#1
|
|||
|
|||
idilia
İdilia Dubb, başına gelen trajik olay olmasa dünyada kendi çevresi dışında kimsenin ilgisini çekmeyecek, adı bilinmeyecek, sıradan bir hayat yaşayıp gitmesi muhtemel 17 yaşında bir İskoç kızıydı. Annesi, babası ve biri erkek biri kız iki kardeşiyle vasatın üstü bir hayat yaşıyorlardı.
1851 yılı ilkbaharında İlidia, ailesi ve elinden hiç düşürmediği günlüğüyle beraber uzun süredir hevesle beklediği Almanya gezisine çıktı. İçi içine sığmayan İlidia her gördüğü yeri defterine yazıyor, kendince oraları ölümsüzleştiriyordu. Ren nehri yakınlarında konaklarlarken annesinden izin alarak nehir kıyısına inip oraları da keşfetmek ve defterine yazmak için heyecanla otelden ayrıldı. Ve bir daha geri dönmedi... Akşam yemeği servisi başlamıştı ve genç kızdan hala bir haber yoktu. Zaten her geçen dakikayla daha da telaşlanan ailesi polise durumu bildirdi ve bölgede hemen geniş çaplı bir arama başlatıldı. Günlerce süren aramalar sonuçsuz kalınca aile istemeyerek de olsa acı gerçeği kabullenmek ve ülkelerine dönmek zorunda kaldı. Bir parçalarını Ren nehri kıyılarında bırakmışlardı. 1860 yılı gelir çatar. Almanya genç kızı çoktan unutmuştur. Ta ki... Lahneck kalesi kuleleriyle, geniş avlusu ve ve nizami bir askeri birlik gibi sıralı burçlarıyla bir zamanların görkemli bir yapısıydı. Zaman değiştikçe derebeylik, şövalyelik gibi kavramlar gibi kale de terkedilmiş, izbe ve yıkık dökük bir hal almıştı. O eski ihtişamı kalmasa da azameti hala yerindeydi. Kimbilir kaçıncı kuşak mirasçılar yasa gereği tehlike arzeden yerleri tamir ettirmelerini zorunlu kılan bir bildiri alınca istemeseler de tamirat için ellerini ceplerine atıp işlerini bilen birkaç usta tuttular. İşin büyüklüğünü incelemek için dolaşan ustalar kulelerden birinin tahta merdivenlerinin çürüyüp çökmüş olduğunu tespit derler.Kendilerini en çok zorlayacak işin bu merdiven olacağına karar verip kuleye merdiveni sabitlemek için çıkmalarını sağlayacak bir iskele kurarlar. Kuleye ilk çıkan usta şaşkınlıkla korku arası bir sıçramayla neredeyse aşağıya uçuyordu. Bir zamanlar şık bir elbise olduğu belli bir takım kumaşlar içinde bir iskelet, yanında da kurumuş yaprak gibi kahverengiye dönmüş bir defter vardır. Zavallı kızın adım adım, yavaş yavaş açlıktan ve susuzluktan ölümün kaydettiği defter... Olanı biteni işte bu defter anlatıyor. Nehir kenarında gezinen İdilia biraz ileride bütün ihtişamıyla hem ürkünç hem çekici bir duruş sergileyen Lahneck kalesini görür. Büyülenmişçesine adım adım kaleye doğru çekilir. Sivri bir mızrak gibi göğe yükselen kuleden nehir kimbilir nasıl muhteşem görünmekteydi. Pek güven vermeyen tahta merdivenleri adım adım, dikkaatle çıktı. Kuleye adımını attığı an -artık şans mıdır şanssızlık mı bilinmez- merdiven çöker ve genç kızı bir prenses gibi kuleye tutsak eder. Başlarda korkmaz genç kız, nede olsa kuleden nehirde avlanan balıkçılrı görmektedir. Elbet birileri ona yardım edecektir. Hevesle bağırır fakat sesini duyuramaz. Hafiften bir korku hisseder ve kollarını deliler gibi sallayarak balıkçılrın dikkatini çekmeye çalışır ve başarır da... Balıkçılar da ona el sallayarak karşılık verip uzaklaşırlar... Yardım istediğini anlamamışlardır. Deftere son olarak açlığın verdiği acıya daha fazla dayanamadığını, kendini kuleden atabilmek için Tanrı'dan kendine güç vermesini istediğini yazmıştır. Görünen o ki bu gücü asla bulamamıştır. Önemli not: Piyasada "The Diary of Miss İdilia" (Bayan İdilia'nın Günlüğü) adıyla satılan kitap kurgudur, gerçekle alakası yoktur. Güya İdilia'nın günlüğü yakın arkadaşı Genevieve Hill'e teslim edilir ve o da günlüğü kitap haline getirerek yayınlar. Bu sahte senaryo birçok yerde gerçekmişçesine karşımıza çıkar. Gerçekle uzaktan yakından ilgisi yoktur. |
|
|