı, kimseye bildirmeme aman vermedi… Tepeyi aştık tatlı bir meyil ile yeşil bir vâdiye doğru iniyorduk… Bir göl kenarına geldik… Göl uzun, bir kilometre kadar, dar ve suyu tatlı idi… Gölü, nasıl oldu bilmiyorum yürüyerek su üzerinde geçtik. Hayret içinde idim, ayaklarım suya batmıyordu… Su üstünde iz bırakmıyordu… Zâten ayak izleri ―SU‖ kenarına kadar varır, sonra o da kaybolur… Tatlı bir huzur içinde idim… Karşı sahile tekrar çıktık… Biraz gittik… Kesif yemyeşil ağaçlık bir yere dahil olduk… Orada yüzlerce kişi oturmuş beni götüren zâtın aynısı gibi zâtlar… İçlerinden hiç birisine benzemeyen her tarafından nûr ve emniyet veren (birisi vardı). İnsan içine yayıldıkça insanı hafifleten bir koku yayılıyordu… Bana ikram ettiler… Oradakileri anlatmama izin verilmedi… Gördüklerimi söylememek için yemin ettirdiler… Bana, ben sormadan birçok Şeyler öğrettiler… Öğrettiklerini değil de anlattıklarını ben de yazılarımla analtacağım… Bunda hilâf yoktur, hepsi hakikattır!.. Suyu tatlı gölün öte tarafındaki meclisden ve yerden ayrıldıktan sonra gölü bana aynı zât geçirtti… Yokuşa çıktık… Tanımadığım o mekânda, geçtiğimiz yerleri aynen görerek yürüdük… İhtiyar durdu: ―Oğlum, artık ayrılacağız! Sen uzun senelerden beri mideni boş bıraktın!.. Buna da sebeb midendeki hastalıktır… Bir de çocukluğundan beri aldığın terbiye ve teneffüs ettiğin temiz havanın Şükrüne bağlı olman ve bunu hiç unutmamandır!.. Mideyi boş bırakmak, hikmet ve manevî âlem hazinelerinin kilididir… Bâtın gönül pınarları açlık ve oruç bereketi ile fışkırır… Bununla herkesin aynada gördüklerinden daha fazlasını bir tuğla parçasında görebilirsin… Biraz evvel meclislerine götürdüğüm yerlerde gördüklerin –birisi müstesnâ- yük çeken develer gibidirler. Ağır yükler çekmiş, çok sıkıntılı yollar çiğnemişlerdir… Sayısız konaklar ve merhaleler aşmışlar… Ağır yükün altında adım atmış, az yemiş, dar boğazlı olmuş zayıflamışlardır… Bu gün Ramazandır. Sen oruç tutuyorsun. Gördügün yerde sana ikram ettiler, yemedin, verdiklerini yanına aldın… Akşam onunla iftar edersin!..‖ dedi. Gözlerimi öptü. Göğsümü meshatti. Tekrar sağ omzumdan öptü: ―Arkana bakmadan yürü oğlum!..‖ diyerek benden ayrıldı… Ben yürümeye başladım, küçük bir yokuş çıkıyordum. Tepeye vardım. Tekrar yürüyordum. Bir aralık yol üstünde bir karınca yığını gördüm. Merakla eğilerek onlara baktım. Yuvaları başında toplanmışlardı. Biraz o çalışkan ve mübârek hayvanları seyrettim… Doğruldum, ortalık kararıyordu… Saatime baktım akşama 45 dakika vardı… Semt-i meçhule doğru yürüyordum… Yalnız; kasabama, eski yerimde (hâlimde) olsaydım şimâle doğru yürümem icabediyordu… Ben de tanımadığım mekânda şimâle doğru yürümeye başladım. Tekrar saate baktım, 15 dakika iftara vardı… Yorulmuştum da… Yolun sağ tarafına oturdum. Biraz dinleneyim ve ne yapacağımı da şaşırmıştım… Bir iki dakika geçmişti ön taraftan iki kişi belirdi: ―Merhaba Doktor Bey!‖ dediler. Bunlar kasaba köylülerindendi. Kendilerini tanıdım. ―Yoruldunuz mu? Nereden geliyorsunuz?‖ dediler. ―Aşağıya iniyorum, biraz gezmiştim!‖ dedim… Yoluma devam ettim. İftar olmuştu. ALLAH’ı anarak ikram ettikleri gıdalarla iftar ettim. İçime bir ferahlık, vücuduma bir Şey yayılır gibi oldu. Târif edemiyorum… Biraz sonra tanımadığım mekân değişmeye ve tanılmaya başladı. Kasabaya yanaşmıştım. Eve geldim. Ailem ve annem: ―Nerede idin?‖ dediler. Merak etmişler… ―Biraz kırlarda dolaşıyordum!‖ dedim… Annem: ―Oğlum! Saat 11 de evden çıktın, Şimdi saat 7!.. Yüzün niçin solgun yine midene ağrı mı girdi?..‖ dedi. Sedire uzandım. Bana dokunmadılar. Annem alnımı okşuyor, ailem ayak ucumda idi… ―Sahur oldu!‖ dediler… Bu hakiki macerayı anneme ve aileme anlattım… Ailem hayret etti… Annem güldü ve: ― Bak ne güzel yemekler hazırladım sahura!‖ diye söyleyerek: ―Yarın gece, Kadir Gecesi oğlum! Mübârek Ramazan da çıkıyor bir daha Yâ kısmet!..‖ dedi… |
#2
|
|||
|
|||
Çok güzel emeğine sağlık @[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]
|
#3
|
||||
|
||||
Allah rahmet eylesin mekanı cennet olsun inşallah . |
#4
|
|||
|
|||
Mekanı cennet olsun.Yazılarını okurken huzur buluyorum değiliş bir hal bırakıyor bende zamanımıza yakın olmasından olabilir.İnşallah yürüdüğü yolda yürümeyi rabbim bizede nasip etsin..
|
#5
|
|||
|
|||
RABBİM tanışmayı nasip eder inşallah
|
|
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevap | Son Mesaj |
Hz. Muhammed (s.a.v.) kimdir? Hz. Muhammed’in (s.a.v.) hayatı | ugi | Hadisler | 1 | 06.11.24 14:22 |
Dua ve Sağlık | HavasHoca | Dualar & Dua Kardeşliği | 4 | 15.09.24 16:56 |
Esmaül hüsna arapça türkçe | asterix | Esmaül Hüsna | 3 | 15.09.24 10:35 |
Hastalıklar için esma-ül hüsna | muhasebeciim | Esmaül Hüsna | 2 | 15.05.24 12:19 |
Hangi Sure Ne için Kaç Defa Okunur? | HeartLess | Sure ve Ayet Havasları | 3 | 14.06.17 18:56 |