#1
|
|||
|
|||
Rönesans Büyücüleri
Günümüzde sanki psikolojik bir çıkış noktası gibi değerlendirilen Astroloji, aslında adına genel olarak Okült denilen bilgilerin önemli bir parçasıdır. Okült gizli tutulan anlamına gelir. Belki yabancı karşılayabilirsiniz ama gizli ilimler adı verilen bu saha tüm bilim adamlarının, rönesansı hazırlayan düşünürlerin ilham aldıkları bir konu olmuştur. Nasıl olmasın ki ? Bilim evrende neden, nasıl sorularının yanıtlarını almaya çalışır. Bu yüzden bilimin gelişmesinde bu gizli bilgilerin belirleyici bir itiş gücü olmuştur.
Rönesans'tan geriye gittiğimizde ise eski Mısır uygarlığı ile karşılaşırız. Bu uygarlığın zamanın teknolojisine göre ne kadar ileri olduğunu biliyoruz. Daha önceki yazılarda da belirttiğimiz gibi Mısır dönemine ait yapıtlarda, tapınak ve piramitlerde matematiksel açıdan belirli oranların kullanıldığını, bu yapıların coğrafi yönlerinin yıldızlarla ilişki kurarak belirlendiğini biliyoruz. Bir bakıma bu en eski kültür içinde, önemli eserlerin her zaman kutsalla olan bağlantıları kurulmaya çalışılmıştır. Bu döneme ait ve içine Astroloji'yi de alan konulardan birisi de Hermetizm'dir. Bu sözcük Hristiyanlık öncesi dönemde yer alan inançları içine almaktadır. Astroloji'de sık sık geçen 'yukarıda ne varsa, aşağıda da o vardır' ilkesi yine hermetismden gelmektedir. Çok özet bir anlatımla, Hermetizm insanoğlunun evrenle olan birliğini, onun bir parçası olduğu düşüncesine dayanmaktadır. Aslına bakarsanız, tarihçiler Rönesans'ın getirdiği aydınlama ve evreni keşfetme dürtüsünün bu sözünü ettiğimiz hermetik öğretilerden kaynaklandığını söylemekte. Çok eskilerden gelen bu bilgiler sırasıyla, Kalde ve Mısır uygarlıklarına geçmiş, hatta kökleri efsanevi kabul edilen Atlantis ve Mu uygarlıkları ile birleştirilmişlerdir. Eski Yunan uygarlığında da çok yakından bildiğimiz ama çoğunlukla sadece bir matematikçi olarak tanıdığımız Pisagoras da ünlü Sayılar Kuramı'nı yine hermetik kaynaklardan almıştır. Pisagoras'a göre evren sayılardan kuruludur ve her sayının kendine özgü bir titreşimi vardır. Günümüzde Numeroloji olarak bilinen bilgilerin kaynağı da yine Pisagor'a dayanamakta. Benzer biçimde, Plato, Plotinus gibi filozoflar yine aynı görüşleri paylaşmışlardır. 14. yy'la birlikte Rönesans işte bu eski Yunan, Mısır ve Arap uygarlıklarının yeniden değerlendirilmeleri ile hayata geçmiştir. Cornelius Agrippa, tıp adamı Paracelssus, düşünürler ve teologlar Pico della Mirandola ve Marsilio Ficino Avrupa'da Rönesans'ı hazırlayan kişilerdir ve aynı zamanda birer okültisttirler. Hemen hepsi Simya ve sembollerle uğraşmışlar, Floransa'da Medici ailesi rönesans entellektüellerine destek vermiş, finansal açıdan korumuşlardır. Kuşkusuz bu dönemde Vatikan'ın karşı koymaları ve pek çok din adamının Hristiyanlıkla eskilere dayanan bu bilgileri bağdaştırma arayışları da olmuştur. Örneğin Giordano Bruno Papa 8. Clement'in emriyle engisizyon işkencesi gördükten sonra yakılarak öldürülmüştür. Çok eskilere değil ama Fizikçi Isaac Newton'a kadar gelebiliriz. Bu ünlü bilim adamının Simya ile uğraştığını artık biliyoruz. Newton 1707 yılında, Cambridge Universitesi'de, Trinity College'dan ayrıldığından arkasında Simya ile ilgili bir çok çalışma belgesi bırakmıştır. Ünlü dahi fizikçi Albert Einstein da Genel Görelilik Kuramı ile bilinmesinin yanınd kendisi aynı zamanda Yahudi Mistisizmi olan Kabala ile de ilgilenmekteydi. Astroloji'nin geçmişinden geleceğe doğru bakacak olursak, bu devasa bilgi evreninde büyük bir tradisyon yatıyor. Klasikleri bilmeden, geçmişi görmeden Astroloji'yi anlamak olanaksız. Birbiri içine geçmiş bilgiler, öğretiler ve felsefeleri o sokaktaki insana anlatmak hiçbir zaman kolay olmamış, böylece bilgiler nitelikleri nedeniyle gizlenmişlerdir. Günümüzde ise bilgi elimizin altındadır. Rönesans büyücüleri olarak adlandırdığımız bu düşünürlerin bilgilerine ulaşmak pek çok gizi açığa çıkarabilir. YAZAN: Hakan Kırkoğlu
__________________
Kaybettiklerim arasında en çok kendimi özledim, oysa ne güzel gülerdim.. |
#2
|
|||
|
|||
Allah razı olsun bu güzel paylaşım için.
|
|
|