#1
|
|||
|
|||
Mystikos ve mysteria
Mistiğin ne olduğunu açılayabilmek için ilk önce Mystikos ve mysteria kelimlerine bakalım. Yunanca olan iki kelime bunlar. Birinin anlamı “Elefsis Gizemlerine” katılan kişi, diğerinin anlamıysa gizemlere katılım demek. Mistisizmin bu kelimelerin köklerinden gelebileceğine inanılıyor. Başka bir görüşe göre de yine Yunanca’ da göz ve dudak kapamak anlamına gelen “muein” den geldiğine inanılıyor. Günümüzde ise mistisizm sözcüğünü birkaç değişik anlamda kullanıldığı söyleniyor.
Manevi gerçek, Tanrıya ile doğrudan deneyim, sezgi veya içe bakış yoluyla özdeşleşme, yeni bir idrak düzeyine varma gibi. ( Bunlar sözlük işleri ) Bu yazımız da sizi, mistik güçleri olan insanların diyarına götürmek istiyoruz. Yolculuğumuz Afrika’ya olacak. Mali’ye gideceğiz. Mali’de, Bani Nehrinin kıyısında bir yere, Djenne’ye gidiyoruz Djenne Djenne tamamen topraktan yapılmış bir şehir. Topraktan yapılmıştır derken bütün evler kerpiçten yapılmış bunu demek istiyorum. Bu yüzden görebildiğiniz her yer sarı ve sarının tonundadır bu şehirde. Hayatları boyunca topraktan evler yapmışlar. Bunun için çamur ustaları var. Bildiğiniz çamuru, değişik topraklarla ve teknikerle mayalıyorlar. Öyle hemen toprağı ıslatarak oluşan bir çamurdan yapılmıyor bu evler. Peki bu işin ham maddesi olan toprak nerden geliyordur. Öncelikle şunu söyleyim öyle devası kum ocakları falan yok. Onlar için biraz zahmetli oluyor bu toprağa ulaşmak. Toprağı Bani nehrinin kalbinden söküp getiriyorlar. Evet yanlış duymadınız nehrin kalbiden yani nehrin dibinden çıkarıyorlar. Ama sakın yanlış anlamayın öyle suyun üzerinde yüzen büyük iş makinaları falanda yok. Ortalama büyüklükteki tekneyle nehre açılıyorlar. Yalnızca iki kişi biniyorlar. Gereksiz hiçbir şeyi yanlarına alınmıyor. Çünkü teknenin içindeki her santimetere kare alan onları için değerli. Ne kadar çok alan o kadar fazla toprak demek. Nehirde istedikleri yerine ulaştıklarında, ip bağladıkları bir kayayı suya atıyorlar. Bu kaya, dalgıç olarak görevli olan kişini dibe varmasına yarımcı olacak bir şey. Teknedeki dalgıç eline bir kova alıp suya atlıyor. Dipteki kayanın ipine tutunarak Bani nehrinin kalbine iniyor. Elindeki kovayı dipteki kumla doldurup suyun üstüne çıkıyor.Bani Nehrinde akıntı çok fazla. Bu nedenle suyun altında görüş mesafesi hiç yok. Ayrıca suyun üzerine çıktığınızda akıntı sizi tekneden çok uzağa sürüklemiş oluyor. Dalgıç elindeki kum dolu bir kovayla tekneye yüzmek zorunda. Teknedeki kişi kovanın boşaltılmasına yardımcı oluyor ve sonra tekrar dalgıca veriyor. Dalgıç aynı ritüeli tekrarlıyor, bu böyle tam 7 saat sürüyor. Tekne kumla dolunca iş bitiyor ve geri dönüş yolculuğu başlıyor. İşte bu kerpiçten yapılan evlerin toprağı böyle kıymetli bir şekilde elde ediliyor. Dünyanın en büyük kerpiç camisi Burada yaşayan insanlar bu kuma başka bir anlam daha yüklemişler. Burada yaşayan halk Müslüman. 1280 yılında bir cami yapmak istiyorlar. Tabiki bu cami bildikleri en iyi yolla yani kerpiçten yapıyorlar. Ortaya Djenne Camii çıkıyor. Cami bugünkü halini 1907 yılında almış. Djenne Camii, dünyanın en büyük kerpiçten yapılmış camisidir. Unesco tarafından bir kültür mirası olarak kabul ediliyor. Ne kadar kıymetli bir şeye sahip olduklarını biliyorlar. Bu nedenle sahip olduklarını korumak hepsinin görevi. Her yıl ki kum fırtınalarına camiyi hazırlamaları gerekiyor. Bunun için caminin dışını çamurla sıvamaları gerekiyor. Bu hazırlığı bir iş olarak değil, bir bayram olarak görüyorlar. Bu bayramda herkes caminin dışını kapayacakları çamurun hazırlanamasın yardımcı oluyor. Sahip oldukları şeyi süslemek gibi bir şey bu onlar için. Hazırlanan çamurla insanlar duvarlar tırmanıp, ellerini kullanarak, yaptıkları çamuru camiinin duvarına sıvıyorlar. Herkesin yüzünde mutluluk ve çamur var. İşte dünyanın en büyük camisi böyle tutkuyla yaşanan bir bayramla korunuyor. Netten |
|
|