Büyük ALLAH erenlerinden Hasan Basri velilik mertebesine erişmezden evvel gençliğin de uçarı ve çapkın bir delikanlıydı .işi gücü şık elbiselerini giyinip süslenerek basra nın sokaklarında güzel ve alımlı kadınların peşinde dolaşmak ve onları tavlamaktı. Sabahtan akşama kadar o cadde senin bu cadde benim hep sokaklarda dolaşarak güzel kadınları kollardı.

Günlerden bir gün karşısına bir kadın çıktı. Kadın öylesine düzgün bir boy ve posa, öylesine çekici ve alımlı bir güzelliğe sahiptiki ona birden vurulmuş ve tutulmuştu. Hele gözlerine büs bütün bitiyordu. Bu büyülü gözlere maddi ve manevi her şeyini vere bilirdi.

Erkek güzeli seçilebilecek kadar yakışıklı olan Hasan Basri kadının peşine taklıdı Bir süre peşini kolladıktan sonra kadını avlama usullerının tatbik etmeye başladı. Laf atıyor sarkıntılık ediyor, vaad lerde bulunuyor fakat kadında hiçbir karşılık yok. Sarkıntılıgının arkasının kesilmeyeceğini anlayan namuslu kadın Hasan Basri'yi bir müddet acı acı süzdükten sonra “beyefendi lütfen peşimi bırakın ben namuslu bir kadınım sizde ar namus ve utanma yok mu der.
Hasan Basri ise; hanım efendi bunun ar namusla ne alakası var, sizden hoşlanıyorum sonra utanılacak bir şey de yok. Hem sonra kimden utanayım diye cevap verir buna karşılık kadını cevabı kesindir.

"Hain gözlerin ihanetini ve gönüllerin gizlediklerinin bilen yüce ALLAH tan".
Bunun üzerine genc Hasan Basri başından aşağı bir kazan kaynar su dökülmüşcesine irkilir ve yüreğinin derinliklerinde acılı bir sızı duymaya başlar öylesine beklenmedik bir cevap karşısında mahcubiyetten mahcubiyete girer.

Fakat buna rağmen yinede kaynayana delikanlılık dolayı kanına ve kudurgulaşan şehvet duygularına hakim olamaz ve kadının peşini bırakmaz habire kadını kollar ve teslim bayrağı çekeceğini bekler, olanlardan sonra yine takip olduğunu fark eden kadıncağız; neden peşimden geliyorsunuz diye ikinci defa çıkış yapar Hasan Basri de; ne yapayım sürmeli ve çekici gözlerinize vurgunum ne yapsanız peşinizi bırakmak hiç elimde değil diye bir cevapla karşılaşır çaresiz kalan kadın; öyle ise burada biraz bekleyiniz dilediğinizi yerine getirecegim koşar adımlarla uzaklaşır.
Bu arada gençlik ateşiyle kanı kabına sığmayan Hasan Basri niyahet arzusuna kavuştuğunu ve kadının da kendisine vurulduğunu zanneder sabırsızlıkla beklemeye koyulur. Bir süre bekledikten sonra karşısında birden bire hizmetçi kadın beliri verir, Hizmetçinin elinde ipek bir mendille örtülmüş bir tabak bulunmaktadır. Hizmetçi yanına gelerek tabağın üzerindeki mendili kaldırır ve şöyle der; Buyrun efendim bunları size bizim hanımefendi gönderdi ve başkalarını tesir altında alarak aydınlık ALLAH yoluna yakışmayacak hareketlere sürükleyen böyle gözleri ben istemiyorum dedi!

Beyninden vurulmuşa dönen Hasan Basri şaşırıp kalır gerçekten önündeki tabakta az önce takip ettiği kadının cıkarılmıs gozlerı butun canlılık ve tazelıgıyle durmaktadır.

Demek ki ırz ve namusunu her şeyın ustunde tutan kadın bu uğurda o güzel gözlerini tereddütsüzce feda etmişti demek ki ALLAH yolundan sapmamak için gerektiğinde dünyasını aydınlatan organlarını bile harcamaktan sakınmayan doğru ve durust mu mınler var demek ki insan oglu ırz ve namusu için hiç bir şeyden çekınmememelidir..

Birden kafsın da resmi geçit yapan bu düşünceler karşısında Hasan Basri bir anlık arzusu için ne derece kötü bir iş yaptığını farkına vararak irkilir ve butun vücudunu derin bır ürpertı sarar.
Başını kollarının arasına alarak acı acı düşünmeye başlar “yazıklar olsun bana, meğer bir kadın kadar bile şeref ve değerim yokmuş.”
En büyük dersimi bir dişi yaratıktan mı ögrenecektim diyerek iç geçirir. Vakit kaybeden pişmanlık duyarak evine döner o gece ırmak ırmak göz yaşı akıtarak sabahlar bir turlu yüzündeki çukurlardan çıkarılarak önüne getirilen o gözler gözlerinin önünden gitmez . Köyü nefsın bır anlık isteğini yerine getirmek için bir insanın aydınlık dünyasını karatmak ne demektir. Bu düşünce kendisini tarifsiz bir kedere boğar ne dövünmek ne de ağlamak hiç bir şey para etmemektedir.

Sabah olur olmaz helallik dilemek için soluğu doğruca kadının evinde alır evin kapısını önüne vardığı zaman bir de ne görsün ki eve ağlayan sızlayan feryat fıgan eden kadınlar girip çıkmaktadır.

Evi yaslı ve matemlı bir yas havası bürümüştür. Bunun sebebini sorduğunda evin kadınının ani bir rahatsızlık yüzünden anıden hayatını kaybettiği haberini alır.
Bu haber karşısında daha da sarsılan Hasan Basri hemen oradan uzaklaşır tam koca üç gün ağlayıp dövünür “bir insanın hayatına sebep oldum “diye gök kubbeyi sarar hıçkırıkları..

“Ey Rabbim .büyük bir hata işledim beni bağışla “diye Allah a yalvarıp yakarır.
Nihayet üçüncü gece uykusunda ölümüne sebep olduğu kadını cennet köşklerinden birine kurulmuş oturmakta halde görür ve hemen yanına yaklaşarak.;

Ne olur beni bağışlayın sizin gözlerinize ve hayatınıza sebep oldum diye özür diler kadın ise
“benden özür dilemenize hiç lüzum yok, aksine ben size şükran borçluyum, çünkü buraya size gözlerimi bağışlamış olmamdan ötürü girmiş bulunuyorum “der bunu üzerine Hasan Basri öyle ise bana biraz öğüt ve nasihat verin verinde bende dünyada ona göre hareket ederek eriştiğiniz cennete erişeyim der;

Kadın ise ;

“Ey Hasan ….!

Allah adını dilinizden düşürmeyin sabah akşam günahlarınızdan pişmanlık duyarak ve affını umarak ALLAH a yönelin” diye cevap verir.

İşte bu ibretli olaydan sonra dünyadan el etek çekerek aydınlık ALLAH yoluna koyulan Hasan Basri ibadet ve taata dalarak islam dünyasını yakından tanıdığı evliyalar arasına girer.

Böylece de ALLAH katında da en yüksek derecelere kavuşmaya hak kazanmış olur.

Yüce ALLAH cümlemizi günahlarını affını dileyerek ALLAH a yönelen kullardan eylesin.

allah razı olsu n cok güzel paylasım .tesekkur ederim .

Allah razı olsun gerçekten çok etkilendim