#1
|
|||
|
|||
Dua ve Kader
DUA söz konusu olduğu zaman, hemen pek çoğumuz yanlış bilgiyle şartlanmak yüzünden, “Aman canım kaderde ne varsa o olacak, DUA’ya ne gerek var!” deyiveririz.
Oysa, bu tamamıyla yanlış bir görüştür! Kader konusunda gerçek bilgileri, Kur’ân-ı Kerîm âyetlerine ve tamamıyla Hz. Rasûlullâh (s.a.v.)’in buyruklarına dayanan biçimde “İNSAN ve SIRLARI” isimli kitabın kader konusuyla ilgili bölümünde okurlarımıza açıkladık. KADER kesindir ve hiç kimse bunun dışına asla çıkamaz. Nitekim, Hazreti Rasûlullâh (s.a.v.) açıklamalarında, bunu en dar anlayışlıların dahi fark edebileceği bir biçimde vurguluyor. Ne yazık ki, bu gerçeği yansıtan hadîs-î şerîfi, hadis kitapları hariç, hiçbir kitapta bulamıyorsunuz. Yazamıyorlar!.. Ama gerçek, yazılmasa da, söylenmese de gerçektir. Hele Rasûlullâh (s.a.v.) tarafından da en yalın bir biçimde açıklanmışsa!.. Burada çok önemli olan husus şudur: KADER’in tekniği!.. KADER-DUA ilişkisini izaha girmeden önce, bu konudaki Rasûlullâh’ın birkaç buyruğunu nakletmeye çalışalım size... “KADER'i ancak DUA değiştirir. Ömrü ise ancak iyilik uzatır. Şüphesiz ki, kişi işlemiş olduğu günah sebebiyle rızıktan mahrum edilir.” “KAZA’yı ancak DUA geri çevirir... Ömrü ise iyilik uzatır.” “Tedbirin kadere faydası olmaz; DUA’nın ise gelmiş ve gelmemiş musîbetlere faydası vardır; şüphesiz ki belâ iner, DUA onu karşılar ve kıyamete kadar çarpışırlar.” Evet, bir yandan, kaderin değişmeyeceği belirtiliyor; diğer yandan DUA’nın kaderi, kazayı geri çevireceği açıklanıyor. Bu iki hususu nasıl birleştirip, nasıl bir sonuç elde edeceğiz? Bilelim ki... İnsanların kaderi takdir edilmiştir; her şey gibi... Ne var ki, DUA faktörü de bu KADER sistemi içinde yer alan bir faktördür; DUA ederseniz, kaderdeki olayı geri çevirebilirsiniz, kazayı reddedebilirsiniz; ancak bu DUA’yı yapmak, gene kaderinizin elvermesiyle mümkün... Yani, kaderiniz müsaitse DUA edebilirsiniz ve böylece de o gelecek olan olayı geri çevirebilirsiniz. Kaderinizde kolaylaştırılmışsa DUA etmek, size o belâ veya musîbet gelmeden önce DUA edersiniz ve o olayın zararından korunmuş olursunuz. Dolayısıyladır ki, tedbirle takdiri değiştiremezsiniz; fakat, takdirde varsa tedbir alır ve böylece de kazayı geri çevirmiş olursunuz. Bu hususta Halife Ömer (r.a.), bize bir uygulamasıyla son derece önemli bir uyarıda bulunmuştu… Orduyla Şam’a giden Halife Ömer (r.a.) şehre yaklaştığı zaman, veba salgını olduğunu haber alınca orduya geri dönülmesi talimatını verir. Bu durum üzerine, kader kavramını anlayamayan ve işin şeklinde kalanlar şaşırırlar ve sorarlar: — Allâh’ın kaderinden mi kaçıyorsun yâ Ömer?.. Kaderin tekniğini anlamış olan Hazreti Ömer (r.a.)’ın cevabı hepimize bir derstir: — Allâh’ın kazasından Allâh’ın kaderine kaçıyorum!.. İşte yukarıda anlatılan cevap, bu kader konusunun “püf noktası”dır. Kader mutlak ve kesindir!.. İnsan ise, kendisinden meydana gelenlerin neticesini görecektir!.. “...İNSAN İÇİN YANLIZCA ÇALIŞMALARININ (kendisinden açığa çıkanların) SONUCU OLUŞACAKTIR!” (53.Necm: 39) âyetini hatırlayalım... İşte bu sebepledir ki, siz ne yapabiliyorsanız, elinizden ne geliyorsa onu yapmak zorundasınız... DUA edebiliyorsanız, hemen ediniz! Bir çalışma yapma imkânına sahipseniz, hemen yapınız! Korunmak için elinizden gelen bir şey varsa, hemen tatbik ediniz. Biliniz ki; yapabildiğiniz, kaderinizin müsaade ettiğidir ve yaptığınızın sonucunu da mutlaka görürsünüz. Bu yüzden denilmiştir; “DUA kazayı reddeder”, diye... Yani, o kazanın reddi sizin duanıza bağlıdır!.. O musîbetin size isâbet etmemesi, sizin o hususta dua etmenize bağlıdır. Dolayısıyla, dua edersiniz ve o kaza veya hoşlanmadığınız olay size isâbet etmez; ya da umduğunuz, olmasını istediğiniz olay o duanız vesilesiyle gerçekleşir. Hazreti Rasûlullâh (s.a.v.) “keşke” demeyi şeytan ameli olarak nitelemiştir. Bunun mânâsını çok düşünmek ve bu hususu iyi anlamak mecburiyetindeyiz... Niçin, “keşke” demek yasaklanmıştır?.. Bilelim ki DUA, kader sistemi içinde yer alan çok önemli bir unsurdur… DUA edebiliyorsanız, edebildiğiniz kadar DUA ediniz; hepsinin de faydasını, dünya hayatında anlayamayacağınız kadar fazlasıyla göreceksiniz. Zira, Allâh, kulunda ortaya çıkartacağı pek çok özelliği DUA şartına bağlamış; takdir ettiği pek çok şeye DUA’yı vesile kılmıştır. Bu yüzdendir ki, “DUA müminin silahı” olmuştur. DUA, takdirin tüm güzelliklerinin size ulaşmasına vesile olan en değerli nimettir. Onu elden geldiğince çok ve güçlü olarak kullanan, en büyük nimetlere kavuşacak olandır. Kaderi anlamayan cahil ise, DUA’yı terk eder; tüm mahrumiyet ve çileler de onu bekler!.. Konuyu Rasûlullâh AleyhisSelâm’ın şu açıklamasıyla bağlayalım: “İçinizden her kime DUA KAPISI AÇILMIŞ ise, muhakkak ona rahmet kapıları açılmıştır ve Allâh’tan, kendisinden âfiyet istenilmesinden daha sevimli bir şey istenmemiştir.” “DUA, inen belâya ve inmeyen belâya karşı faydalıdır. Ey Allâh’ın kulları, DUAYA SIMSIKI SARILINIZ!..” Bu konu okuduğum bir yerden alıntıdır. |
#2
|
||||
|
||||
KADERİN DOĞRU ANLAŞILMASI
Kader konusu çok önemli konulardan birisidir. Dolayısı ile îman esaslarından sayılmıştır. İki çeşit kader vardır, tüm kâinatı kapsayan kader, akıllı varlıkları (insanları ve cinleri) tek tek ilgilendiren kader. Tüm kâinatı kapsayan kader hakkındaki rivayetleri ele alırsak; rivâyetlerin birisi şöyledir: «Allah’ın ilk yarattığı şey kalemdir. Allah, kaleme; yaz diye emretti. O saatten kıyamete kadar olacak her şey yazıldı.» (Müsned, V, 317; Buhârî, “Ḳader”, 2; Ebû Dâvûd, “Sünnet”, 16; Tirmizî, “Tefsîrü’l-Ḳurʾân”, 67). Sahabenin ileri gelenlerinden Ubâde bin Sâmit de kader konusunda oğluna şöyle nasîhat ediyordu: "Ey oğulcuğum. (Kaderinde) sana isabet eden şeyin (sana ulaşmakta) şaşmayacağını, (kaderinde) sana isabet etmeyen şeyin de sana erişemeyeceğini (iyice) bilmedikçe hakiki imânın tadını bulamazsın. (Nitekim ben) Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-’i şöyle buyururken işittim: «Allah'ın ilk yarattığı şey kalemdir. (Yüce Allah kalemi yaratınca) ona: Yaz, diye emretti. (Kalem): Ey Rabbim neyi yazayım, dedi (Yüce Allah da Kıyamet kopuncaya kadar (olacak) her şeyin kaderini yaz!» buyurdu." "Ey Oğulcuğum! Ben Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'i «Bundan başka (bir inanç) üzerinde ölen kimse benden değildir.» derken işittim. (Ebu Davud, Sünnet 17, (4700); Tirmizi, Kader 17, (2156)) Bu rivâyetlere göre, daha kâinat yaratılmadan önce kalem yaratılmış ve kalem Lehvi Mahfûz'a kıyamete kadar olacak her şeyi yazmıştır. Bu kader kâinatta vukû bulacak her şeyi tesbit etmiş ve orada yazılandan başka bir şey olmayacağı gibi orada yazılandan eksik bir şey de olmayacaktır. Orada yazılı bulunan her şey vakti geldiğinde tek tek meydana gelecektir. Akıllı varlıkları ilgilendiren kadere gelince, bu da iki türlüdür. Sorumlu oldukları kader, sorumlu olmadıkları kader. Sorumlu oldukları kader, kendi irâde ve seçimleri ile yaptıkları veya yapmadıkları şeylerdir. Burada yaptıkları veya yapmadıkları tamâmen kendi iradeleri ile olduğu için sorumludurlar. Îman eder, sâlih amel işlerlerse mükâfâtını görecekler, yapmadıklarından da hesaba çekileceklerdir. Sorumlu olmadıkları kader ise kendi irâdeleri dışında olan kaderdir. Mesela erkek veya kadın olmaları, yeme içme arzusu, boyunun, renginin değişik olması, hastalanması vb. gibi durumlar kulların irâdesi dışındaki şeyler olduğu için bunlardan sorumlu olmayacaktır. Kadere îman, îman esaslarından demiştik. Nitekim İbn Vehb’in rivayetinde Allah Rasûlü -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur: «Kim, hayrı ve şerri ile kadere iman etmezse Allah, onu ateş ile yakacaktır.» [Sahih Hadis] - [İbn Vehb "el-Kader" adlı eserinde rivayet etmiştir - Tirmizî rivayet etmiştir - Ebû Dâvûd rivayet etmiştir - Ahmed rivayet etmiştir] Bugün müslüman olduğunu iddiâ etmesine rağmen kadere inanmayan, kaderin îman esaslarından olmadığını iddiâ edenler vardır. Bunlar kaderle ilgili bir çok âyete ters düştükleri gibi mânen mütevâtir olan bir çok hadisi de kabul etmemiş olmaktalar ve îman dâiresinden çıkmaktadırlar. Bâzı insanlar da kadere îman etmelerine rağmen kaderi yanlış anlamaktadırlar. Bunlar diyorlarki, kader Allah'ın bizim için yazdığıdır. Yâni Allah ne yazdı ise biz onu yapıyoruz. Bu, yanlış bir kader anlayışıdır. Zîra bizler Allah'ın bizim için yazdığı şeyleri değil, Allah'ın bizim kendi irâdemiz ve seçimimizle yapacağımız şeyleri ezelî ilmi ile bilip önceden yazdığı şeyleri yapıyoruz. Bundan dolayı da sorumluyuz. Eğer biz Allah'ın yazdığı şeyleri yapmak zorunda olsa idik, yaptığımız veya yapmadığımız şeylerden, küfürden ve şirkten Allah'ın bizi hesaba çekmesi, cezalandırması zulüm olurdu. Kullar o zaman derlerdi ki, ey Allah'ım, benim içki içeceğimi, zina yapacağımı, adam öldüreceğimi, küfre ve şirke sapacağımı yazmışsın. Senin yazdığın ve benim de yapmak mecbûriyetinde olduğum şeylerden beni neden hesaba çekiyorsun ki?Kaderin nasıl olduğunu bir misal ile anlatalım. Bilindiği gibi namaz takvimleri vardır. O namaz takvimleri daha yeni yıl gelmeden, kasım veya aralık ayında satışa çıkar. O takvimlere baktığımızda, bir sene sonra, aralık ayının otuz birinde güneşin ne zaman doğacağı ve batacağı yazmaktadır. Şimdi güneş, takvimi yazanlar öyle yazdıkarı için mi yani onların yazdığı saatlerde mi doğup batmaktadır yoksa takvimi yazanlar güneşin zaten doğup batacağı zamanı bildikleri için mi takvime öyle yazmışlardır? Elbette güneşin zaten doğup batacağı zamanı kendi katlarındaki bir ilimle bildikleri için takvime öyle yazmışlardır. İşte öyle de, Allah bizim kaderimizi kullarım şunu yapsın bunu yapsın diye yazmamıştır. İlerde bizim kendi hür irademiz ve seçimimizle yapacağımız şeyleri bildiği için "kullarım şunu yapacak bunu yapmayacaktır" diye yazmıştır. Allah'ın yazdığı kaderde bir değişiklik olmaz. Yâni Allah'ın yazdığı bazı şeylerin olmaması veya yazmadığı şeylerin olması diye bir şey olamaz. Eğer öyle bir şey olacak olsaydı bazı konularda Allah'ın yanılmasını ve bilmemesini gerektirirdi ki böyle bir şey Allah için aslâ câiz değildir. Kim ki, Allah'ın bazı şeyleri bilmeyeceğini iddia ederse o, Allah'a âcizlik ve noksanlık izâfe etmektedir ki bu açık bir küfürdür. Bundan dolayı kaderle ilgili bilgimizi ve inancımızı ehli sünnete göre öğrenmemiz ve bozgunculara, tahrifçilere açık bir kapı bırakmamamız lâzım. Selam ve dua ile.
__________________
Ne senle yaşanıyor Ne de sensiz oluyor Şu garip bomboş dünyada.. |
|
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevap | Son Mesaj |
Kader değişir mi? | ebu ubeyde bin cerrah | ALLAH (c.c) | 26 | 20.10.24 20:13 |
Külli kader ve cüzi kader nedir? | Hal | Kadim Bilgelik | 7 | 08.07.21 23:50 |
Kader Var | SiLence | Gizemli Olaylar ve Mekanlar | 8 | 15.12.18 22:13 |