#1
|
|||
|
|||
Türk Şehir Efsaneleri
Ahşap Evdeki Hayalet
Her sey 1994 yılında başladı. Olayların yaşandığı yer ise, tarihi ahşap bir evdi. Yüksel ailesi yakında içinden çıkılmaz bir hal alacak alan olayları başlarda önemsemedi. Üsküdar semtinde oturdukları ahşap binada meydana gelen ilk gariplik evdeki ışıkların kendi kendine yanıp sönmesiydi. Elektrikçiler ve tamirciler çağrıldı ve binanın elektrik sistemi kontrol edildi. Ancak probleme rastlanmadı. Bir süre sonra, Emir Yüksel uykusunda rahatsız edilmeye başladı. Gece yattıktan sonra üzerine bir ağırlık çöküyor; bazı geceler güçlükle ağırlıktan kurtuluyor ve çığlıklarla uyanıyordu. Genelde evde bulunduğu zamanlarda da bu gerilimi hissediyor, evden çıkınca rahatlıyor, ancak tüm bunlara anlam veremiyordu. Son çare olarak, eşini ve çocuğunu alarak evden taşınan Emir Yüksel, bir süre için yaşanan tüm garip olayları o eski ahşap evde bıraktıklarını düşündü. Ancak, bir gece yatmak için odasına giderken karşısında bir siluet belirdi ve kayboldu. Bu siluetin ortaya çıkış sıklığı artınca, Emir Yüksel'in eşi ve kızı da aynı görüntüyle karşılaşınca, ailenin geceleri kabusa dönüştü. Olayın bir diğer ilginç şahidi de ailenin köpeğiydi. Evde tanımlanamaz varlık dolaştığında köpek hemen uzun uzun ulumaya başlıyordu. Bir gece, yine ışıklar yanıp sönmeye başladı. Köpek yine huzursuz hareketler yapıyor ve uluyordu. Çileden çıkan Emir Yüksel çığlık çığlığa bağırıp çağırmaya başladı ve varlığa onlardan ne istediklerini sordu. O gece bu soruya yanıt alamadılar; ancak tüm aile ilk defa silueti hep birlikte gördü. Cin ile Tavla Genç bir kız ailesinin evde olmadığı bir akşam arkadaşlarını davet etmiş. Kız kıza yemişler, içmişler, derken içlerinden biri "cin çağıralım” demiş. Ev sahibi kız da hiç inanmazmış böyle şeylere ama arkadaşlarına ayıp olmasın diye kabul etmiş. Harfler kesilmiş, fincan ortaya konmuş ve elele bir masanın etrafında daire olunup cin çağırma olayına girilmiş. Cin gelmiş gelmesine ama bizim kız hala fincanı arkadaşlarının ittiğini düşünüyomuş. Bi ara fincan hızlı hızlı harflere giderek şöyle demiş: "İçinizde bana inanmayan biri var. Yarın saat 4’te o kişiyle tavla oynamaya geleceğim!” Kızlar feci tırsmışlar ama ev sahibi kız hala dalgasındaymış işin. Saat çok geç olmadığı halde seans hemen bitirilmiş ve kızlar evlerine dağılmış. Bizimki zaten o tür şeylere hiç inanmadığından cin olayını ertesi sabaha unutmuş bile. Öğlene doğru telefon çalmış. Arayan, kızın çok sevdiği, çok iyi anlaştığı teyzesiymiş, "Bugün içimde bi sıkıntı var, evdeysen bi ara sana uğrayacağım. Dertleşelim biraz.” demiş. Kız da sevinmiş teyzesini görecek diye, "Hemen gel, ben de seni çok özledim” demiş. Kız, teyzesini hakikaten dertli ve solgun görmüş. Hoşbeş etmişler ama teyze hala dalgınmış. Kız, teyzecim sen konuştukça daha kötü oldun, istersen başka bişey yapalım” demiş. Teyzesi de "O zaman tavla oynayalım. Ne zamandır seninle oynamadık. Kafam dağılır biraz.” demiş. Kız tavlayı almaya giderken bir gece önceki olay aklına gelmiş, “Meğer benim teyzem cinmiş” deyip gülümsemiş. Kızla teyzesi güle oynaya tavla oynarken bi ara teyze tuvalete gitmek için kalkmış. O içerideyken telefon çalmış. Arayan kızın babasıymış. Adamcağız çok üzgün bi sesle konuşuyormuş: "Kızım teyzen öğlen bi trafik kazası geçirdi. Durumu çok iyi değildi ama Allah'tan ümit kesilmez deyip sana haber vermedik ama az önce teyzeni kaybettik, başımız sağolsun.." Çaresizlik içinde, belki de bu varlığın onlara anlatmak istediği bir şey var düşüncesiyle evlerinde bir seans düzenlediler; ancak bundan sonuç elde edemediler. Marmara Canavarı Lonch Ness Canavarı dünyanın en popüler canavarlarından biri. Türkiye'nin en popüleri ise Van Gölü Canavarı. Hakkında yüzyıllardan beri yüzlerce hikaye anlatılan ve birçok görgü tanığının olmasına karşın Marmara Canavarı, bu iki rakisinin gölgesinde kalmış. Marmara Canavarı hakkında özellikle Tuzla'da bir çok efsane anlatılır. En çok bilinen efsane ise 1970 yıllarında yaşanmış olanıdır. Gecenin bir yarısı teknelerini limana bağlayaniki balıkçı, Anadol pikaplarına atlayıp evlerinin yolunu tutmuşlar. Yol mezarlık yanından geçiyormuş. Arabayı süren bu mezarlıktan korktuğu için dualar ediyormuş. Diğeri batıl korkuları olmadığından arkadaşıyla dalga geçiyormuş. Bu sırada şoför aniden firene asılmış. Çünkü ince bir ağaç enlemesine yola devriliymiş. Şoför "Ben hayatta inmem" demiş. Diğeri babayiğit bir adammış, "Ben tek başıma hallederim" diyip çıkmış arabadan. Gece karanlığında ince uzun ağaca bakıp: "Kavak ağacı galiba" demiş. Yaklaşıp ağacın gövdesine sarılıp da ağacın kabuğunun yumuşak olduğunu ve kımıl kımıl hareket ettiğini hissedince babayiğitlik filan kalmamış taabii; aynen tabanları yağlamış. Arkadaşını dikkatle izleyen şoför ağacın hareketlendiğini ve yukarı doğru kalktığını görünce, karşısındakinin ağaç değil de ben diyim on, sen de yirmi metre boyunda dev bir yılan olduğunu farketmiş. Yılan başını kazdığı mezardan çıkarınca dehşete düşen şoförün saçları o anda bembeyaz kesilmiş. Allahtan karnını mezarda doyurduğu için canavar ne şoföre ne de arkaşına saldırmamış. Denize doğru akıp gitmiş. İki arkadaş perişan halde köylerine dönmüşler. Sonradan köyün yaşlılarından yılanın Marmara denizinde yaşayan ve denize yakın mezarlardaki, yeni gömülen ölüleri yiyerek yaşayan bir canavar olduğunu öğrenmişler. Anlattıklarına göre; daha önceleri yılanın çok aç kaldığında balıkçı teknelerine dahi saldırdığı olurmuş. O zamanlarda Yalova ve Kumla'da da ortaya çıkarmış. Marmara Canavarı'yla karşılaşan herkes söz birliği etmişcesine yılanın bir kavak ağacı boyu ve eninde olduğunu söylermiş. Ama yıllardır Marmara Canavarı'nı gören olmamış. Mezarlıktaki Gelin Bir akraba düğününden dönen Kemal ve arkadaşı Recep, 20 Kasım akşamı, yaklaşık 00.30 sularında şehir mezarlığından otomobille geçiyorlardı. Yolun her iki tarafında da mezarlık vardı. Aniden soldaki duvarın üstünden, arabanın önüne beyaz bir şey atladı. Iki arkadaş bunun beyaz bir köpek olabileceğini düşündü. Ancak normal şartlarda ona çarpmaları gerektiği halde her ikisi de çarpma sesi duymamış ve çok şaşırmışlardı. Arabayı durdurup arkalarına baktılar ama hiçbir şey görmediler. Her ikisi de garip bir şeyler olduğunu fark etmişlerdi. Mezarlıktan çıkmalarına çok az kalmıştı ki, aracı kullanan Recep bir çığlık attı. Dikiz aynasından bakıyordu. Bunun üzerine arkaya dönüp bakan Kemal arka koltukta oturan gelinlik giymiş bir kadın gördü. Kadın sessizce iki arkadaşı izlemekteydi. Büyük bir korkuya ve telaşa kapılan arkadaşlar, mezarlıktan nasıl çıktıklarını ve arabadan nasıl indiklerini hala hatırlamıyorlar. Ön cama yapışmış bir şekilde arabayı durdurdular fakat kadın artık orada değildi. Bunun üzerine olayı araştırmaya başlayan Kemal, aynı gün ölen bir kadın oldugunu öğrendi. Kadın yakın bir köyde yapılan düğününden dönerken trafik kazasında hayatını kaybetmişti. Ve öldüğünde üzerinde gelinliği vardı. Ölen kadının yakınlarını ziyaret eden Kemal , kadının aynı kadın olup olmadığını öğrenmek istedi. Gittiği evde kendisine bir fotoğrafı gösterildi. Fotoğraftaki kadın o gece otomobilin arka koltuğunda gördüğü kadındı. Ölen kadının yakınları da olaya şaşırdılar. Bir daha o mezarlıktan geçemeyen Kemal ve arkadaşı, olayı bir süre daha irdelemelerine rağmen, o gün ölen kadının neden onlara gözüktüğünü öğrenemediler. Şeytan Balıkesir'deki bir kız lisesinde yatakhanenin birinde, kızları gece uyku tutmayınca birbirlerine hikayeler anlatmaya başlamışlar. Bunların çoğu da okullarına ait korkunç olaylarmış. Güya şeytan çok eski zamanlarda burada yaşayan bir ailenin fertlerine dadanmış ve onların ruhlarına giriyomuş. İnanışa göre şeytanın ayakları terstir ya, o insana da şeytan girince doğal olarak ayakları ters dönüyormuş. Aradan bir kaç saat geçmiş. Gruptakilerin uykusu gelince herkes yatağına gitmiş. Kızlardan biri acayip sıkışmış. Tuvalete gidecek ama anlatılanlardan epey bi korktuğu için gidemiyormuş. Alt ranzada yatan arkadaşını dürtüp uyandırmış. Diğer kız da bu hikayelerden en çok etkilenenlerdenmiş. Zaten zar zor uyuduğundan hiç kalkmak istememiş. Ancak arkadaşı ısrar edince onunla tuvalete gitmek zorunda kalmış. Arkadaşı tuvalete girince o da kapının önünde beklemeye başlamış. Diğer kız tuvaletten çıktığında bir tuhaf bakıyomuş. Bizimki anlatılanların etkisiyle de olsa gerek direkt kızın ayaklarına bakmış. Bir de ne görsün! Arkadaşının ayakları ters dönmüş. Parmakları arka tarafa bakıyomuş. Kızcağız çığlık çığlık kaçmaya başlamış. Koşarken de ara sıra arkasına bakıyomuş. Tam bu sırada koridorda öğretmenle çarpışmış. Kız nefes nefese başına gelenleri anlatmış. Sonunda, "Hocam inanamıyorum, ayakları resmen ters dönmüştü" demiş. Öğretmen, "Benimkiler gibi mi yani?" diyerek ayaklarını göstermiş. Kız kafasını aşağı indirince öğretmenin ayaklarının da 180 derece arkaya baktığını görmüş. Kızcağız, bu manzarayla beraber oracıkta aklını yitirmiş.
__________________
Kaybettiklerim arasında en çok kendimi özledim, oysa ne güzel gülerdim.. |
#2
|
||||
|
||||
Allah razı olsun bu güzel paylaşım için.
__________________
Hiç kimse vazgeçilmez değildir. Ve kimse kendini vazgeçilmez sanan biri kadar aptal değildir. |
#3
|
|||
|
|||
PayLaşım İçin TeşekküRLeR
. |
#4
|
|||
|
|||
Sayın SiLence, konu paylaşımınız için teşekkür ederiz.
__________________
Sözün kıymetini '' Lal'' olandan,
Ekmeğini kıymetini ''Aç '' olandan, Aşkın kıymetini ''Hiç'' olandan öğren.. |
|
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevap | Son Mesaj |
Türkler Hakkında Dünyanın Düşünceleri | Arma | Tarih | 12 | 12.02.24 13:12 |
Rüyada Şehir Görmek | NGB | S-Ş Harfleri Rüya Tabirleri | 0 | 13.11.23 17:31 |
Kanal istanbul Gerçekleri ve Manipülasyonlar | fatih1 | Derin Konular & Beyin Fırtınası | 13 | 14.01.20 15:20 |
Dünya'dan Şehir Efsaneleri | SiLence | Gizemli Olaylar ve Mekanlar | 4 | 16.06.18 00:31 |
Şehir Efsaneleri | madlen | Gizemli Olaylar ve Mekanlar | 2 | 15.05.18 01:35 |