#1
|
||||
|
||||
Ruh Paradoksu
Ateizm farkındalığında olmadığım zamanlar, ben de sıradan insanlar gibi ruhani varlıkların gerçek olduğuna inanırdım. Oysaki merakım ve emeğimle edindiğim bilgi birikimleri, felsefe ve tecrübeler, bilimsel metotla birlikte dünyaya bakış açımı değiştirdi. Yani tek kaldığım boş bir odada benden başka bir şeyin olamayacağını, yani görünmez masalsı cin ve perilerin olamayacağını idrak ettim. İlla ki soyut olarak düşünecek olursak, odada benim dışımda sadece fikir ve düşüncelerimi bulabilirsiniz. Başka bir soyut varlığa evrenin müsaade edeceğini sanmıyorum.
Sıradan bilgisiz bir insan, içinde bulunduğu boş bir odada kendisi dışında daha birçok, varlığı kanıtlanamayan, görünmez varlıkların da olabileceğini düşünür. Ego, bencillik, güç isteği, cehalete bağlı yardıma muhtaçlığın ve açgözlülüğün ürünü olan Tanrı(-lar) bunların başında yer alır. Ama tabi kişinin korkuları dominant ise bu durumda cinler ve kötü ruhlar başa gelecektir. Bu düşünce sistemi tek bir yüzyıl için geçerli olmamış, binlerce yıldır insanlıkla birlikte hükmünü sürdürmüştür, taze beyinlerden köhne beyinlere kadar. Özgün olmayan(başka etmenlerden/dinlerden beslenen) tüm dinler için bu durum, değişmez bir katsayı gibidir. Burada "Bir de işin bilimsel kısmına bakalım." denilse "Off poff" tepkileri gelecektir hiç şüphesiz. Bu da memleketimizin öğretim düzeyini göstermektedir. Ezberci ve sorumluluk getiren, merakı, isteği ve hevesi ayaklar altına alan bir öğretim, bilim değildir, beyne yapılan bir işkencedir. Bilim, kelime bakımından, yani teorik olarak, insan türünün merakından, doğruyu yanlıştan ayırt edip gerçeğe ulaşma isteğinden doğmuştur. Bilim, uygulama olarak insan türüyle birlikte, evrenin ayrılmaz bir parçasıdır. İnsan var olduğu sürece, yani düşünce olarak, “insan” var olduğu sürece, bilim ve felsefe de var olacaktır. Bir dindar olarak düşünecek olursam, yani eski zihniyetime bir anlık dönecek olursam, benim sürekli olarak evrenin veya doğanın muhteşemliğinden ve kusursuzluğundan bahsetmem gerekir. Hâlbuki bilimsel konularda herhangi bir bilgi birimim olmadığı için elbette ki bilgisi olan insanlara karşı zıtlığım olacaktır. Neden mi? Çünkü elimde kutsal saydığım bir kitap tutuyor olacağım ve bilgi yoksunluğu ise her zaman insan türünün egosuna hitap etmiştir. Elimdeki o kitabı ne anlayarak okuyorum ne de okuduklarımı adam gibi anlıyorum. Bize karşı olan topluluğun büyük çoğunluğunun İslam kesiminden olduğunu bildiğim için, konuya genel olarak İslam’a yönelik yaklaşacağım. Şimdiden darılmaca olmasın (Şimdi gelecekler ve beynimizi şişireceklerdir yine İslam’ın süper kurtarıcıları “Neden İslam neden İslam” diye. Cevap veriyorum; çünkü kaplumbağa hepinizin dedesidir, her zamanki gibi). Dini sorguluyor olmam o dinin yok olmasını gerektirmez. Ben sadece sorgulayıcıyım. Kuran’da yazan ayetlere göre, meleklerin evren içinde çeşitli görevlere sahip olduğunu görürüz. Bu meslek dağılımı kuşları uçurmaktan, gökleri taşımaya kadar çeşitlenmiş, dallanıp budaklanmıştır. İslam’a göre, Tanrı’nın emrinde çalışan meleklerle birlikte evren o kadar muhteşem ve kusursuzdur ki, bu durumun etkilerini Dünya denilen gezegende görebiliriz. Hâlbuki işin aslına bakacak olursak, biraz fizik ve astronomi bilgisi olan kişiye göre evren hiç de sanıldığı gibi kusursuz ve muhteşem değildir ve evrenin özü olarak temel yapıtaşları olan 4 özel kuvvete göre hiçbir zaman kusursuz olamayacağını görebilir. Bu 4 kuvvet de neyin nesi diyenler için bahsedecek olursak; Güçlü kuvvet(atom düzeyinde çekim kuvvetidir, proton ve nötronun bir arada kalmasını sağlar), zayıf kuvvet(ağır atomaltı parçacıkların hafif atomaltı parçacıklara dönüşmesini sağlayan kuvvet/bozunum), elektromanyetik kuvvet(elektrik ve manyetik kuvvetten meydana gelir), kütleçekim kuvveti(uzay-zamandaki herhangi iki cismin birbirine karşı uyguladıkları kuvvettir/yerçekimi). Peki, bu kuvvetleri yaratan kim(!) diye soranınız elbette çıkacak(Bu yüzden bu kuvvetlerin nasıl oluştuğunu öğrenmek istiyorsanız Big Bang Teorisi Hakkında adlı makaleyi okuyabilirsiniz). Hiç şaşırmıyorum. Çünkü kişi nerede ne görse o şeyin “biri” tarafından meydana geldiğini zanneder. Doğanın tecrübesini ve yeteneğini göz ardı edip, doğayı küçümseyerek onun yerine başa “birini” getirir. İşte bu açıkça aptallık göstergesidir. Bilgisizlik her zaman bilgi karşısında üste çıkmaya çalışmıştır. Öyle ki bilimle ve felsefeyle alakası olmayan kişiler her zaman bilim adamlarını ve filozofları küçük görmüş, aşağılamıştır. Günümüzden geçmişe doğru gidecek olursak, cehaletin ve karanlığın aydın insanlara nasıl da zarar verdiğini görebiliriz. Bu hal ve durumlar hiçbir zaman aydınlığa zarar vermemiş, tam tersi aydınlığı daha da güçlendirmiştir. Önceki yazılarımda da bahsetmiş olduğum gibi tanrı bir yama modelidir. Çünkü sadece bilginin olmadığı yerlerde mistik/metafizik öğeleri yer almaktadır. Yukarıdaki boş oda modellemesine tekrar geri dönelim. Bu modellemede, odada iki kişinin olduğunu düşünelim. Bu iki kişiyi tanıtacak olursak, birisi Adolf Hitler, diğeri de Adolf’un babası Alois olsun. “Neden bunları seçtin” diye soracak olursanız, Adolf Hitler gibi faşist bir kişinin dünya geneline göre büyük zararlar veren kişilerden biri olduğu ve genel olarak herkes tarafından bilindiği için seçmiş bulunmaktayım. Yani yanlış anlaşılma olmasın, faşist değilim. Bununla birlikte evrenin şimdikinden farklı olarak, tanrı(lar)nın varlığına izin verdiğini, meleklerin, cinlerin, ruhların ve perilerin olabileceğini düşünelim. Şimdi odamızı ele alalım ve Adolf ile birlikte babasının da ruhu olduğunu kabul etmiş olalım, bu kabullendiğimiz tanrılı evren türüne göre. Ben de deli bir fizikçi olarak zaman makinesini icat etmiş olayım. Adolf’a hareket çekip makinesi 1828’e ayarlayayım. Yani babasının doğum yılına… Babası doğduktan sonra o bebeği uzay-zaman’daki herhangi bir vakum boşluğuna yollayıp küçük Alois’i yok edeyim. Bakın, öldüreyim demiyorum. Evrende paradoks yaratarak bebeği yok edeyim diyorum. Uzay-zamandaki boşluk arasında yok olmuş olan Alois’e göre Adolf ne olacak? Yok olacak. Nedensellik ilkesine göre yeni bir zaman dilimine göre neden olmazsa sonuç da olmayacağı için Adolf, Nazi, Yahudi soykırımı, II. Dünya Savaşı gibi bir kavramlar olmayacak, varlığı bile konuşulmayacaktır. Peki, bu önceden var olup da sonra birden uzay-zaman kırılmasıyla, yeni bir zaman dilimine geçilmesinden sonra, Adolf’un günahkâr ruhuna ve Alois’in paradoks ile kaybolmuş ruhuna ne olacak? Tanrı bu ruhları nasıl yargılayacak? Asla var olmamış olacak olan Adolf’u nasıl cehenneme atabilecek? Adolf’u yaratıp, uzay-zamandaki kırılmayla birlikte nedensellik ilkesine göre “geçmişsel paradoks” olarak Adolf’un ruhunu hemen yok mu edecek? Yok edemez, çünkü ilkelere ve evrene aykırı. Var ettiyse var ettiğiyle kalmalıdır. Eğer bebek Alois, yok olursa tanrı kendisiyle çelişkiye girecek ve Adolf’u, günahlarına göre yargılayamayacak, tereddütte kalacaktır. Hatta belki tanrı bu büyük paradoks altında ezilip kendi kendine yok olacaktır. Bu anlatmış olduğum ruh varlığının, tanrı(lar)nın ruhları yargılayacağına ve onları iyiliğe ve kötülüğe göre cezalandıracağına karşı ortaya atmış olduğum büyük bir paradokstur. Eğer tanrı, kendini yaratıp da bu paradoksu çözerse, Andromeda galaksisi üzerine yemin ediyorum ki ona bir kutu Küba purosu vereceğim. Ve o tanrı asla ve de asla o Küba purosunu içemeyecek. |
#2
|
|||
|
|||
Ego diye adlandırdığımız bilinç hali, bir vazifelidir.
Vazifesi, Dünya dediğimiz bu oyun alanında bizi bir oyuncu olarak sabitlemesidir. İşte bu sebepten kötü değildir. O hep söylenilen gözümüzdeki perdedir. Vazifesi gerçeği örtmektir. Perdeyi kaldırmak istiyorsanız öncelikle oyunun farkına varın. Oyunun parçası olan ihtiraslardan, kinli ve öfkeli düşüncelerden, kıskançlıklardan bilincinizi ayırın. İşte bu noktadan sonra Ego terbiye edilmiş hali ile perdeyi kaldırır ve birliği açık eder. ❤️ |
#3
|
|||
|
|||
Sayın DiLara, konu paylaşımınız için teşekkür ederiz.
.
__________________
Sözün kıymetini '' Lal'' olandan,
Ekmeğini kıymetini ''Aç '' olandan, Aşkın kıymetini ''Hiç'' olandan öğren.. |
|
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevap | Son Mesaj |
Epiküros Paradoksu -Tanrı kötülükleri kaldırabilir mi? | Arda | Sorularınız | 16 | 17.04.20 01:40 |