Epifiz Bezi ve Çam Kozalağı - Havas Okulu
 

Go Back   Havas Okulu > Evrensel Enerjiler & Parapsikoloji > Parapsikoloji & Spiritüalizm

Acil işlemleriniz için instagram: @HavasOkulu
Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
  #1  
Alt 12.02.24, 15:55
Lady - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Dost Üye
 
Üyelik tarihi: 09.11.16
Bulunduğu yer: Nederland
Mesajlar: 590
Etiketlendiği Mesaj: 44 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart Epifiz Bezi ve Çam Kozalağı

Epifiz Bezi ve Çam Kozalağı

Epifiz bezi, beynin merkezinde yer alan küçük, çam kozalağı şeklinde bir endokrin bezidir. Bir pirinç tanesi büyüklüğündeki küçük boyutuna rağmen epifiz bezinin vücutta birçok önemli işlevi vardır.

Epifiz bezi beynin merkezinde, hipofiz bezinin arkasında ve üstünde bulunur. Beynin merkezinin derinlerinde yer alır ve sağ ve sol yarımkürelerle çevrilidir.

Epifiz bezinin ana işlevi, mevsimlik hayvanlarda uyku düzenini düzenlemeye yardımcı olan ve üreme davranışını etkileyen hormon olan melatonini üretmek ve salgılamaktır. Melatonin üretimi karanlık tarafından uyarılır ve ışık tarafından baskılanır, bu da epifiz bezinin sirkadiyen ritimleri dış ortamla senkronize etmesine yardımcı olur.

Epifiz bezi melatoninin yanı sıra DMT, serotonin türevleri ve çeşitli peptitler gibi başka hormonlar da üretir. Epifiz bezi tarafından üretilen hormonların tamamı ve bunların işlevleri halen araştırılmaktadır.

Epifiz bezi hayvanlarda cinsel olgunlaşma, metabolizma, mevsimsel üreme davranış kalıplarında rol oynar ve REM uyku düzenini etkiler. Hatta meditasyon ve bilinç durumlarındaki potansiyel rolü nedeniyle incelenmiştir.

Genel olarak epifiz bezi, temel hormonları üreten ve uyku, üreme ve metabolizma ile ilgili temel biyolojik fonksiyonların düzenlenmesine yardımcı olan beynin küçük ama hayati bir parçasıdır. Beynin merkezinin derinliklerindeki konumunu ve melatonin üreticisi olarak ana işlevini anlamak, bize bu gizemli bezin iç yüzünü anlamamızı sağlar.

Epifiz Bezi Yapısı
Epifiz bezi, beynin merkezinde yer alan, çam kozalağı şeklinde küçük bir endokrin bezidir. Tipik olarak 5-8 mm uzunluğundaki küçük boyutuna rağmen, epifiz bezinin birçok önemli işlevi vardır.

Fiziksel olarak epifiz bezi, pinealositlerden ve glial hücrelerden oluşur. Pinealositler melatonin üretip salgılarken, glial hücreler destek fonksiyonlarını sağlar. Epifiz bezi, gözdeki retina hücrelerine benzer şekilde ışığı algılamasını sağlayan fotoreseptör hücreleri içerir. Bu ışığa duyarlılık sirkadiyen ritimleri düzenlemeye yardımcı olur.

Şekil açısından epifiz bezi, çam kozalağı görünümünü zamanla biriken kalsit birikintilerinden alır. Bu birikintiler genellikle yaşamın erken dönemlerinde küçük taneler veya düğümler halinde görünür ve sonunda daha büyük, çam kozalağı benzeri bir kütleye dönüşür. Epifiz bezi bir sap vasıtasıyla üçüncü ventriküle bağlanır.

Genel olarak, boyutu küçük olmasına rağmen epifiz bezi, melatonin üretimi, uyku-uyanıklık döngülerinin düzenlenmesi ve potansiyel olarak daha yüksek bilinçle ilgili kritik roller oynar ve bu da onu tarih boyunca bilimsel ve ruhsal açıdan büyük ilgi konusu haline getirmiştir. Eşsiz çam kozalağı şekli, işlevlerine dair fikir verir.

Epifiz Bezi Hormonları
Epifiz bezi tarafından üretilen ana hormon melatonindir. Melatonin sirkadiyen ritimlerin ve uyku-uyanıklık döngülerinin düzenlenmesinde merkezi bir rol oynar. Gözler tarafından tespit edilen ışık seviyeleri beyindeki suprakiazmatik çekirdeğe (SCN) sinyaller gönderir ve bu da epifiz bezine melatonin üretimini buna göre ayarlaması için sinyal gönderir.

Melatonin seviyeleri akşam güneş ışığının azalmasıyla birlikte yükselmeye başlar ve gecenin ortasında uyku sırasında zirveye ulaşır. Melatonin üretimi ışıkla engellenir ve gün içinde baskılanır. Bu günlük melatonin salınımı döngüsü, sirkadiyen ritimlerin düzenlenmesine ve uyku-uyanıklık döngüsünün düzenlenmesine yardımcı olur.

Melatonin, uyku düzenlemesinin yanı sıra üremeyi, metabolizmayı, bağışıklık sistemi fonksiyonunu ve kan basıncının düzenlenmesini de etkiler. Melatonin sinyallemesindeki bozulmalar uyku bozukluklarına, metabolik bozukluklara ve duygudurum bozukluklarına yol açabilir. Sağlıklı melatonin ritimlerini korumak genel sağlık için önemlidir.

Epifiz bezi tarafından potansiyel olarak küçük miktarlarda üretilen diğer hormonlar arasında serotonin, norepinefrin ve nörona özgü antijenler bulunur. Ancak epifiz bezinin salgıladığı birincil ve en iyi anlaşılan hormon melatonindir.

Epifiz Bezi Kalsifikasyonu
Epifiz bezi, küçük taşlar veya kumlu kum benzeri malzeme gibi görünen kalsifiye birikintileri biriktirebilir. Bu kireçlenme epifiz bezinin düzgün çalışmasına müdahale edebilir.

Epifiz bezi kalsifikasyonunun kesin nedenleri tam olarak anlaşılamamıştır ancak katkıda bulunan bazı faktörler şunları içerebilir:

Florüre maruz kalma – İçme suyundan ve diş tedavilerinden kaynaklanan florürün kireçlenmeye katkıda bulunduğuna inanılmaktadır. Florür epifiz bezinde birikme eğilimindedir.

Yaşlanma – Kireçlenme yaşla birlikte artma eğilimindedir. Genç yetişkinlik döneminde çoğu insanda epifiz zaten büyük ölçüde kireçlenmiştir.

Hormon dengesizliği – Melatonin, östrojen ve androjen hormonlarındaki dengesizlikler kireçlenmeyi şiddetlendirebilir.

Kötü beslenme ve aşırı kalsiyum – Kalsiyum ve fosfat bakımından yüksek ancak magnezyum açısından eksik olan diyetler, kalsiyum tuzlarının birikmesini teşvik edebilir.

Stres – Duygusal stres ve kaygı da rol oynayabilir. Epifiz, stres sinyallerine yanıt verir.

Çevresel toksinler – Pestisitler, cıva, alüminyum ve diğer toksinler epifizde birikebilir.

Epifiz bezi kalsifikasyonunun etkileri şunları içerebilir:

Melatonin üretiminde azalma – Kireçlenme epifiz dokusunu bloke eder ve melatonin sentezini bozar.

Uyku bozuklukları – Uygun melatonin döngüsünün kaybı sirkadiyen ritimleri bozabilir ve uyku kalitesini bozabilir.

Hormon dengesizlikleri – Melatonin, endokrin sisteminin düzgün çalışması için hayati öneme sahiptir. Östrojen, testosteron, tiroid ve büyüme hormonları etkilenebilir.

Ruh hali ve bilişle ilgili sorunlar – Melatonin ruh halini ve bilişsel süreçleri düzenler. Bozulma depresyona veya bozulmaya yol açabilir.

Bağışıklığın azalması ve hastalık riski – Melatonin, bağışıklık fonksiyonunu destekleyen antioksidan ve antiinflamatuar aktiviteye sahiptir.

Yaşlanmayı hızlandırır – Melatonin ayrıca yaşlanma süreçlerini de yavaşlatır. Azaltma daha hızlı yaşlanmaya neden olabilir.

Bu etkilerden dolayı epifiz bezi kireçlenmesinin önlenmesi ve azaltılması uzun vadeli sağlık açısından hayati önem taşımaktadır. Stresi azaltmak, magnezyum takviyesi ve florürden kaçınmak gibi yaşam tarzı önlemleri kireçlenmeyi önlemeye veya yavaşlatmaya yardımcı olabilir.

Epifiz Bezi ve Uyku

Epifiz bezi melatonin üretimi yoluyla uyku döngülerinin düzenlenmesinde önemli bir rol oynar. Melatonin, sirkadiyen ritimleri kontrol etmeye yardımcı olan ve uyku zamanı geldiğinde vücuda sinyal veren bir hormondur.

Epifiz bezinden melatonin salınımı karanlıkla uyarılır, ışıkla engellenir. Gece yaklaştıkça melatonin seviyeleri yükselmeye başlar, bu da uyuşukluğa neden olur ve uykuya dalmanıza yardımcı olur. Melatonin seviyeleri gece boyunca yüksek kalmaya devam ediyor. Sabahın erken saatlerine doğru epifiz bezi ortam ışığının arttığını algıladığından melatonin seviyeleri düşmeye başlar. Melatonin seviyesindeki bu azalma vücuda uyanmaya hazırlanma sinyali verir.

Epifiz bezi esas olarak, ışığa maruz kalma ile birlikte uyku-uyanıklık döngüsünü düzenleyen bir iç saat olarak işlev görür. Melatonin salgısındaki bozulmalar uyku bozukluklarına ve düzensiz uyku düzenine yol açabilir. Geceleri elektronik cihazlardan kaynaklanan mavi ışığa aşırı maruz kalmak gibi şeyler melatonin üretimini engelleyebilir ve uyku kalitesini bozabilir.

Sağlıklı melatonin seviyelerini korumak, yüksek kaliteli, onarıcı uyku için gereklidir. Geceleri ışığa maruz kalmanın sınırlandırılması gibi yaşam tarzı faktörleri yoluyla epifiz bezi fonksiyonunun desteklenmesi, melatonin ritimlerinin optimize edilmesine ve uyku düzeninin iyileştirilmesine yardımcı olabilir. Epifiz bezi ve melatonin vücudun karmaşık uyku-uyanıklık sisteminin önemli parçalarıdır.

Epifiz Bezi ve Meditasyon

Pek çok manevi gelenekte epifiz bezine “ruhun yeri” ve “üçüncü göz” adı verilmiştir. Meditasyon ve diğer manevi uygulamaların epifiz bezini harekete geçirdiği ve işlevini uyardığı düşünülmektedir.

Meditasyon yaptığımızda beyin dalgalarımız aktif beta dalgalarından daha yavaş, daha rahat alfa ve teta dalgalarına doğru kayar. Bu dalgalar hakim olmaya başladıkça epifiz beziyle ilişkili bilincin daha derin hallerine erişmeye başlarız. Meditasyon, beynin bu bölgesine kan akışını ve enerjiyi artırarak epifiz bezinin kireçten arındırılmasına ve etkinleştirilmesine yardımcı olur.

Bazı meditasyon türlerinin özellikle epifiz bezini aktive ettiğine inanılıyor. Bunlar şunları içerir:

Kundalini yoga – Kundalini enerjisinin omurganın tabanında depolandığı ve derin meditasyon sırasında epifiz bezinden geçerek taç çakraya kadar yükseldiği söylenir. Mantra söylemek, nefes egzersizleri ve belirli duruşlar gibi Kundalini uygulamaları bu enerjinin kilidini açmayı amaçlamaktadır.
Üçüncü göz meditasyonları – Dikkati üçüncü göze veya kaşların arasındaki ajna çakra bölgesine odaklamak. Burada bir ışığı görselleştirmek veya “Om” gibi bir mantrayı zihinsel olarak tekrarlamak epifizi uyarabilir.

Derin konsantrasyon – Nefes üzerine tek noktaya odaklanmanın, görselleştirmenin veya koan cümlenin epifiz bezinin yüksek fonksiyonlarını aktive ettiği söylenir.

Ses veya titreşimle şifa – Ses ve titreşimle çalışan şarkı söyleme, tonlama, şarkı söyleme kaseleri ve diğer yöntemlerin, piezoelektrik dokusu nedeniyle epifiz ile rezonansa girdiğine inanılmaktadır.
Pineal bez meditasyonları – Bazı meditasyon uygulamaları doğrudan epifiz bezini görselleştirmeye, enerji vermeye ve uyandırmaya odaklanır. Bunlar yönlendirilmiş görselleştirmeyi, onaylamaları ve dikkatin beynin merkezine odaklanmasını içerebilir.

Düzenli meditasyon epifiz bezinin esnek, aktif ve en iyi şekilde çalışmasına yardımcı olabilir. Zihnin aktivitesini durdurarak, epifiz beziyle ilişkili yüksek ruhsal yetilerimizin açılıp genişlemesine izin vermiş oluruz.

Epifiz Bezi ve DMT

Epifiz bezi, güçlü bir psikedelik bileşik olan dimetiltriptamin (DMT) üretimiyle bağlantılıdır. DMT’nin rüya görmede, ölüme yakın deneyimlerde ve meditasyon ve psychedelics yoluyla elde edilen mistik durumlarda rol oynadığı düşünülmektedir.

Bazı teoriler, epifiz bezinin derin meditasyon, rüyalar sırasında ve öldüğümüzde vizyoner deneyimler ürettiğimizde DMT salgıladığını öne sürüyor. Bu, insan beyin omurilik sıvısında DMT’nin varlığına ve epifiz bezinin serotonin türevlerindeki rolüne dayanmaktadır. Ancak epifiz bezinin önemli miktarda DMT üretip üretmediğini doğrulamak için daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır.

DMT, güçlü, kısa etkili bir psikedelik görevi gören bir triptamin bileşiğidir. Yoğun görsel halüsinasyonlar, coşku ve mistik deneyimler üretir. Sigara içildiğinde veya enjekte edildiğinde, psychedelic etkiler yaklaşık 5 ila 30 dakika sürer. DMT doğal olarak memelilerde, bitkilerde ve mantarlarda küçük miktarlarda oluşur.

Mekanizmalar tam olarak anlaşılmasa da, bazı çalışmalar triptamin türevlerinin epifiz bezi tarafından DMT gibi psikedelik bileşiklere verimli bir şekilde dönüştürüldüğüne işaret etmektedir. Bu, epifiz bezinin, psikedelik maddeler almadan doğal olarak değişen bilinç durumlarını tetiklemedeki rolü hakkında spekülasyonlara yol açtı. Ancak bu iddiaların kanıtlanması için daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır.

Bazı psychedelic araştırmacılar, epifiz bezinin doğum, ölüm ve mistik deneyimler gibi olağanüstü anlarda psychedelic miktarda DMT üretebileceğini iddia ediyor. Ancak şu anda epifiz bezinin önemli miktarda DMT ürettiğini doğrulayan kabul edilmiş bir bilimsel kanıt bulunmamaktadır. Epifiz bezinin endojen DMT üretimi ile ilişkisi daha fazla araştırma gerektiren açık bir soru olmaya devam etmektedir.



Epifiz Bezi Sembolizmi

Epifiz bezi tarih boyunca sembolik olarak temsil edilmiş, sıklıkla çam kozalağı olarak tasvir edilmiştir. Bu sembolizm muhtemelen bezin fiziksel olarak bir çam kozalağı benzerliğinden kaynaklanmaktadır.

Antik kültürlerde epifiz bezinin “ruhun ikametgahı” olduğu ve aydınlanma ve bilgelik ile ilişkilendirildiği düşünülürdü. Çam kozalağı, resimlere, oymalara ve başlıklara dahil edildiği Eski Mısır gibi kültürlerde kutsal sanat ve mimaride sıklıkla ortaya çıkmıştır. Tutankhamun gibi Mısırlı kraliyet ailesi, “üçüncü gözlerini” temsil eden bir çam kozalağıyla süslenmiş başlık takıyordu.

Hindu geleneğinde epifiz bezi “Ajna çakra” olarak bilinir ve aynı zamanda çam kozalağı ile sembolize edilir. Ajna, loncanın bilinç ve algıdaki rolünü temsil eden “emir” anlamına gelir. Hindu tanrısı Şiva bazen aydınlanmayı ve ilahi bilgiyi gösteren bir çam kozalağı asası ile tasvir edilir.

Aynı şekilde Antik Yunan ve Roma’da da çam kozalakları bilgeliğin simgesiydi. Çam kozalakları, Dionysos ritüellerinde kült nesneleriydi ve Romalı yetkililer, otoriteyi temsil etmek için tepesinde çam kozalakları bulunan asalar taşıyorlardı. Dionysos ve Bacchus’un taşıdığı asa olan thyrsus’un üzerinde bir çam kozalağı bulunuyordu.

Hıristiyanlıkta çam kozalakları Katolik ikonografisinde, mimarisinde ve Vatikan’ın “Çam Kozalağı Mahkemesi”nde ortaya çıktı. Antik Roma’dan kalma büyük bronz çam kozalağı heykeli bugün Vatikan’da duruyor. Başlangıçtaki önemi muhtemelen ölümsüzlükle ilgili Hıristiyan sembolizmiyle birleştirildi.

Çam kozalağının antik kültürlerdeki tutarlı görünümü, epifiz bezini çevreleyen tarihsel mistisizmi ve entrikayı göstermektedir. Modern tıp bilimi, bezin biyolojik işlevlerinin kilidini açmaya daha yeni başladı, ancak sembolik anlamı hala devam ediyor.

Epifiz Bezi Çam Kozalağı

Epifiz bezinin çam kozalağı şekli tarih boyunca sembolik çağrışımlara yol açmıştır. Çam kozalağı metaforu muhtemelen bezin parçalara ayrıldığında bir çam kozalağına benzerliğinden ortaya çıkmıştır.

Hinduizm gibi eski gelenekler, epifiz bezini, aktive edildiğinde sezgi ve psişik yetenekler sağladığına inanılan Ajna veya üçüncü göz çakrasına bağlar. Üçüncü göz, alnın ortasında, hareketsiz, kullanılmayan bir duyu organını simgeleyen bir nokta ile temsil edilir.

Ezoterik felsefelerde üçüncü gözü veya epifiz bezini meditasyon yoluyla aktive etmek, ruhsal gerçeklere, yüksek bilince ve aydınlanmaya daha derin bir bakış açısı sağlar. Çam kozalağı metaforu, epifiz bezini “ruhun oturduğu yer” ve ruhsal geçit olarak aktarır.

Çam kozalakları binlerce yıldır insanın aydınlanmasını, ruhsal uyanışını ve kültürler arası mistik bilgiyi temsil etmiştir. Mistik düşünce okullarında, epifiz bezinin aktivasyonuna ulaşmak, ilahi bilgeliğe erişmekle eş anlamlıydı.

Bazıları çam kozalağının insanın ruhsal potansiyelini açığa çıkaran bir “sırrı” bünyesinde barındırdığına inanıyor. Çam kozalağı sembollerine dünya çapındaki antik ibadethanelerde, metafizik sanatta ve ezoterik mimaride rastlamak mümkündür. Çam kozalağı, metafor, mit ve tasvirlerle insanın aydınlanmasının ve ruhsal yükselişinin simgesi olarak varlığını sürdürüyor.

Epifiz bezi, beyinde yer alan ve yüzyıllar boyunca farklı kültürlerde insanları büyüleyen küçük bir endokrin bezidir. Çoğunlukla “üçüncü göz” olarak adlandırılan bu göz, aydınlanmanın ve yüksek bilincin merkezi olarak görülmüştür. Modern araştırmalar epifiz bezinin birkaç önemli fonksiyona hizmet ettiğini göstermiştir:

Uyku ve uyanıklık döngüsünü düzenleyen hormon olan melatonin üretir. Melatonin üretimi sirkadiyen ritimleri ve aydınlık/karanlık maruziyetini takip eder.

DMT gibi rüya benzeri durumlar ve görüntüler üretebilen diğer hormonları salgılar. DMT bitkilerde de bulunan güçlü bir psikedelik bileşiktir.

Cinsel olgunlaşmayı düzenler. Epifiz bezi aktivasyonu ergenliğin başlangıcını etkiler.

Metabolizmayı ve mevsimsel/döngüsel bedensel değişiklikleri etkiler. Epifiz bezi ışığa maruz kalmaya yanıt verir ve hormon salgılarını buna göre ayarlar.

Beyinde antioksidan ve antiinflamatuar etkileri olabilir. Epifiz bezi hormonları sinir dokusunu koruyabilir.

Ruh hali ve zihinsel sağlıkta rol oynar. Anormal melatonin düzeyleri depresyon gibi psikiyatrik bozukluklarla ilişkilendirilmiştir.

Epifiz bezinde kireçlenmiş birikintilerin birikmesi onun işleyişini azaltabilir. Bu kireçlenme süreci esas olarak çocukluk döneminde başlar.

Meditasyon uygulamaları genellikle görselleştirme ve nefes alma teknikleri yoluyla epifiz bezini uyarmayı amaçlar. Etkinleştirilmiş bir ‘üçüncü gözün’ yüksek farkındalık getirdiği söylenir.

Küçük boyutuna rağmen epifiz bezinin insan sağlığı ve bilinci üzerinde geniş kapsamlı etkileri vardır. İşlevlerini anlamak, bedenlerimizin uykuyu, rüya görmeyi, ruh halini ve hatta gerçeklik algımızı nasıl düzenlediğine dair fikir sağlar. Bu gizemli bezin yeni yönlerini ortaya çıkaran modern araştırmalarla birlikte, onun insan fizyolojisi ve maneviyatı üzerindeki etkisi büyüleyici olmaya devam ediyor.

Alıntı ile Cevapla
  #2  
Alt 13.02.24, 20:20
 
Üyelik tarihi: 26.07.21
Bulunduğu yer: Balıkesir
Mesajlar: 102
Etiketlendiği Mesaj: 2 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart Epifiz Bezinin Sırları ve Kristaller

Epifiz Bezinin Sırları

Kristal nedir?
Kristaller ile frekans arasında nasıl bir ilişki vardır?
Epifiz calisma mekanizmasında kristaller neden kullanılıyor?

Beynin merkezine yakın bir yerde kozalak şeklinde minik bir bez var. Bu bez fiziksel bedenimizin en muhteşem parçalarından birisi olabilir. Bu pineal bezin(epifiz bezinin), seratonin, melatonin yanısıra, uyuma ve uyanma döngülerini düzenleyen, ruh halimiz üzerinde önemli role sahip nörotransmitterler ürettiğini biliyoruz. Ama ayrıca pineal bezin DMT (dimethyltryptamine: doğal psikedelik bilinç durumu yaratan bir nörotransmitterdir.) ürettiği de doğru olabilir. Eğer öyleyse bu küçük bez sadece psikolojik sağlığımız üzerinde önemli bir rol oynamakla kalmıyor ayrıca insanlığın gerçek potansiyelinin şifresini de elinde tutuyor olabilir.

Pineal Bezin Sırları
Bu bezin içinde kristallerden oluşan bir su rezervuarı var. Bu kristallerin piezoelektrik(preslenmiş elektrik parçası) özellikleri var. Ayrıca piezoluminescence (piezo ışıldama) denilen başka bir şey daha var. Küçük bir çakmağı çaktığınızda minik bir kıvılcım ortaya çıkar. Bu kıvılcım, sıkıştırılmış bir kristalden kaynaklanır. Kristal sıkıştırıldığında, fotonlar açığa çıkar. Beyninizde bu özelliklere sahip minik kristallerden bulunmaktadır. Bundan daha iyi bir şey de, piezochromizm denilen bir özelliğin daha bulunmasıdır. Piezochromatik kristaller, gökkuşağındaki her renk ışığı açığa çıkarabilen kristallerdir. Bunu yapan asıl kimyasal dimethyltryptamine gibi görünüyor. DMT, içinde sentezlendiği kapta parçalanıp, bir tornavidayla vurulduğunda : BAM Kocaman renkli bir ışık patlaması elde edersiniz. Kocaman kırmızı patlama. Kocaman yeşil patlama. Kocaman sarı patlama. Kocaman mavi patlama. Beyninizde minik kristaller dolaşmaktadır.

DMT yada dimethyltryptamine, pineal bez tarafından salındığı ve bizlere yüksek manevi durumlar yaşattığı farz edilmektedir. Belki de DMT, pineal bezin merceğidir ve normalde duyularımızın ulaşabildiğinden çok daha geniş alanlardaki gerçekliği görmemizi sağlıyordur.

Etrafında hale olan Buda imajını hatırlarsınız. Buda veya Hz. İsa’nın başının etrafında her zaman bir hale vardır. İnsanlar bu halelerin içinde haç olduğunu söyleseler de aslında bu ışık demetidir. Bu ışığı harekete geçirmeyi hatırlayabilir ya da öğrenebilirsiniz.

Pek çok eski ezoterik gelenekler ve mistik semboller, epifizin potansiyelinden haberdardılar. Yunanlılar, pinealin (epifizin) düşünsel alemlerle bağlantı noktamız olduğuna inanıyorlardı. Budistler ruhsal aydınlanmanın sembolü olarak görmektedirler. Hinduizm de ise epifiz, sezgi ve ilhamın merkezi olan 3. göz çakrası ile bağlantı sağlamaktadır. Hz. İsa, (3.)gözün, bedenin lambası olduğunu bildirmiştir. Bu yüzden eğer gözünüz net ise, tüm bedeniniz ışıkla dolacaktır. Eğer Rene Descartes haklıysa ve pineal bez gerçekten insan ruhunun merkeziyse, o taktirde bu gelenekler doğrudur ve pineal bezin fiziksel ve ruhsal alemler arasında bağlantı kurduğuna inanmak da doğrudur.

Peki 3.gözü nereden biliyorlardı? Her bir çakra bir organla bağlantılıdır. Beni büyüleyen şeylerden birisi de 6. çakranın pineal bez ile bağlantılı olmasıdır. Pineal bezin üzerinde fotoreseptörler vardır. Binlerce yıl önce, pinealde fotoreseptörler olduğunu bilmeden önce bile bunu biliyorlardı. Bu göstermektedir ki, şu anki teknolojimize rağmen eskiden daha fazla şey biliyorduk.

Pineal bez içinde pineolosit denilen dokular bulunmaktadır. Pineolositler, göz retinanızdaki çubuk ve konilere benzerler. Bu doğru. Pineal aslında 3. gözünüzdür. Beyninizin merkezinde 3. gözünüz var ve 3. gözünüzün de retinal dokusu var. Fiziksel gözlerinizin, beyninizdeki görsel korteks ile bağlantısı nasılsa, aynısı 3. gözünüz için de geçerli. Peki eskiden bunu nasıl bilebiliyorlardı ki? Beyinle ilgili bu kadar muhteşem bir bilgiyi elde edebilmiş olmaları, çok ileri teknolojiye sahip olmalarını gerektirmektedir. Vardı da. Titreşebilen ve gökkuşağındaki tüm renkleri açığa çıkarabilen minik kristalleriniz olmasının ne demek olduğunu bir düşünün. İnsanlar bedenlerinden çıktıklarında ya da ölüme yakın deneyim yaşadıklarında gümüş bir kordon gördüklerini iddia ediyorlar. Bu kordon, astral bedenleri ile fiziksel bedenlerini birbirine bağlamaktadır. Aslında öyle görünüyor ki, pineal bez üst boyutlar ile aramızda bağlantı görevi görmekte ve ruhsal-manevi alemlere erişimimizi sağlamaktadır. Eğer bu doğruysa, o zaman insanlık çok daha büyük bir uyanışın eşiğinde demektir. Ama bu uyanış zorluklar ve mücadeleler olmadan gerçekleşmez.

Floridin endokrin sisteminizin işleyişine, bezlerin işleyişine, engel olduğu çok iyi biliniyor. Bu bezler, maneviyat ve enerji seviyeleri ile bağlantı kapılarımız. Bence florid, manevi bağlantıyı kesiyor. Bir şekilde beyninizi kilitlerseniz, yani florid pinealinizi kapatırsa, alüminyum gıdalar sinir sisteminizi etkilerse ya da suni tatlandırıcılar, o zaman tam bir kafes içindesiniz demektir. Potansiyelimizin kesinlikle yeterince farkında değiliz. Muhtemelen aslında olabileceğinden çok daha az şifa veriyor, cömert davranıyor ve eğitici davranıyoruz. Bu yüzden bugünlerde pek çok insan, yaygın bilimin de öğrettiği üzere, sadece biyolojik deri bir çanta olduğuna, fiziksel varlığı ötesinde bir varlığı olmadığına bir şekilde ikna olmuş görünüyor.

Bilinciniz yok, ruhunuz yok, özgür iradeniz yok ve öldüğünüzde de yitip gidersiniz ve her şey biter sonsuza dek. Bu çok tehlikeli bir felsefe. Alzeimer, Parkinson, ADHD gibi nörolojik hastalıklarıyla uğraşıyoruz. Bence nüfusun düşünce seviyesini azaltmak için sürdürülen planlı bir çalışma söz konusu. Böylece bir gün bir şeyler fark ettiklerinde, felç olmuş gibi ne yapacaklarını, nasıl tepki vereceklerini bilemez durumda olurlar. Esasen büyük resimde olan bitenin ne olduğunu kavrayamaz halde olurlar. Kutsal kitapta anlatılan, alınlarında hayvan/canavar damgası olan insanlar, pineal bezi, 3. gözü kapalı insanları anlatmaktadır. Bu insanların kendilerini tanıma yolunda kozmik yapıyla temasları engellenmiştir ve bu dönüştürülecektir. Bu nokta olup biteni anlamak için çok önemli. Spritüel ölüm aydınlanmaya dönüştürülüyor ve bu göz açıp kapayıncaya kadar olacaktır.

Çevremizde maruz kaldığımız toksinlere ve yediğimiz gıdaların yoğun kimyasal işlem görmüş olmasına rağmen insanlık yinede uyanıyor. 7,03 Her yeni günde sonsuzluk ışığı üzerimize doğarak beklenmedik bir aydınlanma getiriyor. İnsanlar, bilinçlerinin yaşam tarafından yönlendirildiğini fark etmiyorlar. Pineal bez bilincin merkezidir. Beyin kimyası bununla uyumla olarak çalışır. Sabah uyandığınızda, gözünüzün arkasındaki reseptörler ışığı algıladığı anda, optik siniriniz pineal beze sinyal gönderir. Pineal bez de seratonin üretmeye başlar. Seratonin gündüz nörotransmitteridir. Bunların hepsi beyin kimyası. Işık gözlerinize gelir, pineal beze sinyal gider. Bu da beyninizdeki kimyasalları değiştirir. Beyninizde aniden seratonin patlaması olur ve mutlu olursunuz. Bunların tamamı bilincin bir parçasıdır ve güneş tarafından yönlendirilir.

Dünya’nın enerjisi 2012 de olduğundan çok daha yüksek ve bu artmaya devam edecek. Dünyamızı bombardımana tutan güneş fırtınalarının psikoaktif deneyimler yarattığı kanıtlanmıştır. Yani ışığın rengi bilincinizi değiştirir. Eğer Güneş değişiyorsa, o zaman bilincimizin değişmesi de muhtemeldir. Bence bunların tamamı yaşamakta olduğumuz “uyanma” süreciyle ilgili. Buna pineal bez aktivasyonu diyebilirsiniz, yaklaşan Altın Çağ diyebilirsiniz ya da içinden geçmekte olduğumuz enerjik değişim diyebilirsiniz. Son 20 yıldır değişen Güneş yapısı da, içinde bulunduğumuz bu uyanışa sebep olmuş olabilir.

Üniversitelerin topladığı bilgiyi kullanarak farklı sonuçlar elde ediyorum. Üniversiteler diyor ki, anyonik orandaki değişiklik halüsinasyonları yaratır, bu yüzden halüsinasyonlar gerçek değildirler. Bense bu çalışmalardan şunu çıkarıyorum: anyonik oran değişikliği pinealde kapılar açar ve çok boyutlu deneyimler yaşamamıza sebep olur.

Pineal bezin, manevi gelişimimizde anahtar rol oynadığını bildiğimiz için, 3. gözümüzün açık kaldığından emin olmak için elimizden geleni yapmalıyız. Böylelikle varlığın daha üst alemleriyle bağlantıda kalabiliriz.

Bence pek çok insanın yanlış anladığı bir şey var: İnsanın ark alanının otomatik olarak yönetildiğini düşünüyorlar. Ama öyle değil. Sürdürebilme gerektirir. Ark alanımızı sürdürebilmenin anahtarları ve sorumlulukları var.

Bu yüzden yaşlı insanlar yaşam sevinçlerini nispeten kaybederler. Bedeninizde olanları ve yeniden bağlantı kurabileceğinizi fark ederek çok kolaylıkla öğrenebileceğiniz bir şey var: Alfa dalgaları üretmeyi öğrenmek ilk adımdır. Alfa dalgaları üretmeyi öğrendikten sonra, beyninizde olan her şeyi yeniden uyarlayabilirsiniz: pineal bezinizi, pineal çakranızı, hipofiz bezi çakranızı. Her şeyi yeniden uyarlayabilir ve gerçekten 3. gözünüzü açabilirsiniz. Bu ışın demetlerini yeniden aktive edebilirsiniz. Çok daha psişik, telapatik olabilirisiniz. Daha fazla algılayacak ve daha fazla duyarlı olacaksınız. Başlangıçta büyük bir sarsıntı olacak. Ne de olsa alem sizin için açılıyor ama bir süre sonra buna alışacaksınız. Normal gelecek. Günlük hayatta faydalı ve de normal olacak.

Tarihte ilk kez tüm insanlık, kendilerindeki keşfedilmemiş potansiyellerini ortaya çıkarma fırsatı ile karşı karşıya. Toksinlerden uzak durarak, güneş ışığı alarak, farklı meditasyon yöntemlerine başvurarak, bu minik pineal bezin tüm potansiyelini artırabilir ve evrenin en büyük sırlarına tanıklık edebilirsiniz.

Alıntı ile Cevapla
  #3  
Alt 06.05.24, 12:19
Acemi
 
Üyelik tarihi: 05.04.22
Bulunduğu yer: Denizli
Mesajlar: 9
Etiketlendiği Mesaj: 0 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Bu değerli bilgileri paylaştığınız için teşekkür ederim

.
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Etiketler
3. göz, 3. göz nasıl açılır, 3. göz tehlikeli mi, altıncı çakra, çam kozalağı, cinsellik ruhsal uyanış, duru görü, epifiz, epifiz bezi, üçüncü göz


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevap Son Mesaj
vBulletin Login kısmına icon ekleme HeartLess vBulletin 3 23.01.21 01:36
Vbulletin login sorunu için farklı çözüm HeartLess vBulletin 0 08.10.18 11:26
cyb l t user HeartLess vBulletin 0 02.12.17 00:43


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 21:05.


Powered by vBulletin® Version 3.8.5
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
HavasOkulu.Com
Havasokulu.com appears to be a website focused on "Havas ilmi," which involves various metaphysical and spiritual practices such as vefk (amulets), tılsım (talismans), bağlama (binding spells), celb (attraction spells), nazar (evil eye protection), rukye (healing through prayer), and other related topics like hadim, hüddam, and tasavvuf (Sufism). The site offers content related to personal development, metaphysical studies, and secretive or esoteric knowledge.

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147