|
|
LinkBack | Seçenekler | Stil |
#1
|
|||
|
|||
imam suyuti kabir alemi eserinden
İMAM SUYUTİ KABİR ALEMİ ESERİNDEN
İyi Sonucun Alametleri Tirmizi, Hâkim ve Enes (radıyallahü anh) ’den rivayet ettikleri*ne göre; Rasüllüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu -(Allah, bir kuluna hayır dilediği zaman onu kullanır. Denildi ki, (Nasıl kullanır?) buyurdu ki: (Ölümden önce onu salih amele muvaffak eder.) İmam-ı Ahmed ve Hakim'in Amr b. El-Himak (radıyallahü anh) 'den rivayet ettiklerine göre şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) : (Allah bir kulu sevdiği zaman onu tatlandırır.) Dediler: — Tatlandırır, ne demektir? Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu — Eceli geldiği anlarda onu salih bir amele muvaffak eder. Öy*le ki komşuları ondan razı olurlar, İbn Ebi’d- Dünya, Âişe (radıyallahü anha) 'den bitişik birjsened-le rivayet ettiğine göre; Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur (Allah kuluna hayır vermek istediği zaman ölümünden bir se*ne önce kendisine bir melek gönderir. Ona İstikametle gitmeye mu*vaffak eder. O en iyi anlarında ölür. İnsanlar da: (Filan.kişi, en iyi anlarında öldü) derler. Okul, sekerata girip Allah'ın ona hazırladığı şeyleri görünce, hırsla bir an önce ölmek ister. O, Allah'ın huzuru1 na girmek istediği gibi Allah'da onu huzuruna almak ister. Bir kuluna kötülük irade ettiği zaman ölümünden bir sene önce, ona bir şeytan musallat eder, onu saptırır ve aldatır. Sonunda en kö*tü anlarında ölür. İnsanlar da: Filan kişi en kötü durumda öldü, derler. Sekerâta girip kendisine hazırlanan şeyleri gördüğü zaman mek istemediğinden dolayı ruhunu yutarcasına tutmak ister. Os o zaman Allah'ı görmek istemediği gibi Allah da onu görmek istemez. İfsah adlı kitabın sahibi, bu hadisin mânâsında şöyle demiştir: (Ölüm meleğinin ruhu çağırması, yılan sahibinin yılanı deliğin*den çağırması gibidir. Ölüm meleği için iyi kötü herkesin ruhunu almak birdir. Yalnız mümin bir an önce ölmek ister, kafir ise. Ölme*mek için yutarcasına ruhunu tutmak ister.) Alimler, (Allah korusun) kötü sonuca sebep olanlar dörttür demişler: 1) Namaz konusunda tenbellik etmek, 2) İçki içmek, 3) Ana babaya karşı gelmek, 4) Müslümanlara eziyet vermektir. Kişi ölüme yaklaştığı zaman başında RA'D SURESİ okunmasını müstehap görüyorlardı. Çünkü bu, Ondan zorlukları giderir, Ruhunun alınmasını hafiflendirir ve halini kolaylaştırır. Kim ölüm anında, (Lailahe illallah,) Allahü ekber velâ havle velâ kuvvete illa billahi’l-aliyyi'l-azim, dese ebede kadar ateşin yak*masından mahfuz kalır.) Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) : (Size Allah'ın ism-i azamini öğreteyim mi? İşte O, Yûnusun duası: (Lailahe illa ente sübhâneke inni küntü mine'z-zâlimin) dir. Herhangi bir müslüman ölüm başladığında bunu 40 defa söy*lese ve o hastalıkla Ölse ona bir şehid ücreti verilmiş olur. Şayet kurtulsa mağfiret edilmiş olarak kurtulur,) buyurdu. Ebû Şeyh, Tefsir'inde Muhammed b. Hammad'dan şöyle dedi*ğini rivayet etmiştir: (Arş altında Allah'ın bir ağacı vardır. Her yaratık için onda bir yaprak vardır. Kulun yaprağı düşünce ruhu cesedden çıkar. İşte (dü*şen her. yaprağı Allah bilir) (1) mealindeki âyetin mânâsı budur.(1) Enam, 59 Cüveybir, Tefsirinde İbban b. Ayyaş'tan bu hadisi rivayet etti*ğine göre şöyle demiştir: Muverrik el-Aclin'in vefatı anında hazır bulunduk. Üstü örtü*lüp bu öldü dediğimiz an, gördük ki, baş ucundan tavanı aşan bil nur yükseliyor. Sonra ayak ucundan evvelki nur gibi bir nurun yük*seldiğini gördük. Daha sonra vücudunun ortasından bir nurun yük*seldiğini gördük. Biraz bekledik sonra o, yüzünü açıp dedi ki: (Bir şey gördünüz mü? Biz (Evet) dedik, gördüğümüzü ona söy*ledik. O, (gördüğünüz o nur SECDE SÜRESİ idi. Ben onu her gece okur*dum. Baş ucumda gördüğünüz nur SECDE SÜRESİNİN İLK 14 âyeti idi. Ayak ucunda gördüğünüz nur ise SON 14 âyeti idi. Ortamdan yük*selen nur, ise SECDE AYETİNİN KENDİSİ idi, yükselip bana şefaat diledi. TEBAREKE SÜRESİ yanımda kalıp beni koruyordu) dedi. sonra teslim oldu Ebû Nuaym, Mücâhid'den rivayetine göre şöyle demiştir: (Mümin (kabirde) sevinmesi için evlatlarının salihliğiyle müjde*lenir. Dahhak'dan rivayet edildiğine göre;Onlara dünya hayâtında ve âhirette müjde vardır) âyetini şu şekilde açıklamıştır: Ebû Nuaym'in (Hilye) de Abdullah b. eş-Şağir'den rivayet etti*ğine göre, Resûluliah (sallallahü aleyhi ve sellem) dedi ki: Son hastalığında kim İhlâs sûresini okursa kabir fitnesinden emin kain- ve kabrin daralıp sıkıştırılmasından da emin kalır. Kıyamet gününde melekler onu avucuna alarak Sırattan geçirip Cennete korlar. Nesaî, Râşid b. Sa'd'dan, o da Rasûlüllah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) 'm sahabelerinden bir adamdan, rivayet ettiğine göre: (Bir adam, (Yâ Resûlallah, neden şehitten başka herkes kabrin*de sorguya çekilir.) diye sordu, cevaben buyurdu ki: (Onun başında kılıcın parıldaması zorluk olarak ona yeterdir.) Cüveybir, (Tefsir) inde... İbn Mes'ûd (radıyallahü anh) dan şöyle dediğini rivayet etmiştir: (Kim her gece Tebâreke sûresini okusa, kabir azabından korun*muş olur, Kim (ÂMENTÜ BİRABBİKÜM FESMEÛN) AYETİNE devam etse, Allah, ona Mün-ker ve Nekir'in suâlini kolaylaştırır.) Deylemi, Hatip Rüyet'te Malik'den, Ebû Nuaym, İbn Ab*dulberr —(Temhid) de— Ali b. Ebû Tâlib (radıyallahü anh) 'den rivayet ettiklerine göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: Kim her gün 100 sefer (Lailahe illallah'ül-Melikü'l-Hakkü'l-Mübin) dese, fakirlikten, kabrin vahşetinden kurtulur ve kendisine cennet kapıları açılır. Hakim-i Tirmizi, Huzeyfe'den rivayet ettiğine göre, şöyle de*miştir: Kabirde de hesap var. Âhirette de hesap var. Kim kabirde he*saba çekilse, kurtulur. Kıyamette hesaba çekilse azap görür. Hakim-i Tirmizi demiştir ki Mü'min kabirde hesaba çekilir ki mahşerdeki hesap ona kolay olsun. Berzâh'da sıkıştırılır ki, cezası bitmiş olarak kabirden çıksın. İbn Abbâs (radıyallahü anh) (TEBAREKE SÜRESİ OKU, ailene, çoluk çocuğuna ve komşularına öğret. Çünkü o (kabir azabından) kurtarır. MÜCADELE SÜRESİ İSE, kıyamette Allah huzurunda okuyu cusunu müdafaa eder, onu ateşten kurtarmak ister. Onu okuyan kişi, onunla kabir azabından kurtulur.) Darimi (Müsned) inde Halid b. Madan'dan rivayet etliği*ni göre, şöyle demiştir: Bana ulaştı ki, SECDE SÜRESİ, kabirde sahibini korur. (Ya Rabbi eğer ben senin kitabından isem, beni ona şefaatçi kıl, eğer kitabm*dan değil isem beni ondan imha et) der. Kuş şekline girer, kanad-larmı açıp ona şefaat eder, onu, kalan azabından kurtarır. İsbehâni, (Tergib) de, İbn Abbâs (radıyallahü anhüma) 'dah rivayet ettiğine göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöy*le buyurmuştur: Kim, Cuma gecesi akşam namazından sonra iki rek'at namaz kılıp, her bir rek'atta, Kur'an Fatihasını bir sefer, (İza zülzüeti’l-ard) sûresini onbeş sefer okusa, Allah ona Ölüm sekeratım kolaylaştırır. Onu kabir azabından kurtarır. Kıyamet gününde, Sırat köprüsü üs*tünden de geçmeyi ona kolaylaştırır. Yafii (Ravz er-Reyyahin) de Veli birisinden rivayet ettiğine gö*re şöyle demiştir: Ben Allah'dan kabirdekilerin makamlarını bana göstermesini istedim. Bir gece kabirlerin varıldığım gördüm. Bâzılarının en a'la kumaş üstünde, bâzılarının ipek üstünde bâzılarının çiçekler üstünde bâzılarının koltuklar üstünde, yattıklarını; bâzılarının ağladığı*nı, bâzılarının güldüğünü gördüm.Ben, Yâ Rabbi, eğer isteseydin, ikramda aralarını eşit tutardın, dedim. Birden kabirden bir ses: Yâ filan, bunlar amellerin dereceleridir. İşte atlas kumaşta yatanlar güzel ahlâk sahipleridir, İpek üs*tünde yatanlar, şehidlerdir. Reyhan çiçekleri üstünde yatanlar, oruç tutanlardır. Tahtlar üstünde yatanlar ise, Allah yolunda birbirini se*venlerdir. Ağlayanlar ise, günahkârlardır. Gülenler ise tevbe eden*lerdir, dedi. Selefî dedi ki: İskenderiyede Ebu’l-Bereket Abdulvahid b. Abdurrahman’dan, O da anasından şöyle dediğini rivayet etmiş: (Ölümünden sonra anamı rüyamda gördüm. Bana dedi ki kızım ziyaretimize geldiğin zaman bir müddet kabrimin başında otur ki, sana bakmaktan doyayım. Sonra, bana rahmetle dua et. Çünkü rah*metle dua ettiğin zaman rahmet aramızda perde olur, beni senden ayırır. (Dolayısıyle ayrılışın bana ağır gelmez.) Hafız b. Recep dedi ki: Ali biri Abdussamed, Ahmed el-Bağda diden, o da babasından, nakline göre, Kostantin b. Abdullah er-Rumi, Esed biri Musa'dan şöyle dediğini rivayet etmiştir: Bir dostum vardı, öldü. Onu rüyada gördüm. Bana diyordu ki Sübhanallah, filan dostunun yanına geldin, ona okudun, ona rah met istedin. Bana ise gelmedin, yaklaşmadın da... Ben: — Nerden biliyorsun, dedim. — Dostunun ziyaretine geldiğin zaman seni gördüm, dedi. Ben: — Nasıl görüyorsun? Halbuki toprak altında idin? dedim. O: Görmedin mi? Su cam içinde (nasıl) görünüyor, dedi. Ben: Evet, dedim. O: İşte aynen öyle, biz bizi ziyaret edenleri görüyoruz İmam Ahmed, Hâkim sahih görmüştür Beyhaki Ebû Dâ-vud, İbn Ebi’d- Dünya, çeşitli yollardan Ebû Hüreyre (radıyallahü anh’dan rivayet ettiklerine göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: Müminlerin evlâtları, Cennetin bir dağındadırlar. İbrahim ve Sâre onlara bakarlar. Kıyamet gününde Allah onları babalarına tes*lim eder.- Yine İbn Ebi’d-Dünya o kitapta Halid b. Ma'dan'dan rivayet ettiğine göre şöyle demiştir: (Cennette Tuba isminde bir ağaç var. Her tarafı memedir. Süt emen ve ölen çocuklar, o ağaçtan emzirilirler. Bakıcıları da İbrahim Halil ürrah m andır.) Said b. Mansûr, Sünen'inde İbn Ömer (radıyallahü anhüma) ’dan rivayet ettiğine göre; O Abdullah b. Zübeyr'in cesedi darağacında iken, anası Esma (radıyallahü anhâ) ’yi teselli ve taziye etti. Dedi ki: Üzülme, esas olan ruhlardır. Onlar Allah katında bakidirler. Bu asılan ise fani bir ceseddir. Mervizi (Cenazeler) kitabında, Abbâs b. Abdülmuttalib'den şu*nu rivayet etmiştir: (Mü'minlerin ruhları Cebrail (aleyhi's-salâtü ve's-selâm) 'e gö*türülür. Ona, (Bunlar, kıyamete kadar sana emanettir,) denilir. Saîd b. Mansûr Sünen'inde İbn Cerir-i Taberi (Edeb) kitabında Mugire' b. Abdurrahman'dan rivayet ettiğine göre, şöy*le demiştir: Selmân-ı Fârisi, Abdullah b. Selâm (radıyallahü anhüma) ile karşılaştı. Dedi ki: — Benden önce ölürsen, ne gördüğünü bana anlat. Şayet ben önce ölürsem, başıma, geleni sana bildiririm. Abdullah (radıyallahü anh) : — Öldüğün halde nasıl bildirirsin, dedi. Selmân (radıyallahü anh) : — Ruh, cesedinden çıktıktan sonra bir daha cesedine dönünce-ye kadar, yer ve gök arasında kalır, dedi. Allah'ın emrij Selman, (radıyallahü anh) önce öldü ve'Abdullah b. Selâm onu rüyada gördü. — En üstün neyi buldun? dedi. Selmân (radıyallahü anh) : — Ben tevekkülü çok acâip bir şey olarak gördüm, dedi. İbn el-Mübarek, (Zühd) de-Hakim-i Tirmizi. (Nevâdir el-Usıü) de, İbn Ebi’d- Dünya ve İbn Mende, Saîd b. Müseyyib'den rivayet ettiklerine göre Selmân-ı Farisi (radıyallahü anh) şöyle demiştir: (Müminlerin ruhları, dünya ve ahiret arası bir Berzahladırlar, istedikleri gibi gezerler. Kâfirlerin ruhları da esfel-i safilİndedirler.) Hakim-i Tirmizi, Selmâıı-ı Farisi (radıyallahü anh) "den rivayet ettiğine göre, şöyle demiştir: (Müminlerin ruhları, yer ve gök arasında Berzahta dırlar. İstedikleri gibi gezerler. Sonra haşirde Allah onları cesedlerine ge*ri çevirecek.) İbn Ebi’d- Dünya, Mâlik b. Enes (radıyallahü anh) 'den riva*yetin göre, şöyle demiştir: (Bana ulaştı ki: Müminlerin ruhları serbest bırakılır, istedik*leri gibi gezerler.) Abdullah b. Amr b. Âs radıyallahü ai diğine göre; Kendisinden, öldükten sonra müminlerin - rındıkları sorulmuş. Demiş ki rivâyef edilarının nerde ba- — Onlar, ak kuşlar suretinde, arşın gölgesindedirler; Kâfirlerin ruhları ise, yerin yedinci katındadirlar. Müminler öldüğünde ruhları müminlerin yanına götürülür. On*ların mahfelleri vardır. Ondan kendi arkadaşlarını sorarlar. Eğer Of (Arkadaşınız öldü) dese, onlar: (Demek yerin dibine götürüldü) derler. Kâfir öldüğünde, yerin dibine götürülür. Ordakiler kendisinden bâzılarını sorarlar. Eğer (öldü) derse, onlar (demek, o göğe çıkar*tıldı) derler. Nesefi'nin (Bahrü'l-Kelâm) ında şöyle denilmiştir: Ruhlar dört guruptur: Peygamberlerin ruhları ki, cesedinden çıkar, misk ve kâfur gibi güzel kokulu cesedinin şekline girer. Cennette olur. Yer içer fayda*lanır, geceleyin de Arşa asılı kandillerin içine barınır. Şehidlerin ruhları ki, cesedlerinden çıkar, Cennette yeşil kuşlar içinde olurlar, yer, içe,r, faydalanır ve geceleyin Arşa asılı kandiller*im içinde olur. Müminlerden ehl-i itaat olan ruhlar ki, Cennet etrafında olular. Yemez, içmez, faydalanmazlar, fakat Cennete bakmakla istifa*de ederler. Mü'minlerden ehl-i isyan ruhları ise gökte ve yerde havada olur*lar. Kâfirlerin ruhları ise onlar, Siccinde yerin yedinci katının df-binde siyah kuşlar içindedirler. Cesedleriyle ilişkileri vardır. Güneş gökte iken ışığı yerde olduğu gibi... Ruhları azap gördükçe cesedleri de elem çeker. İbn Ebi Şeybe (Musarınef) de Hâkim-i Tirmizi ve İbn Ebi’d- Dünya İbrahim b. Meysere'den rivayet ettiklerine göre, şöyle nak-letmiştir: Ebû Eyyûb (el-Ensari) (radıyallahü anh) İstanbul'a savaşa çık*tı. Çok kıssa anlatan bir adamın yanmdan geçti. Adam şöyle di*yordu: Kulun gündüzleyin erken yaptığı ameller, akşamleyin, kabir*deki tanıdıklarına arzedilir. Akşama doğru yaptığı ameller, sabah*leyin kabirdeki tanıdıklarına arzedilir. Hâkim-i Tirmizi, (Nevâdir) de Abdulgafûr b. Abdulaziz'deö, babasından, dedesinden, rivayet ettiğine göre Rasûlüllah (Sallalla-hû aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur Ameller, pazartesi ve perşembe günleri Allah'a arz edilir. Cuma günü de peygamberlere, arıne ve babalara arzedilir. Onun hasena-tiyle sevinirler. Yüzleri aklaşir, parlar. Öyle ise Allah'dan korkunuz, ölülerinize eziyet vermeyiniz Hakim-i Tirmizi ve İbn Ebi’d- Dünya, (Rüyalar) kitabında Bey-haki (Şuâb-ı îmanda) Numan b. Beşir (radıyallahü anh) ’dan o da Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) 'den şöyle işittiğini rivayet etmişler: (Kabirlerdeki kardeşleriniz için Allah'dan sakınınız, çünkü amel*leriniz, onlara arzedilir.) İbn Ebi’d- Dünya, lsbehâni (Tergibde; Ebû Hüreyre (radıyallahü anh) ’dan rivayet ettiklerine göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi vo Sellenı) : (Ölülerinizi, kötü amellerinizle utandırmayın. Çünkü amelleri*niz kabirdeki dostlarınıza gösterilir.) Îbn'ül-Kayyim demiş ki: Ruhların kabirden ayrılmadıkları ise, bu yan*lıştır. Kitap ve Sünnet bunu reddeder. Sorguya çekilmesi ise, ruhun kabirde veya kabrin üzerinde olduğunu göstermez. Ancak onunla ilişkisi olduğunu gösterir. Bu ilişki ile ruh sorguya çekilir. Çünkü ru*hun bir özelliği bir anda iki yerde bulunmasıdır. Refik-i Âla'da ol*duğu halde, bedenle bitişik olabilir. Cesedine selam verildiğinde se*lamını alabilir. İbn Ebî Şeybe, Sa'd b. Ebû Vakkâs (radıyallahü anh) 'dan. rivayet ettiğine göre; O tarlasından dönerken, şehidlerin kabrinin yanından geçiyor*du. (Esselamü Aleyküm, inşaallah bizde size kavuşacağız) derdi, son*ra arkadaşlarına: (Şehidlere selâm vermez misiniz? Onlar selâmı iade ederler,) di*ye onları uyarırdı. İbn Ömer, (radıyallahü anh) 'den rivayet edildiğine göre; O gece olsun, gündüz olsun, selâm vermeden hiç bir kabrin ya*nından geçmezdi. Ebû Hüreyre (radıyallahü anh) ’dan rivayet edildiğine göre, şöyle demiştir: Tanıdığın kabirler yanından geçersen (selam size ey kabirdekiler) de, tanımadığın kabirlerin yanından geçersen (selam müslümlara olsun) de. Ebu'l-Hasan'dan rivayet edildiğine göre, şöyle demiştir: Kim kabristana girerse ve (Ey çürümüş cesedlerin dağılmış kemiklerin Rabbi, bunlar dünyadan sana iman ederek çıktılar. Katından onlara bir ruh benden de selam indir) dese, Adem (aleyhi's-selâm) ’in yaradılışından bu yana ölen her mü'min ona istiğfar eder. İbn Ebi’d-Dünya, yukardaki hadisi, şu ibare ile rivayet etmiştir: Adem zamanından kıyamete kadar ölen ve öleceklerin sayısınca, Allah ona hasenat yazar.) İbn Ebi’d- Dünya, Ebû Hüreyre (radıyallahü anh) 'dan rivayet ettiğine göre, şöyle demiştir: Kim kabristana girer, onlara istiğfar eder ve onlara rahmetle dua etse, onların cenazesinde bulunmuş ve namazlarını kılmış sa*yılır Hennad (Zühd) de, İbn Ömer (radıyallahü anhüma) ’dan riva*yet ettiğine göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: Kabirde kişinin Cennet veya Cehennemdeki yeri, her gün sa*bah akşam ona gösterilir. İmam Ahmed, Hakim-i Tirraizi (Nevadirül-Usûl) de ve İbn Mende Enes (radıyallahü anh) ’dan rivayet ettiklerine göre Resûlul-lah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: Amelleriniz, ölü, akraba ve yakınlarınıza arz edilir. Ameliniz ha*yırlı ise, müjdelenirler. Değilse, (Yâ Rabbi, bize hidâyet verdiğin gi*bi, hidayet vermeden onları öldürme) derler. Tayalis, (Müsned) inde Câbir b. Abdullah'dan rivayet ettiği*ne göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve. sellem) şöyle buyurmuş*tur: Amelleriniz, kabirdeki, akraba ve yakınlarınıza arz edilir. Ame*liniz hayırlı ise onunla müjdelenirler. Değilse, (Yâ Rabbi ibadet ve tâatin için onlara şuur ver) derler. İbn Ebi Şeybe (Musarınef) de Hâkim-i Tirmizi ve İbn Ebi’d- Dünya İbrahim b. Meysere'den rivayet ettiklerine göre, şöyle nak-letmiştir: Ebû Eyyûb (el-Ensari) (radıyallahü anh) İstanbul'a savaşa çık*tı. Çok kıssa anlatan bir adamın yanmdan geçti. Adam şöyle di*yordu: Kulun gündüzleyin erken yaptığı ameller, akşamleyin, kabir*deki tanıdıklarına arzedilir. Akşama doğru yaptığı ameller, sabah*leyin kabirdeki tanıdıklarına arzedilir. Baki b. Muhalled ve İbn Mende, (Ruh) kitabında ve Taberâni (Evsat) da Said b. Cübeyr tarikiyle İbn Abbâs (radıyallahü anh) '-dan şu âyet hakkında şöyle dediğini rivayet etmişlerdir. Bana ulaştı ki, diriler ile ölülerin ruhları rüyada görüşür. Bir*birinden durumlarını öğrenirler, Allah Ölülerin ruhlarını tutar, di*ğerlerin ruhlarını belli bir zamana kadar cesedlerine geri gönderir. Cüveybir yukardaki âyet hakkında İbn Abbâs (radıyallahü anh) ’dan rivayet ettiğine göre şöyle demiştir: Doğu ile batı arası kadar bir ip, yer ile gök arasında uzanmış ölülerin ruhları ile dirilerin ruhları o ipe gelir. Ölü ile diri orada gö*rüşür. Rızkını tamamlamak üzere cesedine dönmek için diriye izin verildiği zaman ölü yakalanır. Firdevs (2) kitabında Ebû Derda radıyallahü anh’ın hadisinde şöyle denilmiştir; İnsanın ruhu cesedinden çıktığında bir ay evinin etrafında, bir sene de kabrinin etrafında çevrilir. Sonra ruhların üzerinde görüş*tüğü o îpe yükselir Ömer b. Abdülaziz'den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Rüyam'da, yere atılmış bir İaşe gördüm, (Nedir bu?) dedim. De*diler ki; Ondan sorarsan sana cevap verir. Ben ayağımla onu dürttüm. Başını kaldırdı, gözlerini açtı. Ben; -Kimsin sen?) dedim. O: Ben, Haccac'ım, Allah'ın huzuruna vardım. Onu şedidü’l-azap olarak gördüm. Her bir insan öldürüşüme karşı beni ayrı ayrı olarak öldürdü.. İşte ben Allah'ın huzurunda duruyorum. Muvahhidlerin Rablerinden beklediklerini bekliyorum... Yâ Cennete veya Cehenne*me...) dedi. Eş'as'dan rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Haccac'i rüyamda kötü bir durumda gördüm. Rabbin sana ne yaptı? dedim. O dedi ki: — Yaptığım her katle karşı Allah beni tekrar tekrar katletti. Ben: — Sonra ne oldu? dedim. O: — Lâilahe illalh ehlinin ümit ettiğini ümit ediyorum. İbn Ebi’d- Dünya, Âişe (radıyallahü anhâ) 'dan rivayet ettiğine göre: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ’dan işittim ki diyor: (Ölülerinizi ancak hayırla anın... Çünkü onlar eğer Cennetlik ise günahkâr olursunuz. Eğer Cehennemlik iseler o onlara yeter.) |
#2
|
|||
|
|||
Buharı el-Edeb'de ve Müslim, Ebû Hüreyre (radıyallahü anh) ’-dan rivayet ettiklerine göre Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve Sel-lem) şöyle buyurdu:
(İnsan öldüğü zaman, ameli kesilir, üç şey müstesna... Sadaka-i cariye, yararh bir ilim ve ona dua eden salih bir veled...) İmam Ahmed, Ebû Ümâme (radıyallahü anh) ’dan rivayet etti*ğine göre Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: Dört çeşit insan var ki, ölümden sonra da ecirleri devam eder: (Allah için nöbet tutan, yararlı bir ilim öğrenen, câri bir sada*ka veren... O sadaka devam ettikçe sevabı onun amel defterine ge*çer.. Dördüncüsü, ona dua eden salih bir evlât...) Müslim, Cerir b. Abdullah (radıyallahü anh) 'dan rivayet et*tiğine göre Resûluîlah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyur*muştur: (Kim, iyi bir çığır açarsa, o çığırın sevabı ve onunla amel eden*lerin sevabı da onundur. Onların sevabından hiç bir şey eksilme*den...) İbn Mace ve İbn Hüzeyme, Ebû Hüreyre (radıyallahü anh) '-dan rivayet ettiklerine göre; Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: Ölümünden sonra, iyilik ve sevabları kişiye kavuşan şeylerin bir kısmı şunlardır: (Yaydığı ilim, peşinde bıraktığı salih evlât, miras bıraktığı mus-haf, Allah yolunda bina ettiği ev ve mescid, akıttığı bir çeşme ve ne*hir, sağ iken malından verdiği sadaka...) Ebû Nuaym ve Bezzâr, Enes (radıyallahü anh) ’den rivayet ettik*lerine göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: Yedi şeyin sevabı, kişinin ölümünden sonra da ona gider: Yararlı İlim, akıttığı su, çeşme veya kuyu, diktiği ağaç, yaptığı mescid, miras bıraktığı mushaf, ölümünden sonra onun için istiğfar eden evlât...) Taberâni (Evsat) da, Beyhaki (Sünen) inde Ebû Hüreyre (radıyallahü anh) dan rivayet ettiklerine göre Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: Allah Cennette salih kulu için derecesini yükseltir. Kul der ki; (Yâ Rabbi! Nerden bu bana?) Allah buyurur ki, (çocuğunun sa*na olan istiğfariyle...) Beyhaki'nin rivayetinde: (Çocuğunun sana olan duâsiyle...) di*ye geçmektedir. Buhari de (el-Edeb) de Ebû Hüreyre radıyallahü anhi'den bu*nu merfûan rivayet etmiştir. Yine Buhari, Ebû Said-i Hudri'den rivayet ettiğine göre Resûlul-lah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: Kıyamet gününde, dağlar gibi sevap yığınları adam'a gelir. (Ner*den bunlar?) der. Ona denilir ki: (Evladının senin için olan istiğfarı ile...) Beyhaki —(Şuâb-ı İman) da— ve Deylemi, İbn Abbâs (radıyallahü anhüma) 'dan rivayet ettiklerine göre; Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: Ölü kabrinde, yardım bekleyen batmış adam gibidir. Anasın*dan, babasmdan, çocuğundan veya güvenilir dostundan ona gele*cek bir dua bekliyor. O duâ ona gittiği zaman, onun için dünya ve içindekilerden daha iyi olur. Allah, dünyadakilerin dualarından dağlar gibi sevap yığınlarını kabirlerin üstüne yağdırır. Dirilerin ölülere hediyesi onlar için yap*tıkları istiğfardır. Beyhaki dedi ki: Ebû Ali el-Hüseyn b. Ali el-Hafiz dedi ki: Bu hadis Abdullah b. Mübarek'm hadislerinden olup garip bir hadistir. Horasan âlim*lerine rivayet edilmemiştir. İbn Ebi’d- Dünya, Sufyan'dan rivayet ettiğine göre şöyle deniliyormuş: (Ölülerin duaya olan ihtiyacı, dirilerin içmek ve yemeye olan ihtiyacından daha şiddetlidir.) Duanın ölülere menfaat verdiği, müteaddit icmâlarla sabit Kur'an'dan delili de şu âyettir: Onlardan sonra gelenler derler ki; Ey Rabbimiz, bize ve iman öncülerimiz olan kardeşlerimize mağfiret et.) (Haşir, 10) .İbn Ebi’d- Dünya, Selef birisinden rivayet ettiğine göre; şöyle demiştir: Bir kardeşimi, ölümünden sonra rüyada gördüm. Dirilerin duası sana ulaşıyor mu? dedim.. (Evet, vallahi, nur gibi dalgalanarak ge*liyor. Sonra onu giyiyoruz...) dedi. Amr b. Cerir'den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Kul, ölü olan kardeşine duâ ettiği zaman, bir melek o duayı onun kabrine götürür. (Ey gurbette kalan kabrin sahibi! Bu sana çok şefkat eden falan kardeşinden bir hediyedir,) der. Salih birisi babasmı rüyasında görmüş. Babası; (Oğlum neden hediyenizi bizden kestiniz?) demiş. Oğlu: — Ölüler, dirilerin hediyelerinin farkına varırlar mı? diye sorunca: O: — Eğer diriler olmasaydı, Ölüler helak olurdu, demiş. İbn Neccar Tarihlinde Malik b. Dinar'dan rivayet ettiğine göre şöyle demiştir: Cuma gecesi kabristana girdim. Baktım karşımda parlak bir nur..) Dedim ki, lâilaheillallah, demek Allah burdakilere mağfiret etmiş. Birden uzaktan bir ses geldi. Yâ Mâlik b. Dinar! Bu, müminlerin kabirdeki kardeşlerine gönderdikleri hediyeleridir. Ben, (seni konuşturan Allah hakkı için nedendir bu nur?) de*dim. Dedi ki: (Bu gece bir adam güzelce abdest aldı. Yâ eyyühel-kâfirun ve kulhüvellahü ehad) sûrelerini okudu. Ve (sevabını bu kabristanda*ki, müminlere hediye ettim,) dedi. Bunun için Allah doğuda batıda, bir ışık, bir nur bir genişlik ve sevinç indirdi.) Malik dedi ki: Artık her Cuma gecesi ben o sûreleri okurdum. Sonra Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) rüyada gördüm. Buyurdu kî: (Yâ Mâlik, ümmetime hediye ettiğin nurlar sayısınca Allah sa*na mağfiret etti. Ve sana o kadar sevap vardır. Sonra buyurdu ki (ve sana Cennette münif bir saray bina etti. Ben (Münif nedir?) de*dim. Buyurdu ki: (Şerefeleri Cennet ehli üzerine uzanan yüksek bina demektir.) İbn Ebi’d- Dünya, Beşşâr b. Galip'den rivayet ettiğine göre şöy*le demiştir: Rabia'yı rüyada gördüm. Daha önce ona çok dua ediyordum. Dedi ki: Ey Beşşâr, senin hediyelerin ipek mendillerle örtülü, nuranî ta*baklar üstünde bize geliyor. Ben — Nasıl olur bu? dedim. O-. — Bu hediyeler diri müminlerin duasıdır. Onlar ölülere duâ et*tikleri zaman, o duâ nuranî tabaklar Üstünde, ipek mendiller içine konulur. Sonra, hangi Ölü için dua edilmişse ona getirilir ve bu fa*lanın sana hediyesidir, denilir. Taberanî Evsatte, Enes (radıyallahü anh’den merfuan rivayet ettiğine göre Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle bu*yurdu: Ümmetim, Ümmet-i Merhumedir. Günahları ile kabre girerler. Müminlerin onlara yaptığı istiğfarla temizlenmiş olarak çıkarlar. İbn Ebi Şeybe, Hasan'dan rivayet ettiğine göre şöyle demiştir: Bana ulaştı ki: Allah insana şöyle der: Ey Adem oğlu! Senin olmadıkları halde iki şeyi sana kıldım: Birincisi ölümünden sonra infakını vasiyet ettiğin malın ki, o mal artık başkasının olmuştur. . İkincisi müslümanların sana yaptığı duadır: Halbuki sen o za*man öyle bir yerdesin ki, artık ne iyilik yapabilirsin ne de kötülük.) Daremi, Müsned'inde İbn Mes'ud'dan rivayet ettiğine göre, şöy*le demiştir: Dört şey adamın ölümünden sonra ona verilir: — Daha önce Allah yolunda tasarruf ettiği malın üçte biri (yani vasiyet miktarı) .... — Ölümünden sonra ona dua eden salih çocuğun duası.. — Açtığı iyi çığır. — Ve yüz kişinin şefaati ki yüz kişi bir adama şefaatçi olursa, şefaatleri kabul edilir. Buharı ve Müslim, Âişe (radıyallahü anhâ) ’dan rivayet ettikle*rine göre,- Bir adam, Yâ Hasbunallah: Anam füceten öldü. Eğer fırsat bu*lup konuşabilseydi, sadaka vasiyet ederdi. Ben onun yerinde sada*ka verirsem, ona sevap olur mu? diye sordu. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) : (Evet, olur) diye buyurdu. Buhari, İbn Abbâs (radıyallahü anh) 'dan rivayet ettiğine göre; Sa'd b. Ubade'nin anası vefat etti. O da hazır değildi. Sonra Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) 'a geldi, dedi ki: (Yâ Resûlallah anam öldü. Ben de hazır değildim. Onun yerin*de sadaka verirsem ona yararı olur mu?) Buyurdu ki: — Evet yararı olur. Sa'd da: Şahid ol; bostanımı anam için sadaka verlyoruiJRjjdedi. İmam Ahmed ve dört muhaddis, Sa'd b. Ubade (radıyallahü anh) ’dan rivayet ettiklerine göre O: — Yâ Resûlallah! Anam öldü. Onun için vereceğim hangi sa*daka daha üstündür? diye sordu. Rasûlüllah (su) diye buyurdu.. Bunun üzerine kalktı, bir kuyu kazdı ve (bu Sa'd'ın anası içindir) dedi. Taberâni, Ukbe b. Âmir'den rivayet ettiğine göre (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: Sadaka, sahiplerinden kabir hararetini söndürür. Taberâni Evsat) da sahih bir sened île, Enes (RadKallahû anh) 'd&n rivayet ettiğine göre; Sa'd, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ’e — Yâ Resûlallah, Annem bir şey vasiyet etmeden ölmüş. Onun yerine sadaka verirsem ona fayda verir mi? dedi. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) cevaben: — Evet fayda verir ve en gerekli şey sudur, diye buyurdu. Yine Taberani, Sa'd b.. Ubâde'den rivayet ettiğine göre; şöyle demiştir: Ben? — Yâ Resûlallah anam öldü ne vasiyet etti, ne de bir şey sa*daka verdi. Onun yerinde sadaka verirsem ona yararı olur mu? de*dim. Buyurdu ki: — Evet, yanmış bir kemik dahi versen... Yine Taberani, İbn Amr'den rivayet ettiğine göre Rasûlüllah fSallallâhû aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: Biriniz sünnet olan bir sadaka verecek olursa, ebeveyni yerinde versin. O sadakanın sevabı onlara gider ve onun sevabından da hiç bir şey eksilmez. Deylemi bunun bir benzerini, Muâviye b. Hayden'in hadisinde nakletmiştir.’ Taberani —(Evsat) da— Enes (Radyallahû anh) ’dan rivayet et*tiğine göre, şöyle demiştir: Resûluîlah (sallallahü aleyhi ve sellem) ’dan şöyle işittim: Herhangi bir evden biri ölünce ve onun yerine sadaka verilse, Cebrail, o sadakayı nurani tabaklar üstünde ona hediye eder. Kab*rinin kenarında durur, der ki: (Ey derin kabir sahibi! Bu senin ailenin sana gönderdiği bir he*diyedir. Al kabul et.) O hediye onun kabrine girer. O onunla sevi*nir ve müjdelenir. Kendilerine bir hediye gelmeyen komşuları ise üzülürler. İbn Ebi Şeybe, Sa'd İbn Ebû Saîd'den rivayetine göre şöyle demiştir: -Ölü için bir kemik dahi sadaka verilse ona gider.) Beyhaki (Şuâb-ı İman) da el-lsbehani Tergib) de içinde iki meçhul olan bir sened ile İbn Ömer (radıyallahü anh’dan riva*yet ettiklerine göre; Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: Kim ebeveyni yerine haccederse ateşten kurtulur ve onun se*vabından hiç bir şey eksilmeden ebeveyni içinde tam bir haccın se*vabı oîur. Ve Rasûlüllah buyurdu ki: (Kişi, ölümlerinden sonra akrabası yerinde yaptığı hacd tün hiç bir şeyi onlara bağışlamış değildir.) Ebû Abdullah es-Sakafi, (es-Sakafiyat) kitabında feydl b. Erkam'dan rivayet ettiğine göre, Resûluîlah (sallallahü lem) şöyle buyurdu: (Kim hac etmeyen ebeveyni yerine hac ederse, onlar hac etmiş olurlar. Gökteki ruhları müjdelenir. Ve kendisi de Allah katında iyi*lerden sayılır.) Bezzâr, Taberani, güzel sayılan bir sened ile, Enes(hadıyallahûanh) 'dan rivayet ettiklerine göre; Bir adam, Resûluîlah (sallallahü aleyhi ve sellem) 'e geldi. Ba*bam hac farizasını yerine getirmeden öldü, dedi. Resûluîlah buyurdu ki: — Babanın borcu olsaydı ödemez miydin? Adam: — Evet, dedi. Buyurdu ki: — İşte hac da onun borcudur. Öde!.. Taberani'nin Ukbete b. Âmir'den rivayetine göre Bir kadm Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ’e geldi. Anam öldüğü halde onun bedeline hac etsem olur mu? dedi. Rasûlüllah buyurdu ki: — Eğer ananın borcu olsaydı ve ödeseydin, kabul edilmez miy*di? Kadm: — Evet, dedi. Bunun üzerine Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onun anası yerine hac etmesini emretti. Yine Taberâni (Evsât) da, Ebû Hüreyre (radıyallahü anh) 'dan rivayetine göre Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle bu*yurdu: (Kim, bir ölü yerinde hacca giderse, onun sevabı kadar ona da sevap vardır.) İbn Ebi Şeybe, Ata ve Zeyd b. Eslem'den rivayet ettiklerine göre onlar şöyle demişlerdir: Bir adam, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) 'e geldi. — Yâ Resûlallah, babam öldüğü halde onun yerinde köle âzad etsem olur mu? deyince, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) : — Evet... diye buyurdu. Yine İbn Ebi Şeybe, Atâ'dan rivayetine göre şöyle demiştir: Üç şey ölümden sonra kişiye ulaşır. Köle âzad etmek, hac ve sadaka... Ebû Cafer'den rivayet edildiğine göre, Hazret-i Hasan ve Hazret-i Hü*seyin (radıyallahü anhüma) , ölümünden sonra Hazret-i Ali yerinde köle azad ediyorlardı. İbn Sa'd Kasım b. Muhammed rivayet ettiğine göre) Âişe (radıyallahü anhâ) kardeşi Abdurrahman (radıyallahü anh) yerine onun evinde büyümüş kölelerinden birini azad etti, ölü*münden sonra ona fayda vereceğini umuyordu. Ebû Şeyh b. Hibban, el-Vesâya) kitabında, rivayet ettiğine -göre Amr b. el-As, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) 'e şÖ"yle sordu: | — Yâ Resûlallah! Babam Âs, vasiyet etti ki, onun sevabına yüz kişi âzad edilsin. Hişâm bunun vasiyetinin yarısını yerine getirdi. (diğer yarısını ben yerine getirsem olur mu?) Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki: — Hayır, ancak müslümanm yerinde sadaka verilir, haccedilir, köle azad edilir. Eğer As mü si uman ise o sevap ona kavuşur. İbn Ebi Şeybe, Haccac b. Dinar'dan rivayet ettiğine göre îte-sûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: Ana babamn Ölümünden sonra namazınla beraber onlarm yeri*ne namaz kılmak, orucunla beraber onlarm yerine oruç tutmak ve sadaka vermekle beraber onlarm yerine sadaka vermek sevaptan*dır. Müslim, Büreyde'den rivayet ettiğine göre bir kadm: Yâ Resûlallah!’Anamın iki ay oruç borcu vardı. Onun ye||ne oruç tutsam olur mu? Buyurdu ki: — Evet. Kadm — Anam hiç hac etmedi? Onun yerine hacca gitsem olur mu?, dedi. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) : — Evet olur, dedi. Buharı ve Müslim, Âişe (radıyallahü anhâVdan rivayet ettik*lerine göre Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: (Kim, oruç borcu varken Ölse onun velisi onun yerinde oruç tutar.) Ebû Muhammed es-Semerkandi, İhlas suresinin faziletleri hak-Kinda Ali (radıyallahü anh) 'dan merfuan rivayet ettiğine göte şöy*le demiştir: Kim kabristana girip onbir sefer ihlas sûresini okusa ve seva*bını Ölülere hibe etse, ölüler sayısınca kendisine ecirler yazdı. Ebu'l-Kasım Sa'd b. Ali ez-Zencâni (Fevaid) inde Ebû re'den rivayet ettiğine göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi lem) şöyle buyurmuştur: Kim kabristana girdiğinde fatiha, ihlas ve elhakümüttekâsürü sûrelerini okusa ve (Yâ Rabbi senin kelâmından okuduğum miktarın sevabını bu kabristanda yatan mümin ve müminelere hibe et*tim) dese, ördaki bütün ölüler Allah katında ona şefaatçi olurlar. Kadî Ebû Bekir b. Abdülbaki el-Ensâri Meşihat'inde Seleme b. Ubeyd'den rivayet ettiğine göre Hammad el-Mekki şöyle demiştir = Bir gece Mekke kabristanına çıktım, başımı bir kabrin üstüne koydum ve uyudum. Rüyamda makberdeki ölüleri halka halka gör*düm. Ben, (kıyamet mi koptu?) dedim. Onlar; Hayır, fakat bir kardeşimiz ihlas suresini okudu, sevabını bize hediye etti. İşte biz bir senedir onun sevabım paylaşıyoruz. El-Halİal'ın arkadaşı Abdülaziz senediyle Enes (radıyallahü anh’dan rivayet ettiğine göre Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve Sel-lem) şöyle buyurdu:. Kim kabristan'a girse ve Yasin suresini okusa, Allah ordaki ya*tanların yükünü hafifletir. Ve o ölüler sayısınca oha hasenat ya*zılır. Kurtubî dedi ki: (Ölülerinize Yasin sûresini okuyunuz) hadisi ikz mânâya muhtemeldir: 1- Sekerâta girenlere... 2- Kabirde yatan Ölülere... Ben diyorum: Kitab'ın başında geçtiği gibi Cumhûr-u Ulemâ bi*rinci görüştedirler. İbn Abdülvâhid el-Mukaddesi ise ikinci görüşü savunmuş. Şâfiiler'in müteahhirininden olan Muhibb-i Taberi, hadisi umumi tutarak her iki görüşün de kast edildiğini söylemiştir. Gazali'nin (İhyâ) sında, Abdülhakk'ın (el-Âkibe) sinde Ahmed bül-Hanbel'den nakledildiğine göre şöyle demiştir: Kabristana girdiğiniz zaman Fatiha, mauzeteyn ve ihlâs sûrele*rini okuyunuz, sevabını ölülere hediye ediniz. Çünkü okumanın se*vabı onlara kavuşur. Kurtubî demiş ki: Okuyan- için kıraatin sevabı, ölü için de din-, lemenin sevabı vardır. Bunun için rahmet ona da kavuşur. Cenâb-ı Hak şöyle buyuruyor: (Kur'an okunduğu zaman dinleyiniz ve sesinizi kesiniz, umulur ki rahmet edilesiniz.) Allah'ın kerem ve rahmetinden uzak değil ki: Kıraetin ve din*lemenin de sevabını birden ona kavuştursun veya o işitmeden ona okunan ve hediye edilen kıraetin sevabını ona kavuştursun. Sadaka ve duanın sevabı ona kavuştuğu gibi... Hanefi Kadihan'ın Fetavâsmda şöyle denilmiştir: (Kim kabirlerin yanında Kur'an okusa eğer Kur'an sesiyle on*lara ünsiyet vermek istiyorsa okuyabilir. Eğer o niyetle okumasa istediği her yerde okuyabilir. Çünkü Allah her yerde işitir.) Bir Fasıl Kurtubî dedi ki: Bâzı alimlerimiz, kabir yanında okunan Kur'an'- la löiünün yararlandığına hurma dalı hadisini delil getirmişler. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir hurma dalını ikiye böldü bir kabrin üstüne dikti. (Umulur ki bunlar kurumadan Allah onlarla Ölünün yükünü hafifletsin.) diye buyurdu. Hattâbi dedi ki: Bu mesele ilim adamlarınca şu manaya yorum*lanmıştır: Eşya, yaradılışları yaş ve yeşil kaldıkça teşbih ederler. Hattabi de demiş ki: Hurma dalının tesbihiyle Allah ölünün yükünü hafif*letirse müminin Kur'an okumasiyle tarik-i evlâ ile hafifletir. Bu hadis, kabirler üzerinde ağaç dikme meselesinin aslıdır. İbn Asakir, Hammad b. Seleme tarikiyle Katâde'den rivayet ettiğine göre, Ebû Berzete el-Eslemi (radıyallahü anhüm) nakîedi-yormuş ki: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir kabrin yanından geçti. Sahibi azap içinde idi. Bir dal aldı, Kabre dikti ve şöyle bu*yurdu: Umulur ki, bu dal yaş kaldıkça onu azaptan korusun. Ebû Berzete de şöyle vasiyet ediyormuş: Öldüğüm zaman kabrime iki dal koyun... Ravi dedi ki: O Kerman ve kümes arasında bir çölde öldü, or-dakiler: Bu arkadaşımız kabrine iki dal dikilsin, diye vasiyet edi*yordu. Fakat içinde yaş hiç bir şey olmadan bir çölde öldü, dediler. Onlar, böyle konuşurken Sicistan tarafından bir kervan geldi. Bera*berlerinde hurma dalları vardı. Onlardan iki dal aldılar ve onunla beraber kabre koydular. İbn Sa'd Müverrık'den rivayet ettiğine göre şöyle demiştir: Büreyde, kabrine iki dalın konmasını vasiyet etti. İbn Neccar'ın tarihinde Kesir b. Salim el-Heytirün hâl terce-mesinde şöyle yazılıdır ; Kesir b. Salim kabri yıkıldığında tamir edilmemesini tavsiye etmiş, bu konuda şiddetli te'kitlerde bulunmuş ve demiştir ki: Allah (Azze ve Ceîle) yıkılmış kabirlere bakar, içindekilere merhamet eder, Ben istiyorum ki, onlardan olayım. İbn Neccâr (Kesir b. Salim'in dediğine benzer, sahabelerden rivayetler vardır,) demiş. Sonra Abd b. Hamid tarikiyle... Vehb b. Münebbih'den rivayet ettiğine göre şöyle demiştir: - İrmiya Peygamber (aleyhi's-selâm) içindekilerin azap gördugu bir Kabristan'm yanmdan geçti. Bir sene sonra bir daha ordan geç*ti Baktı azapları sakinleşmiş. Sübhanallah! Sübhanallah. Geçen aene burdan geçtim, bu ölüler azap içinde idi. Bu sene azapları sa*kinleşmiş, dedi. Birden gökten bir ses: — Yâ İrmiya! Ya İrmiya! Kefenleri parçalanmıştı. Saçları dökül*müş kabirleri yıkılmıştı. Sen onlara bakıp onlara addın! Ben de ka*birleri yıkılmış, kefenleri parçalanmış saçları dökülüşlere böyle ba-kıp rahmet ederim. Şeyh İzzeddin b. Abdüsselâm, şöyle dedi: Her insanda iki ruh var: Biri uyanıklık ruhu ki,allah onunla insanı uyanık tutar. O cesedden çıkınca insan uyur, rüyaları gören o ruhtur... İkinci ruh; Hayat ruhudur ki Allah onunla insanı canlı tutar. O ruh insandan ayrılınca insan ölür. Ona dönünce yine dirilir. Bu iki ruh insanın içindedir, yerlerini ancak Allah'ın bildirdiği kimseler bilir. Bunlar, bir kadının karnında olan cenin gibidirler. Bir kısım mütekellimler de demişler: Zahir olan görüş odur ki, ruh kalbin yakınındadır. İbn Abdülberre de şöyle demiştir: Ruhun kalb içinde olması bana göre akıldan uzak bir mesele değildir. Mümkündür ki, bütün ruhlar mırani, latif ve şeffaf olsun. Veya bu nuraniyet ve şeffafiyet müminlerin ruhlarma mahsus olsun. Kafir ve şeytanların ruhları da siyah olsun. Canlılık ruhuna delâlet eden şu ayettir: (Söyle, size müekkel kılınan melek ruhunuzu alır.) Uyanıklık ve canlılık ruhlarına delâlet eden de şu ayettir. (Allah ölümleri anında nefisleri alır. Rüyada olup ölmeyeni de alır. Ölümle hükmettiğini tutar. Diğerini belli bir zamana kadar salıverir.) Mânâsı: Allah, cesedleri ölmeyen nefisleri rüyada alır. Ölümle hükmettiğini yanında tutar. Onu cesedine göndermez. Diğer uyanık*lık ruhlarını belli bir zamana kadar yani ölüme kadar cesedlerine gönderir. Ölüm anında canlılık ruhları ve uyanıklık ruhları birden alınır. Fakat canlılık ruhları ölmez. Canlı olarak göğe çıkartılır. Kâfirlerin ruhları kovulur ve o gök kapıları onlara açılmaz. Müminlere ise açılır. Ta Rabbülaleminin huzuruna arz edilir. Ne kıymetli arzedi-liş! Ve ne şerefli götürülüş! Dürr-el-Fahire adlı kitapta Gazali sözü arasında şu ibare vardır: (Müminin ruhu arı sûretindedir. Kâfirin ruhu ise çekirge sûretindedir.) |
|
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevap | Son Mesaj |
Hicabül Ensar (Sır Alemi, Gayb Alemi) | Akineton | Diğer Havas Konuları | 2 | 27.06.24 01:35 |
Mana Alemi ve Misal Alemi | Skoda | Tasavvuf Sohbetleri | 1 | 09.09.23 18:23 |
Hem alemi ulvi hem alemi suflide | Aytekin | Zikir | 2 | 18.06.22 21:21 |
İmam Suyuti-Kur-an İlimleri Ans/ El-İtkan Fi Ulumi-l Kur-an 2 Cilt | Adalet | Kitap & E-Kitap | 4 | 06.05.17 11:40 |
Ed Durrul Mensur Fit-Tefsir Bil Mesur - Suyuti Tefsiri-16 Cilt | Adalet | Kitap & E-Kitap | 2 | 06.05.17 11:33 |