#1
|
|||
|
|||
Hibe eden mutlaka kazanır
Hibe eden mutlaka kazanır. Biri insana hibe edip bir şey verirken karşılığını ondan değil Allah’tan beklemelidir, hem de bir verince bin beklemelidir. Allah ona karşılığını verir; çünkü vehhab olan odur. Sen Allah için onun kullarına hibe edince vehhab olan Allah da senin için vehhab olarak tecelli edip sana hibe eder. Onun vermesi, hibe etmesi de kulun vermesine benzemez.
Eğer kul hiçbir karşılık beklemeden, hatta teşekkür de beklemeden hibe ederse Allah’ın Vehhab ismi onda tecelli eder. Yoksa kul; “ben şunu şöyle yaptım, o da böyle yapsın” ya da “böyle davransın” ya da Allah’a; “haydi, ben bunu yaptım, sen de bunu yap” derse hibe etmiş olmaz. Sen bu yaptığını Allah ile yap! Allah sana ikram etmeseydi sen neyi hibe edebilirdin ki! Kulun, rabbine karşı edepli olup, bir şeyi Allah için hibe etmesini kendisi için hibe olarak, ikram olarak anlaması gerekir. Hep beraber burada toplanıp; “Allah” dedik, ibadet ettik, rabbimizin kelamını, ismini anlamaya, rabbimizi Vehhab isminden tanımaya çalıştık. Allah bize bunu hibe etti. Bir de biz “ben geldim burada seni anlamaya çalıştım, haydi, bana ikram et” dersek bu nasıl bir şey olur! Sen zaten geldin, kazandın, Allah da sana hibe etti. Dolayısıyla sen de bir adım daha Hz. İnsan olmaya yaklaştın, rabbini biraz daha tanıdın, biraz daha rabbinin sevgisini kazandın. Allah’ı tanıdığın, sevdiğin, yaklaştığın için gönlündeki bütün güzellikler bir adım daha artmış oldu. Bu durumda hibeyi de zaten almış oldun. Bunun için Allah’tan hiç karşılık istenir mi, hiç karşılık beklenir mi! Bu, bütün ibadetler için böyledir. Hepsi Allah’ın ikramıdır, hibesidir; ama kul bunu yapınca Allah ona bir daha ikram eder. Allah vehhabtır ve bu hibesi onun isimleriyle tecelli eder; yani rahmet olarak, rızık olarak, af ve mağfiret olarak, günahını sevaba çevirerek tecelli eder, hibe eder. Bunun mutlaka bir de hikmeti vardır. Peki, bunun hikmeti nedir? Allah; kulu kazansın, kazanması kolay olsun diye, Hz. İnsan olsun, Allah’ın güzelliği onun üzerinde tecelli etsin diye kuluna hibe eder. Allah, kuluna hem zahiri olarak hem de manevi olarak hibe eder; ama kul bunun farkında olmaz; “tesadüfen böyle oldu, tesadüfen şuraya gittim, tesadüfen şuraya uğradım, işte şansım vardı, bu yüzden böyle oldu” ya da “şanssızlıktan böyle oldu” derse şans, şanssızlık, tesadüf, bunların her biri onun için ilah olmuş olur. Hayatta şans diye, tesadüf diye bir şey yoktur. Eğer biri buna inanırsa bunların her biri onun için bir ilah olmuş olur; yani şans ve tesadüf onun ilahı olmuş olur. Bu yüzden Allah ayet-i kerimede; “hiç bir canlı varlık yoktur ki biz onu perçeminden tutup yürütmeyelim” buyurmuştur (Hûd /56). Allah’ın seni yürütmesinde bir muradı vardır; yani Allah sana bir şey verecek, bir şey ikram edecek, hibe edecek, bir şey öğretecek ve sen bununla mutlaka kazanacaksın. Bu her anda böyledir; ama Allah’ın yürü dediği yerde olursan kazanırsın; çünkü Allah, kimsenin alnından, perçeminden tutup onu meyhaneye yürütmez, isminin zikredildiği yere yürümesini ister. PİR MUHAMMED HÜSEYİN (R.A.) (El Esmau'l Husna-4, El Vehhab ismi, Sayfa: 282-284) |
|
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevap | Son Mesaj |
Mutlaka Bağışlanır | HavasHoca | Zikir | 18 | 25.10.21 00:56 |
Mutlaka Okuyun! | SiLence | Parapsikoloji & Spiritüalizm | 3 | 20.09.20 11:26 |
Söz dinleyen kazanır | Swordsfish | Allah Dostları & Evliyalar | 2 | 16.05.20 03:50 |
Söz dinleyen kazanır | Havasokulu | Hayat Dersleri & Hikayeler | 2 | 17.10.18 00:35 |
Okuyan çok şey kazanır | zivali28 | Sizden Gelenler | 13 | 15.03.18 16:49 |