#31
|
|||
|
|||
Ben menzil dememiştim .! Karşı olmak meselesi değil . Çorbaları da nasib oldu kraldan çok kralcı olmak meselesidir sorun . Delili sizden bekliyorum . Hangi kitapta birinden tövbe almak ve Allah adına onu gunahlarindan arındırmak var . Hangi ayet hangi hadis . Bana tek bir örnek gösteremezsiniz . Ama az önce arkadaşımızın kâfirlerin ta kendileridir ayeti de sadece hristiyani kapsamaz . Küfür kelimesini bı ara derinlemesine konuşalım inşallah ve bu sitede acilen konuşulmaya muhtaç en büyük konu da şirk ve büyü meselesidir . Havas ilminin boyutlarını da tartışabiliriz seve seve . Bir ayet ile orneklendirme yapmıyorum . Bu cehalet olarak algılanmasın. Çünkü ayeti paylaşırken tefsir ve nüzul sebepleri de beraberinde konulmalı . Ancak o zaman tartışma verimli bir sonuca bağlanır . Menzilde ki ritüeller konusunda tavrım net olsa da ibadet konusunda talebeleri başıboş bırakmiyor olmalarıni taktir ediyorum . Hepsine selam olsun haklarını helal etsinler .
|
#32
|
|||
|
|||
Alıntı:
|
#33
|
|||
|
|||
Alıntı:
Kardeşim söylediğin şekilde ayet paylaştım hatta tesiriyle paylaştım okuduysan ... Delile gelince sen tovbe almak felan diyorsun olayı sen yanlış anlamışsın kardeşim misal hz peygamber s.a.v medineye hacca giderken mankenin dışında beklediler ve hz osmani elçi olarak gönderdiler hz. Osman-i esir aldı müşrikler o sırada peygamberimiz de 3 bin sayıya yakın ALLAHU ALEM biat aldı bir ağacın altında sence bu biat sirk midir ordaki biat senin yanındayız seninle birlikteyiz ayni yoldayiz makasındaydı değil mi ? Bir müridin bir şeyhten eliyle tovbe almak derler lain bu kelime bile caiz değil buna tovbe almak denmez biz sofuların cahilliği ki dillendirmek bu şekilde şeyhin eliyle biat ederiz senin yolun yolumuzdur diye kardeşim ... Aynı zamanda tarikat hakkında kısada olsa bir makale paylaştım şuan nickime girerek actigim konularıma bakabilirsin tarikat seri midir ? Diye başlar oradan okuyarak bilgilenmesi tavsiye ederim orada tefsir lügat ve belâgat bilgileriyle hazırlanmış kısa birmakaledir kardeşim ... ---------- Post added 30.11.20 at 03:45 ---------- Tarihte tasavvuf erbabı ile zahiri ilimlerle meşgul olanların ihtilafına hep şahit olmuşuz, okumuşuzdur. Bu alanda ilmi tartışmalar hep olmuştr. Ancak bu günün inkarcıları bu tartışmaları gerçeği bulmak amacıyla değil, hakikatleri gizlemek amacıyla yapmaktadırlar. Ve bu uğurda ayeti kerimelerin manasını değiştirmekten, yanlış tevil etmekten kaçınmamaktadırlar. Kur’an-ı kerimdeki puta tapan müşriklere hitap eden ayetleri bir iki kelimenin yerini ve manasını değiştirerek mutasavvıflar için kullanıp onları şirk ile suçlamaktadırlar. Müslümanlarda maalesef tefsir ve meal ilmine sahip olmadığından, bilmediğinden ve araştırmadığından böyle kişiler sebebiyle Müslüman kardeşini şirk ile suçlayabilmekte, büyük bir günaha düşebilmektedir. Bu yazımızda, kendilerince delil aldıkları bazı ayet-i kerimeleri sizlerle birlikte inceleyeceğiz. ZÜMER SURESİ 3. AYETİ KERİMESİ *** Ayet-i Kerimenin ilgili kısmının kelime kelime manası şöyle: وَالَّذِينَ Öyle kimseler ki اتَّخَذُوا Edindiler مِنْ دُونِهِ*** O’ndan (Allah’tan) başka أَوْلِيَاءَ Yardımcılar, dostlar * مَانَعْبُدُهُمْ* (Derler ki) Biz ibadet etmiyoruz إِلَّا Ancak (şunun için ibadet ediyoruz) لِيُقَرِّبُونَا Bizi yakınlaştırsın için إِلَى اللَّهِ Allah’a زُلْفَى Tam bir yakınlıkla ** Toplu manası şöyle: “Allah’tan başka yardımcı (dost) edinenler (Derler ki) biz bunlara ancak bizi Allah’a tam bir yakınlıkla yaklaştırsınlar için ibadet ediyoruz” ** İnkarcılar ise şöyle meal vermektedirler: “Biz onlara tapmıyoruz, bizi Allah’a yakınlaştıracağına inanıyoruz” ** İnkarcıların verdiği manaya göre müşrikler puta tapmıyor, Allah’a yaklaştıracağına inanıyor. Bu nedenle bir mutasavvıf “biz mürşide tapmıyoruz, vesile Ediniyoruz” dediği zaman yanlış mana verdiği bu ayeti sözde delil olarak getiriyor: “İşte müşriklerde tapmıyor ama yaklaştıracağına inanıyorlar” diyorlar. ** Dediğimiz gibi eğer siz bir iki kelime ile oynarsanız bilmeyen insanlara dolma gibi yutturursunuz. ** Değerli kardeşlerimiz ayeti kerimedeki “İlla” istisna edatıdır. Olumsuzlukla başlayan bir fiilden sonra geldiği zaman olumluya çevirir ve tekid eder, manayı kuvvetlendirir. ** Yani “biz ancak ve ancak yaklaştırsınlar için ibadet ediyoruz” demektir. ** Bu ayeti kerimeye aynı manayı ifade etmesi bakımından başka örnekler verilebilir. *** “Ve ma erselna ke İlla mübeşşiran ve nezira” Biz seni ancak müjdeleyici ve korkutucu olarak gönderdik. (İsra 105) ** Bu ayette de önce “biz seni göndermedik” buyurduktan sonra manayı kuvvetlendirmek için “illa” gelmiş ve mana: “Biz seni ancak müjdeleyici ve korkutucu olarak gönderdik” olmuştur. İnkarcıların yukarıdaki ayete verdiği manadan yola çıkarak mana verirsek: “Biz seni göndermedik, müjdeleyici ve korkutucusun” gibi ilmi olmayan saçma bir mana çıkar ortaya. ** Başka bir ayette de: “Ve ma erselna ke İLLA rahmetnen lil alemin” Biz seni ancak alemlere rahmet olarak gönderdik (Enbiya 107) ** Zümer Suresinin 3. Ayeti bütün meallerde de olması gereken şekliyle geçmektedir. Birkaç misal verecek olursak: *Diyanet meali: O’nu bırakıp da putlardan dostlar edinenler: “Onlara, bizi Allah’a yaklaştırsınlar diye kulluk ediyoruz” derler. ** Elmalılı Hamdi Yazır: “O’ndan başka birtakım dostlar tutanlar da şöyle demektedirler: “Biz onlara sadece bizi Allah’a daha çok yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz.” ** Hasan Basri Çantay: “Onu bırakıb da kendilerine bir takım dostlar edinenler (derler ki*«Biz, bunlara ancak bizi Allaha daha fazla yaklaşdırsınlar diye tapıyoruz» ** Bütün bunlar gösteriyor ki Zümer Suresi 3. Ayetin manası şöyledir: “Biz ancak (o yardımcılara) bizi Allah’a yakınlaştırsın diye tapıyoruz.” ** Yani bu ayeti kerime, taptığı şeyi, kendisini Allah’a yakınlaştırsın diye kullananları beyan etmektedir. Dolayısıyla bu ayeti şeyh ve mürit ilişkisine delil olarak getirmek akıl ve mantık dışıdır. Çünkü tarikatta şeyhe tapmak, taparak vesile edinmek söz konusu değildir. MERYEM SURESİ 81. AYETİ KERİME ** “Onlar kendilerine kuvvet ve şeref kazandırsın diye, Allah’ı bırakarak tanrılar edindiler.” Bu ayeti kerime de aynı şekilde Allah’ı bırakıp başka başka tanrılara tapanlar hakkındadır. Yukarıda dediğimiz gibi tasavvufta tapmak söz konusu olmadığı gibi, Allah’ı bırakmak değil ona ulaşmak vardır. ** Tevbe 3, Yunus 18, Yasin 23, Yasin 74. Gibi ayeti kerimeler hep aynı şeye işaret etmektedir. Allah’ı bırakıp, başka ilahlar edinenleri, Allah’tan başka tanrı olarak gördükleri şeye tapanları hedef almaktadır. ** Tasavvufta ise şeyhe tapınmak diye bir şey söz konusu değildir. Bunu en az bizim kadar inkarcılar da biliyorlar. TASAVVUFU İNKÂR ETMEK İÇİN *** Bütün bunlardan şunu anlıyoruz: Tasavvuf inkârcıları sırf tasavvufu inkâr etmek için Kur’an-ı Kerimde puta ve başka başka tanrılara tapanlar hakkında inen ayeti kerimeleri tasavvuf için kullanıyorlar. ** O halde bu insanların ruh halini beyan eden iki seçenek var. Birincisi ya çok cahiller, bilmiyorlar ve öyle zannediyorlar. İkincisi ise hakikati bildikleri halde gizliyorlar. ** Her iki halde de Müslümanları “şirk” ile itham ederek “müşrik” ilan etmek bunu yapanın kendi aleyhine döner. Çünkü tekfir edilen kişi kâfir değilse tekfir edenin imanı tehlikeye girer. Ve iftira etmiş olduğundan ayrı bir vebali yüklenmiş olur. ŞEYHLERİ KARALAYIP KENDİ OTORİTELERİNİ KURUYORLAR Tasavvufu inkâr edip, tarikat ehlini şirk ile suçlayanlar nedense kendilerinin çok aydın olduğunu ileri sürerler. Bu kişiler geçmiş müctehidleri de beğenmeyip kendilerini zamanın müctehidi ilan ederler. ** Amaçları, İslamın özünün bu güne kadar muhafaza edilmesini sağlayan, Resulüllah’ın sünnetini ihya eden mürşitleri etkisiz hale getirmektir. Bunu yaptıkları zaman aldatma sahasının genişleyeceğini bildikleri için 10 cümlelerinden birisi tasavvuf inkârına dayanır. Kitaplarında sözü dolandırır, evirip çevirir tarikata getirir ve nihayetinde tasavvuf ehlini şirk ile suçlarlar. ** Bu gün Türkiye’de, Arabistan’ın Vehhabi vakıflarının maddi desteği ile işini yürüten bazı vakıflar bu işi ele almış durumdadırlar. Bu vakıfların kuruluş amacı Türkiye’de tasavvuf düşmanlığını, vehhabinin inanç felsefesini (belli etmeden) yaymak, insanların zihinlerine Osmanlı ve Osmanlı’da yaşamış önemli şahsiyetler hakkında düşmanlık tohumu ekmektir. Bundan başka Abdulvehhab’ın yapamadığı Dinde Reformu yapmalarını sağlamak, “dini yeniden yorumlama” adı altında hadis-i şerifleri ve ayeti kerimeleri hiçbir sebebe dayanmaksızın kendi kafalarına göre yorumlamaktır. Yazılan ayetlerdeki ihtilaf bi nevi çünkü kimileri arapça dil bilgisi olmadan düz mana vererek hüküm çıkarmaya çalışır lakin unuttukları en büyük husus her dilde kendine has belâgat vardır ki arapça da ise üst düzeydedir dikkatli olunması gerek bahsi geçen ayetleri ilk defa okuduğumda içine şüphe düştü daha yeni talebelige baslamjstim şeyhimi adeta bir ajan misali gizli gizli izlerdim.ama çok mütevazı bir insan ve kendimce en ufak hatasını bulamadım her sözü ayet ile hadis ile konuşurdu ilimde tefsir başladık farklı farklı tefsirler okuduk mutezile ibn teymiyye gibi kişilerin ithamlarına karşı ehli sunnetin tefsirdeki cevaplarını okudum o kadar mahcup oldum ki kaç gün seydamin yanına gidemedim gene istiğfar cunku Kotu dusundun aklimda kotu dusunceler getirdim hemde cok fazla neyse tekrar dizinin dibine oturduk hamd olsun* Arkadaşlar sitedeki arkadaşları tenzih ederim çünkü tanimadigim kişiler hakkında yorum yaparak hakka girmekten ALLAH c.c sığınırım lakin dikkatli olunması gerekir kişi unutmamalıdır ki her sözün bi cevabı vardır çoğu defa konuşmadan evvel dinlemek icap eder o yüzden tasavvuf ve günümüzde ki azda olsa gerçek manada devamlılığını sürdüren tarikatlar hakkında konuşurken genelleme yapmaktan ziyade bire bir şeriate aykırı konulardan bahsedelim bu sayade daha hızlı doğrulara ulaşacağımıza inanıyorum ** Allah’u Tela Ümmeti Muhammedi şerlerinden muhafaza eylesin… ---------- Post added 30.11.20 at 03:46 ---------- Senin için kopyala yapıştır yaptim kardeşim iyice oku ondan sonra dönüş yaparsın nasipse ... |
#34
|
||||
|
||||
@[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] @[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]
Yalniz su konuda hakli yozlaşan bi din kulturumuz var artik,diyor ki adam;bu kolumdaki dovme şans ve bereket için.Yani baya bi yozlasma var hani.
__________________
Allahumme Salli Alâ Seyyidina Muhammedin ve Alâ âli Muhammed. |
#35
|
|||
|
|||
Ergenlik çağına gelinceye kadar her insanın, Allah’ın varlığı ve birliği konusunda kanaati kesinleşir. Bilgi ve tecrübesi ölçüsünde doğruların birçoğunu da bilir. Sonra kendine bir yol çizer ve hedefini belirler.
Allah’ın secde emri olmasaydı İblis isyan etmezdi. Allah’ın emir ve yasakları, hayat tarzına ters düşenler, tıpkı İblis gibi onlardan rahatsız olurlar. Allah Teâlâ şöyle buyurur: “Onların söylediklerinin seni üzdüğünü elbette biliyoruz. Onlar seni yalanlamıyorlar, o zalimler aslında Allah’ın âyetleri karşısında bile bile yalan yanlış şeylere sarılıyorlar.”(En’âm, 6/33) Allah’ın âyetlerinden rahatsız olma konusunda onların İblis’ten farkı yoktur. Onlar da Allah’a rağmen kendilerinin haklı olduklarına inanırlar. Allah Teâlâ şöyle buyurur: “Meleklere: “Âdem’e secde edin” dediğimizde hemen secdeye kapandılar; ama İblis öyle yapmadı; büyüklenerek direndi ve kâfirlerden oldu.”(Bakara, 2/34) “Bir gün meleklere: “Âdem’e secde edin” dedik; hemen secdeye kapandılar ama İblis öyle yapmadı. “Çamur olarak yarattığına secde mi ederim?” Sonra ekledi: “Kendine baktın mı! Bana tercih ettiğin bu mu? Beni (mezardan) kalkış gününe kadar yaşatırsan birazı dışında onun bütün soyunu kendime bağlarım” dedi.” (İsrâ, 17/61-62) Allah’a karşı çıkarken, yine Allah’ın yaptığı bir işi delil getirerek yanlışın kendinde değil, Allah’ta olduğunu göstermek için şöyle demiştir: İblis dedi: “Ben ondan iyiyim; beni ateşten yarattın ama onu balçıktan yarattın.”(Sad, 38/76) ”Kurumuş, yıllanıp kokuşmuş kara balçıktan yarattığın beşere secde edemem” dedi. (Hicr, 15/33) İblis Allah’ın ne varlığını, ne birliğini, ne yaratıcılığını ne de kudretini inkâr eder. Bulunduğu makamdan kovulunca ona “Rabbim” diye hitap etmiş ve şöyle demişti: “(İblis) Dedi ki “Rabbim! Bunların tekrar dirilecekleri güne kadar bana süre ver.”(Hicr, 15/36) Kâfir ve müşrikler, Allah’ın düzenine ters düştükleri için bozgunculuğa sebep olurlar. Allah Teâlâ şöyle buyurur: “İşte son yurt! Orası yeryüzünde büyüklük veya bozgunculuk peşinde olmayanlar içindir. Mutlu son, Allah’tan çekinerek kendini korumuş olanların hakkıdır”.(Kasas, 28/83) Onların bu tavrı, dünyayı Ahirete tercih etmelerinden kaynaklanır. O zaman Allah’ın emirlerini ikinci sıraya koyar ve onun yolundan uzaklaşırlar. Allah Teâlâ şöyle buyurur: “Göklerde ne var, yerde ne varsa hepsinin Sahibi olan Allah’ın yoluna… O kafirlerin , suçlarıyla sıkı sıkıya bağlı olan azaptan dolayı çekecekleri var. ) Onlar, dünya hayatını Âhiretten çok seven, anlaşılamaz eğrilikler oluşturarak Allah yolundan çekilen kimselerdir. Onlar derin bir sapkınlık içindedirler”. (İbrahim, 14/2-3) Aslında herkes İblis gibi önce inanmış, sonra yoldan çıkmıştır. Bunu şu âyetten anlıyoruz: “Bazı yüzlerin ak olacağı, bazı yüzlerin de kararacağı günde, yüzleri kararanlara şöyle denir: “Siz inandıktan sonra kâfir oldunuz , değil mi? Kâfir olmanıza karşılık, tadın şu azabı!”(Al-i İmran, 3/106) Şeytanlık kolay değildir; doğru yolu bilmeyen o işi yapamaz. Çünkü şeytan doğru yolun üstünde oturur. Kıyamete kadar yaşama süresi alınca o, Allah’a şöyle seslenmişti: “İblis dedi ki “Madem beni bu hale düşürdün , ben de onlar için, senin doğru yolunun üstüne oturacağım. Sonra önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından sokulacağım. Göreceksin, onların çoğu sana karşı görevlerini yerine getirmeyecektir.”(Araf, 7/16-17) İblis, dini iyi bildiğinden insanların nasıl yoldan çıkaracağını da bilir. Allah Teâlâ, şeytanın bu özelliğini şöyle anlatmaktadır: “O (şeytan), onlara söz verir, onları beklenti içine sokar. Şeytan, sadece aldatmak için söz verir”.(Nisa4/120) Bu sebeple, dini daha iyi yaşamak ve Allah katında daha değerli olmak için yola çıkanlar, karşılarında şeytanı bulurlar. Şeytanlar, insanlar ve cinlerden olur. Allah’a daha yakın olmak için yola çıkan bu insanlara, din büyüklerini araya sokmalarını söylerler. Bu maksatla Allah’ta olan bazı özellikleri onara vererek karşı tarafı aldatmaya çalışırlar. Allah Teâlâ şöyle buyurur: “Allah’ın yolundan saptırmak için özde Allah’a benzer varlıklar uydurdular. De ki: “Geçinip gidin; ama gidişiniz kesinlikle ateşe doğrudur.” (İbrahim, 14/30) Din büyüklerini tanrılaştırmaya Muhammed aleyhisselamla başlarlar. Bunun için Hakîkat-i Muhammediye diye bir terim uydurmuşlardır. Bu konudaki sözleri özetle şöyledir: “Hakîkat-i Muhammediye ile Allah, aynı gerçeğin ön ve arka yüzleridir. Allah’tan başka hiçbir şey yokken ilk defa hakîkat-i Muhammediye var olmuş, bütün yaratıklar ondan ve onun için yaratılmıştır. O, nebilerin ve velilerin ledünnî ve bâtınî bilgileri aldıkları kaynaktır[1].” Sonra sıra şeyhi tanrılaştırmaya gelir. Bunun için kullanılan kelime İnsan-ı Kâmil’dir. Onunla ilgili sözleri özetle şöyledir: “İnsan-ı kâmil, maddî-manevi bü*tün kemâl mertebelerini kapsar. Onun kalbi Arş’la, benliği Kürsü’le, makamı Sidre-i müntehâyla, aklı Kâlem-i a’lâ’yla, nefsi Levh-i mahfûz’la ve tabiatı anâsır-ı erbaayla bağlantılıdır[2]”. “İnsan-ı kâmil âlemde daima vardır, birden fazla olmaz. İnsan-ı kâmil için mülkte, melekûtta ve ceberûtta hiçbir şey gizli değildir. O eşyayı ve eş*yanın hikmetini olduğu gibi bilir…” [3] Tarikatçılara göre; “şeyhin bakışı kalp hastalıklarına şifadır. Yüzünü göstermesi, manevi hastalıkları giderir. O, anlatılan olgunlukların sahibi, vaktin imamı, zamanın halifesidir. Kutuplar, bedeller onun ma*kamları sayesinde yetişip yaşarlar. Evtâd, nücebâ, onun kemalât denizinden akıp gelen bir katredir. Onun irşadı güneş misalidir. Kendi iste*meden her şeye feyzini yağdırır…[4]”. Bir de râbıtaları vardır. Onlara göre râbıta yapan mürit, şeyhinin dışında her şeyden ilgisini kesmek ve kalbinde yalnız ona yer vermek zorundadır[5]. O, şeyhin suretini alnı*nın ortasında hayal eder, sonra onu kalbinin or*tasına indirir, kendini yok, şeyhini var bilir[6]. Biri doğuda, biri batıda da olsa, şeyhin ruhaniyeti onu râbıta ile terbiye eder ve Allah’a ulaştırır[7]. Tarikatçılara göre hakiki şeyh, müritle Allah arasında vasıtadır. Ondan yüz çevirmek Allah’tan yüz çevirmektir[8]. Mürit inanır ki, şeyhini nerede düşünse, ruhaniyeti orada hazır olur. Yine inanır ki, şeyhin ruhani tasarrufları Allah’ın tasarruflarıdır[9]. Bunlar hiçbir delile dayanmadan o kimselere kul olmaktır. Allah Teâlâ şöyle buyurur: “Allah’ın hakkında bir yetki (delil) indirmediği şeyi Allah ile aralarına koyup ona kulluk ederler. O konuda kendilerinde bir bilgi de yoktur. Bu yanlışı yapanların yardımcısı olmaz.” (Hacc, 22/71) Kur’an’ı ve Nebîmizin sözlerini kendilerine uydurarak yeni bir din oluşturan bu kimseler, kendilerini doğru yolun ortasında görürler. Allah Teâlâ şöyle buyurur: “Allah bir kesimin doğru yolda olduğunu onaylar. Bir kesim de sapık sayılmayı hak eder. Onlar şeytanları Allah’tan yakın konumda tutar, üstelik doğru yolda olduklarını sanırlar.(Araf, 7/30) Onların en büyük sıkıntısı, Kur’ân’da şirki reddeden âyetlerdir. Ya âyetlerin ilişkisini bozarak, ya bir ayeti diğer ayetle çelişir göstererek yahut bazı hadislerle ayetleri çatıştırarak kendilerini haklı çıkarmaya çalışırlar. Bunun çok sayıda örneği vardır. Mesela Cübbeli Ahmed, bir âyetin şu bölümünü sıkça tekrarlar: “Onlar, yani çağırdıkları (melekler) kendilerini Rablerine daha da yaklaştıracak bir vesilenin peşinde olurlar.” (İsra, 17/57) Sonra der ki, “Melekler dahi Allah’a karşı bir aracı koymaya çalışıyorlar” Arkasından vardığı şu hükmü ilan eder: “Allah’a karşı bir aracı bulmak, Allah’ın emridir.” Yani Allah’ın asla affetmeyeceği şirki, Allah’ın emrettiğini Allah’ın âyetiyle ispatlamaya çalışır. Hâlbuki o sözler, Melekleri Allah’a karşı aracı yapan Mekkelilerin kötü durumunu anlatan âyetlerin küçük bir bölümüdür. Ayetlerin tamamı şöyledir: “De ki “Allah’a ile aranızda olduğunu varsaydıklarınızı çağırın; ne sıkıntınızı gidermeye güçleri yeter ne de sizden uzaklaştırmaya.” Onlar, yani çağırdıkları (melekler) kendilerini Rablerine daha da yaklaştıracak bir vesilenin peşinde olurlar . İkramını umar, azabından korkarlar. Rabbinin azabı kaçınılması gereken şeydir”.(İsrâ, 17/56-57) Allah’a yaklaştıracak vesilenin ne olduğunu Allah Teâlâ şu âyette bildirmiştir. “Size katımızda derece kazandıracak olan ne mallarınız ne de evlatlarınızdır. Ama kim inanıp güvenir ve iyi işler yaparsa böylelerine yaptıklarının karşılığı katlanarak verilir. Onlar güven içinde ve üstün konumlarda olurlar.” (Sebe’, 34/37) Şu âyetler onların durumunu özetlemektedir: “Allah’ın ayetleri karşısında haklı çıkmaya çalışanları hiç görmez misin? Bunlar neye dayanarak halden hale giriyorlar”? Bunlar öyle kimselerdir ki hem bu Kitap karşısında, hem de önceki elçilerimize gönderdiklerimiz karşısında yalan söylerler; nasıl olsa yakında öğrenecekler. Hem de boyunlarında halkalar varken (ceza çekecekleri yere) zincirlerle sürükleneceklerdir. Hem de kaynar suyun içinde… Sonra ateşte kızartılacaklar. O sırada onlara şöyle denecek: “(Allah’ın yetkilerine) ortak saydıklarınız nerede?” Allah ile kendi aranıza koyduklarınız vardı ya, onlar neredeler? Diyecekler ki “Onlar bizden ayrıldılar ama, aslında biz eskiden de onlardan yardım istemezdik.” Allah, o kâfirleri, işte bu tavırlarından dolayı sapık sayar. (Hem bir güce sahip olmadıklarını bilirler hem de Allah ile aralarına koyarak onlardan yardım isterler) Başınıza gelen bu şeyler, yaşadığınız yerde hak etmediğiniz zevkleri tatmanıza ve böbürlenmenize karşılıktır.” Cehennemde (ceza çekeceğiniz yerin) kapılarından, bir daha çıkmamak üzere girin! Kendini büyük görenlerin yeri ne kötüymüş!”” (Mümin, 40/69-76) “Onlar Allah’ın ayetleri hakkında, kendilerinde bir delil olmadan tartışanlardır. Bu hem Allah katında, hem de inanıp güvenler katında ne büyük öfke oluşturur. Allah, büyüklük taslayan her bir zorbanın kalbini böyle mühürler”.(Mümin, 40/35) Sadak Allahul Azim |
#36
|
|||
|
|||
Alıntı:
|
#37
|
|||
|
|||
Alıntı:
---------- Post added 30.11.20 at 14:57 ---------- Alıntı:
Dövme elbet bedene zulmdur lakin deri altına yapılan dövme abdeste engel değildir kusurluda değildir çünkü abdeste asl olan derinin üstüdür altı değil suyu derinin üstüne değdiririz bu kadarıda kafidir ama dövme sahibi sindirirse kişinin ahireti için daha makbule olur... |
#38
|
||||
|
||||
Yok bedendeki dovmeden şans ve bereket bekliyor adam bunu kastettim @[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]
__________________
Allahumme Salli Alâ Seyyidina Muhammedin ve Alâ âli Muhammed. |
#39
|
|||
|
|||
Islamda şans diye bisey yokki kardeşim zaten sadece kader diyebilirsin bu minvalde şansa dair herşey haramdır kardeşim çünkü şans demek ne olacağı belli olmayan demek lakin yaprağın kımıldamasi bile kadarde keyfi mahfuzda yazılıdır kardeşim ...
|
#40
|
|||
|
|||
Alıntı:
---------- Post added 30.11.20 at 16:04 ---------- Alıntı:
|
|
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevap | Son Mesaj |
Cin Padişahları Öldürülür mü? | mandana | Cin & Şeytan & Melek & Ruh | 19 | 21.07.24 19:14 |
Cin Padişahları ile Çalışmak... | şşi’râ | Sorularınız | 27 | 24.04.22 16:40 |
Cinler - Cin Padişahları - Cinler Hakkında Geniş Bilgi | Sin | Cin & Şeytan & Melek & Ruh | 27 | 04.01.22 21:35 |
“Ey Ahmed! Yer ve göğün hazînelerini sana verdim | Ademm | Zikir | 0 | 26.02.21 18:37 |
Cinler ve Padişahları | bitter | Cin & Şeytan & Melek & Ruh | 13 | 06.12.18 16:43 |