|
|
LinkBack | Seçenekler | Stil |
#1
|
||||
|
||||
Eskinin Korsan Bedevi aileleri
“Çöl bedeviliğinden” uluslararası politikalarda etkin güce evrilen Körfez ülkeleri, 58 milyonluk nüfusu ve toplam 2,4 trilyon dolar GSYH ile azımsanmayacak derecede güçlü bir ekonomik varlığa sahip.
Körfez’deki 6 ülke Suudi Arabistan öncülüğünde Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri, Umman, Kuveyt ve Katar’ın katılımıyla 1981’de Körfez İşbirliği Teşkilatı’nı kurmuş, aile rejimlerinden oluşan hanedanlıklarını koruma savaşına girmiştir. Ulusal menfaatlerden çok aile menfaatlerini korumayı önceliklendirecek bu aileler şunlar; Suudi Arabistan’da Al-Suud ailesi, Katar’da Al-Sani ailesi, Birleşik Arap Emirlikleri’nde Al Nahyan ve Al Maktum aileleri, Kuveyt’te Al-Sabah, Bahreyn’de Al-Halife ve Umman’da Al-Said aileleri. Demokrasinin olmadığı bu ülkelerde, siyasete katılım söz konusu. Yani halkın seçtiği isimler sembolik istişare kurullarında boy gösteriyor ve siyasilerle iletişim kuruyor. Körfez tipi demokrasi böyle bir şey. Arap Baharı sonrası da üçe bölünen bu ülkelerden Kuveyt ve Umman tarafsız, Katar Müslüman Kardeşler destekçisi, Suudi Arabistan, BAE ve Bahreyn ise aynı cephede rejimlerinin düşmanı olarak gördüğü Müslüman Kardeşler’e karşı birleşti. Körfez ülkelerinin dertleri gerçekten de rejimleriydi. Tıpkı 150 yıl önce olduğu gibi… Geçmişte Suudi Arabistan’daki vahhabi devletinin gücünü #Osmanlı’nın valisi, deniz korsanlığı yapan Kasimilerin gücünü ise İngilizler kırmıştı. Bu korsanlar, şu anki Birleşik Arap Emirlikleri’ni oluşturan sahil emirliklerinden başkası değildi. İngilizler, Bahreyn’in de dahil olduğu bu emirliklere korsanlığı yasaklatmıştı. Onlar da inci avcılığına başladı ama birbirlerine girmekten vazgeçmedi. O zamanlar petrol yok tabi. İngilizlerin kontrolünde bu emirlikler anlaşmalar yaptılar ve yüz yılın ardından Katar ve Kuveyt’in de katılımıyla hepsi İngiltere’nin ‘anlaşmalı emirlikleri’ haline geldi. Her şey İngilizlerin kontrolünde ilerlerken, bu emirlikler dış ilişkilerini de tamamen İngilizlere bıraktı. İngilizlerin stratejisi kabaca, “kendi halinizde ne yapıyorsanız yapın ama madeniniz de coğrafi gücünüz de benim” şeklindeydi. Onlar da rejimlerini kontrol ediyordu. Tıpkı şu an olduğu gibi... |
|
|