Cidden çok güzel ve değerli Kıssalar ve Sözler.Allah Razı Olsun.Kalbim Ferahladı okurken

Şimdi günümüzde birine bela musibet gelesiye,
Yarabbi bana bu belayı niye verdin?
Arada benimde dediğim oluyor yalan yok.
Gene başladı bir imtihan diye.
Onun için bizden bi cacık olmaz.

Selamunaleyküm çok güzel bir konu olmuş.

Bu beyitin tam hali bu mu yoksa devamı var mıdır çok hoş beyitmiş.

A.S.
kitaptan alıntı yaparak atıyoruz.
Eksik atmayız yoksa havada kalır.
Yani kısacası beyit o şekildedir.





Şu menkıbeyi günümüze uyarlasan biri dese rızka ihtiyacım var yemek olarak değilde ev-araba-han-hamam-yat-kat-otel-fabrika-şirket-holding- fazla değil 500 milyar usd param olsun elon musk ı sollamak gerek vb şeyleri kast etmiştim rızk olarak.Fazla değil.

Mübarek enteresan bir insanmış.
yaptığı ibadeti Allah CC ye yaraşır bir şekilde olmadığına kanaat edip yatsıda başlamış 4 rekat kıl .Sonra bu olmadı hadi yavrum gene 4 rekat kıl buda olmadı sabaha kadar namazı tekrarlamış.
Sonrada duasını edip işi sağlama bağlamış senin pekçok beynamaz kulların var beni onlardan say demiş.
Demişde mübarek seninde bu namazları sana layık değil deyip ha babam peşpeşe kıldı isen isen haliyle Ariflerin sultanı yapacak yani.Alnın secdeden kalkmamış ki.

Beyazıd-ı Bestami (k.s) Hazretleri Ve Kıymetli Kılınan Demirci
Bâyezîd-i Bistâmî hazretleri şöyle anlatıyor: “Benim zamanımda binlerce velî vardı. Hepsi de ibâdet, riyâzet, keşif ve kerâmet sahibi idi. Fakat asrın kutupluğu, ümmî bir demircinin üzerinde idi. Ben bu işin sır ve hikmetine karşı hayretler içindeydim. Çoluk çocuğunun nafakası için geceli gündüzlü örs başından ayrılmayan demirciyi görmek istedim. Birgün dükkânına gittim. Selâm verdim. Beni görünce, çocuklar gibi sevindi. Ellerime sarıldı, uzun uzun öptü ve benden duâ rica etti. Henüz keşif âlemine girmemiş olduğu için kendi makamından habersizdi. Benden duâ isteyince dedim ki: “Ben senin ellerinden öpeyim de, sen bana duâ eti Sizin duânıza muhtaç olan benim!” O ise şöyle cevap verdi:
“Benim sana duâ etmemle, içimdeki dert hafiflemez ki!” Bunun üzerine ben de “Derdin nedir? Söyle bir çâre arayalım?” dedim. “Acaba kıyâmet gününde, bunca insanın hâli ne olur? Bunu düşünmekten, buna yanmaktan başka derdim yok” dedikten sonra hüngür hüngür ağlamaya başladı. Beni de ağlattı. O vakit içimden bir nida duydum: “Bunlar nefsim, nefsim diyenlerden değil, ümmetim ümmetim diyenlerdendir.” Hemen içimdeki hayret silindi. Kutupluk makamının bu demirciye niçin verildiğini sezdim. Anladım ki, böyleleri, sevgili Peygamber efendimizin kalbine her an bağlıdır. Onun hakikatine mazhardır. Demirciye dedim ki:
“İnsanların azâb çekmesinden sana ne?” Demirci de, “Bana mı ne? Benim fıtratımın mayası, şefkat suyuyla yoğunılmuştur. Cehennem ehlinin bütün azabım bana yükleseler de, onları bağışiasalar, ben se’âdete ererim ve derdimden kurtulurum” dedi.
O, namazda okunmak için, farz miktarından fazla sûre ve âyet bilmiyordu. Bilmediklerini öğrettim. Ben de, kırk yıldır elde edemediğim ma’nevî derecelere yükseldim, içim feyz-i ilâhi ile doldu. O vakit iyice anladım ki, kutupluk sırrı başka bir ma’nâ imiş.”