#1
|
|||
|
|||
Maji Nedir? Maji Ne demek?
Maji Nedir? Maji Ne demek?
Lord Bulwer-Lyton Majiyi,doğayı kontrol etme sanatı olarak yorumlar.Ama bana göre Maji'yi tanımlayabilen en güzel açıklama Philip Bonewits'in "Real Magic" adlı eserinde şu sözlerle yapılmıştır."Maji, o Büyük Sanat, sadece bütün sanatların değil, aynı zamanda bütün dinlerin, bütün asaletin ve bütün bilimlerin hem özü, hem de bütünüdür". Maji konusunda günümüzde insanı oldukça aldatan ve yanlış fikir ve düşüncelerle dolu kaynaklar var.Kısaca gerçekten Maji nedir,benim anladığım kadarıyla paylaşmak isterim.Gerçek maji din ile bilimi birleştiren bir felsefedir.Galiba en kısa şekliyle Maji budur.Maji insanın,yaratıcılığını ve özgürlüğünü geliştirir.Maji hakkında pek çok kaynakta "Maji=Büyü" şeklinde açıklamalar bulunuyor. Maji kelime kökeni olarak batıdan geliyor.Ama Maji kelimesinin etimolojik kökeni, Zerdüşt rahiplerine gidiyor.Zerdüşt Rahiplerine "Magi" denirdi.Ve bu rahipler ilahiyat,astroloji ve okült bilgileriyle ünlüydüler.Çeşitli kaynaklarda Zerdüşt rahipler veya Magiler hakkında bolca kaynak bulabilmek mümkün. Araplar,Zerdüşt Rahiplerine verilen Magi sıfatından dolayı.Zerdütlüşe "Mecusilik" adını vermişleridir.Ve günümüzde ki Maji'nin gerçek kökeni de zaten burasıdır. Kendilerine "Modern" sıfatına ekleyen günümüzün Majisyenleri.Maji'nin kökeni konusunda farklı fikirler ortaya atmaktıdarlar ama Etimolojik olarak incelendiğinde Maji kelimesinin Hint Avrupa dil ailesine girdiği ve "ulu","yüce" anlamlarına geldiği kabul edilir.Bu sebeple Maji yi büyü anlamına geldiğini belirtmek yanlıştır.Maji kelime anlamından da anlaşıldığı üzere,insanı geliştiren demektir. Majiyi büyü,majisyenleri ise büyücü olarak tanımlanmasının nedeni.Kendilerine modern majisyenler diyerek kurdukları çeşitli tarikatımsı cemiyetlerde Maji ritüellerini benimseyerek,Majinin dogma ve ritüellerine ilişkin yasaları çiğneyerek,ritüelleri uygulamalarından kaynaklanmaktadır.Oysa Maji ile büyü ve Büyücülük arasında ki temel fark.Majisyenin asla ama asla kendi yararına olacak fakat kendi yararlanırken başka birisine zarar verecek aktivitelerden kaçınma düşüncesidir. Majisyenin amacı kozmik bütünlüğü bozmayacak şekilde ve diğer insanların zararına olmayacak şekilde kendisini geliştirmektir. Günümüzde Maji bir ticari emtia olarak görülmekte ve ismi değiştirilerek "kişisel gelişim" seminerleri ismi altında çeşitli kurum veya meraklı kişilere öğretilmektedir.Bunun nedenide,majisyen olmak isteyen bir kişinin,odaklanma ve konsantrasyon yetisinin en üst düzeyde olması ve kişinin kendisinde olduğunu bilmediği pek çok zihinsel gücünü kullanmasıdır.Modern Majisyenler bu felsefeyi para kaynağı olarak görürler ve satarlar.Zaten bu tarz geleneklerine ve dogmalarına ihanet eden,sır yeminlerini bozmuş,amaçları sadece kendilerini düşünenler sayesinde Maji gibi bir felsefe.büyü ve büyücülük olarak karalanmaktadır. 1800lü yılların başından itibaren,kökeni binlerce yıllık bir ezotik yapıya sahip Maji,isim değiştirelerek,edilen ezoterik yeminler bozularak.Kitaplara dergilere konu edilerek pazarlanmaktadır.Oysa Maji de edilen sır yemini "kanla yazılır ve kanla bozulur".Ve Majiye meraklı kişi sadece ama sadece Maji öğretisine hakim ve derecesi yüksek Bir usta tarafından yetiştirilebilir.İnisiyasyon ve tekris süreci çok katı ve kesindir.İngilizce tabiriyle "Obey Your Master" (ustana itaat et) şeklindedir ve sonsuz sadakat içerir.Herhangi bir şekilde tekris ve inisiyasyon sürecine hakim olamayacak,kozmik bilince ve bütünlüğe hakim olmayan kişilere, yani hırsları amacını şaşırmış kişilere aktarılamaz. Maji Felfesefesinde insan büyük bir evrenin içinde ki küçük bir evendir.İnsanın her parçası kutasl kabul edilir çünkü insan Yaradanın suretinden yaratılmıştır. Maji insana ekstra bir güç verir.Ama bu ekstra güç kötü değil tam tersi iyidir.Çünkü zihinsel anlamda güçlü olan kişi sadece nefsine karşı durabilir. Günümüzde Majikal ritüellerde kullanılan pek çok alet veya kart veya kıyafet vardır çünkü konsantrasyonu ve odaklanmayı gerektiren aletlere ihtiyacı vardır. Bu bakımdan en karışık unsurlar Altın Şafak tarikatı tarafından kullanıyordu herhalde. Maji de aslen 3 şey gerekir.En önemlisi insan iradesidir.Majikal unsurlar ve gereçler yaşanılan zamana,bulunulan coğrafyaya göre değişiklik gösterse de temel olarak gereken 3 şey 1:insan iradesi 2: Astral ışık 3:Tekabüldür. Altın Şafak Cemiyeti bu 3 temel unsura ek olarak bir 4. unsuruda eklemişlerdir ve gereken unsurlardan bir tanesinin de "imgeleme" olduğunu benimsemişlerdir. Bu kabul gören 3 unsur kişiyi hedefine doğru götürür.Astral ışık kişinin iradesini hedefine götürmeye yardımcı olur.Tekabül ise farklı şeyleri birbirine bağlayan şeylerdir ve astrolojiklerdir.(bir gezegeni simgeleyen taş veya madenler gibi). Altın Şafak Cemiyetine bu kadar çok değinmemin sebebi.Majiye olan bağlılıkları ve Majikal Ritüelleridir.Altın Şafak Cemiyetine ait bilinen en güzel eser Frater Resurgam tarafından kaleme alınmış Flying Roll adlı eserdir.Altın Şafak Cemiyetinde ki Majikal imgeleme sürecini en güzel şekilde açıklayabilmek için bu kitaptanbir bölümünü paylaşmam daha uygun olacaktır. "Majinin uygulanması için hem Hayal Gücü, hem de İrade Gücü faaliyette geçmelidir. İkisi de uygulamada eş değerdedir. Hatta en iyi sonuçları elde etmek için Hayal Gücü, İrade Gücünün biraz önüne geçmesi gerekir. "İrade Gücü desteksiz bir akım gönderebilir. Bu akım tamamen etkisiz olmaz. Ancak sonucu muğlak ve kısa sureli olur, çünkü desteksiz irade sadece bir akım gönderebilir. "Desteksiz Hayal Gücü bir şekil yaratabilir ve bu suret belirsiz bir sure için varlığını sürdürebilir. Ancak irade tarafından canlandırılmadığı sürece önemli herhangi bir işlem yapamaz. "Ancak bunların ikisi birleştirildiği zaman - Hayal Gücü bir şekil yarattığında - ve İrade Gücü o şekli yönetip kullandığında, harika Majikal sonuçlar elde edilir." Altın Şafak Cemiyetinde inisiyasyon süreçleri oldukça yorucu ve yoğun şekilde oluyordu.Daha önce bahsettiğim gibi gerek inisiyasyon sürecinde gerekse ritüellerin uygulanmasında çağa ve bulunan coğrafyaya uygun alet ve unsurlar kullanılabilir.Bu alet ve unsurlar Altın Şafak Cemiyetinde de oldukça çeşitli ve Majisyen olmak isteyen veya dereceden bir üst dereceye geçiş inisiyasyonunda Majisyenleri oldukça zorlamaktaydı. Maji içsel bir yolculuğa çıkmaktır.İnsanın iradesine hakim olmasıdır.Bir sihir değildir.Majisel yolculuğa çıkmak isteyen kişi her zamankinden daha çok çalışmalıdır. |
#2
|
|||
|
|||
Emeğine sağlık
|
#3
|
|||
|
|||
Allah razı olsun mübarek
. |
#4
|
|||
|
|||
ZERDÜŞTLÜK
İranlı Zerdüşt tarafından kurulan tek tanrılı inanç sistemi. İnanılan tek tanrıya verdikleri Ahura Mazda adıyla bağlantılı olarak Mazdeizm de denir. Sonraki dönemlerde ise daha çok Mecusilik adıyla anılmıştır. Tek tanrılı bir inanç sistemi getirdiği için kimilerince peygamber olarak kabul edilen Zerdüşt'ün hayatıyla ilgili bilgiler daha çok efsanelere dayanır. Zerdüştçülerin inanışına göre Zerdüşt, Büyük İskender'den 258 yıl önce ortaya çıkmıştır. Büyük İskender, Ahameniş hanedanının (M.ö. 559-330) merkezi Parsa'yı (Persepolis) M.ö. 330'da ele geçirdiğine göre Zerdüşt, Harezm'in kralı olduğu sanılan Vistaspa'ya inançlarını M.ö. 588'de kabul ettirmiş olmalıdır. O sırada 40 yaşında olduğu inancı doğru kabul edilirse, doğum tarihinin M.ö. 628 olması gerekir. Spitamalar adıyla bilinen soylu bir aileye mensub olan Zerdüşt, "Bilge Tanrı Ahura Mazda'dan vahiy aldığını" öne sürerek eski İran dinini yeniden biçimlendirmeye çalıştı. İnanç sisteminin temelini tapınılacak tek tanrı, en yüce tanrı Ahura Mazda oluşturur. Ahura Mazda, göklerin ve yerin, diğer bir deyişle maddî ve manevî dünyaların yaratıcısıdır. Birbirini izleyen karanlıkla aydınlığın kaynağı, evrensel adaletin yaratıcısı, doğanın merkezi, ahlakî düzeninin kurucusu ve tüm dünyaların yargıcıdır. Ahura Mazda, başlıca altı niteliğe sahiptir. Bunlar doğruluk ya da kusursuz düşen (aşa vahishta), iyi akıl (vohu monah), iyiliksever bağlılık (spenta armaiti), yararlı egemenlik (kshathra vairya), bütünlük ya da kusursuzluk (haurvatat) ve ölümsüzlüktür (ameratat). Bu nitelikler kutsal ölümsüzler (ameşa spenta) denilen altı göksel varlık ya da melek olarak da düşünülür. Kutsal ölümsüzlerin simgelediği iyi nitelikleri Ahura Mazda'ya inananlar da edinebilirler. Bu nitelikler ilahî düzenin işleyişini yansıttıkları ve Bilge Tanrı'yı izleyenleri birbirine bağlayan düzeni oluşturdukları için, Ahura Mazda'nın dünyasıyla ona inananların dünyası birbirine yaklaşmış olur. Zerdüşçülük'ün kutsal kitabı, hikmet ve bilgi anlamına gelen Avesta'dır. Avesta, üç ana bölümden oluşur. Yasna adını taşıyap ilk bölümde dinî törenlerde okunan ilâhiler yer alır. Zerdüşt'e ait olduğu kabul edilen Gatha'lar da bu bölümdedir. Toplam 896 mısradan oluşan Gatha'l-ar, Gat denilen beş manzumedir. Manzumeler Esnud Gat, Uştad Gat, Spentmend Gat, Vaşnu Hişter Gat ve Vehiştvet Gat adlarını taşır. Çeşitli ilâhilerin oluşturduğu ikinci bölüm Yuşt adını taşır. Videvdat denilen üçüncü bölüm de "şeytanlara karşı kanun" biçiminde adlandırılır. Bu bölümde şeytanlara karşı tılsımlar ve temizlenme kuralları yer alır. Zerdüşt inançlarına göre, ölümsüzlüğün ve sonsuz mutluluğun geçerli olduğu hak ve doğruluk ülkesinin mutlak hakimi olan Bilge Tanrı Ahura Mazda'nın karşısında, kötülüğü simgeleyen Ehrimen yer alır. Bu inanış Zerdüştçülük'ün ikici (dualist) yönünü oluşturur. Ehrimen'in peşinden gidenler, özgür iradeleriyle onu seçtikleri için kötü olurlar. Bu ahlakî ikicilik Zerdüşt'ün kozmoloji anlayışından kaynaklanır. Bu anlayışa göre başlangıçta "hayat ile hayat olmayan" arasında seçim yapma özgürlüğü bulunan iki ruh karşı karşıya gelmiştir. Bu ilk seçim, iyilik ve kötülük ilkelerinin kaynağıdır. "Adalet ve Hakikatin Egemenliği" iyilik ilkesiyle, "Yalanın (Druc) Egemenliği" ise kötülük ilkesiyle bağlantılıdır. Yalanın ülkesi daeva denilen kötü cinlerle doludur. Kendi iradeleri ve kararlarıyla iki karşıt ilkeye dönüşen iki ruhu da Ahura Mazda'nın yaratmış olması, kozmoğonik ve ahlakî ikiciliğine karşın Zerdüşt dininin tek tanrıcı niteliğini korumasını sağlamıştır. Bilge Tanrı, kutsal ölümsüzlerin de yardımıyla sonunda kötülüğün simgesi Ehrimen'i yok edecektir. Bu inanç, kozmik ve ahlakî düzlemlerde ikiciliğin ortadan kalkacağı anlamına gelir. Ama bu ikici anlayış Zerdüşt'ten sonraki dönemlerde yeniden önem kazanmış, artık Hürmüz (Yaratıcı) ya da Ormazd olarak anılan Ahura Mazda'nın Ehrimen'l-e eşit konumda görülmesine neden olmuştur. Buna göre zamanın başlangıcında dünya, biri iyinin, diğeri kötünün egemenliği altında bulunan iki alana bölünmüştür. Her insan bunlar arasında seçim yapmak zorundadır; kendi iradesi doğrultusunda ya Bilge Tanrı'yı ve onun egemenliğini ya da Yalan ülkesinde hüküm süren Ehrimen'i seçecektir. İnsanın karar verme özgürlüğü, kendi kaderini belirlemesi ve ondan sorumlu olması sonucunu doğurmuştur. Doğru insanın ödülü, sonsuz dürüstlük ve ölümsüzlüktür. Yalanın yanında yer alanlarsa, yalnız Bilge Tanrı tarafından yargılanıp cezalandırılmakla kalmayacak, kendi vicdanlarınca da mahkum edilecektir. Bu insanların ölümden sonra sürdüreceği hayat, İslam'daki Cehennem hayatına benzer, insan bir kere seçimini yaptıktan sonra geri dönüş yoktur. Bu nedenle dünya, birbiriyle savaş durumundaki iki topluluğun oluşturduğu iki zıt kutup ,olarak algılanır. Günah insanı kötü güçlerin esiri kılar. Erdemler iyiliğin nihai üstünlüğüne yardım eder. Doğru yaşama, ahlakî emirlere uyma başlıca esaslardır. Ahlakî emirler iyi düşünce, iyi söz ve iyi iş diye özetlenir. Yoksullara cömert davranma, misafirperverlik, bütün kötülüklerden uzak kalma, toprağı sürme, sığırlara bakma, sıkıcı şeyleri ortadan kaldırma da başlıca erdemlerdir. Temiz hayvanları, özellikle köpekleri öldürme büyük günahtır. Zina yasaktır. Bazı cinsel konular ve ölü bedenine dokunma kirlenmeye yolaçar ve arınmak için özel ayinler gerektir. Gathalarda Zerdüşt'ün kıyamet ve ahiret hayatıyla ilgili inançları da açıklanır. Bu ilâhilerin hemen her satırında ölümden sonra insanı nelerin beklediğinden söz edilir. Bu dünyadaki hayat, ölümden sonraki hayatın uzantısıdır. Bilge Tanrı tüm iyi davranış, söz ve düşünceleri ödüllendirip kötülerini cezalandıracaktır. Ölülerin ruhları, herkeste korku ve kaygı uyandıran Karşılık Köprüsü'nden (Cinvat Peretu) geçecektir. Ahura Mazda'nın yargısından sonra iyi ruhlar sonsuz mutluluk ve ışık ülkesine, kötü ruhlar da korku ve karanlık ülkesine gönderilecektir. Daha sonraları, Zerdüştçülük çevresinde gelişen kozmolojinin dramatik bir akış olarak gördüğü dünya tarihi her biri 3 bin yıl süren 4 dönemden oluşur. Ezeli, öncesiz zamanda, aydınlıkta duran Hürmüz ile onun altında karanlıkta duran Ehrimen vardır. İlk 3 bin yılın sonunda, Ehrimen, kendisini Hürmüz'den ayıran Boşluk'u geçerek ona saldırır. Ehrimen'l-e mücadelesinin sonlu ölçülerle gerçekleştirilmediği sürece sonsuza kadar süreceğini gören Hürmüz, onunla mücadelesinin süresini sınırlayan bir anlaşma yapar. Arkasından, Zerdüşt inançlarının özünü içerdiğine ve duaların en kutsalı olduğuna inanılan Ahuna Vainya'yı okur. Büyük bir korkuya kapılan Ehrimen, Cehennem çukuruna yuvarlanır ve ikinci 3 bin yılı orada geçirir. Bu dönemde Hürmüz, evreni yaratmaya girişir. Önce, kutsal ölümsüzlerin de içinde bulunduğu ruhlar âlemini, ardından onun maddi karşılıkları olan gökyüzü, yeryüzü, bitkiler, İlk Öküz ve İlk İnsan Gayomart'ı yaratır. Sonra da insan ruhlarına iki seçenek sunar: Sonsuza kadar doğum öncesi durumlarında kalmak ya da bir bedene bürünüp dünyaya gelerek Ehrimen'l-e mücadelesinde Hürmüz'e yardım etmek. Ruhlar doğmayı ve Hürmüz'l-e birlikte mücadele etmeyi seçerler. Bu arada Ehrimen de altı kötü cin ve Hürmüz'ünkine karşıt yapıda bir maddî âlem yaratır. İkinci 3 binin sonunda Ehrimen, İlk Kadın olan Fahişe'nin kışkırtmasıyla gökyüzüne saldırıp Hürmüz'ün yarattığı dünyaya kötülüğü yayar. Onun öldürdüğü Gayomart'ın cesedinden insan soyu ile ilk metaller, İlk Öküz'ün cesedinden de hayvanlarla bitkiler türer. Üçüncü dönemde Ehrimen, maddî dünyaya egemen olursa da, ondan kaçmayı başaramaz. Onu bu tuzağa düşüren Hürmüz'dür ve Ehrimen, kendi felaketini kendi eliyle hazırlamıştır. Son 3 bin yıllık dönem, yeryüzüne dinin gelişiyle, yani Zerdüşt'ün doğumuyla başlar. Bu dönemi oluşturan her bin yılın sonunda Zerdüşt'ün ölümünden sonra doğan oğullarından biri onun halifesi olarak ortaya çıkacak ve dünyayı kurtarma görevini üstlenecektir. Üçüncü ve son kurtarıcı Saoşyans, son yargıyı gerçekleştirecek, ölümsüzlük içkisini dağıtacak ve yeni dünyanın yolunu gösterecektir. Saoşyans, Kansava Gölünde yıkanan bir bakirenin, o gölde bulunan Zerdüşt'ün tohumuyla gebe kalması sonucu doğacaktır. Böylece ölülerin dirilmesi başlayacaktır. İlk İnsan Gayomart'ın kemikleri hayat kazanacak, bütün ölüler tekrar vücutlarına kavuşacak ve bir yerde toplanacaklardır. İyilerle kötüler ayrılacak, iyiler Cennet'e, kötüler Cehennem'e gidecektir. Üç gün kalındıktan sonra bütün yaratıkları Ateş Irmağı'ndan geçecek, ateş kötüleri temizleyecek, şeytanlarla bütünleşenler dışında herkes Ahura Mazda'nın ülkesine geçecektir. Böylece sonlu zaman, 12 bin yıllık aradan sonra, içinden koptuğu ezeli, öncesiz zamanla yeniden birleşecektir. Zerdüşt'ün kurduğu inanç sistemi, onun ölümünden sonra bugün Afganistan'ı oluşturan topraklara doğru güneye ve batıda Medlerle Persler arasında yayıldı. Bu arada eski dinlere özgü öğeler de canlandı, eski tanrılarla tanrıçalara yeniden tapınılmaya başlandı. Bu dönemde Zerdüşt rahipler dinî temizlik idealini ateşle simgelediler. Bu rahipler "ateş yakıcılar" olarak anılmaya başladılar. Müslümanların İranlıları "ateşe tapıcılar" olarak nitelendirmelerine neden olan ateş kültü, İran dinî yapısının en göze çarpan niteliği halini aldı. Ateş tapınakları, güneş ışığının bile sızmasına izin vermeyecek şekilde yapılıyor, buradaki kutsal ateşe insan eli değdirilmiyor, nefesle kirletilmiyordu. Ateşi maşa ve kürekle besleyen rahipler ellerine eldiven giyiyor, ağızlarını örtüyorlardı. Ayinle temizlenmiş odunlarla beslenen ateşten evlere götürülmesi durumunda kesinlikle söndürülmüyordu. İslâm'ın İran'da yayılmasından sonra, Zerdüştçülük sınırlı biçimde daha 3 yüzyıl varlığını sürdürdü. 8-10. yüzyıllarda ise artık yaşama şansını tümüyle yitirdi. Bunun üzerine son Zerdüştçüler İran'ı terkederek Hindistan'a göçtüler. Hindistan'da varlıklarını hâlâ sürdüren Zerdüştçülere Parsiler denilmektedir. Günümüzde Parsilik olarak adlandırılan Zerdüştçülük, güçlü monoteist bir karakter taşımaktadır. Ateş, yine tanrıyı simgelemektedir. Eskiden olduğu gibi içinde sürekli ateş yapan tapınakları vardır. Bu tapınaklara Parsi olmayanlar alınmaz. Günde beş kez, ateşin temizliğini korumak için temizleme ayini yapılır. Rahipler denetiminde yapılan ayinlerde Avesta'dan ilâhiler okunur. Sunu ve kurbanlara büyük önem verilir. Ölüler, kentten uzak "dakhma" denilen ölü kulelerine bırakılır. Necis sayılan bu kuleler 4-5 metre yüksekliğinde silindirik yapılardır. Terasına çıplak biçimde yatırılan ölülerin etleri akbabalar tarafından yenilir, kemikleri güneşte kurur. Daha sonra bu kemikler kule içinde depolanır. Böylece toprağın kirletilmediğine inanılır. |
|
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevap | Son Mesaj |
Külli kader ve cüzi kader nedir? | Hal | Kadim Bilgelik | 7 | 08.07.21 23:50 |
Allah dostlarından Zünnun Mısri hazretleri anlatıyor | Sin | Allah Dostları & Evliyalar | 9 | 09.02.19 14:11 |
Özürlü Gönüller | ozanyazar | Engelliler Dünyası | 3 | 04.08.18 18:20 |
Fatiha Suresi Açıklamalı Tefsiri | Havasokulu | Kuran-ı Kerim Tefsiri | 15 | 03.07.18 16:49 |
Küfre sebeb olan söz ve haller ( 99 Madde ) | SiLence | Sizden Gelenler | 6 | 19.03.18 08:54 |