#1
|
|||
|
|||
Firavunun zulmü
Melun Firavun karısı Asiye’nin (radıyallahü anhâ) Müslüman olduğunu duyunca, bir kasap çağırtıp emir verir:
- Haydi koyunu nasıl yüzüyorsan bunun derisini de öyle yüz. Kasap emri yerine getirir. Melekler feryat edip sordular: - Yâ Rabbi! Nasıl olur da sana îmân eden kadın zalim Firavun’un o dayanılmaz işkencesine maruz kalıyor? Allahü teâlâ buyurdu ki: - O gerçekten bize kavuşmak istemiştir. Nihayet Asiye (radıyallahü anhâ) can vermeye başladı. Tam o anda dudakları kımıldıyordu. Allah her şeyi bildi¤i hâlde sırf Cebrâîl aleyhisselâmı da haberdar etmek için buyurdu ki: - Onu dinle bakalım ne söylüyor? Cebrâîl aleyhisselâm dinledi ve arzetti ki: - Yâ Rabbi o bir ev istiyor. Melekler şaşırdılar ve aralarında şöyle konuştular: “ Zavallı pek ağır işkence gördü. Lâkin çok basit bir şey istedi. Allahü teâlâ Cebrâil aleyhisselâm ile tekrar emir verdi: - Sor bakalım, bu evi nerede ve kimin yanında istiyor? Cebrâîl aleyhisselâm sorup arzetti ki: - O kişi şu niyazda bulunuyor: “Rabbim benim için Cennette seni sık sık görebileceğim bir ev yap!” Melekler bunu duyunca şöyle konuştular: - Bu gerçekten büyük bir dilektir. Çünkü Rabbin muhabbet ülkesinin arsasında bir ev arzulamıştır. Öte yandan Cenâb-ı Hak şöyle buyurur: - O istemeden önce evini hazırladım. Asiye’ye ölürken de en ufak bir acı çektirmedim. Çünkü o hâlde “Allah! Allah!” diyordu. Alıntı |
#2
|
|||
|
|||
► Mûsâ Aleyhisselâm, Her Zaman Fir’avnın Yanına Gider, Onu Dine, Allah’a İnanmaya Dâvet Ederdi. Fir’avn Bu, Dünyâyı Yaratan Tek Bir Allah Olduğuna İnanmak İstemezdi. Bir Gün Mûsâ Aleyhisselâm’ı Tekrar Karşısında Görünce, “Biliyorum.” Dedi, “Beni Yine Allah’a İnanmaya Dâvet Edeceksin. Gel, Seninle Bir İmtihâna Girelim. Yarın İkimiz de Nil’in Karşısına Geçeceğiz. Ben Nil’e, “Yukarı Ak!” Emrini Vereceğim, Sen de, “Dur...” Diyeceksin. Bakalım Hangimizin Emrine Uyacak? Bu İşte Allah’ın Sana Yardımcı Olacak mı, Kabûl Ediyor musun?”
Mûsâ Aleyhisselâm Kabûl Etti. Bu Haber Bütün Halka Duyuruldu. Yarını Herkes İple Çekiyordu. Fir’avn, Mûsâ Aleyhisselâm’ı Gönderdikten Sonra Bir Odaya Kapandı ve Allah’a Yalvarmaya Başladı, “Allah’ım... Evet, Günâhkârım... Biliyorum Fakât Bak Sana Yalvarıyor ve Sığınıyorum. Beni Yarın Rezil Etme. Dileğimdir; Su Yukarıya Doğru Aksın...” O Sırada Kapı Çalındı ve Cebrâil Aleyhisselâm Bir Adam Kılığında İçeriye Girdi. Fir’avn Rahatsız Edildiği İçin Kızmıştı: ▬ “Şimdi Git, Yarın Gel!” Diye Bağırdı. Cebrâil Aleyhisselâm Yumuşak Bir Sesle: ▬ “Hükümdârım...” Diye Söylendi, “Başım Çok Dertte, Yarına Kadar Bekleyemem...” ▬ “Nedir? Çabuk Söyle, Meşgûlüm...” ▬ “Efendim... Bir Kölem Var. Sözümü Dinlemiyor. Başkaldırıyor. Acaba Onu Öldürsem Günâha Girer miyim?” Fir’avnın Acelesi Çoktu: ▬ “Hayır, Günâha Girmezsin. Sahibine Karşı Gelen Kulu Öldürmek Gerektir.” ▬ “Nasıl Öldüreyim Efendim?” Diye Sordu Cebrâil Aleyhisselâm: ▬ “Nasıl Öldürürsen Öldür!” Dedi Fir’avn. ▬ “Meselâ Suda Boğsam Olur mu? Şöyle Suya Atayım...” ▬ “Olur Tâbiî... Haydi, Git Artık!” Cebrâil Aleyhisselâm Bir Kâğıtla Bir Kalem Çıkararak: ▬ “Efendim... Ben Gazâbdan Korkarım. Ne Olur, Şu Fermânınızı Şu Kâğıda Yazalım?” Fir’avn, Bu Misâfiri Bir Ân Önce Savmak İstiyordu. Kâğıda, “Efendisine Karşı Gelen Kulu Suda Boğmak Câizdir.” Diye Yazdı ve İmzaladı. Sonra da Cebrâil Aleyhisselâm’a: ▬ “Götür, Suda Boğ!” Dedi, “Diğerleri de Akıllansınlar...” Beride Mûsâ Aleyhisselâm da Peygamberliğine Güvenerek, “Nasıl Olsa Allah Beni Yarın Mahcup Etmez...” Demiş ve Rahat Bir Uykuya Varmıştı. Sabah Olunca Şehrin Halkı Nil’in Karşısında Toplandı. Bugünkü Yarışma, Başkanların Yarışması idi. Fir’avn Geldi ve Nil’e Bağırdı, “Ey Nil! Dur ve Ters Ak...” Mûsâ Aleyhisselâm ve Herkes, Hep Merakta idiler. Nil Önce Durdu, Sonra da Ters Akmaya Başladı. Fir’avnın Sabaha Kadar Devam Eden Yalvarmalarını Allah Kabûl Etmişti. Sıra Mûsâ Aleyhisselâm’da idi. O da, “Ey Nil! Dur...” Diye Seslendi. Çok Beklediler Fakât Nil, Mûsâ Aleyhisselâm’ın Dileğini Yapmadı. Mûsâ Aleyhisselâm Üzüldü, Kanlı Gözyaşları Döktü. Sonra Allahû Teâlâ Hazretlerine Yalvardı, “Bu Ne İştir? Ben Sana İnanıyorum. O ise Bir Âsi... Benim Sözüm Olmadı da Onunki Yapıldı?” Allahû Teâlâ Hazretleri Şöyle Buyurdu, “Sen Bana Yalvarmadın, Duâ Etmedin. O ise Sabaha Kadar Yalvardı. Ben İstemeyen Kuluma Ne İçin Vereyim Fakât Sen Yine de Benim Sevgili Kulumsun. Hiç Tasalanma. Fir’avnın Size Yapacağı Fenâlıklar İçin Hazırlıklı Olun...” Mûsâ Aleyhisselâm ve Arkadaşları, Bu Sözlerden Sonra Kıptîlerden Ödünç Olarak Mücevher Aldılar, Bu Mücevherlerle Birlikte Kaçtılar. Kıptîler Sabahleyin Uyanıp Onları Kaçmış Görünce Fir’avna Başvurular: ▬ “Bütün Mallarımız Kaçırıldı...” Dediler. Fir’avn Askerine Buyurdu ve Atlarla Yola Çıkıldı. Mûsâ Aleyhisselâm ve Arkadaşları Tam Kızıldeniz’in Orada Bastırıldılar. Karşıya Geçmek İçin Bir Gemi Yoktu. Fir’avn Çok Kuvvetliydi. Mûsâ Aleyhisselâm, Ellerini Açıp Allah’a Yalvardı, “Bizi Kurtar...” Dedi. “Ey Mûsâ! Elindeki Asâyı Suya Vur, Yol Açılacaktır...” Diye Vahy Geldi. Fir’avn ise O Sırada Mûsâ Aleyhisselâm’ı Sıkıştırdığına Çok Memnun idi. Allah’ı Aklına Bile Getirmemişti. Atını Sürdü, Hazreti Mûsâ Asâsı ile Suya Vurdu, On İki Yol Açıldı. Sonra Bu Yollar Birleşti, Bir Yol Kaldı Orta Yerde. Mûsâ Aleyhisselâm ve Arkadaşları O Yola Girdiler. Fir’avn ise, “Bu Yol Benim İçin Açıldı...” Diye Kabarıyordu Fakât Fir’avnın Atı, Bu Yola Girmek İstemedi. Bunun Üzerine Cebrâil Aleyhisselâm Bir Kısrakla Göründü. Fir’avnın Atı Bu Kısrağın Peşine Düştü, O Yola Girdi. Onun Peşinden de Hep Askerleri Geliyordu. Kızıldeniz’in Tam Orta Yerinde Sular İki Yakadan da Bastırıverdi ve Cebrâil Aleyhisselâm da Fir’avna, İmzalı Olarak Aldığı Emri Gösterdi ve Okudu, “Efendisine Karşı Gelen Kulu Suda Boğmak Câizdir...” Fir’avn, Başına Gelenleri ve Gelecekleri O Zaman Anladı, Karşıda Duran Mûsâ Aleyhisselâm’a, “Yâ Mûsâ! Ne Olur, Beni Kurtar...” Diye Yalvardı. Cebrâil Aleyhisselâm Bir Avuç Balçıkla Fir’avnın Ağzını Tıkadı ve Fir’avn da Boğuldu ve Gitti. Allahû Teâlâ Hazretleri Ona, “Kâfir!” Dedi, “Son Ânında Bile Bana Değil, Mûsâ’ya Yalvarıyor. Bir de Ölmemek İstiyor...” Buyurdu. |
#3
|
|||
|
|||
Duygulanmamak elde değil.
. |
#4
|
|||
|
|||
Sübhanallah
|
#5
|
|||
|
|||
Sayın @[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...], Allah-u Zülcelal razı olsun.
__________________
Sözün kıymetini '' Lal'' olandan,
Ekmeğini kıymetini ''Aç '' olandan, Aşkın kıymetini ''Hiç'' olandan öğren.. |
|
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevap | Son Mesaj |
Şiilerin Sunnilere Zulmü ve ifşaları ! | JustMention | islam & islami Konular | 1 | 10.05.24 16:47 |
PEYGAMBERLER Tarihi 2 | Cazgircinx | Peygamberler | 10 | 13.02.24 21:25 |
Bu zulmü Unutmadık, Unutturmayacağız ! | fatih1 | Derin Konular & Beyin Fırtınası | 9 | 26.06.22 21:57 |
Firavun'un karısı Asiye nin imanı | Swordsfish | Hayat Dersleri & Hikayeler | 0 | 20.06.20 19:30 |
Araf Suresi Açıklamalı Tefsiri | Havasokulu | Kuran-ı Kerim Tefsiri | 19 | 03.07.18 11:46 |