#1
|
|||
|
|||
inorganik Varlıklar
Evrende eski çağ Meksikası şamanlarının farkındalığın karanlık denizi diye adlandırdıkları sürekli bir güç vardır. Onlar algılama erkelerinin doruğundayken gördükleri şey, organizması olmayan varlıkların da farkındalığın karanlık denizinde yer aldıklarıdır. Onlara göre organik varlıklar yaşayan tek yaratık değildirler. Görücüler için yaşamak farkında olmaktır. Sıradan insan içinse farkında olmak bir organizma olmaktır, burada görücüler sıradan insandan farklıdırlar. Görücüler organik canlıların yayılımlarını içine alan bir kozası olduğunu görmüşlerdir.
Ancak görücülere koza gibi görünmeyen başka varlıklar da vardır. Onların da içinde farkındalık yayılımları yer alır ve üreme, metabolizma dışında yaşamsal özellikleri vardır. Bunların arasında duygusal bağımlılık, keder, neşe, hiddet ve insanın aklının alamayacağı türden bir sevgi de yer alır. Don Juan dostların korku ile beslendiklerini daha doğrusu içlerindeki yayılımların hayvansal korku ile canlanıp toparlandığını, sevginin etkisininse, nefret ve kedere eşit olduğunu belirtir. Ona göre, eski şamanlar tüm evrenin ikiz güçlerden oluştuğunu keşfetmişlerdir. Hem ona zıt ama aynı zamanda bu dünyanın ikizi olan bir dünyadır. Bu dünyanın zıddı ve tamamlayıcısı olan bu dünyada organizması olmayan varlıkları görmüşler ve onlara organik olmayan varlıklar adını vermişlerdir. Castaneda’nın sorusu üzerine Don Juan, o dünyanın kendilerinin bulundukları yerde olduğunu söyler. Don Juan, ikiz bir dünya olduğu için bizlerle iç içe olan bu dünya hakkında şunları açıklar; “Eski çağ Meksikası şamanları zaman ve mekan konusunda senin gibi düşünmüyorlardı. Onlar her şeyi yalnız farkındalık açısından ele alırdı. İki tür farkındalık bir birini asla etkilemeden bir arada var olabilir; çünkü her biri ötekinden tümüyle farklıdır. Eski şamanlar bu birlikte var olma sorunuyla karşılaştıklarında zaman ve mekanı kendilerine dert etmediler. Organik varlıklar ile organik olmayan varlıkların farkındalık ölçüleri arasındaki ayırımın, bir birlerine en ufak bir müdahalede bulunmadan bir arada var olmalarına olanak verecek kadar büyük olduğu fikrine vardılar. Organik olmayan varlıkları algılayabiliriz. Büyücüler bunu istençli olarak yapar. Sıradan insanlar da yapar ama yaptıklarının ayırdına varmazlar çünkü ikiz bir dünyanın bilincinde değillerdir. Büyücüler, dışarıya ait bir şeyin de farkına varabilecekleri engin bir alana sahiptirler. Genel anlamda evrenin içinden bir çok varlık, farkındalığı olan ama bir organizmaya sahip olmayan varlıklar, bizim dünyamızın farkındalık alanına girerler ve sıradan insanoğlu onları asla fark etmez. Bizim farkındalık alanımıza ya da ikiz dünyamızın alanına giren bu varlıklar bizim dünyamızın ve onun ikizinin dışında var olan başka dünyalara aittirler. Genel anlamda evren, organik ve organik olmayan farkındalık dünyalarıyla tıka basa doludur. Eğer canlı olmayı farkında olmak olarak düşünüyorsan, onlar da canlıdırlar, eğer farkındalığın sona ermesine ölüm dersen, ölümlüdürler. Sıradan insanoğulları için ölüm farkındalığın bitişi, organizmanın sonu demektir. Organik olmayan varlıklar için de ölüm aynı anlama gelir; farkındalıklarının son bulması. Her iki durumda da ölümün darbesi farkındalığın karanlık denizinin içine çekilme edimidir. Yaşam deneyimleriyle yüklü bireysel farkındalıkları, sınırlarını yıkar ve enerji halinde farkındalığın karanlık denizinde dağılırlar.” Don Juan ikiz dünyamızın nüfusunu oluşturan organik olmayan varlıkların, silsilesinin büyücüleri tarafından akrabalarımız addedildiğini söyler. Ona göre eski şamanlar, aile üyelerimizle dostluk kurmanın beyhude olduğuna inanırlardı, çünkü bu dostluklarda daima haddini aşan, zoraki taleplerle karşılaşmamız söz konusuydu. Don Juan, birinci dereceden kuzenimiz olan bu tür organik olmayan varlıkların bizimle sürekli iletişimde bulunduğunu ama bu iletişimin bilinçli farkındalık düzeyinde gelişmediğini söyler. Başka bir deyişle, biz onlarla ilgili her şeyi bilinçaltı düzeyde bilirken, onlar bizim hakkımızda her şeyi istemli, bilinçli bir şekilde bilmektedirler. Don Juan Castaneda’yı onlarla karşılaşmaya yönlendirdiğinde Castaneda önce iki insan görür, onlara dikkatle bakmaya devam ettiğinde tamamen silinirler ve sonunda titreşen iki ışıltı baloncuğu kalır. Işıltı baloncuklarının sınırları yoktur, arada düzleşip genişler ardından tekrar insan boyunda dikey bir görünüm alırlar. Don Juan, onları gerçekte olduğu gibi gördüğünü söyler ve devam eder; “şimdiden sonra böyle garip bir hayalet görüntüyle karşılaştığında olduğun yerde dur, istifini bozmadan gözlerini ona dik. Eğer bir organik olmayan varlıksa yorumun kuru yapraklar gibi dökülüp dağılacaktır. Hiçbir şey olmazsa o zaman hepsi sadece zihninin bir sapkınlığıdır ki o zihin de zaten senin değildir.” Eski çağ Meksika şamanları, üzerlerinde etkisi bulunan bu inorganik varlıklara dost adını vermişlerdir. Böyle adlandırmalarının nedeni, onları diledikleri gibi kullanabileceklerini düşünmeleriydi. Don Juan Castaneda’ya ,” Dostların işlevi nedir diye sormak biz insanların dünyada ne aradığımızı sormaya benzer. Buradayız iste, hepsi bu. Ve dostlarda bizim gibi burada ve belki onlar bizden önce de buradaydılar.”, der. Don Juan, bir dostu, kişiyi kendi sınırlarının ötesine taşıyabilen bir güç olarak tanımlamaktadır. Yani, bir dost kişinin olağan gerçeklik alemini aşmasını sağlayan bir güçtür. Bu bakımdan, bir dosta sahip olmak, güç sahibi olmakla eşanlamlıdır; Bir dostun, kişinin dışında ve kişiden bağımsız olarak varolan bir şey olduğuna inanılmaktadır. Ne var ki, ayrı bir varlık olmasına karşın biçimsiz olduğuna da inanılmaktadır. Castaneda bu biçimsiz oluş niteliğini, belirli bir biçimi olmanın karşıtı olarak değerlendirir. Bu ayrım bir dosta benzeyen ama belirli bir biçimi olduğu sezilebilen güçlerin de bulunmasından ötürü yapılmaktadır. Bir dostun biçimi yoktur demek; onun açık, belirli ve tanınabilir bir biçimi yoktur anlamına gelmektedir. Böyle bir durum da, bir dostun hiçbir zaman görülemeyeceğini belirtmiş olur. Bir dost, bir nitelik olarak sezgilenebilir. Bir dostun biçimi olmayışından başka bir özelliği de, bir dostun yalnızca sezgilenebilecek bir nitelik olarak algılanabileceği düşüncesidir. Yani, bir dostun biçimi olmadığına göre onun varlığı yalnızca büyücüye olan etkileriyle aklanabilmektedir. Don Juan bu etkilerden kimilerinin insan biçimsel niteliklerinin olduğunu ileri sürmüştür. Bir dostu, bir insan niteliğine sahipmiş gibi tanımlamıştır. Böylece bir büyücü, kendi yaradılışını bir dostun insan biçimsel olduğu söylenen nitelikleriyle besleyerek, kendisine en uygun dostu seçme durumunda olabilirdi. Bir dostun uysallaştırılabilmesi düşüncesi, kendisinden, bir güç olarak yararlanılabileceği anlamına gelmektedir, Don Juan, bu işe yarama niteliğinin içsel yapısında varolduğunu ileri sürmüştür. Bir büyücü, bir dostun gücünü uysallaştırmakla, ondaki özel güçlere egemen olmuş sayılır Bu da, o güçleri kendi çıkarına kullanabileceği anlamına gelir. Bir dostun uysallaştırılabilmesi, öbür güçlerde bulunmayan bir nitelik olarak belirlenmektedir. Öbür güçler, bu uysallaştırılamayıp, kendilerinden yararlanılamama özellikleri dışında bir dosta benzemektedirler. Bir dosttan yararlanmanın iki yolu bulunmaktadır: 1-Bir dost bir araç yerine geçer; 2-Bir dost bir yardımcıdır. Bir araç yerine geçen bir dost, büyücüyü olağandışı gerçeklik alemine götürmeye yarar. Castaneda kişisel bilgisine dayanarak, “bu araçlık etme işlevi, her bir dost için ayrı anlamlara gelmekteyse de, her ikisinin ortak bir yanıdır” , diye açıklar. Bir dostun, kendisinden yararlanılabilirle özelliklerinden biri de, bir dostun yardımcı olma özelliğidir. Bir yardımcı olmanın anlamı, bir dostun, bir büyücüye araçlık etmesidir; yani, o büyücünün olağandışı gerçeklik alemine gitmekle amaçladığı herhangi bir şeyi elde edebilmesine yardımcı olmak ya da kılavuzluk etmektir. Castaneda, dostla karşılaşmaya, olağandışı gerçeklik durumları demektedir. Olağandışı gerçeklik durumları terimini yeğlemesinin nedenini şöyle açıklar; “Don Juan'ın bu tür karşılaşmaların gündelik yaşamımızdaki gerçeklikten yalnızca biraz ayrımlı bir gerçekliğin süreğenliği içinde ortaya çıktığını belirtmesi olmuştur. Bu bakımdan, olağandışı gerçeklikte herkesin birleştiği kimi belirli ayırtkanlıklar bulunmaktadır diyebiliriz. Don Juan bu ayırtkanlıkları düzenli bir biçimde sınıflandırmaya gitmemiştir, ama onun bu tutumu, her kişinin kendi bilgisinin kendine özgü bir nitelik taşıdığına olan inancından kaynaklanmaktadır. Kendi kişisel deneyimlerimden çıkardığım aşağıdaki şu ulamlar (kategori), olağandışı gerçekliğe özgü ayırtkanlıkları sergilemektedir. Ne var ki, görünürde pek özel kaynaklardan çıkmalarına karşın, bu ulamlar, don Juan tarafından, kendi bilgisinin temel ilkeleri ışığında pekiştirilmiş ve geliştirilmiştir; don Juan öğretisini, bu ayırtkanlıklar, olağandışı gerçekliğin doğal parçalarıymışçasına vere gelmiştir: 1-Olağandışı gerçeklikten yararlanılabilir; 2-Olağandışı gerçekliğin birkaç öğesi vardır. Birinci ayırtkanlık olan olağandışı gerçeklikten yararlanılabilir, bunun çıkarlarımız için kullanılabileceğini belirtmektedir. Don Juan, bıkıp usanmadan, bilgisinin en açık amacının yararlı sonuçlar elde etmek olduğunu vurgulamıştır. Bilgisinin, olağan gerçeklikten olduğu kadar, olağandışı gerçeklikten de yararlanmak için bir araç olduğunu ileri sürmüştür. Onun savına göre, dostlar, insanlarda bu durumları yararlanmaları için yaratmaktadırlar. Don Juan'ın mantığına göre, kişinin, dostlarla karşılaşması, onların gizlerini öğrensin diye düzenlenmektedir ve olağandışı gerçeklik durumlarını kendi bir takım başka kişisel amaçlarına alet etme niyetlerini önlemeyi hedef almaktadır. İkinci ayırtkanlık, olağandışı gerçekliğin kimi öğelerinin bulunmasıdır. Bu öğeler de, kişinin duyulan aracılığıyla, olağandışı gerçeklik durumlarının içeriği diye algıladığı devinimler, olaylar gibi kimi özelliklerdir. Olağandışı gerçeklik tablosunun bütününü oluşturan bu öğeler bir birleriyle uyuşmaz görünseler de hem olağan gerçekliğin hem de bildiğimiz düşlerin özelliklerini taşır niteliktedir. Benim kendi kişisel değerlendirmeme göre, bu olağandışı gerçeklik öğelerinin üç belirgin özelliği bulunuyor: 1-Dengelilik 2-Benzersizlik 3-Üzerlerinde fikir birliğine varılamama. Bu üç özellik, bu durumların kendilerine özgü apayrı birimler olarak sivrilmektedirler. Olağandışı gerçekliğin öğelerinde değişmez oluşları açısından bir dengelilik bulunuyor. Bu bakımdan bu öğeler, olağan gerçeklik öğelerine benzemektedirler; çünkü olağan düşlerin öğeleri gibi değişken değildirler ve yok olmazlar. Olağandışı gerçeklik öğelerini oluşturan tüm ayrıntıların son kerte dengelilik taşıdığını sezdiğim kendilerine özgü somut ve belirgin nitelikleri bulunmaktadır. Bu dengelilik öyle kesin bir biçimde kendisini göstermektedir ki, benim kurduğum ölçüte göre, olağandışı gerçeklikte, insan, bu durumlara özgü öğeleri kısıtsızmışçasına uzun bir süre boyunca durup inceleyebilme yetisine sahip olabilmektedir. Bu ölçütü uygulayarak, don Juan'ın kullandığı olağandışı gerçeklik durumlarını, olağandışı gerçeklikmiş gibi algılanan ama bu ölçüte uymayan kimi öbür yabansı durumlardan ayırt edebiliyordum. Olağandışı gerçekliğe özgü ikinci öğe de yani benzersizlikleri, bunların tek, kendi başına bir kişiliği bulunan öğeler olmalarıdır. Bu durumların ayrıntılarından her birisi tüm öbürkülerden apayrıdır bunu, bu ayrıntıların zaman içinde teker teker ortaya çıktıklarını söyleyerek de anlatabilirim. Öğelerin bu benzersizliği ayrıca bir de, ola ki herkesçe bilinen, şu çok değişik gereksinmeleri yaratmaktadır: Ayrı ayrı beliren tüm ayrıntıları tek bir sahne biçimine, bütünleşmiş bir bileşim haline getirmek için kesin bir zorunluluk, bir dürtü. Don Juan bu gereksinimi çok iyi biliyordu ve her fırsatta ondan yararlanmaktaydı. Bu öğelere özgü üçüncü ve en önemli ayrıtkanlık da, üzerlerinde fikir birliğine varılamama durumudur Kişi bu öğeleri tam bir yalnızlık içinde sezebilmektedir; bu durum bir insanın düş görürkenki yalnızlığından çok o kimsenin olağan gerçeklikte tek başına bilinmedik bir sahneye tanık olmasına benzer. Olağandışı gerçekliğin bu öğelerindeki dengelilik, kişiye, durup bunları teker teker ve kendisine çok uzun bir zamanmış gibi gelen bir süre boyunca incelemek olanağını verdiğinden, gözlemlenen ayrıntılar gündelik yaşamın öğelerini çokça andırırlar. Ne var ki, bu iki gerçeklik durumunun öğeleri arasındaki ayrım, bunlar üzerinde fikir birliğine varılabilme konusunda kendini göstermektedir. Fikir birliği demekle, insanların, gündelik yaşamın öğeleri üzerinde bir birleriyle şu ya da bu yolla örtülü ya da açık olarak bir anlaşmaya varmalarını anlatmak istiyorum. Olağandışı gerçeklik öğeleri üzerinde bildiğimiz anlamda bir fikir birliğine varma söz konusu olamaz. Bu bakımdan olağandışı gerçeklik, olağan gerçeklikten çok bir düş görme durumuna yakındır denilebilir. Ve gene, dengelilik ve benzersizlik ayırtkanlıklarından ötürü, olağandışı gerçekliğin öğeleri kişiyi bu durumları gerçekmiş gibi algılamaya iter ki bu da onların varlığı üzerinde bir tür fikir birliğine varma gereksinimini ortaya çıkarmış olur.” elemental varlıklar...
__________________
Kaybettiklerim arasında en çok kendimi özledim, oysa ne güzel gülerdim.. |
|
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevap | Son Mesaj |
Alemler ve Alemlerdeki Varlıklar | SertDede | Derin Konular & Beyin Fırtınası | 17 | 03.10.24 09:40 |
Parazit Varlıklar ve Çözüm Yolları | coşkun | Metafizik | 7 | 01.03.24 16:38 |
Alemler ve Varlıklar | Perviz1 | Derin Konular & Beyin Fırtınası | 9 | 24.10.23 14:17 |
Negatif enerjili varlıklar (Şeytan ve Ordusu) | BeyazMor | Derin Konular & Beyin Fırtınası | 3 | 08.01.22 02:48 |
Varlıklar Terminolojisi | SiLence | Paranormal Yetenekler | 2 | 08.06.18 08:55 |