Veliyullah - M.Derman - Havas Okulu
 

Go Back   Havas Okulu > islam & Tasavvuf > Allah Dostları & Evliyalar > Münir Derman

Acil işlemleriniz için instagram: @HavasOkulu
Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
  #1  
Alt 27.11.23, 03:39
Why - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Why Why isimli Üye şimdilik offline konumundadır
 
Üyelik tarihi: 15.10.22
Bulunduğu yer: Kamer
Mesajlar: 428
Etiketlendiği Mesaj: 44 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart Veliyullah - M.Derman



Allah Dostu Der Ki ;


EL VELÎ: Hak'kın esmalandan biridir.
Hak ile kulu arasında görünmez anlaşılması güç, insanın
ademiyet hamulesi ile sıkı alakası olan ince, mübarek hususi bir
lütfu ilâhi bağının ismidir.
Hak'kın kudret ve güçlerinin kâinatta ne varsa onlara karşı
dostluk ve ahenginin olduğunu bildiren bir ismi mübarektir.
Her şeyi hoş gör yaratandan ötürü sözü de bunun minicik bir tarifidir.



Veli: Lügat manası dost demektir. Hak ile manevi kurbiyet kuran manasınadır.
Buradaki dostluk Hak'dan gelen dostluktur. Hak'kın dostluğudur. Kulun dostluğu değildir.
Bu yakınlık insanın elinde değildir. Ona lâyık olmak lâzımdır.
Namzetlik derecesine insan gelirse Hak o zaman o bağı ona açar.
Nazmetlik Hak emirlerini bi hakkın yapmak,
kurduğu ahenkden de ayrılmamakla olabilir...
Lâfla, zorla burada nailiyet yoktur.

Hak yolunda giden her kul (Veli) olur amma, (VELİYULLAH) olamaz.
Ancak (EHLULLAH) olabilir.
Ehlullah, ancak. Allah'a raptı kalp edenlerdir.
VELi: Hak'ka yanaşmaya, daha doğrusu insanda meknuz olan
ulûhiyete kavuşmaya uğraşandır.
(Ehlullah) o meclisde bulunanlardır.
(Veliyullah), Hak ona perdelerini açarak o yakınlığı gösterdiği hakiki Allah'ın dostudur.

Allah'ın dostu başkadır.
Allah'ı dost seçen başkadır.

Bilirsiniz: Allah Resulü Ekrem'e (HABİBULLAH) demiştir.
Benim sevgilimdir. En büyük nişanı vermiştir.
(VELİYULLAH) da Allah'ın sevgilisi olan habibinin hürmetine
sevdikleri arasına seçtiği kulu demektir.
Veli. Ehlullah. Veliyullah başka başkadır.

Bu incelikleri bilmeden ulu orta söz söylemekde hata vardır.
Hürmetsizlik vardır. Bu hudutda da bilmeden insanı Hak'ka isyana, küfre götürecek şirk vardır.
Buralarda (hüsnü zan) ve (sui zan) bile çok tehlikelidir.
Ondan dolayı gelişi güzel zahire bakarak bağlanmakta tehlikeler vardır.
Zahir, insanı aldatabilir. Batını görmek de çok güçtür.
Batını anlamak için zahiri tamamıyla kuvvetlendirmek lâzımdır.
Riyazet. Çileler. Erbainler hep zahiri kuvvetlendiren yollardır.
Bunlar da hakiki bir mürşidi kâmilin sendeki bütün şaibeleri,
şüpheli olan şeyleri senin haberin olmadan nasihat ve sözleriyle
seni temizlemesi ve ondan sonra kendi batıni halkasına sokması gerektir.

Bu yollar çok tehlikelidir. Hakikisini bulamadığını hissettiğin ve acz içinde kaldığın anda onu bulabilirsin...
Ömer İnan Rahmetullahı aleyh hocam söylemişti, Allah'ı bulamadığın,
aczinin hududuna geldiğin zaman sen Allah'ını bulmuşsundur.
Yani (HİÇ) olduğun zaman ve bunu anladığın zaman (HİÇLİK) içindesin.

''VELİYULLAH" olarak tek bir şahıs vardır. Ayeti kerime ile bildirilmiştir.
O da Resulü Ekrem'in ceseden dünyadan ayrılması ve nübüvvetin de
Hz. Fatıma'nın irtihalinden sonra velâyet makamına izni ilâhi ile çevrilmesinde
velâyet Hz. Ali efendimize intikal ederek kendileri 'Veliyullah" olmuştur.
Hz. Ali efendimizden sonra velâyet makamına nail olanlar (Veliyullah) makamına çıkmışlardır...
Resulü Ekrem (Ben ilmin Medine'siyim. Kapısı da Ali'dir) buyurmuştur. Ali kapısıdır dememişlerdir.
Yani velâyet onda tecelli edecektir. Ona tabi olanlar oradan Medine'ye girebilirler demektir.
Burada (kapı) velâyet makamıdır. Yani nübüvvetin insan tahammülüne girerek velâyet şeklinde devam edeceğidir.
Ali'den sonra: Bayezidi Bestami'de velâyet makamı tecelli etmiştir.
Hazreti Ahmet Yesevi, Necmeddini Kübra, İbrahimi Matlubi bunlar da ilk (Veliyullah) dırlar.
Reisil evliya: Ahmeder Rıfai. Doğrudan Resulü Ekrem'den...
Bedevi: Doğrudan Resulü Ekrem'den...
Abdulkadir Geylâni: Kendisi yanaşarak Ali'den...
Hacı Bektaşı Veli. Hacı Bayramı Veli, Hacı Şabanı Veli
vasıtalı olarak yanaşarak (Veliyullah) olmuşlardır.

Velâyet makamına erişmek ve (Veliyullah) olmak kolay iş değildir...
Hülâsa: El Veli. Ahadın kesrete karşı dostluğunu bildiren esmadır.
Veliyullah da kesretin Ahad'a dostluğunu gösteren makamların en sonudur.
Bu makamda bulunanlarla sohbet meclisine girmeye savaşanlar da (Ehlullah) lardır.

Bunları anlamak bugünün insanı için güç...
İnsanın bütün hücrelerine varıncaya kadar:
Güzele. Doğruya. İyiliğe sürükleyen, çirkindeki güzeli gösteren,
çiçekteki balı ortaya çıkaran, insanda gizli Hak'kın kudretlerini
güçlerini öğreten, karanlıktaki nuru gösteren, insanları Hak
meclisine sokan İslam Türk'ün ruhunu işleyen küçük görünen
büyükler, hepsi aynı güzeli haykırmışlardır.Bir leke bulamazsın.
Onların vücutlarında, hareketlerinde, sözlerinde...

Veli olmak o kadar kolay iş değil ağam...
Velinin bir görünür dışı vardır. O görünüş hareket haliyle, ilmiyle, keramet vesairesiyle...
Bir de kendisine katiyetle yasak edilen bir görünüşü, bir tarafı vardır ki hakiki velilik tarafı budur.
Onu Allah'tan başka kimse bilemez. Ne cin taifesi, ne melek...
İşte onlar o sırları biraz bilirler.
Onların bazıları her şeyden gizlenmişlerdir.
Eserleriyle, kitaplarıyla; yetiştirdiği büyük şeyhleriyle ancak biraz gölge şeklinde görünürler.
Birçok beşeri hareketlere bürünerek kendilerini saklarlar ki bu gizlenmek onlara farzdır.
Göstermesi haramdır. Hafif gösterirse derhal velilikleri yok olur.

Nebilik ilâhi hususi bir ampuldür. Gelen ilâhi emirleri kendine gelen emirleri vahiy ışığı ile ampulü yakar.
Aydınlatır etrafını.Ampul miadını doldurdu mu artık yanmaz. Fakat bu ampule gelen elektrik daima vardır.
Onun yanarken ışığı ampulün bitmesiyle yok olmaz...
O ışık Velâyet akümülatöründe tecelli eder.
Ondan artık bilâ vasıta bir takım gönül lambalarını yakar, devam eder gider.
Hakiki Veli bu görünmeyen ziya ile doludur... Bunu dışarı vurmaz vuramaz.

ULEMA : Âlimler (İlimde rasih olanlar)
FUKARA: Fakihler
EİMME : İmamlar

İmam-ı Âzam. İmam-ı Malik imam-ı Şafii. İmam-ı Hambel.
Bunlar büyük ilimde rasih imamlardır. Âlimlerdir. Bunlar (Veli) değillerdir.
Bayezidi Bestami. Bedevi. Dissuki. Geylani. Rifai. Matlubi.
Muhiddini Arabi. Bektaş-ı Veli. Bayram-ı Veli. Şaban-ı Veli bunlar velidirler.
Üftade, Aziz Mahmud Hüdai, Merkez Efendi. Sünbül efendi,
İbrahimi Cerrahi bunlar ermişlerdir. Kendilerinde keramet görülür.
Celaleddini Rumi, büyük düşünür, şair.
Taptuk Emre büyük mürşit. Yoğurucu.
Yunus Emre ne olduğu meçhul,Yoğrulmuş.Bunlar veli değildirler.

Evvelâ: Kendilerini hazırlamışlar. Nasıl. Orası anlatılması güç.
Uygulaması çetin meseleler. Nihayet hududa gelmişler.
Bunu tasdik için hacca gitmişler. Hacı olmuşlar...
Hacı Bektaş-ı Veli - Hacı Bayram-ı Veli -Hacı Şaban-ı Veli.
Sonradan velâyet makamına çıkarak veli olmuşlardır.
Kendileri velâyet makamına çıkmamışlardır. Çekilerek çıkarılmışlardır...
Hepsinin ruhaniyetleri devam etmektedir. Fakat asrımızda yalnız Velâyet
Hacı Şaban-ı Veli ile hala ruhaniyet ve velâyeti, tasarrufu devam etmektedir.

Velayet konusuna ayrı bir başlıkta detaylı değineceğiz.

Öyle hatıralar var ki bende insanı yerinden sarsar.
Bana hocam söylemişti yıllarca evvel... Seni ancak ben görebilirim...
Başkası göremez. Niçin der gibi mübarek gözlerine baktım...
Tebessüm ederek bana: Sen görünmezsin de ondan... demişti...
Hocam görünmek istiyorum... Sırası gelince görün dedi...
Yıllar geçti... Dünya değişti... Hocam göç etti...
Ne var ne yok ufukta kaybolup perdelendi...
Ben öğüt tutarım... Hocamı kırmak da hatırımdan geçmez...



Onun için hocamın bir vecd halini anlatacağım siz okuyucularıma...
Lâ mekâna bakan, mekânın mekânı Beytullah'a çevrilmiş...
Yüzü solgun, beyaz, huzurun ter taneleri alnında incileşmiş...
Hareketsiz, diz çökmüş rabbının önüne...
Etrafı görünmeyen bir safiyet çemberi ile çevrili... Çember
görünmüyor, hissediliyor madde gibi...
Yavaş yavaş ayakta olduğum halde başım ruhumla secdede,
edeple yanına yanaştım... (yaklaştım değil)...
Ötelerin kokusundan koku içinde... Bütün cesedi sessiz bir titreşim içinde...
Sessiz, sözsüz dile gelmiş bütün vücudu "ZİKRULLAH" içinde...
(Allah) sesi kulaksız duyuluyor... Bu üç içindenin içinde...
Gözleri kapalı, edep yaşları akıyordu mübarek yanaklarına...
Vecd halinde idi hocam...
Ruhu kendinden geçmiş ve kendi kendisinin ötesinde bir
yüceliğe erişmiş gibi... (Bu hal maddi ve bedeni bir hal değildir)...
Pencereden gece yarısının ılık havası ile ayın nur damlalaları giriyor hücresine...
Ruhu bir çeşit engin yalnızlik içinde...
Akıl hayretten vurulmuş gibi...
Safiyet çemberine çok yanaşmış olmalıyım ki ben de bir şeyler olmaya başladım.
Bu hücreden hocam kâinatı seyrediyor. Gördüklerini cihan seyyahları göremez.
Ne dünyada ne de rüyada...
İradem akıl almayacak kadar sevgi içine daldı...
Ruhum sevip sevmediğini ve ne yaptığını ifadeden âciz bir halde...
Hafıza yok gibi... Duyular işlemez... İnsan şekilsiz bir şey görür gibi oluyor o anda...
Hocam görüyor, ben de kapı aralığından aynı hali seyrediyorum.
Seyrine doyum olmayacak kadar güzel, rengi yok; fakat bütün renkler kadar cazibesi var. Bu renksizliğin...
Görülen ışık güneşe benzemez... Fakat çok lâtif bir aydınlıktır ve bütün ruhi ve bedeni ışıklar ondan gelir...
Görülen şey bir yer işgal etmiyor, fakat her yerde, her şeyde var.
Her tarafı doldurur... Görülen şey kımıldamıyor fakat her şeye tesir ediyor ve onu idare ediyor.
Ruh gördüğü ışığın fazlalığından kamaşır. Güneşe baktıktan sonra eşyayı görmekte zahmet çekenler gibi
yalnız güneşin büyük bir ışık olduğunu anlar...
Onun gibi bu karanlıkta Allah ruha büyük bir aydınlık neşreder.
Ve onunla ruh hususi bir hakikat değil, fakat
Allah'ın mahiyeti bilinmeyen iyiliği hakkında umumi belirsiz bir bilgi edinir...
İnsan bütün bencil menfaatlardan sıyrılır, fakat bu ilâhi bir dolgunluğa yer vermek içindir.
Düşünceler ve arzular devam eder fakat hepsi Allah'a yönelir.
Hocam birden bire başını döndürdü arkasında bana baktı...
Seni hırsız, ne seyrediyorsun dedi... Ses çıkarmadım:
O, bu temâşâda ruh bütün kabiliyetlerinin üstüne çıkar ve engin bir yalnızlığa dalar,
bu, hudutsuz hayrın saklandığı esrarlı karanlıktır...
İnsan tek ve sade olan bir şeyin ilâhi ve sonsuz huzuruna varır... dedi... ·
Halk dağın eteğine kadar gelir.. Oraya yalnız Musa çıkabilir oğlum...
Allah, hatıra gelen her şeyden başkadır. Gönlünde ona şekil verilemez.
Biz ancak bu âlemde ef"ali ilâhiye ve hikmeti ilâhiyeleri
bir nizam halinde müşahede eder görürüz.
Allah'ı idrakten âciz olduğunu beşer hissettiği dakikada onu idrak etmiştir...
Allah'ı bulamayacağını anladığı dakikada insan Allah'ı bulmuştur.
Yalan gürültü eder. Hakikat sakindir.
Yıldırım gök gürültüsü duyulmadan evvel çoktan düşmüştür...
Güneşe arkasını dönen gölgesinin peşinden yürür.
Gayb, görülemeyen değil, görünmeyendir.

Lütfen bu cümleyi bir kaç defa okuyup düşünmenizi rica ederim.
Anlaşılmayan sözü söyleyen de anlamamıştır.
Çocuğun anlayamadığı dersi hocası da anlamamış ve anlatamamıştır.
Anlaşılan, anlatılandır. Anlatılamayan, anlaşılmamıştır...

Namsız, nişansız bir kul...
Münir Derman

Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevap Son Mesaj
Dr.Münir Derman Hz - Lailaheillallah Why Münir Derman 0 01.11.23 02:25
Sıkıntı ve bitkinlige derman Modern Sofi Zikir 5 01.07.22 12:52
La ilahe illallah Muhammeden rasulallah Alliyen Veliyullah (zikri var mı) Acizkul02 Sorularınız 5 25.04.21 15:16


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 13:03.


Powered by vBulletin® Version 3.8.5
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
HavasOkulu.Com

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147