Duygu, düşünce modeli geliştirirken hiç bir baskı ve etki altında olmadan, hür irademizle, eyleme geçtiğimize inanıyoruz çoğu zaman... Bunu yaparken de en ufak bir şüphemiz yok değil mi?

Evimizde yanımıza güzel demli bir çay almış; keyiflice oturmuş yeni açacağımız iş yeri hakkında fikirler geliştiriyor ya da falanca iş görüşmesine gitmeden önce nasıl bir davranış geliştireceğimize dair bir takım planlar yapıyor olabiliriz. Tüm bunları, zihni kapasitemiz nispetinde uygulamaya koyuyoruz.

Pek farkında değiliz... Büyük bir etki ve baskı altında düşünce geliştiriyoruz çoğu zaman. Düşünce biçimlerimiz yüzeyde pürüzsüz çalışıyor gibi görünse de; alt katlarda şartlanma yollu edindiğimiz bilgiler idrak kapasitemizi sınırlıyor, şartlıyor olabilir. Bunu bilinçli, bile isteye yapmıyoruz. Derin kabuller, bağlı, bağımlı olduğumuz duygular bizi koşullandırıyor çok defa. Bu söyleme karşı çıkanlarınız olabilir.

Kitap okuyor, spor aktivitelerine katılım sağlıyor, çeşitli zihni antremanlar yaparak beyin faaliyetimi üst düzeye çıkartmaya çaba gösteriyorum diyebilirsiniz. Bende size, "zikrin" ibadet adı altında yapılan çalışmaların, insanın hakikatine uyguladığı basıncı ve tazyiki hiç bir aktivitenin yapamayacağını hatırlatmak isterim.

Evren tümüyle, zerreden kürreye Allah’ın ilmini konuşur. Bizler bu büyük koroya, zikirle, tefekkürle iştirak eder; evrenle birlikte yankılanmayı başarırız inşaallah...

Zikrin, titreşim gücüne hiç bir beşeri kuvvet erişemez. Din bunun için vardır. Hatırlatıcı, ilka edici kuvveler, bunun için vardır. Kalplerin, Allah’ın zikriyle tatmin olduğunu bilmeyeniniz yoktur /RA’D 28, KALP, tüm yaşamı içinde barındıran muazzam bir ontoloji; sonsuzluğun, içine sığdığı, hiç bir hafsalanın alamayacağı seviyede büyük bir kuvveyi ihtiva eder.

Şartlanma, koşullanma içindeki duygu ve düşünceleri saptamak ve aldatıcı etkilerle fikirlerimize yön veren beta(korku) beyin faaliyetini alfaya(huşu) yükseltmek isteyenlere bir tavsiyem var.

40 gün süreyle her gün Fetih suresinin ilk ayetini günlük 300 defa okuyalım. İnnâ fetahnâ leke fethan mubînâ...

Şüphesiz biz sana apaçık bir fetih verdik.

Ardına 40 süreyle her gün Furkan suresi 23 ve de Şura 52’yi günlük 100’er defa olmak üzere okuyalım.

Furkan 23/ Onların yaptıkları bütün amellerine yöneldik ve onları dağılmış zerreciklere çevirdik.

Şura 52..👍

Her iki Ayeti Kerime'nin anlam yükü, iç alem boyutlarınızda yüksek bir basınç meydana getirirken; beyin kapasitenizde bir tetikleme gerçekleşecek. İnatçı, korku ve endişe yüklü, gizli saklı kalmış tüm dosyalara, bu sayede erişim sağlayarak hayal sahnenizde ardı ardına görüntüler ve sesler belirecek. İzleyici koltuğunda, olanı biteni pişman olan nefsin nazarıyla sahneyi gözlemleyin inşaallah.

Zikirlerdeki döngüsellik ve sayısal tekrarlarla elde edeceğiniz manevi kuvvetle birlikte hakikatinize kazı, sondaj çalışması yaparken, açığa çıkanlarla yüzleşmek zorunda olduğunuzu, kaçışın olmadığının ve ancak Allah’ın rahmetine ve sonsuz gücüne yaslanarak bu dosyaları şifalayabileceğinizin idrakine ereceksiniz.

Her ne olup bitiyorsa, iç alem boyutlarında olur ve de biter. Dış dünya illüzyondur ve insanların imajları, görüntüleri, cinsiyetleri, konuşmaları tam olarak iç alem boyutlarını yansıtmasına imkan yoktur. İçsel yaşantısı olmayanın, bu dünyadan alacağı hiç bir hisse olamaz. Mutluluğa ve aksiyona dair her ne arıyorsanız, içinizde arayın. İç alem boyutlarında yaşamayı göze alanlar, aynı zamanda atom altı yapının yaşama nasıl bir ev sahipliği yaptığını rahatlıkla anlar. Yanlış anlaşılmasın; bu idrak kapasitesi kimseyi yüksek biri haline getirmez. Bizler zavallı, hakikatimizin tam olarak ne olduğunun farkında olmadan bu dünyayı deneyimleyen aciz birimleriz…

Metafizik bilgileri, soyut sahayı insanlara aktarmak, izah etmek dünyanın en zor işi.. İnsanlar duyguyu ve düşünceyi sadece kimyasal bir tepkime olarak görüyor. Duygu sadece anlık yaşanan ve ardına geçen bir şey değil, düşünce sadece uçuşan ve havaya karışan değil. Duygu ve düşüncelerin daha üst bir mekanizma tarafından tetiklendiğini, genetik bilgilerin ve kişinin iradesinin katılımıyla bu yaşamın şekillendiğini bir çokları bilmiyor. Olay basit değil, çok yünlü bir işletim sistemi var. Bu sistem Allah’ın ilmiyle kaim.

Yaşanan her ne varsa bizden bize intikal ediyor. Düşünce ve duygularıyla kainata gözlemci olan bizler, atom altı dünyayı Allah’ın İzniyle şekillendiriyoruz.

tesla demişya evreni nalamak için enerji frekans titreşim cinsinden düşünün diye onun gibi ama nasıl düşüceneceğimi bilmiyorum

Fiziki planın yasalarının ötesini reddeden toplumun bilinçsiz dogmalarından ötürü, aynı zamanda bu toplumun 'oluş'un gerçek doğasını henüz kendi algıları ile sınırlamasından dolayı, öz formu kaplayan kabuk üzerinden bakılıyor evrene.

Evrendeki her oluşun ortak formunun enerji olduğunu(her enerji aynı demiyorum dikkat), ve enerjinin de titreşim oluşturduğunu düşün.Bu kadar.Nasıl düşüneceğim diye kasma, düşüncene dikkat et mesela. Titreşim titreşimi etkiler.Etki-tepki hep vardır, titreşimi etkileyen ne, enerji.

Düşünceleri etkileyen ve yöneten nedir? Bi yerde okumustum insan günde 70 000 defa düşünce gelirmiş