|
|
LinkBack | Seçenekler | Stil |
#1
|
||||
|
||||
Köstebektir köstebektir köstebek
Fâilâtün fâilâtün fâilün
Köstebektir köstebektir köstebek, Ol münâfıklar vezîr olsun ya bek. Kâfirin yeri cehennemdir veli, Derk-i esfelde münâfık oldu sek. Hem srât üzre geçen mü’minleri, Şaşırandan dağdaki hınzır da yek. Nushuna çi fâide diyenlere, Ger nasihat eylesen tâ haşre dek. Eylemez Deccâl’a tesir eylemez, Kıl ferâgat anlara çekme emek.. Menn-ü selvâyı Yahûdî istemez, İstediği ya basal, ya mercimek. Sükkeri olan gıdâyı neylesin, Aklı fikri bekrinin tuzlu semek. Üstüvâyı arş-ı şer-i istemez, Çingâna çuldan kara çadır gerek, Çenginin çengi ana Kur’ân yeter, Cânına kelb urduğu nân-u nemek.. Doğru yoldan taşra gitme Mısrîyâ, Enbiyâ çekti bu derdi sen de çek. Çün Kitâb-ullâhtır habl-ül-metin, Pek yapış bu urvet-ül vüskâ’ya pek. Niyâzi Mısrî efendinin üç defa köstebek buyurması sebebi şudur; çünkü köstebek kördür görmez, yeraltında yaşar, solucan ve kurt yer ve hiçbir nur görmez. Yani fâil-i hakikîyi görmez. Ef’âl kimin olduğunu bilmez, sıfat kimin olduğunu bilmez, vücûd kimin olduğunu bilmez. İşte üç defa köstebek buyurmasının sebebi budur. Münafiklar da öyledir ve mahcubtur, Ef’âl, sıfât, zât Hakk'ın olduğuna vâkıf değildir demektir. Hak yolda giden ihvanın önünü kesen münafıklar dağdaki yaban domuzundan daha beterdir. Deccal kılıklı olanlara kıymetli vaktinizi ayırmayın zira onlara harcanan vakte yazık olur. Onlara emek çekmeye değmez. Bunların kalpleri vardır ama onlarla kavrayamazlar; gözleri vardır ama onlarla göremezler; kulakları vardır ama onlarla işitemezler. Onlar hayvanlar gibidir, hatta daha da şaşkındırlar. İşte asıl gafiller onlardır. (Araf 179) Ebû Tâlipin oğlu olan İmâm-ı Ali (k.v) henüz on yaşında iken babasına ,”Gel baba Hazreti Muhammed'e iymân et, dini Hak dinîdir” deyince Ebû Tâlip : “Biliyorum oğlum velâkin biz bu dinde ihtiyâr olduk ve ihtiyârların dinini nice terk edeyim“ diyerek İslâm ile müşerref olmamıştır. Menn-ü selvâyi Yahûdi istemez, İstediği ya basal, ya mercimek. Hazreti Mûsâ Allâhın emriyle Amalika kavmi ile muharebe etmek üzere kiyâm ettiğinde Beni İsrâilin ileri gelenleri bu emre karşı koydular. Altmışbin civarında bulunan beni İsrâil biz harb edemeyiz dediler. Onları cezâ olmak üzere Cenâb-ı Hak tiye vâdisinde hapsetti, beslenmeleri için gökten selvâ (tarla kuşu) gönderdi, pişirip yediler, verilen bu nimete kanâat etmediler bu defa Hazreti Mûsâdan men (bal) istediler. Onu da şerbet yapıp içtiler. Sükkeri olan gıdâyı neylesin, Aklı fikri bekrinin tuzlu semek. Yahûdiler bu nimet ile de yetinmeyip memleketlerinde yedikleri soğan, mercimek ve sarmısak istediler. İşte bu defa Cenab-ı Hak gadap etti ve onlara “Mutû” (ölünüz) dedi, derhal Altmışbin kişi bir nefis gibi öldüler. Yedi gün cenâzeleri ortalıkta durdu kokuştu. Sonra hazreti Mûsâ (a.s) Cenâb-ı Hakk'a niyâz etti ve yine hepsi dirildi. Anın için o sülâleden gelen Yahûdilerin bedenleri bugün bile kokar. Üstüvâyı arş-ı şer-î istemez, Çingene çuldan kara çadır gerek. Hazreti Peygamber efendimiz buyurmuştur : “Şerefû buyûteküm velâ tüşrifû mesâcideküm”, yani “evlerinizi yüksek yapıp şereflendirin, zirâ böyle yaparsanız ruhunuz ferahlar ve mescidlerinizi şerefli (yüksek) yapmayın, alçak yapınız, zirâ orası Hakk'a ibâdet olunacak yerdir.” Hz. Niyâzî Mısrî (k.s)
__________________
Nesimi'ye sormuşlar; O YAR ile hoş musun? Hoş olayım olmayayım o YAR benim Kime Ne! |
|
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevap | Son Mesaj |
Rüyada Köstebek | Havasokulu | K Harfi Rüya Tabirleri | 0 | 04.10.17 00:32 |