#1
|
|||
|
|||
Sinestezi :(
SESLERİ GÖRMEK ,RENKLERİ DUYMAK !!
SİNESTEZİ NEDİR ? *Gökkuşağının sese dönüştüğü bir hastalık * Hiç çevrenizdeki bir sesi gördüğünüz ya da gördüğünüz şeyleri duyduğunuz oldu mu? Ağzınıza bir parça yeşil elma götürmeden önce ona baktığınızda, onun sulu, asidik ve ekşimtırak tadını hissedersiniz, değil mi? Peki, bu nesne bildiğiniz bir şey değil de bir kumanda olsa ya da bardak? Bunların tadını hissedebilir misiniz? Zihninizde bir tat duyumsar mısınız? Mesela bir notayı duyduğunuzda, gözünüzün önüne renklerin gelmesi durumu ya da herhangi bir tat alma durumu olur mu? Eğer bu sorulara cevabınız evet ise, siz de bir sinesteziksiniz. Sinestezi Nedir? Kelime, kökleri itibariyle Yunanca syn: “birlikte” ve aesthe-sis: “algılamak” gibi iki kavramdan oluşur. Sinestezi, zihinsel olayların bilinci tetiklemesiyle ortaya çıkan bilinçli bir duyusal, istemsiz deneyimdir. Diğer bir ifade ile “birleşmiş duyular” ya da “eşduyum” denilebilir ve duyuların birlikte algılanması ya da birbirine karışması durumu olarak tanımlanır. Sinestezi, doğum sırasında beynimizde bize bir yaşam boyunca yeteceğinden çok daha fazla sayıda bulunan nöron arası bağlantıların, normal insanlarda zamanla yok olurken, sinesteziklerde bu bağlantıların yok olmamasından kaynaklanır. Sinestezi Bir Hastalık Mıdır Yoksa Hediye mi? İnsanların yalnızca bir kısmı, günlük olağan durumda bu deneyimi yaşar. Hatta Perception dergisinde yayımlanan bir makaleye göre her 23 bireyden sadece 1'inde bir tür sinestezi bulunur. Sinestezi, bazı araştırmacılarca dil dışı düşünmenin özel bir belirtisi olarak kabul edilirken, bazılarınca tam bir “hastalık”, “anormallik” ve mistik bir insan yeteneği, mucize olarak kabul edilir. Fakat sinestezi kesinlikle algılama bozukluğu ya da hastalık değildir. Algıda gelişmişlik demek daha doğru bir tanım olacaktır aslında. Sinestezik kişiler genelde hassas yapılı, hayal dünyası çok yoğun, ruhsal durumu, kendisinin bile anlayamadığı kadar karışık olan kişilerdir. Çok az sayıda kişi sinesteziktir ve olanlar da genelde sanatla uğraşmaktadır. Kısacası sinesteziyi bir hastalık olarak değil, bir “duyusal algılama hediyesi” olarak görebiliriz. Sinestezikler Neyi, Nasıl Algılar? Sinestezinin birçok şekli vardır, fakat genel manada 2’ye ayrılır. En sık rastlanan şeklinde kişi, harfleri renk olarak deneyimler. Her harf, kişi tarafından farklı bir renk olarak algılanır; kodlanır. Bu kişiler tatları, kokuları ya da sesleri renk olarak algılamazlar. Tatları, kokuları, sesleri renk olarak algılayan sinestezikler ise daha az görülmektedir. Bu gruba dahil olan sinesteziklerin hafızaları diğer gruba nispeten daha zayıftır. Yaşadıkları ve hatırlayamadıkları bir olayı seneler sonra hafızaları sayesinde değil, olaya atfettikleri bir koku sayesinde hatırlayabilirler. Onlara göre her şehrin, her evin, her yerin, her tadın, her sesin sahip olduğu değişik renkler vardır. Hafıza; koku, ses, tat gibi algıları renk olarak işler beyne. Bu kişiler, yani sinestezikler, eğer erken çocukluk döneminde bu deneyimi farkında olarak yaşamaya başlarsa ve bunu içselleştirirse sinezteziyi günlük, normal, olağan bir olay olarak değerlendirir. Sinesteziklerin çoğu, diğer insanların algısal deneyimlerinin bir parçası olarak aynı deneyimleri yaşamadıklarını öğrendiğinde veya fark ettiğinde, önce büyük bir şaşkınlık yaşar. Çünkü o zamana kadar herkesin kendisi gibi algıladığını kabul etmiş ve düşünmüştür. Dünyaca Ünlü Sinestezi Hastası : Daniel Tammet Daniel Tammet, 2004 yılında Oxford Üniversitesine gidip ‘Ben pi sayısını 22bin 500üncü rakamına kadar söyleyebilirim’ diye ortaya çıkıp, 5 buçuk saati aşkın bire süre rakamları sıralayarak gerçekten de hatasız sayabilen bir sinestezik. 4 yaşından itibaren büyük sayılarla işlem yapmayı becerebilen, geçirdiği bir hastalık sonucunda beyninin sayılarla ve şekillerle ilgili bölgesi bir şekilde normal dışı bir etkileşime girmiş olabileceğinden, rakamları bizim gördüğümüzden çok farklı, neredeyse manzara resimleri gibi, farklı ışık yoğunlukları, boyutlar, yüzeyler ve şekiller olarak görüyormuş, ve çarpımları yaparken de sayıları değil, bu manzaraları ve onların sonucundan doğan yeni manzarayı okuyormuş. Mesela ona göre 9 rakamı, uzun ve ürkütücü olabilen bir rakam iken, 1 parlakmış, 6 çok küçükmüş, o kadar ki zorlanıyormuş görmekte, daha çok kara delik gibi şeyleri 6 diye tanımlıyormuş vs. Bunun dışında asal sayılar da bambaşka bir görüntü canlandırıyormuş zihninde ve özellikle asalları çok seviyormuş bu sebepten. Tammet’in yetenekleri bununla da sınırla değil. Mucize adam, herhangi bir dili 7 gün içerisinde konuşabilecek hale gelebiliyor, ki bu dillerin içerisinde İzlandaca gibi, öğrenmesi oldukça zor olan dil grupları da var. Tarihten Ünlü Sinestezikler : Sinestezi yeteneği en çok sanatçıların, yazarların yaratıcılığına ve üretimine katkıda bulunmuştur. Birçok ünlü sinestezik vardır: Vladimir Nabokov, Amy Beach, Gyorgy Ligeti, Joachim Raff, Henrik Wiese, Franz Liszt, Olivier Messiaen, Konstantin Saradzhev ve bilim adamı Nikola Tesla ile fizikçi Richard Feynman bunlardan sadece bir kaçıdır. Vasilly Kandinsky (1866-1944) bir sinestezikti. Duyusal birleşmenin en derin sempatizanı olmalıydı; çünkü ressamdı. Bunun sonucu olarak, renkler ve sesler arasındaki uyumu tablolarında en güzel şekilde yansıttı. Her resminden sonra, resimlerindeki derinliği açmaya çalışan temel yazılar kaleme alırdı. Kandinsky, tablolarını tanımlamak için müzikal terimler kullanmıştı. Resimlerinde olduğu gibi derslerinde de temel amaç, nesnelerin yapısına ulaşmak ve simgeleştirmekti. Sanatını “lirik geometri” olarak tanımlıyordu. Kendisine göre, resimleri sezgisel kökenliydi. Bir diğer ünlü isim, Johann Von Goethe (1749 -1832). On sekizinci yüzyılın sonlarında, klasik renk kuramının gerçeği açıklamadaki yetersizliğini ilk fark edenlerden biri de oydu. Renk kuramını ilk açıklayan isim olarak kabul edilen Newton’un fikirlerini tartışmaya açması ile renkanlam sinestezisine katkısını kabul etmek gerekir: “Dünyada çığır açmak için iki şey gerekir: İyi bir kafa ve büyük bir miras… Ben kendi adıma Newton öğretisinin hatasını miras aldım” diyerek Newton’un fikirlerini eleştirmekteydi. Goethe en çok, rengi ve ışığı gerçekte nasıl gördüğümüz, dünyayı ve sanrıları nasıl yarattığımız sorusu ile ilgileniyordu. Ona göre bütün bunlar “Newton’un fiziğiyle değil; beynin henüz bilinmeyen işlevlerinin açıklanmasıyla” öğrenilebilecekti. Bu tezini de “görsel sanrı nörolojik bir gerçektir” sözüyle özetliyordu. Sinestezinin Kültürlere Yansıması : Adam Fawer’in ünlü romanı Empati’de, sinestezik özellikleri olan çocukların güçlerinin farkında olmaları durumunda neler başarabilecekleri anlatılır. Bu çocuklar, sinestezik ve empatik özellikleri birleşince, toplum tarafından deli olarak da tanınabilirler, deha da. Kitapta bahsedilene göre önemli olan, bu özelliklerini nasıl kullanabileceklerini öğrenmeleridir. Şamanizm’de genelde şamanların transa geçmek için kullandıkları bitkilerin bu türden özellikleri vardır. Amazondaki bir kabile bu tür etkiyi yaratan bitkilerden kullanıp müzik yaparlarmış. Müzik bittiğinde ise genelde yapılan yorumlar "ritmi güzeldi, melodisi şöyleydi" şeklinde değil "sarısı güzeldi, mavisi biraz daha parlak olmalıydı" şeklinde oluyormuş.. |
#2
|
|||
|
|||
Sayın @[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...], konu paylaşımınız için teşekkür ederiz.
__________________
Sözün kıymetini '' Lal'' olandan,
Ekmeğini kıymetini ''Aç '' olandan, Aşkın kıymetini ''Hiç'' olandan öğren.. |
#3
|
|||
|
|||
Emeğinize sağlık peki bu yeteneğimizi geliştimek hayatımıza neler katabilir yoksa günlük yaşantımızı kısıtlar mı ? Kendimizi nasıl geliştirebiliriz?
. |
|
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevap | Son Mesaj |
Sinestezi (Beyinin Gizemli Oyunu) | madlen | Psişik Yetenekler | 3 | 31.05.18 21:57 |