Keşif konusuyla ve keşif açılması ile başlayan bir sohbetin soru ve cevapları, mevzu bahis konu kişisel tecrübe ve bilgileri içerir. forumda chat bölümünde bir akşam sohbeti
Soru: Keşfi açık birisi izin vermesek de bizi görebiliyor bakabiliyor mu? Yani bir nevi Zeki Müren de bizi görecek mi?
Cevap : Görür ama ulviler bu şekilde bakmaz. İzinsiz, rıza olmadan birine bakan varlık bilin ki suflidir. İnsanlardan habersiz olarak, rızası alınmadan bakmayı sapıklık olarak görüyorum.
Cin madde beden göremez mesela aura görür. Fakat baktıran kişi cinin gözünden madde olarak görebilir. İlmi ileri olan kişiler bunu yapabilir. Bu da uzak durulması gereken bir iş.
Soru: Bazı insanların enerjileri çok yüksek hiçbir şekilde aşılamıyor, burada etken durum yaptıkları korumalar mı, bir insan bu varlıklardan nasıl korunur?
Cevap : Koruma yap, ama iki koruma yap, biri ev diğeri beden. Buradaki enerji yüksek meselesini şöyle açıklayalım. Şimdi koruma enerjisi diye bir şey var. Koruma enerjisi yüksek olunca elbetteki ulvi ve sufli varlıkların insanın üstüne geçmesi, yani sufliler in musallat hali çok zor oluyor. Ulvilerle de bu düzeyde iletişim çok zor oluyor. Uzun bir zaman alıyor enerjilerin birbirine uyumlanması mesela. Bu koruma enerjisi bir insanın bedenine yerleştiğinde cin de şeytan da nüfuz edemez. Bu çok zor. Herkes enerjisini yüksek olmasını filan mutlulukla sanıyor ama pek ilgisi yok, bizim bahsettiğimiz başka bir enerji, kişinin aurasını da güçlendirmesi de gerekiyor.
Enerjisel anlamda, mental anlamda, manevi anlamda hazır olmayan kişi ne kadar uğraşsa da çok sıkıntılı haller yaşar. Sistemin bir işleyiş bilimi var. Bunu iyi algılamak lazım.
Bu işin en temelinde, yani eşyanın hakikati dediğimiz bize yansıyan, Allah’ın bize gösterdiği kısım şu:
Her şey titreşim halindedir, tüm atomlar her zerre titreşim halinde, buna da frekans değeri deniyor. İşte biz madde beden olduğumuz kuantum fiziğine göre atomlarımız titreşiyor. Cinler ise daha yüksek bir titreşim hızına sahip oldukları için enerji formundalar. Yani madde formunda değiller. Bunu şimdi cebimize koyalım, çünkü mevzunun temeli burada, bunun üstüne bina edilmiş esasen tüm sistem.
Şimdi ortalama bir hayat yaşayan insanın frekans rezonans değeri ortalama 62-72 hz arasında değişir. Bu frekans değerlerinin düşme çıkma meseleleri var. Yenilen içilen şeyler, moral durumu, hayata bakış açısı, kin, nefret, günlük hayatta yaşanan olumlu olumsuz şeyler vs hepsi ile rezonans oluyor. Bunlar rezonans durumu frekans değerini geçici olarak düşürür ya da yükseltir. İşte birinden pozitif enerji aldığını sanırsın ama adam senden daha yüksek bir frekansa sahiptir. Bunun yanı sıra kokuların da yükselmeye çıkmaya etkisi var.
Fakat kalıcı olarak bu değer düşerse sıkıntı orada başlıyor, hastalıklar mesela. Bu değer 20hz 30hz lere düştüğünde ölmek üzere olduğu anlaşılıyor. Tuhaf bir şey daha söyleyeyim size cin musallatlarında da bu değer aşağıya çekilir haliyle ne yaşam sevinci kalır ne de başka bir şey bunlar da aşağıya düşer.
Soru : 3. Gözü açılan biri açıldığını nasıl anlar?
Cevap : 3. Gözü açılan biri 3.gözünün açıldığını anlar. Sormaz. Ama bilgi verecek olursak eğer kısmen şunu diyebilirim ki bilinç inanılmaz düzeyde artar mesela. Bir şehri beşinci kattan izler haldeyken kendini 105. Kattan izler bulursun.
Birinci evresi budur diyebiliriz. Bu alın çakrasının dengeli çalışması ile ilgilidir direk. Zaman sonra epifiz bezi işin içine dahil olunca da mana aleminde müşahedeler başlar. Bu müşahedeler kişinin maneviyatı ile bağlantılıdır ve kişiye özeldir. Bu durumda tekamül süreci dediğimiz süreç başlar. Bu süreç de insanın bir nevi olgunlaşma süreci veya da ruhu ile doğru iletişim kurabilme melekelerini kazanma sürecidir. İşte burada 3. göz açılıyor...
Ha unutmamakta fayda var ki bu süreç çakraların ve aynı zamanda letaiflerin dengeli olması ile muhakkak doğru orantılıdır. Herhangi bir musallat hali söz konusu olsa örneğin bir insanın bu enerji merkezlerini toparlayabilmesi en iyi ihtimalle 6 ayı buluyor. Ekstrem durumlar hariç tabi. Bu anlamda çakra ve letaifler çok önemsenmeli ve çok çalışılmalı. Letaifler zikir ile mümkün. Çakralar da zikir ve bazı frekanslar ile mümkün. Asgari 21 günlük çalışmalarla dengelenebiliyor olsa da sürdürülebilirliği noktasında dediğim gibi mental hazırlık yoksa bir kaç gün sonra tekrar dengesi bozulur, işlevini çok iyi yerine getiremez. Burada bir yanılgıyı da dile getirelim; çakralar enerji bedenimizin enerji giriş noktaları olduğundan kapanmaları gibi bir durum söz konusu değildir. Dengesi bozulur yada tıkanmalar vs yaşanır ama tamamen kapansa ölürüz -)
Soru: Cevşen okudukça çevrede ne değişir?
Cevap : Cevşen çevrede değişim yapar desem muğlak bir yorum olur fakat okuyanda çok değişiklik yapar biri de letaifleri açtığıdır.
Soru: Yani bir yerde yüksek değerli hz ler insanın kendini ve evreni anlayıp içindeki Hakka ulaşması mı? Ne kadar yüksek hz deysek yüksek titreşimdeki cinlerden o kadar az zarar görürüz diyebilir miyiz?
Cevap : Evet bu bağlantıyı kuralım ki muğlak kalmasın konu.
Soru: Peki bizi nasıl düşük hzlere çekiyorlar?
Cevap : Bu titreşimlerin artması belli şeylerle olduğu gibi zikirlerle de olabiliyor. Sağlığı bozarak, çakraları dengesiz hale getirerek cinler düşük titreşimlere çekerler bizi. Çakralarla bu hzlerin bağlantı meselesini bu bittiğinde ayrı anlatayım.
Zikre ilk başladığım zamanlar bazı görüntüler alıyorum, bu bir süre devam etti, hocalardan kime sorsam cevap da veremedi. Bunun yakaza hali ile bir ilgisi var ama ne çözmeye çalışıyorum. Normalde otururken uykum yok, zikirde başladığımda uyuklamaya başlıyorum tatlı tatlı sanki günlerdir uyumamışım gibi. Hocalar da diyor şeytan falan filan. Bazı okumaların derecesi yükselirken sayıları azaldı ve etkisi çoğaldı. Bazı ayetlerin beyin nöronlarını tamir ettiğini gördüm anladım, dedim ki bu zikir mevzusu beden kadar beyne de etki ediyor. İşin anlayacağınız şekli şu, okumalarda, daha doğrusu belli bir kelimeyi uzun süre tekrar ettikçe beyin kendini otomatik olarak teta frekansına ayarlıyor. Teta frekansı da karabasanın geldiği uykuyla uyanıklık arasındaki hal. Teta dalgasına geçince beyin bazı teknik detaylar var geçiyorum, düşük frekansta gelen mesajdan cinlere kadar her şeyi algılıyor. Teta dalgasına beyin sürekli olarak geçebiliyor. Fakat Keşfin ilk evresinde beyin teta frekansına geçince algılanıyor birşeyler.
Burada konu şuna geliyor, beynin ve bedenin belli bir dalga frekansına geçmesi. Velhasılı kelam keşif de her şeyde beyinde bitiyor. Fakat bu merhale merhale gidilmezse 5 kiloluk kantara 105 kilo koyarsın. Bir tarifle herkesin 3. Gözü açılır ama mental olarak hazır olmadığında beynin korku salgısı da 10 kat yükselir ve komaya sokar. Mental ve ruhsal anlamda hazır olmayan birinin gözünü açmak o insanı intihara götürür ölümüne sebebiyet verir. Zaten şu var ki beyin kendini hazır hissettiğinde kendi açıyor, çabaya gerek yok aslında.
Bahsettiğimiz zikir meselesi beyin dalgalarını düşürür, bedenin frekansını yükseltir. Yada beden ve beyin frekansını yükseltir vs. Haliyle koruma enerjisi yüksek olunca cin şeytan sirayet edemez. İşin teknik boyutuna bakış bu şekilde.
Tasavvufi bir bakış açısı değildir bu haliyle,
Biz kalpten değil beyinden bahsettik. Kalbin durumu başkadır. Bir başka sohbette de bunu inceleyelim inşaallah.