#1
|
||||
|
||||
Cinlerin Nitelikleri
Pek büyük cin âlemine bakan bir kimse, Kitab-ı Aziz'de ve sahih
sünnette vârid olmuş bulunan niteliklerini incelemeden onları iyi bir şekilde tanımasına imkân yoktur. Bundan dolayı onların niteliklerini açık bir şekilde sözkonusu etmek gerekir. Ben bu hususları aşağıdaki şekilde açıklamak isterim: 1. Cinler ateşten yaratılmışlardır. Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Cinleri de daha önceden (deri gözeneklerinden) içeriye giren yakıcı ateşten yarattık." (el-Hicr, 15/27) Yine yüce Allah bir başka yerde şöyle buyurmaktadır: "Cinni de dumansız ateşten yarattık." (er-Rahmân, 55/15) [9] Muslim, Sahih'inde Zühd bahsinde, Âişe Radıyallahu anha'dan şöyle dediğini rivayet etmektedir: "Melekler nurdan yaratıldı. Cinler de dumansız ateşten yaratıldı. Âdem de size anlatılan şeyden yaratıldı." 2. Cinler insanlardan daha önce yaratılmışlardır. Alusî, Ruhu'l-Meân’i adlı tefsirinde yüce Allah'ın: "Andolsun ki biz cehennem için cin ve insanlardan çok kimseler yaratmışızdır." (el-A’raf, 7/179) buyruğunu açıklarken şunları söylemektedir: "Cinlerin önce sözkonusu edilmesi, insanlara göre daha çok tanınmaları, sayıca daha çok olmaları ve yaratılışları itibariyle daha önceden yaratılmış olmaları dolayısıyladır." 3. Cinler yerler, içerler. Buna delil de Muslim'in Sahih'inde Eşribe (içecekler) bölümünde İbn Ömer Radıyallahu anh'ın rivayet ettiği hadistir. Buna göre Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurur: "Sizden herhangi bir kimse yediğinde sağ eliyle yesin, içtiğinde de sağ eliyle içsin. Çünkü şeytan sol eliyle yer ve sol eliyle içer." Ebû Dâvûd'un Sünen'inde Tahare bölümünde İbn Mesud Radıyallahu anh'dan şöyle dediği rivayet edilmektedir: "Cinlerden bir heyet Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem'in yanına gelerek şöyle dediler: “Ey Muhammed! Sen ümmetine kemik, tezek yahutta kömür ile istincâ yapmalarını (pisliklerini temizlemelerini) yasakla! Çünkü yüce Allah onlarda bizim için bir rızık var etmiştir.” Bunun üzerine Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem bu işi yasakladı. Cinlerin iman edenlerinin yiyeceklerinin üzerinde Allah'ın adı anılan şeyler olduğu, kâfir olanlarının, üzerinde Allah adı anılmayan şeyler olduğu da söylenmiştir. Bu açıklamayı İmadu'd-Din el-Âmirî "Behcetu'l- Mehâfil" adlı eserinde yapmıştır. Cinlerin yiyeceklerinin kemik ve tezek, içeceklerinin ise köpük olduğuna dair sünnette sözkonusu edilen malumat ile ilgili olarak İbn Abdi'l-Berr şunları söylemektedir: "Bu gibi şeyler akıl ile idrâk edilemeyen ve herhangi bir esasa göre kıyası yapılamayan şeylerdir. Bunlarda yüce Allah'ın bize vermediği bilgileri kendisine verdiği peygamberimize teslimiyet sözkonusudur." Yine İbn Abdi'l-Berr şunları söylemektedir: "Cinlerin hepsinin yemek yiyen ve içen varlıklar olma ihtimali olduğu gibi, bazılarının böyle olmama ihtimali de vardır." ez-Zerkânî'nin (Muvatta) Şerhinde şu ifadeler yer almaktadır: İbnu'l- Arabi dedi ki: "Cinlerin yemek yemediklerini, içmediklerini söyleyen bir kimse, inkârcılığın tuzağına ve doğru olmayan bir yola düşmüş olur. "O ikisinde de bunlardan evvel ne bir insanın, ne bir cinnin asla dokunmadığı, gözlerini yalnız eşlerine dikmiş (huri)ler vardır." (er- Rahman, 55/56) İbnu'l-Cevzi, Zadu'l-Mesîr adlı eserinde [16] şunları söylemektedir: "Bu ayet-i kerime'de cinden olan bir erkeğin tıpkı insan erkeği gibi, kadın ile ilişki kurduğuna delil vardır." 5. Cinler birbirlerine karşı merhametlidirler. Buna delil Muslim'in Sahih'inde tevbe bölümünde Ebu Hureyre Radıyallahu anh'dan Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem'in şöyle buyurduğuna dair naklettiği rivayettir: "Şüphesiz Allah'ın yüz rahmeti vardır. Bundan bir tek rahmeti cinler, insanlar, hayvanlar ve haşerelere indirdi. Bununla birbirlerine bağlanır, birbirlerine merhamet ederler ve bununla yırtıcı hayvanlar yavrularına şefkat gösterirler. Allah doksandokuz rahmetini ertelemiştir. Bunlarla kıyamet gününde kullarına merhamet buyuracaktır." 6. Cinler mükelleftirler Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Ben cinleri de, insanları da ancak bana ibadet etsinler diye yarattım. Ben onlardan bir rızık da istemiyorum. Bana yemek yedirmelerini de istemiyorum. Çünkü şüphesiz ki Allah'tır, hem rızkı veren, hem pek çetin kudret ve kuvvet sahibi olan." (ez-Zariyat, 51/56-58) İbn Kayyim -Allah'ın rahmeti üzerine olsun- diyor ki: "Yüce Allah onları ibadet etmek için yarattığını bildirmektedir. Aynı şekilde kendisine ibadet etsinler diye onlara rasûller göndermiş ve bu peygamberlere kitaplarını indirmiştir. O halde ibadet onların kendisi için yaratıldıkları yaratılış amaçlarıdır. Onlar terkedilip bırakılsınlar diye yaratılmadılar. Çünkü böyle bir iş, yokluk ile alakalı bir durumdur, yokluk mükemmelliğin sözkonusu olmadığı bir haldir. Oysa emrolunana uymak bundan farklıdır. Çünkü bu varlık ile alakalı bir durumdur ve varolması istenen bir iştir." Tirmizî’nin, Sünen'inde, Ebu Hureyre Radıyallahu anh'dan sabit olan rivayete göre Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: "Ben diğer peygamberlere altı özellikle üstün kılındım..." Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem bunlar arasında: "Ve ben bütün yaratılmışlara peygamber olarak gönderildim" diye buyurmuştur. Tirmizî dedi ki: Bu hasen, sahih bir hadistir. Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem’in: "Ve ben bütün yaratılmışlara peygamber olarak gönderildim" buyruğundan kasıt, onların cinlerine de, insanlarına da peygamber gönderildiğidir. Nitekim buna tanıklık etmek üzere Darimî Sünen'inin mukaddimesinde İbn Abbas Radıyallahu anh'dan şunu rivayet etmektedir: Ona: Onun -yani Peygamberimizindiğer peygamberlere üstünlüğü nerededir, diye soruldu. İbn Abbas dedi ki: Yüce Allah: "Biz gönderdiğimiz her peygamberi -kendilerine apaçık anlatsın diye- ancak kendi kavminin dili ile gönderdik." (İbrahim, 14/4) diye buyurmaktadır. Yine yüce Allah Muhammed Sallallahu aleyhi vesellem'e: "Biz seni ancak bütün insanlar için gönderdik." (Sebe’, 34/ 28) diye buyurmaktadır. Böylelikle onu hem cinlere, hem insanlara peygamber olarak göndermiştir. İbn Hacer der ki: "Cinlerin mükellef oldukları ortaya çıktığına göre, onlar tevhidi kabul etmekle ve İslâmın rükünlerini yerine getirmekle yükümlüdürler. Bunların dışında kalan diğer fer'î hükümlere gelince, bu hususta görüş ayrılığı vardır. Çünkü tezek ve kemik kullanımının nehyedildiğine ve bunların cinlerin azıkları olduğuna dair sabit olan rivayetler vardır." 7. Cinlerin müslümanı, kafiri, salih olanı, olmayanı vardır. Yüce Allah cinlerin şöyle dediklerini haber vermektedir: "Gerçekten biz kimimiz salih kimseleriz, kimimiz bundan aşağıdadır. Biz çeşit çeşit yollara ayrılmışız." (el-Cin, 72/11) Beğavî, Meâlimu't-Tenzîl adlı tefsirinde şunları söylemektedir: Yüce Allah'ın: "Kimimiz bundan aşağıdadır" buyruğu salihlerden değildir, demektir. "Biz çeşit çeşit yollara ayrılmışız." Çeşitli cemaatlere, değişik sınıflara ayrılmışız. Mücahid dedi ki: Müslümanlar ve kâfirler olarak ayrılmışız demek istemektedirler, diye açıklamıştır. Farklı hevâ ve mezheplere ayrılmışız, diye de açıklanmıştır. el-Hasen ve es-Süddi: Cinler de sizin gibidir. Kimileri kaderiyecidir, kimileri mürcieci, kimisi de rafızidir. İbn Keysan dedi ki: İnsanların hevâları gibi herbir fırkanın da kendisine göre bir hevâsı bulunan değişik gruplara "Allah'a davet eden, salih amel işleyen ve: 'Şüphesiz ki ben müslümanlardanım' diyen kimseden daha güzel sözlü kim olabilir?" (Fussilet, 41/33) Cinlerden bir kısmının mü'min ve müslüman olduğuna delil gösterilebilecek rivayetlerden birisi de, Muslim'in Namaz bölümünde zikrettiği İbn Abbas Radıyallahu anh'ın şu sözleridir: Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem cinlere ne Kur'ân okudu, ne de onları gördü. Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem ashabından bir grup ile birlikte Ukaz panayırına doğru gittiler. O sırada şeytanlar ile semadan haber almaları arasında bir engel konulmuştu. Onlara gökten alevli ateşler gönderildi. Şeytanlar kavimlerine geri döndüklerinde: “Size ne oluyor dediler”, onlar: “Bizimle semanın haberi arasına engel konuldu ve üzerimize alevli ateşler gönderildi”, dediler. Öbürleri “bu ancak meydana gelmiş önemli bir olay sebebiyle olmuştur. Haydi yeryüzünün doğularına, batılarına gidiniz.” Tihâme tarafına doğru yola koyulmuş grup, -Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem Nahle denilen yerde iken. Ukaz'a doğru gidiyorlarken orada ashabına sabah namazını kıldırdığını gördüler. Kur'ân'ı duyunca ona kulak verdiler ve: “İşte bizimle semanın haberi arasına engel olan budur”, dediler. Bunun üzerine kavimlerine geri döndüler ve: “Ey kavmimiz dediler. Biz hayret veren bir Kur'ân dinledik. O dosdoğru yola iletiyor. Bu sebeple biz de ona iman ettik, Rabbimize hiç kimseyi ortak koşmayız.” Bunun üzerine yüce Allah, Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem'in üzerine: "De ki: 'Bana şu vahyolundu: Cinlerden bir topluluk beni dinlediler...'" (el-Cin, 72/1) buyruklarını indirdi. Aynı şekilde cinlerden müslüman olanların varlığına delil gösterilebilecek hususlardan birisi de yine Muslim'in Sahih'inin Tefsir bölümünde Abdullah (b. Mesud) dan naklettiği şu rivayettir: "Onların o tapındıkları da rablerine hangisi daha yakın olacak diye yol ararlar" buyruğu hakkında (Abdullah b. Mesud) dedi ki: “İnsanlar bir topluluk, cinlerden bir topluluğa ibadet ve dua ediyorlardı. Nihayet cinlerden bir topluluk İslâma girdi, fakat insanlar onlara ibadete devam etti. İşte bunun üzerine: "Onların o tapındıkları da rablerine hangisi daha yakın olacak diye yol ararlar." âyeti nâzil oldu.” Müslüman cinlerin güzel amelleri, iyi fiilleri vardır. Meselâ, Beyhaki'nin Şuabu'l-İman adlı eserinde nakledildiğine göre onlar iyiliği emreder, yalan ve kötülükten uzak tutmaya çalışırlar. Yine Taberânî'nin, el- Mu’cemu'l-Kebir'inde belirtildiği üzere onlardan kimisi kulun dikkatini tevhide çeker ve onu şirkten sakındırır. [20] Bezzar'ın Müsned'inde belirtildiğine göre onlardan kimileri namaz kılan mü'minle birlikte namaz kılarlar, mü'minin Kur'ân okuması ile birlikte Kur'ân okurlar ve onu dinlerler. İbn Ebi Şeybe'nin, Musannef'inde [22] ile el-Hallal'in es-Sünne adlı eserinde belirtildiği üzere Ömer Radıyallahu anh'ın öldürülmesi dolayısıyla onların bir kesimi ağlamıştır. Aynı şekilde yine el-Hallâl'ın es-Sünne [24] adlı eserinde Osman Radıyallahu anh'ın öldürülmesi için de ağladıkları gibi, Huseyn Radıyallahu anh'ın öldürülmesi üzerine de ağladıkları zikredilmiştir. [25] Birisi: Cinler arasında sahabi sayılacak kimseler var mıdır? diye sorarsa şöyle cevap verilir: Buhârî'nin sahabiyi: “Müslüman olarak Nebi Sallallahu aleyhi vesellem’le sohbette bulunan yahut onu gören kimsedir” diye açıklamasını sözkonusu eden İbn Hacer şunları söylemektedir: "Acaba bu bütün Adem oğullarına mı hastır, yoksa onların dışındaki diğer akıl sahiplerini de kapsayacak bir genellikte midir? Bu düşünülmesi gereken bir husustur. Cinleri sözkonusu edecek olursak, tercihe değer husus onların bu kapsama girdikleridir. Çünkü Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem'in onlara da peygamber olarak gönderildiği kesindir. Onlar da mükelleftirler. Aralarında isyankârlar vardır, itaatkârlar vardır. Aralarından ismi bilinenlerin ashab-ı kiram arasında anılmasında tereddüt etmemek gerekir. Her ne kadar İbn Kesir bu hususta Ebu Musa'yı ayıplamakta ise de bu hususta herhangi bir delile dayanmamaktadır." 8- Cinlerin şeytanları kendilerine itaat eden büyücü ve benzeri insan şeytanlarına yardımcı olmak üzere semâdan bilgi çalmaya çalışırlar. Buna Muslim'in Sahih'inde selâm bahsinde rivâyet ettiği Abdullah b. Abbas Radıyallahu anh'ın şu sözleridir: Peygamber ashabından ensardan bir adamın bana haber verdiğine göre, bir gece Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem ile birlikte oturuyorlarken bir yıldız kaydı ve etrafı aydınlattı. Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem onlara şöyle sordu: "Bunun gibi bir yıldız kaydığı zaman cahiliye döneminde ne diyordunuz?" Onlar: “Allah ve Rasûlü daha iyi bilir”, dediler. Biz şöyle diyorduk: “Bu gece büyük bir kişi dünyaya geldi, büyük bir kişi öldü.” Bunun üzerine Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu: “Bu yıldız herhangi bir kimsenin ölümü ya da hayatı dolayısıyla kaymaz. Fakat şanı yüce ve mübarek olan Rabbimiz bir işe hüküm verdiği zaman Arşın taşıyıcıları tesbih getirirler. Daha sonra onlardan sonraki semada bulunanlar tesbih getirirler. Nihayet tesbih, bu dünya semasının sakinlerine kadar ulaşır. Daha sonra Arşı taşıyanların yanındakiler Arşı taşıyanlara: Rabbiniz ne buyurdu? diye sorarlar. Onlar da ötekilerine ne buyurduğunu haber verirler. (İbn Abbas devamla) dedi ki: Semavattakiler birbirlerine haberin mahiyetini sorarlar ve nihayet bu haber şu dünya semasındakilere ulaşır. Cinler bu sözü dinleyerek kapmaya çalışırlar ve bu kaptıklarını dostlarına bırakırlar ve onu onlara ulaştırırlar. İşte onların olduğu gibi bildirdikleri haktır, fakat onlar ona başka şeyler katar ve ilave ederler." Nevevî dedi ki: "Başka şeyler katarlar" ifadesi ona yalan karıştırırlar demektir. Buna delil de Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem’in “cinler o işittikleri sözü kaparlar ve bunu dostlarına bırakırlar ve onu atarlar” ifadesidir. Buna aynı şekilde Muslim'in Sahih'inde Selâm bölümünde yer alan bir başka rivayet açıklık getirmektedir. Âişe Radıyallahu anha'dan şöyle dediği rivayet edilmiştir: Bazıları Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem'e kâhinler hakkında soru sordular. Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem onlara: "Onlar hiçbir şey değildir" diye buyurdu. “Ey Allah'ın Rasûlü, dediler. Onlar bazan bir şey anlatıyorlar ve doğru çıkıyor?” Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu: "O, cinnin sözlerindendir. Cinni o sözü alır ve bunu kendi dostunun kulağına tıpkı bir tavuk gibi bırakır, onlar bu söze yüz yalandan daha fazlasını katar karıştırırlar." Hattabî ve başkaları şöyle demektedir: Yani cinlere mensup kişi duyduğu sözü kâhin dostuna bırakır. Diğer şeytanlar da bu sözleri işitirler. Tıpkı tavuğun sesiyle diğer arkadaşlara haber vermesi, onların da ona karşılık vermeleri gibi. Kurtubî dedi ki: "Denildiğine göre cinlerin elebaşıları yedi kişi idi. Bunlar Süleyman Aleyhisselam'ın emrine itaat ediyorlardı. Davud Aleyhisselam Beytu'l-Makdis'in temellerini atmıştı. Vefat ettiğinde Süleyman Aleyhisselam'a Beytu'l-Makdis mescidini tamamlamasını vasiyet etmişti. Süleyman Aleyhisselam cinlere bu işi emretti. Vefatı yaklaştığında yakınlarına dedi ki: Mescidin inşaatını tamamlayıncaya kadar ölümümü onlara haber vermeyiniz. Mescidin bitmesine bir yıllık bir zaman kalmıştı. Haberde belirtildiğine göre ölüm meleği onun arkadaşı idi. Ölümünün alametinin ne olacağını ona sordu. O da dedi ki: “Secde ettiğin yerden Harnube (keçi boynuzu) adı verilen bir ağaç (bitki) çıkacak. Mutlaka her sabah Beytu'l-Makdis'de bir ağaç biterdi, ona: “Adın ne” diye sorardı. O ağaç da: “Adım şu şudur” derdi. Ona: “Sen ne işe yararsın”, diye sorar, ağaç “şuna şuna” derdi. Bunun üzerine emir verir, o ağaç kesilir ve kendisine has bir bahçeye diker ve o ağacın fayda ve zararlarının adının ve tıpta neye yaradığının yazılmasını emrederdi. Bir gün namaz kılmakta iken önünde bir ağacın yeşermekte olduğunu gördü. Ona: “Adın ne” diye sordu, o da: “Keçiboynuzu” dedi. “Ne işe yararsın” diye sordu. Ağaç: “Bu mescidin tahribine”, diye cevap verdi. Süleyman Aleyhisselam: “Ben hayatta olduğum sürece Allah onu tahrip etmeyecektir. Sen, benim ve Beytu'l-Makdis'in helakine sebep olacak ağaçsın.” O ağacı yerinden kopardı ve bahçesine dikti. Sonra şöyle dedi: “Allah'ım, ölümümden cinlerin haberdar olmamasını sağla ki, insanlar da cinlerin gaybı bilmediklerini öğrensinler. Cinler insanlara gayba dair bazı şeyler bildiklerini ve yarın neler olacağını bildiklerini haber veriyorlardı. Sonra kefenini giyindi Kurtubî dedi ki: "Denildiğine göre cinlerin elebaşıları yedi kişi idi. Bunlar Süleyman Aleyhisselam'ın emrine itaat ediyorlardı. Davud Aleyhisselam Beytu'l-Makdis'in temellerini atmıştı. Vefat ettiğinde Süleyman Aleyhisselam'a Beytu'l-Makdis mescidini tamamlamasını vasiyet etmişti. Süleyman Aleyhisselam cinlere bu işi emretti. Vefatı yaklaştığında yakınlarına dedi ki: Mescidin inşaatını tamamlayıncaya kadar ölümümü onlara haber vermeyiniz. Mescidin bitmesine bir yıllık bir zaman kalmıştı. Haberde belirtildiğine göre ölüm meleği onun arkadaşı idi. Ölümünün alametinin ne olacağını ona sordu. O da dedi ki: “Secde ettiğin yerden Harnube (keçi boynuzu) adı verilen bir ağaç (bitki) çıkacak. Mutlaka her sabah Beytu'l-Makdis'de bir ağaç biterdi, ona: “Adın ne” diye sorardı. O ağaç da: “Adım şu şudur” derdi. Ona: “Sen ne işe yararsın”, diye sorar, ağaç “şuna şuna” derdi. Bunun üzerine emir verir, o ağaç kesilir ve kendisine has bir bahçeye diker ve o ağacın fayda ve zararlarının adının ve tıpta neye yaradığının yazılmasını emrederdi. Bir gün namaz kılmakta iken önünde bir ağacın yeşermekte olduğunu gördü. Ona: “Adın ne” diye sordu, o da: “Keçiboynuzu” dedi. “Ne işe yararsın” diye sordu. Ağaç: “Bu mescidin tahribine”, diye cevap verdi. Süleyman Aleyhisselam: “Ben hayatta olduğum sürece Allah onu tahrip etmeyecektir. Sen, benim ve Beytu'l-Makdis'in helakine sebep olacak ağaçsın.” O ağacı yerinden kopardı ve bahçesine dikti. Sonra şöyle dedi: “Allah'ım, ölümümden cinlerin haberdar olmamasını sağla ki, insanlar da cinlerin gaybı bilmediklerini öğrensinler. Cinler insanlara gayba dair bazı şeyler bildiklerini ve yarın neler olacağını bildiklerini haber veriyorlardı. Sonra kefenini giyindi, hanutlarını süründü, mihrabına girdi. Namaza durdu, tahtı üzerinde asasına yaslandı. Öldüğü halde, ölümü üzerinden bir sene geçinceye kadar cinler bunu bilemedi. Bu sırada mescidin inşası da tamamlandı. Ebu Cafer en-Nehhâs dedi ki: Bu âyet-i kerime hakkındaki açıklamaların en güzeli budur. Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem’e kadar ulaşan hadis de bu görüşün sıhhatine delil teşkil eder. İbrahim b. Tahmân, Ata b. es-Sâid'den, o Saib b. Cübeyr'den, o İbn Abbas'tan rivayet ettiğine göre Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: “Allah'ın peygamberi Davud oğlu Süleyman -ikisine de selam olsunnamaz kıldı mı, önünde yeşeren bir ağaç görürse ona: “Adın nedir” diye sorar. Şayet dikilmek için ise, onu diker, bir ilaç için ise bunu yazardı. Bir gün namaz kılmakta iken yine önünde bir ağaç bitiverdi. “Adın nedir diye sordu”, o: “Keçiboynuzu” dedi. “Sen ne işe yararsın” diye sordu. Ağaç: “Bu evin tahribi içinim”, dedi. Süleyman dedi ki: “Allah'ım, cinler ölümümü bilemesinler. Böylelikle insanlar cinlerin gaybı bilmediklerini bilmiş olacaklar.” Süleyman o ağacı bir asa halinde yonttu ve bir sene boyunca ona yaslandı. Onlar da bunu bilmediler. Derken asa düştü. İnsanlar cinlerin gaybı bilmediklerini öğrenmiş oldular. Bu halin miktarına baktılar, bir sene olduğunu tespit ettiler.” Yine Kurtubî şunları söylemektedir: Sahih senedlerle tefsir’de belirtildiğine göre İbn Abbas şunları söylemektedir: Davud oğlu Süleyman -ikisine de salât ve selâm olsun- bir sene boyunca ölümü bilinmeksizin asası üzerine yaslanmış olarak kaldı. Bu vakitte cinler, kendilerine vermiş olduğu emirleri yerine getiriyorlardı. Bir sene sonra yere düştü, yere yıkılınca insanlar, cinler eğer gaybı bilmiş olsalardı, hor ve hakir kılıcı azapta devam edemeyeceklerini açıkça anlamış oldular. Hadisi Hakim, Müstedrek'inde rivayet etmiş olup, bu senedi sahih bir hadis olduğu halde Buhârî ve Muslim tarafından rivayet edilmemiştir, dedi. 12- Cinlerin görülmeyecek şekilde olan aslî hilkatlerinden çıkarak şekillenebilmeleri ve görülmeleri mümkündür. Bu hususta birkaç şekil sözkonusudur: a. İnsan suretinde gelmeleri. Buna delil gösterilecek hususlardan birisi de yüce Allah'ın şu buyruğudur: "Hani şeytan onlara yaptıklarını süslemiş ve şöyle demişti: 'Bugün insanlardan sizi yenebilecek yoktur. Ben de muhakkak sizin yardımcınızım.'" (el-Enfâl, 8/48) Bu Bedir günü şeytan bir adam suretinde görünerek onlara söylediği sözleri söyleyip, müşrikleri aldattığı zaman tahakkuk etmişti. Ebu Hureyre Radıyallahu anh'ın bir adam suretinde gelen şeytan ile başından geçen olayları anlatan rivayet te buna delildir. Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem Ebu Hureyre'yi ramazan zekatını korumakla görevlendirmesi bilinen bir olaydır. Bu Buhârî'nin Sahih'inde Vekâlet bahsinde ve başka yerlerde sabittir. b. Siyah köpek suretinde gelmeleri. Buna da Muslim'in Sahih'inde namaz bahsinde Abdullah b. es-Sâmit'ten, onun Ebu Zerr Radıyallahu anh'dan şöyle dediğine dair rivayet delil teşkil etmektedir: Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki: "Sizden herhangi birisi kalkıp namaz kılacak olursa, eğer önünde deve eğerinin arka tarafındaki tahta gibi bir şey bulunursa onun için sütre olur. Şayet önünde deve eğerinin arkasındaki tahta gibi bir şey bulunmayacak olursa eşek, kadın ve siyah köpek onun namazını keser." Ben (Abdullah b. es-Samit): “Ey Ebu Zerr dedim. Siyah köpek ile kırmızı köpek ve sarı köpek arasında nasıl bir fark vardır?” Ebu Zerr dedi ki: “Kardeşimin oğlu, senin bana sorduğun şekilde ben de Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem'e sordum. Şöyle buyurdu: “Siyah köpek bir şeytandır.” Bu hadisi buna yakın bir şekilde Tirmizî de Sünen'inin Namaz bahsinde, Nesâî Kıble bahsinde, Ebû Dâvûd Namaz bahsinde, İbn Mâce Namazın kılınması ve Namazda Sünnet bahsinde, Ahmed, Müsned'inde, Darimî Sünen'inin Namaz bahsinde ve hepsi de Abdullah b. es-Samit'ten o Ebu Zerr'den diye rivayet etmişlerdir. Siyahın cinlere mahsus renk olduğunu gösteren birtakım deliller de vardır. İmam Ahmed Müsned'inde rivayet ettiğine göre Ebu Zerr Radıyallahu anh dedi ki: Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki: "Benden önce hiçbir peygambere verilmemiş beş şey bana verildi. (Düşmanımın kalbine salınan) korku ile bana yardım olundu. Bu sebeple düşman bir aylık mesafeden benden korkar. Yeryüzü benim için hem namaz kılacak yer, hem de temizlenme aracı yer kılındı ve ganimetler bana helâl kılındı. Benden önce hiç kimseye helâl kılınmadı ve ben hem kırmızıya, hem siyaha gönderildim. Bana: "İste O sana verilecek” denildi. Ben isteğimi ümmetime yapacağım şefaat olarak sakladım. O inşaallah sizden yüce Allah'ın huzuruna ona hiçbir şeyi ortak koşmadan çıkan kimselere erişecektir." A’meş -ki burada delilimiz de budur- dedi ki: Mücahid'in görüşüne göre kırmızıdan kasıt insanlar, siyahdan kasıt cinlerdir. Mucemu Şuyuhi Ebi Bekr el-İsmailî’deki rivayete göre Ebu Abdi'r- Rahman es-Sülemî şöyle demiştir: Ali b. Ebi Talib Radıyallahu anh dedi ki: "Cinler muayyen birtakım köpeklerdir." Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem de şöyle buyurmuştur: "Sizler iki noktası bulunan simsiyah köpeği öldürünüz. Çünkü o şeytandır." İbn Abdi'l-Berr dedi ki: "İlim adamlarının dediklerine göre simsiyah (köpek) şeytandır. Yani böyle bir köpek menfaat sağlamaktan uzak, zararı ve eziyeti bir ihtimali yakın bir yaratıktır. Bunlar düşünme ile anlaşılacak konular değildir. Kıyas ile bu neticelere ulaşılamaz. Bu hususlarda Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem'in dediği kabul edilir. İbn Abdi'l-Berr -yüce Allah'ın rahmeti üzerine olsun- kimseye zarar vermedikleri ve kimseye saldırmadıkları takdirde siyah köpeklerin dahi öldürülmeyeceği kanaatine yatkındır. Çünkü Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem canlı herhangi bir varlığın hedef edinilmesini yasaklamıştır. Ayrıca köpeklerin öldürülmesine dair verilen emir Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem'in Ebû Dâvûd'un Sünen'indeki şu rivayette olduğu gibi neshedilmiştir: "Beş haşere vardır ki bunlar Harem hududları içerisinde de, dışında da öldürülürler. Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem bunlar arasında saldırgan köpeği de saydı." Bu hadisiyle Nebi Sallallahu aleyhi vesellem köpekler arasından sadece saldırgan için özel hüküm vermiştir. Çünkü mü'mine saldıran, eziyet veren ve mü'min tarafından kendisine güç yetirilen herbir hayvanın öldürülmesi vaciptir. (İbn Abdi'l-Berr devamla) dedi ki: Yine bu husustaki delillerden birisi de şudur: İmam Malik -Allah'ın rahmeti üzerine olsun-'den sonra dönemlerin değişip durmasına rağmen bütün bölgelerde köpekler öldürülmemiştir. Bütün bu ülkelerde ise İmam Malik'in de, başkalarının da mezhebinde olan ilim adamları ve fazilet sahipleri bulunagelmiştir. Herhangi bir münker ve açık masiyette hiçbir şekilde müsamaha göstermeyen, mutlaka o münkere karşı tepki gösteren ve onu değiştirmeye kalkışan kimseler de bulunmuştur. Bu hususta rivayet edilen ve şeytan olduğunu belirten siyah köpeklerin öldürülmesi kanaatini benimseyenlerin ise buna dair bir delilleri yoktur. Çünkü yüce Allah kötülüğü ağır basan insanlara ve cinlere mensup olanlara "insan ve cin şeytanlarını" (el-En'âm, 6/112) buyruğunda "şeytan" adını vermiş bulunmaktadır ve bu sebep dolayısıyla da öldürülmesi gerekmemiştir. c. Evlerde barınan yılanlar şeklinde gelmeleri. Buna Muslim'in Sahih'inde Selâm bölümünde Ebu Said el-Hudri Radıyallahu anh'dan şöyle dediğine dair kaydettiği rivayet delildir: Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki: "Şüphesiz Medine'de müslüman olmuş cinlerden bir kesim vardır. Her kim evlerde barınan bu kesimden bir şeyler görecek olursa üç (gün ya da defa) onlara süre tanısın. Bundan sonra bir daha ona görünecek olursa onu öldürsün. Çünkü o bir şeytandır." "Evlerde barınanlar"dan kasıt ise evlerde barınan yılanlardır, bunlar çoğunlukla cinlerden olurlar. Nitekim Ahmed'in Müsned'inde İbn Abbas'ın rivayet ettiği hadiste şöyle denilmektedir. Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki: "Yılanlar cinlerden mesh olmuşlardır. (Hilkatleri değiştirilmiştir.)" d. Zararlı haşereler suretinde görünmeleri. Buna da Ebû Dâvûd'un Sünen'inde Edeb bölümünde Ebu Said el-Hudrî Radıyallahu anh'dan şöyle dediğine dair kaydettiği rivayet delil teşkil etmektedir: Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki: "Şüphesiz cinlerden olan haşerelerden herhangi birisini evinde kim görecek olursa üç defa ona görünsün. Eğer tekrar gelecek olursa onu öldürsün, çünkü o bir şeytandır." 13- Cinler hızlı hareket ederler ve zor işlere güç yetirebilirler. Şüphesiz ki cinler alemi, hayret verici bir alemdir. Onların en hayret verici özelliklerinden birisi de yüce Allah'ın şu buyruğunun tanıklık ettiği gibi bir yerden bir başka yere hızlıca intikal edebilme güçleridir: "Cinlerden bir ifrit dedi ki: 'Ben onu sana sen yerinden kalkmazdan önce getirebilirim ve muhakkak ben buna gücü yeten ve güvenilir bir kimseyim.'" (en-Neml, 27/39) Görüldüğü gibi burada cinlerden olan bu ifrit Sebe Melikesi Belkıs'ın tahtını Süleyman Aleyhisselam meclisinden kalkmadan önce getirmeyi üstlenmiş bulunmaktadır. Bu ise onların hızlı bir şekilde hareket edebildiklerine delildir. Aynı şekilde onların hayret verici özelliklerinden birisi de; yüce Allah'ın haber verdiği şekilde, ağır ve yorucu işleri yerine getirebilecek güce sahip olmalarıdır. Buna göre cinler Süleyman Aleyhisselam'a pek büyük köşkler, pek büyük timsaller ve oldukça geniş, büyük kazanlar ve çok büyük su havuzları yapıyorlardı. Nitekim yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Onlar kendisine köşklerden, heykellerden, büyük havuzları andıran çanaklardan ve yerlerinde sabit kazanlardan istediğini yaparlardı. 'Ey Dâvûd hanedanı! Siz de şükrederek çalışın, kullarımdan şükreden ise azdır.'" (Sebe, 34/13) |
#2
|
|||
|
|||
13. kısımda ki, Neml 39. ayetinden, verilen örnek yanlıştır.
Kale ıfritun minel cinni ene atike bihi kable en tekume min makamik ve inni aleyhi le kaviyyun emin. Neml suresi ile haşır neşir sayılır olduğum için iyi bilirim, hikayesini de. Hazreti Süleyman aleyhi selam, tahtına sabah oturur, öğlen kalkarmış. Burda 39. ayette geçen Kale ifritün minel cinni. Yani cinnilerden bir ifrit ki, bu ifritte bu görevi üstlenen oluyor. Bu ifrit aslın da, sabahtan, öğlene kadar ki, zaman da getirebileceğini söylüyor. 40. ayette ise, kitaptan bir ilmi olan kimse diye bahsediliyor. Bu kimse Hz Hızır aleyhi selam diye de rivayet edilmekte, ve göz açıp kapayıncaya kadar getirebilirim buyuruyor. Konu çok güzel, sonuna kadar kkudum. Burada sanırsam yanlış anlaşılan şey. Hazreti Süleyman, 5 saniye de felan kalkar hesabı o saniyede getirir. Hayır, dediğim gibidir. Tekrar teşekkürler, @[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] |
#3
|
||||
|
||||
Ben bu şekilde biliyorum. Her bilinende doğru olmayabilir elbette. Araştırıcam tekrar. Eklemen için teşekkürler @[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]
. |
#4
|
|||
|
|||
Emeğinize sağlık. Sonuna kadar okudum. 12/d maddesinde yazan cinlerden olan bir haşereyi 3 kere görürseniz öldürün cümlesini biraz daha açıklayabilir misiniz. Mesela bir haşere nasıl ayırtedilir. Cin mi değil mi nasıl anlarız.saçma gelebilir sorum ama merak ettim. Selametle kalın
|
#5
|
||||
|
||||
@[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Hayır sorunuz saçma değil. Haşere konusu tam açıklık kazanmış bir durum değil rivayet ediliyor. Yorumlayacak olursak genellikle siyah renkte bulunurlar girdikleri hayvan suretinde. (siyah kedi siyah köpek siyah yılan gibi) Evlerinizde bulunan haşereleri ayırt etmeniz münkün değil. Ama siz yinede gördüğünüz zaman 3 defa seslenip uyarın gitmezse cinde olsa olmasada yapıcağınızı yapabilirsiniz.
|
#6
|
|||
|
|||
Alıntı:
|
#7
|
|||
|
|||
Neden yorum yapılırken gönderiyi herzaman
|
|
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevap | Son Mesaj |
Cinlerin gıdası kokudur Cinlerin en çok Sevdiği Koku SiGARA kokusudur | Adalet | Cin & Şeytan & Melek & Ruh | 30 | 15.10.24 14:00 |
Cinlerin dini | imas | Cin & Şeytan & Melek & Ruh | 17 | 17.02.22 16:12 |
Hadimler ve Cin Padişahlari Nitelikleri | Tuana | Cin & Şeytan & Melek & Ruh | 6 | 11.08.21 23:16 |
ELEMENTLERİN Nitelikleri (Quad ruplicicies) | Havasokulu | Burçlar & Astroloji & Yıldızname | 5 | 19.02.18 21:25 |