|
|
LinkBack | Seçenekler | Stil |
#1
|
|||
|
|||
Manyetizma ve hipnotizma nedir?
Manyetizma, Lâtince ve Yunanca^ nın «Magnes» kelimesinden
gelmiştir. Lâtinceden Fransızcaya Magnet olarak geçmiş ve ondan da diğer dillere aktarılmıştır. Magnes’in eski Yunanistanm Lydia yahut Tessalia eyâletinde bulunan Magnesia ismindeki miknatıs taşlarına verilen isimden gelmiş olması daha çok muhtemeldir. SonraIraı miknatısa âlem olmuştur. Fransızcadan dilimize ve diğer dillere geçmiş olan Magnetism = Manyetizm miknayisiyet demektir. Yani miknatıslılık ve miknatısta bulunan hassa... Viyanalı DoktorMesmer 1774 de ilk defa olarak kendi hususî usullerde uyuttuğu insanlarda görülen uyku haline Manyetizm uykusu adını vermiştir. Bizde ve diğer dillerde Manyetizm adiyle tanılan keyfiyet, böylece Mesmer’in verdiği isimle bütün dünyaya tanıtılmış oluyor. Hattâ bazı kitaplarda Manyetizm’in, isim babasının adiyle, yani Mesmerizm olarak mütalâa edildiği görülür. Mesmer, kendisinde fevkalâde bir enerjinin bulunduğunu ve bununla birçok kimseleri bildiğimiz uykuya benzemiyen bir uykuya sokabildiğini iddia etmişti. Bu iddiası zamanının kıskanç doktorlarını harekete getirmekte gecikmedi. Kendisi şarlatanlıkla itham ve aforoz edildi. Fakat yaptığı tecrübeler herkesi hayrette bıraktığı için az zamanda şöhreti hemen bütün Avusturya, Almanya ve Fransaya yayıldı. O, kendisinden çıkan bu olağanüstü kuvvetlere Force magnetique Humain = İnsan miknatıs kuvveti diyordu. Sonraları buna «Magnetisme Animale = Hayvani miknatısiyet» veya «Force Psychique = Ruhî kuvvet»... ilâh adları da verildi. Bazı insanlardan çok fazla miktarda, bazılarından da pek az çıktığı isbat edildi: İçi boş olarak bir terazide darası alman bir bardağa, parmak uçları aşağı gelmek üzere el daldırılır ve böylece uzun bir müddet beklenirse önce müvazenede bulunan bardağın yavaş yavaş ağırlaştığı görülür. Bardağın bulunduğu kefe aşağıya iner. İçinde gözle görülür hiç bir şey olmadan ağırlaşan bu bardak bazı garip hassaları haiz olur. Önceleri, Mesmer’in iddiasını çürütmek için birçok tefsir ve tevillerle kabul edilmek istenilmiyen bu Force magnetique = Miknatısî kuvvet, hakikatte hiç bir şekilde o tefsir ve tevillere sığacak bir nesne olmadı. Muarızlar, elden çıkan hararettir! dediler. Fakat hararet olsaydı bilâkis bardağın ağırlaşması değil hafifleşmesi lâzımdı. Çünkü sıcaktan bardağın içindeki hava ısınıp inbisat etmesi ve yükselmesi icabeder. Böylece genişliyen ve bir kısmı bardaktan yükseğe çıkan hava ile onun hafiflemesi lâzımgelirdi. Terle meşbu bir hale gelen — Su buharlı hava — hikâyesi uyduruldu, fakat o da tutunamadı. Bardağın içinde biriken bu miknatısî kuvvet, bardak başaşağı edildiği zaman, kısa bir müddet sonra boşalıyor ve teraâ eski müvazenesine geliyordu. Demek ki bardaktaki şey havadan ağırdı. Bazı hassas süjeler bu bardakla kısa bir zaman temas ettirildikten sonra — ellerini bardağın içine sokarak— uykuya daldıkları görülüyordu. Bu şey, balmumunda ve suda eriyebiliyordu. Suda eritilmiş bu kuvvet ayni şekilde Mesmer’in manyetizma yaparken verdiği kuvvete benzer tesirler yapıyordu. Su, süjeye içtirilirse uykuya dalıyor, yahut ağrıyan yerine dökülürse ağrı geçiyordu. Bardağın içinde uzun zaman muhafaza edilebiliyorsa da bir müddet sonra kayboluyordu. Demek oluyor ki elden çıkan gizli kuvvetler maddî birer varlıktır. Son zamanlarda bu manyetik kuvvetin mahiyeti anlaşılmış ve bunun bir vibrasyon olduğu, dalga uzunluğuna kadar tesbit edilmiştir. Daha önceden, görücü denilen medyomlar bunu tayf renkleri gibi insanların — elektriğin sivri uçlardan kaçması gibi — burnundan, parmak uçlarından, gözlerinden çıktığını; renk renk olduğunu görmüş ve haber vermişlerdir. İnsanlardan çıkan bu kudret dışarıda bazı mühim tesirler yapabilir. Bazı kimseler bu çıkan enerjiyi fazla miktarda teksif ederek, onlar vasıtasile fizikî, mihaniki hâdiseler yaratmak imkânına malik oluyorlar. İşte operatörlerle medyom denilen şahısların yaptıkları hârikalar hep bu kudretin tesiriyledir. Bedenden dışarı çıkan bu enerjinin, radyum gibi bazı maddelerden çıkan emanasyonlara benzediği belki de ayni mahiyette olduğu söylenebilir. Yalnız bir farkla ki radyumdan çıkan inş’aat başı boş dağılıp gittikleri halde bedenden çıkanlar istenilen maksada göre tanzim ve tâdil edilebiliyorlar. Hattâ bunlar bir noktada teksif edilmek suretiyle o noktaya hayret verici tesirler yapabiliyorlar. Bazı medyomlar bedenlerinden çıkan bu emanasyonları mübalağalı bir şekilde toplıyarak kesif ve elle tutulur, gözle görülür bir hale sokabiliyorlar^ «Materyalizasyon» denilen bu hâdise ruhların görülmesi, bazı garip hâdiselerin vukuunu İlmî yoldan izah eder. Bunu biraz daha açık izah edelim: Radyum bir madendir. Bu maden durduğu yerde kendi bünyesindeki atomları parçalar. Yani atomlarını teşkil eden elektronlar birbirlerine sıkıca bağlı olmadıklarından dağılarak boşluğa fırlarlar. Bu dağılış ve fırlayış, ayni zamanda bazı vibrasyonların doğmasını da mucip olur. Böylece atomların parçalanıp dağılmasile — yavaş yavaş gövdesinden maddeler kaybederek— radyum uzun seneler sonunda ağırlığmın yarısına iner. Gözle görülemediği halde ancak bazı vasıtalarla tesbit edilebilen bu hâdisenin değişik miktarda olmak üzere diğer cisimlerde de vukua geldiği son zamanlarda anlaşılmıştır. Ayni hâdise insan bedeninde de oluyor. Yalnız insandan çıkan bu çok küçük elektron parçaları insan iradesine tâbi olarak azaltılıp çoğaltılabildiği gibi istikameti de değiştirilebiliyor. İşte bütün gizli ilimlerin ve spiritizmanm can alıcı noktası buradadır. Atomlarda bulunan elektronlar, merkezde bulunan proton etrafında dönerler. Bu hareket eğer hızlandırılırsa, dönen bir tekerleğin hızı arttıkça üstündeki çamur parçalarını fırlatıp atışı gibi elektronları etrafa saçtığı düşünülebilir. Demek oluyor ki bu inşiâlar, atomdaki vibrasyon hareketinin artması neticesinde vukua geliyor. Bir kelime ile emanasyon yapan cisimler atomlarında büyük bir hareket olan cisimlerdir. İnsanlar da bedenlerinden çıkan bu emenasyonları — atomlarının hareketine hız vermek suretile — azaltıp çoğaltabiliyorlar. İşte medyom, operatör, spiritizma celselerinin hâdiseleri bu yolla vukua geliyor. Hattâ daha derin düşünerek «telkin» in tesirini de bu mekanizma ile izah mümkündür. Telkin, sözle — yani seda vibrasyonlarile — insan beynine tesir etmek olduğundan, bu vibrasyonların dimağ yoliyle telkin yapılan şahısta— yine vibrasyonları arttırmak suretiyle — emanasyonları çoğaltarak iş gördüğü düşünülebilir. Şayet bedenden dışarı çıkan bu elektron parçacıkları iradî olarak sevk ve idare edilebildiği düşünülürse mesele hem kolaylıkla halledilir hem de bütün hâdiselerin izahı kolaylaşır. Manyetizma ve biraz aşağıda izah edilecek olan hipnotizma hâdiseleri eskidenberi bilinirdi. Apollon, Seres ve Endore mâbetlerinin rahipleri bundan istifade etmişlerdir. O zamanlar, bu gibi hâdiseler kehanet yapmakta kullanılırdı. Pek dikkatli birer müşahit olan eskiler, bazı hayvanların şikârları üzerinde hayret verici tesirler yaparak onları avladıklarına dikkat etmişlerdir. Meselâ gözleri bir yılanın bakışına takılan kuşlar, sersemleyip şaşırır ve yılanın ağzına düşer. Onun kaçıp kurtulmak için yaptığı hareketler; kanat çırpışları fayda vermez. Bu çırpmışlar onu sanki gizli bir kuvvetle çekiyormuş gibi düşmanının ağzına sevketmekten başka bir şeye yaramaz. Sansarların tavuklar üzerinde, şahinlerin küçük kuşlar, yılanın kurbağa, tazının tavşan üzerindeki tesirleri hep böyledir. Mısırlılar. Âsurlar, Romalılar ve bilhassa Hintlilerce manyetizma ve hipnotizma tarihten eski zamanlardanberi bilinir ve kullanılırdı. Fakat sonraları gerek Hıristiyanlığın gerek diğer dinlerin bunları menetmesile yavaş yavaş unutuldu. Ve ancak din adamlarının bir âleti olarak devam etti. Manyetizmayı ilk defa İlmî bir şekilde tekrar dirilten Viyanalı Doktor Mesmer oldu. Onu Puisegeure, rahip Faria, H. Durville ve diğer âlimler takip ettiler. Nihayet 1842 de Manşesterli Doktor J. Braid çok parlak cisimlere baktırılan bazı hassas insanların ayni şekilde uyuduklarını görüp hipnotizmayı târif etmesile tekrar canlandı. Onu da meşhur akıl doktoru Jean Martin Charcot (1825-1893), Doktor Charles Robert Richet (1850-1935)^, Bernheim, Liebeault, Paul Clemant Jagot ve diğerleri takip ettiler. İki ayrı yoldan ayni neticeleri husule getiren Manyetizma ve Hipnotizma bu suretle dünya fikir hayatına sunulmuş oluyor. Bugün dünyanın her yerinde tatbik edilen tecrübelerde bu usuller kullanılır. Maamafih ne yalnız, saf halde manyetizma ne de hipnotizma ile her tecrübeci muvaffak olamıyor. Çünkü birincisinde yani manyetizmada muvaffak olabilmek için şahsın herşeyden evvel çok kuvvetli bir manyetizör olması lâzım. Manyetizörlük ise. Tabiat vergisidir. Bir miknatıs yükü işidir. Her hevesli buna istediği kadar mâlik olamaz. Her ne kadar bazı mümareseler, tecrübeler ve çalışmalarla bu kuvveti biraz arttırmak ve onu iyi kullanabilmek melekesi elde edilebilirse de doğuştan bu kudretleri bol bol yüklü olarak gelen bir şahısla mukayese edilemez. Manyetizmada operatörlüğün mihenk’i yine tecrübedir. Ne kadar çok kimseyi ve ne kadar çabuk zamanda uyutabilirsek okadar fazla operatör olmak şansına malikiz. Bu tecrübelerde hassas süj elere rastlanırsa muvaffak olmak imkânı çoktur. Olmadığı takdirde iyi netice alınıncaya kadar değişik şahıslar üzerinde tecrübelere devam olunur. Hipnotizmaya gelince: Bunda manyetizma gibi hususî bir kudret ve kabiliyet meselesi mevzuu bahis değildir. Çünkü hipnotizmada sun’î uyku şu iki esas üzerine dayanır: 1 — Süj enin dikkatini bir noktaya teksif etmek, 2 — Telkin. Bu iki vetire de esas itibarile ayni gayeye müteveccihtir. Yani şahsı muayyen bir fikir üzerinde yormak. Böylece kuvvetlerini harcatmak yani deşarj olmasını sağlamaktır. İnsanın, diğerbütün fikir ve düşünce tesirlerinden kurtulabilmesi için yapacağı içten gayretler büyük bir enerji sarfını mucip olur. Telkin de yukarıda mekanizmasını izah ettiğimiz yollarla bu tesiri arttırır. Böylece şahıs eğer hassas ve bu enerji kaybına tahammül edemiyecek bir durumda ise hemen sun’î uykuya varır. Bu neticenin elde edilmesi için operatörün kendi kudretlerinden medyoma vereceği bir şey yoktur. Onun için operatörün işi kolaydır. O, yalnız medyomu telkinleri vasıtasiyle istediği gayeye ulaştırmaya çalışır, tabiî bunun için derin bir bilgisi olması şarttır. Enerji kaybının medyomun sinir sistemleri üzerinde yapabileceği (choc) tesirlerini her an için karşılıyacak tedbirleri almasını bilmelidir. Onun için de hipnotizmada en iyi muvaffak olanlar hekimler olmuştur. Hipnotizma kelimesi Yunanca (Hypnos = Uyku) dan alınmıştır. Bunu ilkönce İngiliz cerrahlarından Doktor James Braid^ kullanmıştır. Onun için Hıpnotizma’ya Braydizm de denir. Zamanına kadar Spiritizmacılarm uyutmakta kullandıkları manyetik usuller revaçta idi. Braid, Mesmer’in yaptığı işleri aynen fakat daha başka yollarla elde etmeğe muvaffak olduğu için manyetizmayı tamamen inkâr etmeğe kalktı. Süjelerde görülen trans, uyku, somnambülizma, katalepsi bellerini hipnotizmanın tesirine atfetti. Bir ara çok şiddetli olan (manyetizam - hipnotizma) kavgaları sonraları unutuldu hattâ birbirine karıştırıldı. Öyle ki birçokları bugün bile manyetizma, hipnotizma, spiritizma, sobnambülizma kelimelerini hep birbirine karıştırırlar. Eski kitaplar tetkik edildiği zaman bunu görmek mümkündür. (Ruhlarla konuşulabilir mi?) bahsimizde manyetizma ve hipnotizmanın mihanikiyeti ve farkları hakkında bazı malûmat verilmişti. Burada bunların nasıl tatbik edildiği, tedavide biinlardan ne şekilde istifade edilebileceği görülecektir. Şimdi manyetizmanın tatbik usullerini görelim: Manyetizma üç maksatla tatbik edilir: 1 — Ruhlarla münasebete geçmek. 2 — Hâdisatı ruhiyeyi tetkik etmek için İlmî tecrübeler yapmak. 3 — Tedavi. 1 — Ruhlarla konuşmak için yapılan maynetizma. Bu maksat için, süje denilen medyomu uyutmak ve bu suretle onu ruh âlemiyle münasebete geçirmek lâzımdır. Normal durumda bulunan şahıslar, ruh âleminin vibrasyonlarına karşı nötr bir durumdadır. Göz, kulak., ilâh yoliyle gelen sonsuz vibrasyonlardan başka günlük düşüncelerin tesiriyle dikkatleri meşguldür. Bu kadar karışık tesir arasında ölmüş varlıklardan gelebilecek tesirlere kapılarını kilitlemiştir. Bu hal onların ruh âleminden vibrasyonlar almasına müsait değildir. Ruhlardan gelecek vibrasyonları almak için biran için de olsa dış tesirleri, kaba maddî vibrasyonları bertaraf etmek lâzım. İnsanların bazan bir an içinde kendilerinden geçerek — yani İlmî tâbiriyle, izolman yaparak— bazı mûtat olmıyan vibrasyonları alabildikleri görülür. İşte fikir intikali = Transmission de la Panse denilen hâdiseler bu çok kısa kendinden geçiş anlarında vukua gelir. Hissi kablelvuku da yine böyle kısa izolmanlar esnasında^ vukua gelmektedir, Bu hususta ruhlarla nasıl konuşulur bahsimizde biraz izahat vermiştik. Şahsın dikkat ve şuuru uyanık bulunduğu zamanlar — hâdisatı takip etmekteki dikkati ve alâkası nisbetinde— hemen devamlı bir şekilde faaliyettedir. Dikkat ve şuurun hâdisatla olan bu devamlı ilgisi, meşgul bulunduğu işten başka hâdiselerle alâkalanmasını zorlaştırır. Bu sebepten, ruh âlemiyle münasebete geçmek için şahsın dikkat ve alâkasını, şuurunu muvakkat bir zaman için dünyanın vibrasyonlarından ayırmak gerekir. Bunu temin etmek için en uygun vasıta, şahsı dünya vibrasyonlarından yalnız operatörün — yani manyetizma yaparak uyutan şahıs — kilere bağlı kalmak üzere, ruh âleminden gelecek tesirlere açık bulundurm.ak lâzım ve kâfidir. Dikkat ve şuurun dünyanın sonsuz vibrasyonlarından uzak tutulmasile diğer âlemlerden gelebilecek tesirleri almaya hazır ve açık bulunması ancak onun manyetik veya hipnotik uyku ile uyutmakla mümkündür. Maamafih bu bazan müsait kimselerde otomatikman yani kendi kendine de olabilir. Bir an içinde dalan ve eskilerin «Beynennevm ve yakaza» dedikleri zamanda kendiliğinden olabilir. Manyetizma yapmak için kontakt denilen temasın vukuu şarttır. Çünkü yukarılarda da dediğimiz gibi, manyetizma; şahısta manyetik kudretlerin arttırılmasile, şarj yapmakla elde edilir. Herkeste bulunan fakat başka başka değerde olan bu kudretler kontakt vasıtasile^ çoktan aza doğru akar. Akkümülâtörlerdeki gibi... Böylece enerjisi yüksek olan fertten, az olana bir miktar enerji geçer. Birisi enerjisinden kaybederken diğeri kazanır. Ve normal yükünden fazla manyetik enerji yükü alır. Fakat burada veren, kaybettiği enerjiye rağmen buna mukavemet eder. İşte bu şahıslara operatör deriz. Manyetik enerji yükünden mühim bir kısmını kaybettiği halde uyku haline girmiyen bu mukavemetli şahıs, bilâkis enerjisinin ufak değişmelerine, azalıp çoğalmalarına karşı mukavemet edemeyip uyuyan hassas kimselerle temasa gelince onları uyuturlar. Bu ikinci şahıs da medyom olmuş olur. İşte manyetizmadaesas budur. Temas edilecek yerde pas denilen sıvama veya sıvazlamalarla da bu iş yapılabilir. Keza manyetize edilmiş bazı cisimlerle temasa gelmek de ayni neticeyi doğurur. Manyetizma, birçok usullerle tatbik edilmektedir. Hemen her operatör kendine mahsus bir usul tutturmuş gibidir. Fakat tatbik edilen manevralar bakımından bunların en meşhurlarmdan birkaçını sıralıyalım: Burada başta Mesmer olmak üzere Charles Richet, Kessmann, Mutain usullerini zikredebiliriz: A — Mesmer usulü: Süje rahat bir koltukta oturtulur. Elleri, ayakları, vücudu serbest ve kendisini uykuda rahatsız etmiyecek vaziyette bulunur. Başı ne çok dik ne de arkaya devrilmiş bir halde olmamalı. Oda çok sakin ve tenha olmalı. Tecrübede 3-4 kişiden fazla bulunmamasına, hele gürültü yapılmamasına bilhassa dikkat etmeli. Tecrübe başladıktan sonra hiç bir hareket ve gürültü yapılmamalıdır. Böyle sakin ve sessiz bir odada uyku uyumağa hazırlanmış bir insan gibi endişesiz, heyecansız bir halde süjeyi oturttuktan sonra operatör, süjenin karşısında, ayni seviyede oturmalı. Işıklar kısılıp — süjenin gözleri önüne gelmemek ve yanlarda veya tercihan başının gerisinde bulunmak üzere— oda loş bir halde bulundurulmalı. Operatör süjenin baş parmaklarını kendi baş parmağiyle şahadet parmağının arasına almalı. Öyle ki baş parmakların iç yüzleri birbirine tamamen intibak etsin. Operatör 30-40 santimi geçmemek üzere süjeye yaklaşıp, gözlerini medyomun kaşlarının ortasında bir noktaya dikmeli. Bu şekilde gözler kırpılmadan süje operatörün gözlerinin içine bakmalı. Medyomun hassasiyetine göre 5 dakikadan yarım saate kadar böylece sessiz ve hareketsiz beklenirse, süje yavaş yavaş gözlerini kapar. Bazıları operatörün yüzünün büyüdüğünü, gözlerinin korkunç bir şekil aldığını ve nihayet kafanın gölgesinin sisleşerek kaybolduğunu söylerler. Medyomun göz kapakları yorulup kapanmaya başladı mı operatör sağ elini medyomun elinden kaldırarak avuç içi alnı kavramak üzere medyomun başına tatbik eder. Bu şekilde 10-15 dakika bekler. Bu sırada medyom gözlerini tamamen kapar. Operatör, gözler kapandıktan sonra aina tatbik ettiği sağ eli ile sol elini yavaşça çeker. Ayağa kalkarak hazırol vaziyetinde durur. Adaleleri gergin bir halde iki kol yandan yukarı doğru kaldırılır. Bu esnada parmaklar kapanmak suretiyle el yumruk vaziyetine getirilir. Ve yukarıda yumruk haline getirilen gerkin kollar yavaş yavaş önden aşağı doğru indirilir. Yumruklar süjenin alnı hizasına — alından 2-3 santim açıkta olmak üzere— gelince parmaklar gergin bir halde açılır. Birbirine müvazi bir şekilde pek yavaş bir tempo — bir, iki dakikada alından karına kadar inmek üzere — ile ve vücuda temas etmeden eller ve kollar aşağı doğru indirilir. Yani paslar yapılır. Bu paslar (sıvama, sıvazlama) devam ettikçe medyom daha derin bir uykuya girer. Bu şekilde paslar devam ettikçe süje somnambül ve katalepsi hallerine getirilebilir’ . Böylece uyku haline giren süjenin elleri kaldırılıp bırakılırsa cansız gibi düşer. Eller soğuk ve hareketsizdir. Süjeye sual sorulursa önceleri pek derinden ve yavaş bir sesle cevap verir. Teneffüs sathî fakat yavaştır. Kalp atışlarında mühim bir değişiklik yoktur. Süje etrafında geçen hâdiselerden tamamen habersizdir. Celsede bulunan diğer şahısların konuşmalarını hattâ bağırmalarını kati’yen işitemez. Refleks hareketleri ya kaybolmuş veya çok hafiflemiştir. Cilt, ince zarlar — muhatî gışâ— hissizdir. Batırılan iğneyi, dokundurulan ateşi hissetmez. Süje arzusiyle hiç bir hareket yapamaz: kollarını kaldıramaz, ayağını hareket ettiremez. Kapalı olan göz kapakları — operatör emir vermezse veyahut süje katalepsi veya sübnambol haline gelmezse— açılamaz. Böyle âdeta yarı canlı olan süje hiç bir haricî tesirden, gürültüden müteessir olmadığı halde operatörün emirlerini ekseriya harfiyen icra eder. Başkalarının bağırarak söyledikleri halde işitmediği sözleri operatör fısıldasa bile duyar. Hattâ bazı hassas süjeler bu zamanda operatörün zihnen yaptığı telkinleri de duyar ve icra eder. Böyleleri «Fikir intikali = Transmsision de la Panse» yoliyle operatörün aklından geçen şeyleri kitap okur gibi okur. Medyumluğun nâdir bir şekli olan bu keyfiyet bazı medyumlara mümareseler yaptırmak suretiyle sonradan da kazandırılabilir. Manyetizme yapılmak suretiyle uyutulan süj elerde bu saydıklarımız ilk safhayı yani «Şarm» halini gösterir. Sun’î uyku ister manyetizma, ister hipnotizma yapılmak suretiyle vukua getirilsin bu ilk safha hemen hepsinde görülür. Medyumların içinde ilk celselerde somnambül veya katalepsi devresine girebilecek kadar hassasını bulmak müşküldür. Klâsik olarak bu birinci devreyi — yani Şarmı— ikinci devre takip eder. İkinci somnambül devresini katalepsi devresi yani üçüncü devre takip eder. Bundan ilerisi Letarji devresidir ki bu devreyi görmek herkese nasip olmaz. Esasen medyomun ileri derece — âdeta ölüme yakın— çökmesile husule gelen bu devre ne spiritizma bakımından ne de tecrübe bakımından hattâ ne de tedavi cihetinden ehemmiyeti olmıyan bir devre olduğu için bu devreyi elde etmeğe çalışmak doğru olmaz. Ayrıca tehlikelidir de. Sırası gelince bu hususta biraz daha tafsilât vereceğiz. Devrelerin Şarmdan — Somnambül, Somnambülden — Letarjiye geçişi de umumî bir kaide değildir. Bazan Şarmdan doğrudan doğruya Katalepsiye ve ondan sonra Samnambüle geçildiği vâkidir. Keza bazan ilk Şarm devresi de ya silik geçer yahut atlıyarak doğruca Somnambüle, yahut Katalepsiye girilebilir. Onun için devrelerin birbirinden farkını iyi kavramak, süjenin hangi devre, hangi safnada uyuduğunu ve bu safhalardan ne şekilde istifade edilebileceğini bilmek lâzımdır. Okuyucularıma bu hususta aşağıda çok istifade edeceklerini umduğum bir tablo takdim ettim. Bu tablo daima gözönünde bulundurulmalıdır. Sun’î uykunun bu devreleri ve devrelerin birinden diğerine nasıl geçileceği hakkında Karma usuller bendinde yeter malûmat verildi. Yalnız, maksat ve gayesi ruhlarla konuşmak olan kimselerin Şarm halinden azamî derecede istifade edebileceklerini, bundan ilerisinin britakım karışık, güç ve yorucu manevralara lüzumsuz heyecanlara ve korkulara sebep olması ihtimaline mebni, o devrelerden uzak kalmalarını tavsiye ederiz. Hele hekim olmıyanlar bu gibi vaziyetlerde mes’ul bir duruma da düşebileceklerini hatırdan çıkarmamalıdırlar. İster manyetik veya hipnotik usulle uyutulan, ister «ruhî infisal» yoliyle yapılan tecrübelerde medyom Şarm denilen birinci safhaya veyahut izolman haline girince ruhlarla muhabere yapmak için süjeyi (ruh âlemine) sokmalıdır. Bunun için süjeye [Yavaş yavaş yükseliyorsunuz... ruh ve beden münasebetleriniz gevşiyor... kendinizde bir hafiflik hissediyorsunuz... yükseliyorsunuz, mütemadiyen yükseliyor... rahat, sakin bir uyku içinde, gittikeç daha derinleşen bir uyku içinde bedeninizden uzaklaşıyorsunuz... yükseliyorsunuz..] gibi telkinlerle süje ruh âlemine sevkedilir. Bu telkinler esnasında dikkat edilecek nokta şudur: Süjeye arasıra [Nasılsınız?.. Kendinizi nasıl hissediyorsunuz?.. Rahatsınız... Sâkin ve müsterih bir halde yükseliyorsunuz.] gibi sualler sorarak, durumunu öğrenmelidir. Süje şayet [Sıkılıyorum... Nefes alamıyorum... Gözlerim kamaşıyor... Başım ağrıyor... Rahatsızım] gibi rahat olmadığını ifade eden sözler söylerse tecrübeye ısrarla devam etmemelidir. Hattâ daha iyisi süje, biraz daha aşağı plâna indirilerek bir müddet oraya alışması, o plâna intibak etmesi temin edilir. Çünkü medyomun rahatsızlık hissetmesi ekseriya ânî olarak tâkatinin son haddine kadar yükseldiğini ve çıktığı plânların vibrasyonlarına birdenbire intibak edemediğini gösterir. Bir müddet daha aşağı plânlarda dolaştırıldıktan sonra tekrar yükseltilir. Şayet yine rahatsızlık hissederse o günlük tecrübeye nihayet verilerek süje indirilir ve uyandırılır. Müteakip seansta daha yükseğe çıkılarak bu suretle (tedriç) kaidesine uyularak medyom fazla hırpalanmaktan korunur. Bu şekilde yükselmekteolan medyom ilk sıralarda bulutları aştığını, daha sonraları karanlıklarda yükseldiklerini söylerler. Biraz sonra bu yükselme devam ettikçe karanlığın dağıldığı ve kırmızı, yeşil, mor... v.s. renkli sahalar göründüğü, sonunda da parlak, çok parlak sahalara gelindiği görülür. Buralara gelince, medyoma, etrafında kendisiyle görüşmek istiyen bir varlık görüp görmediği sorulur. İlk rastgeldiği hayale yanaşması ve onunla konuşması söylenir. Bazan medyomlar kendi tanıdığı ölülere ait hayaller görürler. Bunlar içinde (baba, anne, kardeş, yakın akraba veya eş dost) olabildiği gibi hiç tanmmıyan yahut çok eskiden tanılıp unutulmuş olanlar bulunabilir. Bazan da mecliste bulunanlara, operatöre ait kimseler gelir. Ekseriya da bunların hiç birisi değildir. Ve meçhul bir şahıs olabilir. Bu görünen hayal eğer her celsede karşımıza çıkarsa, tecrübelerde daha ihtiyatlı bulunmak gerekir. Opsession bahsinde anlatacağımız sebeplerden dolayı böyle sık rastlanan ruhların, bulunduğu âlemdeki durumunu iyice tâyin etmelidir. Bunun hüviyeti, şahsiyeti, dünyada yaşadığı devirlere ait, ölümüne ait hâdiseler etraflıca sorulur. Böylece onun hakikî bir ruh olup olmadığı tesbit edilir. Sözlerinde zapturabt, mantık, doğruluk, iyikalplilik aranır. Şuuraltından gelmediğine kanaat getirildikten ve medyomun îmajinasyon mahsulü olmadığına dair kuvvetli deliller bulunduktan sonra, şayet bunun iyi bir ruh olduğuna kanaat getirilirse tecrübelerde onunla muhabere etmekten korkmamalıdır. Gelen ruhun değeri ve her vakit medyoma görünmesinden maksat ve gayesi ne olduğu da tâyin edilmelidir. Burada operatöre büyük ve mes’uliyetli vazifeler terettüp ediyor demektir: Ruhun, sorulan suallere basit, alelâde cevaplar vermesi; nezih bir şekilde konuşması, yüksek İlmî hakikatlerden dem vurması mühimdir. Bazan yüksek fazilet ve ahlâk kaidelerinden, nasihatlerden, bütün celse müdavimlerinin huşû ve saygı hissi duydukları olur. Bu derece yüksek ruhlara tesadüf edildi mi ekseriya operatörün vazifesi çok kolaylaşır. Çünkü sevk ve idare inisiyatifi artık ruha devredilmiştir. Celselere galiz küfürler, kötü lâflarla iştirak eden varlıklar ekseriya opsedör (opsesyon yapan ruh), bir varlığa delâlet eder. Bu gibi hallerde operatör, bütün bir dikkat kesilmek ıztırarmdadır. Bunları hemen celselerden uzaklaştırmak doğru bir hareket değildir. Çünkü bu ruhlar da ekseriya ıztırap çeken varlıklardır. Onları irşat etmek, ıztıraplarmm azaltılabilmesi için ne yolda hareket etmeleri gerektiğini göstermek bir vazifedir. Hem de hayırlı ve faziletkâr bir vazife... Onlara bu ıztıraplarından kurtulmak için, kötü hisleri bırakması, herkese karşı müşfik, merhametli olması telkin edilmelidir. Bunları yapabildiği nisbette kendisinin de ıztıraplarmdan kurtulacağı temin edilmelidir. Görülüyor ki bütün yük bu gibi celselerde operatöre teveccüh eder. Bütün yukarıki mülâhazalar gözönünde bulundurulmak suretiyle, operatörün görgü, bilgi ve zekâsınm, dikkat ve itidalinin yardımiyle ruhlarla muhabere celseleri böylece iyi bir şekilde nihayetlendirilebilir. Umumî hatlariyle çizdiğimiz bu şema altmda, manyetizma usullerinin hemen hepsinde tatbik edilen bu ameliyelerle maksat temin edilmiş olur. B — Mutain usulü: Yukarıdaki gibi süje oturtulur ve elleri tutulur. Sonra ayağa kalkınca kolları alın hizasında tutacak yerde başın üstünde bir müddet tutulur. Üç beş dakika sonra kulaklar hizasına getirilir ve orada da 3-5 dakika beklenir, sonra omuzlar hizasına, oradan dirseklere getirilir. Bu hareketler beş on defa tekrarlanır. Böylece süje uyutulur. Uyuduktan sonra sualler sorularak münasebet tesis olunur. C — Kessmann usulü : Bu da yukarıdaki usuller gibi başlar. Fakat süjeye önceden gözlerini kapaması tenbih edilir. Kessmann pasları baştan ziyade göğse tatbik eder. Ve böylece uykuyu derinleştirir. Sonra sol elini süjenin başının üstüne koyar. Sağ eli ile süjenin sol elini tutar ve göbeğinin üstüne — (şersuf nahiyesine — getirip karnı tazyik eder. Bu hareketleri 10-15 defa tekrarlamakla uyku derinleşir. D — Doktor Ch. Richet usulü: Bu Mesmer’in tatbik ettiği usulün hemen aynidir. Yalnız pasları baştan ayaklara kadar ağır ağır tatbik eder. Richet hipnotizma ile de meşgul olmuştur. Fakat bunu manyetizmaya tercih edilir bulmamıştır.Manyetizma tatbikatında daima gözönünde bulundurulması gereken bazı noktalar vardır. İnsan bedenini bir elektrik akkümülât(> rüne benzetebiliriz. Bu elektrikiyet daha ziyade bir elektroeman == miknatısî elektrik vaziyetindedir. Bedeni tam tepesinden ve ortasından ikiye ayırırsak sağ taraf (+ ) sol taraf (—) elektrik ile yüklüdür. Her uzuvda yine böyle ortasından bölünürse bunun dış — eski tâbirle vahşi tarafta kalan — kısmı (-f) iç kısmı (—) elektrikiyle yüklü olur^. Şu hale göre başın burnun ortasından itibaren sağı (-f) solu (—) dır. Gövdenin sağı (-f-) solu (—) ... Eller ve ayaklardan sağ taraftakiler (-{-), sol (—) dır. Keza el ayası ön tarafa gelmek üzere bir kol mütalâa edilirse onu da ortadan yani omuz başından orta parmağın nihayetine kadar olan kısımdan ikiye ayırırsak dışvahşi, uzak kısım (+ ); iç - ünsî, yakın kısım - taraf (—) olur. Ayni suretle ön + arka — dır. Elektrikte birbirine benziyen cinsten elektriğin birbirini koğduklarını, tersine olarak benzemiyenlerin birbirini çektikleri hatırlanırsa vücuttaki bu yayılışın da tam o kaideye uygun olarak düzenlendiği görülür. Vücuda yayılmış olan bu elektrik, kemmiyet itibarile de değişiktir. Yine yukarıda baş, gözler, karın ve bilhassa ellerde miknatısî kuvvetin çok olduğunu ve buralardan dışarıya kudret aktığını işaret etmiştik. Ellerdeki bu kudret çok eski zamanlardanberi biliniyordu. Elin bir şifa verici gibi kullanıldığı eski eserlerde yazılıdır. Birçok keramet sahibi sayılan zatların ellerinin bu şifa verici tesirlerile hastaları iyi ettiklerini işitmiyen yoktur. Bugün de manyatizörler bazı ıztırapların teskini ve tedavisi için bu el temasları veya paslarına çok kıymet verirler. Bizzat tecrübe ederek sıhhatine kanaat getirdiğimiz bu hâdiseyi meraklılarına hararetle tavsiye ederiz. Yalnız tatbikatta yanlışlığa yer vermemelidir. Zira, bu takdirde fayda yerine zarar da verilebilir. Çünkü her iki el ayni tesire malik değildir. Sağ tarafın (+ ) sol tarafın ise (—) elektrik hamulesini havi olduğu ve ayrı cins elektrikiyeti haiz olan kısımların birbiriyle teması münebbih bilâkis ayni cins elektrik yüklü kısımların birbiriyle teması müsekkin tesir husule getirir. Bunu bildikten sonra yapılacak işe göre hareket edilir. Meselâ vücudun ağrılarını teskin etmek için ağrılı yerin elektrik yükünü gözönüne getirmek lâzım. Yalnız şunu da bilmelidir ki hastalıkların bazılarında bu yük artar, bazılarında ise çok azalır. Umumiyetle ağrılı kısımlarda azalmıştır. Şu hale göre ağrılı yere ayni cinsten elektrikli el tatbik edilir. Meselâ yarım baş ağrısında eğer sağ taraf ağrıyorsa sağ el tatbik edilir. Alın ağrılarında keza sağ el, sol yarım baş ağrısiyle küçük kafa ağrılarında sol eli tatbik etmelidir... ilâh. Sağ elin alma konmasiyle şu hâdiseler — tabii hassas insanlarda— görülür: a — Uzvî faaliyet artar, b — Hararet yükselir, c — Adalelerin kuvveti artar, d — Kalb daha kuvvetli ve hızlı atar, e — Nefes alma derinleşir. Bu tesirler dolayısile süje başında bir sıcaklık, ağırlık, göğsünde bir tazyik, helecan duyar. Adalelerin ve sinirlerin gerilmesi, süjeye ayni cinsten bir enerjinin eklenmiş olduğunu gösterir. Bu tesirin devamı bu hassas şahısta sun’î uyku, daha doğrusu manyetik uykuyu husule getirir. Sol el alma konacak olursa, yukarıkilerin aksi hâdiseler görülür. Yani; uzvî faaliyet azalır. Bedenin harareti düşer. Nefes ve kalb çarpıntıları hafifler ve yavaşlar.Süjede düşkünlük, halsizlik görülür. Bu sebepten bir rahatlık 'serinlik ve hoş bir rehavet hissedilir. Eğer sağ el tatbik edilerek süjede uyku hâli husule getirilmiş ise sol elin tatbik edilmesile bu tesirler giderilmiş olur. Bu tesirlerden istifade ederek bazı tecrübeciler sağ eli medyumun tepesine koymakla onu uyutabiliyorlar. Uyandırmak için de sol eli tatbik ediyorlar. Hattâ çok hassas süjelerde bu neticeleri doğrudan doğruya temas etmeden 15-30 santim veya daha uzaktan da İlde edebiliyorlar. Bütün bu söylediklerimiz tatbik edilerek sun’î uykuya sokulan şahsıta uykunun değişik şekiller gösterdiği görülür. İspiritizme hâdiselerini bir mektep kuracak şekilde ilmi yollardan tetkik ederek ciltlerle eser yazmış olan Allan Kardec sun’î uykuyu gruplara ayırmış ve bunları sıralar takip edilerek tetkike arzetmiştir. Fakat bu sıralar her zaman ve her süjede takip edilemiyor. Meselâ sun’î uykunun ilk safhasında hafif bir uyku hali görülür. Manyetik tesir devam ettirildiği takdirde uykunun ikinci safhası yani somnambül hâli gelir, paslara devam edilirse bu hâli yani somnambülü, daha derin bir uyku ve üçüncü safha sayılan Katalepsi hâli takip eder. Paslara yine devam edilirse — pek nâdir vak’alarda — 4 üncü safha yani Letarji hâli görülebilir. Maamafih hemen şunu da ilâve edelim: bu sayılan safhalar her zaman ayni sırayı takip etmezler. Bazı süjeler ilk safha yani «Charme» i atlıyarak Somnambül haline gelirler, Bazıları bilâkis ilk hamlede Katalepsi haline girerler. Böyle değişik safhalar karşısında operatörün çok soğukkanlı, bilgili ve temkinli olması şarttır. Sun’î uyku hallerinin bu değişik sıraları takip etmeleri en büyük güçlüğü meydana getirirler. Ve yine bu sebeptendir ki sun’î uyku ile meşgul olacaklar alelâde heveskârlar olmamalıdır. Her ne kadar ilk tecrübelerde mühim hâdiseler görülmezse de tecrübeler ilerledikçe medyomlar daha çabuk uykuya girer ve daha geç uyanırlar. Ağır aksidanlar sık ve yorucu tecıübelerden sonra daha çok görülür. Onun için de celseleri haftada bir ve nihayet iki defadan fazla yapmamalıdır. Daima tedricen daha derin uyku hallerine gitmelidir, Sun’î uykuyu manyetizma yoliyle elde etmek için operatörde manyetik kudretin çok olması zarurîdir demiştik, Bu kudret herkeste kolay kolay bulunamadığı için birçoklarınm manyetizma yapıyorum dedikleri şey hakikatte manyetizma değildir. Ancak compose karışık bir usuldür. Ve Hipnotizma bahsimizden sonra o da anlatılacaktır. Hipnotizma nasıl yapılır? Braid bir operatör - doktor olduğu için kendi usuliyle uyuttuğu hastalar üzerinde cerrahî ameliyatlar bile yapmıştır. Bir hastasınm çürük dişini çıkarmış, bir diğerinin parmağını kesmiştir. Bu ameliyeleri yaparken hiç bir ilâç ve narkotik vasıta kullanmamış, sadece sun’î uyku ile süjeyi uyutmuştur. Braid bu uykuyu süjeye kristal bir yuvarlak, bazan büyük bir pırlanta yüzük göstermekle elde etmiştir. Ona göre herkes hemen ilk tecrübede uyuyamaz. Bazıları üç beş tecrübeden sonra, diğerleri daha çok tecrübelerden sonra uyurlar. Bu uyku bazılarında çok derin bazılarında hafif ve sathî olabilir. Braid’in yolunda yürüyenlerden bir kısmı Hipnotizma uykusunu bazı İçtimaî sahalarda da tatbik etmeyi denediler. Meselâ Liebeault kötü ahlâklı, kötü âdetli kimselerde bu ahlâk ve âdetlerin değiştirildiğini ve sahiplerinin iyi bir insan olarak cimiyete iade edildiklerini birçok misâlleriyle isbat ettiler. Bu kabîl işler için sun’î uyku esnasmda şahsa telkinler yapıldığmı ilâve etmeğe lüzum yoktur. İşte asıl müessir olan keyfiyet de uyku esnasındaki bu telkindir. Yalnız Telkin de çok mühim olan şu nokta ehemmiyetle gözönünde bulundurulmalıdır: «Hiç bir kimseye akıl ve şuurunun kabul edemiyeceği bir şey yaptırdamaz!» Meselâ faziletli bir insan ne kadar zorlansa, bir şey çalmaya ikna edilemez, namuslu bir insan da kötülüğe zorlanamaz. Şayet bu şekilde telkinler yapılacak olursa süje isyan eder ve uyaqnr. Medyomun telkin edilen bir şeyi yapabilmesi için o şeyi mâkul görmesi, kabul etmesi lâzımdır. Şu halde onu ikna etmeğe, yaptırıflacak şeyin iyi bir şey olduğuna onu inandırmaya çalışmak lâzımdır. Bunu yapmak için de ondaki itiraz etmek meylini kaldırmalıdır. Uyku, bu hususta kıymetli bir yardımcı olur. Rüyada görülen mantıksızlıklar, zihin tarafından itirazsız kabul edilir. Onun için sun’î uykuda da telkin vasıtasile red ve itirazı kolayca yenmek mümkün olur. îşte Hipnotizmada da sun’î uykuya girmiş şahıslar üzerinde, onun itirazmı mucip olmadan telkinler yaparak arzu edilen neticelere sürüklemekle işe başlanır. Hipnotizma da, Manyetizma gibi üç maksatla tatbik edilir. Ya ruhlarla konuşmak, ya İlmî tecrübeler yapmak, yahut da tedavi için... Biz daha aşağıda bunlardan bahsedeceğiz. Şimdi Hipnotizma hangi usullerle yapılır onu görelim: A — Dr. Braid usulü : Bunun için kristal sürahi kapaklarının yuvarlağı hassas süjeye gösterilir. Yuvarlak, süjenin iki gözünün arasına ve kaşları hizasınagelmek üzere takriben 20 santim uzaktan tutulur. Ve gözlerini bundan hiç ayrrmaması ve kırpmaması tenbih edilir. Vak’asma göre beş on dakikadan yarım saate kadar bir müddet sonra eğer şahıs uyumağa kabiliyetli bir süje ise evvelâ gözleri kapanır, sonra bir uyku içine gömülür. Bu tecrübe ayakta veya oturarak yapılır. Ayakta yapılıyorsa gözler kapanacağı sırada hemen oturabilmesi ve düşmemesi için tertibat almayı unutmamalıdır. Süje uyumağa başladıktan sonra uyku derinleştirmek istenirse yüksek sesli bir diyapazon kulaklarınm yanına getirilir veya bir gong evvelâ hafifçe sonraları daha şiddetli vurulur. Böylece süje yukarıda söylediğimiz 1 — Şarm, 2 — Somnambül, 3 — Katalepsi, 4 — Letsırji safhalarına — şayet hassas ve iyi bir medyom ise— girebilir. Uykuya girdiği sırada «Şimdi uyuyorsunuz!», «Daha derin uyuyorsunuz!», «Çok derin uyuyorsunuz.», «Vücudunuz kaskatı kesildi!», «Hiç hareket edemiyecek bir haldesiniz!», «Gözleriniz yavaş yavaş açılıyor. Fakat siz uyumakta devam ediyorsunuz^», «Dikkatinizi... üzerinde teksif ediniz!» gibi telkinlerle uykunun derinlik dereceleri idare edi* lebilir. Ayni şekilde takip edilen maksada göre telkinler yapılır. Meselâ tedavi etmek istediğimiz bir sarhoş ise eline bir bardak su veririz. Ve bunun mükemmel bir rakı olduğu ve bir yudum tatması emredilir. Süje bir yudum suyu ağzına alınca: «Oh ne güzel, hakikaten güzel bir rakı...» diyecektir. Demediği takdirde bütün ikna kabiliyetimizi kullanarak onu kandırmanın yolunu bulmalıyız. O, bu suyu rakı olarak kabul etti mi iş yolundadır. Artık bu rakının midede bulantı yaptığını, mideyi yaktığını, sinirleri bozduğunu... daha ilerliyerek rakının kerih bir şey olduğunu, artik onu her görüşte midesinin bulanacağı, ondan nefret ettiği ilâh... şeklinde telkinler yapılır. Yalnız geçen hâdiseleri uyandıktan sonra kafiyen hatırlamaması da telkin olunmalıdır ki uyanmca bunun uyku esnasmda kendisine kabul ettirilmiş ârızî ve ehemmiyetsiz bir fikir olduğunu sanmasın. B — Pickmann usulü- : Pickmann uyutacağı süjenin karşısına ve sol tarafına geçiyor. Kendisinin sol elinde taşıdığı iri ve kıymetli pırlanta yüzüğü süjenin gözlerine tutuyor. Ve sağ elini de medyomun sırtına ve iki kürek kemiğinin arasına koyuyor. Her ikisi de ayakta oldukları halde beş on dakika bekliyorlar. Bir müddet sonra medyom gözleri kapanıyor ve sallanmaya başlıyor. Böylece uyku husule getirilmiş oluyor. Bazan mücerrip sağ elini sırta dayayacağı yirde enseye ve bele doğru yukarıdan aşağı paslar yapıyor. Paslar yapılırken parmaklar gergin ve birbirlerine müvazi şekilde — sanki henüz açılmış bir boru çiçeği gibi — olmalı. Omuzdan parmak uçlarına kadar adaleler sert ve gergin bulunmalı. Zihnen de karşısındakini uyutmak için keskin bakışlarla gizli fakat amirane fikir dalgaları göndermelidir. C — Louis usulü : Louis sun’î olarak uyuması ihtimali olan, fakat üzerinde tecrübe yapılmamış acemi insanları kolayca uyutabilmek için çok kolay bir usul bulmuştur. Aynadan yapılmış ve bir mihver etrafında durmadan dönen bir yuvarlak - (döner ayna) — yapmıştır. Süjeyi rahat bir şekilde bir koltuğa oturttuktan sonra gözlerinin karşısında bu döner aynayı işletiyor ve şahsı kısa bir zamanda uyutuyordu. Merhum Doktor Besim Ömer Paşa, Doktor Louis’in Pariste, Charite hastahanesindeki kliniğinde talebeye ders verirken yaptığı tecrübeleri bizzat gördüğünü kitabında nakleder. Hattâ, sun’î uyku için yapılacak ameliyeleri talebeye şu şekilde sıraladığını yazar: 1 — Deriye yapılan tahrişler ve tenbihler... bilhassa histeri doğuran — Hysterogene — noktalar üzerine yapılanlar. 2 — Göze yapılan tenbihler. Bakışma, göze şiddetli ışık tutma, 3 — Göz üzerine şiddetle basmak, 4 — Kulak sinirlerine yapılan tesirler. Saat, diyapazon, zil, çan vesaire gibi, 5 — Telkinler. 6 — Hayatî cereyanlar. (Manyetik tesirler.) (117). D — Fournier usulü : Bir âlet fabrikasının sahibi olan «Fournier» yukarıda söylediğimiz Doktor Louis’in aynasına benziyen bir yuvarlak fırıldak yapmıştır. Bu yuvarlağın bir tarafında içine kloroform veya eter konabilen bir şişe oturtmuştur. Âlet dönerken ayni zamanda kloroform da saçacağından bu maddenin uyutucu tesirinin de inzimamiyle süjeleri daha çabuk uyutmak imkânını düşünmüştür. Filhakika histerik ve hassas süjeler üzerinde yapılan tecrübelerde bu usulün çok iyi neticeler verdiği söylenmiştir. E — Jagot usulü : Jagot’ya göre, eskiden kullanılan Hipnotizma usulleri tehlikeliydi. Çünkü ânî ve şiddetli sadmelerle süjeyi mutazarrır ediyordu. Fakat şimdi kullanılan usuller tedricî ve hafif olduğundan pek tehlikesi yoktur. Pek nâdir olarak anormal haller hariç, süjeye kat’î bir hâkimiyet bile yoktur. Esasen verilen bir telkinin müessir olabilmesi için tabiî temayüllere uyması hiç olmazsa zıt bir vaziyet doğurmaması lâzımdır. Jagot’ya göre yüz kişide onu «tam» olarak uyutulabilir. Yine bu yüz kişiden kırkı kısmen uyutulabilir. Diğer yüzde altmış ise uyumuyorlar. Jagot, Emile Coue gibi Hipnotizmada telkinlere ehemmiyet veriyor. Filhakika o da süjeyi uyutmak için gözlerinin önüne parlak bir cisim koymayı tavsiye ediyor. Fakat bu, sırf süjenin fikirlerini dağıtmaması, bir noktaya teksif etmesi içindir. Bu suretle süjenin telkinlere müsait bir duruma girdiğini söylüyor. Jagot da süjesini evvelâ ayakta tutuyor. Ona uyutacağını telkin ediyor. Ve gözlerinden biraz uzakta parlak bir kristal yuvarlak gösteriyor. «Şimdi ellerinizin parmakları bükülüyor... göz kapaklarınız ağırlaşıyor... kapanıyor... uyuyorsunuz...» gibi telkinler yapıyor. Bu telkinlere mukavemet edemiyen süje yavaş yavaş sallanmıya başlayınca, düşmemesi için onu tutuyor ve oturtuyor. Telkinlere bir müddet daha devam edince süjenin uyuduğunu söylüyor. Bütün bu hipnotik usullerde süjeler tatbik edilen uyutma tarzına göre kısa veya uzunca bir zaman sonra gözlerini kapar ve uykuya dalarlar. Gözlerin kapanmasını hemen uyku zannetmek hatalıdır. Hafif bir dalgınlık, ağırlık hali de bunu yapabilir. Onun için süjenin hakikaten uyuyup uyumadığını kontrol etmek lâzımdır. Süjeye bazı hareketler yaptırmak, «Gözlerinizi açın!» diyerek açıp açamadığına bakmak, hareketlerinde normal bir insan gibi mi yoksa halsiz, cansız mı hareket ettiği kontrol edilir. Sözlerinin şiddetine bakılır. îlk safhada bunlar zayıf ve isteksiz olur. Daha sonraları hiç bir hareket yapamaz. İlk zamanlar celsede bulunan diğer zevatın sesleri, dışarıdan gelebilen, meselâ otomobil, satıcıların bağrışmaları, saatlerin tıkırtısı vesaire duyulabildiği halde sonraları bunlar işitilmez olur. Böylece medyomun uyduğuna kanaat getirilir. Bazan bu süjelerde «Anesthesie» hâli yani hissizlik de olur. Böylelerinin eline batırılan iğneler, vücuduna değdirilen sigara ateşi, burnuna tutulan amonyak gibi keskin kokular hiç bir tesir yapmaz. Uykunun derinliğini gösteren bu hal uykunun üçüncü safhası olan Katalepsi halinde mutlaka, birinci ve ikinci safhalarda yani Charme ve Somnambule hallerinde ekseriya görülür. Letarji yani uykunun en derin ve nâdiren elde edilebilen safhası derin bir koma içinde bulunan, Katalepsi halinden daha korkutucu hal ancak istisnaî vak’alarda ve pek mühim kontroller ve kuvvetli yetişmiş operatörlerin huzuriyle yapılabilir. Bütün bu uyku safhalarında bugün kullanılan usuller, ne daha yukarılarda söylediğimiz saf Manyetik ne de safHipnotik usuller değildir. Şimdiki tecrübeciler ekseriya bu usullerin karıştırılmış şeklini «Combinet» metodları tercih ettikleri görülüyor. Maamafih bunda birkaç âmilin tesiri olsa gerek. Evvelâ yalnız Manyetik usullerle uyku temin etmek için şu birkaç vasfın bulunması elzemdir: 1 — Uyutulacak şahsın manyetik süje olması. 2 — Tecrübeyi yapacak operatörün çok kuvvetli bir manyetizör olması. 3 — Sükûnetle çalışılabilecek yer ve zaman. Medyomun manyetik bir süje olup olmadığmı ancak tecrübe yapmakla öğrenebiliriz. Bunun için en iyisi Manyetizma (yukarıda söylediğimiz Mesmer usuliyle) yapmak suretile süjenin Manyetizma yoliyle uyutulabilip uyutulamıyacağı kontrol edilir. Maamafih bazan haftada iki üç defa yapılmak üzere tecrübenin tekrarlanması icabeder. Böyle 3-4 tecrübede menfi netice alındı mı süjenin manyetik kabiliyeti olmadığına hükmolunur. Yahut da operatörün kâfi derecede süjeyi işbâ haline getirecek kadar manyetik emanasyonlar veremediği anlaşılır. Eğer opiratör daha evvelce birçok şahısları kısa bir zamanda uyutabilecek kadar manyetik emanasyona malik ise o halde süje hassas değildir. Süjeyi değiştirmek lâzımdır. Tecrübenin yapıldığı yer de mühimdir. Her zaman ayni yerde tecrübe yapılması faydalıdır. Yer değiştirilmesi hallerinde bazan iyi netice alınmadığı, ancak birkaç tecrübe sonra yine eskisi gibi muvafafkiyet elde edilebildiği vâkidir. Keza tecrübede her vakit ayni şahısların (müşahit ve asistan olarak) bulunması da lüzumludur. Şahıslarda olan değişmeler de tecrübeye tesir eder’ . Bir de mühim olarak insanlardan çıkan bu emanasyonlarm zaman zaman azalıp çoğaldığını, yukarılarda söylemiktik. Tabiî olarak bu azalma çoğalma keyfiyeti günün 24 saatinde şu Münhani ile gösterilmiştir: Bu Courbe tetkik edilince anlaşılır ki manyetik emanasyonların insandan en çok çıktığı zamanlar sabahin 9 zunda ve akşamın 6 sı ile 9 u arasındadır. Bu zamanların dışmda «Force magnetique» nisbeten azalır. Keza yorgunluklar, heyecanlarla da bu kuvvet azalır. Bazı günler diğerlerinden daha verimli olabilir. Bunlar gözönünde bulundurulursa bazı günlerin muvaffakiyetsizliği izah edilmiş olur. Hipnotizma ile yapılan sun’î uykularda ise en mühim rolü telkin oynar, demiştik. Bu telkin bazılarmm zannettiği gibi keskin bir sesle verilmekle tesiri artmaz. Bilâkis gayet mülayim ve tatlı bir ses ile iş görmelidir. Yalnız süje üzerinde hâkim olacak şekilde idare edilmesi kâfidir. Hipnotizmada da yukarıki Courbe gözönüne getirilirse manyetik emanasyonların en fazla deşarj olduğu zamanlar yani sabah 9-12 ve akşam 15-21 arası en münasip zamandır. Bütün yukarıki mülâhazalarla sade Manyetizma yapmanın zor, sade Hipnotizma yapmanın da zararlı olabileceğini göstermek istedik. Çünkü manyetizma yapabilmek için büyük bir kuvvete malik olmak lâzımdır. Operatörün kendisinden bol miktarda çıkan emanasyonları medyoma aktarabilemsi bu esnada kendisinin — enerji kaybetmesine rağmen — hiç bir zaaf alâmeti göstermemesi, bilâkis medyomun bu fazla enerji yüküne tahammül edemiyerek^ sun’î uyku haline girmesi lâzımdı. Bu ise öyle herkes tarafından kolayca tatbik edilebilecek bir şey değildir. Hipnotizmaya gelince: Medyomdan kısa bir zamanda fazla enerji kaybettirmek gayesile hareket olunacağı için sinirleri zayıf kimselerde ihtiyatla tatbik edilmesi icabeder. O halde ne yapalım? İşte bugün hemen bütün dünyada kullanılan nisbeten kolay ve daha emniyetli olan karışık (= Karma usul) tatbik etmek en mâkul yoldur. Bu Combinet usul için bazı misâller verelim:Burada hem Manyetik hem Hipnotik usuller, telkin ve paslar karışık bir halde tatbik edilir. Bunlardan bazıları şunlardır: A — Dr. Bernheim usulü : Süje manyetizme yapılır gibi loş bir odada rahat bir koltuğa oturtulur. Uykusu gelinceye kadar gözlerini kapamaması, kırpmaması, daima operatörün gözlerine bakması söylenir. Operatör medyomun karşısına oturur. Süjenin baş parmaklarını kendi baş ve şahadet parmağı arasında sıkıştırır. Operatör, gözlerini medyomun iki kaşı arasına tevcih eder. Beş on dakika sonra süjeye tatlı bir rehavet gelecektir. Göz kapakları ağırlaşıp kapanmaya başlıyacaktır. Bu andan itibaren operatör, uykunun gelmesini sür’atlendirmek için sağ el ayasını medyomun alnına dayıyarak telkinlere başlıyacaktır. Telkinler önce çok hafif ve yavaş sesle, âdeta fısıldar gibi olacak: «Göz kapaklarınız kurşun gibi ağırlaştı... yoruldu... kapanıyor... kapandı... uyuyorsunuz... daha derin uyuyorsunuz... uyku bütün vücudunuza yayılıyor... artık isteseniz de göz kapaklarınızı açamazsınız... gözlerinizi açamazsınız... ben sizi uyandırmadıkça uyanamazsınız... hiç bir hareket yapamazsınız... yalnız benim seslerimi, benim emirlerimi işitiyor, benim sesimden başka hiç bir ses, hiç bir gürültü duyamıyorsunuz... uyuyorsunuz... derin bir uyku içindesiniz... yalnız benim seslerimi işitmekte devam ediniz fakat başka hiç bir ses duymıyacaksınız... şimdi artık derin, çok derin bir uyku içindesiniz... vücudunuzda his kalmadı... ellerinizi kesseler duymıyacaksınız... işte şimdi ellerinize iğne batırıyorum, duymuyorsunuz... duymıyacaksınız. (Bu esnada hafifçe elleri çimdiklenir Ve hakikaten bir harekette bulunup bulunmadığı, kontroll edilir). Sağ el ayası alında dururken, sol el eski vaziyetinde yani sağ baş parmağı, baş ve şahadet parmakları içinde kavramış olarak tutmakta devam olunur. Medyomun gittikçe daha derin bir uykuya girdiği kanaati hâsıl olursa telkinler gittikçe daha yüksek sesle, tatlı ve âmirane yapılmalı. Uyuduğunu anlamak için medyoma «Uyuyor musunuz!» diye sual sormak muvafık değildir. Olabilir ki hayır uyumıyorum der. Onun için süjenin uyuyup uyumadığını, ahvali ve hareketleri derin ve dikkatle tetkik edilerek hüküm vermelidir. Uyuduğuna kanaat getirilince. Manyetizma usullerinde târif edildiği gibi medyomun başından ayağına kadar paslar yapılır. Ve böylece süje derin bir uyku içine sokulur. Ondan sonra sualler sorularak maksada göre hareket olunur. Netice olarak Şarm denilen sun’î uykunun birinci safhası şu vasıfları haizdir: 1 — Göz kapakları kapalı. 2 — Medyom etrafında olup bitenlere karşı kayıtsızdır. Operatörden başkalarının sesini işitmez. 3 — Ciltte his yoktur. îğne batırılsa duymazlar. 4 — Umumî hali normaldir. 5 — Ekseriya kendi kendilerine hiç bir hareket yapamaz. Celse esnasında operatör uyandırmadıkaç uyanamazlar. 6 — Hararet bazan düşüktür. Süjenin elleri buz gibidir. Onun için tecrübeyi soğukta yapmamalıdır. 7 — Süjenin iradesi zayıflamıştır. Telkin kabiliyeti artmıştır. Bu telkin mizaç ve seviyeye göre idare edildiğitakdirde çok iyi bir netice almaya müsaittir. 8 — Hafızada şayanı dikkat değişmeler gösterir. Operatör telkin ederse uyandıktan sonra bütün olanları unutur ve hiç birisini hatırlıyamaz. Tersine, hatırlamasını telkin ederse bütün konuşulanları en ufak teferruatına kadar tekrarlar. 9 — Bu devre giriş ve çıkış diğer safhalara nazaran daha kolaydır. 10 — Gerek Spiritizma gerek tedavide bu devrenin ehemmiyeti büyüktür.Bu uyku, bilhassa ilk tecrübelerde istenildiği kadar derin olmıyabilir. Maamafih sun’î uykuda bir kaide vardır ki hemen bütün usullerde hükmü carîdir. O da, tecrübe celselerinin adedi arttıkça medyumlar daha çabuk uyurlar ve daha geç uyanırlar. Bu kaide daima hatırda tutulmalıdır. Yukarıda saydıklarımız sun’î uykunun ilk devresi yani «Şarm» dır. Manyetizma ve Hipnotizma yapılan süjelerin hemen ekserisi doğrudan doğruya bu devreye girerler. Keza, ruhî infisalde de bazı süj elerin izolman sırasında bu Şarm devresinde bulunduğu görülür. Nâdir ahvalde medyumların kendi iradelerde ve hattâ otomatikman bu devreye girebildiklerini de görüyoruz. Bu müstesna vak’alar bir tarafa bırakılırsa kaide olarak bütün sun’î uyku hallerinde Şarm ilk devreyi teşkil eder diyebiliriz. Pek nâdir hallerde sun’î uykunun ilk safhası atlanarak süje doğrudan doğruya ikinci safhaya yani Somnambül haline girer. Keza mûtat olmıyan bir şekilde bu ikinci devir de atlanarak üçüncü Katalepsi devresine girilebilir. Bunları sıra gelince yazacağız. Şimdi Şarm halinde bulunan bir medyomun, sun’î uykunun ikinci devresine sokabilmek için yapılacak hareketleri gözden geçirelim: İster yalnız Manyetik veya yalnız Hipnotik, ister Karma (yani (Manyetizma ve Hipnotizma usullerini karıştırarak) usulle yapılan sun’î uykuda süjeyi daha derin olan Somnambül devresine getirmek için, önce yapılan paslar, telkinler vesaireye devam edilmekle beraber süjeye: [Daha derin uyuyorsunuz... Somnambül haline giriyorsunuz...] gibi telkinler yapılır. Ayni zamanda tam tepeye gelen kafa kısmı sağ elin baş parmağı vasıtasile sıkı bir surette oğulur. Bu oğuşturma ve tazyik bir iki defa — telkinlerle beraber — tekrarlanırsa medyom Somnambül haline girer. Tabiîdir ki bu kabiliyet her medyomda ayni derecede değildir. Şurası da dikkate değer ki çerek 3 üncü Katalepsi devresinde hattâ 4 üncü Letarji devresinde bulunan süjelere ayni iş yani «tepenin baş parmakla uğulup tazyik edilmesi» yapıldığı takdirde medyom Katalepsi veya Letarji devresinyomun karşısına oturur. Süjenin baş parmaklarını kendi baş ve şahadet parmağı arasında sıkıştırır. Operatör, gözlerini medyomun iki kaşı arasına tevcih eder. Beş on dakika sonra süjeye tatlı bir rehavet gelecektir. Göz kapakları ağırlaşıp kapanmaya başlıyacaktır. Bu andan itibaren operatör, uykunun gelmesini sür’atlendirmek için sağ el ayasını medyomun alnına dayıyarak telkinlere başlıyacaktır. Telkinler önce çok hafif ve yavaş sesle, âdeta fısıldar gibi olacak: «Göz kapaklarınız kurşun gibi ağırlaştı... yoruldu... kapanıyor... kapandı... uyuyorsunuz... daha derin uyuyorsunuz... uyku bütün vücudunuza yayılıyor... artık isteseniz de göz kapaklarınızı açamazsınız... gözlerinizi açamazsınız... ben sizi uyandırmadıkça uyanamazsmız... hiç bir hareket yapamazsınız... yalnız benim seslerimi, benim emirlerimi işitiyor, benim sesimden başka hiç bir ses, hiç bir gürültü duyamıyorsunuz... uyuyorsunuz... derin bir uyku içindesiniz... yalnız benim seslerimi işitmekte devam ediniz fakat başka hiç bir ses duymıyacaksmız... şimdi artık derin, çok derin bir uyku içindesiniz... vücudunuzda his kalmadı... ellerinizi kesseler duymıyacaksmız... işte şimdi ellerinize iğne batırıyorum, duymuyorsunuz... duymıyacaksmız. (Bu esnada hafifçe elleri çimdiklenir ve hakikaten bir harekette bulunup bulunmadığı, kontroll edilir). Sağ el ayası alında dururken, sol el eski vaziyetinde yani sağ baş parmağı, baş ve şahadet parmakları içinde kavramış olarak tutmakta devam olunur. Medyomun gittikçe daha derin bir uykuya girdiği kanaati hâsıl olursa telkinler gittikçe daha yüksek sesle, tatlı ve âmirane yapılmalı. Uyuduğunu anlamak için medyoma «Uyuyor musunuz!» diye sual sormak muvafık değildir. Olabilir ki hayır uyumıyorum der. Onun için süjenin uyuyup uyumadığını, ahvali ve hareketleri derin ve dikkatle tetkik edilerek hüküm vermelidir. Uyuduğuna kanaat getirilince, Manyetizma usullerinde târif edildiği gibi medyomun başından ayağına kadar paslar yapılır. Ve böylece süje derin bir uyku içine sokulur. Ondan sonra sualler sorularak maksada göre hareket olunur. |
#2
|
|||
|
|||
Netice olarak Şarm denilen sun’î uykunun birinci safhası şu vasıfları haizdir:
1 — Göz kapakları kapalı. 2 — Medyom etrafında olup bitenlere karşı kayıtsızdır. Operatörden başkalarının sesini işitmez. 3 — Ciltte his yoktur. İğne batırılsa duymazlar. 4 — Umumî hali normaldir. 5 — Ekseriya kendi kendilerine hiç bir hareket yapamaz. Celse esnasında operatör uyandırmadıkaç uyanamazlar. 6 — Hararet bazan düşüktür. Süjenin elleri buz gibidir. Onun için tecrübeyi soğukta yapmamalıdır. 7 — Süjenin iradesi zayıflamıştır. Telkin kabiliyeti artmıştır. Bu telkin mizaç ve seviyeye göre idare edildiğitakdirde çok iyi bir netice almaya müsaittir. 8 — Hafızada şayanı dikkat değişmeler gösterir. Operatör telkin ederse uyandıktan sonra bütün olanları unutur ve hiç birisini hatırlıyamaz. Tersine, hatırlamasını telkin ederse bütün konuşulanları en ufak teferruatına kadar tekrarlar. 9 — Bu devre giriş ve çıkış diğer safhalara nazaran daha kolaydır. 10 — Gerek Spiritizma gerek tedavide bu devrenin ehemmiyeti büyüktürBu uyku, bilhassa ilk tecrübelerde istenildiği kadar derin olmıyabilir. Maamafih sun’î uykuda bir kaide vardır ki hemen bütün usullerde hükmü carîdir. O da, tecrübe celselerinin adedi arttıkça medyumlar daha çabuk uyurlar ve daha geç uyanırlar. Bu kaide daima hatırda tutulmalıdır. Yukarıda saydıklarımız sun’î uykunun ilk devresi yani «Şarm» dır. Manyetizma ve Hipnotizma yapılan süjelerin hemen ekserisi doğrudan doğruya bu devreye girerler. Keza, ruhî infisalde de bazı süjelerin izolman sırasında bu Şarm devresinde bulunduğu görülür. Nâdir ahvalde medyomlarm kendi iradelerile ve hattâ otomatikman bu devreye girebildiklerini de görüyoruz. Bu müstesna vak’alar bir tarafa bırakılırsa kaide olarak bütün sun’î uyku hallerinde Şarm ilk devreyi teşkil eder diyebiliriz. Pek nâdir hallerde sun’î uykunun ilk safhası atlanarak süje doğrudan doğruya ikinci safhaya yani Somnambül haline girer. Keza mûtat olmıyan bir şekilde bu ikinci devir de atlanarak üçüncü Katalepsi devresine girilebilir. Bunları sıra gelince yazacağız. Şimdi Şarm halinde bulunan bir medyomun, sun’î uykunun ikinci devresine sokabilmek için yapılacak hareketleri gözden geçirelim: İster yalnız Manyetik veya yalnız Hipnotik, ister Karma (yani (Manyetizma ve Hipnotizma usullerini karıştırarak) usulle yapılan sun’î uykuda süjeyi daha derin olan Somnambül devresine getirmek için, önce yapılan paslar, telkinler vesaireye devam edilmekle beraber süjeye: [Daha derin uyuyorsunuz... Somnambül haline giriyorsunuz...] gibi telkinler yapılır. Ayni zamanda tam tepeye gelen kafa kısmı sağ elin baş parmağı vasıtasile sıkı bir surette oğulur. Bu oğuşturma ve tazyik bir iki defa — telkinlerle beraber— tekrarlanırsa medyom Somnambül haline girer. Tabiîdir ki bu kabiliyet her medyomda ayni derecede değildir. Şurası da dikkate değer ki gerek 3 üncü Katalepsi devresinde hattâ 4 üncü Letarji devresinde bulunan süjelere ayni iş yani «tepenin baş parmakla uğulup tazyik edilmesi» yapıldığı takdirde medyom Katalepsi veya Letarji devresinden 2 inci Somnambül devresine avdet eder. Hipnotik usullerle hazan Somnambül elde etmek için daha başlangıçta süjenin gözlerine gayet şiddetli (2-3 yüz mumluk) aydınlık tutulursa, medyom doğrudan doğruya Somnambül haline girerh Bu devrenin mümeyyiz vasıfları şunlardır: 1 — Süjenin gözleri kapalı veya yarı açıktır. Fakat görme fiili normal değildir. 2 — Eller ve ayaklar gevşektir. Baş bir tarafa düşmüştür. 3 — Kendi halinde bulunan süje, derin bir uyku içindedir. Sorulara cevap verir. Hattâ doğrulur, kalkar da... cevapları mantıkîdir. 4 — Bu devrede telkin kabiliyeti çok artmıştır. İstenilen şeyleri harfiyen yapar. 5 — Bütün vücudun acı duyma hissi kaybolmuştur. Hiç bir acı duyurmadan üzerinde ameliyat bile yapılabilir. 6 — Bu devrede Lüsidite denilen seyyallik hâli ziyadedir. Görme, işitme, koklama... ilâh hassaları çok artmıştır. Normal olarak hissedilemiyecek derecelerdeki müessirleri duyarlar. Hattâ «Clairevoyance- ve «Claire audiance» gibi hâdiseler bu devrede görülür. Katalepsiyi elde etmek için 2. nci safhada bulunan süjenin gözlerini açmak kâfidir. Böylece medyom Katalepsiye girer. 3 üncü devre, bazan 1 inci ve 2 nci devreler atlanarak da husule gelebilir. Bunun için şiddetli ziya veya sesin tesiri lâzımdır. Yahut 1 inci devrede iken medyomun gözleri açılır ve omuzlardan kalçalara doğru paslar yapılmakla beraber «adalelerin» gerildiği ve katılaştığı telkin edilirse, süje 2 nci devreye girmeden 3 üncü devreye girebilir. Bu devrin hususiyetleri: 1 — Gözler tamamen açıktır. Bakışlar korkunç ve cansızdır. Göz yaşları akmakta devam eder. Göz kapakları kırpılmadan açık kalır. 2 — Bu devrin bir hususiyeti olmak üzere süjeler müzikal seslerden fevkalâde hoşlanırlar. Hattâ dansederler. Maamafih bu müessirlerin tesiri yoksa süje tamamen hareketsiz ve kaskatıdır. Süjeye ne vaziyet verilse öylece yorulmadan saatlerce kalabilir. Hattâ bu vaziyetler ne kadar zor ve yorucu olsa da... 3 — Bu devrede de telkin kabiliyeti çok artmıştır. 4 — Vücudun hissi yoktur. Acı duymaz. Fakat eline verilen bir fıraç ile mütemadiyen fırçalar durur. 5 — Taklit kabiliyetinin artması dolayısile karşısında yapılan her hareketi taklit eder.Katalepsi halinde bulunan süjenin gözleri kapanırsa Letarji haline girilir. Bu devre sun’î uykunun en tehlikeli ve derin bir devresidir. Teneffüs, nabız bozuktur. Umumî hal bir ölüyü andırır. Mühim olan bir nokta da bu devreye girmiş bir süjenin uyandırılması çok zordur. Bu devrede bulunan bir süje haleti nezide bir bedene benzer. Bütün vücut bir lapa gibidir. His, hareket, irade yoktur. Telkin kabiliyeti sonsuz derecede azalmış, gözler kapalı, baş yana düşmüş bir haldedir. Hissizlik tam ve mutlak bir durumdadır. Refleks hareketleri artmıştır. Adalelere dokunulsa bütün vücut «tetani» halinde takallüs eder. Kuduz ve Tetanoz hastalıklarında görülen vaziyet gibi... Yukarıda söylediğimiz Kataleptik bir süjenin gözlerini kapayarak Letarji hali husule geldiği gibi bazan Hipnotizma yapılan histerik süjelerde 1, 2, 3 üncü devreler atlanarak doğrudan doğruya 4 üncü safhaya girildiği de vâkidir. Bu şekil, nâdiren, çok şiddetli bir ziyayı ânî olarak sü]enin gözlerine tevcih etmekle olur. Letarji safhasının hususiyetleri şöylece hulâsa edilebilir: 1 — Ruhî ve bedenî çöküklük (ileri derecede). 2 — Telkine istidatsızlık. 3 — Adalelerin tetanik takallüslere müsteit oluşu. Letarji devri bazan bütün uyandırma gayretlerine rağmen çok uzun sürebilir. Meselâ Dr. Louis’in bir vak’ası 36 gün bu halde kalmış ve süjenin hastahanede sondalarla beslenmesi zarureti hâsıl olmuştur. Bu gibi muhtemel ârızalar gözönünde bulundurularak süjelerin 1 inci ve nihayet 2 nci safhadan ileri götürülmemesini okuyucularıma tavsiye ederim. Şimdi Letarjiden itibaren süjelerin nasıl uyandırılacağım görelim:^ Letarji devresinde bulunan süjenin gözleri açılarak evvelâ Katalepsi devresine sokulmaya çalışılır. Katalepsi hali telkine müsait olduğundan bu devreden sonra sağ baş parmakla «Kummetürreis» kafanın üst, tepe kısmı uğuşturulur ve tazyik edilirse süje Katalepsi devresinden Somnambül devresine girer. Somnambül safhasından Şarm’a geçmek için ise paslar ve telkin yapılır. Bu telkinlerle birlikte [Şimdi artık uyanıyorsunuz... rahat ve sâkinsiniz... uyandığınız zaman kendinizi neşeli, sıhhatli bulacaksınız... yaptığım hareketlerle — paslar— uykunuz gittikçe hafifliyor... uyanıyorsunuz... bir iki üç diye sayacağım, üç deyince uyanacaksınız..] denilir. Böyle ekseriya Şarm’a geçmeden uyanma vâki olur. Şayet Somnambülden Şarm haline geçilmişse yine ayni şekilde telkinlere devam edilirken Degajan paslar denilen ve aşağıda zikredilmiş bulunan usulle uyandırılır. Gözlere üflemek de ayni uyandırıcı tesire maliktir. Sun’î uykunun derinlik safhalarını, bunlara giriş ve çıkış yollarını gösteren şu şemada okuyucuya toplu ve muhtasar bir fikir vermesi bakımından faydalıdır: Şema 2 : Sun’î uykunun derinleşme safhaları ve bunların normalden en derin uykuya ve buradan tekrar normale dönüş için yapılması gerekli manevralar. Daire dışı metod, içi müstesna halleri gösterir. B — Doktor Liebault usulü: Süje koltukta oturtulur ve sağ el ayası alnına dayanır. Bir müddet böyle tuttuktan sonra yavaş yavaş el aşağı doğru — cildi sıvayarak — indirilir. Bu esnada göz kapakları da hafifçe — kapatılıyormuş gibi— aşağı doğru indirilir. Ve süjeye tatlı bir sesle «Uykuyu düşünün... göz kapaklarınız ağırlaştı... iniyorlar... uyuyorsunuz... ilâh» şeklinde telkinler yapılır. Böylece medyom hem paslar hem de telkinlerle uyutulmuş olur. C — Kerlıng usulü : Kerling süjenin sırtı ışığa gelmek üzere bir sandalyeye oturtuyor. Uykuyu düşünmesini söylüyor. Gözlerini de süjenin iki kaşı arasına dikiyor. Ellerini, medyomun dizleri üzerinde bulunan elleri üzerine koyuyor. Ve medyomun önce bir sıcaklık ve sonra da tatlı bir uykunun vücuduna yayılacağını telkin ediyor. Bu telkinleri tekrarlarken iki eliyle süjenin başından, omuzlarından nüdesine doğru yavaş yavaş paslar yapıyor. Süje uyku alâmetleri gösterince sağ el ayasını başına, tepesine koyuyor. Ve bir müddet sonra başından, yüzünden, göğsünden geçmek üzere karnına kadar paslar yapıyor. Medyom uyumaya başlayınca, her iki baş parmağiyle kapalı olan göz kapakları üzerinde gözlere hafif tazyikler yapıyor. Ve «Artık uyudunuz... tamamen uyudunuz... ilâh» şeklinde telkinler yapıyor. D — Rahip Faria usulü : Süje bir koltuğa oturtulur. Uyuyacağı telkin olunur. Bunun için bütün dikkatiyle operatöre bakması tenbih olunur. Operatör ellerini — duada yapıldığı gibi— yukarı doğru kaldırır. Ellerin içi kendisine dışı medyoma gelecek surette medyoma gösterir. Bu esnada operatör ayakta duracaktır. Böyle bir müddet bekledikten sonra medyoma doğru bir iki adım atar ve âmirane bir tavır ve edâ ile süjeye «Uyu!» der. Bu sözü söylerken ellerini sür’atle aşağı doğru indirir. Bu hareket bir iki defa tekrarlandığı halde süje uyumazsa, operatör süjeye yaklaşır ve sağ elin parmak uçlarını alnına dayayarak telkinlere devam eder. Bu usullerin her hangi birisi — arzuya göre— tatbik edilerek sun’î uyku hali husule getirilebilir. Biz şahsen Dr. Bernheim’in usulünü tercih ediyoruz. Bunlardan hangisi tatbik edilirse edilsin netice hep sun’î uyku halinin teminidir. Bu sun’î uyku teessüs etti mi ondan sonra gayeye göre hareket etmeğe sıra gelecektir. Yukarıda da işaret ettik. Sun’î uyku ekseriya 3 maksat için yapılır. Birincisi,ruhlarla konuşmak; İkincisi, İlmî tecrübeler yapmak; üçüncüsü tedavidir demiştik. Ruhlarla konuşmak isteniyorsa, sun’î uyku halinin birinci safhası ekseriya bu maksada elverişli olabilir. Hipnoz^ denilen sun’î uykunun Şarm halinde süje, operatörün her an idaresinde bulunabildiği ve serbestçe konuşabildiği için bu devre, ruhlarla muhaberede en emin bir vasıta olabilir. Bu üstünlüklerine bakılarak ruhlarla muhaberede ekseriya süje bu devrede tutulur. Bazan süje kendiliğinden bu devreyi atlayıp Somnambül haline girebilir. Somnambül hali de İspiritimza celselerinde çok iyi karşılanan bir devredir. Somnambül halinde perisperi seyyaliyet kesbettiğinden Klervayyans, Dedubluman, Apor, Ekminezi ilâh gibi hâdiseler vâzıh ve faydalı şekilde elde edilebilir. Somnambül halinde bulunan süjeler meselâ gaipten, istikbalden haber verme, uzak mesafelerde vukua gelen hâdiseleri görme ve işitme gibi olayları diğer safhalardan daha iyi ve net olarak tesbit edebilir. Bu devrenin diğer devrelerle olan farkları yukarıda verilen mukayeseli cetvelden daha iyi anlaşılacaktır. Yukarıda saydığımız hâdiseleri Şarm halinde de elde etmek mümkün ise de bu devre, sun’î uykunun en hafif safhası olduğu gibi, irade ve şuuraltı faaliyetlerin henüz faal bulunabileceği bir devre üduğundan hâdiseleri Somnambül safhasındaki kadar muvaffakiyetle elde edebilmek güçtür. Şarm halinde bulunan bir süje gözleri kapalı sâkin ve hareketsiz bir durumda, âdeta normal bir uyku içinde gibidir. Somnambülde ise süje sanki hiç uyumıyan bir insan gibidir. Gözler ekseriya yarı açıktır. Fakat bu açık gözlerle görmek mümkün değildir. Süje karşısında bulunan şeyleri gözleriyle görmez. Meselâ o anda bitişik odadaki hâdiseleri, kalın duvara rağmen mükemmelen görebildiği halde burnunun ucundaki hâdiselere karşı âdeta kayıtsız kalır. Şarmda bulunan süjenin tersine olarak Somnambül halinde kalkıp gezebilir. Dikkate değen nokta şudur: Gözler, normal halde görmemesine rağmen, karışık yollarda hiç sendelemeden ve düşmeden, bir şeye çarpmadan yürüyebilir. Telkin edilen yahut süjenin maksat ve gayesine göre tahakkuku gereken işe doğru hamlesini yapar, vazifesini mükemmelen başarır. 1 inci ve 2 inci safhalar telkine müsait olduğu için o devrede tecrübenin mahiyetine göre mühim ruhî hâdiseler elde edilebilir demiştik. Ayni devreler tedavi maksadiyle yapılacak telkinlere de çok iyi cevap verirler. Meselâ ahlâkan düşük bir insana faziletli olması telkin edilerek onu eski kötü huylarından mühim bir nisbette kurtarmak mümkündür. Keza tenbel bir insanı çalışkan, hırsızı namuslu yapmak kabildir. Bazı ruhî hastalıklarda da çok mühim faydalar, salâh ve şifa temiedildiği Charcot, Bermheim, Okhorowitz, Lombroso vesair birçoktanınmış hekimler tarafmdan kabul ve tatbik edilmiştir. Sun’î uykunun Katalepsi ve Letarji devreleri ancak hekimler tarafmdan kontrol altında yapılmak şartiyle elde edilmelidir. Bu devrenin Demonstratif mahiyette kıymeti vardır. Ve telkinlerin, Hipnotizmanm, Manyetizmanın sıhhatini tasdik ettirmek ve isbat etmek için bu kadar derin bir uykuya, o da müstesna hallerde ihtiyaç hissedilir. Sun’î uykunun safhaları arasındaki münasebetleri ve bunları birbirinden ayıran hususiyetleri şu tablo ile tesbit etmek mümkündür. ---------- Post added 29.12.19 at 22:39 ---------- — Ruhî infisal — Süje çok sessiz bir odada, rahat bir şekilde oturtulur veya yarım uzanmış bir halde veyahut tamamen yatakta yatar gibi yatırılır. Bu esnada hiç bir gürültünün olmaması lâzımdır. Işıklar kısılır. Hattâ söndürülebilir de.. Tecrübede müşahitlerin çok olmaması üç, beş kişiden fazla bulunmaması münasiptir. Süjeye daha önceden bu usulün hiç bir tehlikesi, zararı olmadığı; yapılacak şeyin sadece istirahat halinde bulunan bir kimse ile yapılan bir muhavereden ibaret bulunduğu anlatılır. Müşahitler süjeden en az birkaç metre uzakta, meselâ odanın mukabil tarafında bulundurulur. Süjenin gözleri bir bağ ile kapanırsa — ki biz tecrübelerimizde bunun daha faydalı ve uygun olduğunu gördük— daha iyidir. Süjeye «izolman yapınız!» dendiği zaman kafasından bütün düşünceleri, bütün hatıra ve meşguliyetleri silmesi ve hiç bir şey düşünmemesi tenbih olunur. Bunun için kendisini meselâ semâda boşluklar içinde bir bulut imiş yahut Okyanuslar ortasında bir kaya üzerinde yahut da sonsuz sahralarda çöl ortasında yapayalnız farz ve tahayyül etmesi kâfidir. Böylece sessizlik içinde birkaç dakika beklenir. Sonra süjeye — seviye ve görgüsüne göre— meselâ «bardak!» diye hitap edilir. Bu, bardak kelimesi süjede ya bir hayal uyandıracak ve böylece şahıs, kapalı olan gözlerinin önünde bir bardak gölgesi, hayali belirdiğini söyliyecek. Yahut böyle bir hayal görülmiyecektir. Bazan da bardak dendiği halde meselâ kaşık görülecektir. Şayet hiç bir şey görmediyse, «kalem, çatal... ilh» gibi birçok eşya isimleri söylenir.. Hiç birisini görmezse tecrübeden vazgeçilir. Çünkü süje bu işe elverişli değildir. Şayet söylenen şeyi, veyahut meselâ «kalem» dendiği halde «tabak» veya «kayık» gören şahsa bu gördüğü şeyi tarif etmesi söylenir. Farzedelim ki «kalem» dediğimiz halde o, «kayık» gördü. Bu takdirde sorulur: — «Bu kayık nerededir?» O, «denizde» veya «gölde», «sahilde», «ortada» şeklinde cevap verecektir. Suallere devam edilir: — «Sahilde olan bu kayık boş mudur? Bilfarz şöyle bir cevaplaı muhabere dvam eder: — Evet boş! yahut, hayır içinde iki insan var.— Peki, bu insanlar hangi cinsten? Kadın mı, erkek mi? — Birisi erkek, birisi çocuk. — Giyinmiş bir haldeler mi? Yoksa mayo ile filân mı duruyorlar? — Giyinmiş... Adamın üstünde hâki renkli bir perdesü var. Başı açık... — Bu adam kaç yaşlarında, esmer mi, sarışın mı? ilh... Böylece arada bir muhavere başlar. Bu sırada operatör medyoma: — Şimdi tekrar izolman yapınız! der. Hayaller kaybolur. Operatör: — Şimdi karşınızda bir balon var. Hani paraşüt gibi. Eskiden onunla insanlar havaya uçarlardı işte öyle bir balon... görüyor musunuz. — Evet. Bir balon görüyorum. Boş bir balon... — Bu balona yaklaşınız ve içine giriniz! — İçine girdim. — Şimdi yükseliyorsunuz! Balon^ semaya doğru yükseliyor. Siz de içindesiniz. Birlikte yükseliyorsunuz... Yükseliyorsunuz değil mi? — Eevt.. yükseliyorum. Kendimde bir hafiflik duyuyorum. — Hiç durmadan mütemadiyen yükseliniz... yükseliniz... hep yükseliyorsunuz... Yükseldiğinizi hissediyorsunuz... Sür’atiniz nasıl? Etrafınızda ne görüyorsunuz?... Böylece medyom evvelâ bir karanlık içinde yükseldiğini, sonra yavaş yavaş bu karanlığın azaldığını, etrafın, kırmızı, sarı, yeşil, mavi renkler aldığını söyler. Bunları sıra ile geçmesi ve daha yukarılara çıkması söylenir. Ve bu aydınlık içinde bir hayal görüp görmediği sorulur. Bazan gelip geçici hayaller, bazan bir tanıdık sima ve meselâ evvelce ölmüş olan anne, baba vesaire görülür. Bunlar görüldüğü zaman ekseriya medyomlar ağlarlar. Bu takdirde medyom teskin olunur. Ve kendisine ağlanacak bir şey olmadığı, bilâkis insanın evvelce kaybettiği birisiyle tekrar buluşmasının memnunluk verici bir şey olması lâzım geldiği söylenir. Şayet bu görülen yabancı biri ise, ismi sorulur. Kim olduğu, medyomla ne için görüşmeğe geldiği, maksadının ne olduğu, bulunduğu âlemde nasıl vakit geçirdiği, mesut olup olmadığı, ilh... sorulur. Kendisi şayet ıztırap çekiyorsa Tanrıdan af dilemesi ve celsede bulunanların kendisinin bağışlanması için samimiyetle ve kalpten dua ettikleri söylenir. Ekseriya bu iyi temenniler görülen hayal üzerinde çok iyi bir tesiryaratır. Ve derhal memnun olduğunu, teşekkürlerini ifade ettiğini medyoma söyler. Yükselme esnasında sık sık medyomun ahvali tetkik olunmalıdır. Meselâ «yükseliyor musunuz» sualine «evet yükseliyorum» cevabını aldıktan sonra «siz kendinizi nasıl hissediyorsunuz?.. Rahat mısınız?» şeklinde sorulmalı... Medyom rahat olduğunu söylemezse veya «iyi göremiyor., üşüyorum... gözlerim kamaştı...» şeklinde cevap verirse medyomu daha çok yukarı çıkarmak tan vazgeçmeli veya biraz bulunduğu sahada durması, orada ufkî olarak dolaşması söylenir. Yine rahatsızlık hissediyorsa biraz daha aşağı indirmeli. Tecrübelerde lüzumsuz acele ve kaprislere kapılmak doğru değildir. Her vakit tedriçle hareket olunması unutulmamalıdır. Bu tecrübelerde medyumların ilk celselerde bir hayal görmemesi ümitsizliğe düşmeğe sebep olamaz. Birkaç tecrübe sonra muvaffakiyet görülebilir. Onun için sabır ve teenni ile haftada iki üç defa aynı tecrübe tekrarlanmalıdır. Bu çalışmalar sonunda, çok defa aynı isimle görülen hayal faydalı bilgiler vermeğe başlar. Yalnız Spiritizma celselerini falcılık veya maddî menfaat vasıtası yapmamaya dikkat olunmalıdır. Maalesef bu tecrübelere kalkan şahısların hemen büyük bir kısmı bu ciheti ihmal ederek bilâkis falcılığa kalkarlar. Meselâ «Tayyare piyangosu hangi numaraya isabet edecek.» veya «Şu işimden kaç para alacağım.» diye sorarlar. Mukadderat bahislerile sıkı münasebeti olan bu meseleleri uzun uzun izah etmek yerinde olurdu. Fakat başlı başına bir fasıl teşkil eden bu konu kitabımızın hacmini çok kabartacağı için üzülerek zikrinden vazgeçtik. Maamafih şu kadar söyliyelim ki mukadderatı değiştirebilmek ancak istisnaî şartlarla ve belki büyük fedakârlıklar pahasına mümkün olabilir. O da her zaman değil. Mukadderatta mühim bir rol oynıyamıyacak meselelerin zikrinde beis yoktur. Netekim bazı îspiritik celselerde meselâ filân zatın filân gün filân saatte öleceği veya falan hâdisenin falan zamanda cereyan edeceği söylenebilir. Bu sebepten dolayı celselerde istikbale ait hâdiselerden ziyade maziye ait hâdiseler tesbit edilir. İspiritizma kitaplarında ve mecmualarında böyle istikbale ait tahakkuk etmiş olaylar eksik değildir. Bunlardan birisi’ Mari Antuanet’in hikâyesidir. İstikbale ait ve vesikalarla zaptedilmiş böyle hâdiseler yanında büyük bir ekseriyeti maziye ait olanlar teşkil ediyor. Maziye ait olan hâdiselerin— -ekseriya — mukadderata müessir olamıyacağı düşünülürse tabiî sayılmalıdır. Yalnız mazideki hâdiselerin tevatüren şayi olabilmesi, meselâ habersizce şuuraltında kalmış olması, hâdiselerin kâinatta vibrasyonlar halinde ebediyen devam edebileceği nazariyeleriyüe itiraza uğrarsa da bu itirazlarla izah edilemiyecek vekayi, sayılamıyacak kadar çoktur. Bunlardan birisi ilmi bir heyet tarafından yapılan şu tecrübedir: Aralarında telgrafla anlaşarak aynı gün ve saatte Londra, Paris ve Varşovada bir Spiritizma celsesi aktolunuyor. Daha önce medyomlar tayin edilmemiş ve yapılacak celsenin maksat ve gayesi de tesbit edilmemişti. Yalnız anlaşma, bir ruhtan alınacak tebliğin aynı zamanda bu üç ayrı şehirdeki celselerde yazının ilk parçası Londra, diğer kısmı Pariste ve sonu da Varşovada yazdırılması üzerine idi. Tecrübede fikir intikali böylece tamamen bertaraf ediliyordu. Kapalı zarflardaki sualler önce açılıp lâalettayin bir medyomla ruhtan tebligat alınacaktı. Bu yapıldı. Bilâhare yazının başı, ortası ve sonu birleştirildi ve cümle ancak bu suretle tamamlandı. Bu cümlede ne medyomun, ne operatörlerin hiç birisinin şahıslariyle ilgisi olmıyan, aynı zamanda şuuraltı hikâyesi ile münasebeti bulunmıyan bir ifade olduğu hayretle görüldü. Sun’î uyku yoliyle yapılan tecrübelerden sonra uyumadan (ayık) halde yapılan tecrübeleri gözden geçireceğiz. Bu şekilde yapılan tecrübeler hemen birçok yerlerde tatbik edilen «masa ile, fincanla ruh çağırmak, yazı yazdırmak suretiyle muhabereye geçmek...» ilâh, gibi denemelerden daha müteammim bir şekildir. Masa ve fincan tecrübeleri çok iptidaî ve tavsiye edilmeye değmiyecek bir usuldür. Yazı yazmak bunlara nazaran hem kolay hem de çok basit ve elverişlidir. Kalemle yazı yazmağa hazırlanmış bir insan gibi medyomun eline kalem verip beklemekten ibaret bir usul... İlk zamanlar daireler ve çizgilerden ibaret olan bu yazılar nihayet —bazan üç beş tecrübeden sonra— yazı karakterini alır. Ve mükemmel bir yazı yazılır. Bu şekilde yazıya alışmış medyumlar tecrübeler ilerledikçe o kadar sür’atle yazarlar ki hiç bir stenoğraf ve sür’atli yazı yazan, bunları tamamiyle zaptedemiyecek bir hale gelir. Bu takdirde yazı da okunmaz bir hale gelir. Böyle medyomları yazı yazarken söyletmeğe de alıştırılırsa bir müddet sonra âdeta karşılıklı mübahase yapan iki şahıs gibi celsede medyom ve operatör konuşurlar. Kalem tecrübesinde medyumda nâdiren belli belirsiz bir degajman hâli bulunur. Ekseriya normal bir durumdadır.Onun için bu gibi tecrübeler Spiritizmaya inanmıyanları ikna edecek bir delil olamıyor. Yalnız tebliğlerin medyomun hüviyeti, şahsiyeti, İlmî kudreti üstünde bir mahiyet göstermesi, velhasıl kendisinin ne şuurundan, ne de şuuraltından gelebilecek mahiyette olmayışiyle hakikî bir tebliğ olduğunu isbat eder. Uykuya varılmadn yapılan tecrübeler arasında, içinde biraz su bulunan bardağa baktırmak, tırnağa bir parça çini mürekkebi ve bunun üzerine bir damla zeytinyağı damlatıp baktırmak, boş beyaz bir tabağa baktırmak... ilâh usuller sayılabilir. Bütün bu usullerde dikkat ve iradenin bir noktaya teksifi yani izolman yapmak — Hipnotizma— suretiyle muvaffak olunduğu şüphesizdir. Bardak veya tırnaktaki mürekkebe bakanlar ekseriya genç çocuk ve kızlardır. Bir müddet buraya baktıktan sonra orada bir şahıs görüleceği süjeye telkin olunur. Kısa bir zaman sonra hakikaten bir hayal görünür. Ona hitap etmesi, falan veya filân şeyi sorması süjeye söylenir. Böylece muhabereye girişilmiş olur.Ruhlarla nasıl konuşulur bahsimizde yazdığımız cetvelde hangi yollarla muhabere edileceği gösterilmiştir. Bu bahsimizde bunların ancak en mühim birkaçınm izahı yapılmış oldu. Her birisi hakkında tafsilât vermek maalesef mümkün olamadı. Belki daha ileride onları da okuyucularımıza takdime imkân ve fırsat buluruz. Bu yazdıklarımız ve bir kısmı hakkında peh muhtasar malûmat verebildiğimiz Manyetizma, Hipnotizma ve Ruhî infisal yollariyle sun’î uyku temini yukarıda belirttiğimiz gibi yalnız ruhlarla görüşme vasıtası olarak kullanılmaz. Bazan İlmî tecrübelerde de müracaat edilebilecek vasıtalar olabilir. Bu tecrübeler Ekminezi, Klervayyans vesaire gibi enteresan hâdiselerdir. Bu tecrübeler hakkında daha ileride «Telepati, Klervayyans, Opsesyon bahsimize müracaat» tafsilât verileceğinden burada fazla söz söylemeyi uygun bulmadık. Yalnız bu bahsimizi bitirmek için Manyetizma ve Hipnotizmanın tedavi maksadiyle tatbik edilmesinin faydalarına temas edelim: Birçok okuyucular Hipnotizma, Manyetizma, Spiritizmanın ne gibi faydaları olabileceğini düşünmezler bile.. Hattâ bazıları bunun bir ilim olması keyfiyetini aslâ kabul etmemeğe kalkarlar. Böyle düşünenleri kendi kanatlerinde serbest bırakalım. İlim adına birçok kimselerin tarihten önce yaşamış insanların dillerini öğrenmeye kalkmaları, kimisinin yıldızlarda görülen lekelerin neye delâlet ettiğini aramaları, böylece bütün bir ömür boyunca didinmeleri hep insandaki «öğrenme hırsı» m tatmin için sarfettiği gayretlerdeğil midir?... Bu gayret bazılarının bütün servetini, bazılarının hayatını alıp götürüyor. Fakat buna rağmen didinme artan bir hızla devam edip duruyor. İnsanların kaçınılmaz bir âkıbet olan ölüm ve ötesi hakkındaki düşünceleri, ölümden sonra yaşamanın devam edip etmiyeceğini öğrenmek hususunda sarfettiği gayret boşuna olmasa gerek. İnsanın beden yapısının pek karışık oluşu belki bu araştırmalarda birçok güçlükler doğuruyor. Amma insanın «öğrenme hırsını» hiç bir şey yenemiyor. Bazılarmın yakaladıkları ipuçları yabana atılır şeyler değildir. Bunlar felsefe, din ve ilim görüşleriyle karşılaştırıldığı zaman, hiç de onlardan aşağı kalmadığı görülür. Çünkü onun da derin bir felsefesi var. Onun da ilim gibi tecrübe yolları, metodları var. Bu tecrübelerin verdiği yüz güldürücü neticeler, kıskanç gözlerde ne mâna taşırsa taşısın ona inananlarda derin bir kalp huzuru yaratıyor. Öğrenme hırsının tatmini bakımından da, diğer ilim şubelerinden aşağı kalmadığına, bizzat bu tecrübeleri yapanlar inanıyorlar. Hipnotizma, Manyetizma, Spiritizma tecrübeleri hem tecrübe yapan operatöre, hem de medyoma şu faydaları sağlıyabiliyor: 1 — Bunlara müteallik hakikatleri tahkik, onların şümul derecesini tayin için zihnî faaliyetleri arttırıyor. İçtimaî, tıbbî, ahlâkî, ruhî birtakım mevzularla insanın umumî kütlürünü çoğaltıyor. 2 — Dikkat, hafıza, irade, muhakeme vesair ruhî melekeleri genişletiyor. Bunların mahiyeti hakkında yeni duyuşlara, düşüncelere sahip kılıyor. Bu melekelerin hangi yollarla inkişaf ettirilebileceğini öğretiyor. 3 — Bizzat ruh melekeleriyle yakinî, samimî (Entim) münasebetler tesisini ve bunlar üzerinde işliyebilmek kabiliyet ve iktidarını bahşediyor. 4 — Ruhî melekelerin birçoklarınca meçhul taraflarını gözönüne koyuyor. Şuuraltı dehâsının, dimağ faaliyetlerinin sonluzluğunu belirtiyor. 5 — Bazı zayıf ve ürkek karakterlerde, destekleyici rol oynuyor. Böylece karar verme, sebat, ısrar, nefse itimat, itidal gibi meziyetleri kazandırıyor. 6 — Operatörlerde başkası üzerine nüfuz, tesir kabiliyeti yaratıyor. Söz söylemek, ikna kudreti, intikal sür’ati, hâdiseleri tahlil gibi bir sürü meziyetleri ya geliştiriyor veya yeniden doğuruyor. 7 — Hiç bir din ve akidenin yapamadığı şekilde Tanrı sevgisi, şefkat, merhamet hissi, insanları saymayı öğretiyor, faziletli olmayı Allah korkusundan. Cehennem azabından ziyade kendi refah ve İstikbalinin bir garantisi olarak kabul etmeyi temin ediyor.betini bizzat çizmek ve tâyin etmek insiyakmı kazandırıyor. 9 — Felsefe ve dinlerin mukayeseli tahlillerini öğretiyor. 10 — Manyetizma ve Hipnotizmanın tıbbî kullanılış yollarını ve dolayısile insan ıztırabım azaltmak veya kaldırmak hususundaki imkânları sağlıyor. Bu kadar değişik ve çok faydaları hangi ilim ve marifet şubesinin temin edebildiğini sormak yerinde olur. Fakat maksat münakaaş değil. Buraya kadar yazılanlarla bunun faydaları kısmen belirtilmiş oldu. Şimdi bu bahsin son iki kısmı yani Manyetizma ve Hipnotizmanın tıp bakımından faydası ve kullanılış yerlerini ve son olarak da sun’î uykulardan uyandırmak için yapılacak manevraları yazalım: Bazı kimselerde görülebilen, seciye ve ahlâk düşkünlükleri, tıbbî bazı rahatsızlıklar ve anormalliklerde tıbbın âciz kaldığını biliyoruz. Hiç olmazsa şimdilik bunları tedavi edecek bir serom veya tablet ortaya konmamıştır. Kimisi İçtimaî, kimisi adlî, kimisi tıbbî birer yara olan bu gibi olaylar karşısında beşeriyetin kolu bağlı kalmasını elbette kimse istemez. Mademki ilim kollarının insan yapısından ve onun bozukluklarından en çok mes’ul sayılan tıp bu dertlere çare bulamıyor. O halde Hipnotizma, Manyetizma ve Spiritizma bu boşluğu niçin doldurmasın? İlimde inhisar zihniyeti ve kıskançlığı korkulacak bir gerilik sayılmalıdır. Onun için bugün bu beden yapısı mimarlığı (yani tıp), kollarını ister istemez Hipnotizma, Manyetizmaya uzatacaktır ve hattâ uzatmıştır bile... Aşağıda sıraladığımız maddeler şöylece aklımıza geliverenlerdir. Bunları daha şümullü bir hadde vardırmak mümkündür. Maamafih biz kitabın hacmiyle bu kadarcık mevzuu yetimsiyeceğinizi umduk. Tedavi ve ıslah edilebilecek beden yapısı ve zihin bozuklukları şu gruplarda mütalâa edilebilir: 1 — Tütün, alkol, uyuşturucu maddeler (morfin, kokain, heroin vesair gibi) alıkşkanlıkları. 2 — Kumar, hırsızlık (kleptomani), katil, cinsî dalâletler. 3 — Tembellik, kin, hiddet, cesaretsizlik, hafıza, irade, dikkat zayıflıkları. 4 — Hallüsinasyon, illüzyon, fobiler, idefiks, malihülya (melânkoli). 5 — Histeri, nevrasteni, sar’a. 6 — Maddî ve mânevî ıztıraplar, bazı nevi felçler. Bunlar adlî, tıbbî, İçtimaî, ahlâkî mevzularla sıkı sıkıya müna-sebetli hallerdir. Ve hemen yüzde mühim bir ekseriyette bir veya birkaçı bulunabilir. Bunlardan kurtulmak için çaresizlik içinde çırpman nice zavallıları hepiniz tanırsınız. Hele yetişme çağında bulunuyorlarsa cemiyet onlara nasıl el uzatıp kurtarmadan içi rahat yaşıyabilir? O halde bu mevzular cemiyet, vatan ölçüsünde birer meseledirler ki bunların, bu yaraların burada deşilmesile ve giderilmesine önayak olucu vasıtaları yazmakla kudsî bir vazifeyi ifa etmek yolunda hayırlı bir adım atmış sayılırz. Altı madeye sığdırmaya çalıştığımız bu yaraların unulması için elimizde Manyetizma ve Hipnotizma gibi vasıtalar vardır. Bu illetlerle malûl olan zavallıyı bu vasıtaları kullanarak yurda hayırlı bir fert haline sokmak mümkündür. İnsanların bir kısmı manyetik uykuya müsaittir. Yani manyetizma yapılmak suretiyle sun’î uykuya girebilir. Yukarıda söylediğimiz usuller tatbik edilmek suretiyle tecrübe yapılırsa şahsın manyetik bir süje olup olmadığı anlaşılır. Bu usullerden her hangi birisi işe elverişlidir. Maamafih şahsın bu kabiliyeti olup olmadığı şu basit tecrübe ile de tâyin edilebilir. Tecrübe yapılacak şahsı, ayakları birbirine bitişmiş — yani hazırol vaziyette— ve ayak parmakları birbirine temas eder bir halde ayakta durdurulur. Gözleri yumdurulur. Operatör onun arkasına geçer ve her iki elini süjenin omuzlarına, kürek kemikleri üzerine dayar. Beş on dakika böyle geçer. Sonra ellerini yavaş yavaş geriye doğru çeker. Eğer şahıs arkaya doğru şiddetle çekildiğini söyler, sendeler veya geriye devrilirse şahıs manyetik bir süjedir. Şayet bunlar vukua gelmezse kendisinde manyetik uykuya kabiliyet ya yoktur yahut pek azdır. Manyetik usullerle uyutmak bazan bir tecrübe ile elde edilemez. Fakat birkaç tecrüb© sonra muvaffakiyet hâsıl olur. Onun için ilk tecrübelerin menfi netice vermesi operatörü ümitsizliğe düşürmemelidir. Şayet birkaç tecrübede bu muvaffakiyetsizlik tekerrür ederse o halde süjeye Hipnotizma usullerini tatbik ederek tecrübeyi yenilemeli. Hattâ bu da olmazsa karma usulü tatbik etmelidir. Her hangi usulle olursa olsun süje uyudu mu onu sun’î uykunun ilk safhasında tutmak ekseriya maksada uygun gelir. Böyle, Şarm haline girmiş şahsa her gün telkinler yapılır. Bu yapılan telkin tatlı bir sesle ve süjeyi ikna etmek suretiyle yapılır. Her telkinden sonra yapılan telkin süjeye tekrarlatılır. Meselâ tütün tiryakisi birisini bu huyundan vazgeçireceğiz. îlk tecrübede hemen tütünün fenalığından, onu bırakması lâzımgeldiğinden bahsedersek şahsın itirazını mucip olabiliriz. Onun için tedricen hareket etmeğe, hiç usanmadan yavaş yavaş şahsın iradesine hâkim olmaya çalışılır. Sonra onun fenalığı ve vücuda yaptığı zararlar.meselâ kendisini çok öksürttüğü, arasıra kalbinin ağrımasına sebep olduğu, iştahsız bıraktığı söylenir. Böylece sigaradan nefret ettiği telkin edilir. Ve süjeye «evet nefret ediyorum.» şeklinde itiraf ettirilir. Bu itirafı birkaç celsede aldıktan sonra «Artık kafiyen sigara içmiyeceğim.» yollu teminat da almak lâzımdır. Bu basit görülen tecrübenin şaşılacak kadar iyi bir sonuçla bittiği çok defa görülmüştür. Aynı usulleri kumar, hırsızlık vak’alarında, histeri, nevrasteni vak’alarında maddî ve mânevi ıstıraplarda da muvaffakiyetle tatbik etmek kabildir. Böyle tedavi edilmiş vak’alar tecribî ruhiyat lâboratuvarlarınm alelâde vak’aları mahiyetindedir. Yalnız bu tedavilerde münhasıran hipnotik ve manyetik yollardan yapılan sun’î uyku ile muvaffak olmak imkânı vardır. Yalnız başına yapılacak telkinlerin veya Hipnotizma ve Manyetizmadan başka usuller elverişli değildir. Bir de Ruhî infisal yolu da tecrübe edilebilir. kaynak:İshak L.Kuday - Spiritualizm (Ruh Alemi) |
#3
|
|||
|
|||
çok faydalı bilgiler tam da bu tür konular hakkında araştırmalar yapıyordum bu paylaşımı gördüm. ama asıl sorun şurada buna nereden başlamamız gerekiyor. bu enerjinin bizde olup olmadığını bunu başarıp başaramayacağımızı nasıl anlarız. ilk adım nasıl olmalı
. |
|
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevap | Son Mesaj |
Polifenol nedir? Mideye faydası nedir? | Lady | Alternatif Tıp ve Bitkiler | 0 | 03.03.22 18:01 |
Avam nedir? Havas nedir? Bişey bilmeyen ben gibiler nedir? | Kgumus | Sorularınız | 30 | 04.07.21 18:41 |
Franz Anton Mesmer ve Canlısal Manyetizma | Och | Evrensel Enerji Sistemleri | 0 | 02.02.21 14:41 |
Varlık Nedir? Ruh Ölümlü müdür? Metafizik Nedir ?? | Och | Metafizik | 8 | 17.12.20 09:53 |
Karabasan nedir? Uyku Felci tıbbi ve bilimsel olarak nedir? | SiLence | Gizemli Olaylar ve Mekanlar | 4 | 25.09.19 17:00 |