Erbaine girer - Havas Okulu
 

Go Back   Havas Okulu > islam & Tasavvuf > Hayat Dersleri & Hikayeler

Acil işlemleriniz için instagram: @HavasOkulu
Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
  #1  
Alt 13.06.15, 22:37
gunes - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Vefalı Üye
 
Üyelik tarihi: 14.01.15
Mesajlar: 746
Etiketlendiği Mesaj: 108 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart Erbaine girer

Nefsini terbiye etmek için “erbaîn”e girer. Kırkıncı gün, nefsine sahip olup olamayacağı hususunda bir imtihandan geçirilir.

Derviş Yunus, çilehânenin kapısında bir kadın sesi duyar. Gelen, -güyâ- şeyhinin kızıdır. Yunus kapıyı açmaz. Kız ise, türlü diller dökerek kapıyı açtırmaya çalışır.

“‒Ey Yunus! Kırk gündür burada çile çektin. Kendini benimle bir imtihan et.” der. Yunus, bu nefs imtihanıyla yüzleşmek için kapıyı açtığında, karşısında “Siyahlı Adam”ı bulur.

Siyahlı Adam; Yunusʼun riyâzet ve mücâhedeleri neticesinde iç dünyasından çıkıp karşısında belirmiş olan nefsinden başkası değildir.*

Yunus, onu kovarak kendisinden uzaklaştırmaya çalışır. O ise bir gölge gibi sahibinden ayrılmaz. Üstelik türlü vesveseler ve zehirli fikirlerle, Yunusʼu çıktığı yoldan geri döndürmek ister. Onu, servet, şehvet ve şöhret vaatleriyle, nefsine karşı verdiği amansız mücadeleden vazgeçirmeye çalışır.

alinti

Yunus, Siyahlı Adamʼı, yani nefsini yakalamışken, onu öldürmek ve artık onun sıkıntılarından tamamen âzâde bir ömür sürmek ister. Siyahlı Adamʼı boğmaya kalkışır, boğamaz. Su testisini Siyahlı Adamʼın kafasına çarpar. Fakat testi, bir gölgenin içinden geçer gibi gidip duvarda patlar.

Neticede Yunus, nefsini öldüremeyeceğini, fakat onu “Lâ ilâhe illâllah” zikriyle zincire vurabileceğini anlar. Zikri duyan ilâhlık dâvâsındaki nefs, âdeta çarpılmışa dönerek geri çekilip odadan çıkar.

Sonra Taptuk Babaʼnın sesi duyulur. Yunus, bu sefer de nefsinin, şeyhi kılığında geldiğini düşünerek tereddüt eder. Fakat Taptuk Baba, gelenin kendisi olduğunu, nefsinin ise zincire vurulmuş hâlde bulunduğunu söyleyerek kapıyı açtırır.*

Ardından, buradaki çilesinin bittiğini, artık son nefese kadar sürecek büyük çilehânedeki çilesine başlayacağını haber vererek onu “er meydanı” dediği dış dünyaya çıkarır.*

Dergâha dağdan odun taşımakla vazifelendirir. Ardından da, kızını ona nikâhlayacağını söyleyip şu nasihatte bulunur:

“‒(Yunus!) Hiçbir hak yeme! Nefsin hakkını da… Nefsin hakkı, şerîatte yazılı olduğu kadar… Ne bir lokma eksik, ne bir lokma fazla… Nefsi zincire vurmak böyle olur. Nefsini öldürmeye çalışma! (Zira nefs ölmez. Sen onu) îmâna getirmeye çalış! Allah onu yenmek için yarattı seni!..”

Velhâsıl nefs, her yere ve her kılığa girer. Sahibini bir gölge gibi takip eder. Onu bütünüyle bertaraf etmek ne mümkündür ne de makbuldür. Makbul olan; onun gücünü mânevî terbiye ile kontrol altına alarak Hakkʼa kulluğa râm etmektir.

İmâm Ga¬zâ¬lî Hazretleri bu hakîkati ne güzel hulâsa eder:

“Nefs, rûhun bineğidir. Eğer insan, nefsin dizginlerini salıverir ve onun gittiği istikâmete kendini bırakırsa, helâk olması mukadderdir… O hâlde nefsinin dizginlerini sımsıkı tut ve bineğinden istifâde etmeye bak!..”

Cenâb-ı Hak biz âciz kullarını göz açıp kapayıncaya kadar da olsa nefsimizin eline bırakmasın. Cümlemizi, ihlâsını koruduğu sâlih kullarının arasına lûtf u keremiyle kabul buyursun. Kalplerimizi, ihlâs, takvâ, rızâ, muhabbet ve mârifet nurlarıyla münevver kılsın.

Âmîn!..

Alıntı ile Cevapla
  #2  
Alt 14.06.15, 17:08
Gayretli üye
 
Üyelik tarihi: 25.03.15
Mesajlar: 1,035
Etiketlendiği Mesaj: 215 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Nefsin hakki ne oluo onu anlamadim alinti yapmadan cevap vericek varsa yazabilirmi

Alıntı ile Cevapla
  #3  
Alt 14.06.15, 19:31
Gayretli üye
 
Üyelik tarihi: 09.03.15
Bulunduğu yer: iskenderiyye
Mesajlar: 613
Etiketlendiği Mesaj: 2109 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 1 Konu
Standart

şeriat içerisinde olan yeme içme uyuma evlenmek ve dünya içerisinde k şeylerden Allah için helal olan ve ölçülü olarak yararlanma @[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Alıntı ile Cevapla
  #4  
Alt 06.05.17, 12:07
Manevi
 
Üyelik tarihi: 31.05.15
Mesajlar: 2,188
Etiketlendiği Mesaj: 84 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

NEFS NEDİR, NİÇİN VERİLMİŞTİR?
Nefs; içimizdeki bütün kötü isteklerdir, süflî arzulara duyulan meyildir. İnsanı Allah’tan uzaklaştıran bütün şeytânî hisler, nefsten ibârettir. Dünya, yaratıldığı günden beri kulların kulluk değerinin tespit edildiği bir imtihan dershânesidir. Bu sebeple insanoğlu hem kötülüklerle donatılmıştır hem de iyiliklerle… Yine bu sebepledir ki nefsi tezkiye ve kalbi tasfiye, yâni tasavvufî eğitim şarttır.
NEFS OLMASAYDI NE OLURDU?
Nefs olmasaydı insan rütbesinde değil, melek olurduk. Oysa kâmil bir insanın rütbe ve değeri, meleklerden üstündür. Öyle ki Allah, insanı yarattığında bütün melekleri toplamış ve insana secde etmelerini emretmiştir. Kıskançlık ve kibir göstererek bu emri yerine getirmeyen şeytanı da huzurundan kovmuştur. Böyle yüce bir makâmın, yani insanlık şerefinin elbette ki büyük bir bedeli olmalıdır. Nitekim insanoğlu, işte bu bedeli ödemek ve özündeki bu cevheri parıldatmak için bu dünyaya gönderilmiştir. Tabiî kimi gayret içinde oluyor, kimi de olmuyor. İşte bunun en güzel şekilde tespiti için Cenâb-ı Hak bu dünyayı bir imtihan âlemi yapmıştır. Buyurmuştur ki: «O ki, hanginizin daha güzel davranacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratmıştır…» (el-Mülk, 2)
Nasıl ki altınla uğraşan erbap kimsenin mahâreti, yığın yığın onca topraktan bir gram altın üretmekte ise insanın mahâret ve değeri de nefsin çamurlarını takvâ ateşiyle temizleye temizleye gönlü pırıl pırıl hâle getirebilmesindedir. Bir başka ifâdeyle, hiçbir şey yapmadan varlıklar değerli olmaz. Bal yapmasaydı, arılara kim değer verirdi? İnsan da kulluk yolunda binbir imtihandan başarılı bir şekilde geçmeli ve Hakk’a aşk ile ibâdet hâlinde olmalı ki, bir değer ifâde etsin.
NEFSİ TEMİZLEMENİN YOLU NEDİR?
Nitekim insana, Cenâb-ı Hak müsbet ve menfî/olumlu ve olumsuz, iyi ve kötü, yaklaştırıcı ve uzaklaştırıcı birçok özellikleri bunun için vermiştir. Ve buyurmuştur ki:
«Nefsini (fücurdan/kötü olan ve Allah’tan uzaklaştıran her şeyden) tezkiye eden/temizleyen mutlaka kurtuluşa erer.»
Nefisler ancak fücûrun zıddı olan takvâ ve ihlâs ile temizlenir. Takvâ, her şeyden önce nefsânî arzuları köreltmektir. Fıtrattaki Allâh’ın vermiş olduğu istîdat ve güzellikleri inkişâf ettirip Allâh’a güzel bir kul olabilmektir. Yâni takvâ, Kur’ân ve Sünnet’i hayatın her safhasına aksettirmek ve böylece Cenâb-ı Hak’la huzur bulabilmektir…
İnsan düşünmeli: Varlık nedir? Sahibi kimdir? Ben kimim? Bu âlemde vazifem nedir? Niçin hayattayız, ölüm niye var?
Bu gibi esaslı sorulara tatminkâr cevaplar aramak, tabiî bir ihtiyaçtır. İslâm dîni, bu mühim soruların cevabını vermiş; Peygamber Efendimiz’in 23 senelik peygamberlik hayatı bu cevapların net ve muhteşem bir örneği olmuştur.
Peygamber Efendimiz, her meçhûlü aydınlatan ilâhî bir nur ve sonsuz saâdete nâil eyleyen bir hidâyet rehberi olmuştur.
CEHENNEMDEN KURTULMAK İÇİN NE YAPMALI?
Kur’ân, birtakım yasaklar bildirir. Bu yasaklara aldırmayanlar cennete giremezler. Çünkü günah kirleriyle perişan olmuşlardır. Dolayısıyla ölmeden evvel temizlenmek îcâb eder. Diğer taraftan her günah, rûha saçılan bir zehir gibidir. Ancak güzel ameller, cehennemden kurtulmaya vesîledir.
Maddî ve nefsânî nîmetlerin çoğunda hayvanlarla müşterekliğimiz vardır; yemek, içmek ve korunma ihtiyacımız gibi… Bu hususta onlardan farkımız pek azdır. Bizi hayvanlardan ayıran, bizi insanlığımız ve vicdânımızla baş başa bırakan asıl nîmetler, rûhânî nîmetlerdir. Bize bu rûhânî nîmetleri idrâk ettirecek olan da, ancak dînin sesidir.
İnsan, bu dünyaya geldiğinde âdeta boş bir kaset gibidir. Üzerine ne doldurursa ona göre bir hayat sürer. Kıyâmet günü «İkra’ Kitâbeke: Kitâbını oku!..» emriyle o kaset önüne açılacak ve insana hayat senaryosu seyrettirilecek!.. Bu itibarla dünya ve ahret saâdetini kazanma gayreti içinde olan her insan, gönlünü Kur’ân’ın feyz ve rûhâniyeti ile doldurmaya mecburdur. Çünkü gönül, Kur’ân ile yoğrulduğu nisbette «ahsen-i takvîm»e, yani en güzel yaratılış sırrına nâil olur. Kur’ân’ın sonsuz hikmetlerinden, ancak canlı bir Kur’ân olarak yaşarsa nasip almaya başlar.
İnsan, bu sâyede fıtratındaki menfîlikleri köreltir. Rabbinin lutfettiği meziyetleri inkişâf ettirerek fazîletler ve güzellikler menbaı hâline gelir.
KALBİN TEDAVİSİ
Ancak unutmamalı ki insan kelimesi, ünsiyet ve nisyan kelimeleriyle alâkalıdır. Bir kalp, hayır veya şer, ne ile ünsiyet ederse, onun istikâmetine girer. Bunun için, ömrümüz boyunca kalbimizi bilhassa nisyandan, yani Allâh’ı ve kendimizi unutmaktan korumamız zarûrîdir. Zîra nisyan; nefse mağlûbiyettir, kulun kulluğunu unutmasıdır.
Cenâb-ı Hak buyurur:
«(Rasûlüm!) Nefsânî arzularını kendisine ilâh edinen kimseyi gördün mü? Ona Sen mi vekil olacaksın?» (el-Furkan, 43)
Kalpteki menfî hasletler, insanın Kur’ân ile doğru buluşmasına mânî olur. Hattâ Kur’ân’ın rahmeti, şifâsı ve hidâyeti ile buluşamayanlar tam aksine murdarlığa dûçâr olurlar.
İnsanın bu menfî hâle düşmesine sebep, ten esareti altında yaşamasıdır. Çünkü insan, bedeni itibâriyle türâbîdir, yani topraktan gelmiştir ve toprak terkibinden çıkanlarla gıdalanır. Böyle olunca gaflete dûçâr oldukça nefsâniyete temâyül eder. Nihayet rûhun bedeni terk etmesiyle de toprağa döner.
Ancak insan, rûhu itibariyle de Allâh’a mensuptur. Dolayısıyla kulluğunu unutan, yani nisyana düşen her kalbin tedâvîsi, rûhun mensûb olduğu Rabbini çokça zikretmektir. Cenâb-ı Hak âyet-i kerîmede şöyle îkaz buyurur:
«Allâh’ı unutan ve bu yüzden Allâh’ın da onlara kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayın. Onlar yoldan çıkan kimselerdir.» (el-Haşr, 19)
Bu ilâhî îkazın ehemmiyetini çok iyi idrak etmemiz lâzımdır. Çünkü bir insanda nefsânî arzular gâlip gelince, kul Allah’tan uzaklaşmakta, rûhânî duygular gâlip gelince de Allâh’a yaklaşmaktadır. Bu itibarla Cenâb-ı Hakk’ın bütün nîmetleri, iki ağızlı bir bıçak gibidir. Allâh’ı unutup da ilâhî ikramları nefsinde zehre dönüştürenleri perîşan eder. Ancak Cenâb-ı Hakk’ı dâimâ şükürle yâd edip de ilâhî lutufları gönlünde şifa ve berekete dönüştürenleri iki cihan saâdetine nâil eder. Dolayısıyla bu âlemde bize emanet ne varsa hiçbirini nefsimize mâl etmemeli ve hepsini sadece birer vasıta ve imtihan olarak görmeliyiz.
BU CİHAN NİÇİN YARATILMIŞTIR?
Âyet-i kerîmede buyrulur:
«Nihayet o gün (dünyada yararlandığınız) nîmetlerden elbette ve elbette hesaba çekileceksiniz.» (et-Tekâsür, 8)
Şu bir gerçektir ki bu fânî dünya, ebedî âleme giden yolda sadece bir istasyondur. İstasyonda uyumak da perişanlık ve pişmanlıktır.
Er ya da geç, ama birgün mutlaka ölüm kapısından geçerek ebediyet yolcusu olacağımız için, mezar ötesi âleme dâir hazırlıkta bulunmak, her akıl, iz’an ve vicdan sahibi için mecbûrî bir ihtiyaçtır.
Cihan, Allâh’a kulluk için yaratılmış, ince hakikatler ve lezzetlerle doldurulmuş bir ibâdethâne; bir vicdan ve irfan mektebidir.
Balıklar deniz vasatında hayat bulur. Karadakiler de atmosfer vasatında yaşar. İnsan rûhu ise, Kur’ân vasatında saâdete kavuşur. Bunun için lâzım olan en mühim malzeme de muhabbettir. Hakîkî muhabbetin kaynağı, Allah Teâlâ ve Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’dir. Bu kaynağa kavuşabilmek, katlanılan güçlükler, gösterilen samîmî gayretler ve yapılan fedâkârlıklar nisbetindedir.
Allah’tan geldik, O’na döndürüleceğiz. Asıl felâket, dünyada O’ndan uzak kalmaktır. Çünkü bu uzaklık, insanı ebedî mahrûmiyete dûçâr eder. Asıl saâdet de dünyada iken O’na yakınlıktır. Çünkü bu yakınlık, ebedî yakınlığa mazhar eder.
KAYNAK: Osman Nuri TOPBAŞ, 40 Soru 40 Cevap, Erkam Yayınları, 2011, İstanbul

Alıntı ile Cevapla
  #5  
Alt 06.05.17, 12:19
 
Üyelik tarihi: 19.07.16
Bulunduğu yer: Izmir
Mesajlar: 343
Etiketlendiği Mesaj: 2 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Nefs Nedir?

Nefsin ne olduğunu anlamak için lugatta ki manasına bakalım. Nefs, bir şeyin varlığı, hakikati, zatı, kendisi manasına gelir. Tasavvufta ise insanın hayvani tarafının adıdır.

Nefs, hayvani bir kuvvettir. Eğitim görmemiş nefs insana ilk defa, şöhret ve şehveti emreder. İnsanın kalbine hayvani huylar verir. Makamı sufli'dir (çok aşağıdır). Onun için insanın kalbini aşağı çe¬ker. Bütün fenalıklar nefse nisbet edilir. Kalb melekleşmeye, nefs ise hayvanlaşmaya meyleder.

İttifakla bildirildiğine göre, insanın nefsi şerrin kaynağı, kötülüğün temelidir. Nasıl ruh, Allah'ın emriyle vücutta bir varlık, bir cevher ise, nefis de ruh gibi bedende bir varlıktır. İnsandan kötü huyların, çirkin fiillerin ortaya çıkmasının sebebi olan varlıktır nefs.

Nefsini tanıyabilen çok azdır. Nefsini tanımak şöyle dursun, onun varlığını kabul edenler bile kazançlı kimselerdir. Allah (c.c) nefs’ten daha aptal, nefs’ten daha çirkin, nefs’ten daha iğrenç bir şey yaratmadı. Olgun kimseler için nefs’le beraber olmaktan daha sıkıcı bir zindan düşünülemez. Hz. Peygamberimiz (s.a.v); “Allah’ım göz açıp kapayıncağa kadar da olsa, beni nefsimle baş başa bırakma” buyurmaktadır.

Nefsini tanıyabilen kimse, bir başkasının içeri girerek kendisine zarar vermesine imkân olmayan bir kaleye sığınmış demektir. Nefsini tanıyamayan veya tanımak istemeyen bir kimse için ise tehlike çok büyüktür. Çünkü ne zaman ve nereden geleceği belli olmayan binlerce oyunu vardır. Kişi, onu tanımadıkça zararlarından da korunamaz. Nitekim Resulullah (s.a.v);"Nefsini tanıyan rabbini tanır" buyurmuştur.

Gavs-ı Sani Hz. ;

-“Saadatlar nefis üzerine dururlar. Şeytan üzerine değil. Şeytan korkaktır, kaçırmak kolaydır. Ama nefis bizimle beraberdir. O kadar zalimdir ki şeytanı kandırmıştır. Allah’ (c.c.) zikretmek lâzım ki nefsi durdursun.”

İnsanın yaratılışta güzel olan letaifleri; nefs’in onlara galip gelmesiyle asli değerlerini, kabiliyetlerini yitirirler.

Alıntı ile Cevapla
  #6  
Alt 17.05.18, 03:07
 
Üyelik tarihi: 19.09.17
Bulunduğu yer: istanbul
Mesajlar: 204
Etiketlendiği Mesaj: 12 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

"Şah-ı Nakşibend hazretleri kuddise sırruhu nefsi kırk ayaklı hayvana benzetirdi. Bu hayvanın başı, insanın ağzının ortasındadır. Diğer ayakları da kalbin, letaifin, ruhun üstüne atmıştır. Böylece, onları esir etmiştir. Onlara istediğini yaptırır. İnsan, ne kadar âlim olursa olsun ilmi, nefsini terbiye etmeye yetmiyor, insan ne kadar âbid olursa olsun, inzivaya çekilmiş ibadet ediyor olsa da nefsini terbiye etmeye gücü yetmiyor. İnsan ne kadar hayır hasenat sahibi olursa olsun, nefsini terbiye etmeye gücü yetmiyor. Bilakis zarar da görebiliyor. İnsan, ben âlimim diye kendini beğenmeye başlıyor, ben çok ibadet ediyorum (âbid oldum) diye ibadetini önemli görmeye başlıyor, ben o kadar hayır hasenat sahibiyim, var mı benden başka memlekette bu kadar hayır hasenat yapan diyebiliyor. İşte onun için nefsin terbiyesi Sâdât-ı Kirâm efendilerimizin irşadıyla mümkün oluyor. İnsan onların elini tuttuğu vakit, o nazarı alır almaz, nefsin letaifleri ve kalbi tutan kolları felç oluyor. Sâdâtın nuru şifa oluyor. O zaman nefis, kalbi, letaifleri tutamaz oluyor. Onların yanına gidip geldikçe bu nefis böyle gittikçe çekilir,çekilir çekilir dize gelir toparlanır. Ve işte en sonunda nefis terbiye edilmiş olur."

Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Etiketler
nefs


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevap Son Mesaj
Cinler insanın bedenine nasıl girer ve nerde durur? Brave Cin & Şeytan & Melek & Ruh 3 18.11.22 01:03
Müslümanların Fakirleri, Zenginlerden Beş Yüz Sene Önce Cennete Girer Torlak Tasavvuf Sohbetleri 0 28.08.21 02:13
70.000 ya vedud okunur, sonra kapi kendiğinden açılır ve içeri bir cinni girer.. aslanpro Huddam ilmi 39 14.07.21 00:07
Cin insanın içine girer ! Torlak Cin & Şeytan & Melek & Ruh 0 14.01.20 17:27
Cinler insan bedenine girer mi? Sin Cin & Şeytan & Melek & Ruh 12 07.01.18 22:51


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 04:47.


Powered by vBulletin® Version 3.8.5
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
HavasOkulu.Com

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147