#1
|
|||
|
|||
Yoga’nın kökleri
YOGA’NIN KÖKLERİ
Yoga, “bir sanat ve bilim olarak”; yolunda yapılan hiçbir çabanın boş olmadığı, kişinin tam bir bilinç içinde evrenle bütünleşerek yaşaması yoludur. Yoga bir din değildir, dogmatik değildir, tüm dinler, inançlar kişinin rengi, ırkı, cinsiyeti ne olursa olsun herkes içindir, tüm insanlığa ait bir felsefedir. Yoga baş aşağı durmak, akrobatik pozlar almak veya az bir miktar sebze ile beslenmek ya da, bir lokma bir hırka edebiyatı da değildir. O evren ile birlik, tamlık, bütünlük, sükunet, huzur ve aynı anda tüm evrenle iletişim içinde bulunabilmek yoludur. Günümüzün karmaşasında Yoga, insanlığa olağanüstü bir kaynak sunar. Bu kişinin varlığında bulunan özbenliğin keşfedilmesi ile gelişir. Çoğunlukla stres azaltma metodu olarak görünse de bunun haricinde fiziksel, zihinsel ve ruhsal planlarda çok büyük faydalar sunar. Örneğin Hatha Yoga ile vücudun ve zihnin tüm gerginliği ve sertliği alınır. Düzenli olarak yapılan Yoga çalışmaları kişinin bir şifa aracı olması, kişisel değişime, kişinin, başkalarını da dikkate alarak kalbin ve zihnin açılması yolu ile varlığın yüceltilmesi ve üstün öz değerlerine ulaşması mümkündür. Milat’tan yaklaşık 2000 yıl önce İndus havzasında gelişmiş bir toplum yaşamaktaydı. Yoga çalışmalarına ait ilk belirtiler M.Ö: 5000 ile 1200 arasına rastlar. Eski yerleşim merkezleri olan Mojendro-Daro (Kuzey Hindistan’da) ve Harappa (şu an Pakistan sınırları içinde) bölgelerinde yapılan kazılarda Yoga pozları uygulayan kişiler kazınmış taş tabletler bulunmuştur. Yoga, Hint felsefesinin temeli olan Veda’larda ve Upanişad’larda da yerini almıştır. Temel kaynaklarından bir diğeri de Mahabharata Destanı ve özellikle onun bir bölümü olan Bhagavat Gita’dır Bunların içerisinde Yoga’ya ait referanslar bulunmaktadır. Özellikle şu paragraf tam bir atıftır: 5 duyunun ve zihnin tam durağanlık olduğunda ve muhakeme sükunet içerisinde dinginleştiğinde yüce yola ulaşılır. Duyuların bu derin sükunetine Yoga denir.“ YOGA CHİTTA VRİTTİ NİRODAH YOGA’NIN LİSANI Temel Yoga metinleri Sanskrit’cedir. Sanskrit, matematiksel ve bilimsel olarak “tam dil” anlamına gelir. Yazılı formunda Sanskrit çok fonetik lisandır. Sanskrit alfabesi vokal seslerin mantıksal düzenine sahiptir her harf bir kök söz bazlıdır. Tüm Sanskrit sözler böyle bir rehber prensiple kurulduğundan uygulanmış belirli formülleri mevcuttur, bu da Sanskriti göreceli olarak öğrenilmesi kolay bir dil yapar. Tarihçiler İngilizce dahil pek çok İndo-aryan dillerinin Vedik Sanskrite benzer bir kökten geldiğini teorize etmektedir. Yoga kelimesinin kökleri Sanskrit’çedeki YUJ ‘a dayanır. Yuj; bir, bütün, bütünde birleşme anlamına gelir. Klasik Yoga Asana’ların (pozlar, duruşlar) ve Pranayama ( nefes teknikleri ile evrensel yaşam enerjisi Prana’nın içe alınması) gibi çeşitli konularda Sanskrit’i kullanır bu günümüzde de geçerlidir. Yoga çalışmalarında pek çok Sanskrit kelime ile yakınlaşılır. Hatha Yoga çalışmalarında özellikle Asana’lar, Sanskrit terimler ile adlandırılmıştır. Bu terimlerin orijinal lisanı ile kullanılması ilerideki Yogik metin veya felsefe araştırmalarında faydalı olacaktır. YOGA’NIN KISA KRONOLOJİK TARİHİ 1- PRE-VEDİK DÖNEM ( MÖ 6500-4500) Günümüzde, Pakistanda bulunan doğu Belucistan bölgesinde yeni yapılan kazılarda, Kaliforniya’daki Stanford büyüklüğünde bir yerleşim merkezi ortaya çıkmıştır. Bu merkez MÖ 7. bin yıla tarihlenmiştir. Mehrgarh olarak adlandırılan bu neolitik yerleşim merkezi kendisinden sonra gelecek olan uygarlığın ilk adımı olarak görülür. Bu uygarlık İndus ve Sarasvati nehirleri arasındadır. Mehrgarh’ın zamanına göre dev sayılacak nüfusu 20.000 kişi kadardı. Bu şehirde gerek endüstriyel üretim gerekse de ticaret gelişmişti, geniş pazar yerleri ile pamuk ve pamuklu üretim tezgahları bulunmaktaydı. Teknolojik araştırmaların yapıldığına dair bulgular vardır. Özellikle çeşitli kapların seri üretimine en iyi şekilde geçilmişti. Burada sanatın da geliştiği bilinmektedir. Özellikle tabletler üzerine çeşitli figürler yapılmıştır, bunlarda yoga ya ait ilk çizimleri görüyoruz. Felsefe çalışmalarının da bu sırada başladığı belirlenmiştir. Bu uygarlığa İndus-Sarasvati adı verilmiştir. Doğanın gözlemlenmesi ve bireyle olan birliğine dayalı felsefe sistemi gelişmeye daha bu sırada başlamıştır. 2- VEDİK ÇAĞ ( MÖ 4.500-2.500) Vedik çağ felsesfe ve bilimin birleşmeye başladığı dönemdir özellikle 4. ve 5. bin yıllarda yazılmış olan Rg-Veda ve diğer vedalar pek çok bilgiyi içermekteydi bu bilgiler içinde astronomi önemli yer tutar ve günümüz koşulları ile karşılaştırıldığında şaşırtıcı doğruluklar ortaya cıkmaktadır. Felsefenin gelişimi Rişilerin, Yoga asanalarını doğa ile bağdaştırmaları ve bunların tabletler üzerine resmedildiği dönemdir. Özellikle yoğun içsel çalışmaları varlığın keşfine yönelik tanımlamalar bu sırada oluşmuştur. Ancak bu aydınlık dönem talihsiz bir iklim değişikliği ile durmuştur. MÖ 3100 lerde Sarasvati ırmağının en büyük desteği olan Yamuna nehri yatağını değiştirmiş ve artık Sarasvati’ye su akıtmaz olmuş bunun tersine sularını Ganj’a verir olmuştur. Duraklama burada başlar. Daha sonara MÖ 2300 de Büyük Sutlej nehri de keza yönünü değiştirir ve Sarasvati susuz kalmaya başlar daha sonra tamamen kurur ve çöle dönüşür. Tabii bu önemli su yolunun kıyılarında bulunan büyük uygarlığa ait yerleşim merkezleri de buraları terketmek zorunda kalır, tüm şehirler çöle dönüşür. Bazı kaynaklarıda Hindistandaki kültürel Vedik gelişimin kuzeyden gelen Aryan istilacıları olduğunu belirtmişlerdir. Yapılan tarihsel araştırmalar bunu gerçek olmadığını gözteriyor, özellikle Harappa ve Mohenjo-Daro ve benzeri yüzlerce yerleşim merkezinde yapılan kazılar, Aryan olarak adlandırılan kesimin Sanskritçeyi de kullanan felsefe konusunda gelişmiş, astronomi ve diğer fen bilimerini iyi bilen bu İndus-Sarasvati insanları ile aynı olduğunu ortaya çıkarmıştır… Yapılan araştırmalar çok daha eski olan Vedik matematikçilerin Babil bilim adamlarını etkilemiş olduklarını göstermektedir. İndus –Sarasvati uygarlığı ile ilgili bilgiler gün geçtikçe ortaya çıkmaktadır, Hindistan’ın zengin mirası her geçen gün şaşırtıcı delillerini gözler önüne sermektedir. Yukarıda adı geçen matematiksel bilgilere ait yazılar MÖ 1800’lere tarihlenen Şubla Sutralara dayanır, bu sutraların Brahmana’lara bağlı olduklarını düşünürsek Vedaların yazım tarihlerini MÖ 3000 lere dayandırmak doğaldır. Bazı bilim adamlarına göre vedik çağı ( Bhrahmanalar ve Upanişadlar dahil olmak üzere) ünlü Mahabarata destanında adı geçen savaşa dayanır bu savaş geleneksel olarak MÖ 3100’e tarihlenmiştir. İşte bu savaş ile Kali Yuga’nın ( karanlık çağ) başladığı daha sonra Purana’larda ve Tantra’larda belirtilmiştir… Gene bazı araştırmacılara göre bu tarihler MÖ 1500 e kadar çekilebilir. 3- BRAHMANİK ÇAĞ (MÖ 2500-1500) Sarasvati ve İndus kıyılarındaki gelişmiş uygarlığın çöküşü ile Vedik insal toplulukları bu defa Ganj nehrinin elverişili ve mümbit kıyılarına taşındı, buralarda yüzlerce yeni yerleşim merkezleri kuruldu. Yeni yerler bunların durumları ve yeni oluşumlar her bakımdan yepyeni ancak karmaşık bir toplum yarattı. Vedik kültür ve bunun inanç sistemi dinsel bir kimliğe de bürünmeye başladı. Burada yaşayan ve vedik bilgiye sahip elit tabaka Brahmana geleneğini iyice bilerek Bharmanik rahipleri ortaya çıkardı. Ve bundan sonraki yaşamın kültürel dokusunda baskın oldu. Orman Okulları diye bilinen ve bilginin saklanarak öğretildiği sistemin ortaya çıkışı bu döneme rastlıyor. Orman okullarının bilgilerini içeren rituel ve yaşam tekstleri olan Aranyaka’ları görüyoruz. Bu kültür etik ve sanatsal bakımdan da etkin olmuştur. 4- VEDİK / UPANİŞADİK SONRASI ÇAĞ ( MÖ 1500-1000) Upanişad’lar, yeni bir metafizik ve kültürel tad vererek bu döneme etkisini koymuştur. İşte bu dönemde içe dönerek özbenliğin keşfi ilgili çalışmalar çoğalmıştır. Özellikle, kişisel gelişmede, içsel arınma ve özveri çalışmaları yoğunlaşmıştır. Bu dönemde geçmiş çağlara ait bilgilerin toparlanmakta olduğunu ve bu mirasın, Hindistan’ın psiko-spiritüel tekniklerinin bilimselleşmeye başlamasının başlangıcı olarak gözlemleyebiliriz 5- ÖN-KLASİK VEYA EPİK ÇAĞ ( MÖ 1000 – 100) Kronolojik olarak bu 5. cağda bölgede yeşermekte olan metafizik ve etik değerlerin mayalanmaya başladığı görülür artık karmaşık temel bilgiler deneysel çalışmalarla iyice anlaşılır hale gelmektedir. Bu arada yoganın din ile bütünleştiği ve pek çok ekol oluştuğu gözlemlenir. Yaşamın iki önemli yönü üzerine derin çalışmalar yapılır bunlar , terkediş ( Sanyasa) ve günlük yaşamı kabul ediş (Dharma) olarak adlandırılırlar. En eski yoga bilgisi olarak kabul edilen Mahabharata tamamlanmış, Bhagavat Gita yerini almıştır, daha sonra, engin bilgi içeren Ramayana destanı da bu çağda yazılmıştır. Her iki destan kendilerinden önceki yaklaşık 30 jenerasyonun bilgi ve tecrübelerini kapsamaktadır. Bu dönemde Jainizm ve Buddhizm ortaya çıkar. 6- KLASİK ÇAĞ ( MÖ 100 – MS 500 ) Bu çağda felsefenin 6 klasik okulu ortaya çıkar, Patanjali’nin Yoga Sutra’ları ve Badarayana’nın Brahma Sutra’ları yazılır. Mahayana Buddhizm’in parladığı Buddhistler ve Hindular arasındaki aktif diyalogun başladığı dönemdir . Geçmişteki tüm bilgiler tamamen bu sutralarda toparlanır ve yayılır. Özellikle Gupta sülalesi krallarının bulunduğu dönemlerde, tüm inanç sistemleri rahatça gelişmiş değerlerini ortaya koymuştur. Klasik çağın son Gupta kralı ile bittiği biliniyor. Bu çağ sanatsal bakımdan da büyük gelişmenin yaşandığı çok önemli bir dönemdir. Birinci yüzyılın başlarında büyük kültürel devrim olan Tantra ve tantrizmin başlangıcı görülüyor.Bu sistem, artık binlerce yılın bilgisini, pek çok ayrımın araştırılmasını ve bunların mükemmel sentezini içermektedir. Tantra’lar en üstün metafizik seviye ve ideallere yücelme olarak görülebilir. Kişinin kendi gelişiminin toplumuda geliştireceği olgusu iyice yerleşmiştir. Tantra karanlık çağ ( Kali Yuga) içinde aydınlık veren bir fener gibidir. Tantra, yaşamın tamamını içeren bir ruhsal gelişim çalışmaları topluluğu ve derin bir ruhsal çalışma disiplinidir. Özellikle Şakti olarak bilinen kişinin ve evrenin dişil enerjilerinin kontrolü varlığın tüm enerjiler ile entegrasyonu ve bunların en iyi şekilde kullanılması yöntemleri kişileri mükemmel geliştirici olarak kullanılmıştır. Pek çok önemli metin bu dönemde kaleme alınmıştır. Bu döneme aynı zamanda Puranik çağ da denir, zira çok daha önceki dönemler ait bilgilerin (filozofik ve metafizik hikayeler ve ritüellerin örüldüğü metinler) çalışıldığı, bunların da tantra ile birleştiği bir yoğun bilgi dönemidir. Yoga bilimine çok önemli katkıları olmuştur. 8- BÖLÜMSEL ÇAĞ MS 1300 – 1700 ) Bu dönemde, Tantra tekrar gözden geçirilmiş ve yaşamsal dişil enerjinin varlık üzerindeki rolü araştırılmıştır. Bhakti çalışmaları geliştirilmiş ve adanmışlık felsefesi iyice yeşermiştir. 9- MODERN ÇAĞ ( MS 1700 – BUGÜN) 1880 yılında Britanya İmparatoru Kraliçe Victoria Hindistanın’da imparatoru oldu, gelişen Bhakti hareketi, iyice gelişti ve Munghal imparatorluk hanedanı bitti. Kraliçe Victoria, Hndistan’ın, spiritüel mirasından çok etkilendi, her zaman bu konuda meraklı oldu, 1600 lü yıllardan itibaren batı, özellikle hindistanda kurulmuş olan Londra Doğu Hindistan Şirketi ve Hollanda Hindistan şirketi, vasıtasıyla, batıya gelen bilgiler buradaki laik emperyal sistemde her zaman ilgi kaynağı olmuş ve değerini bulmuştur. Batı, yogik değerleri genel olarak merak ve iyi gözle görmüştür. Özellikle Ünlü Swami Vivekananda’nın 1893 te Chicago daki Dünya Dinler Parlamento’sunda verdiği söylev ile bu ilgi en üstün seviyeye ulaşmıştır. Batının Hindistanı ele geçirmesi, ile buradaki çalışmalar içe dönmüş yeni sentezler yapılmış ve tüm bilgiler en iyi şekilde toplanılarak dengelenmiştir. Bu dönem boyunca batıda da iyi tanınan yoga öğretmenleri yetişmiş ve yoga bilgisini tüm dünyaya anlatmışlardır. alıntı |
|
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevap | Son Mesaj |
Freedom Vinyasa Yoga | Tuana | Meditasyon ve Yoga | 0 | 20.05.20 19:17 |
Yoga'ya Genel Bir Bakış | Tuana | Meditasyon ve Yoga | 0 | 20.05.20 19:04 |
Raja Yoga | Tuana | Meditasyon ve Yoga | 0 | 20.05.20 18:58 |
Yoga nedir? | bitter | Sorularınız | 1 | 03.03.20 11:42 |