|
|
LinkBack | Seçenekler | Stil |
#1
|
|||
|
|||
Telepati —telekinezi— klervayyans — klerodyans habis ruhlar
Telepati türkleşmiş kelimelerden birisidir. Aslı (tele = uzak)
ve (Pathos = Duygu) ı olan iki Yunanca kelimeden gelmiştir. (Telepati == Telepathie) bizim «Hissi kablelvuku’» dediğimiz — yani bir şeyin olmadan önce hissedilmesi, duyulması— şeyden başkadır. 2 «Öncel duyu,» diye Türkçemize mal edebileceğimiz bu hissi kablelvuku, hâdiselerin olmadan önce duyulması, hissedilmesidir. Meselâ yarın veya bir kaç saat sonra sevinçli veya kederli bir haber alacağız. Bunu şimdiden bilemiyoruz. Fakat içimize doğuyor. İşte bu duygumuz «hissi kablelvuku» dur. Halbuki telepati — bunu da uzaktan duyu yahut daha kısa olarak öte duyu diye dilimize geçirebiliriz. — başka bir dostumuz veya tanıdığımızın zihninden geçen bir şey ayni zamnda, ayni anda bizim de zihnmizden geçirmemizdir. Meselâ bazan aklımıza gelen bir şeyi, bir düşünceyi tam söylemeğe başladığımız anda karşımızdaki de: «Hah! şimdi ben de bunu söyliyecektim, bunu düşündüm.» demesi gibi... Dikkat edilirse telepati, olayların ayni anda iki zihinden de geçmiş olması veya doğması demek oluyor. Hissi kablelvukuda ise bilâkis hâdise, hissedildikten sonra, bazan çok sonra oluyor. Onun için bunları birbirine karıştırmamalıdır. Keza telepati, son zamanlarda mühim bir ilim şubesi haline giren 3 Radiesthesie’den de ayrı bir şeydir. Daha doğrusu mahiyet itibariyle ayni fakat mânasının delâleti itibariyle ayrıdır. Radyestezi, her cisimden çıktığını yukarılarda söylediğimiz emanasyonlar ve vibrasyonların bazı vasıtalarla tesbiti keyfiyetidir. Bu vasıtalar «Sursiye» lerde olduğu gibi bu işe alışık hassas insanlar yahut bazı «Rakkas = Pandule» 1er olabilir. Telepatide de bir insandan çıkan vibrasyonların, fikir ve düşünce dalgalarının başka bir insana tesir etmesi mevzubahs olduğuna göre hâdişeler mahiyet itibariyle aynıdır. Bundan dolayıdır ki bazan telepatiye telestezi de dendiği görülmüştür. Maamafih biz birincisinin insanlar arasında, (daha doğrusu iki dimaği vibrasyon arasında vukubulan), İkincisinin bir insanla bir alet veya bir cisimle bir alet yahut da bir cisimle bir insan arasındaki münasebetlere tahsisini ve böylece ayrı iki mefhum olarak muhafazası taraftarıyız. Biraz aşağıda telestezi hakkında da izahlar verip bu hususu daha açık bir şekilde belirteceğiz. Telepati deyince tanıdığımız ve bildiğimiz bir kimsenin, aşağı yukarı aynı zamanda bizimle aynı fikir ve düşünceyi duymuş olmasını kastederiz. Bu tanıdık zat bizden çok uzaklarda olabildiği gibi çok yakınımızda da olabilir. Onun içinden geçirdiği hissi, ayni anda biz de aynen duyarsak, buna telepati deriz. Son zamanlarda tecribî psikoloji laboratuvarlarmda yapılan tecrübelerle de kat’î olarak anlaşılmıştır ki insanların dimağlarından bir takım vibrasyonlar çıkıyor. Bu çıkan vibrasyonlar çok hassas aletlere — meselâ Ancephalographe aletine— yazdırılabiliyor. Hattâ yapılan bazı çok ince tecrübelerle bu fikirlerin fotoğrafları bile alınabiliyor. Bugün rüyaların sinemalara alınabildiğini okuyucularıma söylersem hayret etmemelidirler. Bunlar da kat’î olarak ispat ediyor ki beyinden çıkan vibrasyon hikâyesi, uydurma bir şey değil, hakikattir. Mesele bu vibrasyonları zaptedebilmektedir. Bazı hassas insanlar — yani medyomlar — bunu çok eskidenberi yapabiliyorlardı. Her insan da uzun mümareselerle bunda muvaffak olabilir. Yapılacak şey ise pek basit... İki kişinin hiç bir şey düşünmeden — îzolman yaparak — karşısındakinden gelecek tesirleri dinlemesi kâfi... Bazı anlarımızda bu, ihtiyarımız dışında, kendiliğinden oluveriyor. Herkes tarafında nbelki de yüzlerce defa sınanmış olan bu iş böyle kendi kendine fakat belirsiz bir zaman ve mekânda olabiliyor. Bazı insanlar mümareselerle bunu pek verimli bir şekilde geliştirerek âdeta aralarında bir telsiz telgraf kurabiliyorlar. Eskimolar, Lamalar arasında pek revaçta olan bu keyfiyet bazı tarikat şeyihleri tarafından bir keramet gibi — tabiî cahillere — satılır. Telepatiyi tecrübe yoliyle tekrarlamak dikkat ve iradenin bir noktaya teksifi ve izolman yapabilmeğe bağlıdır. Bunun için iki arkadaştan biri bütün dikkat ve enerjisiyle mütemadiyen ayni şeyi düşünmeli, diğeri de hiç bir düşünce ile uğraşmadan arkadaşının kendisine neler gönderdiğini sezmeğe çalışmalıdır. Böylece ilk tecrübeler hem de uzun zaman menfi çıkacaktır. Fakat sonraları yavaş yavaş onun ne düşündüğünü hayal meyal seçer gibi olur. Tecrübeler ilerledikeç bu alış - veriş meselesi de berraklaşır ve hemen her istenilen fikir bir taraftan diğerine aktarılabilir bir hale gelir. Burada dikkat edilmesı gereken bir nokta var. Gönderici olan zat ilk tecrübelerde mesela bardak, kalem, yüzük v.s. gibi kavranılması ve zihinde ımajınasyonu— yani hayalinin beyinde canlandırijlması — ,kolay olan şeylerden işe başlamalıdır. Bu şeyler hem basit, dolayısiyle dimağda hayallerinin kolayca ve uzun müddet tutulması kabil, hem de bir sürü teferruatı ve karışık hayalleri olmadığından alıcı tarafından hemen kapılması mümkün olan şeyler olmalıdır. Başlangıçta bir ilkbahar bahçesi gibi karışık bir çok hayallerin mevzubahs olduğu bir kompleks veya vicdan, doğruluk gibi mânevi mefhumlar alınmamalıdır. Bunların zihnen tahayyülü ve suretlendirilmesi mümkün olmadığı ancak, mücerred bir kelime gibi tasavvur edilebildiği için tecrübeyi akamete uğratır. Basit maddelerle işe başlandığı zaman da «verici» düşüncesini başka hiç bir şeye kaptırmadan zihinde tuttuğu — meselâ yüzük hayali şeyden ayırmamalı. Alıcı da kendi şahsı fikirlerini bir tarafa bırakıp arkadaşının ne düşündüğünü ve devamlı şekilde kendisine hangi fikrin geldiğine dikkat etmelidir. Böylece uzun tecrübelerden sonra bunda muvaffak olmak mümkündür. Telepati ve hissi kablelvuku ile karıştırılabilecek olan bir şeyden, [Hads = İntuition] dan da biraz bahsedelim: Lügat mânası itibariyle «tahmin ve zan» kelimelerine delâlet eden Entüvisyon felsefe ve spiritualizm de, hâdiselerin içine nüfuz, onları sezme ve kavrama, kapalı ve karışık yahut olmak üzere olan şeyleri önceden duyuş mânalarına gelir. Bazılarına göre, bu mânalariyle «Hads» dâhilerin bir marifetidir. (129). Bu izahlara bakılırsa Entüvisyon’u hissi kablelvuku ile bir tutmak mümkündür. Fakat bu iki olay teşir ve netice bakımından birbirinden ayrılır. Çünkü birisi net, âni, şiddetli ve tesiri devamsızdır. Diğeri bati, hafif fakat tatminkâr, sürükleyicidir. Bu sebepten hissi kablelvukular passif, Entüvisyon’lar aktifdirler. Spiritualistlerin bir kısmı dehayı, medyanimik bir vetire olarak kabule mütemayil bulunuyorlar. Çünkü Perisperital vibrasyonların zaman - mekân kayıtlarından sıyrılmış olarak hâdiseleri tesbitte mühim bir rol oynadıklarını görüyorlar. Her şehsın hayatında Entüvisyon’larm maksatlı ve gayeli sürükleyişini, kendisinin mukadderatında mühim bir yer işgal ettiğini görmemesi mümkün değildir. Hadsler, ruhun beden üzerine olan müessiriyetinin bir ifadesi olması bakımından da tetkike değer. Aralarındaki nüans farkı ihmal edilirse Entüvisyon’u da yukarıki iki olayla, yani telepati ve hissi kablelbuku ile birlikte mütalea etmek büyük bir hata olmaz. Telestezi keyfiyetine gelince: Talestezi’nin hastalıkları keşfetmek ve henüz başlangıçta teşhis eylemek gibi kısımları da vardır. Hattâ kanserin daha henüz başlangıç devirlerinde bu yolla tesbiti bile imkân dahilindedir, yalnız bu usuller başlı başına bir ihtisas şubesi sayılabilecek bir haldedir. Uzun tetebbü’ ve mümareselere ihtiyaç hisseder. Bu kısımda fazla izahat istiyenler yukarıda zikrettiğimiz Ankcira Baytar Fakültesi Profesörü Sayın Ordinaryüs Profesör Samoel Aysoy’a müracaat edebilirler. Bu şekildeki teşhisler, yani telestezik teşhisler için değişik vasıtalar kullanılır. En revaçta olanı Pandül = Rakkas’dır. Pandül ekseriya yün bir ipliğe bağlanmış ağır bir madenden ibarettir. Uzunluğu 20 - 40 santim olan bu pandül, hastalığı bulunması gereken uzvun veya sahanın üzerine bir iki santim açıklıkta tutulur. Hiç sallanmadan beklenir. Bay Aysoy — elin titreyip pandülün hakikî hareketini bozmaması için— kutu içinde asılmış bir pandülden ibaret bir alet yapmıştır. Pandülün daire, hat, zaid, ilh... şekildeki hareketleri ile aranılan uzuvda hastalık veya sıhhat hali olduğu tesbit edilir. Ayni teknikle yerde saklı bulunan cevherlerden, altın ve sair madenler, su, petrol bulunabilir, bu hususta kullanılan alet ekseriya kurumuş ve çatal şeklinde kıvrılmış fındık çubuğundan ibarettir. İsim benzerliği dolayısiyle bazılarını şaşırtabilecek olan Telekineziden de biraz bahsedelim. Telekinezi uzaktan hareket ettirmek demektir. Bazı medyumlar maddelere görünürde hiç bir vasıta ile temas etmeden onları hareket ettirirler. Buna telekinezi denir. Hiç şüphesizdir ki ilim ve mantık kafasiyle yüklü hiç bir kimse, maddelerin hiç bir tesire maruz kalmadan hareket edebileceğini kabul etmez. Uzun zaman bu işi yapan şeyin ruhlar olduğu — hattâ ispirit1er tarafından bile— zannedilmiş ise de, sonraları hâdisenin mahiyeti anlaşılmıştır. Telekineziyi yapan şey medyumdan çıkan ve «Ectoplasme» ismi verilen maddelerdir. Bu maddeler ilmi ve kafi şekilde ispat edilmiştir. Bu hususta izahatı da «Ruh ve Kâinat» kitabının 629 uncu sahifesinde bulmak mümkündür. (77) Medyumdan çıkan bu ektoplazma dışarıdaki maddeleri harekete getirebildiği gibi tekâsüf etmek suretiyle şekiller de alabilir. îspiritizme celselerinde görülen dedubluman’ları apparition’lar2 ve saire hep bu ektoplazma vasıtasiyle olmaktadır. Ektoplazmayı operatörlerden ve bazı medyumlardan çıkan emenasyonlarla da bir tutmamalıdır.Çünkü bu emanasyonlar tamamen vibrasyon — belki de elektron ve hattâ ondan da dciha suptil maddelerin— mahiyetinde olduğu halde ektoplazma bildiğimiz protoplazmaya yakın mahiyette ve atom üstü maddelerden (Oksijen hidrojen ilh... gibi) yapılıdır. Yani birisi infra - atomik ve diğeri ultra - atomik tezahürattır. îspiritizme celselerinde görülen Raps — yani darbeler —, masaların havaya kaldırılması, uzakta bulnuan ve el değmeyen eşyanın yer değiştirmesi, kapıların, pencerelerin hattâ kilitli olduğu h aldeaçılıp kapanması keyfiyeti hep bu telekinezik hadiseler arasına girer. Fakat bazan hâdiselerde Materyalizasyon ve Demateryalizasyon dediğimiz olaylar birlikte rol oynamak şartiyle. Kitabımızın hacmi müsaade etmediği için bunları uzun uzadı görüşemedik. Belki diğer kitapda bu bahisleri tamamlamaya çalışacağız. Şimdi biraz da Klervayyans, Klerodyans, Klerodorans’dan bahsedelim. Sun’î uykunun bazan şarm ve katalepsi fakat ekseriya somnambül safhalarmda görülebilen hallerin en mühimleri bunlardır. Klervayyans açık görürlüktür. Normal olarak gözün göremiyeceği şeylerin görülmesi demektir. Meselâ normal gözle görülmesi imkânı olmıyan başka bir memleketteki hâdiselerin görülmesi gibi. Okuyucularımız Swedenborg’un hikâyesini okurken bunu görmüşlerdir. Buradaki hâdise Somnambül esnasında olmuş bir hâdise değil, yalnız basit bir izolman anında görülen bir haldir. Pek de nadir olmıyan bu gibi hâdiseler tabiî olarak husule gelebildiği gibi sun’î olarak da tevlid edilebilirler. Sun’î olarak en çok somnambüllerde görülürler. Maamafih bu da bir kaide değildir. Katalepsi veyahut daha ziyade şarm hallerinde tesadüf etmek te mümkündür. Biz yaptığımız tecrübelerde süjemizi şarm halinde iken bir kaç defa böyle Klervayyans hale getirdik. Bir tanesini misal olarak yazılarımızda zikretmiştik. Ve bunun tahkikini de telefonla yaptığımızı söylemiştik. Bu tecrübeyi yapmak için bazan ruhî infisal de işe elverişli oluyor. Maamafih bizce bu kat’î ve emin bir yol olmasa gerektir. En iyisi karma usulle sun’î uyku yapıldıktan sonra süjeyi şarm ve mümkün ise somnambül haline getirmeli. Ondan sonra meselâ: «Şimdi bedeninizden uzaklaştmız... Yandaki odadasınız... Ne görüyorsunuz...» gibi suallerle süjeyi bu işe alıştırmalı. İlk zamanlarda belki muvaffak olunamaz. Fakat yavaş yavaş medyom yandaki odada bulunan eşyayı doğru dürüst saymaya başlar. Ve böylece Klervayyan bir medyom olur.Klerodyans’a gelince bu da yukarıkinin işitme şeklidir. Medyomlar bazan çok uzak mesafelerde konuşulan şeyleri aynen işitirler. Bizim yaptığımız tecrübelerden birisinde bir defada bu vâki olmuştur. Ankarada süjenin annesinin neler konuştuğunu medyom bize söylemişti. Maalesef derhal bunun tesbit ve tahkiki imkânı yoktu. Maamafih tahkik edilmiş diğer olaylar yamnda biz bunun da hakikatine kaniyiz. Gerek Klerodyans, gerek Klervayyans dünya varlıkları yani insanların vibrasyonlarmı, ses ve hareketlerini tesbit edebildiği gibi Dezenkarnelerin — yani ölmüşlerin— ses ve hayallerini de tesbit etmeğe elverişli birer vasıtadır. Medyom bazan karşısında çok uzakta bulunan bir kimseyi görebildiği gibi ölmüş bir kimseyi de aynen görebiliyor. Yahut onun sesini işitebiliyor. Onlar bu hayali gördükleri, sesi işittikleri zaman bazan etraftakiler de bunu görüyor ve işitebiliyorlar. Bu takdirde hâdisede bir Materyalizasyon keyfiyeti mevzubahs oluyor. Bilâkis etraftakiler duymuyorlarsa hâdise sadece bir Klerodyans veya Vayyans’dır. Klerodorans’a gelince o da ayni şekilde bir koku alma fiilidir. Yani normal üstünde bir koku alıştır. Meselâ kapalı bir yerde veya çok uzak bir yerdeki kokuyu duyabilmedir. Bütün bunlarada normal bedenin yerine Perisperi denilen ruhun seyyalevî bedeninin rolü vardır. Bu seyyalede bedenin ihtizaları bizim bedenin kaba ihtizazlarına göre çok ince ve suptildir; seyyaldir. Bu seyyaliyet ona daha ince, daha ayrı, yumşak ve hafif ihtizazlardan bile müteessir olabilecek bir kabiliyet bahşeder. Maddelerin inceldikçe, seyyalleştikçe daha hafif ve ince vibrasyonlardan müteessir olacağı, daha ziyade esiri ihtizazlara karşı rezonnans kaidesine uyarak onunla birlikte ihtizaz edeceği aşikârdır. O halde bu normal bedenin alamıyacağı vibrasyonları, Perisperi kolaylıkla alabiliyor, demektir, îşte bütün medyomlarm sırrı burada gizlidir. Elverir ki bu perisperiyi dış vibrasyonları alabilecek bir duruma getirebilsin!... Habis Ruhlar Enkarne’ler, yani dünyada yaşayan ruhlar arasında fazilet ve nezahetindüşmanı gibi hareket eden varlıklar eksik değildir. Bütün yaşayışında melanet, habasetten başka bir şey yapmayan, hemcinslerine elinden geldiği kadar kötülük yapmaktan geri durmıyan bugibiler, öldükten sonra ruh âleminde de bu marifetlerine devam ederler. Bunların Perisperital vibrasyonları — maddeye bağlı oluşları nisbetinde — kaba olduğundan bir türlü arz cazibesinden kurtulamazlar. Bu sebepten, ispiritizme celselerinde ekseriya tesadüf edilen varlıklar bunlardır. Bundan dolayı da masa, fincan gibi iptidaî tecrübelerin mahzurlarının başlıca kaynağmı teşkil ederler. Habis ruhlarla, 'iblis, cin, şeytan gibi isimlerin ayni şeyler olması yanlış olarak düşünülmektedir. Spiritualist görüşlere göre, habis ruhlar Dezenkarne^ olmuş insanların ruhlarıdır. Halbuki iblis, cin, şeytan — din kitaplarına nazaran— ateşten halkedilmiş, yani bedenleri ateş olan varlıklardır. Spiritualizm bu gibi ateşten bedenli yaratıkların mevcut olabilmesini muhal görmez. Bilâkis zarurî addeder. Çünkü kâinat yalnız dünya ve onun tabiatında olan yıldızalrdan ibaret değildir. Sayısı sonsuz denebilecek güneşlerde vardır. Oralarda da ruh varlıkları kabul edildiğine göre; hattâ dünyamızın merkezî kısmının bile akkor halinde bulunduğuna nazaran bu gibi yerlerde de bedeni o muhitin maddelerinden yapılmış varlıkların bulunması lâzım gelir. İşte bu varlıklar da pek âlâ iblis, cin, şeytan ismiyle adlandırılmış mahlûklar olabilir. Yalnız bu varlıkların doğrudan doyruya insanlarla münasebeti derecesi nedir? Bu, bilinmez... Sonra, ekseriyetle düşünüldüğünün tersine olarak, her bedeni ateşten olan mahlûkun habis olması, mel’anet ile me’lûf bulunması da zarurî olmasa gerektir. İrade sahibi olduklarmdan, alelıtlak ateşten halkedilmiş varlıklar fenadır demek; etten bedenli mahlûklara iyidir demek gibi haksız olur. Nitekim, dünyamızda bulunan ruhlar — yani Enkarne ruhlar = insanlar— m da hepsinin iyi veya hepsinin fena olması icap etmiyor... Bir de, sempati kanunu mucibince, böyle ateşden bedenli varlıkların, yaşadığımız muhitlerin şartlarına ne kadar uzak olduğu düşünülürse insanlarla, cin, şeytan gibi varlıkların ilgi ve münasebet dereceleri az çok tâyin edilmiş olur 2 - Spiritualizm görüşüne göre, dünyadan göçmüş fena huylu ,kötü tabiatlı, câni, hunhar, gaddar, zalim kimseler «habis ruhlar» ı temsil ederler. Bunlar egoist, hasis, şehvetperest, kötü insanlardır. Ve ekseriya dünyada başaramadıkları veya yarıda btraktıkları kötülükleri, öbür âlemde de tamamlamıya çalışırlar. Orada bu emellerine nail olamazlarsa; bu dünyada ayni hisleri taşıyan, ayni amaçları güden biçareleri ararlar. Umumî sempati kanununun imkânlarından istifade ederek dünyada bu işe elverişli bir medyom yakaladılar mı ona dört elle sarılırlar. O medyom şayet kapısını bu parazit misafire açarsa o da, hemen oraya yerleşir. Bu ruhî kaynaşma ve anlaşma ikisi arasında sıkı bir münasebet temin eder ki spirit dilinde buna tasallut = obsession (= opsesyon) denir. Musallat ruh öncellri bu zavallı avına kendisini güzel ve iyi göstermeğe çalışır. Ona — huyuna, suyuna göre— güzel gelen telkinler, fikirler aşılar. Bazı mühim havadisler verir. Gaipten haberler getirir... Şahıs önceleri bunu yabancı bir telkin olarak duyar. Tesirin dışarıdan geldiğini hisseder. Hattâ bazan iradesini kullanarak bu yabancı duyguyu kovmak, ona itaat etmemek ister. Ve bunda muvaffak da olabilir. Fakat eğer ona mutavaat eder ve bundan hoşlanırsa iş kötüleşir. Daha sonraları artık bu yabancı duygu ve fikirler kendi öz malı imiş gibi gelir. İrade işlemez olur. Tanıdığımız ve memleketin çok muhterem bir siması böyle bir vaziyette bulunuyordu. Kendisine, «obsesion» u hatırlattığımız zaman bize verdiği cevap şu olmuştu: — Beni iradesi altına alacak hiç bir mânevî kuvvet yoktur-... Fakatbir kaç ay sonra mühim bir ânza bu iddiacı arkadaşı yartağa sermişti. Obsede^ Böylece kendi dışından gelen tesirleri bizzat kendi öz düşüncesi olduğuna inanmaya başladı mı opsesion ilerlemiş sayılır. Obsesion’un böyle ilerlemiş safhaları bazı müelliflerce ayrı olarak isimlendirilmişdir; Subjigation, Fassination safhaları bu arada sayılabilir. Opsesyon'mm derinlik derecesi bakımından bazıları sübjigasyonu ikinci ve Fasinasyonu üçüncü; diğer bazıları da Fasinasyonu ikinci ve sübjigasyonu üçüncü olarak kabul ederler. Obsession’un ilk ve basit devresinde henüz şahsın iradesi felce uğramamıştır. Bu devrede kurtulmak kolaydır. Şahıs idaresiyle bu musallat varlığa ehemmiyet vermemek; onu kovmak suretiyle kurtulabilir. Hele kendisine yardım edilirse bu iş daha kolaydır. Fakat şahıs bu tasalluttan memnun olur ve onunla haşırneşir olmıya nıüttemayil ise iş zorlaşır. Klâsik tababet opsesyonu spiritualist görüşlerden ayrı olarak mütalea eder. Mücerred ruh varlığınt kabul etmediği için opsesyonu histeri, nevrasteni ve hattâ asabi rahatsızlıklar nev’inden bir hastalık olarak telâkki eder (130, 131). Fakat opsede’- lerin telkin yoliyle şifa buldukları, gözönüne getirilirse, bu görüşe hak vermektense spiritualist nazariyelere yanaşmanın daha makul olacağı iddiasL yerinde olur. Opsede’leri kurtarmak için bir kaç yol vardır. Evvelâ mümkünse süjeyi karma usulle sun'î uykuya sokmalı. Eğer opession’un ilk devresinde ise sun’î uykunun şarm devri bile kâfidir. Bu devirde iken medyom vasıtasiyle kendisine musallat olan — yani opsedeur ruh — çağrılır. Ve ona bunu niçin yaptığı sorulur. Opsedör ruhlar ekseriya kurnaz olurlar. Binaenaleyh operatör mükâlemeyi çok kurnazlıkla idare etmeli ve ruhun temayüllerini, zaaflarmt yakalamıya açlışmalıdır. Yukarıda da demiştik ki opsedör ruhlar ekseriya fena ruhlardır. Ve öbür âlemde ıztırap çeken, yalnız kalmış, bu ıztıraba başkalarını da sürüklemeğe çalışan bedbaht zavalltlardır. Onlara biraz nasihat edilir,, fazilet dersi verilir, hele ıztıraplarmdan kurtulmaları için lâzım gelen doğru yol gösterilir ve dua yapılırsa ekseriya yola gelirler. Bu süetle bir taşla iki kuş vurulmuş olur. Hem opsedör ruh ıztırabmdan kurtulmuş, kötü niyetlerinden vazgeçmiş ve böylece tekâmül yoluna girmiş olur. Hem de opsede olan şahıs ruhun tasallutundan kurtulmuş olur, Opsession’un o kadar çok çeşidi vardır ki saymakla bitmez. Maalesef bir çokları bugün timarhanelerde çürürler. Spiritualizmin görüşleri ve tecriibî psikolojinin henüz tatbik edilmemesi bu zavallılara cemiyetin eski hor muameleyi reva görmesini neticelendirmekte devam ediyor. Ne acı!... Opsesion’un değişik şekilleri arasında Hallüsinasyon, illüzyon, ide de persecution’lar sayılabilir. Maamafih bunlar bazan dimağı bir âfetten, bir şuur bozukluğundan, beyindeki bir urdan ve saire de olailir. Fakat sıhhatli görülen, ısrarla hakikatinden bahsedilen, beyinde marazı bir hal tlsbit edilemiyen bir kelimeyle sebebi uzvî olmıyan vakıalarda opsesion teşhisi konduğu takdirde metapisişik yollarla tedavi edilmeleri lüzumludur kanaatindeyiz. ---------- Post added 31.12.19 at 22:59 ---------- kaynak:İshak L.Kuday-spiritualizm(Ruhlar Alemi) |
|
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevap | Son Mesaj |
Telepati nedir? Telepati nasıl yapılır? Telepati hakkında geniş bilgi | SiLence | Telepati | 28 | 07.07.23 22:04 |
Telekinezi Ve Telepati | SiLence | Telepati | 3 | 03.09.21 12:35 |
Telekinezi Teknikleri-Pipet İle Telekinezi | DiLara | Psişik Yetenekler | 3 | 01.06.18 09:20 |
Vücuttaki Her Türlü Habis Yaraları Geçirmek için | desperado | Rukye ve Tedavi | 0 | 18.02.17 16:22 |