Admiral Richard B. Byrd´ün Günlüğü : Kutuplardaki Açıklıklar ve Gizli - Havas Okulu
 

Go Back   Havas Okulu > Evrensel Enerjiler & Parapsikoloji > Parapsikoloji & Spiritüalizm > Gizemli Olaylar ve Mekanlar

Acil işlemleriniz için instagram: @HavasOkulu
Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
  #1  
Alt 30.01.17, 23:41
Daimi Üye
 
Üyelik tarihi: 21.12.16
Mesajlar: 10,474
Etiketlendiği Mesaj: 1587 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Thumbs up Admiral Richard B. Byrd´ün Günlüğü : Kutuplardaki Açıklıklar ve Gizli

Kutuplardaki Açıklıklar ve Gizli Dünyalar



Kutupların ötesindeki Gökkuşağı Kenti'ne bir yolculuk yaptığı söylenen Amiral Richard Byrd'in bu gizemli mekanla ilgili bir günlüğü vardır:


Admiral Richard B. Byrd´ün Günlüğü, Şubat-Mart 1947


"Kuzey Kutbu´nda bir keşif uçuşu


İç dünya; benim gizli günlüğüm"


Bu günlüğü gizlilik içinde yazmalıyım. Yazdıklarım arktik´de 1947 yılı Şubat´ının 19. gününde yaptığım uçuşla ilgili. Zamanı geldiğinde, muhakkak insanlar daha akıllı olacaklar ve kaçınılmaz gerçeği kabul edecekler. Yazdıklarımı açıklamak özgürlüğüne sahip değilim. Belki de bunlar, toplumsal bir incelemenin ışığını asla göremeyecektir; ama birgün herkesin okuyabilmesi için, bunları kaydetmek benim görevim. Bu açgözlü ve sömürücü dünyada, kesin eminim ki insanoğlu, gerçekleri daha fazla bastıramayacaktır.


"Uçuş Seyir Defteri" 19 Şubat 1947-Artrik Üssü Kampı


Saat 06:00: Tüm hazırlıklar tamamlandı. Kuzeye doğru uçacağım. Tüm yakıt depoları dolduruldu.


Saat 06:20: Sancak motoru daha güçlü gibi. Ayarlama yaptık, şimdi daha iyi.


Saat 07:30: Üsle radyo ilişkisi kontrolu yaptık. Herşey yolunda. Telsizcim memnun.


Saat 07:40: Sancak motorunda zayıf bir akıntı var gibi. Yağ basıncı normal.


Saat 08:00: Uçuyorum. Uçuş, normal görünüyor. 7.000 metre'de uçuyorum. Türbulans, normal. Herşey, yolunda.


Saat 08:15: Üsle telsiz kontrolu normal.


Saat 08:30: Türbulans oluştu. Bin metreye kadar inmeye karar verdim, Uçuş koşulları, yumuşak görünüyor.


Saat 09:10: Çok büyük bir buz alanı. Altta kar yağıyor. Görüntü muhteşem. Kırmızıdan mora kadar tüm renkleri görüyorum. Pusula, olduğu yerde dönüp duruyor. Üsle tekrar ilişki kurduk ve gördüklerimi anlattım.


Saat 09:10: Her iki pusulam da, yani manyetik ve gyro pusulalar, dengelerini iyice yitirdiler. Titreşip duruyorlar. Güneş pusulasını kullanıyorum. Kontrollr, yavaş tepki veriyorlar; ama bir buzlanma belirtisi yok.


Saat 09:15: Uzakta dağlar görüyorum.


Saat 09:49: Dağları gördüğümden bu yana, 29 dakika geçti. Görsel bir yanılgı yok. bunlar birer dağ ve daha hiç görmediğim bir sıradağ halindeler.


Saat 09:55: Altimetre 8.900 metreyi gösteriyor; güçlü bir türbulans var.


Saat 10:00: Hâlâ kuzeye doğru uçuyorum ve altımda küçük bir dağ sırası var. Bunu tanımlıyorum ve soruşturmam gerek; çünkü böyle bir dağ oluşumu haritalarda yok. O da ne? Dağların arasında ve tam ortada, küçük bir nehir akıyor. Aşağıda yeşil bir vadi! Olamaz! Burada garip ve normal olmayan birşeyler var. Buz ve kar olmalıydı; ama ben dağların yamaçlarında yeşil ormanlar görüyorum. Yön bulma araçlarım, hâlâ çılgınca dönüyorlar. Jiroskop, hâlâ öne ve arkaya doğru titreşip duruyor.


Saat 10:05: Dört bin metreye indim ve alttaki vadinin üzerinde sola doğru sert bir dönüş yaptım. Aşağıda yeşille örülmüş bir alan var. Burada ışık farklı, güneşi göremiyorum. Sola biraz daha döndüm ve aşağıda çok büyük, garip hayvanlar gördüm. File benziyorlar; ama hayır, bunlar birer mamut. İnanılmaz, ama oradalar. 3.000 metredeyim. Dürbünle bakıyorum ve hayvanlar görüyorum. Oradalar. Mamutlara çok benziyorlar. Bunu üsse bildirmemiz gerek.


Saat 10:30: Yeşil renkli tepelere yaklaşıyorum. Dış ısı, termometrenin gösterdiğine göre 23 derece. Düz olarak uçmaya devam ediyorum. Göstergeler norma;l ama ben bir bulmacanın içindeyim. Yine üssü arıyoruz; ama telsiz çalışmıyor.


Saat 11:30: Eğer normal kelimesini bu ortamda kullanırsam, herşey yolunda. İlerde bir yer var. Sanki, bir kente benziyor. Uçak, çok hafifledi. Bir tüy gibi dalgalanarak uçuyor. Kontrollar, emirlerimi dinlemiyorlar. Tanrım!, Normal tepkiler vermeyen bir araç içinde uçuyorum ve yeterince hızlı değilim; ama ilerde uçan garip bir araç var. Disk şeklinde ve parlak. Bana doğru yaklaşıyor. Üzerindeki işareti görüyorum; bu, bir gamalı haç. Fantastik! Neredeyiz? Ne oluyor? Kontrolları geri almaya çalışıyorum; ama olmuyor. Kontroller isyan ediyorlar.


Saat 11:35: Telsizden çatırdılar geliyor. İngilizce bir ses; ama derinlerden geliyor. Aksan, İsveç ya da Alman. Şöyle diyor; "Bölgemize hoşgeldiniz amiral. Sizi yedi dakika içinde indireceğiz. Güvenli ellerdesiniz. Rahat olun." Uçağımın motorları durdu. Garip bir gücün kontrolu altında uçmaya devam ediyorum. Şimdi, uçağım kendi çevresinde dönmeye başladı.


Saat 11:40: Bir diğer telsiz mesajı. İniş olayı, başladı. Uçak, şiddetle titriyor. Aşağıya doğru iniyor. Sanki görünmeyen dev bir asansörün içinde gibiyim. Artık çok rahatım. Hiçbir şey, umurumda değil. Hafif bir sarsıntıyla uçağım yere temas ediyor.


Saat 11:45: Günceme aceleyle son cümleleri yazıyorum. Uçağıma doğru gelenler var. Hepsi de uzun boylu ve sarı saçlılar. Uzakta, büyük ve parlak binaların bulunduğu bir kent var. Gökkuşaklarına benzer renk dalgaları, nabız gibi atarcasına kentin üzerinde yükseliyor. Ne olduğunu anlamış değilim; ama ortada tehlikeli birşey yok. Hiçbir silah görmüyorum. Kargo kapısını açarken, bir sesin ismimi söylediğini duyuyorum. Herşeye razıyım.(kaydın sonu)


Kristal Kente Giriyorum...


Bundan sonra olanları hafızama güvenerek yazdım. Hayal gücümü zorlamam gerekiyor. Bütün bunlar, çılgınca ve olmaması gereken şeyler. Telsizcimle beraber uçaktan çıktık. İçten ve samimi bir karşılama bu. Tekerlekleri olmayan küçük bir platformun üstüne bindik. Şimdi hızla parlayan kente doğru gidiyoruz. Kent, sanki kristalden yapılmış gibi. İçeri girerken, daha önce hiç görmediğim büyüklükte binalar görüyorum. Bu yapılar, Frank Lloyd Wright´ın (dönemin ünlü sürrealist mimarı) çizimlerinin ötesinde. Ya da bir Buck Rogers filminin setindeyim (yine dönemin sinemasında canlandırılan bir bilim kurgu kahramanı). Daha önce hiç tatmadığım sıcak içecekler ikram ediliyor. Çok lezzetliler. On dakika kadar sonra, iki hostes geliyor. Çok güzeller ve kendileriyle beraber gelmemi söylüyorlar. Yapacak birşey yok, gidiyorum; ama telsizcim kalıyor. Kısa bir yürüyüşten sonra asansöre benzer bir yere giriyor, aşağıya doğru inmeye başlıyoruz. Araç, duruyor ve kapı, yukarıya doğru sessizce açılıyor. Uzun bir koridorda ilerliyoruz. Gülkurusu renkte bir ışık, her yerden yayılıyor. Sanki duvarların içinden geliyor. Büyük bir kapının önünde duruyoruz. Kapının üzerinde, okuyamadığım bir yazı var. Kapı, ses çıkarmadan açılıyor, girmem için işaret ediliyor. Hosteslerden bir tanesi; "Korkacak birşey yok amiral, Üstad´ın huzuruna kabul edileceksiniz." diyor.


Üstad´ın Mesajı


İçeri giriyorum. Çarpıcı renkler görüyorum. Oda, büyüleyici ve çok etkileyici. Karşımda çok güzel bir insan var. Gördüklerimi anlatamıyorum; bildiğim sözcükler buna yeterli değil. İnsan gibi; ama çok daha ötesinde. Huzur ve mutluluk yayıyor. Düşüncelerim kesiliyor. Melodik ve sıcak bir sesle konuşuyor; "Yerimize hoş geldiniz amiral." O, bir erkek. Yüzünde çok uzun yılların izleri var. Uzun bir masada oturuyor. Sonra kalkıp, bana oturmam için yer gösteriyor; oturuyoruz. Bana bakıp gülümsüyor ve yine o yumuşak ve melodik sesle konuşuyor; "Sizin buraya girmenize izin verdik; çünkü siz, dünyanın yüzeyinde tanınan asil birisiniz." "Dünyanın yüzeyi mi?" diyor ve soluğumu tutuyorum. Gülümsüyor ve, "Evet, şu anda iç dünya´nın Arianni bölgesindesiniz. Sizi görevinizden fazla alıkoymayacağım; güvenle yüzeye geri döneceksiniz. Ama şimdi amiral, sizi neden buraya çağırdığımızı söyleyeceğim. Irkınızın Japonya´da, Hiroshima ve Nagasaki´de patlattığı ilk atom bombalarıyla çok ilgiliyiz. Bu nedenle alarma geçtik ve uçan araçlarımızı yolladık. Biz, bunlara ´flugelrad´ diyoruz. Sizi gözlüyorlar ve ırkınızın yüzeyde ne yaptığını araştırıyorlar. Bütün bunlar geçmişte kaldı amiral; ama biz, devam etmek zorundayız. Irkınızın savaşlarına ve barbarlığına daha önce hiç karışmadık; ama şimdi durum farklı. İnsanlık için uygun olmayan doğal bir gücü, yani atomik enerjiyi öğrendiniz. Özel görevlilerimiz, dünyanızdaki güçlere mesajlar veriyorlar; ama henüz bir tepki vermediler. Şimdi sizi, dünyamızın varlığını gören bir tanık olarak seçtik. Irkınızdan binlerce yıl daha eski olan kültürümüzü, bilimimizi göreceksiniz amiral." sözünü kesiyor ve benimle ne yapacaklarını soruyorum.


Zamanı Geldiğinde...


Üstad, delici bakışlarıyla sanki düşüncelerimi okuyor ve bir zaman sonra cevap veriyor; "Irkınız, şu anda dönüşü olmayan noktaya ulaştı. Aranızda, ellerindeki gücü bırakmaktansa dünyayı yok etmeyi göze alacak olanlar var." Başımı sallıyorum ve devam ediyor; "1945´de ve sonrasında ırkınızla ilişki kurmaya çalıştık; ama düşmanca davranıldı. Flugelrad´larımıza ateş açılıp düşürüldüler. Savaş uçaklarınız, kötü amaçlarla, düşmanca davranarak bizimkileri kovaladılar. Şimdi sana şunu söylüyorum oğlum; dünyanızda çok büyük bir kötülük fırtınası oluşmakta. Kara bir öfke ve şiddet, yıllardır hiç eksilmeden, artarak birikiyor. Silahlanmanızın bir anlamı yok; biliminizde güvenli bir yer yok. Kültürünüzde açan her çiçek, öfke ve hiddetle ezilip, yok ediliyor. Tüm insanlar, canlılar, derin bir kaosun içine düştüler. Yaşadığınız son savaş, daha sonra ırkınızın başına geleceklerin sadece bir başlangıcı. Biz, burada her geçen saat, durumu daha açık görüyoruz. Söylediklerimde bir yanlış var mı?" "Hayır, bu eskiden de oldu. Karanlık çağlar geldi; ama beşyüz yıl önce sona erdi." diyorum. Üstad, devam ediyor: "Evet, oğlum. Karanlık çağlar, asıl şimdi ırkınızın üzerine geliyor. Karanlık dünyayı bir örtü gibi örtecek; ama inanıyorum ki, ırkınızdan bazıları yaşamayı başaracaklar. Ama buna daha zaman var. Fazlası söylenmemeli. Çok uzaklarda ırkınızın yıkıntıları arasından yeni bir dünya doğacak. Kayıp, efsanevi hazineleri arayacaklar ve oğlum bizim korumamızda güvenlikte olacaklar. Zamanı geldiğinde biz, ırkınıza ve kültürünüze yardım edeceğiz. Belki savaşın ve çekişmelerin boş yere olduğunu birgün öğreneceksiniz. Ancak bundan sonra ırkınız, tekrar kültürü ve bilimi elde edebilecek.Şimdi oğlum, bu mesajla beraber yüzeye dönebilirsin."


Ve Dönüş


Bu sözlerle beraberliğimiz sona ermiş gözüküyor. Bir an için duruyorum. Bu, bir rüya olmalı; ama ben, bu gerçeği biliyordum. İki güzel hostesimin gelip, "Bu yoldan amiral" demeleriyle kendime geldim. Çıkmadan evvel, bir kez daha dönüp Üstad´a bakıyorum. O mitolojik yüzde, yumuşacık gülümseme var: "Elveda oğlum." diyor ve ince uzun elini kaldırarak bir barış hareketi yapıyor. Hızla geri dönüyor ve yukarı çıkıyoruz. Hosteslerimin birisi bana dönüyor ve, "Acele etmeliyiz amiral. Üstad, sizi geciktirmememizi istedi. Mutlaka geri dönmeli ve mesajı vermelisiniz." Birşey demiyorum. Olan herşey, inancın ötesinde. İlk geldiğimiz yere dönüyoruz. Telsizcim, orada. Çok gergin ve yüzünde endişeli bir ifade var. Onu, "Herşey yolunda Howie." diyerek sakinleştiriyorum. Yine uçan platformla uçağımızın yanına götürülüyoruz. Motorlar çalışmıyor. Hemen biniyoruz. Kapı kapandıktan sonra görünmeyen güç, uçağı kaldırıp bir anda 8.000 metreye çıkarıyor. Onların araçlarından iki tanesi, belli bir uzaklıktan bizi izliyor. Çok hızlı gidiyoruz; ama hız göstergesini okuyamıyorum. İleriye doğru gidiyoruz. Telsiz, çalışıyor ve bir ses; "Şimdi sizi terk ediyoruz amiral. Kontrollar serbest. Auf wiedersehen!!!!" diyor. Almanca bir veda. Howie ve ben, flugelrad´ların soluk mavi gökte kaybolmalarını izliyoruz. Uçağım birden sarsılıyor ve aşağıya doğru dalışa geçiyor. Toparlanıyor ve kontrolu alıyoruz. Şimdi uçuş normal. Kimse konuşmuyor. İkimiz de kendi düşüncelerimizle başbaşayız.


Güncenin Devamı


Saat 22:00: Yine sonsuz buz ve kar çölündeyiz. Üsse uzaklığımız, yaklaşık 27 dakika. Haberleşiyoruz. Cevap geliyor. Bütün koşullar, normal. Üstekiler, bizden haber aldıkları için çok mutlular.


Saat 22:00: Üsse yumuşak bir iniş yapıyoruz. Bir görevi bitirdim; ama çok daha büyük bir görev, şimdi beni bekliyor... (kaydın sonu)


11 Mart 1947´de, Pentagon´da bir toplantıda hazır bulundum. Olanları anlattım, keşfimi açıkladım ve üstad´ın mesajını aktardım. Herşey, gereğince kaydedildi. Başkan´a bilgi aktarıldı; ama geciktirildiğimi veya alıkonduğumu hissediyorum. Yüksek güvenlik örgütü ve bir tıb ekibi ile uzun görüşmeler yaptırdılar. Bir kasıt algılıyorum. Büyük bir sıkıntı içindeyim. ABD ulusal güvenlik koşulları gereğince, sıkı kontrol altındayım. Ve sonunda emri aldım; bildiğim her konuda, kesin olarak sessiz kalmam isteniyor. Bunu insanlık adına yapacakmışım. İnanılmaz; ama ben, bir askerim ve emirlere uymaktan başka yapacak birşeyim yok.


30 Aralık 1956: Son Sözler


1947´den bu yana yıllar geçti. Günlüğümü tamamlamam gerekiyor. Kapatırken, kendimden eminim. Bu sırrı, yıllar boyunca inançla sakladım. Bu, benim tüm moral değerlerime ve haklarıma karşıydı. Şimdi sonsuz gecenin geldiğini hissediyorum ve bu sır, benimle beraber ölmemeli. Ama gerçek, eninde sonunda galip gelecek. İnsanlığın tek umudu, bu. Gerçeği görüyorum ve rûhum bir an önce serbest kalmak için çırpınıyor. Askerî canavarlığın kalbi olan endüstri için görevimi yaptım. Şimdi, uzun gece başlıyor; ama bu, bir son olmayacak. Uzun Artrik gecesinde olduğu gibi, gerçeğin parlak güneş ışığı yine gelecek ve karanlıklardan ışık doğacak. Çünkü ben, kutbun ötesinde varolan ülkede, en büyük bilinmeyeni gördüm.

__________________
Kaybettiklerim arasında en çok kendimi özledim, oysa ne güzel gülerdim..
Alıntı ile Cevapla
  #2  
Alt 20.03.17, 13:48
Drogo - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Daimi Üye
 
Üyelik tarihi: 13.09.16
Bulunduğu yer: manisa
Mesajlar: 1,573
Etiketlendiği Mesaj: 17 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Allah razı olsun bu güzel paylaşım için.

__________________
Hiç kimse vazgeçilmez değildir.
Ve kimse kendini vazgeçilmez sanan
biri kadar aptal değildir.
Alıntı ile Cevapla
  #3  
Alt 20.04.17, 15:22
Güvenilir
 
Üyelik tarihi: 07.01.15
Bulunduğu yer: Adana
Mesajlar: 4,675
Etiketlendiği Mesaj: 131 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

PayLaşım İçin TeşekküRLeR

.
Alıntı ile Cevapla
  #4  
Alt 15.06.18, 22:26
Daimi Üye
 
Üyelik tarihi: 28.04.15
Bulunduğu yer: Nefes Aldığım Yerde
Mesajlar: 14,888
Etiketlendiği Mesaj: 900 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Sayın SiLence, konu paylaşımınız için teşekkür ederiz.

__________________
Sözün kıymetini '' Lal'' olandan,
Ekmeğini kıymetini ''Aç '' olandan,
Aşkın kıymetini ''Hiç'' olandan öğren..

Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Etiketler
acikliklar, admiral, byrd´un, gizli, gunluu, kutuplardaki, richard


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevap Son Mesaj
Tasavvufi hakikatlar-aşikare (cehri) ve gizli (hafi) zikir Havasokulu Tasavvuf & Tarikatler 12 20.05.24 23:24
hitlerin gizli güçleri madlen Gizemli Olaylar ve Mekanlar 6 09.12.21 19:42
%98 Müslüman ama gizli cami yapmaya çalılıyoruz ! Torlak Haber & Siyaset 3 02.03.21 15:31
Gizli şeker ! SiLence Sağlık 4 07.05.20 22:09


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 19:46.


Powered by vBulletin® Version 3.8.5
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
HavasOkulu.Com

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147