#1
|
|||
|
|||
terslik-isyan-kızgınlık
Korku Gecesi konumun 6. bölümüyle karşınızdayım. Lafı uzatmayacağım bugünki ikinci konumuz ise : Korku Hikayeleri.
Neden Ona İnanmadınız ? 2000 yılında, Kimberly Rivers adında genç bir kadın,gördüğü bir rüya yüzünden psikolojik tedavi gördü.Söylediğine göre; rüyasında, sisli bir tapınaktan, suratında sinsi ve korkutucu bir gülümseme olan insansı bir yaratık, ağzından kan damlaya damlaya, bastığı yerleri kanla lekeleyerek ona doğru yaklaşıyor ve "Geliyorum." diyordu. Bu rüyayı her uykuya dalışında gördüğünü söylüyordu ve her gün yaratık biraz daha yaklaşıyor diyordu. Bu durumdan kurtulması için yaklaşık 10 ay tedavi gördü.En sonunda iyileşti, artık öyle bir rüyadan bahsetmiyordu ama doktorlar Kimberly'de gözle görülür bir zayıflama ve solgunluk sezdiler.Kendisini toparladığına kanaat getirilen Kimberly, 16 Kasım sabahı taburcu edildi. Taburcu olduktan 1 hafta sonra, 23 Kasım sabahı komşularının ihbarı üzerine evinde yapılan aramada ölü bulundu. eve, yatak odasının kapısının karşısındaki pencereden girilmişti. Yerde kanlı ayak izleri bulan polisler, kızın kafasının, kesici bir alet olmaksızın kopartılmış olduğunu ve yatağının yanındaki duvarda kanla yazılmış olan şu sözlerin olduğunu belirttiler: "Neden ona inanmadınız?" Karanlıktaki Parıltı Bir ses duydu, bir çıtırtı. Kafasını mümkün olduğunca sesin geldiği yöne çevirdi. "Kim o" Kim var orada? dediyse de, yanıt alamadı. Bir kez daha denedi şansını ama sorusu, sessizlik tarafından cevaplandı. İçindeki merak, yerini korkuya bırakıyordu. Soluğunun sesi, evinin duvarlarında son buluyordu. Algıladığı sadece karanlıktı. Karanlığın ufkunda ise; parıltı vardı. Bu parıltının da "diğerleri gibi" olduğunu seziyordu: O'nu rahat bırakmayan varlıklar, suratlarına oturmuş iğrenç bir gülümsemeyle yaklaşıyorlardı. Sonra da defalarca etrafında dönüyorlardı. O'na değecek kadar yaklaşıp, hiçbir şey yapmıyor, ardından sessizce uzaklaşıyorlardı. O, parıltının iyice yaklaştığını fark etti ve birden fazla parıltı olduğunu algıladı. Galiba bu sefer kalabalıklardı. Yavaşça, yere teğet geçerek yaklaşıyor, havada süzüyorlardı. Sırıtmaları bu mesafeden bile belli oluyordu. Düzenlerine ise; diyecek yoktu. Hiçbiri, diğerlerinin önüne geçmiyordu. Geldiler, taburesinin karşısında dizildiler. Birazdan o "danslarına" başlayacaklardı. Amaçlarını ve işlevlerini bir türlü anlayamıyordu. Gözlerinden nefret ve ukalalık sızıyordu. Haklıydı. Yine etrafında dönmeye başladılar tüm kasvetleriyle. Sanki O'na her istediklerini yapabileceklerini ispatlamaya çalışıyorlardı. Bu yaratıkları def etmeyi hiç denememişti. Deneyemezdi de. Eli kolu bağlıydı onlara karşı, çünkü güçlerini tahmin edemiyordu. Bu sefer bir şey farklıydı. O'nun bilmediği birtakım bilgilere sahiptiler adeta. Seziyordu. O, bütün gözlerin üstünde olduğunu hissetti. Her biri, önünden geçerken, gözlerini O'ndan ayırmıyordu. Adeta beynini okumaya çalışıyorlardı. Usulca ve sinir bozucu bir şekilde turluyorlardı. Tahmin ettiği gibi, suratlarına yapışmış iğrenç bir gülümseme vardı. Sanki hepsinin gülüş nedeni aynıydı çünkü "gülüşleri" aynıydı. O'nun bilmediği bir şeyi bildiklerini ima ediyorlardı. Derken giderek yavaşladılar ve sonunda durdular. Dişlerini bu gülümsemelerle göz önüne sermeleri, O'nun korkusunu perçinliyordu. Korkusunu belli etmemeye çalışıyordu ama alnından akan terler bu uğraşını suya düşürüyordu. Nitekim korkmakta haklıydı. Bu duruşlarının bir nedeni vardı. Aralarında anlaşmışlar gibi, yavaşça kollarını O'na uzatmaya başladılar, ellerini O'nun kafasına koydular. İlk önce müthiş bir acı hisseti. Bir şey, omurlarının içinden yukarı, ense köküne tırmandı. Bunu şiddetli bir karıncalanma izledi, öyle ki neredeyse tüm vücudu uyuşmuştu. Ardından, ilk hissettiği şey sırtından akan soğuk terlerdi. Vücudu sırılsıklam oldu. Üşüyordu. Kafasının içi bir kez daha acımaya başladı. Sanki kafasının içinden bir şey çekiliyordu. Hissettiği acı, içindeki heyecan, korku ve zevki perçinliyordu. Adeta hafifliyor, uçuyordu. Ne kadar zaman geçti tahmin edemiyordu; belki bir saat, belki on dakika, belki de üç saniye. Bütün bunlar olurken, bir yandan da o "ucubeleri" izliyordu. Suratları defalarca değişmiş, korkunç yaratıklara ve tekrar eski hallerine dönüşmüşlerdi. O, bir boşluğa düştüğünü hissetti. Kalp atışları anormal boyutlara ulaşmıştı. Sonunda boşluğun dibine varmıştı. Kendine geldiğinde, yine yaratıkları karşısında gördü, ellerini çekmişlerdi. Gülümsemelerini bozmadan, arkalarını dönüp uzaklaşmaya başladılar. O ise; yaratıkların gidişini durgun bir seklide izliyordu. Serin, sakin, duygusuz. Rüyadaydı sanki. Yaratıkların siluetleri yine parıltı şeklini aldı, tıpkı ilk geldikleri gibi. Ve bu parıltı, ufukta kaybolana dek küçüldü, küçüldü. Sonunda yok oldu. O, yine odada tek başına kaldı. Hiçbir şey beklemiyor, hiçbir şey düşünmüyor, hiçbir şey hissetmiyordu. Artık sadece kör değildi. Aklını da yitirmişti. Büyük büyük annem, çok sık hasta olurdu, sonunda birkaç gün komada kaldıktan sonra hayatını kaybetti. Büyük büyük babam, hayatının tek aşkı, 50 yıldan fazla süredir birlikte olduğu eşini kaybedince inanılmaz derecede yıkılmıştı. Çok uzun bir süredir evlilerdi ve sanki birbirlerinin en derin düşüncelerini bile biliyorlardı. Doktor, büyük büyük annemin öldüğünü açıkladıktan sonra, büyük büyük babam, onun ölmediği konusunda ısrar ediyordu. Görevliler onu, eşinin bedeninden uzaklaştırmak zorunda kaldılar, böylece defin işlemlerine başlayabileceklerdi. O zamanlarda evlerinin arka bahçesinde defin için alanları vardı ve naaşın vücut sıvıları boşaltılmazdı. Uygun bir tabut hazırlandı ve naaşı, ebediyen yatacağı yere götürdüler. Tüm bu olay süresince büyük büyük babam olanlara şiddetle karşı çıktı, sakinleştirip yatırmak zorunda kaldılar. Eşi ise gömüldü. O gece, eşinin histerik bir halde tabutu tırmalayarak dışarı çıkmaya çalışırkenki korkunç bir görüntüsünü görerek uyandı. Hemen doktora telefon etti ve eşinin mezardan çıkarılması için yalvardı. Doktor bu isteği reddetti ama büyük büyük babam bir hafta boyunca hep bu rüyayı gördü ve her seferinde çılgına dönmüş bir şekilde mezarın açılması için yalvardı. Sonunda doktor pes etti ve yerel yetkililerle birlikte mezarı açtılar. Tabut levye ile açıldı, herkes dehşet ve hayret içindeydi. Büyük büyük annemin tırnakları geriye doğru eğilmişti ve tabutun iç kısmı kanlı tırnak izleriyle doluydu! |
#2
|
|||
|
|||
Emeğine sağlık teşekkürler.
__________________
Kaybettiklerim arasında en çok kendimi özledim, oysa ne güzel gülerdim.. |
#3
|
|||
|
|||
Emeğine sağlıkk
. |
#4
|
|||
|
|||
Sayın madlen, konu paylaşımınız için teşekkür ederiz.
__________________
Sözün kıymetini '' Lal'' olandan,
Ekmeğini kıymetini ''Aç '' olandan, Aşkın kıymetini ''Hiç'' olandan öğren.. |
|
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevap | Son Mesaj |
Sığınma Duası (şirk, isyan, beddua, büyü, adak, yemin, iftira) | Naim | Tövbeler & Uyarılar | 21 | 20.06.24 02:25 |
99 Esmaül Hüsna ŞİRK Tövbesi | BirFaniii | Tövbeler & Uyarılar | 0 | 08.06.24 21:16 |
Hastalıkların ruhsal nedenleri ve gereken olumlama-yaptırımlar | lindaa | Zahiri Hastalıklar | 5 | 13.05.24 12:08 |
Rüyada İsyan Görmek | NGB | I-İ-J Harfleri Rüya Tabirleri | 0 | 11.09.23 11:16 |
Hipnozla Kızgınlık, Aşırı Öfke, Saldırganlık Tedavisi | SiLence | Hipnoz & Bilinçaltı | 3 | 23.04.17 13:15 |