Harflerin ilmi - Havas Okulu
 

Go Back   Havas Okulu > Havas ilmi & Gizli ilimler > Havas ilmi Genel Bilgiler > Diğer Havas Konuları

Acil işlemleriniz için instagram: @HavasOkulu
Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
  #1  
Alt 04.01.19, 16:54
RvP RvP isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Manevi
 
Üyelik tarihi: 08.07.15
Mesajlar: 3,099
Etiketlendiği Mesaj: 147 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart Harflerin ilmi

Bil ki bu harflerin özelliği salt harf oluşlarından değil, şekiller halinde oluşlarından dolayıdır.
Her harfin bir şekli olmasından ötürü, bir harfin özelliği kendi şeklinden kaynaklanmaktadır.
İşte bu nedenle, harflerin amelleri, kalemlerin muhtelif olmasıyla çeşit çeşittir, çünkü şekilleri
muhteliftir.
- ...Onların meşguliyeti Rablerini tesbih etmek olur ve yükselerek ulvi mertebelere doğru
çıkarlar. Nitekim Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: “Güzel sözler ona yükselir” (Fatir 35/10). O
söz, kelimenin şeklinin aynısıdır, çünkü onlar Allah Teâlâ için tesbih edilmiş şekillerdir; şayet o
sözler küfür kelimeleri olsa, o zaman o sözler sahibine döner; onların vebali o sözleri
konuşanın üzerinedir, o kelimelerin üzerine değildir.
- Havada dolaşan bu sözlü harfler var olduktan sonra onlara ölüm ulaşamaz; yazılı harfler
böyle değildir; çünkü yazılı bir harfin veya bir kelimenin şekli değişikliğe uğrayabilir ve yok
olabilir, çünkü onlar değişikliği ve yok oluşu kabul eden bir yerde bulunurlar. Sözlü şekiller
ise, değişikliği ve yok oluşu kabul etmeyen bir yerde bulunurlar. İşte bu nedenle, sözlü harfler
için "beka", daimîlik ve ebedîlik söz konusudur. Dolayısıyla hava, gökyüzü bütünüyle âlemin
sözüyle dopdoludur. "Keşf" sahibi kimseler onları daimî duran suretler olarak görürler.
- İşte bu ilim kendi içinde çok şerefli bir ilimdir. Ancak ondan kurtuluş oldukça zordur; en iyisi
bu ilmi istemeyi bırakmaktır, çünkü bu ilim Allah'ın bazı özel kullarına mahsus kıldığı ve
özellikle de velilerin cümlesine mahsus kıldığı bir ilimdir, her ne kadar bazı insanlarda o
ilimden birazcık varsa da, onlar ona salih kulların ulaştığı yoldan farklı olan başka bir yolla
ulaşmışlardır. Bu nedenle, bu ilim o tür kişileri mutlu etmez, aksine mutsuz eder.
- Rabbin ve kulun hakikatlerinin birbirlerininkinden farklı olması gerekir, her ne kadar tek bir
varlığa (el-ayn) nispet edilmiş olsa da. İşte bu nedenledir ki, Allah “kıdem” sıfatıyla
insanlardan ayrılır, tıpkı insanların hudus yani “sonradan var olma” özellikleriyle Rab’den
ayrıldıkları gibi. Fakat, Allah “ilim” sıfatı ile insanlardan ayrılır, denilemeyeceği gibi, insanlar
da ilimleri ile ondan ayrılır, denilemez. Çünkü bu ilim birdir, yani ilim “Kadim” Varlıkta
kadimdir; “sonradan var olan” varlıkta sonradan var olmuştur.

Daha önce insanî hazretin ilâhî hazret gibi olduğunu, hatta aynısı olduğunu söylemiştik. Bu,
üç mertebe üzeredir: Mülk, Melekût ve Ceberut. Bu mertebelerin her biri de kendi içinde üçe
ayrılır, dolayısıyla bu mertebelerin sayısı dokuza çıkar. Sonra, şehadet âleminin (mülk
mertebesinin) üç mertebesini alırsın ve onları ilahî ve insanî hazretlerin toplamı olan altıyla
çarparsan ya da “takdir edilmiş altı gün”ün -Hakka ait üç harfle, halka ait üç harf o günlerde
yaratılmıştır- harfleriyle çarparsan, sonuç on sekiz çıkar. Bu da meleğin varoluşunu temsil
eder. Hak Teâlâ hakkında da aynı tarzda bir işlem yaparsın.
- Eğer melek, bütün varlığıyla bu dokuz felek bütününden birine doğru yönelirse (meyl), öteki
dokuz felek bütünü onu kendisine doğru çeker. Böylece melek iki bütün arasında birinden
diğerine durmadan gider gelir. Cebrail aleyhisselam Hak hazretinden Peygamber
aleyhisselâm’a iner.
- Eğer insan kaybeder bir durumdayken (fâkid) melek insana gelirse, o zaman hareket “inen”
bir harekettir: zatî ve arızî bir harekettir. Eğer insan varoluş halindeyken (vâcid) melek, insana
gelirse, o zaman hareket “çıkan” bir harekettir: arızî bir harekettir, zatî değildir. Eğer o insan
kaybeder durumdayken melek kendisine dönerse, o zaman hareket çıkan bir harekettir: zatî
ve arızî bir harekettir. Eğer o, varoluş halindeyken melek kendisinden dönerse, o zaman
hareket inen bir harekettir: arızîdir, zatî değildir.
- Sübhan olan Allah şu suretleri var etti: su, ateş, hava ve toprak. Bu suretleri biri diğerinin
içine girebilecek şekilde var etti. Dolayısıyla, ateş havaya dönüşebilir; hava da ateşe
dönüşebilir, tıpkı Te harfinin Tı harfine; Sin harfinin Sad harfine dönüşmesi gibi. Gerçekten de
kendisinden ilk ilkelerin/ana unsurların (el-ümmehâtü’l-üvel) meydana geldiği bu felekten ve
bu unsurlardan bu harfler meydana gelmiştir.
- Kendisinden toprağın var edildiği felekten peltek Se harfi; Te harfi; ayrıca başı hariç Cim
harfi; Lâm harfinin eğrisinin yarısı; Hı harfinin başı; He harfinin üçte ikisi; kuru Dâl harfi, Nun
ve Mim harfleri meydana getirilmiştir.
Kendisinden suyun var edildiği felekten Şın, Gâyn, Tı, Ha, Dad ve noktası; Fa’nın gövde
uzantısı; Kaf’ın başı ve eğrisinin bir kısmı; Zı’nın alt dairesinin yarısı meydana getirilmiştir.
Kendisinden havanın var edildiği felekten He’nin son tarafı, yani dairesini kapatan kısmı;
Fa’nın başı; daire oluşturan Hı’nın eğrisi; kuyruğuyla birlikte Zı’nın dairesinin üst yarısı; Zâl
harfi; Ayn harfi; Za, Sad ve Vav harfleri meydana getirilmiştir.
Kendisinden ateşin var edildiği felekten Hemze, Kâf, Ba, Sin, Ra, Cim’in “başı”; başı hariç
aşağıdan iki ucuyla Ya’nın gövdesi; Lâm’ın ortası; başı hariç Kaf’ın gövdesi meydana
getirilmiştir. Bütün bu harfler Elif’in hakikatinden sudur etmişlerdir. Elif, ruh ve his olarak
onların feleğidir.

Eğer ilimle süt arasında tam bir münasebet, bütünsel bir ilgi olmasaydı, o zaman ilim, hayal
âleminde süt suretinde zuhur etmezdi. Bunu bilen bilmiştir; bilmeyen de bilmemiştir.
- Ey dostum bil ki harfler de ümmetlerden bir ümmettir. Onlar da muhataptırlar ve
mükelleftirler. Harfler arasında da kendi cinslerinden peygamberler vardır. Onların da isimleri
vardır; ancak bunları bizim yolumuzdan giden keşif ehli olanlar tanır.
- Harflerin âlemleri. Her âlem için kendi cinsinden bir Peygamber (Resûl) vardır; aynı
zamanda bir de şeriatları vardır, onunla Allah’a ibadet ederler.
- “Elif, Lâm, Mim”deki Elif tevhide işarettir; Mim, helak edilemez bir mülke işarettir; bu iki
harf arasındaki Lâm ise, ikisi arasında bir rabıta olması için bir vasıtadır. Üzerine Lâm’ın
hattının düştüğü satıra bakarsan, Elif’in “gövde”sinin orada onun ucuna ulaştığını görürsün,
Mim ise ondan aşağıya doğru inmeye başlar. Sonra, orada “en güzel biçimden” –hat ya da
satır budur- “aşağıların aşağısı”na kadar iner ki burası Mim’in kökünün bitiş noktasıdır.
Nitekim, Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır: “... Biz insanı en güzel biçimde yarattık; sonra onu
aşağıların aşağısına gönderdik.”
...örneğin babalık kavramı, ancak baba ve oğul ilgisi içinde anlaşılabilir, bir oğul ister gerçek
bir oğul olsun ister takdîrî bir oğul olsun. Aynı şekilde, temel hakikatlarıyla el-Malik, el-Halik,
el-Bari, el-Musavvir ve diğer bütün isimler de böyledir. İzafet, ilgi hakkında yaptığımız bu
uyarı, Elif-Lam-Mim’in harflerinden olan Lam’ın Mim’le birleşmesinde mevcuttur; burada
Lam bir sıfattır; Mim ise onun eseri ve onun fiilidir.
Biricik zat olan Elif, kelimenin başında bulunduğunda harflerden hiçbiriyle birleşmesi doğru
olmaz. Çünkü o durumda Elif “Doğru Yol”dir (Sırâtu’l-Müstakîm), yani ruhun “Bize doğru yolu
göster!” diyerek istediği yoldur. (Fatiha Sûresi 1/6); bu yol tenzih ve tevhid yoludur. Bu ruhun
Rabbi -ki O “kelime”dir- ruhun “âmin” diyerek yaptığı duasından emin olunca, -ki ruh Fecir
Suresinde Rabbine doğru yönelmekle, O’na dönmekle emrolunmuştur- Allah Tealâ ruhun bu
duasını kabul eder ve “Ve lâ’d-dâllin!” Ve sapmış olanların yoluna değil) ayetinin hemen
akabinde Elif-Lam-Mim’in Elif’ini açığa çıkardı. Ve “Amîn!” ifadesini orada gizledi, çünkü o
ifade Melekût âlemine ait olan zuhur etmemiş sahih bir hakikattir.
Âmin derken kim meleklerle aynı anda Amin derse, fakihlerinin genelinin ihlas; sufilerin
huzur; muhakkiklerin himmet dedikleri ve benim ve bizim gibilerin de inayet dediğimiz şeyi
gayb âleminde gerçekleştirmiş olur, ve duası kabul olur.
- “İki nalınını çıkar” (Taha 20/12) ayetinin anlamı şudur: Yani Lâm ve Mim’i çıkar, geriye her
türlü noksan sıfatlardan münezzeh olan Elif kalır.

Elif-Lam-Mim harfleri harf olarak üç tanedir. O, bunların âlemini birleştirdi, çünkü onda
(vasat) âleme aittir. Dolayısıyla Elif-Lam-Mim, Berzah’ı ve iki âlemi; bağlantıyı ve iki hakikati
bir araya toplamıştır. Bunlar yarı yarıya, tekrar olmadan lafzının harflerindendir. Üçte bir
üzerinden de tekrar edilerek gene öyledir. Ve o ikisinden her biri her üçün üçte biridir.
- Elif, hakikatlerden bir koku almayan kimse nezdinde harflerden herhangi bir harf değildir,
fakat genel olarak insanlar onu harf diye isimlendirmişlerdir... Elif’in makamı “cem”
makamıdır. Elif’in isimleri vardır. Onun ismi Allah’tır. Elif’in sıfatları vardır; onun sıfatı,
“kayyumiyyet”tir.
- Hemze; bu harf hem şehadet âleminden hem de melekût âleminden olan bir harftir. Sayıda
onunla ilgili bir mertebe yoktur.

Lâm Elif Hakkında Bilgiler
- Bil ki Lâm ve Elif birlikte yanyana durdukları zaman, dost olurlar ve her biri diğerine bir
eğilim duyar. Bu eğilim hem bir tutkudur (heva) hem de bir ilgidir (garaz). Demek ki eğilim
ancak bir aşk hareketinden doğmaktadır... Lâm bu babda Elif’ten daha güçlüdür, çünkü o
Elif’ten daha çok aşıktır: onun himmeti daha mükemmel bir varoluşa, daha tam bir fiile
sahiptir. Elif daha az âşıktır. Onun himmeti Lâm’a bağlanma bakımından daha azdır; işte bu
nedenle ayakta dimdik duramadı.
Elif’in meyli Lâm’ın himmetiyle kendi üzerinde Lâm’ın fiilinin etkisi yönünden değildir. Onun
meyli sadece Lâm’a doğru latif nimetlerle inişidir; bu da Lâm’ın aşkının onun üzerinde yer
alması içindir. Görmüyor musun Lâm bacağını Elif’in ucuna nasıl da doluyor ve ona nasıl
sarılıyor, onu elinden kaçırmamak için?
- Lâ
- Acaba bu yazılış şeklinde hangisi Elif’tir hangisi Lâm? İkisini de kabul mümkündür. İşte bu
nedenle, dil uzmanları bu konuda ihtilaf etmişlerdir. Lâm’ın ya da Hemze’nin harekesini –ki
Elif’in üzerinde olmaktadır- nereye koyacaklar. Bir grup lafza uymuşlar, söyleyişe bakmışlar
ve ilk harfe koymuşlar; Elif sonraki harftir demişlerdir. Bir diğer grup ise, yazılışlarına
bakmışlardır. Öyleyse bunu yazan ilk önce hangi harfin bacağından başlıyorsa, ilk yazdığı
Lâm’dır, ikincisi Elif’tir.
İşte bütün bunlar, aşk halini sağlar. Bu aşktaki samimiyet ve sadakat, aşığı maşuku istemeye
doğru yöneltir. Bu yönelişteki (teveccüh) samimiyet ve sadakat ise, maşuktan aşağı doğru
gelen bir visali, bir kavuşmayı sağlar. Muhakkik ise şöyle der: “Bu eğilimin, bu meylin sebebi,
âşık ve maşuk nezdindeki marifettir, tanıma ve bilmedir; her biri kendi hakikatine göre
diğerini tanır, bilir

Yüce Kur’an’ın denizine dal, eğer nefesin yetişirse. Yoksa Kur’an’ın zahiri anlamını açıklayan
müfessirlerin kitaplarını mütalaa etmekle yetin; o denize dalma, yoksa helâk olursun. Çünkü
Kur’an denizi çok derindir. Eğer o denize dalan kimse, kıyıya yakın yerleri amaçlıyorsa, asla
sizin için tekrar çıkamaz. Ancak peygamberler ve onların mirasçıları olan âlimler, peygamberî
ilmin muhafızları âleme bir rahmet olarak o yerlere giderler.
- Sen kendi Elif’ini uykusundan uyandırıp ayağa kaldır ve Lâm’ını düğümlerinden çözüp
kurtar. Lâm’ın Elif’e bağlanıp düğümlenmesinde açığa vurulamayacak bir sır vardır.
- Lâm-Elif çözülmesinden ve şeklinin bozulmasından, sırlarının açığa konulup ibraz
edilmesinden ve isminden ve resminden fani olmasından sonra, cins, ahit, tarif ve ta’zim
hazretinde zuhur eder. Bu şudur: Elif Hak Tealâ’nın payı ve Lâm insanın payı olduğundan, Elif
ve Lâm, bu iki harf cins ifade ederler. Dolayısıyla Elif ve Lâm’ı zikrettiğim zaman, bütün
kâinatı ve onu Varedeni (mükevvinehu) zikretmiş olursun.
Bizzat Lâm’ın boyu Hak Tealâ’ya aittir ve Lâm’ın hissedilen (görülen) yarım dairesi,
yaratılmışlara (halk) ait olan Nun’un şeklidir. Lâm’daki Nun, Lâm’ın boyu durumunda olan Elif
alındıktan sonra meydana çıkar. Bu dairenin görülmeyen, gaip olan öteki ruhanî yarısı ise,
Melekût âlemine aittir. Dairenin çapını ortaya koyan Elif ise, emir içindir; o emir de “Kün!”
yani “Ol” emridir.
- Demek ki elif ve Lâm hakikat olarak her sureti kabul ederler, çünkü bu ikisi diğer bütün
hakikatleri toplayan iki mevcuttur. Öyleyse, hangi şey bariz olursa olsun, bu ikisi yanında o
şeyden çıkar ve o ikisi o şeyi hakikatle beraber kabul ederler.
- ...bu harfler de tıpkı mükellef insanlar gibi bir âlem olduğuna göre, -ancak burada teklif
konusunda değil de hitap konusunda insanî âlemle harflerin bir ortaklığı söz konusudur- tıpkı
insan gibi, bütün hakikatleri kabil edebilmeleri için harflerin de bir âlemi vardır. Diğer âlemler
böyle değildir; meselâ, bizden bir kutup olduğu gibi, harflerden de bir kutup vardır. Harflerin
kutbu Elif’tir.
- Harfler içinde iki imam, illet harfleri olan Vav ve Ya harfleridir. Harfler âleminde evtad
(dikler, sütunlar. Dört büyük veli) dört tanedir. Bunlar Elif, Vav, Ya ve Nun’dur. Bu harfler aynı
zamanda irab alâmetleridir. Elif “Racülan”ın Elif’idir. Vav “el-amrûne”nin Vav’ıdır. Ya “el-
amrîne”nin Ya’sıdır. Nun da “Yef’alûne”nin Nun’udur.
- ...mâlum olan herhangi bir hakikat nazar-ı itibare alındığında, âlem iki kısım üzeredir.
Birincisi “Gayb âlemi” diye isimlendirilen âlemdir, ki bu, hisden, duygudan ötede olan ve

normal olarak hisle, duyguyla algılanamayan, idrak edilemeyen âlemdir. İkincisi ise, “Şehadet
ve Kahr âlemi” diye isimlendirilir.
- Sayıların sırları, ruhları ve menzilleri senin için bundan itibaren açılacaktır; çünkü sayı
Allah’ın varoluş içindeki, yani kâinattaki sırlarından bir sırdır; ilâhî hazrette bilkuvve olarak
zuhur etmiştir... sayı bu kâinatta bilfiil olarak zuhurla birlikte ortaya çıkmıştır, yani bu âlemde
sayı hem bilkuvve hem de bilfiil olarak zuhur etmiştir.
- Harflerin şekillerinin basit unsurlarına gelince, bu özellikle harflerin noktalarından
kaynaklanır. Bir harfin ne kadar noktası var ise, o kadar da basit unsuru vardır. Bir harfin
noktalarının menzillerinin ve feleklerinin ve inişlerinin (nüzul) yüceliği, bu âlemde zâtı
yönünden veya şu anda üzerinde bulunduğu sıfatı yönünden o harflerin mertebesi kadardır.
Bu adı geçen harfleri basit unsurlarının kendisinden meydana geldiği felekler, bütün o
unsurların bir araya gelmesiyle ve bütün hareketleriyle birlikte, bizim nezdimizde lafzı
meydana getirir. İşte bu felekler, genişliklerine göre, en uzak bir felekte kat edilirler.
- Müşahede âleminde bizim nezdimizdeki harflere ait olan ilâhî hazret, yazı âleminde
Mushaf-ı Şerif olarak yazılmış olandır; söz/kelâm âleminde ise, tilâvet edilen Kelâm-ı
Kadimdir; gerçi ilâhî hazret, bütün kelâmlarda, ister tilâvet olarak olsun, ister bir başka
şekilde olsun mevcuttur. Her konuşanın sonsuza dek konuştuğu, her lafzın Kur’an olduğunu
bilmek de senin için mutlaka zorunlu değildir.
- ...havas harflerini oluşturan beşinci tabakaya gelince, bunlar hulasanın özüyle aynıdır. İşte
buna örnek Ba harfidir. Bu harf önce gelmiştir. Çünkü her sûrenin başında bulunan
Besmelenin ilk harfi Ba’dır. Başında Besmele olmayan Tövbe Sûresi de yine Ba harfiyle
başlamaktadır. O sûrenin başında Berâetün diye buyurmuştur Yüce Allah. Yahudi
âlimlerinden bazıları bize gelip “Tevhid konusunda size düşen bir pay yoktur, çünkü sizin
kitabınızın bütün sûreleri Ba harfiyle başlıyor” demişlerdir. Ben de onlara “Öyleyse size de
düşen bir pay yoktur, çünkü Tevrat da Ba harfiyle başlıyor” dedim.Ne demek istediğim
anlaşıldı! Ancak bu yapılabilirdi, çünkü kutsal kitaplarda hiçbir zaman doğrudan Elif ile
başlanmaz.
- Bazı harfler için söylediğimiz mukaddesliğe gelince; başka bir harfle bağlantılanamayan,
yazılışta kendisi bir başka harfe bitişmeyen, fakat kendisine başka harflerin bitiştiği harftir. Bu
harfler şunlardar: Elif, Vav, Dâl, Zâl, Ra, Za.

- İnsan dört hakikat arasında gidip geliyor. Bunlar şu hakikatlerdir: Zatî Hakikat, Rabbanî
Hakikat, Şeytanî Hakikat ve Melekî Hakikat.

__________________
“gücümü, içimdeki güçsüzlükle boğuşurken tükettim.”
Alıntı ile Cevapla
  #2  
Alt 04.01.19, 20:13
Lil bin Ali - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Daimi Üye
 
Üyelik tarihi: 09.06.18
Bulunduğu yer: Uttara Phalguni
Mesajlar: 1,985
Etiketlendiği Mesaj: 325 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

lam ve elifin mim le ilgisi var gibi gözüküyor .

harf konusu ilginc bir konu . umarım bir gün ögreniriz

gercekten ögrenmek isterdim . harfler ayet olarak indi .

kuranda var ama anlamlarını bilmiyoruz

__________________
Bilmek başka, bulmak başka, olmak daha başka.
Alıntı ile Cevapla
  #3  
Alt 05.01.19, 21:35
BLueSea - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Manevi
 
Üyelik tarihi: 01.12.18
Bulunduğu yer: izmir
Mesajlar: 1,234
Etiketlendiği Mesaj: 167 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Emeğinize sağlık Allah razı olsun

.
__________________
Ya Fettah
Ya Mucibu
Ya Melik
Ya Cebbar...
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Etiketler
harfler, harflerin ilmi


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevap Son Mesaj
Harflerin esrarı, harflerin sırları Hiç Hayat Dersleri & Hikayeler 13 01.04.24 20:30
Havas ilmi ile Ledun ilmi aynı mıdır? sydney Sorularınız 18 09.03.23 21:57
Havas ilmi ve hüddam ilmi farklı şeyler mi? Ya da arasında ki bağlantı nedir? Meloni84 Sorularınız 7 09.03.23 21:42
harflerin ilmi fatmaseda1 Sorularınız 1 14.08.21 17:42
ilmi batın ve ilmi ledün Havasokulu Tasavvuf & Tarikatler 2 17.11.19 14:06


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 21:41.


Powered by vBulletin® Version 3.8.5
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
HavasOkulu.Com

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147