|
|
LinkBack | Seçenekler | Stil |
#1
|
|||
|
|||
Biyoenerji nedir, bioenerji anlamı, enerjiyi görmek ve hissetmek. Şakralar
Biyoenerjinin kelime anlamı; doğal olan enerjidir. Bilim; insan organizmasının yalnız moleküllerden oluşan, fiziksel bir yapıya sahip olmadığı, tüm kainatta olduğu gibi,bir enerji alanına sahip olduğunu doğrular.
Vücut içerisindeki, devamlı bir titreşim ve düşük voltajlı elektromanyetik akım vardır. Elektromanyetik akım; fiziksel bedenle sınırlanmamıştır. Böylece, bir bedenden diğerine akış yapılabilir. Bu elektromanyetik akım; bedenin sağ tarafında toplanmıştır. Biyoenerji akışı insanla sınırlı değildir. Tüm maddeye akar. Bitkilerin insanlarınkine zıt bir kutbu vardır. Onlarla aramızda hür bir kanal açılır. Sağlıklı bir vücutta negatif bir enerji bulunmaz. Vücudun herhangi bir yerinde problem varsa; o bölge negatif enerji üretmeye başlar. Daha doğrusu; beyin ile o bölgenin iletişimi kopmuş demektir. Bun nedenle; bedenimizin tümünü ayakta tutan beyinin düşünce ve yapılandırma bölümü ile aradaki bağı kopartmamak gerekir. Prana; Sanskrit dilinde kelime anlamı yaşam gücü demek olan, iyi sağlık durumunu muhafaza eden ve bedeni canlı tutan görünmez biyoenerji ya da yaşamsal enerjidir. Japonlar; bu esrarengiz enerjiye RUAH derler. Yaşam nefesi anlamında pranik şifacılık, çok çeşitli hastalıkların tedavisinde, yaşamsal enerji yada enerji şifacılığının (ki Prana’nın kullanımıdır) bir çeşididir. Görünmez Enerji Nedir? Bilimsel kanıt, biyoenerjinin varlığını ve fiziksel bedenin iyi ve sağlıklı oluşuyla ilgisini anlaşılır şekilde ispatlar. Seçkin Rus bilim adamları tarafından yönetilen bilimsel deneylere dayanarak, Aura) görülebilir fiziksel bedene nüfuz ederek, cilt yüzeyinden yaklaşık 8 yada 10 cm yayılır. Kirlian fotoğrafçılığındaki deneyler, fiziksel olarak hastalık ortaya çıkmadan beden enerjisindeki ilk görünen hastalıklı enerjileri de ortaya çıkarmıştır. Bir kişinin düşünceleri ve hisleri, beden enerjisini önemli ölçüde etkilemektedir. Nazar Din kitaplarında,değişik tarzlarda ifade edilen bir negatif enerjidir. Nazarı iki türlü incelemek gerekir: İlki insanın kendi kendine veya çocuğu gibi çok yakınına hiç bir kötü amaç taşımadan ürettiği negatif enerji şeklidir. Beyinde sürekli kodlanan bir kelime mevcuttur: Maşallah Bu kelime söylendiği anda nazar değmeyeceğine beyin şartlandırılırsa veya başka bir deyimle kodlanırsa, beyin bu kelime söylendiğinde negatif enerji üretimini yapmamaktadır. Ama o Maşallah kelimesi söylenmediği anda negatif enerji üretmeye başlıyor. Burada şunu belirtmeden geçemeyeceğiz; nazara kesinlikle inanmayan insanlarda bu enerji üretim tarzı harekete geçmeyecektir. Dolayısıyla böyle insanlara nazar değme olasılığı çok zayıf olacaktır. İkincisi insanın bir başkasına nazar etmesidir. Beyin kıskançlık duygusu ile hareket ettiğinde yine negatif enerji üretimine yol açar. Bazı insanlarda bu türde kıskançlık duygusu çok yüksek olduğundan o insanların nazarı daha çok değer. Daha doğrusu yaydıkları negatif enerji çok yoğun olur. Bir hayli maddi veya manevi zarar verebilirler. İnsan beyni negatif veya pozitif enerjiyi sadece %50 kadar üretir. Pozitif Enerji İnsanda mevcut olan olumlu bir enerjidir. Yalnız; zaman, zaman bu enerjinin de çok olması çeşitli hastalıklara da yol açabilir. Örneğin bu insanların vücutlarındaki yüksek pozitif enerji manyetik kartları, pilleri bozmakta bu şahıslar bu türde cihazlar kullanamamaktadırlar. Bu şekilde yüksek pozitif enerjiye sahip olanlar; eğitim alarak şifacı olarak çalışabilirler veya üzerlerinde mevcut bu yüksek pozitif enerjiyi atmak zorundadırlar. Pozitif enerjisi normal düzeyde olan insanlar; son derece ılımlı ve kesinlikle hem sağlıkları yerinde, hem de etraflarına neşe saçan insanlardır. Bu insanların, stres problemleri yoktur. Zihinsel olarak ta son derece sağlıklılardır. Negatif Enerji Vücutta; hastalıklı olan bölgelerin ürettiği olumsuz enerjidir. Bu türde enerji; nerede olursa o nokta sürekli olarak negatif enerji üretmektedir. Hatta negatif enerji üretmeye başladıktan 1-2 ay sonra hastalık ortaya çıkabilir. Travma sonucu ortaya çıkan enerji de negatif bir enerjidir. Çok stresli insanlar da sürekli negatif enerji üretirler. Çoğunlukla bu türde insanlar; çeşitli ağrı ve psikolojik rahatsızlıklar duyarlar. Negatif enerjinin yok olması insanların ya kendi kendilerine meditasyonla gerçekleşir, ya da tıbbi tedavi ile ortadan kalkar. Negatif enerjinin ortadan kalkması için; her türlü şartlarda ilk önce tıbbi tedaviye, eğer çare yok ise alternatif tıbba başvurulmalıdır. Enerjiyi Hissetmek Rahat bir yere oturun. Gözlerinizi kapatın ve gevşeyin. Hiç bir şey düşünmeyin. Ellerinizi; 15-20 saniye kadar birbirine sürtün. Avuç içleri birbirine bakacak şekilde 10 cm den çok olmamak şartı ile, karşılıklı tutun. Yirmi saniye sonra biraz ellerinizi uzaklaştırın. Hemen ellerinizi yavaş, yavaş yaklaştırmaya çalışın. Ellerinizin arasında çok hafif bir basınç hissedeceksiniz. İşte, en açık bir biçimde sizin enerji sınırınız. Enerjiyi Görmek Loş bir odaya gidin. Çok rahat bir şekilde oturmaya çalışın. Ellerinizi hızla 20 saniye kadar birbirine sürtün. Ellerinizi, yine avuç içleri birbirine bakacak şekilde 5-6 cm de tutarak avuç içlerini ileri geri oynatmaya başlayın. Bu ara, ellerinizin arasına odaksız bir şekilde bakın .Enerji sınırını, dumanlı bir şekilde göreceksiniz. Şakralar Evrenden gelen enerjinin canlı vücuduna girdiği noktalardır. İnsanda 7 ana şakra mevcuttur: 1- Taç şakra’sı mor renkte olup bıngıldağın olduğu yerde, 2- Üçüncü Göz şakra’sı lacivert renkte iki kaşın ortasında, 3- Boğaz şakra’sı mavi renkte boğazın olduğu yerde, 4- Kalp şakra’sı yeşil renkte, 5- Karın şakra’sı sarı renkte, mideyle omurga arasındaki boşlukta yanlarda, 6- Hara şakra’sı turuncu renkte, göbekte hafif solda, 7- Kök şakra’sı kırmızı renkte, omurilikte kuyruk sokumunda. Yeni doğan bebekte; mavi-grimsi renktedir. Şakra kapanması o bölgeye enerji gelmesinin önlenmesi ve dolayısıyla de bölgede negatif enerji oluşmasına yol açar. Daha sonrada o bölgede fiziksel rahatsızlıklara neden olur. Ölümde ise Parlak ışık taç şakrağından çıkar.
__________________
Kaybettiklerim arasında en çok kendimi özledim, oysa ne güzel gülerdim.. |
#2
|
|||
|
|||
Biyoenerji
Bioenerji herkesin içinde bulunduğu varsayılan iyileştirici bir güçtür. Bioenerjinin bitkisel tedaviyle ve psikoterapi ile birlikte kullanılması harika sonuçlar yaratıyor. Tıbbın pes ettiği yerde en çaresiz hastalıkları bile iyileştiren içsel enerjidir. Keşfedenlerin sayısı hayli sınırlı, olup çoğuda Rusyadadır. Pek çok ülkede hurafe diye bir yana itilen bioenerji, Rusyada yıllar önce bilim olarak kabul görmüştür, yetenekli kişileri eğitmek için akademi kurulmuştur.Aslında uzak doğu ve orta Asya steplerinde yüzyıllardan beri biliniyor ve uygulanıyor .İnsanlar, sağlıklı ve uzun ömürlü olmalarını bu yönteme borçludurlar. Ancak çin ve sovyet cumhuriyetleri syalistleştikten sonra bu geleneksel tedavi yöntemi yasaklandı ve bu yolla tedavi edenler hapse atıldı. Yasak onlarca yıl sürdü,Taki gürcü doktor BERJENEVİ iyileştirene kadar tabi bundan sonra yasaklar kaldırıldı.Enstitüler,bioenerji merkezleri açılmaya başladı.Bu doktorun adı DJUNA Davitaşvili dir.
Bioenerji, içimizde uyuyan güzeldir. Ona açık ve inanan herkese,Allah’ın veya tabiatın bir lütfudur. Bioenerji çok farklı şekillerde adlandırılmaktadır. Evrensel enerji- yaşam enerjisi çi- ki- prana-kozmik enerji, ama hepside aynı şeyi anlatmaktadır. Bu bütün canlılarda olduğu kabul edilen güçtür. Kozmik enerji tepeden girer ve şakralar vasıtasıyla bedenin çeşitli bölgelerine dağılır. Fazlası el ve ayak uçlarından çıkar. Herhangi bir nedenden dolayı şakralar kapanırsa, enerji dağılamadığı için o bölge beslenemez ve hastalık ortaya çıkar. Vücutta yedi ana şakra vardır ve her şakra bir salgı beziyle ilgilidir. Bunlar: Kök Şakrası Üreme organlarıyla ilgilidir. Bu çakra belkemiğimizin sonuna bağlı olup, bacaklarımızın arasından yere doğru yönelir. Rengi kırmızıdır. Bağlantılı olduğu element “toprak”tır ve yaşama içgüdüsü, bedene ve fizik plana bağlılık eğilimi ile alakalıdır. Yaşama isteğimizi ve canlılığımızı destekler. Dengeli çalışması, bedensel sağiık, güvenlik duygusu ve yaşama sevinci olarak tezahür eder. Bu çakra cinsel beze tekabül eder. Haç Şakrası Böbreküstü bezleriyle alakalıdır. Rengi turuncudur. Karın bölgesinin alt kısmında yer alır. Bağlantılı olduğu element “su”dur ve cinsellik duyumları ile alakalıdır. Dengeli çalışması, duyumsal yoğunluk, cinsel doyum ve değişimi kabul etme becerisi olarak tezahür eder. Güneş Sinir Ağı Pankreas bezini yönetir. Rengi sarıdır. Duygusal bedenimizle bağlantılı olup, arzularımızı, yaratıcılığımızı ve ilişkilerimizi yönlendirir. Kişisel güç, irade, özsaygı duygularımız bu çakra ile ilintilidir. Bağlantılı olduğu element “ateş”tir. Dengeli çalışması, enerji, verimlilik, çabuk karar verebilme ve güç faktörünü baskıcı olmadan kullanabilme yetisi olarak tezahür eder. Kalp Şakrası Timus bezi ile ilgilidir . Dokunma duyumuzu kontrol eder. Sevgi ve şefkat duygularımız ile ilintilidir. Bağlantılı olduğu element “hava”dır. Sağlıklı çalıştığında, sevgi, şefkat, barış ve güçlü bir adalet anlayışı olarak tezahür eder. Gırtlak Şakrası Tiroid bezini yönetir. beşinci çakramız boğazımızdadır. Rengi parlak mavidir. Sanatsal yaratıcılığımız ve kendimizi ifade etmemiz için gereken enerjiyi sağlar. Bu çakra dünyaya açılan penceredir. Alın Şakrası(Üçüncü Göz) Hipofiz bezi ile bağlantılıdır. Rengi çivit mavisidir. Aynı zamanda “üçüncü göz çakrası” olarak da bilinen bu çakra, iki kaşın ortasında yer alır.Sezgilerimiz, durugörü, hayalgücümüz için gereken enerjiyi sağlar. Tepe Şakrası İpofiz bezi ile alakalıdır . yedinci çakramız başımızın tepesinde tam ortasındadır. Rengi mordur. Taç çakra olarak da bilinen bu çakra, saf farkındalık olarak bilinen bilinç seviyesine karşı gelir.Beş duyunun algılayamadığı, zaman - mekan ötesi birlik alemiyle bağlantı noktamızdır. Bilgelimizin ve ruhsallığımızın gelişmesi ve anlayışlılığımızın artması için gereken enerjiyi sağlar. |
#3
|
|||
|
|||
biyoenerji akkında...
James Oschman elle şifa verme teknikleri konusuna bilimsel açıdan yaklaşan otoriteler içinde önde gelenlerinden biridir.
Bilim adamı olarak sahip olduğu etkileyici geçmişinin yanısıra, bütünsel şifa konusuna yaklaşımı ile de özel bir yere sahip olan Oschman, şifacılık ile akademik/medikal bilimler arasında bir köprü kurmaktadır. Enerji Tıbbı ve Enerji Tıbbının Terapide ve İnsan Gelişimindeki Yeri isimli kitaplarında, elle şifa tekniklerinin bilimsel açıdan incelemesini yapmaktadır. Oschman'ın çalışmaları, doktorlar ve bilim adamları için Reiki'yi anlaşılır ve kabul edilebilir hale getirmektedir. Bu da, Reiki'nin hastaneler ve klinikler gibi bilimsel oluşumlarda yer bulabilmesi için çok değerli bir yardımcıdır. Oschman'ın etkileyici fikir ve görüşleri, Reiki'nin etkileri üzerine yepyeni perspektifler sunmakta ve bizler için de geliştirdiğimiz becerileri anlamayı ve yönlendirmeyi kolaylaştırmaktadır. Aşağıdaki ropörtaj Reiki News Magazine tarafından Oschman'a yöneltilen sorular ve alınan cevapları içermektedir.... Soru: Bize bir bilim adamı olarak geçmişinizden biraz söz edermisiniz? Hangi bilimlerle ilgilendiniz ve sizi enerji tıbbına yönelten ne oldu? Cevap: Bir akademisyen olarak, hücre biyolojisi, biyofizik ve fizyoloji alanlarında çalıştım ve Birleşik Devletler içinde ve dışındaki birçok üniversite ve laboratuarda bu konularda araştırma çalışmaları yürüttüm ve ders verdim. Uzmanlık dalım elektron mikroskobisidir. Yani birçok hücre ve dokunun mikroskobik yapısını ve görevini incelerim. Bu yirmi yıl öncesinin en ilgi çeken konularından biriydi ve ben mikroskop başında yürüttüğüm yoğun çalışmalar sonunda ciddi bir sırt problemine sahip oldum. Bu sorunu tedavi etmeye çalışırken de hayatım değişti. Praktisyonerim Peter Melchior, sırt ağrım konusunda bana yardımcı olmanın yanısıra, insan enerjisi konusunda, akademik yaşamımda hiç karşıma çıkmamış olan yepyeni bir araştırma alanının kapısını açtı.Onun sözünü ettiği birçok büyüleyici keşfin neden akademik çevrelerin dikkatinden tamamen uzakta kaldığını düşünmeye başladım. Sanki bir nedenden dolayı hiçkimse enerji konusundan bahsetmek istemiyordu. Bu konuya duyduğum ilgi beni enerji tıbbı konusunda çalışmaya yönlendirdi. Enerji konusunda pek çok şey biliyor gibi görünen birçok terapist ile tanıştım ve onların aktardığı gözlemlerin bilimsel yollardan nasıl açıklanabileceğini merak etmeye başladım. Soru: Hem akademik bilimlerle hem de Reiki ve tamamlayıcı tıp yöntemleri ile ilgilenen biri olarak, bu farklı disiplinlerin birbiriyle bütünleştiği yerleri saptayabildinizmi? Cevap: Araştırma tıbbı ve tamamlayıcı tıp tekniklerinin kesişim noktalarının saptanması son derece heyecan verici ve titizlik isteyen bir çalışma konusu. Benim odaklandığım ilk konu, şifa uygulayıcısı yetiştirmek için hangi bilimlerden yararlanılabileceği değil, hangi bilim dallarının bu farklı bilgiden yararlanabileceği olmuştu. Daha sonra, bilimin de şifa uygulamacılarının yaptıkları çalışmanın etkilerini daha iyi anlamak ve hücre ve molekül düzleminde çalışabilmek açısından çok yararlı olabileceğini de anladım. Bilginiz arttıkça, Reiki ve diğer metodların fizik kurallarını hiçbir şekilde ihlal etmediklerini daha iyi görüyorsunuz. Bilim adamları olarak enerji tıbbı konusunda çalışmaya başlayınca öğrenmemiz gereken birçok yenilikle karşılaşırken, bir yandan da bu fenomenleri bilimsel olarak açıklamak için test edilebilir hipotezler üretmeye ve mantıklı açıklamalar geliştirmeye de başlıyoruz. Üretilen hipotezlerin test edilmesi, benim açımdan araştırmacı tıbbın en heyecan verici aşamalarından biridir. Magnetik ve biomagnetik konularında da çalışmalar yaptığımı söylemek isterim. Bunun nedeni, bu iki alanın iyi bilinen ve ölçümleme konusunda en rahat çalışılan konular olmasıdır. Ancak bu diğer enerji tıbbı çalışmalarını araştırmaların dışında bıraktığımız anlamına gelmiyor.Bedenimiz elektromagnetik bir yapıda olmanın yanısıra, ışık,ısı ve ses de üretiyor ve en önemlisi bir çekim alanına sahip Soru: Bize enerji tıbbının bir tanımını yapabilirmisiniz? Cevap: Bir açıdan baktığınızda aslında tıbbın her türü enerjiye dayalıdır. Bu ilk anda iddaalı bir açıklama gibi görünse de aslında meselenin özünü ifade etmektedir.Yaşayan bir mekanizmaya yapılan her tür müdahale enerjinin bir formdan diğerine çevrimine dayalıdır. Tıbbın her türünün kendine has ilgi ve ihtisas alanları vardır ve bu alanların sınırlarını zorlayıp enerji tıbbı alanına girmek cesaret isteyen bir iştir. Çünki enerji tıbbı, karşımıza çıkabilecek en karmaşık disiplinler-arası bileşkedir ve başta yola çıktığınız düşüncelerden çok uzağa düşen cevaplarla karşı karşıya kalabilme ihtimalinizin en yüksek olduğu araştırma alanıdır.Reiki uygulayıcıları için fizik ve biyoloji öğrenmenin çok fazla yararı olduğunu düşünüyorum. Çünki bu üzerinde çalıştıkları mekanizmaları daha iyi tanımalarını sağlar. Niyetlerinizi daha net tanımlamanıza ve tıp profesyonellerine yaptığınız işi bilimsel bir perspektife oturtarak daha iyi açıklamanıza yardım eder.Enerji tıbbı, bedenin elektrik,magnetik ve elektromagnetik enerjileri nasıl ürettiği ve bu enerjilere dışarıdan maruz kaldığında nasıl tepki verdiği ile ilgilenir. Işık, ısı, ses, basınç, kimyasal enerji, elastik enerji ve çekim alanları enerji tıbbının konusu içine girer.Bizler, bedenin farklı enerjileri nasıl ürettiğini ve bu enerjiler bedene dışarıdan nasıl uygulandığında sağlık üzerinde faydalı etkiler oluşturduğunu anlamaya çalışırız.Enerjinin kökeninde gerçekte neyin yattığının bilim tarafından açıklanamadığını bilmek Reiki uygulamacıları ve diğer şifa türleri ile uğraşanlar için çok önemlidir. Yani başka bir deyişle kendinizi tanımlar arasında kaybolmuş ve açıklanamaz birşeyle uğraşıyor gibi hissediyorsanız, aslında yanlız değilsiniz.Bilimin en ünlü beyinleri, Albert Einstein dahil olmak üzere, enerjinin gerçekte ne olduğunu ve farklı enerji formları arasındaki enerjiyi açıklamaya çalışmışlardır. Ancak temel cevap hala verilmiş değildir. Elektronların bir elektrik yüküne sahip olduklarını söyleriz. Ancak bu yükün tam olarak nasıl oluştuğu, ve bu yükün temelinde ne olduğu konusu, bilim için hala bir muammadır.Fizikçiler ve bilim adamları enerji tıbbı deyimine olumsuz tepki verirlerken, birçok medikal tıp yönteminin farklı enerji türlerini tanım ve tedavi amaçlı olarak kullandığı gerçeğini göz ardı etmektedirler.X-ışınları, MRI gibi enerjiler, hastalıkları tanımlama amacıyla kullanılmaktadırlar.Elektrokardiyogram, elektroensefalogram, elektroretinogram ve elektromiyogramlar da hastalıkların tanımı için yoğun olarak kullanılan enerji türleridir.Tanım amaçlı kullanılan bu araçlara son zamanlarda, biyomagnetik temelli magnetokardiyogramlar da eklenmektedir. Son yüzyıl içinde elektrokardiyogram araçlarından faydalanmamış olan bir tıp adamı yok gibidir.Modern araştırmacılar, magnetik biyopsi, elektrik biyopsi, optik biyopsi gibi birçok yeni araç üretmektedirler.Transkütanöz sinir stimülatörleri, kardiyak hızlandırıcılar ve defibrilatörler, lazerler, ve vuruşlu (pulsing) magnetik alan terapileri, geleneksel tıbbın son dönemde çokça yararlandığı enerji araçlarıdır.Bu ilk anda bir çelişki gibi görünse de, hastaneler, klinikler ve tıbbi araştırma merkezleri, enerji tıbbı ile aynı temele dayanan birçok aracı yoğun kullanmaktadırlar. Reiki ve elle şifa vermeye dayalı diğer enerji tıbbı türleri de, tedavi için şifacının elinden akan ve bilimsel olarak ölçümlenebilen, enerji alanlarını kullanmaktadırlar. Soru:İnsanda bir enerji alanının varolduğu ispatlanabilir mi? Bize bilimsel açıdan kabullenilebilir çalışmalardan bazı örnekler verebilirmisiniz? Böyle bir enerjiyi tespit etmek için nasıl cihazlar kullaılmaktadır? Cevap: Son 20-30 yıl içerisinde bilim adamları insanın etrafında herhangi bir enerji alanı bulunmadığı tarzındaki bir inanıştan, kesinlikle böyle bir alanın varolduğu ve bunun tıbben önem taşıdığı yönündeki bir inanca doğru eğilim gösterdiler.Artık doktorlar biyoenerjik alan ölçümlemelerine dayalı yöntemlerle belli tedaviler konusunda kararlar bile alıyorlar.Ölçümlenebilien ilk insan enerjisi kalbin etrafında saptanan enerji alanıdır.Yüzyıl kadar önce bu konuda yapılan araştırmalar elektrokadiyogramın bulunuşu ile sonuçlanmış ve bu buluşu yapan Einthoven'a çalışmaları nedeniyle 1924 yılında bir Nobel ödülü verilmiştir. 25 yıl kadar sonra Berger beynin etrafındaki enerji alanını ölçmeyi başarmış ve elektroensefalografiyi bulmuştur. Einthoven, Berger gibi bilim adamlarının çalışmaları kalp, beyin gibi organların biyolelektrik alanlar yarattıklarını ve bu alanın ürettiği enerjinin vücuda bağlanan elektrotlar ile ölçülebildiğini kanıtlamıştır. Fiziğin temel kurallarından biri olan Amper kanununa göre,akım teller ya da yaşayan organizmalar gibi elektrik kondüktörleri arasında aktığı zaman,bu sistem etrafında bir magnetik alan yaratır.Yaşayan organizmalar doğal elektrik kondüktörleri oldukları için, fiziğin kuralları kalp, kaslar, beyin gibi organların oluşturdukları sistemler için de geçerlidir.Bu organların etraflarında oluşan alanlara biyomagnetik alanlar denir.Kalbin biyomagnetik alanı ilk kez 1963 yılında Syracuse'da etrafına ikişer milyon kez tel sarılmış olan çubuklarla ölçülmüştür.Bu araştırma ile neredeyse eş zamanlı olarak Brian Josephson Cambridge'de kendisine sonradan Nobel ödülü kazandıran bir buluş gerçekleştirilmiştir.Josephson’un biyomagnetizm konusundaki çalışmaları SQUID (Superconducting Quantum Interference Device ismi verilen bir magnetometrenin keşfine zemin hazırlamıştır. Bu magnetometreler şimdi tıp laboratuvarları tarafından insanın enerji alanının ölçümlenmesine yönelik çalışmalarda kullanılmaktadırlar. Biyomagnetik ölçümlerin, elektrodların cilt yüzeyine bağlanması ile yapılan elektro çekimlere göre,çok daha başarılı olduğunu ve daha fazla veri sağladığını unutmamak gerekir. Bunun temel nedeni, bedende bulunan farklı dokuların, değişik elektrik direnç seviyelerine sahip olmalarıdır. Kalp, beyin gibi dokular tarafından üretilen biyomagnetik alanlar, düşük bir elektrik dirence sahiptirler ve bu nedenle beden yüzeyine bağlanan elektrotlarla yapılan ölçümler yetersiz ve yanıltıcı sonuçlar verebilir. Buna karşın, farklı dokuların magnetik geçirgenliği havasız ortamda birbiriyle aynıdır. Esasen tüm dokular magnetik alanlara tamamen açıktırlar. Dolayısıyla, biyomagnetik ölçümler bedenin içinde olanlar konusunda bize biyoelektrik ölçümlerden çok daha fazla bilgi sağlarlar. Bedenin magnetik bir duyarlılığı olduğu ve dokuların Josephson efekti denilen tepkiyi gösterebildikleri, Milano'da bilimadamları tarafından yapılan deneylerde ortaya çıkmıştır. Soru: Birçok terapi türünde artık şifa enerjisinden bahsediliyor. Bu deyim hakkında ne düşünüyorsunuz? Cevap: Akademik çevrelerde bu deyim uzun bir süredir kullanılıyor ancak bu kavrama yönelik tavırlar medikal araştırmaların sonuçlarına bağlı olarak değişiyor. C. Andrew L. Bassett ve Columbia Universitesindeki çalışma arkadaşlarının yaptıkları yeni araştırmalar, şifa enerjisi konusundaki görüşleri olumlu yönde etkiledi. Bu araştırmalar, pulsing electromagnetic field therapy (PEMF) teknolojisinin kemik terapilerinde kullanılabilirliği üzerinde yoğunlaşıyor. Araştırma sonuçları, bazı magnetik alanların tedavi kabul etmeyen bazı kemik dokularında iyileşme sürecini başlatabildiğini ortaya koyuyor. Bassett ve arkadaşları PEMF'in başka kas ve iskelet problemleriyle ilgili problemlerde de yararlı olduğunu gösterdiler. Bu problemler arasında osteoarthritis,osteonecrosis,osteochondritis dessecans,osteogenesis,imperfecta ve osteoporosis sayılabilir.FDA tarafından kabul gören ilk magnetik alan terapisi 1979 yılında gerçekleşti. Farklı frekanslarda gönderilen magnetik enerjinin şifa yeteneği olduğu çeşitli çalışmalarla ortaya konuldu.Figure Dokuları uyarmak için kullanılan tedavi frekansları daima extremely low frequency (ELF) aralığında yer alıyor.Saniyede iki dönüşlük frekans (Hz) sinirlerin uyarılması için yeterli, yedi dönüş kemik büyümesini hızlandırıyor, daha yüksek frekanslar cilt hastalıklarında kullanılıyor.Induksiyon fenomeni ilk olarak 1831 yılında Faraday tarafından ele alınmış.Faraday yaptığı deneylerle bir kondüktorün yanına yaklaştırılan bir mıknatısın ölçülebilir bir akım oluşturduğunu ispat etmiş.Faraday’ın induksiyon kanunları elektromagnetizmin temelini ifade etmektedir. Bu çalışmalar magnetobiyoloji adı verilen ve yaşayan sistemlerin magnetik alanlarını inceleyen modern bilimin yapıtaşlarını oluşturuyor. Reiki, acupressure, aura balancing, Bowen, cranialsacral, Structural Integration (Rolfing), healing touch, Polarity Therapy, masaj ve Zero Balancing gibi elle dokunarak veya dokunmadan uygulanan şifa tekniklerinin, ellerden yayılan ELF sinyalleri temeline dayandığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Bu gerçek Dr. John Zimmerman tarafından yapılan araştırmalarla ortaya konulmuştur. Zimmerman şifa uygulayanların ellerinin etrafında bir magnetik alan oluştuğunu ancak bu şifa tekniklerini uygulamayan kişilerin böyle bir alan oluşturmadıklarını saptamıştır.Zimmerman'ın çalışmaları şifa veren kişilerin oluşturdukları bu alanın değişken bir frekansa sahip olduğunu da göstermektedir. Frekans ELF bandinda kalmak kaydıyla üzerinde çalışılan dokunun tipine ve ihtiyacına göre değişim göstermektedir. Bu bulgu, klinik bio-tıp ve tamamlayıcı tıp arasındaki bu temel sinerjiyi bilimsel açıdan tanımlamamızı sağlıyor. Öyle anlaşılıyor ki, şifa enerjisi dokular üzerinde medikal araştırmalarda kullanılan frekansların aynılarını kullanarak çalışıyor. Endüksiyon fiziğinin temellerini bilmek çok önemli, çünki bu bize Reiki'nin ve diğer şifa yöntemlerinin etkilerini anlamakta yardımcı oluyor. Özü itibariyle şifa uygulayıcısının ellerinin aktardığı akım, doku ve hücreler arasında aynen magnetik akım gibi haraket ediyor.Bu fenomenin mükemmel olarak anlatıldığı ''Dokunuşun Elektriği'' isimli bir makale var.Makale Boulder Creek, Kaliforniya'daki HeartMath Enstitüsü tarafından yayınlanan Kalbin Bilimi isimli çalışmada yer alıyor.Tüm bu buluşlardan yola çıkarak benim ürettiğim hipotez şu; İster tıbbi bir cihaz tarafından, ister insan eliyle üretilsin, Şifa Enerjisi temelde özel bir frekans aralığında (ELF) yer alan ve dokuları uyarma ve tedavi etme özelliği gösteren bir enerji türüdür. Soru: Araştırmalarınız şifa enerjisi frekansının biyolojik mekanizmalarını açıklayabiliyor mu? Cevap: Biyomagnetic alan, dokuların ürettiği vuruşlu elektrik akımından meydana geliyor.Vücudu uzaktan incelediğimizde bu alanı birçok alanın ortak bileşkesi gibi görmek de mümkün.En geniş alan ise kalbin etrafında yer alıyor.Zira kan çok iyi bir elektrik kondüktörü ve tüm dolaşım sistemi kalbin her atışında elektrik üretiyor. İkinci önemli elektrik üretim kaynağı ise göz retinası. Retina göze her ışık düştüğünde polaritesi değişen bir pil gibi çalışıyor. Üçüncü güçlü alan ise kaslarımız tarafından üretiliyor.Beynin ürettiği elektrik alanı kalbinkine göre binde bir oranında diyebiliriz. Soru: Bu şifa enerjisini ölçmeye yarayan cihazlar normal bir insanın satın alabileceği aletler mi? Cevap: Bu hangi alanın enerjisini ölçmek istediğinize bağlı.Biyomagnetik ölçüm cihazları genelde pahalı ekipmanları gerektirir ve ses ve elektromagnetizmden yalıtılmış özel ortamlar sağlamak gerekir.Ancak Qi Gong üstatlarının ürettiği biyomagnetik alanlar o kadar güçlü ki, bunlar 80,000 kez tel sarılmış bir bobin ve bir amplifier tarafından saptanabiliyor. Bu gerçek Seto ve arkadaşları tarafından 1992'de Japonya'da yapılan bir çalışma ile saptanmış.Shawn Carlson tarafından “The Amateur Scientist” in Scientific American Dergisinin Mayıs 2000 sayısında tariflenen bazı el yapımı aletler de var.Ayrıca, kalp ölçümleri yapabilen bazı donanım ve yazılımlar da bulmak mümkün. HeartMath Enstitüsü farklı duygusal seviyelerde kalbin ürettiği enerji alanları konusunda çok fazla çalışma yapmış. Aşk, şefkat, şükran gibi elektrokardiyogram ile saptanabilen çok özel frekanslar üretiyorlar ve bedendeki tüm hücreler üzerinde olumlu bir etki yapıyorlar.Aynı şekilde kızgınlık, endişe gibi duygular da enerji alanımızı etkiliyor ve yine enerji dalgaları halinde tüm bedenimizdeki hücrelere yayın yapıyorlar. Soru: Birçok Reiki uygulamacısı Reiki'nin sisteme kalpten girdiğini ve kollardan ellere yürüdüğünü ifade ediyor. Bize Reiki enerjisinin nasıl üretildiğini ve nasıl hareket ettiğini tanımlayan bilimsel-temelli bir hipotez sunabilirmisiniz? Cevap: Büyük olasılıkla Reiki uygulamacısı şefkat, sevgi gibi duygularla Reiki'yi kalpte üretmeye başlıyor.Bu duygular kalbin enerji alanını modifiye ediyor ve bu enerji sinirler vasıtasıyla vasküler sistemden ellere aktarılıyor.Ellerde biyoenerji alanları meydana geliyor ve bu hastaya aktarılıyor.Benim tahminime göre Reiki seansları sırasında üretilen alanlar çok narin ve bağışıklık sistemi gibi hassas yapıların içine de kolayca girebilecek frekanslara dönüşebilen bir nitelik taşıyorlar. Ancak bu hipotezin test edilmesi gerekiyor. Elle şifa vermek eski ve bilinen bir tedavi yöntemi ve binlerce yıldır birçok terapist bu yöntemi kullanıyor.Bence bu öncülerin deneyimleriyle fark ettikleri bazı aura katmanlarının varlığı gibi faktörler yıllar içerisinde bilimsel olarak da kanıtlanacaktır.Ve çakraların gerçekten varolduğu da saptanacaktır. Pratik açıdan bakacak olursak biyoenerji bilimin araştırılmaya ihtiyaç duyan pekçok yönü varolduğu görülüyor... . |
#4
|
|||
|
|||
Bioenerjinin Tanımı
Biyoenerjinin kelime anlamı; doğal olan enerjidir. Bilim; insan organizmasının yalnız moleküllerden oluşan fiziksel bir yapıya sahip olmadığı, tüm kainatta olduğu gibi, bir enerji alanına sahip olduğunu artık doğrulamıştır.
Bio enerji, kainatın içindeki ve dışındakilerin yaratıcısı olan yüce Zatın katından, bütün yarattıklarının üzerine gönderdiği KOZMİK ve TOPRAK Enerjisidir. Bununla birlikte insan bedenini, bedenindeki hücreleri saran, her canlıda ve maddede bulunan, kendine özgü toprak ve kozmik enerjilerine, kendi içerisinde (yin/yang) devreleri bulunan doğal enerji akımlarına, Bio enerji denilmektedir. Her maddenin manyetizması pozitif/negatif kutbu, bir atomik yapısı ve frekans yoğunluk değerleri vardır. Vücudumuzun da 12 mini volt elektrik enerjisi ile çalışması bu gerçekliğin en somut ifadelerindendir. Vücut içerisinde, sürekliliği olan bu titreşim, düşük voltajlı elektromanyetik akım; fiziksel bedenle sınırlı değildir, bir bedenden diğerine veya maddeye akış yapılabilir. Sağlıklı bir vücutta negatif bir enerji bulunmaz. Vücudun herhangi bir yerinde problem varsa, o bölge negatif enerji üretmeye başlar ve beyin o bölgeyle iletişimini sağlayamaz. Bunu kablosu kopmaya yüz tutmuş bir cihazın ara ara çalışması gibi düşünebilirsiniz. Ancak kablonun tamamen kopması halinde enerji tamamen kesilecektir. Bu nedenle; bedenimizin tümünü ayakta tutan beyinin düşünce ve yapılandırma bölümü ile aradaki bağı kopartmamak için enerji sistemimizin sürekli dengede olması gerekmektedir. İnsan da; Kan dolaşımı, salgı bezleri, lenf dolaşımı, sinir sistemi, kalp, pankreas, akciğer, kalın ve ince bağırsak, mide, dalak, idrar torbası, böbrek, safra kesesi ve karaciğeri çalıştıran 7 ana çarka vardır. Aynı zamanda bunlara elektrik akımıbir başka deyişle yaşam enerjisi (chi sağlayan), 28 tali çarka, 12 meridyen ve bunların üzerinde 400 enerji noktası, meridyen dışında da 2000 civarında enerji noktası, pozitif ve negatif iki elektrik akımı bulunmaktadır. Tüm bunlar dolaşım boyunca bedenin dışında bir manyetik alan (aurayı) oluşturarak, binlerce akapunktur noktası ile milyarlarca hücrenin çalışmasını ve yenilenmesini sağlar. Maddenin kendi özüne uygun haline yin/yang denge hali denir. Günümüz teknolojisi ve yaşam koşulları yin/yang devre değerleri üzerinde etkendir. Bu etki maddenin yin/yang dengesi bozarak diğer frekanslara daha açık hale gelmesi; canlı ya da cansız maddelerin daha çabuk bozulmasına neden olur. Maddenin özüne aykırı frekanslar maddenin yapısını bozar. Bu durum insan ve eşya içinde farklılıklar göstermekle beraber benzer etkileşimlere neden olurlar. Stres, üzüntü, öfke, korku, takıntı, yorgunluk ( Negatif, olumsuz duygu ve düşünceler) vücut direncini düşürüp dengeyi bozar. Bağışıklık sistemini çökertir. Bio enerji tıbbı ise tüm sistemin dengelenmesi ve şifasının sağlanmasında etkin bir yöntem olarak kullanılmaktadır. Yukarıda da belirttiğimiz gibi canlı cansız her maddenin bir enerjisi olduğu gibi;bu enerjilerin frekansları, renkleri, azlığı, çokluğu ve yoğunluklarına göre de çeşitlilik göstermektedir. Artık Kirlian fotoğraf tekniği ile laboratuar incelemelerinde insan enerjilerini, çarka ve auralarını, hastalıklı organlarını ayrıca maddelerinde bio enerjileri olduğu gerçeğini bilimsel olarak görüntülemeyi başarmış ve açıkça ortaya koymuştur. Sadece birkaç dakikalık bio enerji seansıyla kişinin aurasındaki olumlu değişim oldukça şaşırtıcıdır. Tıp camiasında da artık bir çok doktor hastalarına bio enerji şifa seansı uygulamaktadır. yöntemdir. Bioenerji şifacılık dalında asla bölgesel çalışma yapılmaz. Beden bir bütündür. Kişi hangi sağlık şikayetiyle bioenerjiste müracaat etmiş olursa olsun, bioenerji uzmanı daima insan VÜCUDUNUN BÜTÜNÜNE terapi yapar. Biyoenerji Şifa Çalışması bir DENKLEMdir. KAİNAT +BİOENERJİST+ DANIŞAN =DENKLEM İyileşen, hastalık yada sakatlık değildir; kişinin bünyesidir. Uygulanan ve aktarılan enerji şifası kişinin bedeninden haftalar geçse de asla çıkmaz. Kişide şifa süreci devam eder. Gelmesi gereken en uygun seviyeye gelir. |
#5
|
|||
|
|||
Bioenerji ile havas ilminin bi bağlantısı var mı.aynı şeyler midir?
|
#6
|
|||
|
|||
havas ilmi ile hiç bir bağlantısı yoktur.Allahın insanlar bir hediyesidir. söz konusu enerjiler sevgidir sevginin güçüdür. Allah ile insan arasındaki sevgi insanla insan arasındaki sevgiden güçünü alır
|
#7
|
|||
|
|||
Efendim;çakra noktalarına flaster ile vücut ile uyumlu taşları yapıştırmak çakranın açılmasına sebep niteliğinde oluyor.Negatif enerjileri çekiyor.
|
|
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevap | Son Mesaj |
Rüyada Sureler Görmek | NGB | S-Ş Harfleri Rüya Tabirleri | 0 | 12.11.23 17:40 |
Rüyada Ordu Görmek | NGB | O-Ö Harfleri Rüya Tabirleri | 0 | 27.10.23 17:58 |
Rüyada Nar Görmek | NGB | M-N Harfleri Rüya Tabirleri | 0 | 24.10.23 23:31 |
Rüyada Muhammed (S.A.V.) Görmek | NGB | M-N Harfleri Rüya Tabirleri | 0 | 22.10.23 12:31 |
Rüyada Köpek Görmek | NGB | K Harfi Rüya Tabirleri | 0 | 03.10.23 01:40 |