A𝐑Z'ı uçl𝐚rın𝐝a𝐧 𝐞k𝐬i𝐥t𝐦e𝐤 𝐝e n𝐞y𝐢n n𝐞s𝐢? ARZ ile yaşam süresinin, ömrün alakası nedir? "Kadim Eskiler" cidden binlerce sene yaşadılar mı?
Kuran'da bir ayet de diyor ki, Nuh peygamber halkı arasında bin yıldan elli yıl eksik yaşadı (Ankebût Suresi 14. Ayet). İnsanlar bu türden Kuran ayetlerini günümüz şartlarında değerlendirdiklerinde, gerçek olamayacağı kanısıyla, dikkat çekmek adına alegorik şekilde kelimenin gerçek anlamıyla ilgisi olmadan, tekrarlayan ayetlerin ve ifadelerin ise sadece vurgu yapmak için özellikle tekrar tekrar yazıldığını düşünüyorlar. 𝑶𝒚𝒔𝒂 𝒂𝒍𝒆𝒈𝒐𝒓𝒊𝒌 𝒅𝒆 𝒐𝒍𝒔𝒂, 𝒕𝒆𝒌𝒓𝒂𝒓 𝒕𝒆𝒌𝒓𝒂𝒓 𝒅𝒂 𝒐𝒍𝒔𝒂 𝑲𝒖𝒓𝒂𝒏'𝒅𝒂 𝒚𝒂𝒛ı𝒍𝒂𝒏 𝒉𝒆𝒓 ş𝒆𝒚𝒊𝒏 𝒈𝒆𝒓𝒄𝒆𝒌 𝒉𝒂𝒚𝒂𝒕𝒕𝒂 𝒅𝒂 𝒃𝒊𝒍𝒊𝒎𝒔𝒆𝒍 𝒃𝒊𝒓 𝒌𝒂𝒓şılığı 𝒗𝒂𝒓𝒅ı𝒓.

Tekrar tekrar yazılan ayetlerin gerçekte bilimsel kodlama olduklarını çeşitli yazılarımda gösterdim. Örneğin, 55. sıradaki Rahman suresinde 31 kez harfi harfine aynı şekilde sorulan sorunun cevabının ve dağılımının hem evrenin yaratılışıyla hem de insan sinir sisteminin ikinci (omurga) bölümüyle ilgili olduğunu Allah'ın izniyle birebir kanıtladım. Bir önceki, 54. sure olan Kamer suresinde ise, alegorik şekilde "ay yarıldı" diyerek AY gibi beyin-beden arası yansıtma görevi olan sinir sisteminin ikiye bölündüğünü ve bu surede tekrarlanan ibarelerle de sinir sisteminin birinci (kafa) bölümünün kodlandığını, duyu ve sinir dağılımlarına kadar eşleştirerek açıkladım.

Alegorik şekilde soyut olarak yazılan ayetler, Kuran'da "müteşabih" olarak geçer ki, bu da bildiğimiz "teşbih sanatıyla, benzetmeyle anlatımdır". İnsanın ve evrenin yaratılışına dair bilimsel konuları, yüzde yüz eşleşen benzetmelerle, ancak bilimde ilerledikçe anlayacağımız şekilde ifade ederler. O yüzden, vakti gelmeden anlaşılmaları mümkün değildir ve bu haliyle Kuran'ın hem bugüne dair hem de gelecekte ortaya çıkacak olan bilgileri içerdiğini kanıtlayarak "bütün zamanlara hitap eden" İlahî bir kitap olduğunu kanıtlarlar. Böyle olunca da, insanlar bu ayetleri anlatan bilgiyi "bunların anlamını sadece Allah bilir" diye hep yanlış anlamışlardır. Oysa, ayet "ve ilimde/bilimde derinleşenler" diye devam etmektedir. Ama, bilmeyenler, bu ayetleri asla anlamadıkları için, bu ifadeden önce noktayı koyarak, "bilimde derinleşenler"i bir sonraki cümleye bağlayarak yanlış meal vermişlerdir.

En güzel örneklerden biri, Kehf suresinde Zülkarneyn kıssasındaki "kara gözede batan güneş" ifadesiyle "güneşi yutmakta olan bir kara delik" muhteşem biçimde benzetilmiştir. Yine aynı bölümde "onları bırakmışızdır, bibirleri içinde dalgalanıp dururlar" diyerek, varlığı henüz yeni kanıtlanan yerçekimi dalgaları işaret edilmiştir.

Bir başka örnekte, insanın yaratılması için Naziat suresinin ilk ayetlerinde "batıp boğulanlara, kolayca yol alanlara, yüzdükçe yüzenlere, yarışta öne geçenlere, emri/işi tamamlayanlara" diyerek spermleri ve yumurtayla birleşmeyi işaret etmişlerdir. Emir/iş tamamlandığında, spermdeki 23 ve yumurtadaki 23 kromozom birleşip 46 kromozomluk insan zigotunu oluştururlar ve bu yüzden surede tam 46 ayet vardır.

Bu açıklamaların ardından, artık konumuzla ilgili olan "hayat/ömür ve Arzın uçlarından eksiltilmesi" ayetine geçebiliriz. Gerçekten, ARZ ile yaşam süresinin, ömrün alakası nedir? ARZ'ı uçlarından eksiltmek de neyin nesi?

İnsanın beyinsel işlem modeli 'baglantili' 'cagrisimli' birlestirici bir çok boyutlu işletim sistemine dayanan bir modeldir. Kuantum bilgisayarlarini dahi geride bırakan bu calisma mekaniginin kendisi mucizedir. Bu işlevselliği bir kez kesfedip deneyimleyen için ,ki bu bir güncelleme ve formatlamaya tekabül eder hicbirsey bir önceki versiyon modelinizle islemeyecektir. Farklı fonksiyonlarla düşünmeye basladiginiz da zihninizde ki bakır noktalara erişim saglarsiniz ki eski dilde ermiş demeninde kökeni aynıdır.Fakat her yaptiginiz baglanti hakikate işaret etmeyebilir. Bu noktada doğru bağlantı verilerini birlestirip herkesin duzlemine hitap edecek bir formasyonda sadelestirmeye ihtiyac vardır. Zihninizdeki karmasik aglardan sade düşünce üretmeye giden yol calismayla açığa çıkar. Belki de aslolan zorlu dusunsel sureclerin ardından basit anlasilir veriler uretmektir

Bir toplum, bilimsel düşünceden ne kadar uzaklaşırsa, o toplum, kendine yaşam alanı olan doğayı da o kadar çok katleder.
Bir toplum, sorgulama ve akla başvurma yönteminden ne kadar uzaklaşırsa, onu çevreleyen doğa ve evreni de o kadar çok gizemli hale getirerek masal ve efsanelere sığınır.
Peki, toplumlar neden böyle davranır?
Toplumsal kriz dönemlerinde insanlar, çok ciddi bir aidiyet sorunu yaşarlar. Her insan, toplumsal yaşamında zorunlu olarak bir aidiyet kültürü üzerinden kendine benlik bulur.
Derin kültürel krizler, aynı zamanda derin aidiyet krizine yol açar. Bu yüzden insan ileriye veya geriye bakarak kendine yeni bir aidiyet arar.
Efsaneler, toplumsallaşan insana, ilk aidiyet kazandıran unsurlar oldukları için hem tanıdık hem de kolay sığınaklardır. Bilimsel düşünmeyen, sorgulamayan ve ileriye bakamayan, geriye bakar.

O çağda yıl olarak ne görülüyor yada anlaşılıyordu?Haftaların yada Ayların yıl olarak değerlendirilmesi;Sanırım en doğrusu olur.

Yahudi Rothschild;
“İsrail devleti kurmanın planı 3 bin yıl sürdü.”

Peki bizim bırakın üç bin yılı, bin yıl sonrası için planımız var mı?
Peki bu planı kimler yapacak?
Filozoflar yapacaklar.
Felsefenin ne kadar önemli ve değerli olduğu anlaşılıyor mu?
Çin demek Konfüçyüs demektir. Çin florası bu adamı yetiştirdiği için bugün Çin vardır.
Hindistan demek Buda demektir. Hindistan florası bu adamı yetiştirdiği için bugün Hindistan vardır.
Fars demek Zerdüşt demektir. Fars florası bu adamı yetiştirdiği için Araplaşmamış bir Fars milleti vardır.
Batı kendine munhasır. Florası Sokrates, Platon ve Aristo üçlüsü ile sistemini devam ettirmektedir.
Peki ya biz? Sayabileceğimiz tek isim hangisidir? Ahmet Yesevidir. Araplaşmamızı şimdiye kadar engelleyen Ahmet Yesevidir. Peki floramız neresi idi? Uygurlarda başlayan Budist ve Maniheist felsefi gelenekleridir. Bu gelenek Yesevilik ile devam etmektedir.