Elinden geleni yap, dilinden geleni söyle. Gücün yetmiyorsa kalbindeki öfkeni taze tut.

Peygamber efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

: مَن رَأى مِنكُم مُنْكَرًا فَلْيُغَيِّرْهُ بيَدِهِ، فإنْ لَمْ يَسْتَطِعْ فَبِلِسانِهِ، فإنْ لَمْ يَسْتَطِعْ فَبِقَلْبِهِ، وذلكَ أضْعَفُ الإيمانِ

Sizden her kim bir kötülük görürse onu eliyle düzeltsin. Buna gücü yetmiyorsa onu diliyle düzeltsin. Buna da gücü yetmiyorsa onu kalbinde düzeltsin. Bu, imanın en zayıf halidir.

Buhari ve Müslim

Gazze savaşı hususunda kimin gücü neye yetiyorsa bu konuda elinden geleni yapmalıdır. Konuşması gereken makamlar konuşmalı, yazması gereken makamlar yazmalı, kızması gereken makamlar kızmalıdır.

Bu zulme eliyle, gücüyle, maddi ve manevi olanaklarıyla engel olabilenler bunu yapmalıdır. Müdahale edecek gücü olmayanlar bu konuyu, bu zulmü, İsrail'in devlet zulmünü ve terörünü gündemde tutmalıdır. Bu konuda konuşmalı, yazmalı ve insanları yönlendirmelidir. Bunlardan hiçbirini yapamayan kişi ise kalbindeki kini, öfkeyi ve nefreti diri tutmalıdır.

Herkes aslında bazı şeyler yapabilir. Ama nedense birçok kişi sorumluluğu başkasına atmaktadır. Yapabileceği şeyler olmasına rağmen rahatından ödün vermemektedir.

İsrail'i açık bir şekilde destekleyen bir hamburgerden ya da kahveden vazgeçmeyen sözde klavye mücahitlerimiz var maalesef. Konuştuğunda mangalda kül bırakmaz ama zalimlerin üçü bir aradasından da vazgeçmez.

Zalimin kahvesini keyifle içen, zalim olmasa da zalimin destekçisi olur. Zalimin burgeri ile karnını doyuran, katil olmasa da katilin suç ortağı olur. Zalimlere yardım ve yataklık edenler, onlarla birlikte haşrolunacaklar. (Saffat sûresi 22-24)

Ebu Leheb'in karısı, Müslümanların ve Resulullah'ın ayağına diken batsın diye çalı çırpı toplar ve bunları onların geçeceği yollara bırakırdı. Bu zalim kadının elinden gelen zulüm bu kadardı ve bunu yapmaktan geri kalmıyordu. Kocası gibi cesur değildi. Ama dikenlerle rahatsızlık verecek gücü vardı ve bunu da yapıyordu. Bu nedenle cehennemdeki cezası bu oldu. Kendi ateşinin odunlarını toplar oldu...

Keyfinden bir gram ödün vermeyen İslam arası atmasın!

Onlardan İlahını seven yok;
Ancak dirhem sevgisine bulaştırarak severler.
Bu yüzden:
şu marifetin kuludur, şu Cennetin,
şu da cehennemin kuludur, denir.
Çok çok azı müstesna.
Onlar
Vehim türünden olmaksızın Onunla sarhoşturlar
Onlar Allah'ın kullarıdır,
onları bilemez Ondan başka hiç kimse.
Nimetin kulları değildirler.

Muhyiddin İbn Arabi (ks)