#1
|
|||
|
|||
Hz.İbrahim Ve Nemrut Kısası
Bir zamanlar Urfa'da adı Nemrut olan zalim bir hükümdar yaşarmış. Yaptığı bu zalimliklerle kendinden geçen Nemrut gün gelmiş kendisini Allah zannetmeye başlamış ve büyük tapınaklar yaptırıp içine de kendi heykellerini koydurmuş. Halkına da baskı yaparak kendisine Allah diye tapmalarını istemiş.
Bir gece Zalim Nemrut uykusunda korkunç bir kabus görmüş. Kan ter içinde fırlamış yatağından. Hemen sarayın bütün kahinlerini ve büyücülerini çağırtmış ve rüyasını anlatmış onlara. Nemrut'un rüyasını dinleyen kahinlerin ileri gelenleri şöyle yorumlamış Nemrut'un rüyasını: "Efendim, krallığınızda dünyaya gelecek bir çocuk sizin tahtınızı ve saltanatınızı yıkacak, ülkeniz üzerindeki hakimiyetinize son verecek." Sarayındaki danışmanlarına çok güvenen Nemrut korku içinde kaskatı kesilmiş. Panik halinde nasıl önlemler alabileceklerini sormuş onlara. Sarayın baş kahini atılmış öne hemen; "Değerli efendim" demiş, "Eğer bu sene krallığınızda doğacak bütün erkek çocuklarını öldürtürseniz , erkekler ve kadınların da bu yıl boyunca birbirlerine yakınlaşmalarını yasaklarsanız ve aksine yapan herkesi asarsanız bu sorunu da çözersiniz" . Nemrut kahinlerin önerisiyle doğacak bütün erkek çocukların öldürülmesi emrini vermiş. Ülkesinde yaşayan her on aileye bir gözlemci düşecek şekilde kuralların uygulanıp uygulanmadığını izlemeye başlamış. Sadece başdanışmanı Azer'e çok güvendiği için onun ve ailesinin başına gözlemci koymaya gerek duymamış. Böylece şehirde bir yıl sürecek dehşet ve zulüm dönemi başlamış. Nemrut bu bir yıl süresince on binlerce çocuğu öldürtmüş, aileleri darmadağın etmiş. Bütün ülke Nemrut'un bu büyük zulmü altında inim inim inliyormuş. Bir yılın sonunda Nemrut yine bütün danışmanlarını etrafına toplamış. Müneccimleri ona demişler ki "Hükümdarım maalesef aldığımız tedbirler yeterli olmadı. Sizi ve tahtınızı yok edecek çocuk yarın gece ana rahmine düşecek." Nemrut kâhinlerinin bu sözleri üzerine daha da büyük bir paniğe kapılmış. Ve hemen şehirdeki bütün erkeklerin toparlanıp şehir dışına çıkarılmasını ve iki gün boyunca da şehre girmelerinin yasaklanmalarını emretmiş. Nemrut şehri dolaşırken aniden krallık mührünü sarayında unuttuğunu farketmiş. Hemen en güvenilir adamı Azer'i göndermiş saraya mührünü alıp kendisine getirmesi için. Azer, saraya gidip mührü almış. Geri dönerken aklına karısı gelmiş. Evine varınca nefsine hakim olamamış ve karısıyla birlikte olmuş. Ve böylece Zalim Nemrut'u yok edecek olan Hz.İbrahim ana rahmine düşmüş. Kahinler sabaha doğru Nemrut'a onu korkudan tir tir titreten haberi vermişler. "Efendimiz maalesef aldığımız tüm önlemlere rağmen o çocuk bu gece ana rahmine düştü" Nemrut sinirden küplere binmiş ve ülkesinde bu yıl doğacak bütün erkek çocuklarının öldürülmesin emretmiş. O gece Azer'den hamile kalan karısı bu durumu kocasından saklıyor, kendisini şişmanlamış gösteriyormuş. Doğum vakti yaklaşınca da bugünkü Urfa Kalesinin kuzeyinde bulunan küçük bir mağaraya gitmiş ve tek başına doğurmuş çocuğunu. Çocuğunun öldürüleceği korkusuyla onu iyice sarıp sarmalayıp mağaranın en dibine gizlemiş. Her gün bir defa onu emzirmeye geliyormuş mağaraya. Gelemediği günlerde açlıktan ve soğuktan oğlunun ölmüş olabileceğini düşünüp ağlıyormuş ama her seferinde telaşla gittiği mağarada küçük çocuğu sağ salim görünce mutluluktan uçuyormuş. Mağarayı kendilerine korunak olarak kullanan ceylanlar bu küçük çocuğu kendi sütleriyle besliyorlarmış. Aradan 15 ay geçmiş ama Hz.İbrahim a.s. 15 yaşında bir delikanlı gibi görünüyormuş Günlerden bir gün kralın askerleri şehrin hemen yamacındaki dağa avlanmaya çıkmışlar. Dağda dolaşırken ceylanların arasındaki Hz. İbrahim a.s. 'i görmüşler. Hemen yakalayıp saraya getirmişler. Nemrut, ceylan sütüyle beslenmiş 15 yaşındaki genç, gürbüz ve güzel bir delikanlı olan Hz. İbrahim a.s. 'i hemen yanına almaya karar vermiş. Böylece genç İbrahim sarayda yaşamaya başlamış ve burada Nemrut'un bir diğer evlatlığı genç Zeliha ile tanışıp dost olmuş. Hz. İbrahim a.s. sarayda geçirdiği günlerde kendisini evlatlık alan Nemrut'un halka yaptığı zulümlerden ve putlara tapınmasından dolayı kızmaya başlamış. Bir gün bu düşüncelerini arkadaşı Zeliha ile paylaşmış ve ona taştan yapılmış bu putlara tapınmanın anlamsızlığını anlatmış. Hz. İbrahim a.s. bir gün tapınağın boş olduğu bir saatte eline bir balta almış ve tapınaktaki bütün putları tek tek kırmaya başlamış. Hepsini kırdıktan sonra elindeki baltayı da tapınağın baş köşesine yerleştirmiş ve Nemrut'a benzeyen en büyük heykelin omzuna asmış. Nemrut olanları duyunca sinirden çılgına dönmüş ve derhal bunu yapanın bulunmasını emretmiş. Kısa bir araştırmanın ardından Hz. İbrahim a.s. Nemrut'un huzuruna çıkarılmış.Nemrut "Sen mi yaptın" diye sorunca, son derece sakin bir şekilde cevap vermiş "Hepinizin gördüğü gibi balta en büyük heykelin omzunda duruyor. Yapsa yapsa o yapmıştır." Demiş. Nemrut Hz.İbrahim'in bu cevabı üzerine daha da sinirlenmiş, "Olur mu böyle saçmalık. O cansız bir taş parçası. Nasıl eline bir balta alıp da böyle bir şey yapabilir ki?" Hz. İbrahim a.s. da gülümseyerek cevap vermiş Nemrut'a ."İşte benim de anlatmak istediğim buydu. Siz kendi elinizle yaptığınız bu taş parçalarına nasıl olur da taparsınız ve onlardan adalet, huzur, bereket beklersiniz? Bu taşlar gerçekten Allah olsalardı kendilerini koruyabilirlerdi" Bu cevaba çok sinirlenen Nemrut hemen Hz. İbrahim a.s. 'in yakalanıp ateşe atılmasını emretmiş. Nemrut, kalenin kuzeyinde kalan dağın tepesindeki iki büyük sütunu mancınık olarak kullanıp, Hz.İbrahim'i buradan ateşe atmaya karar vermiş. Tam bu esnada Allah : "Ey ateş, serinlik ve esenlik ol" diye buyurmuş. Hz. İbrahim ateşin üzerine düşer düşmez ateşin yerinde berrak küçük bir göl oluşuvermiş. Allah'ın emri ile hazırlanan o devasa ateş bir göle; ateş için toplanan odunlar da balıklara dönüşmüşler. Odunlar biraz yanmış oldukları için balıkların sırtında kara lekeler oluşmuş. Varlığına inandığı ve sürekli onu aradığı için Allah, Hz.İbrahim'e "Halilim" yani dostum demiş. Bu göle de bu yüzden "Halilurrahman Gölü " ( Rahmanın dostunun gölü ) denmiş. Zeliha'nın döktüğü gözyaşlarından oluşan göle ise "Zeliha'nın gözyaşları" anlamına gelen "Ayn-ı Zeliha Gölü" ismi verilmiş. Nemrut bütün bu olanlar karışsında daha da sinirlenmiş. Ve Allah'ı inkara devam etmiş. Allah da ona bir yğı sakat sivrisinek göndermiş. Bu sivrisinek bir gece Nemrut yatarken kulağından içeri girmiş ve beynine kadar gitmiş. Beynini kemirmeye başlayınca ağrılar balşamış . Günler geçmiş ve Nemrut bu sinekten dolayı kafasında büyük ağrılar hissetmeye başlamış. Ülkesindeki bütün büyücüleri ve hekimleri derdine derman bulsunlar diye çağırtmış. Ancak hiçbiri Nemrut'a yardım edememiş. Nemrut, ağrıları biraz olsun azaltabilmek için kendi hazırlattığı özel tahta ve üzerine keçe sarılı bir tokmakla kafasına vurduruyormuş her gün. Ağrı arttıkça tokmakla vuruşlarının şiddetini de arttırmış. her vurdurduğunda vurha vurha derken zamanla beynin aldığı darbelerden ötürü urfa demeye başlamış . şehrin adının buradan kaldığıdı söylentiler arasındadır .Sonunda tokmağın acısına dayanamamış ve kafası parçalanarak can vermiş. urfa şehri edessa , reha , ruha isimleri ilede bilinmektedir... ALINTIDIR
__________________
Sözün kıymetini '' Lal'' olandan,
Ekmeğini kıymetini ''Aç '' olandan, Aşkın kıymetini ''Hiç'' olandan öğren.. |
#2
|
|||
|
|||
Çok güzel bir paylaşım olmuş emeğine sağlık
|
#3
|
|||
|
|||
Allah'a savaş açmak isteyen Nemrut' un ibretlik hikayesi..
Bir zamanlar Şanlıurfa da yaşayan Nemrut, Sümer Kralı ve Hz. Nuh un torunudur. Tanıklara göre hünerli bir kişi ve kuvvetli bir avcıdır. İslamiyet’e göre Nemrut Hz. İbrahim’i ateşe attıran, zalim bir kraldır. Nemrut doğmadan evvel babası, Kenan Bin kuş Rüyasında, doğacak bir erkeğin tahtını alıp kendisini öldüreceğini görür. Krallıktaki bütün çocukların öldürtme emrini verir. Nemrut doğunca ise, onu bir takım kişiler korumak için ırmağa bırakır. Bir dişi kaplan tarafından bulunarak büyütülür. Gençliğinin ilk senelerinde, kurduğu çeteyi geliştirir. Böylece geçen sürede, Kral olduğunu bilmediği babasını öldürüp tahta geçer! Ülkeye el koyar. İblislerden büyücülüğü öğrenir. Nemrut yıldızlardan, bir Peygamber doğacağını öğrendiğinde, ülkedeki bütün erkek çocukların öldürülmesini emreder. Hz. İbrahim doğduğunda, gizlice bir mağaraya saklanır. Büyüdükten sonra ise yurduna döner. Babası Azer tarafından Nemrut’a takdim edilir. Babil Kralı Nemrut çok acımasız biriydi. Halk Nemrutun korkusundan, Hz. İbrahim Peygamberin Hak çağrısına, cevapsız kalıyordu. Günlerden bir gün Hz İbrahim Nemruta gider. Onu dine çağırır. Nemrut ülkesindeki tek Tanrının kendisi olduğunu söyler. Allaha bir nevi meydan okumaya başlar. Hz. İbrahim e de inanmaz. Bunun üzerine Hz. İbrahim, Rabbinin ölüyü dirilteceğini söyler. Nemrut ölüm cezasına tutulmuş, iki mahkum çağırır. Birisini orada öldürür. Diğer esiri serbest bırakır. Kendisinin, ölümü ve yaşamı belirleyeceğini söyler. Hz İbrahim Rabbinin Güneşi doğudan doğurup, batıdan batırdığını söyler. Nemrut’a eğer Tanrıysan, bunun aksini yapmasını söyler. Nemrut yapamaz. Sinirlenir ama davete icap etmez. Hz. İbrahim’in yaşadığı yerde, zamanında halk putlara tapıyordu. Hz. İbrahim’in tekrar eden davet, üzerine, Nemrut Hz. İbrahim’in ateşte yakılmasını emreder. Sonra Nemrut’un emri ile yüksek bir yer yapıldı. Biraz vakit geçtikten sonra, ateş için odun yakıldı. Odunları taşıyan develer, Hz. İbrahim’imi yakmak için götürüldüklerini bildikleri için yere düşürürdüler. Bundan dolayı İbrahim onlara hayır duası ederdi. Katırlar hırsla ve gönülden odun taşımışlardır. Bu yüzden Hz. İbrahim Katırlara lanet etti. Bu odunlar yaklaşık bir yıl taşındı. İbrahim’in ateşe atılmasının, bütün ülkede bilinmesi ve halkın orada hazır bulunulması için iş uzatıldı. Beli bükülmüş ihtiyarlar ve hastalar sürüne, sürüne giderler. Dağdan sırtlarında birer, ikişer odun getirirlerdi. Bu yolda bir yıl boyunca odunlar, bir dağ gibi yığıldı. Sonra odunlar ateşe verildi. Öyle bir ateş yandı ki, alevler gökyüzüne kavuştu. Daha sonra İbrahim’imi zincirler ile bağlı halde ateşe atmaya getirdiler. Nemrut halkı onu görünce sevindiler. Sevenler ise gizlice ağladılar. Allaha yalvarırlardı. İbrahim’in ateşe atılmasına gelince, sıcaklıktan dolayı kimse yanaşamadı. Ne kadar çalışsalar da onu ateşe atamadılar. Aciz kaldılar. Şeytan İbrahim’in ateşe atılamadığını görünce, önemli bir kimsenin kılığına büründü. Önemli bir insan havasında, Nemrutun karşısına geçti. İşittim ki şu büyücü kimseyi, ateşe atmamışsınız. Sana ateşe atmayı göstermeye geldim dedi. Nemrut, yöntemin nedir göster dedi. Şeytan, onu mancınıklar ile atın diyerek ona mancınığın yapılmasını öğretti. Mancınık yapılınca, Nemrut emretti ve İbrahim’imi mancınığa koydular. Attılar! Fakat yine olmadı aciz kaldılar. Şeytan tekrar ortaya atıldı, bir kız kardeş ve erkek kardeş, burada çiftleştirilmeli ki onu ateşe atabilesiniz. Nemrut dediğini yaptı ve iki kardeşi açıkta çiftleştirdi. Mancınığa konuldu ve ateşe fırlatıldı. İbrahim ateşe doğru havada gitmeye başladı. Allah o zaman ateşe emretti; “Biz söyledik ey ateş, İbrahim’e soğuk ve selamet ol! Ateş bir anda ikiye ayrıldı! Ortasında bir çukur açıldı! Güzel bir pınar oluştu ve çevresi yeşillendi! Oda geldi pınarın başına oturdu! Ayağında ki zincir bağları koptu! Nemrut ateşe baktı ve yeşilliği gördü. İbrahim de sağ olarak pınarın başında duruyordu. Şaşıp kaldı. Mahcup oldu ve Hz. İbrahim’in yüzüne bakamadı. Tam üç koca gün boyunca odasına kapandı ve çıkmadı. Nemrut halkın ona yüz çevirmesinden korktuğu için sabırsızlanıyordu. Saray dan dışarı çıktı. Hemen adamlarını dört bir yana, mektuplar ile yolladı. Çabuk ordular gönderin. Silahlansınlar! Gök Tanrısı ile savaş etmem gerek! Dedi. Yüce Allah yarattıklarının en zayıfı olan Sivrisinek ordusuna emretti! Akın, Akın geldiler! Nemrut ordusunun yüzlerine saldırdılar! Sivrisineğin çokluğundan, askerler birbirlerini göremezlerdi. Her adamı ve atını ısırdığında acısı dayanılmaz olurdu. Bu acıyla atlar şaha kalkar, askerleri yere atarlardı. Böylece bu zalim ordu perişan oldu. Nemrut yapayalnız kaldı. Kaçıp sarayına girdi. Kapıları kapattı ve o beladan kurtuldum sandı. Fakat, yüce Allah sineklerin en zayıfına emretti! Sinek yine uçtu onun burnunun içine girdi. Oradan beyninin içine doğru yürüdü ve azar, azar beynini kemirmeye başladı. Nemrut iki eliyle yüzüne vurup, acısını bir parça dindirmek istiyordu. Sinek ona işkence ediyordu. Ne zaman başını sallasa durup, rahatladığın da tekrar başlıyordu. Eğer başına birşeyler ile vurmazlarsa ağrı devam ediyordu. Sonra tokmak ile başına vuracak kişiler belirlendi. Nöbetleşe vurmaya devam ettiler. Sonunda ise Nemrut aldığı darbeler ile ölmüştü. “Allahlık davası güden Nemrut, bir sinek ile bu hallere düşmüştü” . |
#4
|
|||
|
|||
Bilgilendirdiginiz için teşekkürler. Kissalardan ibret aliriz inşaallah
|
|
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevap | Son Mesaj |
Zina günahının tevbesi ve kısası (Had Cezası)" | Naim | Tövbeler & Uyarılar | 1 | 15.08.23 18:51 |
Allah’a Meydan Okuyan Nemrut Hikayesi | baykartalizma | Güzel Sözler & aŞka Dair | 0 | 23.04.22 14:20 |
Nemrut Dağı Tümülüsü | Nani | Define Uygulamaları | 5 | 21.09.21 01:21 |
Nemrut Dağı | Och | Kültür & Sanat | 0 | 10.08.20 21:48 |
Urfa Balikligol Efsanesi | DiLara | Gizemli Olaylar ve Mekanlar | 3 | 16.06.18 00:04 |