Hastalıklar... Teşhis, Tanı, Tedavi.! - Sayfa 4 - Havas Okulu
 

Go Back   Havas Okulu > Sağlık & Şifa > Sağlık

Acil işlemleriniz için instagram: @HavasOkulu
Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
  #31  
Alt 19.02.17, 22:26
Daimi Üye
 
Üyelik tarihi: 21.12.16
Mesajlar: 10,466
Etiketlendiği Mesaj: 1587 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

IHTIYOZ


İhtiyoz a balık pulu hastalığı da denir. Bunun nedeni karakteristik döküntüsünün görünümüdür. Kalıtım yoluyla geçen cilt hastalıkları içinde en sık görülenidir.

Belirtiler : Küçük çocuklarda kuru pullu cilt.

Bu hastalık genellikle 1 ile 4 yaşları arasında ilk defa ortaya çıkar. Bazen yetişkinlik yıllarında tamamen kaybolup daha ilerde yeniden belirir. En fazla belirgin olan döküntü yerleri dirsekler dizler ve ellerdir. Genellikle kışın daha kötü olur. İhtiyoz atopik dermatitle bağlantılı olabilir.

Tedavi

Etkilenen yörelere vazelin sürün ve gece naylonla sarın. Günde iki kere kullanmak kaydıyla laktik asit losyonu ve gece kremi sürmek faydalı olabilir

---------- Post added 19.02.17 at 22:56 ----------

ILAC DOKIUNTULERI


Herhangi bir ilaç kullanırken bir döküntü meydana gelirse döküntünün nedeni olarak o ilaçtan şüphe edilmelidir.

Belirtiler

- Kızarıklık döküntü kabarcıklar ve cilt içinde kanamalar dahil cilt değişikleri

- Kaşıntı

- Herhangi bir reçetesiz ilaca veya reçeteli ilaca allerjik reaksiyon gösterilebilir.

İlaç reaksiyonları basit bir kaşıntı veya döküntüden çok fazla şeyler de yapabilir: ateş nöbetler bulantı kusma veya ishal nabız bozuklukları nefes alma zorluğu astım veya idrar azalması bunlardan bazılarıdır. Bunlara ek olarak laboratuar tahlilleri hemoglobin değerinde veya akyuvar sayısında bir değişim gösterebilir. Böylece bir ilaç reaksiyonunun belirtileri son derece çeşitlidir.

Cilt döküntüleri çeşitli biçimlerde olur. Bu döküntünün nedenini belirlemeyi zorlaştırır. İlaç döküntüleri genellikle ilk dozun alınmasından az sonra başlar. Bu zaman ilişkisi daha başka problemlerin çıkma ihtimaline karşı bir uyarıcı olabilir.

Birçok ilaç reaksiyonunun ilk ve en erken belirtisi ateştir. Döküntüler ilaç reaksiyonu olayının genellikle başlangıç safhalarında görülerek böyle bir reaksiyonun başladığına dair uyarı görevi yapar.

Tedavi

Eğer döküntünüz ilaca bağlıysa ilacı bırakınca belirtiler genellikle kesilecektir. Fakat ilaç reçeteliyse kesmeden doktorunuza danışın.

Eğer döküntünüz kaşıntılıysa yulaf unu banyoları veya nemli pansumanlar rahatlatabilir. Lokal hidrokortizon kremi de faydalı olabilir.

---------- Post added 19.02.17 at 22:57 ----------

IMPETIGO


impetigo adli iltihapli deri hastaligi vucudun baSlica yuz el ve diz gibi açikta kalan kisimlarini etkileyen bakterili bir enfeksiyondur. içinden cerahat akmasi da mumkun kalin kabuklarla kapli yaralar Seklinde görulur.|Bu hastalik çok bulaSicidir. ozellikle çocuklar arasinda yaygindir.|Tedavi:|Tedavi için bir doktora gitmeniz gerekir. Doktorunuz antibiyotik ve/veya krem yazacaktir. Belirtiler tedaviye baSladiktan sonra 5 gun içinde geçmelidir.|onlemler:|impetigonun yayilmasini önlemek için tirnaklar temiz ve kisa tutulmalidir. Evde herkesin kendine ait havlusu mendili ve bardagi olmali ve herkes her gun banyo yapmalidir.|Okuldan Alikoyma:|impetigo geçiren çocuklar yaralar tedavi edildigi ve temiz bir sargiyla örtuldugu surece okula gidebilirler. Yaralar sarilmamiSsa ve vucudun baS el veya bacak gibi açikta kalan kisimlarinda ise çocuk bunlar iyileSene kadar okula gidemez.

---------- Post added 19.02.17 at 22:57 ----------

INME


İnme beynin bir bölgesinde kan akışının engellenmesi ya da beyindeki damarlardan kanın dışarı sızmasıyla ortaya çıkan bir hasardır. "İnme" terimi olayın ani başladığını vurgular.
Bazen bir baş ağrısı sadece baş ağrısı değildir ya da baş dönmesi ile kollarınızda ve bacaklarınızda hissettiğiniz güçsüzlük sadece ne kadar çok çalıştığınızın bir işareti olmayabilir.
Dengeli beslenmek için gıdaya gereksinim duymanız gibi beyninizin de (vücudun diğer bölümleri gibi) normal işlevini görebilmesi için oksijenleşmiş kanla beslenmesi gerekir. Yeterli miktarda oksijenleşmiş kan ulaşamadığında beyin hücreleri hasar görür ya da ölür.
Kalpten beyne ve kafaya kan taşıyan damarlarda (karotis) daralma ya da tıkanma beyne ulaşan kan miktarını azaltır. Daralma ve tıkanmaya ateroskleroz (arter duvarlarının kalınlaşması) gibi birkaç hastalık yol açar. Karotis daralması (stenoz) için ilaç ve cerrahi tedavi mevcuttur. Tam tıkanma durumunda (karotis oklüzyonu) tedavi seçeneği çok azdır.
Her iki durum da inme (yeterli kan ulaşmaması nedeniyle beyin dokusunda hasar) ya da geçici iskemik atak (birkaç haftada geçen inme benzeri semptomlar) riskini artırır.
İnme erişkinlerdeki işlevsel yetersizliğin birinci nedenidir.
Özellikle kan basıncınız yüksekse ya da sigara içiyorsanız kendinizde ya da bir yakınınızda inme riski olup olmadığını doktorunuza sorun.

Karotis Nedir?
Kalpten kafaya ve beyne kan ulaştıran ve boynun her iki tarafından geçen büyük kan damarlarıdır.

Stenoz Ve Karotis Oklüzyonu:
Arterlerin kısmen tıkanmaya yol açacak biçimde daralmasına stenoz denir. Bir yağ plağı ya da kan pıhtısı kanın geçişini engelleyerek darlma ya da tıkanmaya neden olur. Karotis oklüzyonu karotisin beyne kan akışını azaltacak biçimde tamamen tıkanmasıdır.

Stenozun Saptanması:
Doktorunuz boyundaki karotiste uğultu (arterde anormal kan akışı sesi) olup olmadığını steteskopla saptayabilir. Karotis uğultusu karotis hastalığının göstergesidir. Doktorunuz ultrason taraması ya da anjiyografi ile karotiste kısmi tıkanma olduğunu doğrulayabilir.

İnme Ya Da Geçici İskemik Atak Semptomları:
Aşağıdaki semptomlardan biri görüldüğünde hemen acil servise ulaşmak için ambülans çağırın ya da doktorunuzu arayın.
- Ani görme konuşma ve denge bozukluğu
- Ani ortaya çıkan uyuklama ve şiddetli baş ağrısı
- Ani zihinsel bozukluk ve bellek kaybı
- Bir gözde ani geçici körlük ya da başka görme kusurları
- Kolda ya da bacakta ya da tüm vücutta uyuşma güçsüzlük ya da felç
- Ani konuşma ya da yutma güçlüğü
- Koma ya da nöbetler


İnme Nasıl Önlenir?
- Kan basıncınızı sık kontrol ettirin. Sürekli olarak yüksekse (>140/90 mmHg) kontrol altına almak için doktorunuzun önerilerini uygulayın.
- Atriyal fibrilasyonunuz ya da diyabetiniz varsa ya da kolesterolünüz yüksekse doktorunuzun önerdiği tedaviyi uygulayın.
- Sigara içiyorsanız bu alışkanlığınızdan vazgeçin.
- Alkol alıyorsanız ılımlı miktarda kullanın.
- Düzenli egzersiz yapmayı günlük etkinliklerinizin önemli bir parçası haline getirin.

İnmeyle İlişkili Risk Faktörleri:
Aşağıdaki durumlardan herhangi biri varsa inme gibi ciddi tıbbi sorunlara yol açmaması için doktorunuzla görüşerek tedavi uygulayın:
- Yüksek kan basıncı (hipertansiyon) inmenin en önemli nedenidir.
- · Arter kanallarının daralması (ateroskleroz) özellikle beyne kan taşıyan arterlerde kısmi tıkanma (karotis stenozu)
- · Kalp atışında düzensizlik (atriyal fibrilasyon) gibi kalp hastalıkları yüksek kolesterol (kandaki yağların yüksek düzeyde olması) ya da kalp krizi (miyokard enfarktüsü)
- · Sigara içme aşırı alkol kullanımı fiziksel etkinlik eksikliği ile sebze ve meyve açısından yetersiz beslenme gibi yaşam tarzıyla ilgili etmenler
- · Diyabetin neden olduğu komplikasyonlar inme riskini artırabilir.
- · İnmeyle ilişkili uyarı niteliğindeki kısa süreli belirtiler (geçici iskemik atak)


Aşağıdaki Durumlarda Hemen Yardım İsteyin :
Kendinizde ya da tanıdığınız birinde inmeden kuşkulanıyorsanız hemen tıbbi yardım isteyin ve ambulans çağırın. İnmeye yönelik bazı tedaviler sadece kısa zamanda tanı konulup uygulanırsa yararlı olduğundan hemen tıbbi yardım sağlanması önemlidir. İnmeyle ilgili uyarılar şunlardır:
- Özellikle vücudun tek yanında olmak üzere yüz kol ya da bacakta uyuşma ya da güçsüzlük
- Ani konfüzyon (zihin karışıklığı) konuşma ve anlama zorluğu
- Bir ya da iki gözde ani görme sorunu
- Ani yürüme zorluğu baş dönmesi denge ya da koordinasyon kaybı
- Ani ve nedeni bilinmeyen şiddetli baş ağrısı

Yapılması Gerekenler:
Uyarıcı belirtiler ortaya çıktığında hastaneye götürülmek üzere bir ambulans servisinin telefonunu arayın.

Tedavi
Karotis endarterektomisi karotisteki tıkanmayı ortadan kaldıran cerrahi bir işlemdir. İnme ya da geçici iskemik atak semptomları olan ya da olmayan bir ya da iki taraftaki karotiste %60 tan fazla tıkanma görülen hastalarda ameliyat önerilebilir. Ameliyat tam tıkanma durumunda ya da akut inmesi iyileşmekte olanlarda tavsiye edilmeyebilir.
tPA gibi pıhtı eritici bir ilaç inmede acil tedavi olarak etkili olabilir. Bu ilacın etkili olması ve iyileşme şansını artırabilmesi için inme belirtilerinin başlangıcını izleyen ilk 3 saat içinde uygulanması gerekir.
İnme vakalarının yaklaşık %80 i iskemiktir (beyin arterlerinde kan pıhtılarının oluşmasına bağlı) geri kalanları ise hemorajiktir (kan damarının yırtılmasına bağlı beyin kanaması). ABD de inme ölüm nedenleri arasında kalp hastalığı ve kanserden sonra üçüncü sırada yer almaktadır ve bu ülkedeki erişkinlerde önde gelen sakatlık nedenidir. Her yıl inme geçiren Amerikalılar ın üçte birinin bu hastalık nedeniyle öldüğü tahmin edilmektedir.
İnme geçiren bir hastanın hemen tanı konarak hastaneye yetiştirilebilmesi için sadece risk taşıyanların değil herkesin inmenin uyarıcı belirtileri konusunda eğitilmesi gereklidir.

__________________
Kaybettiklerim arasında en çok kendimi özledim, oysa ne güzel gülerdim..
Alıntı ile Cevapla
  #32  
Alt 19.02.17, 22:27
Daimi Üye
 
Üyelik tarihi: 21.12.16
Mesajlar: 10,466
Etiketlendiği Mesaj: 1587 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

INTUSSUSEPSIYON


İntussusepsiyon barsağın genellikle ince barsağın bir kısmının barsağın başka bir kısmının içine girdiği bir durumdur. 3 aylık il~ 6 yaşındaki çocuklardaki barsak tıkanmasının en yaygın nedeni budur.

Belirtiler

- Ani şiddetli karın ağrısı;

- Kuvvetsizlik ve uyuşukluk;

- Sık sık safra çıkararak kusma;

- Kuşüzümü jelatinine benzer kanlı dışkı;

- Yüzeysel nefes alma;

- Şok.

Nedeni bilinmemektedir ama bazı vakalarda intussussepsiyon ile bazı virüs enfeksiyonları arasında bir bağlantı vardır.

Tipik olarak intussusepsiyon daha önce iyi olan bir çocukta aniden patlak verir. Çocuk birden bire sık aralıklarla ortaya çıkan şiddetli bir karın ağrısı duyar. Başlangıçta çocuk ağrılar arasında normal olarak oynamaya devam edebilir ama bir süre sonra kuvvetsizleşir ve uyuşuklaşır.

Teşhis

Çocuğunuzda bu belirtiler varsa doktoru aramakta gecikmeyin. Belirtiler ve fiziksel bulgular teşhiste bulunmak için yeterli olabilir. Ancak genellikle karın röntgeni ya da baryum röntgeni gibi başka testlere de gerek duyulabilir.

Tedavi edilmeden bırakılırsa çok tehlikeli olabilir. Ancak tedavi ilk belirtilerin ortaya çıkmasından sonra 24 saat içinde başlarsa çocukların çoğu iyileşmektedir.

Tedavi

Teşhis için kullanılan baryumlu lavman birbirinin içine girmiş barsağı normal yerine itmek için yeterli olabilir. Ancak bu tedavi"den sonra tekrarlama oranı yüzde 10 kadar yüksektir. Birçok durumda ameliyat gereklidir; ameliyattan sonra genellikle tekrarlama olmaz.

---------- Post added 19.02.17 at 22:57 ----------

IRIS ILTIHABI (IRITIS)


Sıklıkla genç erişkinlerde görülür ve vakaların çoğunda neden frengidir. Kornea yaraları şeker hasta1ığı romatizma diş apseleri ve burun iltihapları da iritis nedenleri olabilir.

Belirtileri:

Gözde şiddetli ağrı duyulur. Göz aşırı sulanır ve kızarır. Hasta parlak ışığa bakamaz. Korneanın rengi bulanıklaşır ve gözbebeğinin ışığa karşı refleksleri düzensizleşir.

Seyri:

Gözbebeğinin refleksleri zamanla tamamen kaybolur ve görme iyice bulanıklaşır. Böyle bir kriz birkaç hafta sürebilir.

Tedavi:

Nedene yöneliktir. Dinlenme camları koyu renkli gözlük kullanılması fazla okumaktan kaçınılması salık verilir. Ayrıca göze ılık pansuman yapılır ve ağrı giderici ilaçlar verilir. Atropinli damlalar ya da merhemler kullanılır.

__________________
Kaybettiklerim arasında en çok kendimi özledim, oysa ne güzel gülerdim..
Alıntı ile Cevapla
  #33  
Alt 19.02.17, 22:29
Daimi Üye
 
Üyelik tarihi: 21.12.16
Mesajlar: 10,466
Etiketlendiği Mesaj: 1587 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

IRRITABL (HASSAS) MESANE


Sık sık aniden gelen ve bazen tuvalete yetişemeyecek kadar sıkıştıran idrara çıkma ihtiyacı hissediliyorsa nedeni mesane hassasiyeti irritabl mesane; zaman zaman kasılmaları kontrol edilemeyen mesane olabilir. Bazen durumun sorumlusu bir enfeksiyondur. Ama genellikle mesane kronik olarak iltihaplanmış gibi bir görünüm yerse de neden belirsizdir. Bu rahatsızlık bezdirici olsa da tehlikeli değildir. Mesane iltihabından farklı olarak düşünülmelidir.

Belirtiler

- Ani ve bazen kontrol edilemeyen idrara çıkma ihtiyacı;

- Geceleri sık sık idrara çıkma ihtiyacı.

Teşhis

Doktor laboratuvarda incelemek üzere idrar örneği alır. İdrar yaparken özel bir röntgen filmi alınabilir (Bir boşaltma sistogramı). Ucu ışıklı ince bir boruyu uretra yoluyla mesaneye sokarak sistoskopi yapmak da bir başka olasılıktır.

ilaç Tedavisi

Enfeksiyonları tedavi etmek için antibiyotikler kullanılır. İmipramin veya kalsiyum kanal blokerleri mesanenin kasılmasını sağlayan kasları gevşetip rahatlatabilir. Başka ilaçlar da kasılmaları kontrol eden sinirlerin aktivitesini yavaşlatabilir.

Mesane hassasiyeti (irritabl mesane) enfeksiyona bağlı değilse çoğunlukla mesane kaslarının egzersizi ve güçlendirilmesiyle çözümlenebilir. İdrar yaparken idrarı mümkün olduğu kadar uzun bir süre tutmaya çalışmak buna bir örnektir.

---------- Post added 19.02.17 at 22:59 ----------

ISHALLER


İshal dışkılama sayısında artışla beraber dışkının şekilsiz bir hal alması olarak tariflenir. Normalde dışkı kuru ve şekilli iken ishal durumunda içerdiği su miktarı artarak şekilsiz olur. İshal nedeniyle bağırsak hareketleri artar normal süreden daha kısa aralıklarla dışkılama ortaya çıkar. Örneğin günde bir kez katı şekilli dışkılaması olan bir kişi günde 3-4 kez veya çok daha fazla dışkılıyorsa veya dışkı cıvıklaşmış su gibiyse ya da sümüksü olmuşsa ishalden bahsedebiliriz.

İSHAL NEDENLERİ NELERDİR ?

İshale neden olan pek çok durum mevcuttur. İshal nedenlerinin başında mikrobik ishaller gelmektedir ki yaz ishalleri de bu gruptandır. Mikroplar dışında başta antibiyotikler olmak üzere çeşitli ilaçlar çeşitli mide-bağırsak hastalıkları bazı hormonal hastalıklar bağırsak veya bağırsak komşuluğunda ortaya çıkan tümöral durumlar aşırı ve ani ısı değişimleri de ishale neden olabilir. Heyecanlanma üzüntü korku stres gibi durumlar da ishale neden olabilir.

YAZ İSHALLERİNİN NEDENLERİ NELERDİR ?

Yaz ishaline neden olan mikroplar bakteriler ile protozoon denilen gözle görülmeyen parazitlerdir.

YAZ İSHALLERİ NASIL ORTAYA ÇIKAR ?

Doğadaki sıcaklık artışıyla tüm canlıların su ihtiyaçları da buna paralel olarak artar. Dolayısıyla insanlar yaz aylarında daha fazla su tüketir. Böylece bu tüketimin beklenmeyen bir sonucu olan yaz ishalleri çoğunlukla mikroplu suların içilmesi veya bu sularla yıkanmış meyva ve sebzelerin yenilmesiyle ortaya çıkar. Bazen insanlar ishal olup bu mikropları dışkıları ile çevreye yayabilir. Dışkıyla bulaşmış ellerin ağıza götürülmesi sonucu da ishal olabilir. Her zaman kullanılan suların sağlıklı olup olmadığını bilmek mümkün olmaz. Doğada özellikle insan ve hayvan dışkılarıyla kirlenmiş sularda yaşayan ishal nedeni olabilecek çeşitli mikroplar bulunmaktadır. Bunlar özellikle durgun sularda kanalizasyonun karıştığı sularda iyi ilaçlanmamış içme ve kullanma sularında özellikle yaz aylarında uzun süre canlı kalarak çoğalır. Bu suların içilmesi veya böyle sularla bulaşık sıcak ortamda beklemiş gıdaların örneğin çiğ sebzelerle hazırlanmış salataların ve meyvaların tüketilmesi sonucu ishal yapan mikroplar ağız yoluyla alınarak insanların bağırsaklarına ulaşır. Bunların bir kısmı bağırsak duvarında iltihap oluşturarak hem bağırsak hareketlerini artırır hem de barsağa su ve iltihabi hücrelerin geçişine neden olur; bir kısmı da bağırsakta iltihap yapmadan salgıladıkları toksin denilen zehirli maddelerin etkisiyle su ve tuz geçişini artırmak suretiyle ishale neden olur.

YAZ İSHALLERİNİN BELİRTİLERİ NELERDİR ?

En önemli belirti dışkılama sayısının artması ve dışkı vasfının değişmesidir. Dışkı cıvık patates püresi görünümünde olabileceği gibi sümüksü ve iltihaplı veya su gibi olabilir. Dışkı miktarı ve su içeriği ince bağırsaklarda hastalık yapan parazit ve bakterilerin ishallerinde fazladır kalın bağırsakta hastalık yapanlarınkinde ise azdır; ayrıca bunlarda dışkılama sayısı diğerlerine oranla daha fazladır. Su gibi tariflenen ishallerin çoğunluğu paraziter nedenlidir. En sık giardia denilen protozoon neden olur. Bu tip ishallerin en ciddisi ve hayatı tehtid edeni ise dışkının pirinç suyu görüntüsü olarak tariflendiği kolera bakterisinin yaptığı ishaldir. İltihaplı dışkılamaya neden olan bakterilere ise tifo ve tifo benzeri hastalıklara neden olan salmonella bakterilerini örnek verebiliriz. Kalın bağırsakta ishale neden olan bakterilerin bir kısmı ve bazı parazitler dışkının iltihaplı sümüksü görünmesine aynı zamanda bağırsak duvarını da zedeleyerek damarların kanamasına neden oldukları için kanlı olmasına da neden olurlar. Dışkının böyle kanlı ve iltihaplı olması dizanteri olarak adlandırılır. Nedenlerinden birisi şigella denilen bakteri bir diğeri amip denilen protozoondur. İshalle birlikte bulunan diğer belirtiler karın ağrısı karında buruntu hissi bazen bulantı iltihabi durumlarda bunlara ilaveten ateş olarak karşımıza çıkar. Dışkılamadan sonra tam rahatlayamama da bir diğer belirti olabilir. Örneğin kalın bağırsak ishallerinde ağrı ve rahatlayamama sıktır. Aşırı su ve tuz kaybına bağlı olarak kalp damar sistemine böbreklere sinir sistemine ait kalp ritm bozuklukları böbrek yetmezliği şuur bozuklukları gibi belirtiler de olabilir. Dilin kuruması cildin parlaklık nem ve yumuşaklığını kaybetmesi gözlerin göz çukuruna çökmesi gibi belirtiler su kaybının işaretleridir.

İSHAL OLUNCA NE YAPMALIYIZ ?

İlk tedbir olarak kaybedilen su ve tuzu geri koymak için pratik olarak hazırlayacağımız şu solusyonu içebiliriz: Bir litre kaynatılmış soğutulmuş suya 1 çorba kaşığı şeker 1 tatlı kaşığı sofra tuzu ve 1 çay kaşığı karbonat konularak karıştırılır içilebildiği kadar sık aralıklarla içilir. Ancak mikrobik ishallerin hemen hepsi 24 saatten fazla devam eder ve hemen hepsi ilaç tedavisi almadan düzelmez. Bu nedenle 24 saatten fazla süren ishallerde en yakın sağlık merkezine başvurularak muayene ve tetkik olunması gerekir. Çünkü farkında olmadan dışkımız yoluyla çevreye mikrop bulaştırabilir ayrıca ishalin tedavisiz kalarak daha ciddi sağlık problemlerine yol açmasına neden olabiliriz.

SAĞLIK KURULUŞUNDA NELER YAPILACAKTIR ?

Sağlık kuruluşunda şüphelenilen gıdaların ve suyun olup olmadığı ve ne zaman tüketildiği ishalin ne zaman başladığı karın ağrısı ateş dışkıda iltihap ve/veya kan olup olmadığı yakınımızda başka hasta insanların olup olmadığı sorulacak; muayenenin ardından dışkı tahlili ve kültürü kan sayımı ve gerekirse diğer kan tetkikleri istenecektir. Tüm verilere göre hekim tedaviye karar verecektir.

NASIL TEDAVİ EDİLİR ?

Sıvı ve tuz kaybının az olduğu ishalin hastanın komforunu çok bozmadığı durumlarda hastaneye yatırılmadan genellikle sadece uygun bir diyetle hasta ayaktan tedavi edilir. Aşırı su ve tuz kaybı ağır dizanteri halleri kolera şüphesi olan durumlarda hasta mutlaka hastaneye yatırılarak öncelikle kaybedilen su ve tuzun yerine konması amacıyla serum verilir daha sonra uygun ilaçlara başlanır. İshal diyeti nasıldır? İshali olan kimselerin düzelene kadar posasız ve yağsız gıdalar alması gerekir. Yani sebze ve meyvalar kuru yemiş çikolata kızartmalar gibi gıdalar alınmamalıdır. Yağsız makarna pirinç pilavı haşlanmış patates-patates püresi haşlanmış yağsız et ve tavuk yağsız ızgara köfte yenebilir. Ayrıca bol miktarda içeçek alınmalıdır.

İYİLEŞME ŞANSI NEDİR ?

Uygun tedaviyle yaz ishallerinin tedavisi oldukça yüz güldürücüdür; hemen hepsinde iyileşme tamdır. Ancak mikroplu ortamla temas devam ediyorsa gerekli tedbirler alınmadıysa ishalin tekrarlama şansı her zaman vardır.

YAZ İSHALLERİ NASIL ÖNLENEBİLİR ?

Bu ishallerin önlenmesinin en önemli yolu menşei bilinmeyen suların tüketilmemesi ve kişisel temizliğe dikkat edilmesi özellikle ellerin her yemekten önce ve sonra yıkanmasıdır. Kullanılan ve içilen suların klorlanması pekçok mikrobun yaşamasını önler. Şüpheli suların şüpheli olmasa bile salgın olduğu bilinen yerlerdeki suların kaynatılarak kullanılması gereklidir.

---------- Post added 19.02.17 at 22:59 ----------

ISITME KAYBI (IS SARTLARI NEDENLI)


90 desibel (db) gürültünün (Sesin) uzun zaman etkisinde kalan bir insan kulağı zarar görür. Yüksek ses dalgalarının oluşturduğu güçlü vibrasyon iç kulaktaki kohleayı saran tüy hücrelerini zedeler. Bu tür bir tahribat duyma sinirine (hissine) bağlı olarak işitme kaybına neden olur çünkü iç kulağın çalışmasını etkiler. Bu tür işitme kaybı ekseriyetle düzeltilemez. Normal konuşmanın gürültü seviyesi aşağı yukarı 60 dbdir. 4 metre uzaklıktaki bir dizel kamyonun gürültüsü ise 90 db. 30 metre uzaklıktaki bir jet motorunun gürültüsü ise 130 db dir. Onun için bazı işlerin sağırlık riski olması sürpriz değildir.

Belirtiler : Gitgide artan işitme kaybı

Büyük inşaatlarda işitme kaybının sık rastlanır bir nedenidir. Hava alanları yer işçileri kulaklarını korumak için gerekli önlemleri almazlarsa işitme kaybı riski yüksek gruba girerler. Çiftlik traktörü operatörleri de bu gruptadır. Rak müziği çalanlar da bu müziği çok yüksek sesle dinleyenler de riskli gruba girer.

Teşhis

Eğer işitmenizde bir azalma olduğunu fark ederseniz bir kulak burun boğaz uzmanına başvurun. Doktorunuz kulağınızı muayene ettikten sonra işitme kaybının tipini belirlemek için testler yapacak olan bir odyologa (işitme uzmanı) gönderebilir.

Tedavi

Eğer işitme kaybınız işyeri koşullarından kaynaklanıyorsa işitme kaybının daha da artmaması için çalışırken uygun bir koruyucu malzeme kullanın.

Eğer işitme kaybı diğer insanlarla iletişim kurmanızda sorunlar yaratıyorsa doktorunuz işitme aleti kullanmanızı önerebilir.

---------- Post added 19.02.17 at 23:00 ----------

ISITME KAYBI (YASLANMAYA BAGLI)


65 yaşın üstündeki kimselerde duyma bozukluğu yaygındır. Aşağı yukarı bu yaş grubundakilerin üçte birinde fark edilebilir işitme kaybı vardır. Bazılarında hafif azalma olur fakat diğerleri zor duyar. İşitme kaybı çok olunca buna presbiakusi denir. (Latince presbi yaşlı akusi de işitme demektir). Genel olarak 40 ila 50 yaşları arasında başlar ve gitgide kötüleşir. Her iki kulağın işitmesi de etkilenir. Özellikle yüksek (ince) frekanslı sesleri algılamaz zorlaşır. Erkeklerde kadınlardan daha çok görülür ve onlar daha kötü etkilenir.

Belirtiler

- Yavaş ilerleyen işitme kaybı.

- Kulak çınlaması.

Presbiakusi kohleada veya ona bağlı sinirlerde meydana gelen değişikliklerden kaynaklanır. Iç kulaktaki salyangoz şeklindeki bu bölüm minik tüylerle doludur. Bu tüyler titreşimleri elektriğe ait işaretlere dönüştürür. Bu işaretler beyine gönderilir ve orada ses olarak yorumlanırlar. Bu tüyler zedelendiğinde veya kohleada başka değişiklikler olduğunda işaret-ler gerektiği biçimde iletilemezler ve neticede işitme kaybı olur.

Bu tür işitme kaybına iç kulak duyusuna bağlı işitme kaybı denir ve iç kulaktaki bir zedelenmeden kaynaklanır. Yaşlanmanın getirdiği işitme kaybı kalıcıdır iyileşmez.

Teşhis

Eğer siz kendiniz veya aileden biri sizin daha az işittiğinizi fark ederse doktora gidin İşitme kaybı iç kulak duyusuna mı bağlı yoksa iletişim mekanizmasından mı kaynaklanıyor bunu belirlemek için bir dizi test yapılacaktır. Ekseriyetle etkilenen kimseler bu problemin varlığını inkar ederler. Bazen de rahatsız edici kulak çınlaması insanları doktora gitmeye iter. Presbiakusili (yaşlılığa bağlı sağırlığı olan) bir çok kimse için kadınlar ve çocuklarla konuşmak daha zordur çünkü onların sesi daha yüksek frekanslıdır. Erkeklerde konuşmak sesleri daha alçak frekanslı olduğu için daha kolaydır. Ayrıca grup içinde karşılıklı konuşmak da zor olabilir. İki kişi karşılıklı görüşmek daha kolaydır. Şiddetli işitme kaybı sağlığınızı tehlikeye atmaz fakat yalnızlığa ve sosyal olaylardan uzaklaşmaya neden olabilir.

Tedavi

Presbiakusi ameliyatla ya da ilaçla tedavi edilemez. Tek tedavi yöntemi işitme aletleridir. Doktorunuz sizi bir dizi test yaparak uygun işitme aletini verecek olan bir odyoloğa gönderebilir.

Ayrıca size yardımcı olabilecek bir dizi teknik de öğrenebilirsiniz. Bunlar arasında; dudak okumak konuşanın yüzüne bakmak arka plandaki sesi azaltmak (Örneğintelevizyonu kapatma ya da dışardan gelen gürültüyü azaltmak için pencereyi kapamak) ve insanların ne söylediğini anlamaya yardımcı olmak için jest ve yüz ifadeleri gibi ipuçlarını kullanmak bulunmaktadır.

__________________
Kaybettiklerim arasında en çok kendimi özledim, oysa ne güzel gülerdim..
Alıntı ile Cevapla
  #34  
Alt 19.02.17, 22:30
Daimi Üye
 
Üyelik tarihi: 21.12.16
Mesajlar: 10,466
Etiketlendiği Mesaj: 1587 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

ISKELET BOZUKLUKLARI (DOGUMSAL)


"Konjenital kalça çıkığı" kalça ekleminin bir kısmının ya da tüm kısımlarının anormal bir gelişim göstermesinin sonucudur. Problem doğum sırasındaki ilk muayenede ya da daha sonra tespit edilebilmektedir. Konjenital kalça çıkıklı olarak doğan bebeğe kalça kemiğinin (femur) baş kısmını kalça yuvası (asetabulum) içine yerleştirilmesi için bağ ya da cebire benzeri bir aygıt takılır. Bu tedavi genellikle 6 ile 8 hafta içinde başarılı olmaktadır. Yeni doğan bebeklerin ilk dönemlerinde teşhis edilen kalça çıkığı vakalarının çoğu bu yolla gerektiği gibi tedavi edilebilmektedir.

"Cücelik" (displazi) çoğunluğu kol ve bacaklarla gövde boylarının oransızlığını içeren çok çeşitli iskelet anomalisi durumlarını anlatır. Genellikle çocuğun kol ve bacakları başlangıçta kısadır çocuk büyüdükçe gövde de oransız bir biçimde kısa kalır.

Çoğu displazi vakaları doğumdan hemen sonraki dönem içinde teşhis edilememektedir. Bu çocuklarda işitme bozukluğu böbrek sorunları ve bağışıklık noksanlığı gibi başka konjenital problemler de bulunabilir. Gerçek iskelet kusurlarının giderilmesi mümkün değildir ancak yan sorunların birçoğu tedavi edilebilir.

Tedavi çocuğun hareket yetenek (mobilite) ve işlevini maksimuma çıkarmaya ve kol ve bacaklarla omurganın deformitelerini düzeltemeye yönelik bir ortopedik teknikler kombinasyonu içerir.

Moral desteği ve danışma hizmetleri de genellikle yararlı olmaktadır.

__________________
Kaybettiklerim arasında en çok kendimi özledim, oysa ne güzel gülerdim..
Alıntı ile Cevapla
  #35  
Alt 19.02.17, 22:32
Daimi Üye
 
Üyelik tarihi: 21.12.16
Mesajlar: 10,466
Etiketlendiği Mesaj: 1587 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

KABIZLIK (YETISKINLERDE)

Birçok faktör barsak hareketlerini etkilemektedir: bunların başlıcaları diyet ilaçlar fiziksel aktivite durumu stres ve sıkıntıdır. Çok yaygın bir durumdur ve kadınlarda daha sık gibidir. Hayatınızda yapacağınız basit bir kaç düzenleme ile bu rahatsızlıktan kolayca kurtulabilirsiniz.

Daha çok su için. Yetersiz sıvı alımı dışkının sertleşmesinin en sık nedenlerinden birisidir ve dışkının barsaklarda ilerlemesini zorlaştırır.

Daha çok lifli besin tüketin. Parçalanmayan lifli besinlerin diyetinizde az olması da kabızlığın önemli bir nedenidir. Normal diyetten daha çok bitkisel kaynaklı besinlere doğru kayan kişilerin barsak hareketlerinde de önemli değişiklikler meydana gelir.

Daha çok egzersiz yapın daha hareketli olun. Az hareket edenlerin barsak tonusunda da azalma meydana gelir.

Kafeinli içecekleri bağımlılık derecesinde kullanmayın. Kahve ve diğer kafein içeren içecekler barsak hareketleirni son derece güçlü bir şekilde uyararak dışkı çıkışını kolaylaştırırlar. Bunun nedeni de kafeinin barsak hareketlerini düzenleyen sinirleri uyarmasıdır. Ancak sürekli ve fazla miktarlarda alındığında barsakların normal hareketi bozulur ve etkinliği azalır. Düzenli bir kahve içicisi değilseniz bir bardak kahve içmek kabızlığı kısa sürede düzeltir.

Tütün kullanmayın. Nikotinin barsaklar üzerine etkisi tıpkı kafein gibidir. Diğer bazı maddelerin de bağımlılık derecesinde kullanılması (kokain amfetamin efedrinfenilpropilamin gibi) kronik (sürekli) kabızlığa neden olabilir.

Kabızlık yapan ilaçardan uzak durun. En yaygın oalrk kullanılanları opiatlar ve atropin skopolamindir.

Barsakları irrite edici laksatiflerden uzak durun. Bu tür ilaçlar genelde kısa sürede ishal yapması için kullanılırlar ancak barsaklar kısa sürede bunlara bağımlı hale gelebilir. Bu durum kişide kısa sürede tekrar kabızlık meydana gelmesine neden olur. Bu tür ilaçlar arasında en sık kullanılan madde fenolftaleindir. Bu amaçla en sık kullanılan bitkilerden birisi de sinameki bitkisidir. Bazı insanlar bitkilerden elde edilen ürünlerin kesinlikle zararsız olduğunu düşünürler ancak hamilelikte bile kullanılan sinameki bitkisinin de aşırı miktarda ve çok uzun süre kullanımı sonucunda çeşitli problemlerle karşılaşıldığı görülmüştür.

Mineral yağ içeren laksatiflerden uzak durun. Bunlar yağda çözünen vitaminlerin emilimini engelleyerek zarar verirler.

Magnezyum sitrat ve magnezi sütü gibi tuz türündeki laksatiflerden uzak durun. Bunlar çok miktarda sıvıyı barsaklara çekerek etkilerini gösterirler. Diğer irrite edici laksatiflere göre daha az zararlı olmalarına rağmen sıklıkla kullanılmaları gerektiğinden zararlıdırlar.

Lavman tipi ilaçlardan uzak durun. Bunlar ancak gerektiğinde ve bir defalık kullanılmalıdır hiç bir zaman normal barsak hareketlei oluşturmazlar.

Dışkınız çok sert ve ıkınma büyük bir sıkıntı haline geldi ise yukarıdaki ilaçların yerine yumuşatıcı (purgatif) ilaçlar kullanın. Ancak bunların kısmen irrit eedici olduğunu unutmayın.

Kabızlık sizde sürekli bir problemse ve çok fazla ilaç kullandıysanız artık başka yöntemler deneme zamanınız gelmiş demektir: stresten uzak durun solunum egzersizleri yoga gibi yöntemleri deneyin. Bunların faydalı olduğu gösterilmiştir. Özellikle sürekli kabızlığı olan ve bunun yanıda el ve ayakları sürekli soğuk olan ve üşüyen bayanlarda otonom (autonomic) sinir sisteminde bozukluk olabilir.

Her gün dışkılamanız gerekmez deseler de siz itibar etmeyin. Her gün en az bir kez rahat bir şekilde dışkı çıkarabilmeniz sağlıklı olduğunuzun bir göstergesidir. Diyetiniz sağlıklı su tüketiminiz yeterli egzersizleriniz uygun düzeyde ise vücudunuz için gerekli olmayan ve büyük olasılıkla da zararlı olan maddeleir barsaklarınızda tutmanızın bir gereği yoktur.

---------- Post added 19.02.17 at 23:02 ----------

KALSIYUM VE OSTEOPOROZ

Kadınsanız menopozdan sonra osteoporoz olma şansınız dörtte birdir. Osteoporozda kemikler zayıf ince ve kırılmaya eğilimli olurlar. Omurga bilek ve kalçanın eğri duruşu ve kırılmaları yaygındır. Daha yaşlı bazı insanlar için bu tür kırılmalardan kaynaklanan komplikasyonlar ölümcül olabilir.

Osteoporozun nedeni henüz tam olarak bilinmemektedir. Bir faktörün hayatınız boyunca tükettiğiniz kalsiyum miktarı olduğunu biliyoruz. Bu nedenle diyetiniz yeterli miktarlarda kalsiyum içermelidir.

11 ilâ 24 yaşlarında erkekler ve kadınlar için kalsiyumun tavsiye edilen miktarı günde 1200 miligram 25 yaşın üzerinde ise günde 800 miligramdır. Ancak kadınların birçoğu bu miktarın ancak yarısını tüketmektedirler.

Kalsiyum kemik diş ve tırnak sağlığında önemli rol oynar. Sağlıklı kemik oluşumu bunun devamı ve kemik kaybının önlenmesi için kalsiyum dengesi çok önemlidir.

Büyüme dönemindeki çocuklar ergenler gebeler ve emziren kadınlar kalsiyuma en çok ihtiyacı olanlardır. Kemik kütlesi otuzlu yaşlarda maksimum miktarına erişir. Araştırmacılar özellikle genç yaşlarda bol kalsiyum alınmasının ileri yaşlarda osteoporoz riskini azalttığını belirtiyorlar.

Yaşla birlikte kalsiyum emilimi azalır. Eğer 65 yaşın üzerindeyseniz D vitamini yapımı da azalmıştır. D vitamini kalsiyumun kemiklere ulaşması için gerekli bir vitamindir.

Kadınlarda östrojen düzeylerinin düşmesi kemik yıkımını hızlandırır çünkü östrojen kemiklerdeki kalsiyumun azalmasını önleyen bir hormondur. Menopozda östrojen düzeyleri düşünce kemik yıkımı artar.

Süt peynir ve yoğurt gibi süt ürünleri kalsiyum açısından özellikle zengindir. Birçok Kadın şişmanlatıcı olduğu varsayımıyla süt ürünlerinden kaçınır. Kaygınız buysa şunu düşünün: kaymağı alınmış sütten yapılan süt ürünleri tam yağlı sütten yapılan yüksek kalorili ürünlerle aynı miktarda ya da biraz daha fazla kalsiyum içermektedir.

Diğer kalsiyum kaynakları arasında konserve som balığı ve sardalye (kılçıklarıyla birlikte) brokoli lahana ıspanak gibi koyu yeşil sebzeler fasulye küçük kuru fasulye benekli fasulye soya ve börülce gibi fasulyeleri içerir. Özümseme farklılıkları nedeniyle lif açısından zengin sebzelerde muhtemelen vücudunuzun kullanabileceği daha az kalsiyum vardır. Bu nedenle lif açısından zengin bir diyet uyguluyorsanız kalsiyum açısından zengin başka gıda kaynaklarını dahil etmeye dikkat edin. (Not: psyllium içeren hacim oluşturucu bir ilaç alıyorsanız yemek zamanı dışındaki zamanlarda alın.)

Bazı yoğurt portakal suyu ve süt markaları kalsiyum takviyelidir. Genellikle biraz daha pahalıdırlar ve başka kaynaklardan aldığınız kalsiyum miktarı düşükse buna değebilir.

Ek kalsiyum gerekir mi?

Genel olarak mümkün olduğu kadar çok kalsiyumu diyetinizden almanız daha iyidir. Ancak yiyeceklerle gereken miktara ulaşamıyorsanız ek kalsiyum farkı kapatmaya yardımcı olabilir. Osteoporozu önlemek için tavsiye edilen en yüksek ek doz günde 1000 ilâ 1200 miligramdır bu 25 yaşında ve daha yaşlı insanlar için gereken miktarın çok az üzerindedir. Özellikle menopoza girdiyseniz diyetiniz için gereken ek kalsiyum alma konusunu doktorunuzla görüşün.

Ek kalsiyum desteği :

Günlük besinleriniz arasında süt ve süt ürünleri fazla yer tutmuyorsa kalsiyum desteği almanız gerekir. Kalsiyum desteği alırken dikkat etmeniz gerekenler:

-Küçük dozlarda alın Her bir doz 600 mg ı aşmasın. Küçük dozlar daha iyi emilir.

-Yemekle birlikte alın Yemek yenilirken asit üretiminin uyarılması kalsiyum emilimini artıran bir faktördür.

-D vitamini ile birlikte alın Bir multivitamin almıyorsanız kalsiyumun yanı sıra 200-400 IU D vitamini içeren bir kalsiyum desteği seçin.

Yeterli kalsiyum alınması kemik yıkımının yavaşlamasını sağlayarak osteoporoz riskini azaltacaktır. Kalsiyum ve D vitamini desteğinin yanı sıra düzenli ağırlık kaldırma egzersizleri yapılması kemikleri güçlendirecektir. Kadınlarda egzersiz ve yeterli kalsiyum alımı ile kombine edilen östrojen tedavisi kemik erimesi ve kırıklara karşı en iyi savunmadır.

---------- Post added 19.02.17 at 23:03 ----------

KANCALI KURT


Parazit adı verilen küçük canlılar tarafından meydana getirilen ve cilt ince barsaklar ve akciğerleri etkileyebilen hastalıklardır. Necator americanus Ancylostoma duodenale Ancylostoma ceylenicum ve Ancylostoma braziliense adı verilen parazitler hastalığa neden olabilir. İlk iki parazit sadece insanlarda son ikisi ise hem insanlarda hem de hayvanlarda hastalık yapabilir. Bu yazıda ilk iki tür üzerinde durulacaktır. Kancalı kurt hastalığı son derece yaygındır ve nemli tropikal ve subtropikal bölgelerde yaklaşık olarak 700 milyon insanı etkilemektedir. Dünya genelinde günde 700 milyon insandan ortalama 7 milyon litre kan emmektedirler.

Özellikle gelşmekte olan ülkelerde çocuklarda meydana gelen kancalı kurt enfeksiyonu sonucu normalde ölümcül olmayan bir çok hastağa karşı çocukların direnci düşmekte ve ölüm meydana gelebilmektedir.

Her iki türün de uzunluğu ortalama 10 mm civarındadır. Kancalı kurtlar açık pembe veya pembemsi beyaz renktedirler. Baş ev gövdeleri ters yönlere doğru bükülüdür. Erkeklerinde yelpaze şeklinde (başka parazitlerde olmayan) keseleri vardır. Döllenmiş bir dişi 60 x 40 mikrometre boyutlarındaki yumurtalarından günde 10.000-20.000 arasında yumurtlayabilir. Kancalı kurtlar 30 oC güney ve 45 oC kuzey enlemleri arasında bulunurlar.

Hastalık; ılık nemli ve oksijenli toprakta gelişen yavru kancalı kurtlarla (larva) deri yoluyla bulaşır. Cilde giriş yerlerinde kaşıntılı bir kızarıklık meydana gelebilir. Özellikle kapalı ve kalabalık topluluklarda daha sıktır.

Deriden kan damarlarına geçen kancalı kurtlar akciğerlere ulaşabilirler. Akciğerlere ulaştıklarında küçük hava yollarına giderek öksürüğe neden olabilirler. Öksürük sırasında yukarı doğru çıkan larvalar yutularak sindirim sistemine geçerler. Bu sayede ince barsaklara yerleşen larvalar (yavrular ?) gelişimlerini tamamlayarak yetişkin (olgun) kancalı kurt haline gelirler. Olgun ve yavru larvalar dışkı ile dışarı çıkarlar.

Deriye giriş yerinde meydana gelen şişlik kızarıklık ve kaşıntı genelde Necator americanus paraziti ile meydana gelir ve allerjik bir olaydır. Aylarca devam edebilir.

Belirti ve bulgular

- Bu parazitin bulunduğu kişilerde genelde belirti ve şikayet bulunmaz çünkü sayıca azdırlar. Bununla birlikte zaman içerisinde ileri derecede demir eksikliği anemisi (kansızlığı) meydana gelebilir.

- Akciğer tutulumunda: öksürük hırıltılı solunum ve hafif bir ateş ortaya çıabilir. Genelde hafif seyreder.

- Sindirim sistemi tutulumunda: şiddetli hastalık durumunda iman tahtasının aşağı kısmında şiddetli ağrı ve barsak hareketleirinin artışı dikkat çekicidir. Sürekli kan emileceğinden kansızlık ve albümin eksikliği meydana gelebilir. Meydana gelebilecek diğer şikayetler: iştah kaybı ishal solukluk halsizlik dışkıda yumurta ve kan görülmesi ağızdan kanlı salya gelmesi.

Tanı

Hastanın taze dışkısının mikroskopla incelenmessonucu eğer parazit yumurtaları görülebilirse tanı konur.

Bu hastalıkta D-xylose testinin sonuçarı da değişebilir.

Korunma

Özellikle kanalizasyon sisteminin ve genel çevre hijyeninin iyileştirilmesi gerekir.

Tedavi

Hastalığın tedavisinde pyrantel pamoate ve mebendazole etken maddeli ilaçlar son derece etkilidir. Ayrıca meydana gelen kansızlık ve beslenme yetersizliği gibi durumların da tedavi edilmesi gerekir.

---------- Post added 19.02.17 at 23:03 ----------

KANSIZLIK (ANEMI)


Kanda bulunan kırmızı kan hücreleri (eritrositler) dokulara ve hücrelere oksijen taşırlar. Bunu içlerinde bulunan hemoglobin maddesi sayesinde yaparlar. Hemoglobin aynı zamanda kana kırmızı rengini de veren maddedir. 1 gram hemoglobin 1.4 mL oksijen taşır. Normalde kanda 13-15 gram / 100 mL hemoglobin bulunur. Kırmızı kan hücrelerinin ömürleri 4 ay kadardır. Böbreklerimizden salgılanan eritropoetin adlı hormon kemik iliğine etki ederek kırmızı kan hücrelerinin yapımını başlatır.

Kansızlık (anemi) kan hemoglobin düzeyinde veya kırmızı kan hücreleri sayısında azalma ve sonucunda ortaya çıkan bulgulardır. Genelde başka bir hastalığın neden olduğu bir durumdur. Bu nedenle sadece anemi ifadesinden ziyade demir eksikliği anemisi akdeniz anemisi gibi altta yatan hastalığı da belirtecek terimler kullanılır.

Ortaya çıkan şikayetler ve saptanan bulgular doku ve hücrelere yetersiz oksijen taşınmasına bağlı olarak gelişmektedir. Anemili hastalarda yorgunluk hafif çarpıntı ve nefes darlığı gelişebilir. İleri düzeyde bir anemide ise bütün bu bulgular istirahat halinde görülmesinin yanı sıra; kulak çınlaması baş dönmesi baş ağrısı uyuma güçlüğü iştahsızlık kilo kaybı adet kanamalarının düzensizliği veya fazlalığı adet görmeme ve iktidarsızlık gibi bulgular ortaya çıkabilir. Aneminin sık görülen bulgularından çarpıntı anemi yüzünden dokularda oluşan oksijen açlığını gidermek amacıyla kalbin atım hızını ve her atımda pompaladığı kan miktarını artırması nedeniyle ortaya çıkar. Buna rağmen dokularda yeterli oksijen sağlanamıyorsa solunum sayısının artması ve nefes darlığı ortaya çıkar. Uzayan anemilerde ve yaşlı kişilerde veya kalp hastalığı olanlarda kalp yetmezliğine ait bulgular gelişebilir. Anemideki en belirgin bulgulardan birisi de solukluktur. Aneminin şiddetine bağlı olarak ağız ve göz kapağı içindeki deride ilk olarak fark edilebilen solukluk aneminin ilerlemesi ile avuç içinde tırnak yataklarında ve deride de belirginleşir. Anemiye yol açan nedene bağlı olarak çok çeşitli bulgular gelişebilir.

Laboratuvar Testleri
- Kırmızı küre sayısı (erkek: 4.5-6.0 milyon)-(bayan: 4.0-5.5 milyon)adet/ml
- Hemoglobin (erkek: 14-18)-(bayan: 12-16)gr/dL
- Hematokrit (erkek: 41-51)-(bayan: 37-47)%
- MCV (Mean Corpuscular Volume); (87 ± 7 fl). Kırmızı kan hücrelerinin ortalama hacmi. Buna göre anemi mikrositer normositer ve makrositer olarak tanımlanabilir.
- MCH (Mean Corpuscular Hemoglobin); (29 ± 2 pg). Kırmızı kan hücrelerinde bulunan ortalama hemoglobin miktarıdır. Yani kırmızı kan hücresindeki hemoglobinin ağırlığıdır.
- MCHC (Mean Corpuscular Hemoglobin Concentration); (34 ± 2 gr/dL). Bir kırmızı kan hücresinde bulunan ortalama hemoglobin konsantrasyonudur. Yani birim hacimdeki ağırlıktır (g/dl). MCH ve MCHC sonuçlarına göre anemi hipokrom ve normokrom olarak sınıflanabilir.
- Periferik yayma kanın şekilli elamanlarının mikroskopla incelenmesidir.
- Serum demiri toplam demir bağlama kapasitesi folik asit ferritin vitamin B12 düzeyleri ve serbest eritrosit protoporfirin de gerekirse tanı için incelenebilir.

Anemi Nedenleri

- Kan kayıpları
- Kırmızı kan hücrelerinin aşırı yıkımı
- Kurşun ve diğer toksik maddelerle olan zehirlenmesi
- Glutatyon veya globulin sentezlerinin bozulması
- Glikoliz veya hücre zarı bozuklukları
- Bazı enfeksiyonlar
- Dalağın fazla çalışması
- Bazı ilaçlar
- Yetersiz kırmızı kan hücresi üretimi
- Temel yapım maddelerin eksikliği (demir folik asit B12 protein niasin bakır vs)
- Kronik hastalıklar (Kronik böbrek hastalığı kollajen doku hastalıkları siroz)
- Eritroblast eksikliği(aplastik anemi kimyasal ajanlar antikorlar)
- Kemik iliğinin diğer hücreler tarafından işgali (lösemi lenfoma multipl myeloma)
- Endokrin hastalıklar (Miksödem hipofiz yetmezliği adrenal yetmezlik)


Anemi Türleri

Mikrositer anemiler
- Demir eksikliği anemisi
- Talassemiler
- Kronik hastalık anemisi
- Sideroblastik anemi

Normositer anemi
- Kronik hastalık anemisi
- Hemolitik anemiler
- Kemik iliğinin infiltratif hastalıkları
- Kronik böbrek hastalıkları
- Kronik karaciğer hastalıkları
- Malign hastalıklar

Makrositer
- Kronik karaciğer hastalıkları
- Hipotroidi
- Postsplenektomi
- Vitamin B12 eksikliği
- Folik asit eksikliği
- İlaçlar (kemoterapi)

Tedavi

Altta yatan nedene göre tedavi edilir örneğin demir eksikliği anemisinde demir preparatları verilir kanamaya bağlı olanlarda kanama odağı tedavi edilir

__________________
Kaybettiklerim arasında en çok kendimi özledim, oysa ne güzel gülerdim..
Alıntı ile Cevapla
  #36  
Alt 19.02.17, 22:34
Daimi Üye
 
Üyelik tarihi: 21.12.16
Mesajlar: 10,466
Etiketlendiği Mesaj: 1587 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

KANSIZLIK (ANEMI) TEDAVISINDE BESLENME ONERILERI


1. Kırmızı et kuru baklagiller kuru meyve (kuru üzüm kuru incir gibi) yeşil yapraklı sebzeler pekmez ve kakao yu daha çok yiyin.

2. Vitamin - C (günde 100 miligram) alın. C-vitamini demirin barsaklardan emilmesini arttırır.

3. Demir bakımından zengin besinler alın (baklagiller mercimek darı nohut koyu yeşil renkli sebzeler pekmez demirle zenginleştirilmiş tahıl ürünleri kuru kayısı kuru şeftali balkabağı ayçekirdeği fıstık ceviz badem soya fasülyesi gibi).

4. Demir hapı alanların yoğurt alması faydalıdır. Yoğurtta bulunan laktik asit demirin vücutta depolanmasını kolaylaştırır.

5. Demir emilimini azaltan besinlerden uzak durun: kafeinli içecekler yumurta süt ve kepek (kepekli ekmek gibi).

6. Eğer demir eksikliği aneminiz yoksa demir almanıza gerek yoktur; ayrıca demir damar sertiğine neden olabilir bu nedenle demir eksikliği aneminiz yoksa demir içermeyen vitamin hapları kullanın.

---------- Post added 19.02.17 at 23:04 ----------

KARBON MONOKSIT (CO) ZEHIRLENMESI


Karbon monoksit renksiz tatsız kokusuz yanıcı zehirli bir gazdır. Duvarlardan bile sızabilir. Vücuda solunum yolu ile girer. Karbon monoksit vücutta parçalanmaz solunum yoluyla dışarı atılır. Karbon monoksit zehirlenmeleri sıklıkla kapalı bir ortamda meydana gelen yanma sırasında olur (bacası çekmeyen şofben soba ocak gibi) ayrıca karbon monoksidin kullanıldığı veya üretildiği iş kollarında da meydana gelebilir. Solunum zehiri olan karbon monoksitle meydana gelen zehirlenmelerde kısa süre içerisinde tıbbi müdahele yapılmazsa zehirlenemeler ölümle sonlanabilir.

Tehlike kaynakları
- Kapalı ortamda meydana gelen yanmalar (açık ocaklar bacası çekmeyen soba - şofbenler bacasız gaz sobaları gibi).
- Isıtma amacıyla kullanılan her tür soba ve ocakta (havagazlı linyitli kok kömürlü v.b.) yanma sırasında oluşur.
- Karbon monoksit havagazı ve jeneratör gazlarının bileşiminde bulunur. Ayrıca kokhane gazlarında yangın ve patlamalarda çıkan dumanlarda vardır.
- Motorların ekzos gazlarında vardır (benzinli motorlarda çok di esel motorlarında daha az.). Özellikle kapalı garaj park binaları feribotlar motor onarım ve bakım işlikleri bu bakımdan tehlikelidir. Ayrıca:
- Yanlış yapılmış ve defektli her tür ısıtma sistemleri
- Açık ocaklar
- Karbon monoksitli gazların üretimi dağılımı kullanımı
- Tünel maden ocağı gibi yerlerdeki yangın ve patlamalar
- Kimya endüstrisinde karbon monoksit kullanılan işlemler başlıca tehlike kaynaklarıdır.

Etki Şekli
Karbon monoksidin zehirli etkisi hemoglobine (Hb) (kanda oksijen taşıyan eritrositlerin (kırmızı kan hücrelerinin) içeriğinde bulunan bir madde) oksijene göre çok daha fazla bağlanmasından kaynaklanır. Ortaya çıkan karboksihemoglobin (CO-Hb) hipoksemiye neden olur. Bu birleşme geri dönüşümlüdür yani ayrılabilir.

Karbon monoksidin hemoglobine olan bağlanma kapasitesi oksijeninkinden ortalama 300 kez daha güçlüdür. CO-Hb bileşiminin tüm vücut genelindeki durumu zehirlenmenin derecesini belirler. Bu da şu etkenlere bağlıdır:
- Soluk alma havasındaki CO konsantrasyonu
- Solunum dakika hacmi etki süresi
- Hemoglobin miktarı.


Zehirlenme (Akut)
Hemoglobinin % 20si CO-Hbe dönüştükten sonra belirtiler giderek şiddetlenir:
- başağrısı
- baş dönmesi
- bulantı kusma
- taşikardi ve kan basıncı yükselmesi
- bazen pektanjinöz yakınmalar
- kulak çınlaması
- dalgınlık
- genel bitkinlik
- apati
- bazen kas kranpları
- cildde kiraz kırmızısı renk
- bilinç kaybı (% 50 CO-Hb oluşumunda)
- Ölüm (% 60-70 CO-Hb oluşumunda)

Kronik Sağlık Bozukluğu
Düşük miktarlarda uzun süre maruziyete bağlı zararları öncelikle merkezi sinir sistemi ve kalpte ortaya çıkar.Dar anlamda kronik karbon monoksit zehirlenmesi tartışmalıdır. Ne var ki yinelenen az miktarda ancak uzun süreli maruziyetlerde psikolojik ve sinirsel bozukluklar ortaya çıkmaktadır. Akut zehirlenmelerinin bıraktığı sekeller de bunlara katılabilir.
- Uyku bellek bozuklukları parkinsonizm
- görme ve konuşma bozuklukları
- kalpte aritmiler miyokard zararları.

Özel Laboratuvar Testleri
Kanda karboksihemoglobin (normalde kandaki Hbnin % 1i COHbdir sigara içenlerde % 10a kadar saptanabilir tolere edilebilen üst sınır: % 20 eksitus: % 60-70)
Solunum (dışarı verilen) havasında karbon monoksit.

İlk Yardım
- kazada yerinden uzaklaştırma temiz havaya çıkarılmalıdır
- suni solunum
- gerekirse entubasyon
- oksijen verilir
- solunum ve dolaşıma yardımcı ilaçalr verilir
- hasta sıcak tutulmalıdır.
Suni solunum ve gerekirse kalp masajı uzun süre yapılmalıdır.


Karbon monoksitle ilgili bazı teknik bilgiler:

Formülü : CO
Rölatif Molekül ağırlığı : 281
Kaynama noktası : -1915C
Ergime noktası; : -205°C
Yoğunluk (0°C) : 125 g/It.
Buhar yoğunluğu (hava = 1) : 097
MAK değeri: 50 ppm (sm3/m3)= : 55 mg/m3

---------- Post added 19.02.17 at 23:05 ----------

KARPAL TUNEL SENDROMU


Karpal Tünel el bileğinden geçen geçittir. (Yunanca bilek anlamındaki karpalisden gelir.) Kemikler ve bağlarla çevrelenmiş olan bu geçit ele uzanan sinir ve tendonları korur.

Belirtiler

- Parmaklarınızda ve elinizde hissizlik veya yanma duygusu

- El bileğinde ön kota doğru çıkan veya avuca veya parmaklann yüzeyine giren ağrı

- Hissizlik veya ağrı gece daha kötü olabilir ve sizi uyandırabilir. Sıklıkla bu durum elinizi veya bileğinizi zorlayarak kullandığınız bir günün sonrasında olur ve eli sarsmak veya kalkıp biraz dolaşmakla rahatlar.

Bu tüneli meydana getiren dokular şişliği veya iltihaplandığı zaman medyan sinir basınç altında kalır. Bu temel sinir başparmak işaret parmağı orta ve yüzük parmaklarınıza duyu sağladığı için bunun üzerine gelen basınç bu sendromun özelliğini veren uyuşukluk ve ağrıyı doğurur. Çoğu zaman her iki bilek de etkilenir.

Bu sendrom el bileğinin tekrarlanan zorlamalara maruz kaldığı özellikle bilek eğik tutularak kavrama hareketi yapılan belirli mesleklerde yaygındır. Böylece demir işçilerinin (demirci nalbant) geleneksel olarak bu hastalığa tutulma yüzdeleri yüksektir. Daktilo yazanlar marangozlar tezgahtarlar fabrika işçileri et kesme işleri yapanlar viyolonistler ve sık görülmemekle birlikte golf oynayanlar bu sendromla karşı karşıya kalabilirler.

Fakat problem her zaman tek başına görülmez sıklıkla diğer hastalık veya olaylarla birlikte görülür. Bazı hamile kadınlar su toplama ve kilo alma eğilimlerinin bu sendroma yol açtığını fark edebilirler fakat doğumdan sonra belirtiler kaybolur. Şeker hastalığı gibi bazı hormonal bozukluklar ve ender olarak hipotiroidizm ve akromegalidede bu sendrom bulunur; romatoid artritte olduğu gibi. Genelde bu sendrom en fazla orta yaşa yaklaşan kadınlarda görülür.

Teşhis

Parmaklardaki hissizlik küçük parmağın tutmaması teşhiste önemlidir. Karpal tünelden geçen medyan sinir boyunca elektriksel uyarıların taşınıp taşınmadığını gösteren bir elektromiyogram gerekebilir; uyarıların yavaşladığının ortaya konması sinire bası olduğunu gösterir. Tünel belirtisi testi de yapılabilir: Doktorunuz bileğinizin iç bölümüne hafifçe vurduğunda elde ve önkolda ağrı oluşması pozitif bir belirtidir; bu test genellikle hastalığın varlığının güvenilir bir göstergesidir. Başparmak kaslarında erime de olabilir.

Uygun tedaviyle ağrı geçebilir ve el ya da bileğinizde kalıcı hasar oluşmaz.

Tedavi

Konservatif tedaviler arasında eklemi dinlendirmek ve bileği hareketsiz bıraktığı halde elin hareket etmesine olanak veren ve normal faaliyetlere devam etmeyi sağlayan ve araç takılması bulunur.

Böyle bir destek çoğu zaman özellikle belirtileri azaltmaya yardımcı olur.

İlaç Tedavisi

Etkilenen bölgeye kortizon gibi bir ilaç zerkedilebilir. Fakat genellikle bu tedavi sadece konservatif tedaviler başarısız kaldığı zaman kullanılır.

Eğer iki kere kortizon enjekte edildikten sonra problem nüksederse doktorunuz ameliyat tavsiye edebilir.

Ameliyat

Karpal Tünel sendromunun ağrısı geçmiyorsa ameliyat en uygun seçim olabilir. Bu işlem sinire baskı yapan bağ dokusunu kesmeyi içerir. Nekahat devresinden sonra genellikle birkaç hafta veya bir kaç ay içinde bilek ve el normal kullanılmaya başlanabilir.

---------- Post added 19.02.17 at 23:05 ----------

KAS GEVSETME YONTEMLERI


İnsanlar bazen strese karşı çeşitli kaslarını kullanarak adeta bir tepki meydana getirirler. Bu bir gerilim alışkanlığıdır. Kas gerilmesinden kaynaklanan ağrılarla başa çıkabilmek için bazı kas gevşetme yöntemleri geliştirilmiştir.

Bu yöntemler özellikle gerilimden kaynaklanan baş ağrıları ile sırt ağrılarının tedavisinde başarıyla uygulanabilmektedir. Özellikle yorucu geçen bir günden sonra "acaba ne zaman başım ağrımaya başlayacak?" diye düşünürüz. Disiplin ve gerekli yöntemlerin uygulanmasıyla bu bir gerilimden başka gerilime geçen fasit daireyi kırabiliriz. Gevşeme kursları yoga yürüyüş yapmak jogging insanların kendi kendilerine yardım etme yöntemlerinden bazılarıdır. Birçok kişi için uygulanan gevşeme yöntemleri stres atmada başarılı olmuştur. Yöntemler çeşitlidir ve size yardımcı olacak kasetler kitaplar ve video bantları vardır. Ne kadar çok pratik yaparsanız stresle başa çıkmakta o denli başarılı olursunuz. Eğer kendinizi tedirgin hissediyorsanız rahat bir koltuğa oturun veya bir yere uzanın. Gözlerinizi kapatın. Derin ve yavaş yavaş nefes almaya çalışın. Süre boyunca derin ve ritmik olarak nefes alıp verin. Nefes alırken mide ve göğsünüzün hava ile şişmesine gayret edin. Nefes verirken ise bu organlarınızı boşaltın. Nefes alıp verme arasında bir-iki saniye için nefesinizi tutun. Biraz çalıştıktan sonra göreceksiniz ki stresli durumlarda kullanacağınız bu yöntem rahatlamanızı sağlayacaktır. şimdi de ayak parmaklarınızın kaslarını iyice gerin ve yere sıkıca basın ayağınızdaki ve ayak parmaklarınızdaki gerilimi hissedin. Sıkışmanın nerede olduğuna dikkat edin. Kasları gergin tutarak 20 saniye kadar öyle kalın. Sonra kasları ve ayakları gevşetin. Gerilimin kaslarınızı terk edip gittiğini hissedin. Ayaklarınızın giderek gevşediğini ve ağır bastığını hissedin.

Gerilim sizi terk ettikçe ayaklarınızda bu sıcaklığın dolaştığını göreceksiniz. İçinizden "sakinleş" ve "rahatla" sözcüklerini tekrarlayın. Başka tüm düşüncelerden arının. Kendinizi giderek daha serbest bırakın. Ayak ve ayak parmaklarınız iyice gevşeyince aşağı yukarı 30 saniye sonra başka bir kas kümesi ile aynı yöntemi tekrarlayın: Ayak bilekleri baldırlar kalça mide yumruk kollar ve omuzlar için aynını yapın. Acele etmeyin. Başınızı bir yastığa bastırarak boyun kaslarınızı gevşetin. Tüm vücudunuz gevşeyince gözlerinizi yumup kendinizi ne kadar ağır hissettiğinizi düşünün. Bu ağırlığı üzerinde bulunduğunuz yüzeye bastırın. Derin derin nefes alırken kendi kendinize çok dinlenmiş olduğunuzu üst üste tekrarlayın. Üçe kadar sayın ve gözlerinizi açın.

Bazı kişiler gün ışığının ya da idman yapmanın krizleri harekete geçirdiğini söylemektedirler.

__________________
Kaybettiklerim arasında en çok kendimi özledim, oysa ne güzel gülerdim..
Alıntı ile Cevapla
  #37  
Alt 19.02.17, 22:35
Daimi Üye
 
Üyelik tarihi: 21.12.16
Mesajlar: 10,466
Etiketlendiği Mesaj: 1587 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

KATARAKT


Normal göz mercekleri saydamdır. Göz merceklerinin dumanlanmasına katarakt adı verilir. Normalde siyah olan gözbebeğinin grimsi beyaz ya da dumanlı bir görünüm a1dığı katarakt doğma1ık ve sonradan kazanılan katarakt olmak üzere ikiye ayrılır. Sonradan kazanılan kataraktların nedenleri yaralanmalara ışın zedelenmelerine (aşırı sıcak röntgen ışınları şimşek kaynak ışığı) ya da göz merceklerinin yetersiz beslenmelerine (yaşlılık şeker hasta1ığı) bağlanabilir.

Belirtileri:

Yaşlılıkta gözbebeğinin hafif bulanık olması normaldir. Görme güçlükleri başladığı andan itibaren katarakttan söz edilir. Yaşlılık kataraktı yanlardan başlayarak gözbebeği bölgesinde ilerlemeye başlar ve bulanıklık giderek artarken buna bağ1ı olarak görme yeteneği de azalır. Sonunda bulanıklık bulut şeklini alır ve bütün göz merceğini kaplar. Bu durumda hasta açık ve koyu ayrımını yapamaz.

Seyri:

Kataraktın ilerlemesi hastanın yaşına bağ1ıdır. Has ta1ığın son evresi birkaç yıl durumunu korur. Fakat zamanla çözülme ve göz merceğinin kenarlarında sıvılaşma görülür.

Tedavi:

İlaç tedavisiyle başarılı sonuçlar alınamamaktadır. Bunun için yalnız ameliyat yöntemine başvurulmaktadır. Mercek mercek kapsülünün yırtılmasından sonra çıkartılır. Eğer mercek parçaları kalırsa kataraktın tekrarlama olası1ığı vardır ve ikinci bir ameliyatı gerektirir. Ameliyattan altı hafta sonra katarakt göz1üğüy1e gerekli keskin görüş yeniden sağ1anabilir.

---------- Post added 19.02.17 at 23:05 ----------

KATARAKT KAHVERENGI GOZLULERDE DAHA SIK GORULUYOR


Kahverengi gözlülerde katarakt olma riskinin daha fazla olduğu bildirildi.

Sydney Üniversitesinden Christine Younan ve ekibinin yaptığı araştırmada kahverengi gözlülerin katarakt olma risklerinin mavi ve yeşil gözlülere oranla yüzde 80 fazla olduğu saptandı. American Journal of Ophthalmologyde yayımlanan araştırmada 49 yaş ve üstündeki 3 bin 654 kişinin göz sağlığı incelendi.

Beş yıl sonra bu kişilerden hayatta olanların 2 bin 335 inde katarakt olup olmadığına bakıldı. Araştırmanın yapıldığı 5 sene içinde kahverengi gözlülerde katarakt oluşması olasılığının mavi ve yeşil gözlülere oranla çok daha yüksek olduğu belirlenirken kahverengi gözlülerin ameliyat olma gereğinin de 2.5 kat yüksek olduğu saptandı.

Araştırmacılar göz rengiyle katarakt arasındaki bağlantının biyolojik açıklamasının yapılması için araştırmaya ihtiyaç olduğunu hatırlattılar.

---------- Post added 19.02.17 at 23:06 ----------

KIL DÖNMESİ


Kıl dönmesi kılların kuyruk sokumu ve nadiren göbekte cilt altına geçip yara abse ve fistül oluşturmasıdır. Kıl dönmesi yani DERMOİD KİST veya PİLONİDAL SİNÜS cilt altı kıl yuvası demektir. Sırt ve baştan dökülen kılların kuyruk sokumundaki iki kaba et arasında kıllı ve terli oluğa takılıp sürtünmelerle oluğun en dibindeki ter bezi deliklerinden vida gibi dönerek cilt altı yağ dokusu içine hissettirmeden girmesi labirentler açması peşinden labirentlere giren bakterin de katkısı ile etrafı iltihaplandırması; cerahatlı veya kanlı pis kokulu akıntılar ve abseler oluşturmasıdır. Sert büro koltuklarında ve bilgisayar başında özellikle kaykılık pozisyonda uzun süre oturanlarda veya uzun süre jip sürenlerde veya uzun süre otobüs yolculukları yapanlarda daha sık olur. Kıl dönmesi 16 ila 30 yaş arası kıllı ve gürbüz genç erkeklerde nadiren de genç bayanlarda oluşur. Oluş şekline gelince; kıllar yılan derisindeki gibi yivli veya pullu olup dar ve sıkışık veya sürtünmeli ortamlarda kıpırdandıkça tek yönde ilerler. Saç telini iki parmak ile tutup hafifçe oğuşturunca bu hareketi açıkça görmek mümkündür. Benzer şekilde iki kaba et arasındaki herhangi bir serbest kıl sürtünme itelenme ve dönme mekaniği ile oluğun dibine doğru hareket eder. Hiperkeratoz ve aşırı terleme nedeni ile genişlemiş bir ter bezi ağzından deri içine girebilir peşinden başka bir kıl geçebilir. Giderek bu minik ağız kılların minik zorlaması ile genişler deri hücreleri ter bezinin ve deliğin içine doğru yürür ve deliklerin iç yüzeyi cilt epiteli ile döşenerek minik bir tünel oluşur ve peşpeşe kılların buraya girmesi kolaylaşır. Uzun saç kılları bile girebilir. Bazan bir kaç kıl girdikten sonra tünel girişi iyileşip kapanabilir. Ama tünel içindeki kılların ve bakterilerin cilt altında derinlere doğru ilerlemesi ve iltihaplanmalar devam eder. Günün birinde mutlaka abseleşme ve fistülleşme olur. Fistül ağızlarının % 78 i oluğun sol kenarında ve % 82 si kıl giriş deliklerinin yukarı tarafında yer alır.


Kıl dönmesinde Kuyruk Sokumu Neden Tercih Nedeni?


Kuyruk sokumunu tercih nedeninde


1. teori; sırttan dökülen kılların kaba etler nedeni ile oluşan derin olukta birikmesi; iki kaba etin birbirine veya oturulan zemine veya sert ve dar giysilere sürtünmesi ile kılların yürüyebilmesi; kapalı ortam nedeni ile oluktaki cildin incelmesi ve kolay delinip tahriş olması ve sert kuyruk kemiğinin baskısı nedeni kılların daha da kolay ilerlemesidir.


2. teori; insan vücuduna ana rahmindeyken cilt elbisesi pelerin şeklinde yukardan aşağıya giydirilir; cilt pelerinin fermuarı gibi kuyruk sokumunda kapatılır. Kapanma sırasında bir kısım cilt dokusu kıl olarak altta kalabilir. Kıllanma yaşına gelince bu bölgede kıllar büyüyerek dermoid kist oluşturabilirler. Kıl dönmesinin bir başka görüldüğü yer göbek çukurudur. Göbek çukuru derin ve kişi kıllı ise akıntı ve apse olabilir. Buraya da kıllar yürüyerek pis kokulu akıntılar hatta nadiren göbek etrafında veya karın içinde abse ve fistüller oluşturabilir.


Kıl Dönmesinin Belirtileri Nelerdir?


Kuyruk sokumunda veya anüsün arka yukarı tarafında az hassas küçük şişlikler kaşıntı akıntı veya akıntısız kıllı kılsız milimetrik delikler ve bazan de abse oluşmasıdır. Muayene ve tetkiklerde içi iltihabi granülasyon dokusu ve kıl dolu kese ve fisütller ve olayı çepe çevre sınırlayan ve kılların daha derinlere gitmesini önemli ölçüde önleyen kalın fibrotik kılıf görülür. Abselerin hacmi 1 cc den 100 cc ye kadar değişir ve kendini lokal ısı ve ağrı sistemik ateş ve halsizlik ile belli eder.


Kıl Dönmesi Doğuştan Olabilir Mi?


Son yıllardaki araştırmalar 16 yıllık tecrübemiz ve histopatolojik incelemeler hastalığın doğuştan değil sonradan kazanıldığını göstermektedir. Tedavi ve takiplerini yaptığımız 1000 den fazla hastanın hiç birinde kıl ve iltihabi tahriş ile oluşan granülasyon dokusu dışında farklı dokuya örneğin kıl ve ter üreten follikül ve ter bezlerine müstakil deri dokusuna rastlanmamıştır. Bu bulgular hastalığın doğuştan olmadığını gösterir. Ancak kuyruk sokumunda doğuştan kalan çukur ve delikler varsa bunlar kıllanma dönemi gelince az da olsa risk teşkil eder.


Tedavi Edilmezse Ne Gibi Sorunlar Gelişebilir?


Kuyruk sokumunda abse ve akıntılar eksik olmaz. İkide bir ağrılı abseler nüks eder. Hastalık sağa sola genişler bölge köstebek yuvasına dönüşür. Yani; dermal epitel denilen deri hücreleri kılları peşinden kıl kesesinin ve deliklerin içine girip yeni yeni tüneller veya labirentler oluşturur; daha çok yatay nadiren dikey yönde çok yönlü olarak deri dokusu içinde ilerler. Labirentler içine giren kıl sayısı da tahriş de artar; hastalık durmadan genişler pek çok delikten zuhur eden pis kokulu akıntılar dayanılmaz olur. Yıllarca süren kronik iltihabi akıntılar nihayette epidermoid kanser geliştirebilir. Veya hastalık nadiren de olsa derinleşerek kalın bağırsak rektum ve mesane içine ilerleyebilir hatta mesane kanserine dahi yol açabilir. Haliyle bu durumda tedavi zorlaşır ve olaya multidisipliner yaklaşmak gerekir.


Kıl Dönmesi Nasıl Tedavi Edilir?


Bu güne değin fazla uygulanmış olan tedavi şekli cerrahidir. Cerrahi tedavi şeklileri çoktur ve hemen hepsinde sağlam çevre doku ile birlikte hastalıklı dokular genişçe çıkarılır yara açık bırakılarak aylar süren pansuman ile kapanbası beklenir. Ya da yara çeşitli tekniklerle kapatılır. Kapalı yöntemlerden Limberg in tarif ettiği derin olduğu düzleyici flep rotasyonu en radikal yöntemdir. Ancak 2 - 3 günü hastanede olmak üzere 5 ila 10 gün yatak istirahati iki gün süreli hemovak dren geniş spektrumlu antibiyotik tedavisi on gün yüz üstü yatılması ve üzerine oturulmaması bir hafta su değdirilmemesi ve operasyon sırasında en ufak bir kıvrım gamze veya oluk bırakılmaması gerekir. Değilse nüks riski %10 u bulur. Bu nedenle alternatif yöntem araştırmaları devam etmiş ve Fenol ile oldukça etkili tedaviler yapılmıştır.


KIL DÖNMESİNDE ALTERNATİF TEDAVİ: GÜMÜŞ NİTRAT ve FENOL


Kıl dönmesinde alternatif tedavi olarak tarafımızdan geliştirilen sklerotik ve litik bir kimyasal ajan olan fenol ve ondan daha güçlü olan gümüş nitrat uygulamalarımız klasik cerrahi yöntemlere göre çok daha etkili olmuştur. Bu yöntemde eritilen gümüş nitrat aynen veya fenol fistül ağızlarından veya foliküllerden içeriye verilir. Kılların yuvalandığı piyojenik granülasyon dokuları ve diğer patalojik dokular; ilaç etkisi ile hızla erir ve gri bulamaç halinde dışarıya akar. Mikro enstrümantasyonla labirentler ve fistüllerin içi temizlenir. Fistül girişleri gerekirse eksize edilir ve tekrar kıl girmemesi için sütüre edilir. Bu işlemler 15 dakikada tamamlanır. Hastalığın çok ilerlediği bazı hastalarda gerekirse labirentler kısmen veya tamamen açılır kılların ilerde sorun çıkartabileceği gamzemsi çukurluklar ve kıvrımlar varsa küçük plastik ve estetik müdahale ile düzeltilir. Ama eskiden beri mevcut ve pilonidal sinüs oluşturmamış geniş çukurlara müdahale tavsiye edilmez. İşlem bitince labirentler antibiyotikli pomatla doldurulur ve hasta evine gönderilir. Günlük pansuman ve temizlik ve 1 hafta sonunda kontrole gelmesi öğütlenir. İyi kürete edilmiş labirentler genellile 1 haftada iyileşir. Ancak tavanı açılmış labirentelerin ve sinüslerin tamamen kapanması pansuman yardımı ile 2 ila 3 haftayı bulur. Bu sürenin illa da kısaltılması isteniyorsa fistüllerin fibrotik duvarları lokal anestezi altında kürete veya eksize edildikten sonra sütüre edilir. Bu durumda işlem süresi 30 dakikayı bulur.


Alternatif Tedavide Tam Başarı Şansı Nedir?


Her işte olduğu gibi başarı dataylarda gizlidir. İşin püf noktalarını iyi bilmek titizlik yakın ilgi hasta ve hekim işbirliği başarıyı belirleyen başlıca faktörlerdir. Sadece labirentleri kıldan arındırmak yetmez. Yeni kıl girişimlerine yol açacak mikro girişleri en küçük şüphe arzeden gamzeleri potansiyel çukurları gidermek şarttır. Kurallara uyulursa başarı tamdır.


Nüks İhtimali Nedir?


Kıl dönmesinin alternatif tedavisinde kurallara uyulduğu takdirde nüks (tekrarlama) ihtimali sadece % 3 - 5 tir. Sebebi de gözden kaçabilecek bazı mikroskobik kıl girişlerinin kalabilmesi veya hijyenik bakım kusuru sonucu oluşabilecek yeni kıl giriş delikleridir. Çaresi dikkat ve hijyenik bakımdır. Nüks halinde metodu değiştirmeye gerek yoktur. Hatta verilen eğitim sayesinde henüz başlangıç halinde iken yakalanacağı için çözüm daha basit ve sonuç kesindir.


Nüksü Önlemek için Hastanın Uyması Gereken Kurallar ve Hijyenik Bakım Nedir?


Hijyenik bakım ince sıhhi temizlik demektir; şöyle ki; 1 - Hekimin önerdiği şekilde hastalar temizlik ve pansumanlara riayet etmeli. Yara veya kıl giriş delikleri iyileştikten sonra kuyruk sokumu oluğu hergün taharetlenirken yıkanıp silinerek boşta gezen kıllar temizlenmeli. 2 - Kuyruk sokumu sabah akşam giyinirken el ile 3 - 5 saniye fırçalanıp kıl hav yün ne varsa uzaklaştırılmalı 3 - Çok kıllı olanlar 30 yaşına kadar kuyruk sokumu oluğunu haftada bir kez kıl dökücü krem ile veya cımbızla temizlemeli kaba etlerini genişçe traş ettirmeli. Otuz yaşından sonra kuyruk sokumu cildi nispeten daha az terler ve kurur giderek sertleşip kalınlaşır ve delinme riski kalkar. İster ameliyatla ister ilaçla tedavi olsun tedavi sonrası hijyenik bakım tedavisinin uzun süreli başarı şansını doğrudan etkiler.


Alternatif Tedavilerin Yan Etkileri Nelerdir?


Fenol ve gümüş nitrat; labirent dışında kaçırılmadığı sürece hiç bir yan etki oluşturmaz. Kaçırıldığında birkaç gün içinde aynı yerde enflamasyon ağrı ve akıntı yaparsa da tedavisi lokal anestezi altında debridmanla sağlanır. İlaç hiç bir zaman damar içine verilmediği için sistemik etki oluşturmaz; dokulardan damar içine geçiş veya emilim olmaz; harici yan etki olmaz.


Kıl Dönmesinde Alternatif Tedavinin Avantajları Nelerdir?


1- Narkoz yani genel anestezi gerektirmeyen az invaziv konservatif ve pratik bir küçük operasyondur.


2- Hastanede veya evde yatmayı veya istirahati; tahlil ve tetkik gibi bir ön hazırlık gerektirmeyen günübirlik uygulanabilen bir tedavidir.


3- Nüks ihtimali çok düşük olup nüksetse bile aynı yöntemle hem de çok daha kolay bir şekilde tedavisi kesinliğe kavuşturulabilir.


4- Müdahale iz bırakmaz ve çok iyi estetik sağlar anatomi bozulmaz.


5- Hastaların bu alternatif müdahale için hekime yarımşar saatten birer gün arayla 2 veya 3 kez uğraması yeterlidir; işten ve yolculuktan alıkoymaz.

---------- Post added 19.02.17 at 23:06 ----------

KIZAMIK KABAKULAK KIZAMIKCIK


(MMR)


Kızamık
Kızamık ates döküntü nezle öksürük ile gözlerde agrı ve kızarıklıga neden olan ciddi ve çok bulasıcı bir viral hastalıktır. Kızamık bazen zatürree gibi tehlikeli komplikasyonlara neden olabilir. Hastalıga yakalanan 2000 çocuktan yaklasık bir tanesinde beyin iltihabı görülmektedir. Bu sekilde etkilenen her on çocuktan birisi yasamını kaybetmekte ve dördünün beyninde kalıcı hasar olusmaktadır.
Kızamık hasta olan kisinin öksürme ve aksırması sırasında çıkan tükürük damlacıkları aracılıgıyla geçebilir.
Çocuklarda kızamık hastalıgından birkaç yıl sonra SSPE olarak adlandırılan ender bir saglık sorunu ortaya çıkabilir. Hızlı bir sekilde beyni tahrip eden SSPE her zaman öldürücüdür.

Kabakulak
Kabakulak ates basagrısı ve tükürük bezlerinin iltihaplanmasına neden olur. Bazen beyni çevreleyen zarda iltihaplanmaya yol açar. Ancak hastalıgın kalıcı yan etkileri ender olarak görülmektedir. Bu hastalık ayrıca kalıcı sagırlıga da neden olabilir.
Kabakulak hasta olan kisinin öksürme ve aksırması sırasında çıkan tükürük damlacıkları aracılıgıyla geçebilir.
Hastalıga yakalanan bes ergin ya da yetiskin erkekten yaklasık birisinde erbezlerinde (testislerde) agrılı iltihap ve sislik görülmektedir. Bu durumdaki erkekler genellikle tamamen iyilesmekte ancak bu komplikasyon ender olarak kısırlıga yol açabilmektedir.

Kızamıkçık
Kızamıkçık hafif bir çocukluk dönemi hastalıgıdır. Ancak ergenlik çagındaki gençleri ve yetiskinleri de etkileyebilir. Hastalık lenf bezlerinde sisme eklem agrısı ile yüzde ve boyunda iki üç gün süren döküntüye neden olur. Hasta her zaman hızla ve tam olarak iyilesir.
Kızamıkçık hasta olan kisinin öksürme ve aksırması sırasında çıkan tükürük damlacıkları aracılıgıyla geçebilir.
Kızamıkçık kadınların hamileliklerinin ilk 20 haftasında hastalıga yakalanmaları durumunda çok tehlikelidir. Bu bebekte ciddi olusum bozukluklarına neden olabilir. Ísitme ve görme özürlülügü ile kalple ilgili olusum bozuklukları ve zihinsel özürlülüge yolaçabilir.
Kızamıkçık çok bulasıcı bir hastalık olup hamile kadınları ve bebeklerini korumanın en uygun yolu kadınların hamile kalmadan önce ası olmalarını saglamak ve hastalıgın yayılmasını önlemek için tüm çocukları asılamaktır.

Dogurganlık yasında olan ve özellikle hamile kalmayı düsünen kadınların doktora basvurmaları ve kızamıkçık kan testi yaptırmaları gerekir. Kan testi baska bir MMR asısının gerekip gerekmedigini gösterecektir. Bir diger MMR asısı yapılmasının gerekmesi halinde asının koruma sagladıgından emin olmak için asının ardından bir kan testi daha yapılmalıdır. Hamile olan veya iki ay içinde hamile kalmayı planlayan kadınlara ası yapılmamalıdır. Kadınların her hamilelikten önce koruma düzeyinin halen yeterli olup olmadıgının belirlenmesi için kızamıkçık kan testi yaptırmaları önemlidir.

MMR ’nin Olası Yan Etkileri
MMR asısının yan etkileri hastalıkların komplikasyonlarından çok daha az sıklıkta görülmektedir. En yaygın yan etkiler kisinin kendisini iyi hissetmemesi hafif ates ve muhtemelen asıdan sonra yaklasık altı ile onbir gün süren döküntülerdir. Bu süre içinde döküntüleri olan kisiler hastalıgı baskalarına bulastırmaz.
Ası olan kisilerde bazen asının bilesimindeki kabakulak virüsü nedeniyle asıdan yaklasık üç hafta sonra tükürük bezlerinde hafif sisme görülebilir.
Beyin iltihabı gibi asının en önemli yan etkisi çok ender olarak görülmekte ve muhtemelen milyonda bir ya da daha az sıklıkta olusmaktadır.
Yaygın Yan Etkiler asagıdaki uygulamalarla azaltılabilir:
• Fazla miktarda sıvı içilmesini saglama.
• Fazla kalın giyinmeme.
• Ası yapılan yere soguk ıslak bir bez parçası koyma.
• Herhangi bir rahatsızlıgı azaltmak için parasetamol alma (ya da çocugunuza verme)(yasa göre uygun dozda vermeye dikkat ediniz).
Yan etkilerin ciddi olması veya geçmemesi ya da kaygı duymanız halinde doktorunuza ya da hastaneye gidiniz.

Aşı Öncesi Kontrol Listesi
Sizde ya da çocuğunuzda aşağıda belirtilen durumların olması halinde aşı olmadan önce bunları doktor ya da hemşireye iletiniz:
. Son bir ay içinde başka bir a. ı olunması.
. A. ı yapılacağı gün hasta olunması.
. Herhangi bir aşıya karşı ciddi yan etkilerin olması.
. Herhangi bir ciddi alerjinin olması.
. Herhangi bir tür steroid ilaç kullanılması (sözgelimi kortizon gibi).
. Son üç ay içinde gamaglobulin a. ısı veya kan nakli yapılması.
. Bağışıklık sistemini zayıflatan bir hastalığın olması ya da tedavinin uygulanması (sözgelimi kan kanseri kanser HIV/AIDS radyoterapi ya da kemoterapi gibi).
. Halen ara. tırmaları süren merkezi sinir sistemiyle ilgili bir hastalığın olması.
. Hamile olmanız veya aşıdan sonra iki ay içinde hamile kalmayı planlamanız.
Aşının farklı bir şekilde yapılması gerekebileceğinden yukarıda
belirtilen durumların doktor ya da hemşireye iletilmesi gerekir.

__________________
Kaybettiklerim arasında en çok kendimi özledim, oysa ne güzel gülerdim..
Alıntı ile Cevapla
  #38  
Alt 19.02.17, 22:36
Daimi Üye
 
Üyelik tarihi: 21.12.16
Mesajlar: 10,466
Etiketlendiği Mesaj: 1587 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

KIZIL (SCARLET FEVER)


Streptokoklarların (A grubu beta hemolitik streptokok veya streptokokus piyogenes (beta mikrobu)) neden olduğu bir enfeksiyon hastalığıdır.

3-5 günlük kuluçka süresinden sonra aniden yükselen ateş kusma boğaz ağrısı baş ağrısı bitkinlik belirtileri ve 12-48 saat sonra cilt döküntüleri görülebilir. Bazen şiddetli karın ağrısı nedeniyle apandisit sanılabilir. Ateş 40 C ye kadar çıkabilir ve penisilin tedavisinden 24 saat sonra normale döner. Ağız içinde bademciklerde ağız arka duvarında dil ve damaklarda renk değişiklikleri görülür. Dil büyük ödemli kırmızıdır ilk günlerde beyazdır. Şiddetli vakalarda bademciklerin üzerinde ve ağız arka duvarında zar görülebilir ve difteriden ayırmak zordur. İlk 1-2 gün beyaz renkli olan dil (beyaz çilek) daha sonra soyularak kırmızı renk alır (kırmızı çilek).

Üst damak kırmızı noktacıklarla kaplı olabilir. Hastalığın başından itibaren 12-48 saat içinde ciltte döküntüler başlar. Yüzden başlar 24 saat içinde bütün vücuda yayılır. Alın ve yanaklar çok kırmızı buna karşılık burun ile ağzın birleştiği üçgen ve ağız kenarında döküntü yoktur (ağız kenarı soluktur). Kıvrım yerlerinde (koltuk altı kasıklar diz arkası dirsek önü) döküntüler üst üste geldiği için bir çizgi halini alır (pastia çizgisi). Bu döküntüler üzerine bastırıldığında kısa süre için kaybolur. Şiddetli hastalarda kabarcıklar şeklindeki döküntüler karında ellerde ve ayaklarda görülebilir. Döküntüler başladığı yerden itibaren solmaya başlar ve şiddetli biçimde soyulmalar olur. Döküntü genellikle bir haftanın sonunda kaybolur.

Muayene sonucunda kızıldan şüphelenilen hastadan örnek alınarak kültür yapılır. Ayrıca antistreptozilin (ASO) titresinin 1/200 Todd ünitesinin üzerinde olması teşhiste yardımcıdır. Anti DNA titresine de bakılabilir. Kanda beyaz küre artmıştır. Sedimantasyon hızı artmıştır.

Zamanında ve uygun bir şekilde tedavi edilmezse; servikal adenit otitis media sinüzit bronkopnömoni mastoidit septisemi osteomyelit romatizmal ateş akut glomerulonefrit gelişebilir.


TEDAVİ

Penisilin tedavide ilk seçenektir. Allerjisi olanlara Eritromisin ve Sefalosporinler kullanılabilir. Genellikle 10 günlük tedavi yeterlidir. Derideki döküntüler için merhem ve losyonlar doktorunuz tarafından önerilebilir.

__________________
Kaybettiklerim arasında en çok kendimi özledim, oysa ne güzel gülerdim..
Alıntı ile Cevapla
  #39  
Alt 19.02.17, 22:37
Daimi Üye
 
Üyelik tarihi: 21.12.16
Mesajlar: 10,466
Etiketlendiği Mesaj: 1587 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

KOLESTEATOM


Kolesteatom mastoid çıkıntının ve orta kulağın rahatsızlığıdır. Östaki borusunun tıkanması sonucu orta kulakta hava basıncı düşer ve kulak zarı içeri doğru çöker. Bu durum kulak zarındaki bir delikten kulak kanalı derisinin orta kulağa doğru ilerlemesi nedeniyle de olabilir. Normalde atılacak olan deri hücreleri (epitelial hücreler) orta kulakta tutulur ve burada bir kist veya kolesteatom denilen bin tümör oluştururlar. Kolesteatom bu bölümü çevreleyen kemikleri aşındırır ve orta kulaktaki ufak kemiklere zarar verir.

Belirtiler

- işitme kaybı

- Kulaktan cerahat akması

- Baş ağrısı veya kulak ağrısı

- Baş dönmesi

Bazı vakalarda bu doğuştan vardır. Gelişme sırasında deri hücreleri kulak zarının gerisinde sıkışıp kalmıştır. Kolesteatom eğer bir çocuğun kulağında oluşursa çabuk büyür. Yetişkinlerde bu problem yavaş ilenler.

Teşhis

Doktorunuz kulağınızı otoskopla kulak kanalının bütününü görmesini sağlayacak bir ufak aletle muayene eder ve kulak enfeksiyonu geçirip geçirmediğini öğrenmek ister. Eğer bir kolesteatomdan şüphelenirse sizi bir kulak-burun-boğaz uzmanına gönderir. Böylece daha geniş bir muayeneden ve işitme testinden geçersiniz.

Kolesteatom selimdir başka yerlere yayılmaz. Ancak kalıcı işitme kaybına neden olabilir. Ayrıca yüz sinirlerini etkileyebilir ve tedavi edilmediğinde nadiren menenjite sebep olabilir.

Tedavi

Bu durum kroniktir ve ancak ameliyatla geçer. Kolesteatom küçükse daha basit (minör) bir ameliyatla alınır. Daha büyük ve ilerlemiş bir kolesteatom orta kulak kemiklerindeki bozuklukların giderilmesi için daha büyük çapta bir ameliyat veya ameliyatlar dizisi gerektirebilir. Bu uygulama kistin tüm parçalarını alabilmek için çok titiz çalışma gerektirir. Kist tekrar oluşabilir onun için tekrar tekrar ameliyat gerekebilir.

İşitmeyi sağlayabilmek için orta kulak kemiklerinin yeniden yapılması da ameliyata dahil olabilir. Orta kulağı yeniden şekillendirmek için başka kimselerin kulak kemikleri veya yapay (prostetik) gereçler kullanılabilir.

Şiddetli vakalarda radikal (kökten çıkaran) mastoidektomi yapıp belli aralıklarla temizlenebilecek bir bölüm bırakmak uygulanabilir bir seçenektir. Bu metot kemikleri tedavi etmez ve işitme kaybını düzeltmez.

__________________
Kaybettiklerim arasında en çok kendimi özledim, oysa ne güzel gülerdim..
Alıntı ile Cevapla
  #40  
Alt 19.02.17, 22:39
Daimi Üye
 
Üyelik tarihi: 21.12.16
Mesajlar: 10,466
Etiketlendiği Mesaj: 1587 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

KOLOBOM (COLOBOMA)


Kolobom; gözle ilgili herhangi bir oluşumun (göz kapağı retinairis gibi) doğumsal gelişim kusurudur. Genelde yarık şeklinde kendini gösterir. Gözün embriyolojisinde 4 haftalık fötus evresinde gözü oluşturmak üzere ön beyinden çıkıntı yapan parçacık gözün küresel bir yapıya dönüşmesi için kendi içine çökerek birleşir. Bu kapanma (birleşme) kusurları kolobom olarak bilinir. Durumun ağırlığına göre retina makula optik sinir koroid lens iris kapak kolobomu tekil olarak veya birkaçı bir arada ortaya çıkabilir. Ancak olay herzaman gözlerde belirgin bir yarık şeklinde algılanmamalı göze ait herhangi bir oluşumun gelişiminin tam olarak tamamlanmadığı şeklinde algılanmalıdır.

Koloboma neden olarak ailevi geçiş kesin bir neden olarak saptanmamıştır ancak hastalıkların belirli kromozomal hastalıklarla ilgili olduğu bilinmektedir. Schmid Fraccaro sendromu Trisomy 18 (E- sendromu) gibi kromozomal hastalıklarda kolobom meydana gelebiir.

Sebebi açıklanamayan tüm doğumsal anomalilerde olduğu gibi ailevi risk olup olmadığı dikkatlice araştırılmalıdır.

Kolobomun etkileri hastalığın şiddetine ve problemin yerine bağlı olarak değişir. Açıklık genelde gözün alt kısmındadır.

Lens kolobomu; eğer büyükse iris ve koroid tabakada kusurlara eden olabilir ve retina tabakasında yırtılma meydana gelme olasılığını biraz arttırır. Şiddetli olgularda gözün büyüklüğünde azalma meydana gelebilir. Buna mikroftalmus adı verilir. Ancak mikroftalmus kolobom olmadan da meydana gelebilir.

İris kolobomu pupilde anahtar deliği görünümü verebilir. Merkezi görmede hasar oluşabilir.

Bazı kolobom olgularında nörolojik ve kromozomal problemler de var olabilir. Bunlardan birisi son derece nadir görülen CHARGE hastalıklar grubudur. (C - Coloboma; H - Heart defects (kalp problemleri); A - Atresia of the choanae (arka burun deliklerinin kapalı olması); R - Retarded growth and development (büyüme ve gelişme geriliği); G - Genital hypoplasia (yetersiz cinsel organ gelişimi inmemiş testis gibi); E - Ear anomalies (kulak anomalileri)).

Yine küçük göz fazla parmak ve zeka geriliği koloboma eşlik edebilir. Görme yeteniğinde azalma nistagmus şaşılık fotofobi ve görme alanı kaybı hastalarda bulunabilir.

Tedavi

Hastalığın durumuna göre tedavi yöntemleri farklılık göstermektedir.

Retina dekolmanı (ayrılması) durumunda vitrektomiyi takiben lazer (argon veya kripton) ile retina altta yatan yapılara tutturulur.

İris kolobomunda kozmetik amaçla kontakt lensler kullanılabilir.

KOLOBOM KONUSUNDA BİR GÖZ UZMANI HEKİME BAŞVURULMALIDIR

---------- Post added 19.02.17 at 23:10 ----------

KONJENITAL ADRENAL HIPERPLAZI


Böbrek üstü bezlerinin aşırı büyümesi ve buradaki bazı enzimlerin eksikliği sonucu meydana gelen bir hastalıktır. Ortaya çıkan bulgular eksik olan enzime göre değişiklik göstermektedir.




21 Hidroksilaz Eksikliği


Çekinik geçiş gösterir yani hem anne hem de babanın hastalığı taşıması gerekir. Konjenital adrenal hiperplazi hastalarının %95 inde bu enzik eksiktir. 6. kromozomun kısa kolu üzerindeki bir gen hastalıktan sorumludur. 15000-20000 bebekte bir gözlenir. Topuk kanından alınan kan analizi ile tanı konabilmektedir. Hastalığın genelde iki tipi bulunur : tuz kaybettiren tip (%75) ve virilizan (erkeksi özellik veren) tip (%25).


1) Klasik Tuz Kaybettirici Tip : bu hastalarda kortizol ve aldesteron enzimi azalmış ACTH ve 17-OH Progesteron artmıştır. Artmış andorjenlerden dolayı kızların cinsel organlarının olmasına rağmen yapışıklık ve anormallik gözlenir ve kız bebekler yanlışlıkla erkek bebek sanılabilirler. Erkeklerin cinsel organlarında anormallik olmaz. Tuz kaybına bağlı olarak yaşamın ilk haftalarında aşırı su kaybı ve şok gelişebilir. Laboratuvarda kan analizi ile tanı konur. Tedavide kortizon ve fludrokortizon verilir kızlardaki cinsel anormallikler ameliyatla düzeltilir.


2) Virilizan 21 Hidroksilaz Eksikliği : Tuz kaybı olmaksızın sadece androjen artışına bağlı bulgular vardır. Kızlar cinsel organlarında anormallikle doğarlar. Tedavide kortizol verilir.




11 Beta Hidroksilaz Eksikliği


8. kromozomun uzun kolunda hasar vardır. Bu hastalığı diğerlerinden ayıran özellik hastalarda tansiyon yüksekliği olmasıdır. Erkeksi özellikler gelişmiştir. Kanda 11-deoksikortizol ve DOC artmıştır. DOC tansiyon yüksekliğine neden olur ve tuz kaybını engeller. HAMİLE BAYANIN İDRARINDA VEYA AMNİYOTİK SIVIDA ARTMIŞ 11 DEOKSİKORTİZOL SEVİYESİNİN TESPİTİ İLE DOĞUM ÖNCESİ TANI (PRENATAL TANI) MÜMKÜNDÜR.




17 Alfa Hidroksilaz Eksikliği


Bu enzimin eksikliğinde DOC seviyeleri artar ve tansiyon yüksekliği ile potasyum seviyelerinde düşme meydana gelir. Cinsel hormonların sentesi yetersizdir ve bunun sonucunda; erkeklerde psödohermafroditizm (yalancı çift cinsiyet) kızlarda cinsel gelişim geriliği meydana gelir.




3 Beta Hidroksisteroid Dehidrogenaz Eksikliği


Kortizol aldesteron ve androjen sentezinde azalma vardır. Klasik tipinde tuz kaybına ek olarak erkeklerde üretra ucunun normalden farklı olarak penisin üstünde olması (hipospadias) ve erkeksi özelliklerin tam gelişmemesi (kıllanma kas gelişimi gibi); kızlarda da hafif derecede erkeksi özellik gelişimi bulunur. Hastaların bazılarında tuz kaybı yoktur. Hasta kızlar adet düzensizlikleri ve aşırı kıllanma şikayeti ile doktora başvurduklarında tanı konabilir. Artmış delta-5 steroidleri ile tanı konabilir.

__________________
Kaybettiklerim arasında en çok kendimi özledim, oysa ne güzel gülerdim..
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Etiketler
hastaliklarteshis, tani, tedavi


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevap Son Mesaj
islam'a göre sihir, cin çarpması teşhis ve tedavi usulleri SiLence Paranormal Yetenekler 1 31.07.23 19:56
Kalp ritim bozukluğu tehşis tanı tedavi Tuana Sağlık 2 10.05.18 10:30
Boyunda Kitle Nedir Neden Oluşur Teşhis Tedavi aşk Sağlık 1 01.06.17 11:11
Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklar SiLence Sağlık 1 16.04.17 16:23
Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklar (CYBH) SiLence Sağlık 1 16.04.17 15:47


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 00:09.


Powered by vBulletin® Version 3.8.5
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
HavasOkulu.Com
Havasokulu.com appears to be a website focused on "Havas ilmi," which involves various metaphysical and spiritual practices such as vefk (amulets), tılsım (talismans), bağlama (binding spells), celb (attraction spells), nazar (evil eye protection), rukye (healing through prayer), and other related topics like hadim, hüddam, and tasavvuf (Sufism). The site offers content related to personal development, metaphysical studies, and secretive or esoteric knowledge.

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147