#1
|
|||
|
|||
Yazıyı insanlar bulmadı
İlk insan ve ilk peygamber olan hazret-i Adem'e, yazılı suhuf/sayfalar verilmişti.
Allah-ü teala, Bakara suresindeki ayetlerde mealen buyurdu ki: Bismillahirrahmanirrahim - O öyle bir yaratıcıdır ki, yerde ne varsa hepsini sizin için yarattı; sonra iradesini göğe yöneltip onları yedi gök olarak düzenledi. O, her şeyi pek iyi bilendir. Düşün ki, Rabbin meleklere: ''Muhakkak ben, yeryüzünde bir halife tayin edeceğim'' dediği vakit, ''Biz seni tesbih ve takdis edip dururken orada fesat çıkaracak ve kanlar akıtacak bir varlık mı yaratacaksın'' dediler. ''Her halde ben sizin bilemeyeceğiniz şeyleri bilirim'' buyurdu. Ve Adem'e bütün isimleri öğretti, sonra eşyayı meleklere gösterdi. 'Eğer sözünüzde samimi iseniz bunların isimlerini bana söyleyin' dedi. Melekler: ''Seni bütün eksikliklerden tenzih ederiz ya Rab! Bizim için, senin bize bildirdiğinden başka bilgi mümkün değildir. O her şeyi bilen hüküm sahibi sadece sensin sen!'' dediler. (Allah) ''Ey Adem, bunlara onları isimleriyle haber ver!'' buyurdu. Bu emir üzerine Adem, onlara isimleriyle bunları haber verince buyurdu ki: ''Size demedim mi, ben her halde göklerin ve yerin sırrını bilirim! Ve sizin açıkladığınız ve gizlediğiniz şeyleri de biliyorum'' Ve o zaman meleklere: ''Âdem'e secde edin'' dedik, hemen secde ettiler. Yalnız (Meleklerden değil de cin taifesinden olan) İblis dayattı, kibrine yediremedi, inkârcılardan oldu. (29, 30, 31, 32, 33, 34. ayet-i kerimeler) Allah (c.c.), dört hak ilahi kitabın haricinde, Adem Peygambere 10, Şit Peygambere 50, İdris Peygambere 30, İbrahim Peygambere ise 10 suhuf vermiştir. Suhuf, sahife kelimesinin çoğuludur, sahifeler/sayfalar demektir. Dünyada hiçbir zaman taş devri, mağara devri, ilkel bir devir yaşanmamıştır. İnsanların çıplak ya da yarı çıplak yaşadığı, konuşmayı bilmediği, iletişim kuramadığı, mağaralara sığındığı, hayvanları avlayıp çiğ et ile doyarken tarımı ve ateş yakmayı bilmediği bir devir yaşanmamıştır. İlk insan ve ilk peygamber olan hazret-i Adem ile, hanımı hazret-i Havva, dünya ile kıyas bile götürmeyecek kadar mükemmel bir cennetten çıkartılarak, cennet hayatından alınarak dünyamıza/gezegenimize gönderilmiştir. Cennet hayatları sırasında zaten konuşuyorlar, iletişim kuruyorlar, zaten akıl almaz mükemmellikte bir sistemin/düzenin içinde yaşıyorlardı. Dünyada ne varsa cennette onun misali, cennette ne varsa dünyada onun bir misali vardır. Çok yüksek sayıdaki ayet ve hadisten de biliyoruz ki, cennet hayatında da binalar, köşkler, dereler, nehirler, ağaçlar, yemekler, muhtelif/çeşitli hayvanlar vardı. Bunların içinde yaşadıkları bir anda, cennetten çıkartılıp gezegenimize gönderildiler. Bunun da ötesinde, yukarıdaki ayet meallerinden de açıkça anlaşılıyor ki hz. Allah, hz. Adem'e, meleklerin bile bilmediği, güç yetiremediği derecede ilimler/isimler öğretmişti. Eşyanın/şeylerin adını da öğretmişti. Daha da derini var ki, hz. Adem arş-ı ala'da, hz. peygamberimiz Muhammed Mustafa (s.a.v.)'in isminin, hz. Allah'ın ismi ile yan yana yazılı olduğunu görmüştü. Hatta çok meşhurdur ki, dünya hayatında yüzlerce sene affını diledikten sonra bir gün, "Adını, adının yanına yazdığın habibinin hürmetine" diyerek dua edince, duası kabul olmuştur. Günümüzde arkeoloji ilmi ile elde edilen bulgular da göstermektedir ki, dini temelden inkar eden "bilimsellik" kabullenişini baştan dayatan sapkın akımın, bu güne kadar dünya insanlığına anlattığı şeyler hep yalan yanlıştır. An itibari ile, kesin bilimsel gerçeklermiş gibi dini kaynakların karşısına konan iddiaların nerede ise tamamı çürütülmüştür. Yazının ne zaman bulunduğundan, insanların ne zaman yerleşik hayata geçtiğinden, ne zaman tarımla uğraşmaya başladığından ve ateşi bulduğundan tutun, onlarca hususta şok üstüne şoklar yaşanmakta, bunlar hususiyetle İngilizce belgesellerde sarsıcı gerçekler olarak konu edilmektedir. Sadece, bizim Urfa sınırları dahilinde bulunan Göbeklitepe bile, gözler önüne serdiği gerçekler ile, materyalist bilim anlayışını, onların yazdığı dünya tairhini tek başına yıkıp atmaktadır. Oysa Göbeklite'ye ek olarak, dünyanın dört bir yanında, olağan üstü bulunan, büyük tartışmalara sebep olan şeyler bulundu, bulunuyor ve bütün bunlar, dünya tarihini yeniden yazmayı zorunlu kılıyor. Daha şimdiden şu da görülüyor ki, yeniden ve doğru şekli ile yazılacak dünya tarihinde, din/İslam ve bilim çatışmıyor. Bu sürecin devamında bütün dünya insanlığı şu gerçekleri görecek: - Kainatta defalarca kere kıyamet koptu (En az altı kere, ihtimali ki yüz binlerce kere koptu ve günümüzün çok saygın ve çok sayıdaki bilim adamlarına göre en az altı kere ani yok oluş yaşandığı ispat edildi.) - Yer yüzünde medeniyet hep aniden, bir anda var oldu. Temel bazı şeylerin keşfedilmesi için binlerce, on binlerce ya da yüz binlerce sene geçmedi. Medeniyetlerin bir anda var olmasına hep Allah'ın, kopan kıyametlerden sonra yeniden var ettiği kainattaki gezegenlere gönderdiği ve ilk peygamberler olan ilk insanlar/Ademler sebep oldu. Bunlar mükemmel seviyede, tekamül etmiş insanlar ve peygamberlerdi. Allah, insanları yaratıp başı boş bırakmadı. - İlk insanlar da konuşuyor, yazıyor, her şeyin adını biliyor, yerleşik hayat yaşıyor, elbise giyiyor, tarımla uğraşıyordu. İlk insanlardan sonraki her nesilde, bilim-teknik hızla gelişti. - Dünyamızda, geçmişte çok defa yüksek bilim ve teknoloji çağları da yaşandı. Bu geçmiş bilim ve teknoloji çağlarından en az bir çağ, bizim Ademimiz döneminde yaşandı. 300 milyon yıllık, ya da iki milyar yıllık bulguların yüksek teknoloji ile üretildiği ispat edildi ama bunlar bizim Ademimiz dönemine ait değiller. - Nuh'un gemisi günümüzde yapamayacağımız kadar ileri teknoloji ürünüydü. İhtimal ki Nuh tufanına, o dönemde kullanılan çok gelişmiş iklim silahları, elektromanyetik harp teknikleri sebep oldu. - Ad kavmi zamanında da yüksek teknoloji vardı ve nükleer savaşlar yaşanıyordu. Ad kavminin helak edilmesine Allah-ü teala, nükleer füzeleri sebep kıldı. Ayette buna işaret ediliyor. - Karadeniz bir göldü. Akdeniz'in sularının Karadeniz'e akması bir anda oldu ve buna İstanbul boğazını yapay olarak açan dönemin insanları sebep oldu. Aynı devrin bizden çok daha ileri bilim ve teknoloji çağı yaşayan insanları Cebel-i Tarık'ı(Tarık boğazını) da yapay yollarla açtılar. 1975'lerden beri, bu gerçekleri somut şekilde ispat eden bulgular bulunuyor, raporlar hazırlanıyor ama dünya insanlığına şeffafça duyurulmuyor. - Lokman Hekim ölüme çareyi bir yandan sarımsak tohumunu kullanarak, bir yandan da yaşadığı devirdeki çok yüksek bilim ve teknolojiyi kullanarak buldu. Bu, kazalarda, cinayetlerde bile ölünmediği anlamına gelmiyordu. Vücudun, yaşlanarak ölüme gitme sürecini durdurmuştu. Yoksa ölümden kaçış yoktu ve o devirde de insanlar ölümde kaçamıyor, ölüyordu. Yine de Allah, sarımsak tohumun yer yüzünden bir anda kaldırdı. O gün bu gün sarımsağın tohumu yok. Yüksek teknoloji hep hayra değil de şerre kullanılınca, teknolojiyi de Süleyman aleyhisselam döneminde birden kaldırdı. Hz. Süleyman'ın emrine rüzgarın verilmesi, havada uçabilen mükemmel seviyede vasıtaların, uçakların verilmesidir. Bütün bunlar, Adem aleyhisselamın cennet hayatında görüp yaşadıkları, öğrendikleri yanında bir hiçtir. Anlaşılan o ki, ilk insan ve ilk peygamber olan hz. Adem, sahip olduğu ilimlerin hepsini insanlığa öğretmemiştir. Çünkü insanlar, cennetten çıkartılıp dünyaya gönderildi ki, imtihan olsunlar, iman etsinler, ilimle, teknikle iştigal etsinler, gayret etsinler, insanlığa hizmet etsinler, eser bıraksınlar ve sonra gerçek hayata ölüm vesilesi ile geri dönüp sonsuz hayatlarında buna göre bir muameleye tabi tutulsunlar. Peygamberler bütün bildiklerini insanlığa öğretseler idi, bu imtihan düzeni bozulurdu. Bizden çok çok daha gelişmiş uzaylı insan türlerinin, gezegenimize kadar gelip de ufo'larını gizleye gizleye dolaşmalarının ve Müslüman oldukları halde, kendi Ademlerinin yolundan gidip çok ileri medeniyetler kurdukları halde bu dünyanın Müslümanlarına yardımcı olmamalarının sebebi de bu: İmtihan bozulmasın... |
#2
|
|||
|
|||
Mukemmel bir yazi, bende kendi arastirmalarim da bunu gormustum ama bu yazi cok daha aciklayici omus
|
#3
|
||||
|
||||
"Şu gerçekler" denilen kısımda verilen iddaaların bir güçlü delili varmı ?
.
__________________
Sufiye göre, ölü köpeğin dişleri güzeldir. Bardağın yarısı doludur. Hak şerleri hayr eyler. |
#4
|
|||
|
|||
İstanbul boğazının yapay oldugu fikrine katılmıyorum...Ekteki fotograftandan net bir şekilde belli oluyor zaten...Güçlü bir deprem zelzele gibi bir sebepten dolayı orada yer ikiye ayrılmış çatlak yada yarık olusmuş....Resime dikkatli bakılırsa yer yarıgı oldugu çok net belli oluyor...Yapay olsa iki kıyıyı birbiriyle aynı kazmazlar dümdüz yaparlardı cebeli tarık gibi...
|
|
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevap | Son Mesaj |
Rüyamızda gördüğümüz insanlar gerçek hayatta yaşayan insanlar mıdır | Reis | Rüya ve Rüya Tabirleri | 16 | 27.02.21 13:38 |
Zor Zamanlar Yaşıyorsanız Mutlaka Bu Yazıyı Okuyun | Och | Pozitif Düşünce | 0 | 08.08.20 00:59 |
Kağıttaki yazıyı suyla sildirme. | dagistani | Sorularınız | 3 | 03.03.20 22:52 |
vBulletin üye olmayanlar konu içerisindeki yazıyı görmesin | HeartLess | vBulletin | 2 | 07.05.18 09:17 |
Hipnozla bir yazıyı ezberlemek? | SiLence | Hipnoz & Bilinçaltı | 5 | 24.03.17 12:17 |