#1
|
|||
|
|||
Itirafimdir Ey RABBIM
Öyle çok pazarlık ettim ki Seninle ey Rabbim. Sen çağırınca kendime ayırdığım vakitlerden çalındığını düşündüm. Ezan okununca mesela, sevdiklerimle geçirdiğim zamanların azalmasından korktum. Vakit girince içim cız etti hep. Odamdan uzaklaştım, bıraktım işimi, bozdum keyfimi; öylece namaza durdum. Ayak diredim 'az sonra kılsam da olur? dedim. 'Az sonralarım 'çoook sonralara döndü, geç kaldım. Sonunda ayaklarımı sürüye sürüye vardım huzuruna. Pazarlığımı vaktin daralmışlığını bahane ederek yeniden ileri sürdüm. Kaçıyordu ya namaz; o yüzden çabucak kıldım, hemen selam verdim, hemen kalktım, rahatladım. Oysa rahatlığı Sana borçluyum, bunu biliyorum ama, unutuyorum. Ağrımayan her bir dişim kadar huzur borçluyum Sana. Tenimin acımayan her bir noktası kadar rahatlık borçluyum Sana. Kazara dişlerim ağrıyacak olsa, her biri için harcayacağım zaman yine Senin. Gün oldu; usandım. Sabrımı tükettim; tükendim. Kendimi yontmaya heveslendim. Benden istediğin zamanı çok gördüm. Benden istediğini, benim için istediğini bile bile huzurunda huzursuz durdum. Günümü delik deşik etmeni, işimin arasına kesintiler sokmanı, hayatımın ortasına duraklar koymanı, uykumu bölmeni lüzumsuz gördüm.Beni bana biraklarla durdum huzuruna... icim baska biyerlerin türküsünü söylerken ben seccademde belki sadece bedenimle mihli kaldim... Oysa Sen dileseydin, dar edebilirdin zamanı bana! Korkulu bir savasin orta yerinde ates ve kan kusan bombalarin altinda günümüde isimide uykumuda hatta rüyalarimida delik desik etmelerini taktir edebilirdin. Düsmeyen bombalar kadar tenime ugramayan sancilar kadar ,yöreme ugramayan kaygilar kadar ,farkinda varamadigim sessizlikler kadar genislik borcluyum sana. Ben neyi kimden sakliyorumki öylesine bir pazarlik benimkiisi... Tuhaf anlamsiz ama pazarlik iste. Kendimi bir yere koyuyorum seni baska bir yere... Öyle icten bir pazarlikki bu kendime bile söyleyemiyorum...İtiraf ediyorum; Gözlerimle birlikte, gönlümü de secdene kilitlemeyi çok gördüm kendime. Kendimi sıfırlamayı, benliğimi hiçe indirgemeyi beceremedim. Ensemde kaderin sıcacık nefesini hissedecek o teslimiyetin vadisine inemedim.Acelem vardi alnimi koydugum gibi kaldirdim seccadeden bütün benligimle asagi inemedim...isim vardi ,secdemi kisalttim isime zaman kazandim secdeye kalbimide sigdirmaya calismadim. Uykum vardi secdeni SIG birakip uykumu derinlestirdim... Ey Rabbim itirafımdır: Bencilliğimi de sırtıma alıp rükûlarda eritemedim. Bedenim eğilirken huzurunda 'emrolunduğum gibi dosdoğru olmanın’ ağırlığını sırtıma almayı erteledim. 'Sırası değildi; 'hele dur; sonra da olur’du.
Oysa sen dileseydin sevdigimin ciliz nabizlari esliginde los nesesiz bir yogun bakim odasinda gözümüde gönlümüde umutsuzca caresizce korkuyla bir monitörün ekranina kilitleyebilirdin... Dileseydin yeryüzünün sükunetini bir anda kesip kücücük bir duvar kipirtisinin gölgesinde mini mini bir sarsintisinin beklentisi icinde saclarima aklar düsürebilirdin. Icten bir pazarlikmi denir buna bilmem... Ben biliyorum sen beni benim bildigimden daha iyi biliyorsun. Bir sen duydun beni EY RABBIM. Sirrimi bir sen bildin kendimi gereksiz görürken seccadenin üzerinde dudagim anlamina yetisemedigim kelimeler icin oynarken sen benim söyledigimden fazlasiyla duydun... Söyleyemedigimide dile getiremedigimide bildin... Ruhumu alip uzaklara gittigim halde bir bedenimi biraktigim halde huzurunda kovmadin beni kapindan. Yakindigimda tuttun itirafimdir. öyle anlatildigi gibi özlemeyi beceremedim namazi.. Aradan cikardigim oldu gecistirdim bir sorundu cözdüm hallettim.Selam verip sonra yasamaya basladim , yasamayi namazin icinde aramaliydim ama olmadi iste kafa tuttum acikca ayak diredim pazarlik ettim ama sen yinede utandirmadin , yine huzuruna aldin beni.. Her secdede rahmetinle oksadin alnimi.. Her rükuda aferinler fisildadin gönlüme..Her vakitte yeni bir sayfanin akligina cagirdin ruhumu..Yüzüme vurmadin..Azarlamadin beni..Asagilamadin.. Hepten umut kesmedin benden..Yok saymadin..Utandirmadin.. EY RABBIM benim icimin icini bilen RABBIM pazarlik ettigimi seninle bir sen bildin..kimselere söylemedim bir sana acabilirim icimi...bir sen ayiplamadin beni cünkü.Ben öyleyim iste Yine bana aitlerin hesabindayim.. Oysa hersey sana ait.. Ben bile bana ait diilken , ben senden neyi sakiniyorum EY RABBIM.. Niyedir bu pazarlik nedendir... Iste böyle Itirafimdir Kimseye söyleyemedigim kimselere diyemedigim yalniz sana söyledigim...Öyle ya baska kime söyleyim ,Baska kimin anlayisindan medet umayim...Ben böyleyim RABBIM..Dilsizim..Caresizim...Ben Böyleyim RABBIM... Senai Demirci |
#2
|
|||
|
|||
" Gel ne olursan ol yine gel " demiş Mevlana Celaleddin Rumi Hazretleri Rabbimin merhameti sonsuzdur 😊
|
#3
|
|||
|
|||
Kendi kendime konuşuyormuşum gibi hissettim okurken.
Hep kılayım da çıksın aradan dedik, halbuki hep namaz halinde olmak, zikir halinde olmak gerekiyordu zaten. Namaza, zaten içinde olduğumuz zikirin başka bir haline devam etmek olarak bakmalıydık. Allah kendisiyle samimi olan kullarından eylesin bizi. . |
#4
|
|||
|
|||
Alıntı:
---------- Post added 04.02.19 at 06:17 ---------- Alıntı:
|
#5
|
|||
|
|||
İsteyerek işlediğin hata/lar yüzünden üstüne istemeden giydiğin bir elbise gibi değil midir pişmanlık?
Yaptığın, yaptığını bildiğin, yaptığını unutmayacağın hataların elinde dikilir bu elbise... Bağışlanmış olduğunu bilmen bile pişmanlık gömleğinin düğmelerini çözmeye yetmez. Aslında üstüne değil, içine giyersin bu elbiseyi... O kadar içeriden giyinirsin ki, sen onu değil de o seni giyinmiş gibidir. Astarı dışarı bakar; kumaşın görünen yüzü içine doğrudur. Başkalarına sevimsiz astarını gösterir; dikişlerinin sarkmış uçlarını sergiler, hatalı ve günahkâr olduğunu dillendirir. Sana gösterdiği yüzü ise daha sevimlidir; içindeki o kırgınlıkla seni yeni hatalardan alıkoyan, günahın sancısını hissedilir kılan aldatmaz bir nasihatçıdır. Sık sık kulağına eğilir, konuşur seninle. Kendini unuttuğun zamanlarda, usulca kenara çeker seni, yeniden yola koyar. Yaptığın, yaptığını bildiğin ve yaptığını unutmadığın hata ile bir çeşit sözleşme imzalamış gibisindir. O hata geçip gitmiş olsa da, bıraktığı pişmanlık yoldaşın olacaktır bundan böyle. Üzerinden hiç çıkaramadığın elbise gibi. Hep onunla yürüyeceksin. Pişmanlık yanında bir Hızır gibi yürür. Baştan uyarır seni. Hızır’ın [as] Mûsa’yı [as] uyarması gibi: “Benimle beraberliğe sabredemezsin?” Yoluna hiç ummadığın anda çıkan, anlamını bilemediğin işler yapan, her kertede şaşırtan, irkilten, yadırgatan bir yoldaştır pişmanlık... Sen de Musâ’nın Hızır’ın yanında yürümesi gibi yürürsün pişmanlığının ardı sıra. Önce kusursuzluk gemini deler pişmanlık; hata edebilir olduğunu gösterir sana. Sen de Mûsa gibi çıkışırsın hemen: “Halkını boğmak için mi deldin onu?” Oysa çok sonraları fark edeceksin ki, kendini kusurlu bilmen, seni gururunun elinden kurtaracaktır. Kusursuzluk gemin delinince, nefsinin kalbini gasbetmesi önlenmiştir. Günahın ile öylesine mahcup olursun ki, kendini günahsız sanan nicelerinden daha büyük bir yakınlık kazanırsın Rabb’inin katında. Hataların yakarışın kapısını açar, mahcubiyetin seni Rabb’inin kapısında sabit tutar. Akl/anmamışlığın rahmetin eteğine sımsıkı yapıştırır dudaklarını. Sonra, tekrar kuşanırsın sabrını... Pişmanlığının koluna bir daha girersin. Yeniden yürürsünüz yan yana. Ama bu defa yaptığı affedilir gibi değildir. Görünür bir sebep yokken içinde büyüttüğün, cennetin bahçelerinde oynattığın masumiyet çocuğunu öldürüverir pişmanlık Hızır’ı. Masum değilsindir artık; günahkârsındır. Bak, kirlendin, karalandın! Çıkışırsın hemen: “Tertemiz bir canı katlediyorsun ha! Gerçekten sen fena bir şey yapıyorsun!” Oysa, ancak sonradan anlayacaksın ki, hatadan dönmen hataya hiç düşmemenden daha sevimlidir Rabb’inin katında. Günahkârlığın getireceği kârlar için günahsızlığının boynunun vurulması gerekmektedir. Aklığının peşine günahın ağına düşmeden düşemiyorsun işte... Öyle bir yangın ki yandığın, ancak kendi küllerinle söndürebiliyorsun yangınını... Pişmanlığın bu sırrı bilmeyişini de yüzüne vurmaz. Yoldaşlığa yeniden kabul eder seni. Ancak bu defa hiç hak etmeyenlere yapılan iyiliktir itirazının sebebi. Hızır’ın kendilerine yiyecek vermeyi reddeden köylülerin yıkık duvarını hiç ücret istemeden onarmasına itiraz eder Mûsa. Oysa, bilmez ki, Hızır, duvarı onararak, duvarın altında saklı ve iki yetime ait hazinenin başkalarının eline geçmesini önlemiştir. Yıkık duvarların altında günahlara rağmen içinde büyüttüğün, yetim bıraktığın masumiyetin rahmetten ümitlenme hazinesi saklıdır. Pişmanlık, sana hata edebilir olduğunu bildirerek, başkalarının hatalarını da affetmeyi, yıkık duvarlarını onarmayı öğretir. Pişmanlığının elinden tutarsan, dostunun bahçesindeki yıkık duvarları onarabilirsin. Kardeşinin hatasını örtüp kusur duvarını onarırsan, bir gün onun pişmanlıkla geri dönmesine yol olursun. Böylece, hatalarının altında saklı, günahlarının içinde gizli rahmet ümidini hem kendin için hem onun için korumuş olursun. Öyleyse, pişmanlığının yoldaşlığına itiraz etme... Sessiz Hızır’ın ile yolunu ayırma! |
#6
|
|||
|
|||
Alıntı:
Bu arada bu uzun yaziyi aksam bir daha okuyup güzel bi yorum yaparim. napayim isime en cok gelen yeri kestim aldim |
#7
|
||||
|
||||
Alıntı:
|
|
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevap | Son Mesaj |
Rabbim, bir şans daha ver! | Gercek | Ölüm & Kabir & Kıyamet | 0 | 27.10.21 02:13 |
Rabbim benimledir ve bendedir | Hal | Tasavvuf Sohbetleri | 2 | 19.02.20 23:30 |
Rabbim benimledir ve bendedir | Hal | Tasavvuf Sohbetleri | 0 | 03.05.19 11:05 |
Rabbim kalbimi tut | Tuana | Dualar & Dua Kardeşliği | 3 | 03.04.18 00:25 |