|
|
LinkBack | Seçenekler | Stil |
#1
|
||||
|
||||
ingo Swann ve Uzaktan Görme Deneyimleri
İngo Swann ve Uzaktan Görme
Deneyimleri Bilim Araştırma Grubu Ingo'nun, yalıtılmış malzemeyi görme yeteneğinin araştırma konusu olacak derecede istikrarlı olup olmadığını görmek üzere bir dizi deney yürüttüm (H. Puthof!). Bunlar oldukça basit deneylerdi. Araştırmacılardan biri, kapatıldıgında kilitlenen, kalın cidarlı, tahtadan bir kasanın içine bir obje yerleştiriyor ve odadan ayrılıyordu. Daha sonra, ikinci bir deneyci ile birlikte içeri giren İngo, kasada olduğunu sandığı objeyi tarif ediyordu. Bu yaklaşım o kadar iyi sonuçlar verdi ki, araştırılmaya değer bir şeyin bulunup bulunmadığına karar versinler ve laboratuvarı ziyaret edip deneyleri kendileri yürütsünler diye, parasal desteği sağlaması muhtemel olan kişileri davet ettim. Örneğin, bu ziyaretlerin birisinde Ingo'nun çok iyi sonuçlar aldığını hatırlıyorum. İki ziyaretçi, Ingo'yu, yukarıda açıklanan türden on kadar deneyden geçirdiler. Ingo'nun tarifleri o gün fevkalede iyiydi yönelim (motivation) yüksekti. Özellikle, deneylerin birinde Ingo, «Ufak, kahverengi ve girintili çıkıntılı, bir yaprağa benzeyen ya da andıran bir şey gôrüyorum. Ancak, sanki canlı gibi, sanki hareket ediyor gibi!» dediği zaman şaşırmıştım. Ziyaretçilerden birinin seçtiği bu hedefin ( target), önceden yakaladığı ufak, canlı bir güve olduğu meydana çıktı. Gerçekten de bir yaprağa benziyordu. En sonunda, aynı türden birçok gözlemden sonra, uzun bir süre boyunca bizimle birlikte çalışması için Swann'ı 'davet ettim. Swann da New York'daki bazı işlerini tamamlar tamamlamaz, sekiz aylık yoğun bir çalışma için SRI'ya (Stanford Research Institute) .. dönmeye razı' oldu. Swann'ın dönüşüne kadar birkaç ay geçmiş, o arada SRI 'da önemli şeyler olmuştu: "Russell Targ,SRI personeline katıldı, ilaveten para sağlamak için öneriler yazıldı ve Uri Geller'in yetenekleri üzerinde yürütülen araştırmalarını altı haftalık ilk etabı tamamlandı. Swann gelir gelmez, çeşitli parapsikoloji alanlarıyla ilgili olan geniş kapsamlı bir dizi deneye giriştik. Geriye baktığımda görüyorum ki, ilk deneylerimiz, parapsikoIoji araştırmalarında yıllardır yapıla gelen deneylerden pek farklı değildi. Aradaki tek fark, SRI'nın bize sağladığı yüksek - teknoloji ortamının deneylere kazandırdığı modem görünümdü. Ingo, uzaktaki bir yerde rasgele seçilen yesil ve beyaz kartları teshiş etmek yerine, kırmızı bir 'helyum-neon laser' aygıtının mı; yoksa yeşil bir 'argan laser' aygıtının mı faaliyete geçirildiğini saptamak zorundaydı'; hangı zarfta birer erkek resminin ve hangi zarf ta bir kadın resminin bulunduğunu tahmin etmek yerine, hangi metal kutunun bir {promethium -147 Radyoaktif beta 'kaynağı'nı ve hangisinin bir 'yakut lazer çu*buğu'nu ihtiva ettiğini tesbit etmek zorundaydı. ' Elimizdeki istatistiki doneler yığılmaya ve bu olguyla ilgili hipotezler ortaya çıkmaya başladığında, nasıl bilebilirdik ki, bütün bu çalışmalar yakında önemini yitirip yerini çok daha önemli ve ilginç bir dizi araştırmaya bırakacaktı. .. Bir sabah oturmuş biryandan kahvelerimizi yudumluyor, bir yandan da deneyleri uygularken izlediğimiz yolları tartışıyorduk ki, Ingo'dan söyle bir öneri geldi: «Ben bu parapsikoloji deneylerinden bıktım, öylesine sıkıcı oluşyorlar ki. Neden heyecan verici bir şey yapmıyoruz? ASPR'de [American Society for Psychical Research] görüş noktamı uzaktaki bir yere taşıyarak orada olanları tarif ettiğim bazı deneyler yapmıştım.Bunu yapmak oldukça eğlenceliydi ve ilgili etüdler de istatistiki olarak anlamlı sonuçlar vermişti. Bana sadece, enlem ve boylam gibi bazı koordinatlar verdiğiniz takdirde sanırım dünyanın herhangi bir yerine bakabilirim, Bu olgu çevresinde bir deney tasarımlasak nasıl olur?» Ortaya can sıkıcı bir sessizlik çökmüştü. Deney uygulamalarımızda, önceden kestirilemeyen ve gürültülü "ESP,kanalımız yoluyla bir Iaboratuvardan ötekine biraz enformasyon aktarmaya çabalarken, şimdi, bir de Ingo çok daha zor gibi gelen bir deney öneriyordu.Ayrıca, enlem ve boylarnın, tamamıyla ihtiyari olan, insan yapısı bir olgu olması işimizi daha da zorlaştıracaktı. Ne söyleyeceğimizi bilmeden, bu konuyu düsüneceğimizi belirttik. Fakat; düşünmedik. Birkaç gün sonra Ingo bu konuyu tekrar açtı: «Bu ESP deneyleri benim yeteneklerimi yeterince değerlendirmiyor. İçeridekı odada bulunan bir objeden çok daha ilginç olan bir şeylere bakmak istiyorum;» Bu tür deneylere girmekteki kuşkumuzu hissederek. «Bakın ... dedi. «Bir değişiklik olarak bu deneylerden sadece birkaç tane yapalım. En fazlasından yarım saatimizi alır; sonra da her zamanki deney uygulamalarımıza dôneriz» Bu kadar makul bir ricaya karşı çıkılamayacağı için,Russell ile birlikte, enlem ve boylamlardan oluşan on adet koordinatı ihtiva eden bir liste hazırlamaya ve Ingo'nun bu koordinatlar üzerinde olduğunu sandığı yeri kısaca tarif etmesiea razı olduk. . Bu deneyler bize bilimsel deney uygulamalarımızın arasındaki bir oyun gibi geldiği için, yandaki bir laboratuvarda bulunan bir haritaya bakarak, yeryüzüne geniş aralıklarla dağılmış olan on yer seçtik ve Ingo'nun bizi beklediği laboratuvara döndük. Her bir hedef mevkini sadece enlem ve boylam olarak elimizdeki listeden okuduk; algıladığını derhal belirtmesi gerekiyordu. Her bir yanıtın alımsından sonra sıhhatlilik kontrolü yapılıyor ve ondan sonra da bir sonraki koordinatlar veriliyordu. On çift koordinatın hepsinin tamamlanması yaklaşık yirmi dakikalık bir süre almıştı. Karşılıklı konuşmalar şu şekilde oluyordu: - Yetmiş beş derece Kuzey, kırk beş derece Batı? - Buz. - Onbeş derece Kuzey, yüzyirmi derece Doğu? - Kara, cangıllar,dağlar, yarımada dağları. - Otuzsekiz derece Kuzey, yirmidokuz derece Batı? - Hemen yakınımda okyanus var. Uzakta İspanya yı görüyorum. Sonuçlar hiç de fena değildi. Ancak, Ingo'nun dünyanın yeryüzü sekilerlin ve enlem boylam olarak yaklaşık mevkilerini çok iyi biliyor olması ihtimalini de ihmal edemezdik.Biz, deneyciler olarak yapıtları bildiğimiz için, elimizde olmadan bu yanıtları süjeye sufle ediyor da olabilirdik. Daha başka bir gün, gene on çift koordinat ihtiva eden bir dizi deney daha yürüttük. Bu kez, aldatılma ihtimaline karşılık bir önlem olarak, okyanusların ortalarında bulunan ufak kara parçalarını ve büyük kara kütlelerinin ortalarında yer alan ufak gölleri belirleyen koordinatları seçtim. Koordinatları birbiri arkasına sıralarken, Ingo'nun tuzağıma düşmeyeceği açıkça belli olmuştu. Çünkü, adalardan ve ufak göllerden bahsederek deneyi süratle tamamlayan Ingo'nun yaptığı tarifler yüksek bir isabet oranı gösteriyordu. Fakat, bu durumda, Russell'ın ya da benim, elimizde olmadan yanıtları kendisine sufle ediyor olmamız ihtimali hala daha geçerliliğini koruyordu. Bu deneyleri üçüncü kez tekrarladığımızda artık bu ihtimale karşı da önlem almıştık e , SRI'da çalışan ve böyle bir deneyin başarılı olma ihtimalini kuşkuyla karşılayan bir bilim adamıyla, on çift koordinatı ihtiva eden bir liste getirmesi ve bunların nerelere tekabül ettiklerini açıklamaması için anlaşmıştık. Ingo kendinden gayet emin bir şekilde listeyi başından sonuna kadar tararken, ben de deney bitsin de hedef listesi ile Ingo'nun yanıtlarını karşılaştırayım diye sabırsızlıkla bekliyordum. Resim İngo Swann Resim Yapılan tarifler belki de bazı noktalarda müphem, bazı noktalarda çift anlamlı olmalarına rağmen, bir kez daha, elimizde bir paranormal «uzaktan görme» (remote viewing) ya da paranormal hafıza vakası bulunup bulunmadığını düşünmeye sevk edecek kadar sıhhatliydiler. Tabii, şunu da biliyorduk ki, bir insanın önceden algıladığı karmaşık resimleri hafızasında net bir şekilde canlandırmasını mümkün kılan ve adına 'aydetik hafıza’ ('eidetic memory') denilen bir fenomen mevcuttur. B. Julesz, «Siklopean Algılama Temelleri» (Foundations of Cyclopean Perception, Chicago, University of Chicago Press, 1971) adlı kitabında, bir süjeye birbirini izleyen günlerde, rasgele serpiştirilmiş gibi görünen, fakat üstüste konulduklarında teşhis edilebilir bir resim oluşturan nokta desenlerinin gösterilmesinden bahsetmektedir . Kendisine ikinci desen gösterilip de birincisini hatırlaması istendiğinde, süje resim teşhis etmiştir. Bu, beşeri standartlara göre paranormal bir olgu olmasına rağmen yine de laboratuvarda gözlemlenebilmiştir. Her halükarda, Ingo'da gözlemlediğimiz fenomen, bu deneyleri bize on kez tekrarlattıracak kadar ilginçti. Deneyler sonucunda elimizde toplam yüz adet tarif birikmişti her bir tarif bir çift koordinata tekabül ediyordu. Sonuncu deney dizisinin (lO. dizi) ayrıntıları tablo: l'de verilmiştir. 10. Dizideki ikinci çift koordinat (2°G, 34"D), bazen şaşılacak derecede bir isabetin kaydedildiğine dair güzel bir örnektir. Bu koordinatları, Afrika'daki Victoria Gölü'nün ortasına tekabül edecek sekilde bir dünya haritasından seçmiştım. Ancak koordinatları kendisine verdiğimizde Swann, bunların büyük bir gölün sağında kalan bir kara parçasının görüntüsünü canlandırdıkları üzerinde ısrar ediyordu. Daha sonra, bu bölgenin ayrıntılı bir haritasını incelediğimizde gördük ki, Swann'ın algıladığı görüntü doğruydır. Aynı şekilde,günün dördüncü hedefi, İzlanda'daki Mt. Hekla yanardağının 35 km. DKD'suna düşenbir noktaydı. Swann'ın anında verdiği yanıt, «Güney batıda bir yanardağ görüyorum,» seklindeydi. Artık bu noktada elimizde, gerçekten' de alışılma*mış olan ve oldukça kendine özgü bir yeteneği gözlemlediğimize ilişkin ikinci dereceden kanıtlar vardı. Bir şeyler oluyordu, fakat nelerin olup bittiği belli değildi. Bu yöndeki araştırmalarımızı sürdürmeye karar vererek, yerkürenin çeşitli yerlerine dağılmış olan bir dizi hedefin SRI personeli ile öteki laboratuvarlardan konuya karşı ilgi duyan bilim adamlarınca sağlandığı, bir pilot çalışma düzenledik. Yanıtların şuuraltından sufle edilmeleri ihtimaline karşı önlemler alınmıştı; deneyciler olarak, deneyin sonuna kadar hedefin yerini öğrenmiyorduk. Aydetik hafıza ihtimali de binaların mevki ve yapı ayrıntıları, kule ,ya da köprü türünden yapıların biçimleri gibi, haritalarda verilenin ötesinde ayrıntılı bilgi istemekle ortadan kaldırılmış oluyordu. İşte, «Scana*te Projesi» bu şekilde doğdu (Scanate: koordinatlarla taramak' anlamında konulmuş bir isimdir). Scanate projesini uygularken, çalışmalarımızın geçerliliğini denemek isteyen bir bilim adamı telefon ederek, 49°20' G ve 70°14' D koordinatlarını verdi. Haritaya bakılmayacaktı ve Swann'ın derhal yanıtlaması gerekiyordu: «İlk önce, buranın bir ada,belki de bir bulut tabakasının üzerinde kalan bir dağ olduğu yanıtını vereceğim. Arazi kayalık gibi. Orada, bir tür ufak bitkiler büyüyor olmalı. Batıda bulut kümesi. Çok soğuk. Daha ziyade geometrik bir biçimde yerleştirilmiş bazı binalar görüyorum. Bunlardan biri kavuniçi renkte bir radar antenine,yuvarlak bir diske benzeyen bir şey var. [Bu noktada bir harita çiziyor.] Silindir biçiminde iki beyaz tank, oldukça büyük. Kuzey - batıda ufak bir havaalanı. Rüzgar esiyor, Bina önünde iki ya da üç kamyon olmalı. Arkada, bu bir müştemilat mı?' Orada pek bir şey yok.» Swann, ayrıca, bir yandan bu adanın kıyı şeridini tarif ederken, öte yandanda 21.5x27.5 cm 'lik kağıt parçaları üzerine tarif ettiği bölümleri çiziyordu (Bkz. Şekil: 1): Resim Şekil 1 «Orada, tamamıyla karanlık değil, kavuniçimsi bir ışık gibi. Batıya baktığımda, tepeler ; kuzeyde, düzlükler ve sanırım, havaalanı ve okyanus uzakta doğuda, güneyde bir şey göremiyorum. Kıyı şeridine giderek çepeçevre izliyorum. Burası A noktası [harita çizmeye başlıyor]. B noktası, okyanustan kayalıklar çıkıyor, üzerlerinde, kırılan dalgalar var. C noktası, iskele ve ka*yıklarla birlikte ufak bir bina grubu. D noktası, karanın denize,doğru yaptığı bir uzantı. F noktası kum hav*zasıdır, içinden akan nehir, birçok kuş. E noktası, ufak ağaçlardan oluşan fundalık. Çok eğlenceli bu [güler] bunu ilk kez yapıyorum... [E'yi izleyerek] hemen hemen düz bir kıyı şeridi, kayalıklar, plaj üzerinden geçiyor, sonra geriye dönüyor. Kuzey - batıda yükselen bir dağ görüyorum. Üzerinde kar. G Alanı girintili çıkıntılı. H noktası yüksek bir uçurum; i noktası dağlık bir burun. J noktasında, kıyıda kırılan büyük dalgalar var; K bir koy; L ayrıntılı olarak çizdiğim alandır [bu alanı daire içine alır, önceki haritaya göre yönlendirebilmek için havaalanı ile binaları çizer]. Bugünlük bu kadar ye*ter. Belki de bir fener var. G noktası çevresinde dolaşacak cesareti bulamadım.» Sözkonusu koordinatlar, Hint Okyanusu'nun güneyinde yer alan ve Fransızlar'a ait olan Güney ve Antartik ülkelerinin bir parçası olarak yönetilen Kerguelen adasına aitti. Kerguelen, günümüzde, atmosferin yukarı tabakalarında meteorolojik çalışmalar yürütmek için kullanılan Fransız - Sovyet ortak tesislerini barındırmaktadır.Bilimsel açıdan bakınca, bu sonucun oluşmasında etkili olabileceği akla uygun gelen her bir hipotezi değerlendirmek zorundaydık" Bu durumda, Kerguelen, bir zamanlar bir dergi yazısına, bir TV programına ya da süjenin eline geçmiş bulunabilecek daha başka. bir enformasyon kaynağına konu olmuş olabilirdi. Ancak, aşağıdaki türden deneylere karşı böyle bir eleştiri de yöneltilemezdi. Örneğin, birçok kereler tekrarladığımız bu çeşit deneylerin birinde, SRI dışındaki bir bilim adamı, gene sadece koordinatlarla belirlenen ve Amerika'nın Doğu Kıyısı'ndaki bir yerde bulunan bir hedef alanı vermişti. Bu deneyin kayıtları şu şekildedir: 29 Mayıs 1973 16~4 Stanford Research Institute, Men-10 Park, California Süje Ingo Swann Proje SCANATE PROTOKOL Dr. H. E. Puthoff tarafından süje İngo Swann'a, deneyi başlatmak üzere koordinatlar verilmiştir. Hiçbir haritaya bakılmamış ve süjeden derhal yanıt vermesi istenmiştir. Deney video banta kaydedilmiştir. Ingo Swann gözlerini kapar ve gördüklerini tarif etmeye başlar: «Burada bir tür tümsekler ya da inişli çıkışlı tepeler var gibi. Kuzeyde bir kent var; diğerlerine nazaran daha yüksek binalar ve biraz duman görebiliyorum. Burası tuhaf bir yer gibi, insanın bir askeri üs çevresinde rastlayacağı türden çimenliklere benziyor. Fakat ya etrafa eski barakaların bulunduğu, ya da belki burasının üstü örtülü bir sarnıç olabileceği izlenimini ediniyorum. Bir bayrak direği, batıda bazı karayolları, muhtemelen doğu yönünde ve uzakta bir nehir, güneyde gene kent olmalı.» Daha yakından görmek için tam hedefe odaklanıyor gibidir. Resim Şekil 2 Seri bir şekilde, bazı yollar ve ağaçlarla birlikte birtakım binaların mevkiini gösteren ayrıntılı bir plan çizer. (Bkz. Şekil : 2) ve devam eder: «Doğuda uçurumlar, kuzeyde tel örgü. Dairevi bir bina, belki de bir kule var; güneyde binalar. Burası eski bir Nike füze ussü ya da onun gibi bir yer mi? [Önümüze ayrıntılı bir plan koyar] 'Feedback' ve belki de neyin istendiğine dair yol gösterici bir işaret ol maksızın bundan öteye pek gidemem. Bu bölgede bir acayiplik var ama, bulanık yeteneğimin etkenlik alanı içerisinde neyi arayacağımı bilmediğim için, neyin orada olduğuna ve neyin olmadığına karar vermek son derece zor. Sanki işe hayal gücü karışmaktadır. Örneğin, yerin altında bir şeylerin bulunduğu izlenimini ediniyorum, fakat emin değilim.» Fakat, bizim için bir dönüm noktası olacak o önemli deneyde hayal gücü hiçbir rol oynamamıştır. Çünkü, birkaç hafta sonra, bize o koordinatları veren bilim adamıyla yaptığımız telefon konuşmasından öğrendik ki, Swann'ın tarifinin her bir ayrıntısının doğru olmasının yanısıra, planındaki nisbi mesafeler de ölçeğe uygundu! Fantastik bir tesadüf mü? Hiç de değil. Swann'a koordinatları vermiş ve yanıtını almıştık. Yanıtı, soruyu yönelten kişiye aktarmış ve her bir ayrıntı, her bir nokta için bu kişinin onayını almıştık. Sonuç fevkaladeydi. Bizim için, bu tip deney tam ve eksiksizdi. Soruyu yönelten kişi ile süje arasında danışıklı döğüş olması ihtimali sözkonusu değildi ve hedef alanı hem ufaktı, hem de girişin kontrollü olması gibi bir özelliğe sahipti. Bu fenomenin kolayca tekrarlanabilir bir protokoIü izlemek suretiyle ortaya konulabilir bir hale gelmesinden önce birtakım etaplardan geçilmesi gerektiği aşikardı. Her halükarda, Swann'ın binaların, yolların, köprülerin ve benzeri yapıların ayrıntılarını doğru bir şekilde tarif edebilme yeteneği, bir süjenin rasgele seçilmiş olan ve uzakta bulunan coğrafi bölgelerin mevkiini zihni yollardan tespit edebileceği ve tarif edebileceği ihtimalini kabul etmemizi zorunlu kıldı. Programımızın daha başlarında beklenmedik derecede böylesine yüksek nitelikte tanımların gözlemlenmesi, «uzaktan görme» olgusunun çifte - örtülü şartlar (yani, hedefin, süjenin yanısıra deneyciler tarafından da bilinmemesi) altinda araştırılması amacıyla üç yıl sürecek, büyük çaptaki . SRI çalışmaları için harekete geçirici unsur olmuştur. Son derece sıkı bir protokol izlenerek yürütülen ve en katı muhaliflerimiz tarafından dahi çürütülemeyen bu çalışmalar sırasında bazı süjelerle mükemmel sonuçlar elde edilmiştir. Bu sonuçlar, Amerika'nın önde gelen mühendislik dergilerinden Proceedings of the lEEE'de yayımlanmıştır: Puthoff, H.E. ve Targ, R. «A Pereeptual Channel for Information 'Transfer over Kilometer Distances: Historical Perspective and Recent Research,» Proceedings of the IEEE, Vol. 64, No. 3 (March 1976), s. 329. Bu çalışmalar Sırasında Swann'ın suje olduğu deneyi, pratik yapmak suretiyle bu yeteneğin kullanı.mında, varılabilecek maharet seviyesine bir örnek olarak gösterebiliriz. Çifte örtülü protokol altında seçilen hedef Palo Alto Halk Evi binasıydı. Swann, dikey kolonlar ile «içerlek» pencereleri olan yüksek bir binayı tarif etti ve bir çeşme Olduğunu, fakat sesini işitmediğini söyledi. (Hedef ekibinin Halk Evi'nde bulunduğu sırada gerçekten de çeşme akınıyordu.) Ayrıca, binanın önündeki döşenmiş alanın desenlerini çizmeye çalıştı ve eskiz üzerinde ağaçların adedini dört doğru olarak belirtti (Bkz. Şekil: 3). Deneyin yargıcı olan kişi, Ingo'nun yanıtını hedefle eşlemekte hiç zorluk çekmedi ve bu sonuç sekiz ayrı kişiyle yürütülen ve 2500'de 1 seviyesinde bir ihtimal oram veren bir dizi «uzaktan görme deneyi» nin toplam puanina katkıda bulundu. |
#2
|
|||
|
|||
Hedef olan objenin 'yabançılık faktörü'nün ,yüksek olmasını ve Ingo'nun açısından ihtimaller üzerinde hiçbir kısıtlama bulunmamasını göz önüne alarak, Ingo' nun çizimi ile hedef arasında gözlemlenen baglantıyı bir başarı olarak niteledik ve ilerideki bir tarihte ufak ölçekteki hedeflerle daha başka deneyler yapmaya karar verdik. Deneyler sırasında gösterdiği çaba, Ingo'nun profesyonel yaklaşımına, araştırmaya karşı duyduğu heves ve ilgiye özgü birşeydi. Ancak, Ingo ile birlikte çalışan öteki, araştırmacıların da gördükleri gibi, kendisinin parapsikoloji arastırmalarına olan katkısı, üsttendiği süje rolü ile sınırlanmış değildir. Sübjektif deneyimini çok rahat bir şekilde ifade edebilir ve «uzaktan . görme» fenomeninin temelindeki yasaları inceleyen bir yardımcı araştırmacı rolünü kolaylıkla benimseyebilir.
Örneğin, insan yapısı koordinatların «uzaktan görme» deneylerinde neden geçerli olduklarını açıklayan analizinin -rasyonel 'zihni tam anlamıyla tatmin edecek bir analiz olmamasına rağmen kendini insana ka*bul ettiren bir, havası vardır. Swann, zihni uzaydaki bir işlem olan ‘’uzaktan görmenin’’ fizik evrendeki bir mevkiin tanımlanmasına doğru yöneltildiğini ve bu yüzden de aynı mühendislikteki gibi, zihni ve fiziki mekanların her ikisinin de bazı niteliklerini taşıyan bir «empedans uygulanması» köprüsüne ihtiyaç duyduğunu ileri sürer. Swann'a göre, enlem ve boylamları ihtiva eden koordinat sistemi,ihtiyarı ve insan yapısı zihni bir olgu olması sebebiyle -fakat, her halükarda, fizik evrende bir anlama sahiptir- köprü ihtiyacını karşılamak için gerekli olan unsurun ta kendisidir. Şurası muhakkak ki, bu sav, yerküre çevresinde birkaç türünün kullanıla geldiği koordinat sistemlerinin diğerlerinin kullanımı açısından birtakım sorular akla getirmektedir. Fakat, bu soruların yanıtlanması için, «uzaktan görme» fenomeni ile ilgili deney uygulamalarının daha da sürdürülmesi gerekir.. Ingo Swann, «uzaktan görme» çalışmalarında ortaya çıkan sorunlar ile ilgili olarak bize uzunca bir rapor sunmuştur. Swann bu raporda, «uzaktan görme»nin zorluklarını, olağan duyusal kanallar aracılığıyla gerçekleştirilen sübliminal (düşük seviyeli) ya da takistoskopik (yüksek hızlı) görmede oluşan zorluklara benzetmektedir: «SRI'da yürütülen uzaktaki hedefleri görme ile ilgili deney uygulamaları paranormal bir 'uzaktan görme' yeteneğinin mevcudiyetini onaylayan doneler sağlamıştır. «'Uzaktan görme' imkanlarını açığa çıkarmak için birtakım hamleler yapmak gerekiyordu ... Eğer bu hamleler böyle bir yeteneği açığa çıkarma eğilimini gôstermişlerse, bunları izleyen niceliksel analiz de - çözülmesi gereken bazı niteliksel sorunların mevcudiyetini ortaya koymuştur ... Aşağıda tanımlanan çeşitli sebeplerden dolayı, belirlenen hedeflere sujelerin verdikleri yanıtlarda hatalı donelerin ortaya çıkmasına, laboratuvarda, analitik kaplama' adı verilmiştir ... «Süjenin uzaktaki hedefleri görme çabalarından gelen birikmiş yanıtlar, hedefin çoğu kez gerçekten görüldüğünü, fakat bir şekilde hedefin,görünürde hedef ile ilgisi olmayan donelerin kendiliğinden tezahürünü teşvik ettiğini de ima etmektedirler. Bu, özellikle, süjenin hedefle ilgili olarak yaptığı resmin sadece hedefe uygulanabilen gözlemle gerçekleştirildiği, fakat ya sözlü ifadeyle, ya da zihinde canlandırılan görüntüler halinde yaptığı yorumun gerçeği yansıtmaktan uzak olduğu durumlarda apaçık ortadadır. Sözle ifade ya da görüntülerle tasvir, zihni analizi öngördüğü için, bir tür otomatik analitik işlevleri incelemekte olduğumuzu ve teorik olarak, bunların sulandırılmış ya da hatalı yanıtların kaynağı olduğunu varsaymamız makul olsa gerek ... «Bu, bir kimsenin daha önce hiç, görmediği bir obje ile karşılaştığında ortaya çıkan duruma benzer. Zih*nin, analitik işlevleri kendiliğinden, bol miktarda done*ler ihtiva eden hatıralar ortaya çıkarırlar ve bunlar da, sözkonusu objenin teşhisinde yardımcı olurlar ... Bu durumda, süjenin hedefi, süjede mantıki bir zihni işlevi harekete geçirmeye yeterli olan belirli bir farkında olma seviyesi'nde algıladığı hipotezini öne sürmek uygun gibi gelmektedir. Böylece, süjenin yanıtı, çoğu kez, hedefle Hgili tanımlayıcı unsurların yanısıra hedefi 'tanımaya' çabaladıkça, kuskusuz zihninde sürdürdüğü mantıki analitik kıyaslamanın sonucunda ortaya çıkan öteki ayrıntılarıda ihtiva eder. Bu tür bir durum, bir kimseye aşına olmadığı bir objeyi bir an için gösterip sonra bunun ne olduğunu tespit etmesini istediğimiz takdirde ortaya çıkmasını bekleyeceğimiz durumun aynı*sıdır. Obje hakkında sürekli bir duyusal enformasyon girişinden yoksun kılınmış olan bir süje, muhtemelen 'buna benziyor' ya da 'şunu andırıyor' gibi bir dizi analitik beyanlardan medet umacaktır. Böylece,duyusal VB, duyu - ötesi durumlar, ya duyusal ya da duyu - ötesi işlev sahaları. dahilinde incelenebilecek olan bazı ortak. yapılara sahiptirler.> Ingo Swann'la birlikte yürüttüğümüz en ilginç ve heyecan verici bir deney türü de «uzaktan gôrme» yeteneğinin, uzayın keşfine yönelik uygulamalarıyla ilgilidir. Bu iddia aşırı gibi gelebilirse de «uzaktan görme» fenomeninin yerküre çevresinde geçerli olduğuna dair mükemmel istatistiki donelere sahip olduğumuza göre, bu fenomenin işleyişini, dünyanın ötesindeki bölgelere kadar uzatma ihtimalini de göz önüne almak gerekir. Öte yandan, sunu da kabul etmeliyiz ki, Ingo Swann böyle bir çalışmayı önerdiği zaman, bir laboratuvar deneyi olarak ortaya çıkacak tarifleri, genellikle doğrulama ihtimali bulunmayacağı ve eldeki donelerle doğruIayabileceklerimiz de hiçbir şeyi kanıtlamayacağı için karşı, çıkmıştık. Dünya üzerinde yürüttüğümüz deneylerdekinin aksine, hedefe bir yargıçlar kurulu göndermemiz şimdilik düşünülemezdi. Ancak, teklifinde dıreten Ingo, Arkansas, Mountaıh View' dan gelen tanınmış hassas kişi Harold Sherman ile kendisinin, yapılacak keşiflerde süper teknolojinin önüne geçmek ümidiyle, Pioneer 10'un, yakında Jüpiter'in yakınından geçmesinden önce, Jüpiter'i uzaktan görmek üzere daha şimdiden anlaştıklarını belirtiyordu. Kendisiyle uzlaştık ve deneyi resmi bir proje olarak değil de kişisel bir çalışma olarak SRI'da kaydetmek üzere mutabık kaldık. Her bir adımımızı izleyen kişilerin çıkaracakları itiraz seslerini daha o zamandan işitir gibi oluyorduk ama yine de merak içerisindeydik. Laboratuvar deneylerimize dayanarak, en azından kısa menziller dahilinde, Ingo'nun yeteneğine güveniyorduk; Sherman da uzaktan görme yeteneğini Kuzey Kutbu'ndaki kaşif Sir Hubert Wilkins üzerinde odakladığı de*neyleri ile tanınıyordu. İkisinin birlikte yazdıkları bir kitapta (Wilkins, Sir Hubert ve Sherman, Harold M. Thoughts Through Space, Gonnecticut, Fawcett Publi*cations, Inc., 197'3) bu deneyleri nasıl önceden hazırlayıp, basından sonuna kadar dikkatlice belgelediltleri anIatılmaktadır. 27 Nisan 1973 akşamı Ingo ile laboratuvarda buluştuk. Pasifik Saat Ayarı ile 18.00'de Ingo araştırmaları*na başladı. Sherman'm da Arkansas, Mountain View'da aynı anda (Merkezi Saat Ayarı ile 20.00'de) başlayarak araştırmalarını yürüteceğine dair önceden mutabık kaIınmıştı. O gün yapılan kayıtlar şu 'şekilde başlıyordu: ,«Önümüzdeki yarım saat süresince lütten şiddetli birses çıkmasın. «18 :03: 25 [üç saniye İleri] üzerinde bantlar olan bir planet var. ({18:04:13 Umarım ki Jüpiter'dir. Sanırım, son derece geniş bir hidrojen örtüsüne sahip olmalı . Bir uzay araştırma aracının bununla temas etmesi halinde, belki de planet yüzeyinin 140.000- 210.000 km. açığında yer alacak. «18 :06 :00 Böylece, bir yarım ay olduğunu, yani, yarıaydınlık, yarı karanlık olduğunu gôrdüğüm teğet üzerinden yaklaşıyorum. Eğer aydınlık olan yarıya doğru gidecek otursam sağa doğru belirgin bir şekilde sarı renkte. «18:06:20 Atmosferin çok yukarılarında kristaller var parıldıyorlar. Belki de bu bantlar kristal bantları gibidirler, belki de Satürn'ün halkaları gibi, ama o derece dışarıda değil; atmosferin içerisinde planete çok yakın. Radyo araştırma sinyallerini yansıtacaklarına dair sizinle iddiaya girerim. Değişik radyo dalgalarının saldirdığı bir kristal bulutu söz konusu olursa bu mümkün müdür"? [Puthoff': 'Doğru] , « 18: 08: 00 Simdi atmosferin içeriye girerek aşağıya ineceğim, Orası gerçekten güzel [gülüşmeler]. O bulut tabakaları,o kristal tabakaları içerisinde, dışarıdan güzel görünüyorlar -içeriden bulanık gaz bulutlarına benziyorlar, ürküntü veren sarı ışık, gökkuşakları. «18: 10; 20 Edindilğim izlenim ... » Yarım saat süreyle aynı sekilde devam etti. İsittiklerimiz, şaşırtıcı olmasının yanısıra muhakak ki estetik değeriyle de belirleniyordu. Belki de uzay araçlarımızın içinde bilim adamlarının yanında sanatkarları da göndermemiz gerekecekti. Daha sonra Shennan ile temas kurulduğunda anlaşıldı ki, Sherman'm tarifi Swann'ınkine oldukça benziyordu.Bu tarifler makül gibi görünüyordu: bilinen her hangi bir hususla özellikle çelişkiye düşen hiçbirşey yoktu. Tabii, tam anlamıyla bilimsel bir açıdan bakınca bu sonuçlar bir kesinlik de ifade etmiyordu. Ancak, bunun böyle olacağını önceden bildiğimiz için, bu yönde bir sey de beklemiyorduk. Bu deneyi gerçekliğinden emin olduğumuz bir fenomenin, yani «uzaktan görme» fenomeni nin henüz haritası yapılmamış yeni bir dünyaya uzatılması olgusunun kapsadığı sübjektif faktörleri keşfetmek için bir fırsat olarak değerlendirdik. Yukarıdaki sonuçları Pioneer lO'un Jüpiter'in yakınından geçerken sağladığı donelerle karşılaştırmada ortaya çıkan bir diğer sorun da NASA'nın bu araştırma aracının, bizim «gezginlerin» sağladığı görsel ayrıntıları dünyaya iletecek şekilde teçhiz edilmiş olmama*sıydı. Deneyden sonra astronomlarla bu konuyu tartıştığımızda hep birlikte şu yargıya vardık ki, deneyimizin sonuçları, halihazırda bilinen hususlar ya da Pioneer l0'un radyo aracılığıyla ilettiği ek donelerle çelişmiyordu ama, kesin bir değerlendirme de yapılamazdı. Bunu, bu gözleme hasredilen çaba seviyesi açısından tatmin edici bir sonuç olarak yorumladık. Biryıl sonra artık New York'a dönmüş olan Swann, Sherman ile birlikte, Mariner l0'un Merkür planetinin yakınından geçmesinden önce Merkür'ü araştırmak üzere yeni bir deney yürüttüler. Bu deney, uzaktan görme fenomeninin objektif bir şekilde doğrulanması için çok daha iyi bir fırsat yaratmıştı, çünkü, Merkür hakkında daha önceden bilinenler Jüpiter hakkında bilinenlerden daha azdı.Deney,ll Mart 1974 akşamı Doğu Saat Ayarı ile 21.00'de, Swann New York'da, Sherman da Afkansas'da iken eşzamanlı olarak yürütüldü. Deneyi izleyen ve kaydeden kişi, ASPR'nin parapsikologlarından ve New York Kent Koleji'nden Dr. Gertrude Schmeidler'in araştırma asistanı olan Janet Mitchell'di. İzlenimler 13 Mart öğle vaktine kadar kaydedilmiş, kopyaları çıkarılmış, noterde tasdik ettirilmiş ve ilgili bazı kişi ya da kuruluşların emanetine bırakılmıştı. Bunların arasında New York'daki Merkezi Kehanet Kayıt Bürosu (Central Premonitions - Registry) da bulunuyordu. Swann'ın bu deneyde verdiği ve otobiyografisinde (Bkz. dipnot no:5 ) Ayrıntılı oİarak kaydedilmiş bulunan yanıtlar daha sonradan Mariner 10 uzay araştırma aracı tarafından doğrulanan ve astronomların önceki tahminlerine aykırı düşen bazı doneleri de içeriyordu. Bunlar arasında, ince bir atmosferin gözlemi, ufak bir manyetik alanın mevcudiyeti ve bu manyetik alanın biçimlendirdiği şekliyle Güneş'in aksi yönünde Merkür'den çıkan bir helyum kuyruğunun mevcudiyeti yer alıyordu. . Gene tam anlamıyla bilimsel bir açıdan bakınca, bunlar Merkür planetinin bilim adamlarınca keşfi bek*lenilmeyen veçheleri olmalarına" rağmen, konuya amatörce eğilen bir kimsenin makül bir görüşle, bunların öteki planetler hakkında bilinenlerden çıkarılan tahminlere dayandıklarını düşünebileceği de ileri sürülebilir. Her halükarda sonuçlar gene şaşırtacıydı ve bu kez bu sonuçları, okumakla önceden edinilmiş bilgilere atfetmek ımkansızdı. Dahası, belirli bir süje«yerel uzaktan görme» deneylerinde bir Kez mükemmel sonuçlar elde etti mi, artık, eleştirmenler ne söylerlerse söylesinler, daha spekülatif olan bu sonuçları bir sebep göstermeksizin reddetmekte dezorlaşır. Şurası muhakkak ki, bu deney çok daha objektif olma yönünde hareket etmiş ve böylece de bu esas üzerinden gelecekte yapılacak ve hatta daha iyi kontrol edilecek olan deney uygulamaları için teşvik edici bir dürtü daha sağlamıştır. Belki de beşeri evrimin, dış - uzay ile iç - uzayın keşfinin bir araya geldiği, bir yerde tüm daireyi tamamladığını görmüş oluyoruz. |
#3
|
|||
|
|||
PayLaşım İçin TeşekküRLeR
. |
#4
|
|||
|
|||
Sayın DiLara - Rotten , konu paylaşımınız için teşekkür ederiz.
__________________
Sözün kıymetini '' Lal'' olandan,
Ekmeğini kıymetini ''Aç '' olandan, Aşkın kıymetini ''Hiç'' olandan öğren.. |
#5
|
|||
|
|||
Bu biraz daha insan üstü gibi geldi bana
|
|
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevap | Son Mesaj |
Rüya Görme Kapıları | bitter | Rüya ve Rüya Tabirleri | 0 | 27.04.19 22:27 |
M.E.B. Görme Engelliler Okulları | SiLence | Engelliler Dünyası | 1 | 20.04.17 22:36 |
Görme Özürlü Kimdir- Kim Değildir? | SiLence | Engelliler Dünyası | 1 | 20.04.17 22:33 |
Görme Engelli Öğrenciler Katsayı | SiLence | Engelliler Dünyası | 2 | 20.04.17 22:27 |
Renk körlüğü | SiLence | Sağlık | 1 | 18.04.17 13:04 |