Ruhlarla Konuþulabilir mi ? - Havas Okulu
 

Go Back   Havas Okulu > Evrensel Enerjiler & Parapsikoloji > Parapsikoloji & Spiritüalizm

Acil iþlemleriniz için instagram: @HavasOkulu
Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
  #1  
Alt 26.12.19, 18:34
Gayretli üye
 
Üyelik tarihi: 14.10.17
Bulunduðu yer: LEVH-i MAHFÛZ
Mesajlar: 686
Etiketlendiði Mesaj: 256 Mesaj
Etiketlendiði Konu: 0 Konu
Standart

Konuþmak denince; ekseriya iki insanýn karþý karþýya gelerek
ses dediðimiz vasýta ile anlaþmalarýný anlarýz. Bu böyle karþý karþýya olduðu gibi uzaktan ve biý takým — telefon, telgraf v.s. gibi —
vastalarla da olabilir. Anlaþma, yazý ile olursa buna konuþma deðil,
yazýþma dememiz lâzým. Keza iki saðýr ve dilsizin karþýlaþtýklarý
zaman aralarýnda anlaþabilmeleri için kendilerince birer mâna ifade
eden iþaretler, kullandýklarý görülür. Göz, kaþ hareketleri (Mimik)
ile de insanlarýn bazý ufak tefek fikirleri ^ifade edebildiklerini
biliriz. Demek ki insanlarýn, kafalarýndaki fikirlerini bir baþkasýna
geçirip onu da bu fikirden haberdar kýlma keyfiyeti yalnýz sesle
(aðýzdan veya sazlardan çýkan ses) deðil hareketle (Meselâ, göz,
el, yüz vesaire hareketleri gibi), yazý ve þekiller (resim, yazý þekilleri, bazý remizler, plâklar, þifreler vesaire gibi) ve daha bir sürü
yardýmcý vasýtalarla da olabilir Þu halde konuþmaya verdiðimiz
mâna daha geniþlemiþ oluyor. Yalnýz en az iki insanýn birbirleriyle
lâkýrdý yoliyle anlaþmalarý, herkesin (konuþma) dan anladýðý mânayý ifadelendirir. Biz bu keyfiyeti haksýz olarak yalnýz insanlara tahsis ediyoruz. Halbuki hayvanlar arasýnda da (kendi kabiliyetleri ve
ruhî tekâmülleri nisbetinde) bu [anlaþma] keyfiyetinin pekâlâ
vukua geldiðini âlimler tesbit etmiþlerdir. Meselâ odanýn bir tarafýna dökülmüþ olan bir parça tatlýyý, þayet oradan geçen bir karýnca tesadüfen bulmuþsa, kýsa bir zaman sonra evin bahçesindeki
karýnca yuvasýndan bütün karýncalarýn odaya üþüþtüklerini ve tatlýnýn baþýna geldiklerim hepimiz görmüþüzdür. Buradaki hâdisede
þuurlu bir maksat takip edildiði ve ilk tatlýyý bulan karýncanýn bütün arkadaþlarýna bu keþfi, (kendi görüþüme ve anlaþma vasýtalalariyle) bildirdiðini kabul etmek zorundayýz. Bütün hayvanlarda da
ayni tecrübelerin müsbet bir þekilde netice verdiðini ilim kitaplarý
yazýyor. Þu halde konuþma yoliyle anlaþma keyfiyetinin yalnýz insanlara münhasýr bir þey olmadýðýný kabul etmek yerinde olur.
Yalnýz bu konuþmalarýn kâinattaki mevkii, kýymeti ve ehemmiyeti
ne merkezdedir. Bunu da kýsaca görelim:
Bir karýncanýn, bulduðu bir kýsmeti arkadaþlarýna haber vermesini bi zancak hâdiselerle, yani diðer karýncalarýn da oraya gelmesiyle '«inliyoruz. Burada hâdiselerden ve neticelerinden bir mâna
çýkarýyoruz ve bir hükme varýyoruz. Yavrusu yere düþmüþ bir serçe
ciyak, ciyak baðýrýr. Bunu çok uzaktan iþiden serçeler hemen oraya
koþuþur ve yavru serçeyi kurtarma çarelerine baþ vururlar.. Felâket
haberini veren serçenin o anda çýkardýðý ses dikkat edilirse meselâ
tati: bir ilkbahar sabahýnda baba serçeye okunan aþk teraneleriyle
ayný ahenkte deðildir.
Keza, bir maymunun sevinç duyduðu zaman çýkardýðý sesle
tehlike karþýsýnda çýkardýðý ses bir midir*^.. En ufak ses melodilerinden seda vibrasyonundan, kelime ve hece aksanmdan mâna çýkarmayý
bilen insan oðlu acaba bu maymunun, serçenin, karýnca ve ilh .. konuþma vasýtalarýndan ne anlýyabiliyor?.. hiç!...
Bizler ki o hayvanlara nazaran daha mütekâmil, hattâ çok daha
mütekâmil bir ruh seviyesinde olduðumuzu bildiðimiz halde o zavallý geri mahlûklarýn on, on beþ ahenkten fazla olamýyacaðý. tahmin olunan seslerine karþý cahil kalýyoruz. Hem de yüz binlerce
kelime ve ahenkli, mütekâmil lisanlarýmýza raðmen.., Bu acý mukayese gösteriyor ki insanlar bazan tefahür ve gururlarýnýn esiri
olarak burunlarýnýn ucunu kaybetmiþlerdir. Basit bir köylünün
anladýðý ve bildiði (ve ancak onunla konuþabildiði) üç beþ yüz kelimelik dil servetini çok büyük bir âlimin yüz binlerce kelimelik
sonsuz hâzinesi ile mukayese edersek köylünün bir âlim dilinden
anlamayýþýna hak veririz.
Ruh denince bizden, benliðimizden, varlýðýmýzdan ayrý, baþka
bir þey düþünmememiz icap eder Bu dünyada bütün karakteri, hüviyetiyle (A) ne ise aþaðý yukarý öbür dünyada da o, odur.
Fakat bizim anlayamadýðýmýz bilemediðimiz ve ancak bazý
eserleriyle þöyle tahmin yollu anlayabildiðimiz bir âlemin realiteleri içinde onu bu dünyadaki gibi mütalea edemeyiz. Rüyada bir insan yürür, gezer, uçar, konuþur... vesaire... Fakat bunlarýn hangisi budünyanm realitelerine uyar?.. Meselâ uykuda karþýmýzda duran vazoyu kýrarýz. Fakat uyanýnca vazoyu yerli
yerinde görürüz. Çünkü uyku içindeki seyyal halimiz, bizi dünyadaki kesif maddî realitelere müessir olmaktan meneder. Meselenin
aksi de vakidir. Yani uykuda baþýna bir kýlýç darbesi yiyerek kulaðý kökünden kesilmi þbirisi uyanýnca kulaðýný kaybetmez. Demek ki
ayrý, vasat ve ve þartlar altýnda bulunan iki hâdiseyi her zaman
kendi alýþýk olduðumuz muhakeme ve düþünce usullerimizle teraziye vurursak netice yanlýþ çýkar. O halde herhangi bir hâdiseyi
hemen reddetmeden evvel o hâdisenin imkân ve þartlarý içinde düþünmeðe alýþmýþ olmak gerekiyor. Yukarýda verdiðimiz misallerde
anlatmak istediðimiz þudur:
Biz meselâ pek basit olan bir maymunun konuþmasýný anlýyamýyoruz^ Halbuki maymunun çýkardýðý sesler bizim dünyamýzda
hava zerrelerini harekete getiren ve bütün inceliklerini kanunlarile
bildiðimiz (saniyede 16 ile 25,000 adet ihtizazlar arasýnda) ses dalgalarýndan ibarettir. Biz insanlar meselâ en basit bir dilden en çapraþýk ve zengin bir dile kadar her kelimeyi anlýyabildiðimiz halde
bir kuþun, bir maymunun çýkardýðý sesi yine tâyin ve tesbit edemiyoruz. Kanaatimizce bu þundan ileri geliyor; Ýnsanlar vibrasyonlarý
birbirine girift ve birbiri içinde eriyen hudutsuz ses dalgalarýný birtakým muntazam kesintilerle gruplamýþlardýr. Bir musiki âleti ve
meselâ bir keman düþünelim. Burada «lâ» sesinin^ saniyedeki ihtizazý
bilfarz 16, «si» nin 18, «do» nun 20... ilâh olsun. Biz bu sesleri böyle
(lâ, si, do) yani (16-f-18-j-20) çýkarabildiðimiz gibi lâdan doya kadar
üç sesi ayrý ayrý çalmadan bir parmak kaymasile de çýkarabiliriz.
Fakat bu sesi (lâ, si, do) deðildir. Yani 16-f-18+20 deðil belki 16-^ 17->
18—>'19-»20 gibi bir âhenk içine yayýlmýþ bir sestir. Kuþ ve maymun sesleri bu müzikal neviden ihtizazlardýr ve âdeta bir cümleleri
inkýtasýz devam eden ve Çigan müziðine veya daha doðrusu Hind
müziðine yakýn bir âhenk ve melodi akýþý gösterir. Basit ihtizazlarýn
belirsiz bir nüansla birbirine akýþý ve kayýþý þeklindedir. Halbuki insanlarda ayni hâdise baþka vasýftadýr. Biz fikirlerimizi kelimelerle
anlatýrýz. Kelimeler ise âdeta birbirinden keskin hudutlarla ayrýlmýþ âhenk kalýplarýndan yapýlýdýr. Kelimeler harflerden yapýlma olduðu için bir kelimeyi talâffuz etmek onun harflerini kalýp kalýp
dökmek ve ancak bu kalýplar arasýnda liyezonlar - baðlantýlar yapmakla meydana getirilir. Farflerin bazýlarý nisbeten basit ihtizazlý
bazýlarý ise iki, üç veya daha çok ihtizazlýdýr. Meselâ
A —> 20, B —» 22 -f 30, C 24 —> 26 —» 30 ihtizazlý olsun. Acaba dediðimiz zaman (A -f C + A + B -|- A) [20 + 24 —> 26 30 -\- 20 +
22 ^ 30 4- 20] þeklinde ihtizaz kalýplarý dökülecektir ve bu ihtizazlar müzikteki kaymalarýn yaptýðý aralýksýz ses ihtizazlarý gibi
deðil, kalýplar halinde ayrý ayrý dökülerek, birbirlerine karýþmadan
telâffuz edilirler. Bundan dolayý kelimeyi ýslýk ile çýkarmamýz imkânsýz oluyor. Yine bundan dolayý — ýslýk sesine benzeyen — hayvan
seslerini de alýþýk olmadýðýmýzdan hem zaptedemiyoruz, hem de
mânalandýramýyoruz.«Ruh» un madde olmadýðýný görmüþtük. Böyle madde olmýyan
bir þeyin anlayamýyacaðýmýz mahiyetteki hareket ve vibrasyonlarýný
(yani esiri mahiyetteki hareketi) kat’iyetle ve sadakatle tesbit edebilmek acaba maymunun çýkardýðý basit hava vibrasyonlarmý
zaptetmekten daha mý kolaydýr? Radyolarýn (3-5-9-11) lâmba
gibi muhtelif takatte olduklarýný herkes bilir. 3 lâmbalý radyo ile
Amrikanm Kolombiya radyosu neþriyatýný takip etmek mümkün
mü?.. Hiç þüphesiz 11 lâmbalýk radyo bu iþi diðerlerinden daha mükemmel yapar. O halde Amerikadaki vibrasyonlarý zapt ve tesbit
iþinde en elveriþli radyo 11 lâmbalý olacaktýr. Ölümle aramýzdan
eksilmiþ bir insaný tekrar görmek, onunla münasebet tesis etmek
arzusunda bulunduðumuz takdirde bu dostumuzla nasýl buluþalým?
Sesimiz, onun yanýnda karýnca sesinin bize karþý mevkii ne ise öyle.. O halde nasýl konuþacaðýz. Ya, sesimizin mahiyetini o ölmüþ
dostumuzun bulunduðu realitelere uyacak þekilde tanzim edeceðiz. Yahut onun, bizim sesimizin realitelerine uymasýný temin edecek çareler arayacaðýz. Amerikada ve dünyanm her yerinde radyolar faaliyettedir. Þu anda etrafýmýzda konferanslar, danslar, müzikler gibi bir sürü gürültü v.s. var. Fakat kulaðýmýz hangisini alýyor.
Bir radyomuz varsa bile radyoyu istediðimiz istasyona ayar etmeden onunla münasebete geçemiyoruz. Bunun gibi ruh âlemine geçen dostumuzla münasebete girebilmek için bir vasýtaya (yani medyom) ihtiyaç olacaktýr. Bu vasýta bu medyom da acaba kaç lâmbalý..
O da mühim. Bunlardan sonra o radyoyu görüþmek istediðimiz dostumuzun istasyonuna ayarlamak da icap etmez mi? Ýþte ancak bunlardan sonra bu görüþme yapýlabilir... Medyom dediðimiz vasýta
(yani radyo) nasýl bir þeydir. Onu nasýl bulmalý, nasýl iþletmeli, bu
ayrý bir mesele... Bunu da sýrasý geldikçe okuyucularýmýza bildireceðiz.
Biz þimdiden bir çok müellifler gibi diyebiliriz ki ruhlarla konuþmak mümkündür, bunu kabul etmiyenler bulunabilir. Onlar fikirlerinde serbesttirler. Fakat itiraz mahiyetinde ileri sürdükleri
fikirlerin en ehemmiyetlilerini ele alarak bunlar hakkýnda spiritualistlerin cevabýný görelim: Ýtirazlarýn baþýnda ruhun bizzat varlýðý
gelir. Bir çoklarý onu bedenden ayrý ve müstakil bir varlýk olarak
kabul etmemeyi uygun görürler. Onlara, maddenin de, enerjinin de
ayrý ayrý varlýðý, hattâ bu iki varlýðýn mahvolamýyacaðý, ezelî ve
ebedî olduðu makul gelir de; maddenin dýþýnda bir de ruh denilen
bir enerji kaynaðýnýn bulunabileceði saçma gelir.
Bu iddianýn kat’î ve deðiþmez bir hüküm mahiyeti alabilmesi
için kâinatýn bütün hâdiselerini ispat etmiþ olmamýz gerekir. Acaba biz kâinatý tamamen keþfedebildik mi?.. Artýk bildiklerimiz vebulduklarýmýzýn dýþýnda hiç bir varlýk, hiç bir hâdise kalmadý mý?..
Bu haklý suallere evet demek cür’etinde bulunabilen bir kimsenin
henüz mevcut olmadýðýna göre hiç bir materyalist, ihtimallerm
kapýsýný kapayamýyacaktýr. Ýnsan tekâmülü ne kadar büyük bir §ahikava eriþirse eriþsin kendisine meçhul kalan noktalar ebediyen
bulunabilecektir. Bu takdirde de ihtimallerin ötesi mütefekkirlere,
hele bazý mühim hâdiselerin anahtarlarýný ve ip uçlarýný ellerinde
tutan araþtýrýcýlara açýk kalacaktýr. Bu açýk kapý, bu yoldan iþleyen
mütefekkirlerin geniþ ve serbest fikir alanlarýnda uçmalarýna mâni
olmadýðý halde, münkirlerinin yolunu kapamasý acý bir garabettir. Kendilerine gösterilen açýk kapýlarý «yok» farzederek oradan
geçip eriþecekleri hakikatlerden mahrum býrakan taannütleri, iç
huzurlarýný da birlikte getirse ne ise... Bu ýsrar kendi müstakbel huzurlarýný yaratamadýðý gibi insanlýk kütlelerini derin boðuþma ve
kin dalgalariyle tütsülemeðe de yelteniyor. Beþeriyeti kemiren bu
materyalist felsefe, acaba kendi eliyle mezarýný kazan bir mezar
kazýcýsýna benzemiyor mu?.. Ne yazýk ki bu felsefe, insanlarýn yaþamalarýný ve refahlarýný temine çalýþan ilimleri haksýz yere sömürüyor. Ýþte spiritualizmin gayelerinden birisi de bu haksýz sömürgeciliðe bir nihayet vermektedir. Ýlim yalnýz bir tek felsefenin bir tek
inanýþýn malý olamaz. Esasen böyle olsaydý bugünkü tekâmül imkânsýzlaþýrdý. Artýk atom asrý, bugüne kadar gelmiþ doðmalar asrýný zihniyet itibariyle de «geri» býrakacaktýr. Spiritualizmin inkiþafiyle
köhne taassub fikirleri, ilmin, hakki ve btaraf ilmin dalgalarý arasýnda eriyecektir. Böylece insanlar görecekler ki artýk mucizeler devri
geçmiþtir. Bizzat mucizeleri yaratmak insan ruhu, ve onun kültüriyle elde edilir bir meta olmaktadýr. Þimdiye kadar hâkim olmuþ
doðmalarýn tersine þöyle bir kaziye koymak yerinde olacaktýr:
«Tabiat kanunlarýndan korkarak deðil, severek ona hâkim oluruz.»
ve bu hâkimiyet, bizi ölü kudretinin asil mahlûku olmaya daha lâyýk ve müstaid kýlar.
Munsifane düþünülürse bu telâkki þayet maddî hâdiseler, makul ve müdellel bir kat’iyetle ispat edildikten sonra yapýlmýþ olsaydý bir diyecek kalmazdý. Fakat hâdiseler mütemadiyen bu inkârcýlýðýn aleyhine inkiþaf edince mütefekkirler de haklý bir hamle yaratýr. Ruhun varlýðýný ispat eden delilleri baþka bir kýsýmda görmüþtük «Ruh nedir» e bakýnýz). Ruhun, bedenden müstakil olarak varlýðý böylece kabul edildikten sonra onunla konuþmak ve muhabereye giriþmek tâli bir teknik mesele haline girer. Mademki insanlarýn öldükten sonra mahvolmayan bir cevherleri vardýr ve bu þuurlu ve müdrik cevher kâinatýn herhangi bir mekânýnda mevcudiyetini muhafazaya devam ediyor. O halde onunla irtibata geçmek zarurî bir neticedir. Bunun tekniðini ve usullerini müteakip bahiste
anlatacaðýz.
Bir kuþlg veya maymunla konuþmayý arzulasak ne yaparýz?.. Ya
onun dilini öðrenir veya ona kendi dilimizi öðretiriz... Ýþin kestirmesi
hangisidir?.. Bu telâkkye baðlý bir iþ... Bizden baþkalarýna dýþýmýzdakilere hükmetmek her vakit kolay bir iþ deðildir. O halde bizim biraz
gayret göstererek kendimizi sýkmamýz ve olaya kendimizi uydurmamýz daha kestirme olacak. Ýþte ruhlarla muhabere iþinde de bu
yolu görmek yerinde bir iþ olur. Fakat burada dikkat edilecek noktalar var. Evvelâ ruh, karþýmýzdaki kemikli, etli beden gibi bir vasýtaya malik deiðidir. Onun esirden daha seyyal, daha yumuþak ve
ince (ileride perisperiden^ bahsederken burasý daha iyi anlatýlacaktýr.) bir vasýtasý vardýr. Bizim kaba maddelerimizdeki ihtizazlar ona,
nisbeten daha kolaylýkla geçebildiði halde onun çok ince ve karýþýk
olan ihtizazlarý (þijeþimleri) bizim kaba maddelerimize (ve bedenimize) güçlükle tesir edebilir. Bunu daha iyi anlayabilmek için
þöyle düþünelim: Bir zili çaldýðýmýz zaman (sulb) bir cisim olan
zilden çýkan sesler sulb cisimden biraz daha seyyal olan mayi de ve
çok daha seyyal olan havada inikâslar gösteril». Yani pirinç madeni
gibi katý bir cisimden çýkan ses dalgalarý hava gibi çok yumuþak
cisimlere tesir eder ve orada da ses dalgalarý yapar. Tersine olarak
havadaki dalgalar, sesler vesaire acaba bu madene tesir edebilir mi?
Ya hiç etmez veyahut da pek az eder^. Bunun gibi ruhdaki dalgalar da bize ya hiç gelmez veya gelse de biz anlayamayýz. Ancak bazý
hususî þartlarla o da. pek kaba ve yarým yamalak bazý tesirler alabiliriz. Ýþte spiritizmenin güçlükleri ve görülen bazý hatalar hep
bu farklardan doðar... Onun için araþtýrýcýlar bu farklara çok dikkat etmelidirler. Hükümlerini lehte veya aleyhte verirken daima
bu noktalar göz önünde tutulmalýdýr.
Bir insan günlük hayatýnýn bütün daðdaðalý, gürültülü iþleri
içinde bunalýrken sinirleri aklý, fikri, iradesi, dikakti v.s. hep bu
iþlerle uðraþýr. Beden makinesi yalnýz bu, günlük hayat vibrasyonlarýna göre ayarlanmýþtýr Bu, dünya vibrasyonlarý ise beden yapýmýzýn fiziko þimik unsurlarýný ilgilendiren kaba madde titreþimleridir. Yani ya bir sulb cismin ihtizazý veya hareketidir, ya mayi veyahavanýn ihtizazýdýr. Bu kaba ihtizazla, yine kendi nevilerinden maddeleri ilgilendirir. Fiziðin meþhur ve mühim bir hâdisesi var dýr ki
buna Rezonans «Resonnance» derler. Bu, tabiatin sevgi nev’inden
bir kanunudur. Mahiyeti ve mihanikiyeti hakkýnda hiç bir þey bilmediðimiz bir kanundur. Ayný þekilde akord edilmiþ iki kemandan
birisinin meselâ (Lâ) teli vurulduðu zaman diðer kemanýn ayný
teli — el dokunmadýðý halde—, titremeðe ve (Lâ) sesi çýkarmaya
baþlar. Burada denir ki bu iki (Lâ) teli arasýnda bir sempati vardýr. Onun için birisi çalýndýðý zaman diðeri de ona uyar... Bir beden, dünya maddelerinden yapýlýdýr. Yani atomdan yukarý — hidrojen, oksijen, fosfor, ilh.. zerrelerinden— maddelerden müteþekkildir. Halbuki ruhun öbür dünyadaki tesir vasýtasý elektrondan
daha ufak ve seyyal bir haldedir. Nasýl ki bir taþ parçasýnýn ihtizazlarý ile hava zerreleri arasýnda münasebet kurmak kabadan seyyale, nisbeten kolay ve seyyalden kabaya, nisbeten zor ise bedenden
ruha ve ruhtan bedene de tesir bu þekild koelay veya güç oluyor.
Bir insanýn bdenle birlikte bir ruha da malik olduðunu zikretmeðe
bile lüzum yoktur. Fakat dünya vibrasyonlarýna ayarlanmýþ bedeniyle doðrudan doðruya dezenkarne (yani bedeninden ayrýlarak
öbür âleme geçmiþ olan) ruhlarla münasebete geçmesi mümkün deðildir. Ancak bu ayarlanma bazý þartlarla deðiþtirilebiliyor. (Ruhlarla nasýl konuþulur) bahsinde bunun usullerini okuyucularýmýza
sunulmuþtur. Ruhlarla münasebete geçmek için o kýsýmda sayýlan
usullerden birisi tatbik edilir. Avrupa ve Amerikada bu yollarla
yapýlmýþ temaslara ait binlerce cilt eser yazýlmýþtýr. Türkçemizde
maalesef bu muazzam spiritualizma kütüphanesinin bir iki cildi bile tam olarak neþredilememiþtir. Ruhlarla konuþulabileceðini kabul
etmiyenler arasýnda — ne tuhaftýr— din mensuplarý ve materyalistler baþta gelir. Müteasstb softalar ruh âlemiyle münasebete geçmek
için, dinî akidelerin rasaneti ve þeklî ayinlere riayet gibi þartlarý
kat’î bir zaruret halinde ileri sürerler. Ve bu mazhariyeti yalnýz
«Velî» lere, «Þeyh» lere münhasýr kýlmaya açlýþýrlar. Bunun dýþýndaki münasebetlere þüpheli hattâ «Þeytanî» nazarla bakarlar. Materyalistler ise doktrinlerinin yýkýlmasý endiþesiyle bu vak’alarý çürütmeðe yeltenirler. Ruhlarla muhabere imkânlarým esassýz veya
þüpheli göstermek için ileri sürülen itirazlar arasýnda hâdiselerin
tahteþþuurla uydurulduðuna kail olanlar var. Tahteþþuur hikâyesi
bilir bilmez bir çok kimselerin en kuvvetli itiraz kelimesidir (delili
deðil). Þuur tahteþþuur hakkýnda (... sahifelere bakýnýz) burada da
biraz izahat vermek lâzým geliyor. Þuur, bir þey hakkýnda ruhun
bilgi edinmesidir demiþtik. Ruh bir þeyi ya hiç bilmez, yahut bilir.
Meselâ yeni doðan bir çocuk kalem kelimesini bilmez. Eðer yaþadýðý müddetçe bunu hiç görmez ve (kalem) kelimesini duymazsa,
«kalem» hakkýnda þuur sahibi olmaz. Neden? çünkü kalem kelimesinin vibrasyonryle kalem þeklinin vibrasyonu henüz bu yeni beynin
hiç bir hücresinde bir intiba býrakmamýþtýr. Biz «kalem» sesinin
yarattýðý vibrasyonlarý kulaðýmýzla alýr ve onu beynimizin bir yerindeki hücrelerden birisine göndeririz. O hücrenin protoplazmasýndaki atomlardan birisi bu gelen vibrasyona (rezonnans) uyarak ihtizaza baþlar. Daha doðrusu o ihtizazýn halýbýna uyar. Bunu daha
kaba ve donmuþ bir misal olarak gramofon plâðýna benzetiriz. Nasýl ki ses dalgalarý alýcý aletin iðnesiyle plâðýn üzerine oyuluyorsa,
kulaktan gelen ses dalgasý da beyindeki hücrenin atomuna öylece
oyulur. Böylece atomdaki bu ilk intiba, her «kalem» kelimesinin
tekrarlanmasiyle beyin o muayyen kýsmýndaki hücre atomuna, fizikteki rezonnans kaidesine uyarak tesir eder. Ve ilk intibaýn derinleþmesini saðlar. Çocuk ilk defa bir kelimeyi iþittiði zaman hemen
bunu zaptedemez. Ýþte onlarýn sýk sýk ayni þeyi sormalarý bundandýr. Þayet çocuk hayatýnda «kalem» sesi bir defa iþitir de bir daha
asla duymazsa, beynin o atomundaki ihtizaz zamanla azala azala
söner ve [Unutma] dediðimiz hâdise husule gelir. Eðer bu ihtizaz
tamamen sönmüþ ise kelime veya o mefhum beyinden tamamen
silinmiþtir. Binaenaleyh hiç duyulmamýþ gibi o þey hakkýnda «þuurumuz» olmazh Henüz tamamen sönmeden «kalem» sözü iþitilirse
o zaman [Hatýrlama] denilen hâdise vukua gelir. Bu tekrarlanmalar
ne kadar sýk ve devamlý olursa o kelimenin beyin atomundaki ihtizazý o kadar devamlý ve derin olur. Beyin milyarlarca hücrelerden
yapýlý olduðu gibi her hücre de milyarlarca atomdan mürekkeptir.
Bir hücrede milyarlarca atomun bulunuþunu ona düþen vazifenin
geniþliðine intibak edeiblmesini kolaylaþtýrýr... Biz her gün yüzlerce, binlerce, hattâ milyonlarca ihtizazlarla karþýlaþýrýz. Bunlarýn
hemen büyük bir kýsmý hakkýnda daha önceden þuur sahibiyiz. Yani
o ihtizazlarla daha önceden de karþýlaþmýþ ve binaenaleyh onlarýn
intibalarýný beyin hücrelerimizin atomlarýnda taþýyoruz. Daha doðrusu o mefhum hakkýnda þuur sahibiyiz. Milyarlarca hâdise ile
karþýlaþtýkça hepsinin þuuruna malik olacaðýz ve hepsi hakkýnda
bový'n a+ornlar’mýz'^a ihtizazlar taþýyacaðýz amma meselâ þu anda
bir kitap okurken veya herhangi diðer bir þey ile meþgul bulunurken «kalem» mefhumu þuur sahamýzda deðildir. Burada bir gizli
nâzým rol oynuyor demektir. Öyle ya... kafamýzda milyarlarca ve
milyarlaca hâdisenin ihtizazlarý devam edip dururken bunlarýn hepsinin birden ortaya dökülmesi ve faaliyet sahasýna akmasý mümkündeðildir. Ýrade denilen bir ruh melekesi vardýr ki bu ortaya dökülmesi lâzým gelen ihtizazlarý ayýrýr ve ortaya döker. Meselâ þimdi
sizlere «kalem» mefhumunu anlatýrken buna ait ihtizazlarýmý — dikkat ve irademle — harekete getiriyorum. Fakat meselâ kozmoðrafyadan öðrendiðim «Vega» yýldýzý hakkýndaki þuurumu — bunun gibi namütenahi bir çok mefhumlarýn þuurunu— bu mevzubahsetmekte olduðum meselenin görüþüldüðü anda hatýrýmdan, uzak bulunduruyorum. Ýþte þuuruna sahip olduðum halde «kalem» mefhumunu, fikrini, konuþma ve düþüncemin dýþýnda tutmama [tahteþþuur] diyorlar. [Hariç ez þuur] mânasýna gelen bu olayý bazýlarý
tahteþþur, fevkaþþuur, lâ þuur gibi kýsýmlara bölmek istemiþlerse de
mahiyet itibariyle hepsi ayni þeydir. Belki tezahürlerde bazý nüanslar bunlara ayrý isim verdirmiþtir. Görülüyor ki bir nesnenin tahteþþura girebilmesi için þuurdan geçmesi, oradan süzülmesi lâzýmdýr. Yalnýz þuurda imajinasyon yoliyle yeni yeni hâdiseler ve varlýklar — dâhiler ve kâþiflerin bulduðu yenilikler gibi— yaratýlmasý acaba þuurun gevþediði uyku esnasýnda yine ayni mihanikiyetle
tahteþþuurda da hâdis olabilir mi? Burasý cidden üstünde durulmaya
deðer. Biz þahsen bunun tahaddüsüne taraftarýz. Ve bazý spiritik
hâdiseler bunu teyid eder mahiyettedir. Hattâ meyomluðu da bu
yolla geliþtirmek bazý müelliflere göre en doðru bir usuldür. Bütün
þuur sahasý doldurulmuþ bir gramofon plâðýna benzetilebilir. Fakat
öyle bir plâk ki her an yeni ihtizazlarý kaydedebildiði gibi þayet
bir tarafý kýrýlýr veya bozulursa yanýndaki kýsýmlar eski ihtizazlarý
aynen te’min edebilirler. Ýrade bu plâk üzerinde hareket eden gramofon iðnesi vazifesini görür. Yalnýz gramofonda iðne muntazam
bir yol takip eder ve daima ayni istikamette yürür. Halbuki þuur
sahamýzda gezinen «irade» iðnesi istediði herhangi bir istikameti
takip edebildiði gibi bir anda iki üç noktadaki vibrasyonlarý harekete getirebilir. Keza gramofon iðnesi silsile tarzýnda ve yanyana
olan hâdise vibrasyonlarýný bunun sýrasýný takip etmek þartiyle
hareket ettiði halde bizim irademiz bu kaideye uymaz. Plâkta iðnenin temas ettiði noktanýn vibrasyonlarý o andaki þuuru temsil eder.
Ýðnenin temas ettiði noktanýn dýþýnda kalan yerlerdeki ihtizazlar
da tahteþþuru temsil eder.
Bütün bu izahattan anlaþýlacaðý gibi þuur, tahteþþur, fevkaþþuur,
lâþuur isimleri hep dýþ âlem hakkýnda ruhun bilgisini ifade eden
bu fiilin zaman ve mekân mefhumlariyle hareketini tazammun eyleyen; velhâsýl hasselerimizin ihsaslar^ karþýsýndaki reaksiyonlarýný
ifade eden tabirlerdir.Burada dikkat edilirse irade herhangi bir kanun veya muayyeniyet vetirelerine uymadan hâdiseleri kendi ruh tekâmülünün icaplarýna tâbi olarak tanzim ve idare eder. Medyomlarýn ruh âlemiyle münasebete girebilmek için «izolman» denilen tecerrüd haline, yani iradelerinin sevk ve ilcasiyle muayyen bir maksat ve hedefe doðru þuurunu kullanma keyfiyetinden muvakkaten ayrýlmasý sebebi bu mülâhazalarda sonra daha vâzýh þekilde anlaþýlacaktýr. Dikkat ve irade
rehberliðinden yahut bir nevi baskýsýndan sýyrýlmýþ olan beynin
bütün vibrasyonlarý mütesaviyen ve hiç bir rüchaniyete mazhar olmadan serbestçe ihtizazlarýna devam ederler. Bu hal yani milyarlar kere milyarlarca ihtizarýn hiç bir iç tesire maruz kalmadan
titreþimine deva metmesi dýþ âmillerin — yani gerek ruhlardan gelecek, gerek dünyadaki enkarneden^ gelecek seyyal vibrasyonlara,
yine rezonnans kaidesine uyarak— tesirlerine müheyya, hazýr bir
halde býrakýr. Hiç bir muaddil veya mutavassýt hâdiseye maruz kalmadan beyindeki bütün ihtizazlarýn, kâinattaki vibrasyonlara açýk
ve onlardan müteessir olabilecek bir hale girmesi demek olan bu
keyfiyeti þöylece bir teþbih ile daha kolay anlatabiliriz.
Öyle bir radyo farzedelim ki istasyonlarý aramak için kullanýlan düðmesiyle, dalgalarý idare eden düðmesi yoktur. Fakat buna
mukabil bu iki vazife sanki önceden yapýlmýþ ve her faaliyette bulunan istasyonu alabilecek bir durumda olsun. Yani bütün istasyonlarý, herhangi dalga uzunluðunda olursa olsun hepsini birden alabilecek bir þekilde hazýr ve iþlemeðe amade bulunsun.
Ýþte bizim yukarýda tarif etmek istediðimiz hal budur. Þuuru
muayyen, þiddetli ve bir istikamette çalýþmaya hazýrlanmýþ olacak
yerde herhangi dýþ tesirleri alaiblecek bir passivite ile ruh âleminin seyyal vibrasyonlarýndan hiç olmazsa bir kýsmýndan müteessir
olabilir bir duruma girmesidir. Rezonnans veya sempati yoliyle o
vibrasyonlara uyacak b^r hale gelmesidir. Bizce, «ruh» un dikkatini ve iradesini þuur dediðimiz (aklýn vibrasyonlar tarlasý) üzerinde
herhangi bir noktada teksif etmesi, asýl þuur dediðimiz hâdiseyi
teþkil ediyor. Bu noktanýn dýþýndaki sahalar tahteþþuru temsil ediyor. Bu dikkat ve irade serbestçe bu vibrasyonlar tarlasý üzerinde
— âdeta bir projektör gibi — öteye beriye hareket ettikçe, dýþ âlemlerdeki vibrasyonlar kolay kolay bu aklýn vibrasyonlar tarlasýna
müesser olamýyor. Þayet bu «dikkat ve iradeyi» muvakkaten bu
tarlanýn dýþýnda bir noktada baðlar, tesbit edersek o zaman onun
vibrasyonlar tarlasý üzerindeki baskýsý kalkacaðý için dýþ âlemler
vibrasyonlarýnýn bu tarladaki rezonnansmý kolaylaþtýrmýþ oluyoruz: Bizce, Ýlmî yollardan medyomluðun mihanikiyetini bu tarzda
izah edilebilir. Gramofon plâklarýný ilk dolduran Edison bu iþi önce pek basit olarak halletmiþti. Bir teneke kutuya yuvarlak bir deri
parçasý germiþ, bunun ortasýna da bir iðne tesbit etmiþti. Teneke
kutunun derisi kýsmýnda ufak bir hünü vardý. Bu hünüden gelen
ses dalgalarý kutunun öbür tarafýndaki gergin deriyi ihtizaza getirir. Þayet kendisine baðlý olan iðnenin ucuna bir balmumu tutulursa, derinin sallanmasiyle (ihtizaziyle) balmumu üzerinde bir takým
girinti ve çýkýntýlar husule gelir. Bu girinti ve çýkýntýlar hünüden
söylenen sözlerin þiddetine ve þekline göre deðiþik bir þekilde balmumuna akseder. Bu balmumu biraz katica olur, hele bir silindir
üzerine yapýþtýrýlmýþ olarak, saat gibi hareket eden bir aletle muntazam surette döndürülürse iðnenin balmumu üzerindeki izleri daha muntazam olur. Böylece hazýrlanmýþ balmumu silindirini bir
fonoðraf plâðý gibi doldurma mümkündür. Bu iþ bittikten sonra
teneke kutunun hünü olan kýsmý da bir deri ile kapanýr ve evvelce
yapýlan ameliye tekrarlanýrsa þaþýlacak derecede mükemmel bü:
olayla karþýlaþýlýr. Evvelce hünüden söylenen sözler bu sefer aynen
tekrarlanýr. îþte gramofonun basit tekniði budur. Havadaki ses dalgalarý iðneyi ihtizaz ettirip balmumu üzerinde nasýl kendisine uygun bir iz býraktýrýyorsa kulaðýmýzdan gelen sesler de beyin hücrelerinin atomlarýnda öylece iz býrakýyor. Bazan seslendiðimiz zaman
odada bulunan musiki aletlerinin meselâ piyano, ud, kanun gibi
aletlerin hatta ince pardak, sürahi, v.s. nin ihtizaz ettiklerine dikkat etmiþsinizdir. Demek ki hava ihtizazlarý da sempatize olabildikleri takdirde çelik tel, barsak tel, cam, ince maden sefiha v.s.
üzerinde bir takým vibrasyonlar husule getirebiliyorlar. Fakat dikkat edilirse; biz meselâ «Ahmed» diye baðýrdýðýmýz halde telde veya
cam kadehde (týn) diye bir ses husule geliyor. Halbuki havadaki
vibrasyon bu (tm) sesinden daha karýþýktýr. Bu ses ise basit bir veya iki ihtizazdýr. Yani birisinin «Ahmed» sesine mukabil diðerinin
«týn» sesi vermesidir. Bunun gibi ruh âleminin ince vibrasyonlarý da
bizim kaba beyin hücrelerinin kaba maddelerinde —kozmik, enerjik
veya aeriyen bir çok vasýta ve yollardan geçerek — aslýndaki mükemmeliyette elbet de tekrarlanamaz. Maamafih ona yakýn ve benzer ihtizazlarý da alabilmesi mümkündür ve bu vakidir. Medyomlarýn yaptýklarý da bundan ibarettir. Medyomlar, dýþ âlemlerden
gelen bu gibi seyyal vibrasyonlarý dimaðlarý yoliyle alýp, bize ses
kanaliyle bildirebildikleri gibi daha baþka ve kolay bir vasýta da
kullanabilirler. Bu vasýta da «yazý» dýr. Ellerine kalem aldýktan
sonra yazý yazacakmýþ gibi kâðýda tatbik edip beklerler. Burada
ellerini otomatik bir alet imiþ gibi, kendi dikkat ve iradesinin, kendi þuur akýþýnýn emrine deðil de haricî müesserlerin emrine terk
ediyor. Nasýl ki kendi kafasýndan gelen fikirler sinir seyyalelerinin
akýþiyle beyninden parmaklarýna kadar gelerek istenen iþi yapýyorsa yine ayni yollar yani beyinden parmaklara kadar olan yollar
— dikkat ve irade bir tarafa atýirak — dýþ müesserin tesiriyle bize
yazý halinde aksediyor. Ve biz bu yolla da ruhlarla konuþmuþ — daha doðrusu yazýþmýþ— veya münasebet haline girmiþ oluyoruz.
Bu anlattýðýmýz vetireler bugünkü müsbet ilmin bize ispat ettiði
þeylerdir. Bunlarý gözönünde tuttuktan sonra ruhlarla konuþmanýn
mümkün olup olmýyacaðý artýk sorulabilir mi?.. Ruhun varlýðýný kabul ettikten sonra bu muhabere keyfiyeti de zarurî bir netice olmaz mý?.. Bu izahattan sonra mütaassýb softalarýn veya materyalist
fikirlerin söyliyecek süzleri, itirazlarý kalýr mý?.. O softalar ki ruhun varlýðýný kabul ederler de spiritizmayý yadýrgarlar... O münkir
materyalistler ki maddeden ayrý ve ebedî olan bir enerjiyi, hattâ
þuurî vasýfta, bir enerjiyi kabul ederler de spiritizmenin aleyhinde
bulunmaya kalkarlar ...Biz ilme istinad etmeyen bir spiritualizmi
tasavvur edemediðimiz gibi onu, dinleri tamamen esassýz telâkki edebilecek bir vasýfta olmaktan da tenzih ederiz. O halde acaba spiritualizm, din ve ilmin «telifi beyn» cisi midir?.. Bir çoklarýna göre bu böyledir. Bazýlarýna göre de deðildir. Her ne olursa olsun spiritizmeciler
bir çok Ýlmî metod yollarýyla önceleri din adamlarýnýn kendilerine
münhasýr sandýklarý hâdiseleri daha mükemmel bir þekilde tekrarlamýþ ve bu iþlerin ilmini kurmuþlardýr. Bugün tecribî psikoloji lâboratuvarlarý bu meselelerin daha henüz karanlýk kalmýþ noktalarýný
aydýnlatmakla meþguldürler. Yarýn bu noktalarýn da delilli isbatlarmý önünmüze süreceklerinden þüphemiz yoktur.
Ruhlarla muhaberede bulunduðunu söyleyen medyumlarýn bir
çok iddialarý yukarýda saydýðýmýz mihanikiyetlere göre yanlýþ ve
hatalý olabilir. Bu, hâdisenin sýhhatini ihlâl etmez. Çünkü bu eksik vak’alar yanýnda hiç bir delil ile inkâr veya reddedilemiyecek
olaylar spitizme kitaplarýnda o kadar çoktur ki yalnýz bunlarý saymak bile yüzlerce cilt kitap doldurabilir. Þimdi artýk en mühim
noktaya gelmiþ bulunuyoruz:
Bir medyumun ister yazý ile ister söz ile tekrarladýðý fikirler
acaba kendi tahteþþurundan mý geliyor; yoksa hakikaten ruh âleminden mi geliyor? Bunu tesbit etmek erbabýnca pek de zor bir
mesele deðil. Bu, sizler için de zor olmýyacaktýr. Çünkü kontrol vasýtalarýmýz daima ve her türlü tecrübe için emirlerimize âmadedir.
Yalnýz ruhlarla muhabere — (ileriye bakýnýz) — þekillerine göre lâzým gelen ufak tefek tadilâtý yapmak tecrübeyi yapanýn ferasetine, intikal süratine, zekâsýna ve kabiliyetine kalmýþtýr.Meselemizi misallerle izah edersek daha iyi anlaþýlacaktýr:
Bir spiritizme tecrübesinde tesadüfen merhum babamýzýn ismi
yazýldý, farzedelim. Gelen ruh o ismi vererek bize kendisini tanýttý, diyelim. O halde kendisini ürkütmeden ölçer, tartarýz. Her þeyden
evvel kendisinin bulunduðu pozisyonu tesbit ederiz. Oradaki hali
nasýldýr? Bir ýztýrabý, bir üzüntüsü var mýdýr? Yoksa huzur ve sükûn içinde midir?.. Ne maksatla celseye, toplantýya gelmiþtir? Bu
geliþ kendi arzusu ile mi yoksa herhangi bir saikle mi olmuþtur...
Bütün bunlar önceden tesbit edilir. Burada ilk iþ karþýmýzdakinin
o andaki ruhî durumunu tâyin etmektir. Ondan sonra þuuru ve bulunduðu muhit hakkmdaki bilgisi nelerdir. Bu þuur ve bilgi kendiliðinmen mi olmuþtur. Yoksa bir takým hâdiseler veya varlýklarýn tesiriyle mi husule gelmiþtir Bunlardan sonra da gelen ruhun
hakikaten babamýzýn bizzat kendisi midir, meselesinin halli olacaktýr. Burada eðer tecrübe müsbet ve kat’î olursa muterizler hemen «fikir intikali = Transmission de la Panse» meselesini veyahut
daha basit olarak tesadüf ihtimalini öne süreceklerdir. Bu gibi hâdiselerde her iki itiraz da varýd olabilir. Fakat her zaman deðil. Hele bir iki tecrübe ile bunlar süratle bertaraf edilebilir. Evvelâ fikir
intikali meselesini bahis mevzuu yapalým: Bunun için ekseriya bazý
þartlarýn bulunmasý meselâ alýcý ve vericilerin passif kalmalarý gerekecektir. Sonra, bu þekilde mumareselere medyomun alýþýk bulunmasý icap edecektir.
Tecrübe yoliyle baþka fikirlerin de intikal ettirilebilmesi denenecek; bunun da ayni neticeyle münasebeti tetkik edilecek... Fikir
intikali keyfiyetini tamamen bertaraf edebilmek için cansýz cisimlere ait hâdise ve hâtýralar — tabiî hiç kimsenin bilmediði— yoklanacak; fikir intikali keyfiyetinin vâki olup olmýyacaðý bu araþtýrmalarla tesbit edilebilir. Bunlara tecrübecinin zekâsiyle icabý hale
göre bulacaðý þaþýrtmalar da eklenirse mesele kendiliðinden tevazzu
eder. Benim yaptýðým tecrübelerden birisinde kýzkardeþim gelmiþti. Medyom henüz tanýþtýðým bir bayandý. Tahteþþurunda benim
hemþireme ait hiç bir bilgisi yoktu. Çünk üne beni, de de ailem
hakkýnda hiç bir þey bilmeyordu. Yeni tanýþmýþtýk, ilk tecrübemiz
yapýlacaktý. Bazý hâdiselerden ve konuþmalardan sonra kardeþim
geldi. Medyom onu bütün evsafiyle tarif ediyordu. Benim batlarýma benzetmesi ve böylece tahteþþurundan bir þeyler uydurmasý
mevzubahs olabilirdi. Kontrola baþladým, ölüm tarihini, ölümün
sebebin, sahih olarak söyledikten maada hiç kimsenin bilmediði,
hattâ en yakýn dostlarýmýn da haberdar olmadýklarý bir sýrrý açýkladý. Kendisine ait kafa tasýný istiyordu. Hakikaten de hemþiremin
kafatasý evimde mahfuzdu. Bu bir transmisyon muydu? Halbukigerek o celsede gerek baþka buluþmalarýmýzda medyoma kafamdan
ýsrarla telkin etme kistediðim fikirlerim boþa gitti. Hiç birisine cevap alamadým. Demek ki medyomumda bu transmisyon kabiliyeti
yoktu. Diyebiliriz ki ben irademle zorlayarak bir fikir yollamak
istedim amma buna muktedir olamadým. Fakat herhangi bir anda
bir noktaya teksif ettiðim dikkat ve irademin dizgininden kurtulmuþ olan ve benim tahteþþurumda vibrasyon halinde bulunan kafatasý hikâyesi böyle dalgýn ve baþka bir þeyle meþgul anýmda, medyoma tesir etti. Fakat bu da varid olamaz. Çünkü ayni akþam devam
ettiðimiz tecrübede benim de kafiyen þuuruma girmemiþ olan ve
esasen giremiyecek olan baþka bir hâdise de tekrarlandý. O hâdise
de þudur:
Kardeþim henüz hayatta iken anneme kâhkülünden kestiði bir
demet saçý hatýra olarak vermiþ imiþ. Bu saçlar bir zarf içinde konmuþ ve senelerce unutulmuþtu. Benim kafiyen haberim olmýyan bu
saç hikâyesi o akþamki celsede mevzubahs oldu. îþin en enteresan
tarafý bilâhare kendisinden tahkik ettiðim ve tecrübe esnasýnda
îzmirde bulunan annem bu zarfý tam 15 sene evvel tesadüfen benim
kitaplarýmdan birisinin arasýna koymuþ. O geceki tecrübede bu
yer de haber verildi. Ve ben saçlarý olduðu gibi söylediði yerde
buldum. Transmisyon keyfiyeti ve daha bir çok itiraflarý kökünden
halledecek en ciddî bir bir vesikayý burada sýrasý gelmiþken okuyucularýma takdim edeyim:
Ýngilterede bir tecrübe yapýlýyor. Medyom henüz orta tahsil
çaðýnda pek genç bir kýzcaðýz. Bir gün bu medyomun garip bir dil
ile bir þeyler konuþtuðu görülüyor. Nihayet medyoma bunun ne
olduðu soruluyor. O da, Eski Mýsýrda 18 inci Dinastý’ye ait bir hâdiseyi o zamanýn diliyle anlattýðýný ve kendisinin o zamanlarda
— yani bundan binlerce sene evvel— yaþamýþ olduðunu söylüyor,
îþi ciddiye alýyorlar. Ejiptologlar — yani eski Mýsýr dili ve yazýsiyle
uðraþan âlimler— geliyor. Fakat onlar da bu kadar eski bir dil
hakkýnda pek, pek az þey bildiklerini anlýyorlar .Derken bu iþin
dünyada en selâhiyet sahibi üstadý Almanyada bulunup çaðýrýlýyor.
Onlar da kýsmen ânlayabiliyorlar. Ve hemen makineler getiriliyor,
kýzcaðýzýn söyledikleri birer birer plâða alýnýyor. Bu sözler zaptedildikten sonra medyom þimdi size bu sözlerin o zamanki yazýlýþ
þekilleriyle — yani Hiyeroðlif denilen ve havas sýnýfýnýn yazýsý olan
bir yazý ile — yazayým, diyor. Ve bugün bile þöyle böyle ressamlarýn
hemen bir anda karalayamýyacaklarý kadar ustalýkla Hiyeroglifleri
diziyor. Bunu da kâfi görmiyen medyom bu sefer bu yazýlarýn seslerini, delâlet ettikleri mânalaýý veriyor. Ve Ýngiliz harfleriyle Fonetiðini de kaydediyor. Bugün bir kitap halinde neþrolunmuþ olan buharikulâde hâdiseyi Ýngilizce bilen zevata tavsiye ederiz. Kitabýn
ismi «Ancient Egypt Speakes» dir. Ýngilizce bilen ciddî ruh araþtýrýcýlarýnýn okumasý faydalý olur. Burada da görülecektir ki transmisyon keyfiyeti kafiyen varid deðildir. Çünkü bunu tamamiyle
bilen dünyada hiç bir âlim yoktur. Keza hâdise tahteþþuur hikâyesiyle de uydurulamaz. Müsbet bir ilim heyetinin tetkikinden geçmiþ
ve hakikaten o zamanýn hâdise ve tarihî vak’alarýný ihtiva ettiði
hayretle görülmüþtür. Buna benzer hikâye ve hâdiseler spiritizme
kitaplarýnda o kadar boldur ki her kitapta bir kaç misal bulmak
mümkündür. Bütün bu olaylar insafla gözönünde tutulduktan sonra hâlâ medyomlar tahteþþurlarýndan uyduruyorlar, yalan söylüyorlar, veya fikir intikali yoliyle karþýlarýndaki insanlarýn tahteþþuurlarýný okuyorlar denirse daha fazla ikna vasýtamýz kalamýyacaðý
için kendilerini fikirleriyle baþbaþa býrakýrýz. Ve onlar bizi, biz onlarý dalâlette yürüyenler addederek yolumuza devam ederiz.
Îlmî yollardan ve onun imkânlarýný kullanarak ruhlarla münasebete geçmenin mümkün olduðunu gördük. Muvaffakýyetsizliklerin yine ayni metodlar takip edilmek suretiyle sebepleri tesbit
edilebilir. Biz insanlarýn tabiat hâdiselerine, mutlak bir hâkimiyet
iddiasýnda bulunabileceðini ummuyoruz. Maamafih o kanýmlarm
br çoklarýna da þimdiden hâkim bulunduðumuza eminiz. Ýleride takip edilen tekâmül safhalarýnýn zarurî bir neticesi olarak bugünlük bilemediðimiz bir çok kanunlarýn da kudretlerimize katýlacaklarýna inanýyoruz. Fakat bunu söylemekle yine de tekrardan çekinmiyeceðiz ki bu mazhariyet bize, bütün tabiat kanunlarýna mutlak
bir hâkim sýfatiyle bakabilmek gururunu ebediyen baðýþlamýyacaktýr. Biz belki yerin hâkimiyiz, göðün bir kýsmýný da hüküm altýna alabiliriz amma meselâ ayýn dünya etrafýndaki dönüþünü veya
dünyanýn güneþ etrafýndaki seyrini ebediyen deðiþtirebilmek imkânýna malik olamýyacaðýz. Bu ise kâinatýn bir zerresine bile hükmedememektir. Maddeler üzerinde bile böylece tezahür eden aczimiz þuurlu, iradeli bir kudret olan ruh üzerinde ne dereceye kadar müessir olabilir. «Ben elimdeki zinciri beþ yüz defa býrakýyorum.
O da beþ yüz kere yere düþüyor. Yaptýðýnýz ruh tecrübelerinde böyle riyazi bir kafiyet göremiyorum. Onun için de inanamýyorum.»
diyecek kadar hâdiseler karþýsýnda analitik muhakeme kýtlýðý gösteren münevverlere rastladýk. Þuur ve irade denilen melekenin
kanunlara mutlak bir cebriyette uymadýðýný; maddenin yalnýz böyle kanunlarýn imkânýna mutavaat .ederken, hayatî varlýklarýn bu
kanunlar dýþýndaki bütün imkânlardan herhangi birisine ya mutavaat eder ya etmez olduðunu bilmezler mi?..
Ruhlarla münasebet tesisine mâni hikemî, fizikî veya felsefîdüþünceler bizce yersizdir. En çok zihni yoran düþünce mânevi bir
varlýðýn maddî bir varlýða nasýl tesir edebileceðidir. Biz yukarýki
satýrlarda bu hususta þüpheleri silici bazý fikirler söyledik. Maddenin bizce kaba ve maddî vasýflarýný taþýyan halleri zerrelere kadar
gidiyor. Atoma geçince .artýk madde, bildiðimiz hususiyetleri kaybederek cevherin aslýnýn tek olduðunu gösterir bir hal alýyor. Halbuki ilim bize atomun da son bir merhale olmadýðýný söylüyor.
Onun altýnda âdeta namütenahiye doðru derinleþen bir korpiskül1er âlemi çýkýyor. Ýþte buradan itibaren bizim alýþýk olduðumuz maddî vasýflar kayboluyor. Buna ilim þimdilik enerji ismini veriyor,
lâkin biz bunun da elektron ötesi varlýklardan — yani maddî bünyeden— müteþekkel olduðuna kaniiz. Bu hal küçüle küçüle maddî
vasýflar ma’nevî dediðimiz vasýflara yaklaþýyor. Ýþte böyle bir «sonsuz küçük» âlemin cevherlerinden yapýlý bir vasýta acaba aracýlýk
yapýp da ruh ve insanlar arasýndaki münasebetleri tesise yardým
edemez mi?.. Esasen spiritler ruhun öbür âlemde, hattâ ne kadar
tekâmül ederse etsin daima perisperi dedikleri bir seyyal vasýtaya
sahip olduklarýný söylerler. Bunun mevcudiyeti ve tesir dereceleri
(... sahifeye bakýnýz) görülmüþtü Bu aracý vasýtanýn mahiyeti hakkýnda biraz düþünmekle meselenin halli kolaylaþýr. Dünyamizda da
hava — mayi— sulb cisimler arasýnda birinden diðerine geçebilen
tesirleri biliyoruz. Nitekim deniz altýnda dinamitle patlatýlan bir
kaya parçasýnýn çýkardýðý ses sulbden mayie, mayiden havaya oradan da (kulak - sinirler yoliyle) beyne geliyor. Tersine olarak dalgýçlarýn deniz altýnda iken deniz üstündeki havaî vibrasyonlarý
— yani seda dalgalarýný— iþitebiliyorlar. Keza güneþin hararet ve
ziya dediðimiz vibrasyonlarý dünya ile güneþ arasýndaki — havasýz
ve esirden müteþekkil— seyyalevî maddeciklerin titreþimi yardýmiyle dünyamýza kadar geliyor. Ve dünyayý çevreleyen hava tabakasýný da ihtizaza--getirerek yere kadar geliyor. Yerde de hem kaya
gibi sulbleri, hem de deniz gibi mayi cisimleri ayni ihtizaza maruz
býrakarak onlara da tesir edebiliyor. Bu mülâhaazlarla, ruhtan,
bedene müessir olabilen vibrasyonlarýn gelmesi hayalî sayýlmamalýdýr.
Bu izahatla anlaþýlacaktýr ki, ruhlarla insanlar arasýnda muhabere tesis etmek için Ýlmî bir mahzur yoktur. Bu kitabýmýzda yer yer
göreceðiniz temas hâdiseleri de bunu ispat eder mahiyettedir. Ruhlarla konuþulabileceðini kabul ettikten sonra þimdi bunun nasýl
mümkün olabildiðini ve bu hushsta þimdiye kadar gelenlerin neler
düþündüklerini görelim.

kaynak:Ýshak L.Kuday - Spiritualizm (Ruh Alemi)

Alýntý ile Cevapla
Cevapla


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajýnýzý Deðiþtirme Yetkiniz Yok

BB code is Açýk
Smileler Açýk
[IMG] Kodlarý Açýk
HTML-Kodu Kapalý
Trackbacks are Açýk
Pingbacks are Açýk
Refbacks are Açýk


Benzer Konular
Konu Konuyu Baþlatan Forum Cevap Son Mesaj
ruhlarla iletiþime geçme madlen Gizemli Olaylar ve Mekanlar 4 15.06.24 19:54
Ruhlarla Konuþmak için Tuana Berhetiyye 9 06.05.24 16:32
ruhlarla iletiþim isikruhlu Sorularýnýz 11 24.01.22 18:06
Ruhlarla iletiþimde eksiksiz Mustafa44 Berhetiyye 14 23.01.22 20:35
Ruhlarla Görüþme ve Ýlgi Kurma SiLence Cin & Þeytan & Melek & Ruh 3 21.03.18 01:06


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmýþ. Þuanki Zaman: 22:36.


Powered by vBulletin® Version 3.8.5
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
HavasOkulu.Com

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147