|
|
LinkBack | Seçenekler | Stil |
#1
|
||||
|
||||
Sekerat-i Mevt ve Canın Çıkmasının Şiddeti
SEKERÂT-İ MEVT ve CANIN ÇIKMASININ ŞİDDETİ
• Bir kimsenin önünde sekerât-i mevtten (ölüm sarhoşluğundan) ve can vermenin şiddetinden başka bir şey olmasa, aklı varsa, onun korkusundan, dünyadan hiçbir şeyden lezzet almaması gerekirdi. Zira, bir haydudun kapısından içeri gireceğini ve kendisini bir topuz ile öldüreceğini düşünse, bunun korkusundan yemek ve uyumaktan lezzet almaz. Belki yemeye iştahı olmaz, uyumak istese uykusu gelmez. Melekü’l-mevtin (can alıcı meleğin) gelmesi ve canını alması yakındır. Bu ise haydutların topuzlarından daha korkunç ve müdhiştir. Fakat gelmeyince bunu anlamaz. • Can verme acısı şöyledir ki: Bütün büyükler söz birliğiyle buyuruyorlar: Bir kimseyi kılıçla parçalamaktan veya vücûdunu ortadan ikiye bölmekten daha zor ve şiddetlidir. Yaranın acımasının sebebi, yara olan yerden ruhun haberi olmasıdır. Kılıç darbelerinin yara yanında ruha ne derece ızdırap vereceği açıkça anlaşılmaktadır. Ateşin acısının çok olması, bütün parçalara sirayet etmesindendir. Canın çıkması öyle bir acıdır ki, rûhun kendinde meydana geliyor ve bütün varlığına işliyor. Can verenin o anda susması dayanamadığı, takati olmadığı içindir. Çünkü onun şiddetinden dil söylemez olur. Akıl kendini kaybeder, fakat bunu tadan bilir. Veyahut tatmadan önce peygamberlik nuru ile gören bilir. Nitekim Îsâ (Aleyhisselâm) buyurdu ki: “Ey havâriler, duâ ediniz. Allah’ü Teâlâ can vermemi kolaylaştırsın. Ölümden o kadar korkuyorum ki, korkumdan öleceğim”. • Peygamber Efendimiz (Sallallâhü Aleyhi ve Sellem) mübârek rûhunu teslim ederken “Yâ Rabbi, can vermenin şiddetini Muhammed’e (Aleyhisselâm) kolay eyle” diye duâ etti. Âişe (Radiyallâhü Anhâ) buyuruyor ki: Can çıkmanın kolay olacağına ümidim yoktur. Çünkü Rasûlullâh’ın (Sallallâhü Aleyhi ve Sellem) nasıl zor can verdiğini gördüm. O zaman buyurdu ki: “Bu can kemikler ve sinirlerimin arasından çekilip çıkıyor. Yâ Rabbi, bu elemi bana kolay eyle”. • Resûlullâh (Sallallâhü Aleyhi ve Sellem) ölüm acısını anlatırken buyurdu ki: “Ölüm acısı her biri insanı öldüren üç yüz kılıç darbesi gibidir”. Yine buyurdu: “Ölümlerin en kolayı, yünün içerisinden çekilen dikenler gibi olup, onun gibi kolaylıkla çıkmaz”. Peygamber Efendimiz (Sallallâhü Aleyhi ve Sellem) bir hastanın yanına gitti. Hasta ölüm hâlinde idi. “Ne hâlde olduğunu ben bilirim. Bedeninde hiçbir damar yoktur ki, aynı bir acı içerisinde olmasın”, buyurdu. • Ali (Radiyallâhü Anh) “Düşmanlarla ölünceye kadar harb ediniz. Bin kılıç darbesi bana can çıkmaktan daha kolaydır”, dedi. Beni İsrail peygamberlerinden birkaçı bir kabristana gittiler. Ölülerden birinin dirilmesi için Allah’ü Teâlâ’ya duâ eylediler. Birisi kalktı ve “Ey insanlar! Benden ne istiyorsunuz! Öleli elli sene oldu, hâlâ can verme acısını çekiyorum”, dedi. Eserde bildirildi ki, bir mü’minin kendi ameli ile kavuştuğu derecelerin üstünde kavuşmadığı dereceler vardır. Canının zor çıkması, bu derecelere kavuşmasına sebep olur. İyilik yapmış olan bir kâfirin, hiçbir alacağı kalmasın diye, canının alınması kolay olur. Hadîs-i şerifte bildirildi ki: Mûsa aleyhisselâm vefât ederken Allah’ü Teâlâ, “Ölümü kendinde nasıl buluyorsun?” dedi. “Diri diri kebâb edilen bir kuş gibi ne uçabilir ne de ölebilir”, dedi. Ömer (Radiyallâhü Anh) Kâ’bü’l-Ahbar’a ölümden sordu. Çok dikenli bir dalı bir kimsenin boğazından içeri soksalar ve her bir diken bir damara takılsa ve kuvvetli bir kimse o dikeni çekse, ölürken can vermek buna benzer, dedi. ( İmâm-ı Gazâlî, Kimyâ-i Saâdet )
__________________
Ne senle yaşanıyor Ne de sensiz oluyor Şu garip bomboş dünyada.. |
|
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevap | Son Mesaj |
Gematria nedir | Arma | Kabala | 0 | 22.07.24 02:13 |