|
|
LinkBack | Seçenekler | Stil |
#1
|
||||
|
||||
Şebnem ve Sabah Yıldızı- Dr.Münir Derman
Allah Dostu Der ki ; SEHER VAKTİ… ŞEBNEM VE SABAH YILDlZI... SERA... Seher vakti bir yel eser. Bu yelde birşeyler gizlidir. Bir çok şeyleri, sırları perdeler. Bir çok işler görür. Kırmızı ile siyah arası renkte bir gül vardır. Kır çiçeği mine vardır. Kır menekşesi vardır. Kır menekşesinin koyu pembe ve mavi renkte olanı vardır. Buradaki mavisidir. Birde bir ot vardır, kırlarda, ismini söyliyemem ... Bu çiçeklere, Hakka yakın olanların veyahut hakkın yakın olduğu kimselerin ruhi zikir ve niyazları tesir eder. Bu çiçeklerden Hakkın çok sevdiği göz yaşına benzer,saf ve temiz (ESSELAM) ile yıkanmış bir su damlası çıkar. Dışardan gelmez. İnsanlar bunu dışarıdan üzerine düşen su buharından sanırlar. Değildir, işte bu damla suya (Şebnem) derler. Gece yağan rutubet - çiğ demektir. Bu şebnemdeki sır için, seher yeli eser. Bunu, bu olayın zikir ve niyazını (Ruhu Resüle) iletir. Abdestli, gözü yaşlı uyumayanların selamını götürür Hak sevgilisine... "İNNİLTE YA REYHÜSSABA YÖVMEL İLEL ARDI HAREMÎ BELLİĞ SELAMİ RAVZATEN Fİ NEBİYYİ MUHTEREMÎ." "Ey saba rüzgarı sen her gün haremi şerife gidersin. Ne olur selamımı Resulü Ekremin ravzasına ilet, tebliğ et ... " Göz yaşı, su şebnem gül kokusu ... işte seher vakti bu... Bu meltem on dakika eser. Bu rüzgar eserken koyunlar, kuzular melerler: Başka hayvanlar buna iştirak edemezler. Çünkü koyunu Cebrail kucaklamıştır. Aman dikkat et. Ama kim dikkat edecek kim.. Kim görecek. Şebneme basma sakın... Bulursan sağ el işaret parmağı ile gözlerine sür bu şebnemi... Sebebini sorma sakın ... Burada sebep sormak şüphe alametidir. Ben ve bir çokları bu şebnem için can veririz ... Eğer sabah yıldızı varsa, onun göz kırpmasını, bu şebnemdeki aksini göreblirsin. Arşı seyredersin ... Hakka kasem ederim. Cenabıhak kelamında sabah yıldızına kasem eder bilirmisin ... Bu arada bir kervan geçer. Sonra şebnem düşer, sonra yel eser... Bu yel eserken sabah yıldızına bak, titrer durur. Yel kesildimi. Taş kesilir ve titremez durur… Meltem kesilirken tam sabah namazı vaktidir. Hemen huzura dur. Bu meltem sırasında ne kelam, ne su, ne yemek, ne de düşün. Mebhud ol. Kul yanaşmazsa bile, Hak kuluna yanaşır... Bunu da unutma... Bu asırda bu lafları kimseden duyamazsın. Nimet gelir, kadri bilinmezse gider. Ve bir daha dönmez... Bu vakitte uyuyanlar, uyumuş olanlar ne kadar hazineler kaybetmiştir. Bilirmisin ?... Bu seher vakti kışın bambaşkadır. Çiçek yoktur. Kışın, bu yelde bir koku da vardır. Bir defa. bunu teneffüs eden, en şiddetli soğuklarda üşümez. Bilakis terler. Bu ter, ne mubarek terdir bilirmisin?...Kışın bu seher yelini teneffüs eden çok az insan vardır . Azdan da daha az...O kimseler bellidirler. Amma her göze görünmezler. O gözlerde onları görecek kudret yoktur. Baş gözü vardır iki tanedir, tek görür. Aydınlık ve ziyada görür. Bazen bu baş gözü, gönül gözüne uzaktan yanaşırsa, rüyada da ziya olmadan görür. Ziyada uyanık iken, gönül gözü de bazen görür. Fakat insan bunun farkında olamaz. Bir de kalp gözü vardır. Ziya, mekan, zaman onun için yoktur. Aynı baş gözü ile kalbe bakar, oranın perdesinde görür, işitir, duyar karşısındakinin düşüncesini anlar o zaman onun için zaman ve mekan yoktur. Mesafe, uzaklık, yakınlık da yoktur. Yanında imiş gibi bütün her ciheti görür, duyar, konuşur. Tayyi mekan, tayyi dil, tayyi kelam, tayyi renk, tayyi koku, tayyi ceset mümkün olur. Radyo = tayyi ses, televizyon = tayyi suret, renkli televizyon = tayyi renk...Bunları insan kafasının ilahi kanunları fiziki sürette tecelli ettiren basit ispatlardır. Bir insan bir anda veya bir eşya bir anda dünyanın bir ucundan, diğer ucuna gidebilir. Bir veli bir anda burada iken çok uzaklara ruhen olduğu gibi, ceseden de tayyi mekan eder. Binlerce kilometre uzakta olan diğer biri ile, yan yana imiş gibi konuşur ve birbirlerini görebilirler . Veyahut bütün mevcudiyetiyle, yekdiğerinin yanına gidebilirler. Bunu yapabilenler her istediği eşyayı veya şahsı da tayyı mekan ettirirler. Bazen bunlar suretlerini gösterirler. Aynı zamanda yüzlerce yerde de görünebilirler. Belkıs'ın tahtının bir anda, Hadramuttan Kudüs'e gelmesi... Nebatat renklerini bu şebnemden alırlar... Allah her şeyi sudan halkettik buyurur. Suyu neden halkettiğini bildirmemiştir. Allah'ın celal ve cemal sıfatlarının aksettiği ayna: Sudur. Gayıp halkasına girmiş, iman sahibi insan : Allah ile peygamber arasındadır. İnsan ile Allah arasında su vardır. İnsan ile arş arasında, da o bilmediğimiz (ŞEBNEM)'i mübarek vardır. "Geceye kasem ederim. Yıldızların mevkilerine kasem ederim. Seher vaktine kasem ederim. Sabah yıldızına kasem ederim." TAHA SURESiNDE TAHTESSERA" kavli celili vardır. "SERA" nemli toprak demektir. Bunları düşün... Seher vakti kalkamıyorum. Gaflet geliyor. Biliyorum amma yapamıyorum. Bunlar hakiki insan sözleri değildir. Ayet vardır. "CEHENNEMDE İNSAN NE YAŞAR NE ÖLÜR" Cenabı Hak Cehennem azabından cümleyi korusun... Burada bir şey anlatacağım: 15 - 16 yaşlarında vardım. Çok yıl oldu. Hocam bizi çileden erbainden çıkardı. Mevsim yazdı... Sabaha karşı Trabzonda bizi (KALE BOYU) derler. Oradan Kireçhane köyü tarafına yolladı. Korkma git dedi. Kalktım gittim. Bir yaz gecesi ılık hava... Dağda bir ağaç dibine oturdum. Hava açık... Yıldızlar pırıl pırıl... Sabah namazına durdum... Bitti dua ediyordum. Oturduğum yerin sol yanı tarafında taşlar vardı. Orada bir şey parıldıyordu. Gittim baktım. Bir ot üzerinde şebnem vardı. O parlıyordu. Biliyorum ya, işaret parmağımla, gözüme süreyim dedim. Şebnem büyüdü büyüdü bir balon gibi beni kapladı. Kendimdeyim amma, bir hal geldi bana... Her taraf ışık ... Cam bir dünya ortasındayım.Her tarafı görüyorum.Korkmadım amma, irkildim. Birden balon patladı, sessiz olarak, başım elbisem her tarafım serpilmiş gibi ıslandı... Tan yeri ağarıyordu. Kalktım dönüyordum. Siyah sarıklı nur yüzlü, uzun boylu bir zat birdenbire belirdi... Hak nasip ederse, her şey olur oğlum dedi . Söyleme kimseye o (OTU) hem de gördüğünü. Hatırlatmak için söylüyorum.Dedi.Hakkın selamı üzerine olsun dedi birden kayboldu. Hocama geldim... Gel çorba iç dedi... Gülüyordu. Yağmur mu yağdı. Üzerin ıslak dedi. Hayır hocam dedim.... Biliyorum biliyorum bir damla su seni gusletti. Abdest aldırdı. Bundan sonra abdestsiz kat'iyen bulunma... Ne kelam, ne su, ne yemek, yeme sakın... Dedi. Üstümü sıvazladı. Gözlerimden öptü. Şebnemden konuştuk da bu hadise aklıma geldi. Garip hayal bir hikaye olarak siz de dinlemiş olursunuz... Bu devirde hakikat hayal ile birbirine karışık bir şey oldu. Ne oldu biliyormusunuz : İnkâr... Bir sabah vakti idi. Mevsim yaz. Yemyeşil çimenlerle örtülü bir ormanda dolaşıyordum. Rahman suresini çok yavaş sesle okuyordum. Birden bire yağmur çiseler gibi oldu. Çimenler ıslandı. Her halde hellab veya hellabe denilen yaz yağmuru idi... Bir türlü kestiremedim, zira havada bulut yoktu... Çimenler ve yeşil ağaçlar hem memnun görünüyorlar, canlılık ve renkleriyle, fakat garip olan, hem de ağlıyorlardı. Adeta bunu lisanen söylüyorlardı. Bu sesdir, fakat kulaklarla duyulmaz. Bu nasıl lakırdı evet öyledir. Hakiki lafta budur. Şu ayete inanmıyormusunuz (VEN NECMÜ VEŞ ŞECERÜ YESCÜDAN) "Çimen ve ağaçlar secde ediyorlar." (YUSEBBİHU LEHU MA FİSSEMAVATİ VELARD VE HüVEL AZİZÜL HAKİM.) "Bütün semavatta ve arzda ne varsa, hepsi Allahı tesbih ve zikrediyorlar. Fakat siz bunları görüp duyamıyorsunuz." Yeşil ağaçlara sordum niçin ağlıyorsunuz : Hem de memnunsunuz... Memnunuz zira daima Hakka şükür ve niyaz içinde olmamızı bize nasip etmiş ezelden beri... Niçin ağladığımızı merak ettiniz. Yaş yalnız gözden gelmez. Öyle gözler vardır ki kupkurudur. Göz yaşı Hakkın (ER RAHİM) Esmasından nasip alandan gelir. Bundan dolayı Allahın indinde göz yaşından makbul ve temiz bir şey yoktur. Zira göz yaşı, Hakkın ER RAHiM kanalından süzüldüğü için, içinde hile ve yalan yoktur. Tam hakiki, şeksiz Hakkı bilmek gizlidir. Niçin ağladığımızı söyleyemeyiz. Şu karşıda kurumuş yerde yatan arkadaşımızdan sorun dediler, O ölü bir ağaç dedim. Evet doğrudur. Fakat ölüler vardır, daima onlar diridir. Diri görünenler vardır, onlar hakiki ölüdürler. Sen git sor görürsün dediler. Kütüğün yanına çömeldim. Bunlar niçin ağlıyor Hakkın mahluklarından olan kardeşim dedim... Kütük ben daha sormadan: Beni gördüler de, belki bizim sonumuz da böyle olursa diye ağlıyorlar dedi.Halbuki ben ölü kurumuş görünüyorum, ben ölmedim. Kalıp değiştirdim, daha birçok kalıplara gireceğim dedi. Niçin ağladıklarını biraz sonra söyliyeceğim dinle dedi. Diz çöktüm. Bana yaslan memnun olurum dedi . Bir gün bu yeşil ormanda uyurken, beni balta ile kestiler... Dallarımı kırdılar. Yapraklarımı çiğnediler adıma (Odun) ismini verdiler. Dedelerimizi toprak altından çıkardılar (Kömür) dediler. Beni yaktılar adıma (Ateş) dediler. Halbuki yaş ağaç kesmek. Ateşe atmak, Yaprak ve çiçekleri çiğnemek, ne kadar büyük zulumdur.Allah zalimleri sevmez,zira kendisi zalim değildir. RAHİM ve RAHMANDIR ... İnsanlara hiç bilmedikleri faydalarımız vardır. Cenabı Hak bizim hürmetimize gökten yağmur indirir. Ciğerlerinize giren havayı biz daima temizleriz. Hak kelamında tesbih ve devamlı zikrimizi ilan eder. Bunu bilmezsiniz. Bizim hakikatimizi bilseniz ve secdelerimizi görebilseniz çıldırırsınız... Böyle olmanıza rağmen bütün işkencelere ses çıkarmayız, beddua da etmeyiz . Bizim kadar Hak'ka muti hiç bir yaratık yoktur. Bizim bu hudutsuz sabrımızı bilmezler. Bu sessizliğimize karşı bizi kendi aralarında tahkir makamında kullanırlar. "Odun gibi adam" " Hissiz adam" "Kaba adam" "Vurdum duymaz adam" manasında kullanır. Amma bu lakab da kendi hallerine aittir . Bazen insanlar içine giriyoruz, bundan dolayı ismimize adem diyorlar . İşte aha bu garip şeye ağlıyorlar arkadaşlarım. Hakka en çok nazı geçen yaratık sudur. Çünkü Cenabı Hak sudan herşeyi halketti amma, suyu neden halkettiğini bildirmedi. Sırrı ifşa etmeyelim diye de bizim lisanımızı size öğretmedi. Fakat biz sizleri ne lisan konuşursanız konuşun anlarız. Zira biz (ALLAH) lisanı biliriz ... (YÜSEBBİHU LEHU MA FİSSEMAVATİ VELARD.) Ayeti kerimesinde "arz ve semavat da ne varsa Allahı tenzih ve tesbih eder. " Bunların lisanı işte budur. (ALLAH)cadır. Onun için Hakkı tesbih edenin lisanını biz sessiz, sözsüz de anlarız. Sen herkes gibi değilsin anlıyoruz. Ağaç kesmezsin, dal koparmazsın, çiçek koparmazsın, yaş hiç bir şeyi ateşe atmazsın. Nasıl biliyoruz gördün mü... Doğruldum. Biraz yürüdüm. ER RAHMAN süresini okumaya başladım. Sesli okuyordum. Hakka kasem ederim ki, başım döndü düşecektim oradaki ağaçların secde ettiklerini, kıbleye doğru gördüm. Belki rüya diyebilirsiniz buna. Amma ben gördüm. Tekrar kasem ederim ki, gördüm... Ben veli değilim. Velinin ayaklarının altını öperim. Amma bende bir kulum, Hak nasip etti gördüm işte.. Bir şey iddia etmiyorum,fakat gördüğümü söylüyorum. ELHAMDÜLİLLAH ... Allah en iyisini bilendir... Dr.Münir Derman(KS) |
|
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevap | Son Mesaj |
Tayy-i mekan konusu - Dr. Münir Derman | SiLence | Gizemli Olaylar ve Mekanlar | 8 | 16.12.23 18:37 |
Himmet Nedir? - Dr.Münir Derman | Why | Münir Derman | 0 | 03.11.23 04:31 |
Dr.Münir Derman Hz - Lailaheillallah | Why | Münir Derman | 0 | 01.11.23 02:25 |
Dr.Münir Derman-dan bir sohbet. | Hiçlik | Allah Dostları & Evliyalar | 12 | 07.08.22 16:27 |
Dr.Münir DERMAN-Sohbetler-pdf | HavasHoca | Kitap & E-Kitap | 0 | 15.08.17 14:22 |