#1
|
|||
|
|||
Yapmayın, etmeyin, eylemeyin
NE OLUR YAPMAYIN, ETMEYİN, EYLEMEYİN!
Deprem, tsunami ve sel; yanardağ patlamaları, kasırga, tayfun... gibi hareketlenmelere doğal felaketler diyoruz. Kanser gibi henüz çaresi bulunamayan hastalıklara da musibet diyoruz… Bu doğal felaketler ve musibetler insanlara maddi ve manevi acılar yaşatıyor. Ama çok hızlı bir şekilde de insanların gelişim ve dönüşümlerini sağlamada çok etkili oluyorlar. Ancak, yukarıda geçen felaket ve musibetlerden çok daha fazla, insanlara zarar ve acı veren ama göz ile görülmeyen, el ile tutulmayan öylesine büyük sosyal felaketler var ki, İnsanoğlu bu felaketin verdiği zararı daha tam olarak idrak etmiş değil. Gözle görülmeyen bu felaketler; dedi-kodu, gıybet, İnsanlar arasında laf taşımak, daha ileri giderek herkesin ayıbını kusurunu araştırıp bulup ipe dizmek... gibi. Bu cahil kişiler tehlikenin boyutunu bilmediği için kendine, yakınlarına, toplumuna ve milletine ne kadar büyük zarar verdiğini ve kötülük yaptığının farkında bile olmazlar. Kişiliği çok zayıf bu bireyler, birbirini seven bu masum insanları birbirine düşman eder veya küskün hale getirirler… Genellikle bu tür eylemler kişiliği gelişmemiş bireylerin bir nevi yaşam biçimidir. Yaptıkları bu büyük yanlışların bedelini çeşitli şekillerde öderler… İç sıkıntısı, huzursuzluk, ailede ve iş yerinde geçimsizlik ve ailede bereketin kalmasıyla yaşanan parasal geçim darlığı gibi… Dedi-kodu, gıybet, laf taşımak ve tecessüs (ayıp ve kusur araştırmak) gibi şeyler “EGO'nun baklavası, kaymağı ve böreğidir.” EGO bu gibi gıdalarla beslenir. Dinlerde, özellikle de İslam dininde orucun farz kılınması, nefse verilen bu tür gıdaların kesilmesi ve verilmemesi içindir. Mideye oruç tutturmak kolaydır. Her insan akşama kadar yemeden içmeden durabilir. Mideye orucu tutturmak her kişinin işidir. Ama nefsin gıdasını kesip, nefse oruç tutturmak ER kişilerin işidir. İşte oruç ibadetinin önemi bu noktadadır. Ne mutlu nefsin en çok hoşuna giden gıdalarını kesip, toplumsal felakete katkıda bulunmayanlara… Bakın, Güzel Kur*anın Hucurat suresi 12. ayetinde konumuzun önemine nasıl vurgulu bir biçimde açıklık getiriyor: “Ey iman edenler, zandan çok kaçının; çünkü zannın bir kısmı günahtır. Tecessüs etmeyin (birbirinizin gizli yönlerini araştırmayın). Kiminiz kiminizin gıybetini yapmasın (arkasından çekiştirmesin.) Sizden biriniz, ölü kardeşinin etini yemeyi sever mi? İşte, bundan tiksindiniz. Allah'tan korkup-sakının. Şüphesiz Allah, tövbeleri kabul edendir, çok esirgeyendir.” Nefsin gıdası olan dedi-konunun, gıybetin ve tecessüs gibi kavramların İslam dininde yasaklanmasının en önemli hikmeti; bu sıfatların bir fabrika gibi “negatif” enerji üretmesidir! Zararının büyüklüğü, “negatif enerji”nin kalıcı alanlar oluşturmasındandır. Güzel Kur*anda geçen pislik kavramı işte bu “negatif” enerjinin ta kendisidir. |
|
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevap | Son Mesaj |
Huddam Daveti Yapmayın..! | R4bi4 | Gizemli Olaylar ve Mekanlar | 28 | 16.12.22 16:40 |
Mucizeyi İsraf Etmeyin | Och | Alternatif Tıp ve Bitkiler | 4 | 15.06.21 13:46 |
Darlıktaki dostlarınızı ihmal etmeyin! | Naim | Hayat Dersleri & Hikayeler | 3 | 12.10.20 22:54 |
Ömürlerinin ahir vaktinde zulüm etmeyin! | Skoda | Haber & Siyaset | 0 | 01.10.20 13:21 |
Hesapsız Kazı Yapmayın | HeartLess | Define Uygulamaları | 14 | 22.12.18 16:31 |