#1
|
||||
|
||||
Hayat Üzerine Yazı Dizim
Formlar, benlik/ruh değildir; algılama benlik değildir, kavrayışlar benlik değildir, mental oluşumlar ve hisler de "ben" değildir, hiçbiri "ben"/"ruh" değildir, bunların hepsi değişime tabiidir ve kalıcı değildir. Buddha
Fiziksel objelerin aslında kendilerinden gerçekliklerinin olmadığını öğretiyorum, bunların ancak zihnin ürünleri olduğunu söylüyorum, aslında hepsi bir hayaldir. Bunların duyularla algılandığı ve ayırt edildiği doğrudur fakat aslında diğer yandan hiçbirinin kendiliğinden kendi doğaları, gerçeklikleri yoktur. Onlar gerçekte görülmüyorlar ama zihin tarafından ‘tasarımlanıyorlar’. Bir bakıma kavranabiliyorlar ama bir bakıma da gerçekte kavranamıyorlar. Buddha Kişisel bir tanrı fikri tam anlamıyla kabul etmeyeceğim bir fikirdir. Varlığın ve onun var olmasına sebep olan hiçliğinde bir yanılsama olduğu fikrindeyim. Hayatın tam anlamıyla paradokslar ve sorular yığını olması mutlak olduğu fikrini çöpe atmama neden oluyor. Hayatın bizim için bir yanılsama ürünü olduğunu kişisel benliklerimizin yok olacağını ama hayatında anlamsız olmaması gerektiğini düşünüyorum. Bizim daha algılayamadığımız fakat birliğin ve tamlığın olduğu bir idealar dünyası yaratmak zorunda kalıyor zihnim. Felsefi soruların sadece bu yanılsamanın bir eseri olduğunu düşünüyorum. Asıl olanda ne yanılsama vardır nede soru. Bu sistemi ortaya koyan bir sistem mevcuttur. Bu sistem yukarıda anlattığım idea dünyasıdır. Bu sisteme tanrılar dediler, tanrı dediler fakat bu tanımlamaların yanlış olduğu konusundayım. Aslında gerçeklik dediğimiz her şeyin soyut olması meta dediğimiz fikirlerinde tözden bağımsız tamlık olduğunu düşünüyorum. Buddha'nın farkında olduğu bir ruhsal döngü mevcuttur fakat o da asla tanrı vardır dememiştir. Döngü vardır amaç vardır ve sistem vardır. Tanrı fikri sistemi anlamlandıramayan kişiler için bir cevap kapısı olmuştur. Platon'un İdealar Kuramına katılıyorum ve ruhun ölümsüzlüğü konusuna. Ünlü idealar kuramı, işte bu bilgi (episteme) anlayışından doğmuştur. Bu kuram, hem mantık hem de metafizik içeriklidir; İdealar dünyasından gelerek, insani beden ile birleşen ölümsüz ruhun amacı, asıl yurduna tekrar kavuşmaktır. Beden, bu isteğin gerçekleşmesine yardımcı olarak işlevini yerine getirmelidir. Bu kavuşmanın gerçekleşmesi, idealara ulaşmaya, ideaları bilmeye bağlıdır. Bu bilgi de yine bir anımsamadır. Ancak bu anımsama işleminin frekansı, ruh ve bedenlere göre değişkenlik gösterir. Platon'a göre ruhlardan çok büyük bir çoğunluğunun anımsadığı bulanık görüntülerdir. Ruhlardan küçük bir azınlıkta "algılama yetisi", daha az bir oranında "anlama yetisi" ve nihayet pek azında, ideaları tamamiyle hatırlayabilme, "akıl yetisi" vardır. Bu sonuncular, rölatif gerçeklerden algıladıklarına dayanarak, hangi ideaların hayalleri ile karşı karşıya olduklarını tanımlayabilirler. (Platon kendisini, bu kategori bireylerden saymaktadır.) Yeryüzü, idealar dünyasına benzer. Yeryüzündeki her nen, idealar dünyasından pay almıştır. Bu anımsama vetiresinin irdelenmesi Platon'u, "sevgi" (eros) kavramına götürmüştür. Yaşadığımız ve idealardan pay almış bu dünya'yı, objektif kriterler çerçevesinde algılayabildiğimizde, gerçeklere varabilmemiz mümkündür diyor ünlü düşünür. Platon'a göre bunun en çarpıcı örneğini, "güzel" kavramının değerlendirilmesinde görmekteyiz. Sevgi, güzele yönelmektedir. Zira güzel kavramı, idealar dünyasındaki gerçekliğin anımsanması sonucu verilen bir hükmü içermekte ve dolayısiyle sevgiyi yaratmaktadır. Platon sevgi'yi, (eros) bütün ölümlülerde rastlanan bir ölümsüzlük çabası olarak tanımlar. En basit hali ile eros, tüm insanlarda, kendilerini yaşatacağına inandıkları bir nesil yetiştirme iç güdüsü olarak görülmektedir. Ancak bazı insanlarda "eros" kavramı, daha üstün bir niteliğe bürünmüştür. Bu seçkin kişilerde, yani ideaları tamamiyle hatırlama yetisine (aklına) sahip bireylerde eros, bu güzelliklere ulaşmak ihtirası şeklinde tezahür eder. Bu arzuyu gerçekleştirebilecek bilgilerin eksikliğini hisseden seçkinler, bilgisizlikten kurtulmak çabası içerisinde bulurlar kendilerini. Bu kişiler eros'u, dünyaya çocuk getirmekten öte bir işlev, idealara ulaşarak erdemli işler yapmak ve yeryüzünde sürekli bir isim, sonsuz bir şeref bırakmak çabası ve aşkı olarak görürler. Dinler asagida ki anlatilan 3 yolun 3. Secenegi ile ilerlemeyi tercih ettiler.Anlama seviyeleri dusukse karmayi iyi yone suruklemesi icin inanci kullansinlar fikrindelerdi. Zaten icinde olup anlayanlarin fikirlerine bakinca hak veriyorum. Korku ve ödül sistemi kurdular ve kendilerine takipci edindiler. Zamanla dine verilen onem azaldi bu sorun dogurmaya basladi. Bu sorunu artik felsefe ile cozmek zorunda kalacagiz. takip etme kafasi zamanla yok oluyor. Bu yok olus dogmalasmis bir inancsizlik yaratiyor ve bu sorun dogurabilir. insanlar anlamak istiyor. fazla zamani kalmadi islam ve benzeri yapida olan dinlerin. Anlamaya calismak aslinda en zorudur cok zaman ister umarim bu yol insanligi yanlis yerlere suruklemez cunku tehlikeli bir yoldur. Tek dusuncem şu insan fikri ne olursa olsun sevgi icinde kalabilmeli önemli olan bu insanlik iyilik dolu olsun yeter umarim bunu ogreniriz. Buddha, Sanskrit dillerinde “uyanmak, idrak etmek, bilinçlenmek” anlamına gelen “budh” fiilinin geçmiş zaman kipidir. “Uyanmış, idrak etmiş, bilinçlenmiş” anlamına gelir.Siddhartha Gautama, tarihte “Buda” sözcüğünü hem kendisi için, hem de ona inanan ve bir yol göstericisi olmadan kendiliğinden “uyanan” herkes için kullanmıştır. Budist.net üzerinde bu konularda pekçok yazı bulabilirsiniz. Budizm’de “Buda” kavramıyla ifade edilen: kişinin ruhunun saflık, masumiyet ve mükemmelliğinin gücüne, kendiliğinden ulaşması ve böylece daha önce ortaya çıkarmadığı aydınlanmış (mükemmel) bilgeliğe ulaşmak (Prajna), ayrıca şefkat ve merhametten uzak sonsuz yaşamı sınırsızca geliştirmektir.Buda, kendini dünyevi şeylere artık bağlı olmayacak derecede her şeyden arındırmayı başarmıştır (Nirvana). Böylece Budist inancına göre artık yeniden doğuş döngüsüne bağlı kalmamış olacaktır.Budizm, kişinin kendi beyniyle (aklıyla, zekâsıyla) konuşamayacağı için, ayrı bir varlık olarak “ego” düşüncesini reddetmiştir.Uyanış; bilinçlenmemiş (uyanmamış), kendini dünyaya kaptırmış insanlardan uzak bir anlayışla, okyanus gibi derin ve anlaşılması zor, dünyevi duygulardan arınmış bir tabiattır (mahiyettir, yaratılıştır, karakterdir.). Bu nedenle, bu deneyimleri sıradan bir dille ya da bilimsel kavramlarla açıklamak mümkün değildir. Bu deneyimlerin (bilgilerin) değerini, kişi kendi yaşamadıkça anlayamaz. Budist.net ile Buda hakkında daha detaylı bilgilere ulaşabilirsiniz. Bu Buda deneyimi, aynı Buda gelenekleriyle devam etmeyebilir, Buda’nın ortaya çıktığı mutlu, güzel zamanlardan sonra; Buda’nın olmadığı çok fazla karanlık, kötü dönemler yaşandığı için, hiçbir doktrin son kurtuluş öğretisi anlamına gelmez. Kashyapa, Kanakamuni ve Dipamkara’dan sonraki dönemde Maitreya Buda olacaktır. Özellikle Tantrik Budizm’i (Vajrayana), aşkın Buda’lar olarak, Adibuddhas veya Tathagata olarak adlandırılan birçok Buda’yı içermektedir.Buda ÇeşitleriSamyaksambuda“Tam uyanmış” denilen “Samyaksambuda”; mükemmel kurtuluş öğretisine yol gösteren, dünyevi kavramlardan uzaklaşmış, kendini yeniden keşfeden, kendisiyle özleşen, dünyayı öğreten, çeşitli yetenekleriyle ve deneyimleriyle birçok insana kurtuluş yolunu gösteren kişidir.Samyaksambuda’lar tüm bilgileri ve mükemmelliğin gücünü daha önce duyulmamış şeylerin gerçekliğinde bulan insanlardır. Bu kişilere “Mükemmel Aydınlanmış” denir. Bütün bu Budalar, her defasında kendilerinde yeni şeyler keşfettiler. Yaşamın acılarını ifade eden ve Budizm‘in temelini oluşturan “Dört Yüce Gerçek” öğretisindeki acıları ve bu acıları sona erdiren kurtuluş yolu olarak kabul edilen “Sekiz Aşamalı Asil Yol” öğretisini dünyaya yaydılar.Samyaksambuda, tam uyanmış kişi olabilmenin yolu Bodhisattva (gerçek aydınlanma) yoludur. Çünkü Bodhisattva; tüm canlıların Budalığa ulaşmasına yardımcı olmak için kendini adayan kişidir.Pratyekabuda“Kendiliğinden uyanan” kişi olarak adlandırılan Pratyekabuddha, uyanışını kimseye söylemeden, başkalarını aydınlatıp onları kurtuluş yoluna götürmeden ve sadece kendi kurtuluş yolunu kendi kendine bulan kişidir.Sravakabuda“Dinleyerek” (bir dinleyici olarak) uyanmış olan veya “Arhat” olarak da anılan Sravakabuddha, Sammasambuddha’nın öğrencisi olarak kazandığı deneyimlerle kurtuluş yolunu bulan veya duyarak öğrendiklerini tamamen uygulayan kişidir. Sravakabuddha aydınlanmaya ulaştıran öğretileri, diğer insanlara öğretebilecek ve onlara da kurtuluş yolunu gösterebilecek durumdadır. “Her kim kibir, eğlence ve körelen duygularla yaşamaktansa, düzgün bir hayatı arzu ediyorsa, o insan mükemmel Azizdir (Arahan’dır). Dinler sistemi anlamlandırmada kullanılacak puzzle parçaları gibidir. Hayatın kutsallığını kahkahasını ve sevincini hissedince hepsinin doğru olduğunu anlarsınız. Sadece sembolik ifadeleri birleştirmek lazımdır. Albert Einstein'ın dediği gibi Dinsiz bilim kör bilimsiz din topaldır. Kişisel bir tanrıya inanmayan ve hayata kutsallık katan bir adamın bunu demesi ne kadar kafa karıştırıcı gözükse de anlamlandırmayı düzgün yapınca aslında haklı olduğunu kavrıyorsunuz. Dinler indikleri topluma göre şekil almıştır. Hazcı ve basit düşünen Araplara huri ve şarap içeren bir cennet vaadi çok ta anlamsız kaçmaz. Dinler anlamlandırmanın peşine düşmeyenler için geçerli hale gelmiştir günümüzde. Anlamlandırmayı yapınca zaten gerek kalmıyor.(Empati anlamlandırmanın en önemli parçasıdır aslında zeka yada bilgiden üstündür.) Hayatın temelinin meta dediğimiz sistemin sonsuz kahkahası içinde hissedince insan anlıyor hayattaki egosal hazların düşüklüğünü ve anlamsızlığını. Meditasyon işte anlamamı sağlayan şey bu. Hayatın bir çiçek gibi olduğunu kavratan şey bu. Yaşamın aslında doğumun kendisi olduğunu kavratan şey bu. Hiçlikten ışığa ışıktan varlığa varlıktan öze götüren şey budur. Bir kez hissettiğinde gerçekliği artık unutmazsın artık o seni çağırır. Sonsuz bir sevgi yumağına dönüşürsünüz. Bunu kavrayıp her ana yayarsan işte gerçek aydınlanmış o zaman olursun. Anlamak bir seviyedir hissetmekte bir seviyedir ama kavramak artık tam olmaktır o esas olandır. Dinler bunu anlamlandırmadan yapmaya çalıştılar ama artık devir anlamlandırma ve kavrama zamanıdır. Her insan kendi yolunu çiziyor hayat bu karmaşık döngüde ilerliyor her ne düşünürsen düşün sevgiyi hissetmelisin sevgiyi yüreğinden çıkarmış isen bil ki fikirlerin değil yanlış yolda olan sensindir. Hayat fikirsel bir ayrım yapmaz temelde hiç ayrım yapmaz ama bu döngüye son vermek ve sevginin temeline inmek için sevgiyi hissetmek lazım yoksa kötü karmalar seni kötülüklere ve acıya sürükler sistemi uzatır. Sevgiyi hissedip yaşamalıyız hayatı bir eğlence yerine çevirmek yine bizim elimizde. Acının sebebi de yine kendi varlığımız hayat hiç bir zaman yanlış olanı yapmaz. Ne kadar belirsizlik teorisi kabul edilse de Albert Einstein buna inatla halen Tanrı Zar Atmaz demiştir ve bence de haklıdır. Önceki yazılarımda anlattığım Ruhsal Döngüyü anlarsanız cevaplar yerine oturacaktır. Ama ne kadar anlatsam da gerçek sevgiyi yüreğinizde hissetmediğiniz sürece varlığın özüne meditasyonla kavuşamadığınız sürece aklınız sizi savurup duracak sonsuzlara. Sevgi, empati ve sorgulama yetisi işte bu üçü aslında tüm cevabı barındırıyor. (Meditasyonu bir oturma hali yada odaklanma hali olarak görmeyin o düşünceye yüklenmiş bir yön mekanizmasıdır. ''Hiçlikten ışığa ışıktan varlığın özüne götüren şey budur.'' bu cümlede anlattım empatidir aslında.) Öldüğümüzde kişisel yaşamımız zamanda bir yarık oluşturur ve video gibi defalarca oynar sonsuza kadar yani hayata izinizi bırakmış olursunuz fakat gerçek değil sadece bir kayıt. Daha önceki yazılarımda belirttiğim ruhsal döngüyü de düşünürsek tüm yaşamlarımız için bu geçerlidir ve sonsuz sayıda ki yaşamda kendi zaman çizgimizi oluşturur. Sistem benzer olanı çekme özelliği nedeniyle bir döngüye gireriz fakat bu döngüde ki mantıksal hata başlangıcın her şeyi belirleme durumudur yani özgür irade ortadan kalkarmış gibi gözüküyor bunun açıklaması bir irade kavramının olduğu ve her yaşamda giderek arttığı için belirli bir seviyeden sonra bu döngüye irade ile müdahale edip tekamüle giden süreci hızlandırıp işleri kendi lehimize iyiliğimize doğru çevirmeye başlarız. Bu döngüye karma diyoruz. En sonunda tekamülü tamamladığında mutlak olana gidiş söz konusudur. Bizler mutlak olana giden süreçte hazırlanıyor ve aynı özün farklılaşmış tözlerinden oluşan aydınlanmış insanlar oluşturuluyor ve özümüz sevgidir. Bu döngüde tüm evren sadece bir simülasyon ve bazı kurallarla işliyor. Mutlak olanı anlamanın yolu mantık, bilim, din ve empati. Hepsini bir şekilde kullanmak lazım içerinden empati dışında hepsi yolu kısaltmada kullanılıyor anlamlandırmayı kısa zamanda yapmak için geçerli. Empati temel olgusudur. (Meditasyonda varoluşun özüne yapılan bir empatidir temelde sadece yolu öğretilimiştir) Varoluşun bir parçasıysak cevapta bizim içimizde gizlidir. İşte Buddha ''Kendine Işık Ol'' der kesinlikle haklı. |
#2
|
|||
|
|||
Teşekkürler.
__________________
Kaybettiklerim arasında en çok kendimi özledim, oysa ne güzel gülerdim.. |
#3
|
|||
|
|||
PayLaşım İçin TeşekküRLeR
. |
#4
|
|||
|
|||
Sayın DiLara, konu paylaşımınız için teşekkür ederiz.
__________________
Sözün kıymetini '' Lal'' olandan,
Ekmeğini kıymetini ''Aç '' olandan, Aşkın kıymetini ''Hiç'' olandan öğren.. |
|
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevap | Son Mesaj |
Güzel hayat nedir? | Gercek | Sizden Gelenler | 1 | 17.11.24 01:31 |
Tahatili Seba Havvası (Herşeyi mümkün kılan) | HavasHoca | Diğer Havas Konuları | 11 | 07.04.24 12:09 |
Davut (a.s) ve Oğlu Süleyman (a.s) | Skoda | Peygamberler | 0 | 01.11.21 20:16 |
hacet için etkili tertip | Frost | Hacet & Dilek Uygulamaları | 14 | 18.10.21 02:15 |
Duanın fazduanın fazileti ve vaktiileti ve vakti 3 | Tuana | Dualar & Dua Kardeşliği | 7 | 10.05.18 10:11 |