|
|
LinkBack | Seçenekler | Stil |
#1
|
||||
|
||||
Mübahele - Hakkın ispatı metodu
Mübahele Sözlükte “yalancı ve zalim olana birlikte beddua etmek, lânetleşmek” mânasındaki mübâhele kelimesi Kur’an’da iftiâl kalıbında (ibtihâl) olmak üzere bir yerde geçer (Âl-i İmrân 3/61). Bu âyete “mübâhele âyeti” (ibtihâl âyeti) denir. Mübâhele âyetinin de içinde bulunduğu Âl-i İmrân sûresinin ilk seksen âyetinin nüzûl sebebi olarak Necran hıristiyanlarından bir heyetin Hz. Peygamber’le yaptığı tartışma gösterilmiştir. Resûl-i Ekrem’in, İslâmiyet’e girmeyi veya cizye ödemeyi teklif eden mektubunu alan Necran hıristiyanları 9 (631) yılında Medine’ye bir heyet gönderdiler. Resûlullah bunları Müslümanlığa davet edince heyetin reisi Ebû Hârise, “Biz senden önce müslüman olduk” dedi. Hz. Peygamber domuz eti yemeleri, haça tapmaları ve Îsâ’yı Allah’ın oğlu kabul etmeleri sebebiyle İslâmiyet’i benimsemiş sayılamayacaklarını bildirdi. Bunun üzerine heyet mensupları Îsâ’nın babasının kim olduğunu sordular. Kaynakların belirttiğine göre Resûl-i Ekrem bu soruya hemen cevap vermemiş, kısa bir müddet sonra da Âl-i İmrân sûresinin ilk seksen âyeti nâzil olmuştur. Bu âyetlerde Hıristiyanlık hakkında bilgi verilmekte, Îsâ’nın babasız olarak dünyaya gelişine Âdem’in annesiz ve babasız olarak yaratılışı örnek gösterilmekte, daha sonra da mübâhele âyeti yer almaktadır: “Artık bu bilgilerden sonra Îsâ’nın şahsiyeti ve gerçeğin mahiyeti hakkında seninle tartışmaya kalkışacak olanlara de ki: Gelin, sizler ve bizler dahil olmak üzere siz kendi çocuklarınızı, biz de kendi çocuklarımızı, siz kendi kadınlarınızı biz de kendi kadınlarımızı çağıralım, sonra cânu gönülden dua edelim de Allah’tan yalancılar üzerine lânet dileyelim.” Hz. Peygamber mübâhele âyetinin nüzûlünden sonra Hasan, Hüseyin, Fâtıma ve Ali ile birlikte Necran heyetinin yanına gitti; ilgili âyetleri okuyarak kendilerini mübâheleye davet etti. Necranlılar kısa bir istişareden sonra Hz. Muhammed’in peygamber olma ihtimalini göz önünde bulundurarak mübâheleye cesaret edemediler. Cizye ödemek şartıyla anlaşma yaptılar ve ülkelerine döndüler.Şiîler, Resûl-i Ekrem’in mübâhele âyetinde geçen “oğullarımız”a karşılık Hasan ve Hüseyin’i, “kadınlarımız”a karşılık Fâtıma’yı, kendimize karşılık Ali’yi alıp mübâhele için hıristiyanların karşısına çıktığını ve bunun Ehl-i beyt’in faziletine delâlet ettiğini söylemişlerdir (bk. ÂL-i ABÂ). Bu hadiseyi özellikle Hz. Ali’nin diğer ashaptan üstün olduğu ve herkesten önce hilâfete hak kazandığı konusunda önemli bir delil saymışlar ve Necranlılar’ın mübâheleye davet edildiği günü (21 Zilhicce) bayram ilân etmişlerdir. Sünnî âlimleri ise hilâfet hakkını fazilet esasına dayandırmanın doğru olmayacağını belirtmişlerdir (bk. İMÂMET). Bu meseleyle ilgili âyetlerin ve bunların nüzûl sebebinin incelenmesinden mübâheleye konu teşkil eden hususun dinî mahiyette olduğu ve şahit, belge gibi maddî delillerle ispatının mümkün bulunmadığı anlaşılmaktadır. Zira taraflardan her biri kendi görüşünün doğru olduğunu ileri sürmektedir. Mübâheleye davet eden taraf karşı tarafı ciddiyet ve samimiyet imtihanına çağırmaktadır. Mübâhele âyetinin ifade ettiği şekilde mübâhele merasimlerinin İslâm tarihinde cereyan edip etmediği bilinmemektedir. Ancak Abdullah b. Abbas’ın miras taksiminde kendi görüşü üzerine ısrar ettiği ve bu konuda muhaliflerini mübâheleye çağırdığı kaydedilmektedir (Vehbe ez-Zühaylî, VIII, 354). Bu ayet, Muhammed'in doğruyu temsil ettiğine kendisinin de inandığını göstermesi açısından önemlidir. Bu ayet, "Hasan ve Hüseyin benim oğlumdur." mealindeki, hadislerin doğrulanması anlamına gelmektedir. Bu ayette, "kadınlarımızı ve kadınlarınızı" bölümünde, davetine Muhammed, Fatıma'yı uygun görmüştür. Buradan yola çıkarak Enes bin Mâlik'den nakledilen ; "Âlemlerdeki kadınların en iyisi dört tanedir: İmran kızı Meryem, Mezahim kızı Asiye, Hüveylid kızı Hatice ve Muhammed kızı Fatıma."[1] hadisi ile desteklenen "Muhammed bu dört kadını âlemlerin en iyi kadınları olarak saydıktan sonra Fatıma’yı hem dünyada, hem de ahirette diğer üçüne üstün kılmıştır."[2] yorumlarına ulaşılır. Bu ayet, İslam'ın örnek kadın, erkek ve çocuklarının, sırasıyla; Fatıma bint Muhammed, Ali bin Ebu Talib, Hasan bin Ali ve Hüseyin bin Ali olduğunu göstermektedir. Bu ayette, "nefsimizi (kendimizi) ve nefsinizi (kendinizi) çağıralım" bölümünde, Muhammed, Ali'yi "kendi nefsi" olarak tanımlamıştır. Dolayısıyla İbn-i Abbas'tan nakledilen; "Ali bendendir, ben de O’ndanım; O’nun eti benim etimden ve O’nun kanı benim kanımdandır; O bana nispetle Harun’un Musa’ya olan konumu gibidir. Ey Ümmü Seleme! Duy ve şahit ol ki, bu Ali, Müslümanların seyyidi ve efendisidir."[3] hadisinde olduğu gibi. 1.Ahmed bin Hanbel, Müsned; Hafız Ebubekir Şirazi, Nüzul’ul-Kur’ân fi Ali 2.Hatip, Tarih-i Bağdat 3.Süleyman Belhi “Yenabi’ul- Mevedde” kitabının 7. babında, Abdullah bin Ahmed bin Hanbel’in “Zevaid-i Müsned"
__________________
Sufiye göre, ölü köpeğin dişleri güzeldir. Bardağın yarısı doludur. Hak şerleri hayr eyler. |
|
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevap | Son Mesaj |
Tebliğ Metodu | Tuana | Hayat Dersleri & Hikayeler | 0 | 20.10.19 01:43 |
Imamı gazeli cinlerin varlığının ispatı | Hadimul Haremeyn | ALLAH (c.c) | 8 | 28.07.18 16:35 |
Özperto Metodu... | bitter | Psişik Yetenekler | 2 | 01.06.18 10:22 |
Takvim Metodu Nedir ? Takvim metodu korur mu? | aşk | Sağlık | 1 | 01.06.17 10:32 |
Hanefî Metodu | SiLence | islam & islami Konular | 1 | 06.05.17 13:29 |