laikliğini savunanlar şeriati savunanlar şu şarkiyi dinleyin - Sayfa 2 - Havas Okulu
 

Go Back   Havas Okulu > Serbest Bölüm > Derin Konular & Beyin Fırtınası

Acil işlemleriniz için instagram: @HavasOkulu
Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
  #11  
Alt 03.07.24, 12:52
Üye
 
Üyelik tarihi: 22.06.24
Bulunduğu yer: turkey
Mesajlar: 80
Etiketlendiği Mesaj: 3 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Alıntı:
Karamanoglu16 Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Atatürk'ü sevmek tabiki de zorunda değilsin
Hepimiz müslümanız yemin ederim ki namusum üzerine söylerim ki (Hatay'ı) bırakmam çok temenni ederim ki Fransız hükümeti aklıma başına toplasın namusum üzerine yemin ederim ki bırakmam 21/12/1937
Koskoca konuşmanın 10 saniyesini kesip atmak ancak popcorn tayfanin yapacağı fesatlıkta bir durumdur keza kendisi Timur gibi bir adama bile Ebu cehil onda daha masumdur diyip İngiltere'ye sığınan kişidir zaten bugün Atatürk'ü sevmeyen kitle popcornun kitlesidir

Fetoye gelirsek konu onlar Allah 1 demesi değil onların ne demek istediğidir
Ümmîd-i vefâ eyleme her şahs-ı dagalde
Çok hacıların çıktı haçı zîr-i bagalde"

Her sahtekâr kişiden, vefâ bekleme! Zira çok hacıların koltuğunun altından haç çıktı.
Ziya Paşa


Hocam hangi halifeden bahsediyorsun? Osmanlı'nın yaptığı son savaş çağrısını hiç araştırdın mı? Kaç tane tarih kitabı okudun ? Ben sana soylim eminim ki sen sadece kadir popcorn izleyip tarih öğrendin bak be adım kadar eminim
Gerçekten kaç milyarlık islam coğrafyasındaki sorunların halifemiz olmadığı için yaşandığını düşünmek gerçek bir akıl tutulması.popcorn gibi tipler bu ezber cümleleri yeni nesle empoze ederken zamanı gelince hilafeti silah olarak kullanmak için kitle topluyorlar.hilafeti cansiperane savunurken aslında bir piyon olduklarının farkında bile değiller.

Alıntı ile Cevapla
  #12  
Alt 03.07.24, 13:09
Yusufiyeli - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Manevi
 
Üyelik tarihi: 24.09.16
Bulunduğu yer: Trabzon
Mesajlar: 2,997
Etiketlendiği Mesaj: 234 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Biga Türk Ocağı dans edecek kadın bulamadığı için ocaklı gençlerden bir kısmı kadın kıyafetleri giyerek, diğerleriyle dans edeceklerdir.( Bu durum Türk Ocakları’nın Üçüncü Kongresi’nde (1926) yoğun tartışmaları netice verir. Ayvalık delegesi Fazıl Doğan, bunun sadece Biga Türk Ocağı’na özgü olmadığını ifade eder. İmparatorluktan Ulus-Devlete Türk Milliyetçiliği: Türk Ocakları (1912-1931)Füsun Üstel s.182, 183)Bu kutsal “medeniyet götürme” vazifesinin üstlenicileri, paradoksal bir biçimde, Batı’yı Doğu’da tekrar üretmektedirler. Bu noktada Batı, coğrafi bir bölge olmaktan çıkıp, “bir düşünce tarzı, bir dil, bir söyleme’’ dönüşür. Hatta eskiden Allah’ın herkesi izlediğinin tasavvur edildiği gibi, Batı’nın, medeniyetin bu yerli misyonerlerini izlediği tasavvur edilir.
Ağustos 1918’de Mustafa Kemal’in Suriye cephesine atanmasıyla Suriye yenilgisi arasında siyasi bir bağlantı var mıdır? 1918 sonu ile 1919 Mayısı arasında İngilizlerin Türkiye’ye karşı izledikleri yumuşak politikanın gerekçeleri nedir? İslamcı-muhafazakâr kesim Milli Mücadeleyi ne ölçüde desteklemiş ve hangi aşamada TBMM rejimi aleyhine dönmüştür? Türk toplumsal elitinin “Batı” ile iletişim olanakları 1923’ten sonra artmış veya azalmış mıdır? Gazi’nin heykel tutkusu Bolşevik rejim modelinden ne ölçüde ve nasıl etkilenmiştir? Mussolini rejiminin hukuki ve siyasi evrimi CHP yönetimine ne şekilde yansımıştır? 1930’larda Recep Peker’in yükseliş ve düşüşünün gerçek nedenleri nelerdir? 1933’ten sonra İngiltere ile askeri-ekonomik yakınlaşmanın Türk iç ve dış siyasetine etkileri nelerdir? Türkçü-Turancı kesimin rejim içindeki ağırlığı 1930’dan sonra gerçekten artmış mıdır? Atatürk’ün 1929-30 dönemindeki uzun suskunluğu neye atfedilebilir? Türkiye’den birçok alanda daha geri oldukları bir devirde komşu Balkan devletleri meşruti-liberal bir siyasi düzeni nasıl yürütebilmişlerdir?

__________________
Yunusça sevgimizden anlamayana cevabımız Yavuzca olacaktır...
Alıntı ile Cevapla
  #13  
Alt 03.07.24, 14:07
Gayretli üye
 
Üyelik tarihi: 31.03.24
Bulunduğu yer: Bursa
Mesajlar: 378
Etiketlendiği Mesaj: 2 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Alıntı:
Yusufiyeli Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Biga Türk Ocağı dans edecek kadın bulamadığı için ocaklı gençlerden bir kısmı kadın kıyafetleri giyerek, diğerleriyle dans edeceklerdir.( Bu durum Türk Ocakları’nın Üçüncü Kongresi’nde (1926) yoğun tartışmaları netice verir. Ayvalık delegesi Fazıl Doğan, bunun sadece Biga Türk Ocağı’na özgü olmadığını ifade eder. İmparatorluktan Ulus-Devlete Türk Milliyetçiliği: Türk Ocakları (1912-1931)Füsun Üstel s.182, 183)Bu kutsal “medeniyet götürme” vazifesinin üstlenicileri, paradoksal bir biçimde, Batı’yı Doğu’da tekrar üretmektedirler. Bu noktada Batı, coğrafi bir bölge olmaktan çıkıp, “bir düşünce tarzı, bir dil, bir söyleme’’ dönüşür. Hatta eskiden Allah’ın herkesi izlediğinin tasavvur edildiği gibi, Batı’nın, medeniyetin bu yerli misyonerlerini izlediği tasavvur edilir.
Ağustos 1918’de Mustafa Kemal’in Suriye cephesine atanmasıyla Suriye yenilgisi arasında siyasi bir bağlantı var mıdır? 1918 sonu ile 1919 Mayısı arasında İngilizlerin Türkiye’ye karşı izledikleri yumuşak politikanın gerekçeleri nedir? İslamcı-muhafazakâr kesim Milli Mücadeleyi ne ölçüde desteklemiş ve hangi aşamada TBMM rejimi aleyhine dönmüştür? Türk toplumsal elitinin “Batı” ile iletişim olanakları 1923’ten sonra artmış veya azalmış mıdır? Gazi’nin heykel tutkusu Bolşevik rejim modelinden ne ölçüde ve nasıl etkilenmiştir? Mussolini rejiminin hukuki ve siyasi evrimi CHP yönetimine ne şekilde yansımıştır? 1930’larda Recep Peker’in yükseliş ve düşüşünün gerçek nedenleri nelerdir? 1933’ten sonra İngiltere ile askeri-ekonomik yakınlaşmanın Türk iç ve dış siyasetine etkileri nelerdir? Türkçü-Turancı kesimin rejim içindeki ağırlığı 1930’dan sonra gerçekten artmış mıdır? Atatürk’ün 1929-30 dönemindeki uzun suskunluğu neye atfedilebilir? Türkiye’den birçok alanda daha geri oldukları bir devirde komşu Balkan devletleri meşruti-liberal bir siyasi düzeni nasıl yürütebilmişlerdir?
Recep Paker olayı dönemin İtalya ve Almanya siyasi hareketini örnek almaya çalışmasıdır keza kendileri Türkiye için bunun çok iyi bir gelecek olduğunu herşeyin Atatürk'e atfedilmesini istemiş (dönemin hitler ve mussolinisi gibi ) ve bu nedenle dışlanmıştır keza Türk ocakları yine Atatürk tarafından kapatılmış yine Suriye yenilgisi Atatürk'ün asker istemesi ve yine Osmanlı'nın asker yollamamasi nedeni ile yenilgi değil geri cekilmedir keza Atatürk yaşarken devreye sokulan 5 yıllık plan o öldükten sonra devam ettirilmemis Türkiye'nin gelişimide sekteye uğramaya başlamıştır Keza Atatürk'ün (Hayatta yegane üstünlüğüm Türk olarak doğmamdır. Beni olağanüstü bir kişi olarak yorumlamayınız) demesi bugünün gerçekten heykel meraklısı kendini sözde Atatürkçü sanan solcu kitle ile dolu

Alıntı ile Cevapla
  #14  
Alt 03.07.24, 14:17
Gayretli üye
 
Üyelik tarihi: 31.03.24
Bulunduğu yer: Bursa
Mesajlar: 378
Etiketlendiği Mesaj: 2 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Alıntı:
hilalsu Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Gerçekten kaç milyarlık islam coğrafyasındaki sorunların halifemiz olmadığı için yaşandığını düşünmek gerçek bir akıl tutulması.popcorn gibi tipler bu ezber cümleleri yeni nesle empoze ederken zamanı gelince hilafeti silah olarak kullanmak için kitle topluyorlar.hilafeti cansiperane savunurken aslında bir piyon olduklarının farkında bile değiller.
Sorunu halifeye bağlayan kişiler 1. Dünya savasindan bihaber kimseler bunu anlayabiliyorum çünkü tarih bilgileri bir kaç videodan ibaret zaten çoğunluğuda popcorn videoları ki kendisi İngiltere'ye sığınmış biri sorgulayan bir insan bu adamın neden İngiltere'ye sığındığından iskillenmesi lazım keza Fevzi Çakmak'ın (Tarikatlar ve cemaatler, Haçlıların Anadolu'da kurdukları ileri karakollardır) sözü bugünün Türkiye Cumhuriyetine çok iyi bir örnektir

Alıntı ile Cevapla
  #15  
Alt 03.07.24, 14:26
Gayretli üye
 
Üyelik tarihi: 31.03.24
Bulunduğu yer: Bursa
Mesajlar: 378
Etiketlendiği Mesaj: 2 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Alıntı:
hilalsu Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Gerçekten kaç milyarlık islam coğrafyasındaki sorunların halifemiz olmadığı için yaşandığını düşünmek gerçek bir akıl tutulması.popcorn gibi tipler bu ezber cümleleri yeni nesle empoze ederken zamanı gelince hilafeti silah olarak kullanmak için kitle topluyorlar.hilafeti cansiperane savunurken aslında bir piyon olduklarının farkında bile değiller.
Valla kimse kusura bakmayacak Atatürk ile aynı soyu paylaşan biri olarak çok araştırdım okudum öyle popcorncu tayfaya yedirmem

Alıntı ile Cevapla
  #16  
Alt 03.07.24, 14:28
Yusufiyeli - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Manevi
 
Üyelik tarihi: 24.09.16
Bulunduğu yer: Trabzon
Mesajlar: 2,997
Etiketlendiği Mesaj: 234 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Alıntı:
Karamanoglu16 Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Recep Paker olayı dönemin İtalya ve Almanya siyasi hareketini örnek almaya çalışmasıdır keza kendileri Türkiye için bunun çok iyi bir gelecek olduğunu herşeyin Atatürk'e atfedilmesini istemiş (dönemin hitler ve mussolinisi gibi ) ve bu nedenle dışlanmıştır keza Türk ocakları yine Atatürk tarafından kapatılmış yine Suriye yenilgisi Atatürk'ün asker istemesi ve yine Osmanlı'nın asker yollamamasi nedeni ile yenilgi değil geri cekilmedir keza Atatürk yaşarken devreye sokulan 5 yıllık plan o öldükten sonra devam ettirilmemis Türkiye'nin gelişimide sekteye uğramaya başlamıştır Keza Atatürk'ün (Hayatta yegane üstünlüğüm Türk olarak doğmamdır. Beni olağanüstü bir kişi olarak yorumlamayınız) demesi bugünün gerçekten heykel meraklısı kendini sözde Atatürkçü sanan solcu kitle ile dolu
Klasik parlamenter düzenin açıkça terk edilmesi yönünde bir temayül, 1930’ların ortalarına doğru CHP içinde güç kazanmıştır. Bu radikal temayülün sözcüsü, 1931-36 yıllarında parti genel sekreteri olan Recep Peker’dir. 1933’te Almanya’da Nazilerin iktidara gelmesi, onlarla benzer düşünceleri paylaşan genel sekreterin parti içinde güçlenmesine yardım etmiştir. Peker’in 1935’teki ünlü Almanya-İtalya gezisi, partinin ve rejimin yapısını Avrupa’nın bu “yükselen” ülkelerine paralel olarak yeniden tasnif etme yönünde bir-iki yıl süren aktif bir çabanın başlangıç noktasını oluşturur.
1936’da yayınlanan Kemalizm adlı eserinde, Peker’ci tezler paralelinde ilk kez rejimin resmi doktrinini tanımlamaya girişen Tekin Alp, sözü edilen çabayı şöyle özetler: “Rejim istikrar peyda ettikten sonra, Partinin devletle birleştirilmesi temin edilecektir. Nizamnameye yeni ilave edilen 35, 36, 97. maddeler mucibince Parti, devletin mütemmim bir cüzü [tamamlayıcı birimi] haline gelmektedir. Bundan böyle Parti ve hükümet, tek ve tecezzi kabul etmez [ayrılmaz] bir vücud olacaktır. [...] Bunun neticesi olarak da, bizzat rejim bir ihtilal ile devrilmedikçe, hiçbir millet meclisi ve hiçbir kabine, Kemalizm’in esasını teşkil eden prensipler hilafına hareket etme hak ve salahiyetine sahib olmayacaktır.” İktidar yarışında fazla atak davranarak Atatürk’le çatışan Peker gerçi 1936’da devrilir. Ancak aynı yılın Haziran’ında yayınlanan bir genelgeyle bütün illerde parti il başkanlığı valilikle birleştirilir ve içişleri bakanı resen parti genel sekreterliği sıfatını üstlenir. 1937 Şubat’ında yapılan anayasa değişikliğiyle, CHP’nin “altı oku” TC anayasasına resmen dahil edilir. Böylece Tek Partinin devletle özdeşleşmesi, ve zaten 1923’ten beri lafta olan Meclis egemenliği ilkesinin terk edilerek Parti egemenliğinin resmileştirilmesi yolunda önemli bir adım atılmıştır. Bu bağlamda hatırlanması gereken bir ilginç nokta, siyasi evriminin her aşamasında Türkiye ile dikkate değer paralellikler gösteren Mussolini İtalya’sının durumudur. Faşist rejim, halk oyuyla “seçilen” parlamentoyu 17 yıl boyunca muhafaza etmiş, ve ancak 1939 Ocağında yaptığı bir anayasa değişikliğiyle bu göstermelik heyeti lağvederek, Faşist Partinin çeşitli kitle organlarından oluşan bir “korporatif meclisi” devletin üst yasama organı haline getirmiştir. Atatürk yaşasaydı, acaba Türkiye aynı yola gider miydi? 1936’dan itibaren dış politikada demokratik Batı ülkeleriyle yaşanan yakınlaşma, acaba parlamenter görünümlerin her şeye rağmen korunması kararına katkıda bulunmuş mudur? 1938’de cumhurbaşkanı olan İnönü’nün iktidarını pekiştirmek için birtakım siyasi uzlaşmalara girmek mecburiyetinde olması, rejime ilişkin kararlara nasıl tesir etmiştir? Yakın tarihin en enteresan ve en karanlık dönüm noktalarından birini alakadar eden bu sorular, araştırılmayı beklemektedir.

__________________
Yunusça sevgimizden anlamayana cevabımız Yavuzca olacaktır...
Alıntı ile Cevapla
  #17  
Alt 03.07.24, 14:34
imas - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Bilgili Üye
 
Üyelik tarihi: 18.01.20
Bulunduğu yer: her yer
Mesajlar: 16,011
Etiketlendiği Mesaj: 3386 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Alıntı:
westsilwer Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Arkadaşlar laikliğini savunanlar şeriati savunanlar şu şarkiyi dinleyin dinlerken ne düşünüyorsunuz nasıl bir dünya hayal ediyorsunuz....Dinlemiş olsaniz bile tekrardan sözlerini çok iyi dinleyin...

[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]
şarkiyi soyleyenlere baktiginda zaten ben müminim diyenin fikri belli olur, sarkiyi soyleyenler ateis, komünist, marksist fikirleri savunanlar...

__________________
اِذْ قَالَ لَهُ رَبُّهُٓ اَسْلِمْۙ قَالَ اَسْلَمْتُ لِرَبِّ الْعَالَم۪ينَ
_______________________________________________

Bir acaip derde düştüm herkes gider kârına
Bugün buldum bugün yerim, hak kerimdir yarına
Zerrece tamahım yoktur şu dünyanın varına
Rızkımı veren Hüdadır kula minnet eylemem
Alıntı ile Cevapla
  #18  
Alt 03.07.24, 14:45
Gayretli üye
 
Üyelik tarihi: 31.03.24
Bulunduğu yer: Bursa
Mesajlar: 378
Etiketlendiği Mesaj: 2 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Alıntı:
Yusufiyeli Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Klasik parlamenter düzenin açıkça terk edilmesi yönünde bir temayül, 1930’ların ortalarına doğru CHP içinde güç kazanmıştır. Bu radikal temayülün sözcüsü, 1931-36 yıllarında parti genel sekreteri olan Recep Peker’dir. 1933’te Almanya’da Nazilerin iktidara gelmesi, onlarla benzer düşünceleri paylaşan genel sekreterin parti içinde güçlenmesine yardım etmiştir. Peker’in 1935’teki ünlü Almanya-İtalya gezisi, partinin ve rejimin yapısını Avrupa’nın bu “yükselen” ülkelerine paralel olarak yeniden tasnif etme yönünde bir-iki yıl süren aktif bir çabanın başlangıç noktasını oluşturur.
1936’da yayınlanan Kemalizm adlı eserinde, Peker’ci tezler paralelinde ilk kez rejimin resmi doktrinini tanımlamaya girişen Tekin Alp, sözü edilen çabayı şöyle özetler: “Rejim istikrar peyda ettikten sonra, Partinin devletle birleştirilmesi temin edilecektir. Nizamnameye yeni ilave edilen 35, 36, 97. maddeler mucibince Parti, devletin mütemmim bir cüzü [tamamlayıcı birimi] haline gelmektedir. Bundan böyle Parti ve hükümet, tek ve tecezzi kabul etmez [ayrılmaz] bir vücud olacaktır. [...] Bunun neticesi olarak da, bizzat rejim bir ihtilal ile devrilmedikçe, hiçbir millet meclisi ve hiçbir kabine, Kemalizm’in esasını teşkil eden prensipler hilafına hareket etme hak ve salahiyetine sahib olmayacaktır.” İktidar yarışında fazla atak davranarak Atatürk’le çatışan Peker gerçi 1936’da devrilir. Ancak aynı yılın Haziran’ında yayınlanan bir genelgeyle bütün illerde parti il başkanlığı valilikle birleştirilir ve içişleri bakanı resen parti genel sekreterliği sıfatını üstlenir. 1937 Şubat’ında yapılan anayasa değişikliğiyle, CHP’nin “altı oku” TC anayasasına resmen dahil edilir. Böylece Tek Partinin devletle özdeşleşmesi, ve zaten 1923’ten beri lafta olan Meclis egemenliği ilkesinin terk edilerek Parti egemenliğinin resmileştirilmesi yolunda önemli bir adım atılmıştır. Bu bağlamda hatırlanması gereken bir ilginç nokta, siyasi evriminin her aşamasında Türkiye ile dikkate değer paralellikler gösteren Mussolini İtalya’sının durumudur. Faşist rejim, halk oyuyla “seçilen” parlamentoyu 17 yıl boyunca muhafaza etmiş, ve ancak 1939 Ocağında yaptığı bir anayasa değişikliğiyle bu göstermelik heyeti lağvederek, Faşist Partinin çeşitli kitle organlarından oluşan bir “korporatif meclisi” devletin üst yasama organı haline getirmiştir. Atatürk yaşasaydı, acaba Türkiye aynı yola gider miydi? 1936’dan itibaren dış politikada demokratik Batı ülkeleriyle yaşanan yakınlaşma, acaba parlamenter görünümlerin her şeye rağmen korunması kararına katkıda bulunmuş mudur? 1938’de cumhurbaşkanı olan İnönü’nün iktidarını pekiştirmek için birtakım siyasi uzlaşmalara girmek mecburiyetinde olması, rejime ilişkin kararlara nasıl tesir etmiştir? Yakın tarihin en enteresan ve en karanlık dönüm noktalarından birini alakadar eden bu sorular, araştırılmayı beklemektedir.
Faşizm yolunu benimseyeceğini düşünmüyorum keza böyle bi düşüncesi olup savaşa dahil olma planları içerisinde bile olsa ne ülkenin ne de milletin buna o dönem elverisi yoktur zaten mussoliniye söylediği ağır sözler buna delildir kaldı ki yine buna ek olarak her daim Atatürk arkasında bulunan Türk ocaklarını kapatması Türkiye'de diktatörlük ve faşizm kapılarını kendisi için kapanmıştır

Alıntı ile Cevapla
  #19  
Alt 03.07.24, 14:58
Yusufiyeli - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Manevi
 
Üyelik tarihi: 24.09.16
Bulunduğu yer: Trabzon
Mesajlar: 2,997
Etiketlendiği Mesaj: 234 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Alıntı:
Karamanoglu16 Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Faşizm yolunu benimseyeceğini düşünmüyorum keza böyle bi düşüncesi olup savaşa dahil olma planları içerisinde bile olsa ne ülkenin ne de milletin buna o dönem elverisi yoktur zaten mussoliniye söylediği ağır sözler buna delildir kaldı ki yine buna ek olarak her daim Atatürk arkasında bulunan Türk ocaklarını kapatması Türkiye'de diktatörlük ve faşizm kapılarını kendisi için kapanmıştır
Konumuz itibariyle bakacak olursak denilebilir ki devlet, Türk Ocakları’nı kapatmak suretiyle, yeni dinin içeriğini sadece kendisi belirlemeye ve bunu devlet imkânlarını kullanarak halka benimsetmeye karar vermiştir. Bu bağlamda 24-25 Mart 1931’de Mustafa Kemal’in Ocakların kapanması gerekliliğini anlatmak için seçtiği kelimeler bile dinseldir!: Kuruluş tarihinden beri ilmi sahada halkçılık ve milliyetçilik akidelerini neşir ve tamime sadakatle ve imanla çalışan... Türk Ocakları’nın aynı esasları siyasî ve tatbiki sahada tahakkuk ettiren fırkamla ve bütün manasıyla yekvücut olacak çalışmalarını münasip gördüm.( Büşra Ersanlı, İktidar ve Tarih: Türkiye’de “Resmî Tarih” Tezinin Oluşumu (1929-1937), İletişim Yayınları, 2006, s. 113) Bu beyanattan kısa süre sonra (10 Nisan) Türk Ocakları kapanacak ve onların yerine yeni mabedler olarak Halkevleri açılacaktır. Bununla birlikte, Ocakların kapanması aslen, Ocaklarda yaygınlaşan, milliyetçiliği bir seküler din olarak anlama ve benimsetme çabasını sekteye uğratmaz, bilakis güçlendirir. Kemal Karpat’ın ifadesiyle Halkevlerinin amacı, “mümkün olduğu kadar çok insanı”, “Cumhuriyetçiliğin onların yeni modern kimliği” ve “milliyetçiliğin onların yeni dini olduğuna ikna” etmektir.( Kemal Karpat, Studies on Turkish Politics and Society, Brill, 2004, s. 401.) Bu amaç doğrultusunda Türk Ocakları’nın bıraktığı noktadan bayrağı devralırlar. Zaten Ocakların tabanı Halkevlerine aktarılmış, Halkevlerinin kuruluşu üst düzey bir Ocaklıya bırakılmıştır (Reşit Galip). Ayrıca 1930’ların büyük kısmında “rejimin ideolojik kadrosuna hâkim olan isimlerin tümü” Türk Ocağı’ndan gelmedir. Olan, rejimin totaliter tınılar taşımaya niyetlenmesidir. Otoriter tek parti rejimi totaliterleştikçe, Rousseaucu sivil din de siyasal dine evrilecektir.

__________________
Yunusça sevgimizden anlamayana cevabımız Yavuzca olacaktır...
Alıntı ile Cevapla
  #20  
Alt 03.07.24, 15:02
Gayretli üye
 
Üyelik tarihi: 31.03.24
Bulunduğu yer: Bursa
Mesajlar: 378
Etiketlendiği Mesaj: 2 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Alıntı:
Yusufiyeli Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Konumuz itibariyle bakacak olursak denilebilir ki devlet, Türk Ocakları’nı kapatmak suretiyle, yeni dinin içeriğini sadece kendisi belirlemeye ve bunu devlet imkânlarını kullanarak halka benimsetmeye karar vermiştir. Bu bağlamda 24-25 Mart 1931’de Mustafa Kemal’in Ocakların kapanması gerekliliğini anlatmak için seçtiği kelimeler bile dinseldir!: Kuruluş tarihinden beri ilmi sahada halkçılık ve milliyetçilik akidelerini neşir ve tamime sadakatle ve imanla çalışan... Türk Ocakları’nın aynı esasları siyasî ve tatbiki sahada tahakkuk ettiren fırkamla ve bütün manasıyla yekvücut olacak çalışmalarını münasip gördüm.( Büşra Ersanlı, İktidar ve Tarih: Türkiye’de “Resmî Tarih” Tezinin Oluşumu (1929-1937), İletişim Yayınları, 2006, s. 113) Bu beyanattan kısa süre sonra (10 Nisan) Türk Ocakları kapanacak ve onların yerine yeni mabedler olarak Halkevleri açılacaktır. Bununla birlikte, Ocakların kapanması aslen, Ocaklarda yaygınlaşan, milliyetçiliği bir seküler din olarak anlama ve benimsetme çabasını sekteye uğratmaz, bilakis güçlendirir. Kemal Karpat’ın ifadesiyle Halkevlerinin amacı, “mümkün olduğu kadar çok insanı”, “Cumhuriyetçiliğin onların yeni modern kimliği” ve “milliyetçiliğin onların yeni dini olduğuna ikna” etmektir.( Kemal Karpat, Studies on Turkish Politics and Society, Brill, 2004, s. 401.) Bu amaç doğrultusunda Türk Ocakları’nın bıraktığı noktadan bayrağı devralırlar. Zaten Ocakların tabanı Halkevlerine aktarılmış, Halkevlerinin kuruluşu üst düzey bir Ocaklıya bırakılmıştır (Reşit Galip). Ayrıca 1930’ların büyük kısmında “rejimin ideolojik kadrosuna hâkim olan isimlerin tümü” Türk Ocağı’ndan gelmedir. Olan, rejimin totaliter tınılar taşımaya niyetlenmesidir. Otoriter tek parti rejimi totaliterleştikçe, Rousseaucu sivil din de siyasal dine evrilecektir.
Peki Türk ocakları bunu ne kadar devam ettirebilirdi ? Bugün Türkçü olanların kaç tanesi müslüman ? Çıkalım sayalım desem bir elin parmağını zor geçer şayet diğer arkadaşa verdiğim cevapta Fransa'ya Hatay meselesi için söylediği sözler bile bu olaylardan yillar sonra iken böyle bir olaya ihtimal vermiyorum

Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevap Son Mesaj
esmai erbain Manevitokat Evradiyeler & Azametler 1 28.09.22 18:08
Şeytanın incîli gunes Kitap & E-Kitap 12 11.02.21 02:12
Esma-i idrisiyye Lokman Esmai idrisiyye 12 15.06.18 21:00
Duanın fazduanın fazileti ve vaktiileti ve vakti 3 Tuana Dualar & Dua Kardeşliği 7 10.05.18 10:11
DNA ve insan Irkının Tarihi SiLence Gizemli Olaylar ve Mekanlar 1 30.01.17 23:48


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 03:11.


Powered by vBulletin® Version 3.8.5
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
HavasOkulu.Com

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147