#1
|
|||
|
|||
Zohar'a Sonsöz'den (2)
ZOHAR’A ÖNSÖZ’DEN
Zohar Kitabı yaratıldığı günden bu yana grup dışındakilerden gizlenmişti. Şimdi, onun ifşası için koşullar olgunlaştı. Zohar’ı her okuyucuya ulaşılabilir kılmak için önden bazı açıklamalarda bulunmalıyız. İlk olarak, dikkat edilmesi gereken, Zohar’da tanımlanan her şeyin on Sefirot’un sırası olduğudur: Keter, Hohma, Bina, Hesed, Gevura, Tiferet, Netzah, Hod, Yesod, Malkut ve bunların bileşimleri. Aynı şekilde, her hangi bir düşünceyi alfabedeki sınırlı harf sayısı ile ifade edin, bunun gibi on Sefirot’un bileşimleri de her manevi eylem ve nesneyi tanımlamaya yeterlidir. Ancak, insanın her zaman aklında tutması gereken şey; bizim dünyamızdaki dört algı seviyesine (ya da edinim) bağlı üç açık sınır vardır: Madde, Maddenin Doğası, Soyut Doğa ve Öz. Bu dört edinim seviyesi aynı zamanda on Sefirot’ta da vardır. Birinci sınır: Zohar, sadece Madde’yi ve Madde’nin Doğası’nı araştırır, fakat hiçbir şekilde Soyut Doğa ve Öz ile ilgilenmez. İkinci sınır: Yaratılmışın tümü üç seviyeden oluşur: 1. Eyn Sof (Sonsuzluk) dünyası; 2. Atzilut dünyası; 3. Beria, Yetzira ve Assiya(BYA) dünyaları. Zohar sadece son üç dünyalar olan BYA’yı inceler. Eyn Sof ve Atzilut dünyalarının kendilerini değil de sadece BYA dünyalarının onlardan neler aldıklarını inceler. Üçüncü sınır: BYA dünyalarının her biri üç seviyeden oluşur: • Her dünyada Yaratan’ın parçasını oluşturan On Sefirot; • İnsan ruhları; • Var olan diğer her şey: Mala’ahim (melekler), Lev-uşim (giysiler), ve Heihalot (saraylar). Zohar Kitabı insan ruhlarını inceler, hâlbuki tüm diğer nesneler sadece insan ruhları ile münasebetlerine göre tahlil edilirler. Tüm yanlışların, yoldan sapmaların ve aldanmaların bu üç sınırı aşmanın sonucu olmasının hiçbir önemi yoktur. Takibeden Sefirot gözden geçirilen dört dünyaya – Atzilut, Beria, Yetzira, Assiya - tekabül eder: • Sefira (Sefira’sı) Hohma, Atzilut dünyasına tekabül eder; • Sefira Bina, Beria dünyasına tekabül eder; • Altı Sefirot, Hesed’den Yesod’a-hepsine Tiferet denir- Yetzira dünyasına tekabül eder. • Sefira Malkut, Assiya dünyasına tekabül eder. Atzilut dünyasının üzerinde varolanların tümü Sefira Keter’den bahseder. Ancak, yukarıdaki her bir dünya da aynı zamanda on Sefirot’a bölünmüştür. Hatta her hangi bir dünyadaki bölünemeyecek kadar küçük olan bir nesne bile on Sefirot’a bölünmüştür (ya da on Sefirot’tan oluşur). Zohar her bir Sefira’ya kendine özgü bir renk verir (Şekil 2): • Beyaz, Sefira Hohma’ya tekabül eder; • Kırmızı, Sefira Bina’ya tekabül eder; • Yeşil, Sefira Tiferet’e tekabül eder; • Siyah, Sefira Malkut’a tekabül eder. Sefirot’u dolduran Işık renksiz olmasına rağmen, alıcılar onu, ona tekabül eden renk ile görürler. Dolayısıyla, bütün beş dünyada (Eyn Sof’tan bizim dünyamıza kadar), Yaratan’dan yayılan Işık tamamen renksiz, fark edilemeyen bir özdendir. Işık sadece dünyalardan ve Sefirot’tan, renk filtrelerinden geçer gibi geçtiğinde, Işığı alan ruhun seviyesine göre, sanki rengi varmış gibi algılarız. Örneğin, Atzilut dünyası Işığı hiç renklendirmeden geçirir çünkü bu dünya Işığa benzer özelliklere sahiptir. Bu nedenledir ki Atzilut dünyasındaki Işık beyaz olarak tanımlanır. Diğer dünyaların özellikleri Işığın özelliklerinden farklıdır; dolayısıyla, her biri ona olan manevi yakınlığına bağlı olarak Işığı etkilerler. Eğer beyaz Işığı kâğıda benzetirsek o zaman onun üzerine yazılı olan mesaj da bilgiyi temsil eder ve rengi beyaz zeminde göze çarpar. Aynı şekilde, kırmızı, yeşil ve siyahı algılamakla, Işığı algılayabiliriz. Atzilut dünyası (Sefira Hohma), kitabın beyaz zeminidir, bu yüzden onu idrak edemiyoruz. Ancak, sırasıyla kırmızı, yeşil ve siyaha tekabül eden Bina (Beria dünyası), Tiferet (Yetzira), ve Malkut (Assiya), bize onların bileşimleri, bir birleriyle etkileşimleri ve Atzilut dünyasından dünyamıza gelen Işığa tepkilerine dayalı bilgi sağlarlar. Dolayısıyla, sanki Beria, Yetzira ve Assiya, Atzilut dünyasının merkezleri bir olan örtülerini oluşturuyor gibidir. Şimdi nesnenin ediniminin dört türüne bakalım – Madde, Maddenin Doğası, Soyut Doğa ve Öz. |
#2
|
|||
|
|||
Nesnenin hileci bir insan olduğunu varsayın:
• Madde kişinin bedenidir; • Maddenin doğası hilekârlık özelliğidir; • Soyut Doğa, maddeyi göz ardı ederek, hilekârlıktır; • Kişinin Öz’ü (ki bu bedenden ayrıldığında hiçbir şekilde tasavvur bile edilemez). Aslında Öz’ü, her hangi bir hayalle desteklesek bile, duyu organlarımızla tahayyül bile edemeyiz. Sadece kuşatan gerçekliğe olan eylemleri ve tepkileri ve Öz ile bazı etkileşimleri edinebiliriz. Mesela, bir nesneyi incelediğimizde gözler sadece nesnenin kendisini algılamaz, fakat onun ışıkla olan etkileşimini, ya da ışığın gözle etkileşimini algılar. İşitme duyumuz sadece sesi algılamaz, fakat dalganın duyu organımızla etkileşimini algılar. Tat alma duyumuz sadece nesnenin kendisini değil fakat tükürüğün, sinir uçlarının ve salgıların nesneyle etkileşimini algılar. Tüm duyularımız sadece Öz’ün tepkilerinin etkileşimlerini açığa çıkarır, Öz’ün kendisini değil. Nesnenin sertliği ve sıcaklığı ile ilgili bilgi veren dokunma duyumuz bile nesnenin kendisini ortaya çıkarmaz, sadece dokunma ve hissetmeye olan tepkimizi temel alarak hüküm vermemizi sağlar. Dolayısıyla, dünyayı maksimumda edinmek Öz’ün bizi nasıl etkilediğini araştırmakta yatar. Ancak, en çılgın hayallerimizde bile, en azından bir kez hissetmeden, Öz’ü tahayyül edemeyiz, zihinsel hayal ve onu araştırma arzusundan yoksunuz. Dahası, kendimizi bile bilemeyiz, bizim kendi Öz’ümüzü. Kendimi yer, şekil, ısı tutan ve düşünebilen bir nesne olarak algılamakla, benim Öz’ümün eylemlerinin sonuçlarını algılıyorum, Öz’ün kendisini değil. Dünyamızdaki en tamamlanmış düşünceyi, ilk edinim türü olan Madde ile alıyoruz. Bu bilgi mevcudiyetimiz ve çevreleyen dünya ile etkileşim için gayet yeterlidir. İkinci edinim türünü, çevremizdeki doğayı duyularımızla inceledikten sonra, Maddenin Doğası ile alırız. Bu tür edinimin evrimi, hayatın her alanında son derece bel bağladığımız bilimin doğuşuna sebep olmuştur. Dünyanın bu düzeyde edinimi aslında insanlar için de gayet yeterlidir. Üçüncü edinim türü, Soyut Doğa, maddeyle örtünmemiş olup da maddeden ayrılmış olarak gözlemleyebilseydik mümkün olurdu. Ancak, doğa maddeden sadece tahayyülde ayrılabilir (mesela, kişiyle bağlantısız olarak hilekârlık soyut bir düşüncedir). Fakat kural olarak, soyut şekliyle, maddeyle bağı olmayan bir doğayı incelemek güvenli sonuçlar vermez ve asıl olayı onaylamaz. Bu, hiçbir zaman maddeyle örtünmemiş doğaları incelerken daha da doğru olur! Dolayısıyla, dört edinimden nesnenin Öz’ü kesinlikle hissedilemez ve Soyut Doğa da yanlış edinilir. Sadece madde ve onun doğası, maddeyle birlikte analiz edildiğinde, incelenen nesne hakkında doğru ve yeterli veri sağlar. Manevi dünyalar olan BYA’da her nesne sadece madde ve doğası olarak elde edilir. Bu dünyalarda renkler (kırmızı, yeşil ve siyah) maddeyi oluşturur ve biz onları Atzilut dünyasının beyaz zemini üzerinde elde ederiz. Zohar’ı çalışan okuyucular kendilerini bize sunulan iki çeşit inceleme ile sınırlamaları gerektiğini akılda tutmalılar. Daha önce bahsedildiği gibi, tüm Sefirot dört edinim seviyesine bölünürler. Dolayısıyla, Sefira Hohma Doğayı ve Bina, Tiferet ve Malkut da Doğa ile örtünmüş Maddeyi oluşturur. Zohar’da sadece Sefirot Bina, Tiferet ve Malkut incelenir. Kitap, Öz’ü – Yaratılışın her parçasına hayat veren Yaratan’ın parçasını (Eyn Sof) bırakın, maddeden ayrılmış doğayı incelemekle bile ilgilenmez. Sefirot Bina, Tiferet ve Malkut incelememiz için Atzilut dünyasında bize sunulmuştur, Sefirot Keter ve Hohma Assiya dünyasının sonunda bile bize sağlanmamıştır. |
#3
|
|||
|
|||
Her dünyada varolanın tümü dört seviyeye bölünmüştür: Cansız, Bitkisel, Canlı
(hayvansal) ve İnsan. Bunlar arzunun dört seviyesine tekabül ederler. Benzer şekilde, her nesne arzunun bu dört alt-seviyesinden oluşur: • Kişinin varlığını koruma isteği gelişimin cansız seviyesine tekabül eder. • Servet isteği gelişimin bitkisel seviyesine tekabül eder. • Güç, ün ve saygınlık isteği gelişimin canlı seviyesine tekabül eder. • Bilgi isteği ise insan seviyesine tekabül eder. Dolayısıyla, görüyoruz ki ilk arzu türünü – gereksinimler ve yaşamsal arzular – kendimizinkine göre daha alt bir seviyeden alıyoruz. Servet, güç ve saygınlık arzularımızı da başka insanlar aracılığıyla karşılıyoruz. Eğitim ve bilgi arzuları ise daha yüksek nesneler aracılığıyla karşılanır. Tüm manevi dünyalar bir birlerine benzerler, sadece seviyeleri farklıdır. Bu yolla, Beria dünyasındaki cansız, bitkisel, canlı ve insan seviyeleri kendilerini Yetzira dünyasında tekabül eden cansız, bitkisel, canlı ve insan seviyelerine yansıtırlar. Sırasıyla, Yetzira dünyasının bu seviyeleri Assiya dünyasının tekabül eden seviyelerine ve devam ederek dünyamıza kadar, izlenir. • Manevi dünyalardaki cansız seviyeye Heihalot denir; • Bitkisel seviyeye Levuşim denir; • Canlı seviyeye Mala’ahim denir; • İnsan seviyesine de belli bir dünyada “insan ruhları” denir. Her dünyadaki on Sefirot Yaratan’ın o dünyadaki parçası olarak düşünülür. İnsan ruhları ise her dünyanın merkezidir ve devamlılıklarını diğer seviyelerden alırlar. Zohar’ı inceleyenler, nesnelerin bahsedilen dünyadaki etkileşimleriyle mütalaa edildiğini sürekli hatırlamalılar. Tüm incelemeler insan ruhunun ve onunla temas edenlerin çalışılmasına indirgenir. Zohar, sadece bu dünyada giydirilmiş ruhları incelediğinden, Eyn Sof da sadece bu bakımdan incelenir. Diğer bir deyişle, bu kitap başka dünyalardaki diğer nesnelere bakışı değil, Eyn Sof’un bizimle ilgili etkisini, programını ve arzusunu araştırır. Yaratılışın başından sona kadar tüm programı Eyn Sof’a dâhildir ve bizim dünyamızın olduğu kadar ve Beria, Yetzira, Assiya dünyaları da bu programın asıl hayata geçirilmesini meydana getirirler. Dolayısıyla, tüm dünyalardaki bütün eylemler Eyn Sof’da köklenen programın uygulamasının neticesidir ve oradan Atzilut dünyasına inerler ve alt-programlara bölünürler. Genel idare ve kişisel idare şeklinde, dünyalardan geçerek bizim dünyamıza belli bir sırada gelirler. İnsan ruhları Beria dünyasında meydana gelir. Bu nedenle, kişi bu dünyadan başlayarak ruhların Eyn Sof’a bağımlılığını ve ilişkisini inceleyebilir. BYA dünyalarındaki her bir dünyanın on Sefirot’u her bir parçasının gerçekleştirilebilmesi için Atzilut dünyasının on Sefirot’undan buna göre bir program, yöntem ve süre alır. Atzilut dünyasında, Yaratılışın planı bir program olarak varolduğundan, Atzilut dünyasından geçen Eyn Sof’un Işığı renksiz kalır. Aldığımız tüm bilgiler bize Beria, Yetzira ve Assiya’nın renklerini ortaya çıkaran Işığın sonsuz dönüşümlerinden kaynaklanır. . |
|
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevap | Son Mesaj |
Zohar'a Girişten | Naim | Kabala | 8 | 13.06.19 11:28 |
Zohar'a Sonsöz'den | Naim | Kabala | 2 | 13.06.19 11:07 |